1 Mayit 1941 CUMHURlYET Yunan harbinin son safhaîarı U ngiitere Başvekili Mister Çörçil ile n Hariciye Nazın Misteı Eden dıin, U Yunan harbinin son faslını aydınla tan malumat verdiler. Mister Eden, Yu nanistandan çekilmenin şartlarım izab ederek Yunan hükumetinin 21 nisanda İngiltereye verdiği bir nota ile harbe devama takati kalmadığını bildirmesi üzerine İngiltere hükumeti de Yunan bükumetile anlaşarak harekâta son vermeğe karar vermiştir. Yunan hükumctini bn karan venueğe sevkeden amiller, gayet sarihtir ve gayet haklıdır. Yunanistan, bir milletin kendini müdafaa için gösterebıleceği lıer kahramanlığı göstermiş, kendisinden kat kat büyük milletlere ve nispet kabul etmez derecede faik kuvvetlcre karşı harbetmiş, bu harbi altı aya ynkm bir müddet devam ettinniş, nihayet ütnidsiz bir mücadele karşısında nahak yere kan dökmekten başka bir şey yapamıyacağuıı görerek mücadeleyi devam ettirmemeğe, ve Yunaistan topraklarından Girid adasın» çekilmeğe karar vermiçti. Metaksas'ın İtalyan tecaviizüne mukabele için verdiği karar nekadar isabetli ve şerefli idiyse, mücadeleye son vermek ve Yunan halkını baştanbaşa kırdırmamak için verilen karar da ayni derecede haklı, isabetli ve hatta şerefli tdi. Yunan mfllcrl, vazlfesini, milletlere seref veren asalet ve feragatle yapmış, silâhını çektiği gün en mukaddes dava uğrunda çekmiş, bu mukaddes dava uğrunda her fedakârlığa seve seve katlanmış, sayı faikiyetine ve silâh üstünlüğüne karşı nnutulmaz zaferler kazanmış, nihayet sayı faikiyeti ve silâh üstünlüğii her tahammülün hududunu aştığı » man, mücadele meydanmdan en şerefli şartlar içinde, çekilmek gibi mastesna bir mazhariyet göstermiştir. Trenle yapılacak nakliyat Eski Türklerde milliyet fikri Meccanen Anadoluya nakledilecek halk için ilk tren 11 mayısta Haydarpaşadan kalkacak Ankara 30 (Telefonla) Anadolunun muhtelif yerlerine gitmek üzere müracaat etmlş olan İstanbullulardsn Denizyollarile nakledilecek olan ilk kalilelerin yanndan itibaren yola çıka catdan malumdur. Ögrendigime göre, Devlet Demiryollarile yapılacak nakliyata da bir müddet sonra başlanacak ve ilk tren mayısın 11 inde Haydarpaşadan hareket edecektir. teb oidukian kafilelerle hareket etmi yenlerin mecburl şekllde nakledileceklerl bazı İstanbul gazetelerinde yazümıştı. Alâkalılar nezdinde yaptığımız tahkikat bu haberln doğru olmadı£ını göstermektedir. Sadece evvelce beyanname vermiş olanlar tayin edilen zamanda ve vasıtalarla gitmedikleri takdirde devlet tarafından meccanen nakledilmek hakkından mahrum olacak Evvelce müracaat edenlerden müret lardır. f=TÜRKOLOJI BAHÎSLERT? Tatlı konuşalımî alnız ifademizin tathlığı kâfî değildir. Mevzuu da tatlı scçmeliyiz. Onun için bugün size şekerden bahsedeceğim. Bir fena huvumuz var. Münevverlerimiz de dahil olduğu halde eoğurauz ağız bavadisine. (gayrimatbu gazete) dediğimiz sokak lâfına itibar ediyor, kulak asıyoruz. Bu zâhroızın neticesi olarak sebebsiz buhranlar geçiriyor jıatta zararlar ediyoruz. İşte bir misali de şu son günlerde bakkallann ortaya attıklan seker buhranı havadisi. Yapılan tetkikat üzcrina anlaşılıyor ki; bu rivayetleri bir takım bakkallar çıkarmışlar. Ellerindeki bef on çuval veya sandığı beş on kunış pahahya satmanın yolunu aramışlar. Bunlardan birinin cezasını gördüğünü dün gazttelerde okudum. Alâkalı makamların işi hemen tckzib etmeleri pek yerinde bir tedbirdir. Çünkü, böyle yapılmaısa: Aman şeker bitecek! diye çoğn kimseler ihtiyacmdan fazla seker almaya kalkar ve o zaman belki de bn yüzden şeker nkmtısı başlar. Tabil mes'ul makamlar bu gibi hallerde alacaklan tcdbirleri düşünür ve ittihaz ederler. Bizimki hatıra kabilinden bir şeydir. Böyle ıfalan şey pahahlaşıyormuş, ve. sikaya binecekmiş» gibi bir nydurma, bir saçma haber ortaya çıkıp da halkl endişelendirdiği görülünce derhal a maddeyi bol bol piyasaya arıp meseiâ: «Şeker boldur. Fiatı yükselmiyecekiir. İstiyenler, istedikleri kadar şekeri fi!ân kooperatif, falan ve filân bakkaliyelerden alacaklardır.» Diye bir de ilân verdiniz mi o zaman bütün yalan şayialar, bütün dalavere rivayetleri ve tevatürleT, bundan istifade etmek istiyen hrsat düşkünlerile birlikte hapı yutarlar. Bu sistem iki madde hakkında. iki defa kendini gösterdi mi o zaman kimsc bu şekilde bir şeye artık cür'et edemez. Şimdi bu fırsattan istifade ederek şurayı tekrar okuyuculanmıza ve eşe dosta hatırlatrnak isterim ki, yukanda da dediğim gibi böyle ağızdan dolma havadislere inanarak etrafa yaymak, yahud yaymasak da ona karşı guya tedbir olsun diye fazla mal tedarildne kalkmak bugünkü şartlar içinde pek vatanseverce bir hareket değildir. Tekrar etmeliyira: Bn satırlarla kimseye ders vermek niyetinde değiliz. Yalım bilmemiz gerektir H; bizim memlekette iaeş maddeleri gıpta edilecek kadar boldur. 914 918 harbinde bugün pahalılasaeağından korktnğumuz şekeri ve ekmeğimizi yaptığumz unu dışandnn geürirdik. Öjle iken dahi ancak harbin son senesinde sıkıçıkhk fazlalaşmıştı. Bugün şeker, on, yağ, peynir, et vo hububatımın kendimiz yetiştirdiğimiza eöre artık arada bir bu kabil endişelero düşmek halk tabakası için ohnasa bilemünevver smrf için memleketin iktısad] imkânlannı bilmemek gafletine düşmek demektir ki; biras da ayıbdır. Anlasıldı nn şekerim!.. 2 [*] İngiliz hava kuvvetlcri de İstilâ tehlîkesine karşı hazırlık Alman nakliye İngiliz ordusu adada vapurlarına büyük büyük manevralar yapıyor zarar verdiı*?vor Londra 30 (a.a.) Röyter ajansının askerî muharriri yazıyor: Dunkerque'denberi İngiliz ordusu muazzam bir hızla inkişaf etmtştlr. Dogu İngilteresinde nihayet bulan ma nevralar terakkilerin ne kadar sürat ve muvaffakiyetle elde edilmiş olduğunu göstermektedir. Doğu kumandanlığına mensub 75 binden fazla er, mevzuu tanklarla ihrac edildlği farzedilen mühim bir Alman kuvvetinin süratle tahşid edilen İngiliz kuvvetleri tarafından evvelâ seri bir surette durdurul ması, sonra da denize dökülmesi o!an bu talimlere istirak etmiştir. Muh<ıfıa kıt'alsnn gönüllüleri harekatın bîda yetinde «düşman» tat'alannı hırpalamak suretile mtlhlm blr rol oynamış la dır. Askeri şefler muhafız kıt'alannın «istilâya karşı» çok btiyük bir kıymet oldujunu beyan etmişlerdir. Manevraların en büyük ciheti fhtl yat tutulmuş olan büyük blr İngiliz zırhlı kıt'asının kullanilması olmuştur. Bu kıt'a geçldi zapta çalışan «düsman> tanklannın üzerine atılmıştır. tngiHz tanklan ile 25 tonhık serl tanklar ve taruvazör tanklar bütün gün muharebe cephesine dogru ilerlemekte idiler. Bu yeni İnpiliz tanklannm yüzlük kafüeler halinde büyük gilrültülerle yo^ar üzerinde ilerlemesi müheyyiç bir man zara arzetmckte idl. Manevarlarda blr çok dişer askerî arabalar da kullanıl mış ve İntellicens servis gibi hususl servisler de talimlerden istifade etmiş lerdin Londra 30 (a.a.) İyi haber alan mahfillerde söylenildiğine göre, esasen mahmul olan Alman demiryollan şimdi büsbütün yüklü bir hale gelmiştir. Düşman emtia ve malzeme nakli için gittikçe daha ziyade vapur kullanmak mecburiyetinde bulunuyor. İngiliz tayyareleri, Alman sahillerile işgal altmdaki memleketler sahillerini takiben nakliyat yapan şileplerln, mavnalann ve petrol gemilerinin gittikçe fazlalaşmakta olduSnnu gönnüşlerdl. İngiliz bombardımaD tayyareleri bu vaziyetten azamî derecede istifade etmektedirler. 17 nisandan 23 nisana kadar devam eden hafta zarfında Norveçten Fransaya kadar uzanan Yunanistan, bu kararile yakından alâ sahiller açıklarmda ceman 42 bin ton kadar olan Britanya kuvvetlerinin çe hacminde düşman vapuru batırılmıştır. kilmeleani de kolaylaştırmıs ve bunun üzerine İngiltere hükumeti <U kuvvetlerini çekmeğe baslamıştrr. Ankara 30 (Telefonla) Evvelki saBritanya kuvvetlerinin Yunanistan bah şehrimize gelen Bükreş elçimiz dan çeldlmesine aid malumatı Ise İngiliı Hamdullah Suphi Tannöver bu akşamBaşvekili Mister Çörçil Izah etmiştir. ki ekspresle İstanbula hareket ettl. Bir Bu izahata göre, Yunanistana yardun iki gün kaldıktan sonra Bükreşe hareiçin gönderilen Britanya kmrvetleri ket edecektir. 60,000 den ibarerö ve bn kuvvetlerto Dahiliye müsteşarhğı dörtte üçü, yani 45.005 1 YunanMandan Ankara 30 (Telefonla) Dahiliye aynlmış ve yenl mevkilerine varmıştırlar. Britanya kuvvetlerinin muharebe Müsteçan Etem Aykutun Samsun valiliesnasmda verdikleri zayiat 3000 öln ve ğine tayini yüksek tasdikten çıktı. Müsyaralıdır. Geride kalanlardan miimkün teşarlık halen münhal bulunmakta ve olan sayıyı kurtarmak için de her şey lir müddettenberi Emniyet Umum müdürü Ail Rıza Çevik tarafından vekâleyapılmaktadır. ten ldare edilmektedir. Dahiliye MüsteAlmanyanın falk hav» kuvvetlerile şarhğına Ali Rıza Çeviğin veya Devlet motörlü kıt'alarmın çiddetli tazyik ve Şurasında bulunan eski valilerden Hâtakibi karşısında yapılan bu İngiliı taham Türegünün tayini ihtimallerinden liyesi, Mister Çörçil tarafından mlnnet bahsolunmaktadır. ve şükranla karşılanmağa lâyık bir muvaffakiyet sayılmaktadır. Çanakkale belediye reîsliği Bir felâket karşısında kurtanlalnleAnkara 30 (Telefonla) İhsan Berkin cek her şeyi kurtarmak, şüphe yok ki, Çanakkale Belediye reisüğin» intihabı bir mnvaffakiyettir. Fakat asıl muvaf tasdik olundu. fakiyet bu gibi felâketlerin vukuuna Tasdik edilecek lâyihalar mâni olacak tedbirlerl peşinen almak ve Ankara 30 (Telefonla) 1938 senebn tedbirlerin ihtiyaca kifayetmi temm sinde Kahirede imzalanmıs olan telgraf etmektir. İngilterenin Yunanlstana, 60 bin asker göndermesi ise bir tedbir eseri ve telefon nizamnameleri ve nihal prosayılamaz, ve tedbir eseri sayılaıruya tokolllarile radyo komünikasyon umumî cağı için bu pek mahdud yardımm ade nizamnamesinin ve buna merbut protomi vukuu, belki de vukuundan hnynlı kollarm tasdikı lâyihası Meclis ruznaolurdu. Çünkü bu mahdud ve tesirsiz meslne alındı. Bundan başka Buenos yardunuı ademi vuknu takdirinde l n Ayres posta kongresi kararlaruu havi nanistan Alman taarruzile karplaştığı senedlerin tasdikrna dair lâyiha da enzaman. 21 nisan günü verdiği karan bir cümenlerden geçmis olduğundan ruznakaç gün evvel vermeğe mecbur ohır, ve tneye konulmuştur. onun bu karan vermesi serefine hiç bir Macaristanda feyezan nakise iras etmez, beüd de harbden daBudapeşte 30 (a*.) Stefanl: Szaha çok müsaid şartlar içinde çıkmasıni mos nehri Des şehrl dvannda taşrnış temin eder. üstelik İngiltere de, prestiji ve şehrin bir kısmı İle civar ovalan isüzerinde çok derin bir tesir yapan bu tilâ etmistir. vaziyete u|ramawh. Eski Türklerde milliyet fikrinln en vâzıh tezahürleri, dilleriyle kültürlerinin müdaiaasında gösterdikleri milli gayretlerde görülebüir. Bu fikir onlarda çok kuvvetli, daimî ve umumî bir şuur halindedir. Benim bu hususta tesadüf edebildiğim en eski vesika, Çinlilerin «TuKiu» dedikleri «Gök Türk» imparatorluğunun ilk devirlerine, yâni Milâdın altmcı asrına aiddir. Bu asnn ortasında teşekkül eden «GökTürk» devleti bir bakundan Roma imparatorluğuna benzer: Daha İlk zamanlarından İtibaren sark! ve garb! olarak iklye eynlmışnr; Yalruz birlik devri Roma gibi uzun sürmemiştir: Teşekkülünden otuz sene sonra, Osmanlı tarihindeki şehzade kavgalarını andıran bir takım dahili kargaşalıklar bu azametli imparatorluğun ikiye bölünmesiyle neticelenmiştir. Garb! TuKiular hakkında Çin vesikalannı neşreden Edouard Chavannes'nî dediği gibi (1), bu devletin bünyes nde daha birlik devrinden itibaren ikilik vardı; devlet kurulur kurulmaz baştaki hanedan ikiye ayrılmış, bir kardeş şarkı, bir kardeş garbı idâreye başlamıştı; şarktaki (Kagan = Hakan) ünvaniyle metbu, garbdaki (Yabgu) unvanlle tâbi vaziyetindeydl. Milâdın 582 tarihinden itibaren garbdaki Yabgu'nun da «Kagan» unvanını ahp şark tâbiiyetinden çıkması, otuz sene süren birlik içindeki ikilik ve daha doğrusu ikizlik vazlyetine resmen nihayet vermiş oldu, U Ismail Hami Bükreş elçimiz Bu ayrıhğın biri dahil! ve biri haricî olarak iki sebebi vardı; dahilî sebeb hanedan azasının saltanat kavgalydı: 581 tarihinde Çinlilerin (Şetu) yahud (Şapolio) dedikleri ve Fransız müsteşriklerinden Pelliofnun türk;e ismini (İşpara) şeklinde tahmin etği hakan tahta çıkınca, amcası (MuHan) uı oğlu (Talopien) yahud (Apo) saltanat dâvasına kalkışü. Fakat, Osmanh tarihindeki vaziyetin aksine olarak, trpkı şimdiki Avrupa hanedankrında olduğu gibi eski Türklerde de saltanat hakkı erkek tarafından olduğu gibi kadm tarafından da asaletle kaimdi: Halbuki (Talopien) in anası ırenses değildi: onun için GökTürker onu lstemiyorlardı. İşte bu vaziyet [Talopien) in şarktan garba ilticasiyle neticelendi: o sırada garb Yabguluğunda Çinlüerin (Tat'eu) defikleri (Tardu) bulunuyordu. Şarktaki genc amcazadesinin metbulyetini çekemiyen bu azametli «yabgu» hakanlık müddaisini memnuniyetle kabul ettl: Çünkü şarkm karjşması, garbın kuvvetlenmesi demekti. ziyetten iki netice çıktı: Bir taraftan önlerini kesmeye, omuzlanmızda dalgaÇin'de iş başma gelen «Suei» haneda lanan saç örgülerimizi çözmeye, dilimin nının İdaresinde Çin birliği kurulur değiştirmeye ve sizin kanunlannızı kaken, bir taraftan da dahilî ihtilâfiarla bul etmeye gelince, bizim âdetlerimizle haricî tesirler yüzünden Türk birliği an'anelerimiz o kadar eskidir ki ben şimdiye kadar bunlan değiştirmeye cebozuluyordu. Şark imparatorluğu ile gar bimpara saret edemedim; bütün millet aynı kaltorluğu artık hemen bütün tarihlerini bi taşıyor.» Bu vesika da Hakan her fedakârlığa razı oluyor, Çin imparatorunu metbu tanıyor, kendini ona emirber yapıyor, harac verbirbiriyle uğraşarak geçirecekieı di! meyi kabul ediyor ve hattâ oğlunu (ÇangsunÇing) İn o ustalıklı plânı ne rehine olarak Çin sarayına göntice iübariyle GökTürk tarihini altüst deriyor; velhasıl her şeye katlanıyor; etmiş deraekti. yalnız tarihten daha eski olan Türk Fakat şark imparatorluğunun bir ta diliyle Türk kültüründen vazgeçemiyeraftan isyanlar ve bir taraftan da mu ceğini Türk milleti namma en açık ve harebelerle uğraşması, nihayet garb im en kat'î bir lisanla ve resmî bir nota paratorluğunu lüzumundan fazla kuv ile ilân ediyor... Çin diplomasisi işte bunda aldandı vetlendirmeye başlamışü: Garb hakanı artık şarkı da kendl idaresine alarak ve yalnız bunda muvaffekivetsizliğe yeni bir Türk birliği kurabilecek hale uğradı. Bununla beraber entrlkalarma geliyordu. İşte bu manzara karşısında devam etmekten de hâlî kalmadı: O Çin'üı o meşhur «Baskül politikası» ya perişanlıktan istifade edilerek bir tahud «Muvazene siyaseti» başladı: Çin kım Türk beylerine Çince unvanlar veimparatoru garbdaki dostuna karş: şark rildi. Fakat bu resmî ve vahî kelimeler taki düşmanmı himaye etmeye kalkış bile Türklüğün millî şuurunu rencide b! 585 ten itibaren (Tardu)yu kendi ba ediyordu. Orhon kitabelerinde bu acı şına bırakıp (Şetu) ya yardım tekUfin vaziyet şu alev gibi sözlerle müstakbel de bulundu. Fakat bu yardımın gene nesillere nakledlldi (6): Tabğaç bvdunka. beglifc tırt oğltn fctıl «Baskür politikası» ndan mülhem bir holdı, silik k\z oğhn kün boldı. Türk takım şartlan vardı: Bu şartlar çok ince şartlardı! Çin imparatoru şark Türkle begler Türk atm ıtt, tabğaçğt beçler rüıi Çinlileştirmek şartiyle himaye cde tabğaç atm tutıpan tabğaç kağanka. körcekti! Bunun için de (Şetu) ya Türk mi». Elig vıl isig küçig birmi?.». Yâni: «Asil gencler Çin milleüne kul milletinin kıyafetini, an'anesini, âdetini, kanunlarını ve hattâ dilini değiştdrip oldu. lekesiz kızlar cariye oldu. Türk bunların yerine Çin kıyafetini, Çin an beyleri Türk ünvanlannı bırakıp Çin anesini, Çin âdetini, Çin kanunlarını ' beylorinin çince ünvanlannı alarak Çin ve hattâ Çin dilini zorla kabul ettir , iıpt»aratf>runa inkıyad ettiler, elli yıl ifdiği takdirde yardım edebileceğini bil lerini RÜclerini ona hasrettiler.» Türkierin >Tikarıki vesikaya göre bundirir: Çünkü Çinlilerce milliyet demek kültür demekti. İşte o zaman Çin si dan on dört asır evvel ve bu son veyaseti Türklüğün en büyük buhranlar sikaya göre de bundan on iki asır eviçinde bile sarsılmak bilmiyen mlilî şu vel gösterdikleri bu millî şuur, Avruuruna çarparak iflâs etti. Türk hakanı pa kültür dairesinde ancak Ondokuzun(Şetu) Çinlilerin bütün şartlarım ka cu asırda kendini göstermeye başlar. Yazan: bul ediyor, yalnız miUiyetinden bir zerre bile feda edemiyordu. Sinoloe (Stanislas Julien"! in «Pienitien» ismindeki Çin membaından tercüme ettiği vesikalar içinde (Şetu) nun Çin imparatoru (Kaotsu) ya bu mesele hpkkında gönderdiği şu mektub, Türk mil'.iyetçiliği tarihinin belki en kıymetli vesikasıdır (5): «Şimdi oğlum sarayınızda isbatı vücud edecek ve her sene harac olarak ilâh! bir asla mensnb atlar takdim edilecektir; her gün sabahtan akşama kadar sizin emirlerinizden başka bir şey dinlemiyeceğim. Fakat elbiselerımirin hmail Hami DANİŞMEND Amerikanın Fransaya tavsiyeleri Zürich 30 (a.a.) «La Suisse» gazetesinin Vichy muhabirine göre, Maıeşal Petain, Amiral Darlanm işgal altmdaki Fransaya yaptığı ziyaret hakkındaki izahatını dinledikten sonra Amerikanın Vichy büyük elçisl Amiral Leahy ile uzun bir mülakatta bulun muştur. Bu muhabirin zannettiğlne göre, Amiral Leahy eğer Fransa Amerikadın yeni iaşe maddeleri almak istiyorsa, bltaraf vazdyetini muhafaza ve Alman larla müzakerelerin tazammun ettiği İngiliz düşmanlığından tevakki eyle mesi lüzumunda ısrar etmiştir. (1) Edouard Chavannes, «Documents sur les TouKiue (Turcs) occidentaux, 1903 ŞaintPetersbourg tab'ı, 8. Z19. (2) Vilh. Thomsen, «Inscriptions de l'Orkhon dechiffrees», 1896 Helsingfors tab'ı, s. 6364. (3) Edouard Chavannes, aynı eser, s. 2 ve 219. (4) Ren6 Grousset, «L'emplre des steppes», 1939 Paris tab'ı, s. 133134. (5) Stanislas Julien, «Documents hlstorique sur les TouKioue (Turcs)», 1877 Paris tab'ı, s. 55. (6) Thomsen. «Inscriptions», s. 99. Gerçi İngiUz mehafili, Almanlann da birçok zayiat verdiklerini, Balkanlardaki muvasala hatlarmm kolay kolay tamir edilemiyecek surette tahrib olunduğunu, Belgrad köprüsünün berhavm edilmesi yüîünden Tuna üzerlndeki Alman münakalâtmm bir müddet durduğunu ileri sürerek kendilerine teselli vermektedirler, fakat bütün bn maddî neticeler, Yugoslavya ve Yunanistanın istilâ edilmeleri, İngiltere tarafından gönderilen seferî bir tümenin yakapaça geri çekilmesi gibi büyük neticelerie ölçülemez. Elhasıl Yunan harbinin son safhalan, İngilterenin bn cepheyi. esash Wr eephe saymadığını göstermektedir. Zaten bu yüzden de bu cephe dayanamamıstır. Dünya diger esasb cephelerde İngiliz muvaffaldvetlerini bekleyor. Büyük Tisya nehrlnln sulan yüksel mekte ve orta Macaristanda genlş arari parçalan lstilft etmek istidadını göstermektedtr. Yeni Zelanda işçilerinin karan Vellington 30 (a.a.) îngiliz işçi sendıkalan kongresinin murahhası Holmes, Yeni Zelanda işçi sendikasının toplantısında, beş milyon İngiliz aza ramına bir mesaj okumuştur. İçtirnada, bu devler mücadelesinde gösterdikleri azimkârlıktan dolayı, İnşiliz millerinin bilhassa erkek ve kadın İngiliz işçilerinin tebrikine karar verilmiştir. Aynı kararda, mütecaviz memleketleri mağlub etmek için Yeni Zelanda işçileri ellerinde bulunan her şeyi yapmağa davet edilmektedir. Başvekil FVazu ve kabine azalarmdan birçoğu toplantıda hanr bulunmuşlardır. Hurşid, elinde, iki fincanla gelmişti; kapıyı örttü: Karsılıklı keyif çatanz, Fikri ağabey. Fikri, çayı alırken teşekkür etti: Vallahı, zahmet oluyor. Ocakçı, dargm baktı: Böyle söyleme ağabey. Soyundu, yatağına girdi. Fikriye: Konyağı, unutma, dedi. Fikri, gülmeğe başlamıştı. Bugün, «için ısınır» diye, Barba, şarab ikram etmişti; şimdi de, hancı, «içinin kızışması» için, konyak gönderiyordu. Kendi kendine: Hep, üstüste geliyor, diyordu. İşlerin ters gitmesi, aksilikler, sıkıntılar gibi, onlar da, üstüste geliyor. Remziye, bugün, yemek ikram etmişti; Fîkriyi bu da düşündürmüştü: Ne garib! İnsan, açken, aç mısm? diye soran olmuyor. Tokken, ikram ediyorlar. Ocakçı, onun gülüşünü, başka manaya almıştı: Odaya gülüyorsun, değil mi? Doğru, odaya benzer, hali yok. Vaktile, buraya, erzak koyarlarmış. Burada, rutubet çekmez. Hanlar, o zamanlar hanmıç. Şimdi, viranelik. Konyak, Fikrinin genzini yakmış, Bu dahilî sebebe bir de haricl sebeb inzımam etti. OrtaAsya'da böyle muazzam bir Türk imparatorluğunun kurulması Çinliler için en büyük tehlikeydl ve bu tehlikenin kuvvetle bertaraf edilmesi Çin imparatorluğunun harcı değildi. Milâdın 580 tarihinde Çin diplomatlarından (ÇangsunÇing) GökTürkler nezdine sefaretle gidip gelmiş ve onlarm bu dahilî gailelerini kendi özleriyle tetkike muvaffak olmuştu. Çin'in OrtaAsya siyasetini işte bu kur..z diplomat tanzim ettl. İmparatora teklif ettiği plân şöyleydi (2): .GökTürk hanedanından her prensin malyAmerikaya gidecek İngiliz yetinde büyük ordnlar vardır: hepsinin unvanı da Han'dır. Her biri dört cihetikhsadcısı ten birine yerleşmiştir. Birlikleri zâhiLondra 30 (a.a.) İngiltere Maliye rîdir. Bunları kuvvetle yenmek güç, faNazırı Kingslay Wood'un talebi üzerine kat birbirine düşürmek kolaydır!. tanmmış ingiliz iktısadcısı Keynes, Çinliler işte bu siyaseti tâkib ettiVaşingtona kısa bir ziyaret yaparak kira kanununun tatbikı etrafında Amurika :r. Garbdaki Yabgu (Tardu) ya bir hükumetile ve İngiliz mubayaa komis elçi İle üstünde eski Türklerin Hakanyonile müzakerelerde bulun^caktır. İn lık alâmeti olarak bir kurd başı bulugiliz mubayaa komisyonu, Amerikadan nan bir «alem» gönderdiler (3). Bu suİngiltereye gelen bütün siyasî mesele retle Çinliler Türklüğü ikiye bölmek için «Yabgu» ya Hakanlık tevcih etmiş lerle meşgul olmektadır. Hatırlarda olduğu üzere, Keynes 1914 oldular! Hattâ (Tardu) nun elçilerini 1918 harbini takib eden suüı konfe merasimle (Şetu) nun elçilerine takransında ingiliz hazine başmüşaviri idi. dim ederek şarkı garba değil, garbı şarka hâkim tanıyacaklarını bildirdiler!.. Berlin 30 (a.a.) Stefani: Ordu başkumandanı Hitler, kara, deniz ve hava ordusile hücum kıt'alanna zabit olarak gidecek namzedleri nasıblarından bir gün evvel yeniden Sports Palasta toplamıştır. Hitler, müheyyiç bir hitabe irad ederek genclere nasyonal sosyalist ordularında bekleyen vazifeleri hatırlatmıştır. Hitler zabitlere bir. Antalyada soğuk hava deposu hitabede bulundu Antalya belediyesi tarafından iki ay evvel binası ihale olunan soğuk hava deposu inşaatı ikmal edilmek üzeredir. Fennî tesisatı da kırk bin liraya ihale edilmiştir. Mıntaka itibarile yazın çok sıcak olan Antalyanm en mübrem ihtiyaclarından birinin ikmali halk ve tüccar tarafından büyük bir memnuniyetle karşılanmıştır. Soğuk hava deposu ve Kız Enstitüsü binalanna uzanan çarşı yolile, Kaleönü meydanı tamamen parkelenmiş ve Şelâleli kanalda, Dört yol ağzında çok zarif bir havuzla Yenikapıdan Kız Enstitüsü önüne kadar uzatılmıştır. Ameliyatı hemen hemen ikmal edilmiş olan yeni şelâleli kanala yakında su isale edilecektir. Halkevi binası Önündeki boş meydanm tesviyesile blokaj ferşiyatı ikmal edilerek kalıp halinde beton "dökülmeğe başlanmış ve bu suretle ortadaki mezbele kaldırılarak çok temiz bir meydan vücude getirilmiştir. Aynı meydanm müntehasında bulunan Otopark ikmal edilerek denize kadar imtidad eden ve yabani çalılardan içerisine girilemiyen ve yılan yuvası clan küçük konı da temizlendikten, tarh ve tanzim edildikten sonra mükemmel bir park haline komılmnştur. B. FELEK Okuyueulanmızdan Varhoş: Bayan Haver Mütaleanız dogrudur. Başka dildcn adapte edilmiş olan bir eserf kendini bilen bir muharrir kendi telif etmiş gibi göstermez. Yani muharrirlik haysiyeti onun bir «iktıhas» olduğunu göstermcyl emreder. Ama buna nyan da vardır. uymıyan da... Başka ne diyebiliriz? B. F. Zaptedilen Yugoslav gemisi Şanghay 30 (a.a.) Yugoslavyaya aid Tomislav vapuru hâdisesi, gemiy» çıkan İtalyan bahriyelilerinin çekilmelerile yakında haUedilecektir. Amerika sigorta kumpanyalarının bir karan Nevyork 30 (a.a.) «Stefani» Amerikan sigorta kumpanyalan Büyük Okyanusa ve bilhassa Birmanyaya gidecek eşyanm sigorta ücretini artırmış^rdır. Kumpanyalar Yunanistan, Suriye, Türkiye ve Fllistin limanlanna gidecek eşyayı sigorta etmemcktedirler. Velhasıl Fırsat düşkünleri Bngönlerde karşı tarafa göç çoğaldı. Mevsim icabı zaten gidecek olanlara, bn sene köye gitmevi şehirde kalmaya tercih eden muvakkat sayfiyeciler de inzımam edince iş çoğaldı. Havalann birdenbire ısmması bu göçlerin hep birden kalkmasına sebeb oldn. Eskiden araba vapuru navlnnn da beraber olarak tek atlı bir araba karşıya 78 liraya gidiyordu. Şimdi fırsat düşkünü arabacüar işi azıttılar. İşine göre 1012 liradan aşağı gitmiyorlar. Pekâlâ! Onlar da kazansınlar! mı diyeceğiz? Fırsat düşkünlerîne müsaade, müsamaha etmek bir taraftan halki ızrar eder, diğer taraftan esnafın ahlâkını berbad eder. Ikisi de fenadır. Mahal vermemeli! yer yoktu. Galatah Şakiri görecekti. Ondan, biraz yardım umuyordu. Fakat, ona bel bağlanamıyordu ki... Onun, günü gününe uymuyordu. Biraz canlanmakla, kendisile birlikte, etrafını da ümi'ilen.dirmişti. Bu da, kaç gün sürecekti? Uzun bir yola çıkmış, ve yolun ortasında yorgunluktan düşüp yıkılmış bir yolcunun, bütün kuvvetini, enerjisini toplayarak, ayağa kalkması gibi, Fikri de, içindeki çöküntüye basarak doğrulmuştu. Acaba, kaç adım, yürüyecekti? Tekrar yıkılırsa... Artık, bir daha kalkmacağı şüpheliydi. Bu düşüncelerle, kendini tekrar miskinliğe kaptırmaktan korktu: Taş taşıyacağım, boş gezmiyeceğim Gözlerini kapadı, biraz evvel düşündüklerinin hayallerini görerek, yorgun, sızar gibi buyudu. Barba, kapıdan Fikrinin girdiğini görünee, içeriye döndü, seslendi: Sakir, bak, kim geliyor? Sonra, elile, gülerek Fikriye işaret etti: Seninki içeride... Fikri, şakaya vurmuştu: Çinin, İngiltere ve Amerika ile dostane münasebetleri Vaşington 30 (a.a.) Çin Hariciye Nezareti vazifesini deruhde etmek üzere Çunking'e gitmekte olan Çinin eski Londra büyük elçisi Kuotaiçi, Roosevelt ve Cordell Hull ile yaptığı görüşmelerden sonra Çin Amerikan işbirliğinin istikbali hakkında oek ziyade nikbin olduğunu söylemiştir. Avustralyada tayyareciiik teşkilâtı ömer Rıza DOĞRUL Sydney 30 (a.a.) Avustralya hava kuvvetlerine lâzım olan pilotlan muntazam bir surette temin etmek için A•vnıstralya hava nezareti bir tayyare teşkilâtı vücude getirmeğe karar vermiş ve bu babdaki projeyi tasdik etmiştir. 16 yaşından 18 yaşına kadar olan gencler bu teşkilâtta çalışacaktır. Bu suretle kaydolunacak genclerin sayısı 70.000 kadar tahmin olunmaktadır. İşte bütün bu dahilî ve haricl sebebler nihayet (Tardu) nun «Yabgu» unvanını bırakıp «Hakan» unvaniyle isyanına sebeb oldu. Artık garb, şarka hücum etmeye başlamışü. Fakat şarKuotaiçi, Çinde yeni Birmanya demirkın uğradığı gaile bundan da İbaret deyolunun inşası için Amerikan muzaheğildi: Bir taraftan da (Şetu) nun diretinin İngiliz Amerikan Çin tosağer yeğenleri isyan etmişlerdi (4). Cmnüdünün delili olduğunu bİldÛTniş, Bülar da saltanat iddia ediyorlardı! Bu vayük Britanya İle Çinin, her ikisinin de [*] Ük yan 28 nisan tarihli nüsha harbden muzaffer çıkacağına inanı olduğunu ilâve eylemiştir. mızda çıkmıştır. Berline giden bir Ispanyol heyeti Berlin 30 (a.a.) «Stefani» Alman iş cephesi teşekkülleri şefi Dr. Ley tarafından vuku bulan davet üzerine Salvador Meriano'mın riyasetinde İspanyol falanilsnndan mürekkeb hususî bir heyet Berline gelmiştir. halini açmaz. ' Fikri, konyaklı çayı içtikten sonra, hafif terlnordu: Çay da, konyak da, iyi geldL Hurşid, yorganına sarınmıştı: Sabaha, dipdiri kalkarsın inşanllah. «Hasan ağabeyin karakolu kurcalaması, «hancmm polisten çekinmesi», Fikrinin kafasma, bir iğne gibi saplanmıştı: Ahpab, dedi. Benim, sabıkam yok, bir şeyim yok. Raşid ağa, ne diye karakoîdan çekiniyor. Hurşid, yorganın arasından cevşab verdi: Vaktile. karakola da kafa tutardı ama, geçti o günler! Muavinin keyfıne hizmet edecek. ne yapsm?Birçok pürüzlü işleri var. Yoksa, on para da vermesen seni, açıkta bırakmazdı. O, senin gibi, onorlu, gözü pek, namuslu adamlara bayılır. Senin, ne adam olduğunu öğrendi de, muameleyi değiştirdi. Yorganı başma çekmişti: Allah rahatlık versin. • Sana da ahpab. Fikri, vücudünü kaplayan tatlı sıcaklığın içinde, dalıp uyuyacağı yerde, düşünüyordu: Burada, üç dört gün misafirdl Üç dört gün sonra? ..Güvendiği bir Tezgâhın arkasmdan çıktı: Şimdi, yukan çıkayım dedL Fikrinin kafası, sinirleri uyuşmuştu. İnsanlar, kendilerinden uzaklaşanlara darılıyor, düşman oluyorlardı. Biraz yaklaşmca, iyüik görmek fırsab çıkabiliyordu. Bu, her zaman, her yerde değildi. Fakat, çekingen durmakla, yüzde beş, yüzde bir fırsat ihtimallerini de kaoırmış olmuyor mıydı? Hurşid, elinde bu don bir fanilâ ve bir fincan konyakla geldi: Fikri ağabey, sen bunlan terledikten sonra deği^irsin. Şimdi yat. Ben. çayını da getiririm. Gel, odaya çıkalım. Ocakçı Hurşidin yattığı oda; merdivenle ocak arasında, Ocak tarafına açılan küçük dört köşe pencere ile aydınlanan, tavanı, duvarlan zemini tahta, bir merdiven altıydı. Hurşid, kerevetin tistüne, Fikrinin yatağını hazıriamıstı: Sen, yatağa gir, ben de çayını getiriyorum. Merdiven altı, tatlı ılıktı ve nem kokmuyordu. Epey yol yürümüştü; soğukta omuzlannı kısarak yürümek de. ayn yorgunluk veriyordu. Ağır ağır soyundu. Düşünmüyordu. Kendini, bu ılık, rahat havaya bıraktı, yatağına girdi AŞK Edebî roman iksürtmüştü: Acı geldL Acı, tatlı, deme iç. Sen, bir iyi terlemelisin. Ocakçı, kendi çayını içerken, anlatıyordu: Sen, Raşid ağayı, tanımıyorsun. O, ne zamanın adamıdır. Gencliğinde, altmda at, elinde kamçı, reislik etmiş. Ben, bahçe tuttuğu vakitler tanımıştım. Bahçeyi bıraktı, kazino açtı. Bahçeden kazanmamış değildi. Kazino da iyi işHyordu. Gelgelelim, bu adam, para tutmaz. Kazandığımn onda dokuzunu etrafına harcar, onda birini kendi yer. Hovardalığı, beyliği, zevki, eğlenceyi, yedırip içtaneği sever. ݧler, hep bir te Bir UÇURUMU 31viye, iyi gitse kim ne der? Birden, bıçak gibi kesildiği olur. Bir yana, para artırmayınca, kurulu düzen bozuluverir. Öyle de oldu ya. Bahçeyi, bırakmıyacaktı. Kazinoculuk, onun işi değildi. Müşterilerle beraber, o da sofrayı kuruyordu. Yüzü tutmuyor, takıntılara göz yumuyordu. Sonra, kafayı tutru mu, ahpablarını alıyor; Boğaza açılıyor, yahud Maslak yoluna gidiyor, çalgıh kazinolan kapatıyor, har vurup harman savuruyordu. Kazinoyu, borcla kapattı. Bir evi kalmıştı, onu sattı; kira ile tutarak otel işletmeğe başladı. Otelden, fena kazanmıyor, değildi. Otel sahibi ile kira meselesinden anlaşamadı. Ben, senelerce, onu, gözden kaybettim. Boş Mahmud Yesari duramaz. Bir çok işler tutmuş. Kiminde kazanmış, kiminde batırmış. Şimdi bu, gördüğün halde. Fikrinin fincanını uzandı, aldı, kendi fincanmın yanına, kerevetin altına koydu: Sen, iyice örtün. Kalktı, Fikrinin paltosunu da örttü: İyice terle. Aldığın soğuklar çıksın. Fazla gelmesin. Gelmez, gelmez. Hurşid, tekrar yatağa girince, derin bir göğüs geçirdi: Eğer Raşid ağa, darda olmasaydı, han odasında yatar mıydı? Çok zengin, hatırlı dostlar) vardır. Birine gidip İ (Arkası var)