CUMHURİYET 25 ŞuSat 1941 ( Şehir ve Memleket Haberlerl J I H F M N A L I N A I İstanbulun Hava Kui f l E r l MIHINAJ Yazan: W. ChlirchİU tngiltere Başuekili tün bu hâdiselere tamamile vâkıf idik. Bu itibarla bu vaziyetler hak kında gizli gizli daima teatii efkârda bulunujorduk. 1911 de vukua gelen Agadir hâdisesini takiben kabine beni Bahriye Nezaretine ge tirmişti. Vazdfem sür'ati münıkine ile donanmayı ten sik ve bahrî kuvvetlerimizi tezyid etmek, bir harb zuhurunda da bütün İngiliz ordusunu Fransız topraklanna nakil için bütün terti batı almaktı. Bundan bir sene sonra Sir Gohn İngiltere erkânıUzun ve maharbiye reisi tayin ceralarla dolu bir olunmuştu. Bittahayatta onun yebi artık tam magâne gayesi, bir nasile birlikte çaharbinde Avrupa Bu çalışmalar ve müşİngiliz ordulanna kumanda etmek şansı | ıışıyorduk. mesai aramızda 1908 de başidi. Fakat Sir Gohn bu hayale kapıldığı *erek zaman, bir Avrupa harbi hakikati ahval lıyan dostluğu büsbütün takviyeye yaile öyle bir ayrıhk ve aykmlık arzct ramıştı. O zaman Amiralın yatı olan tnekte idi ki ona ham bir hayal denıek Enchantress sefinesinde bahriye manevçok daha doğnı olacaktır. Wellington ve ralarını birlikte takib etmiş ve gene uMalbourough'un günlerinin tekerriir e zun uzun müzakere fırsatını bnlmustuk. deceğini zannettirecek ortada hiçbir e Müzakerelerimirin ana mevzuunu biltarıare mevcud olmamasmdan sarfınazar, bi bir Fransız Alman harbinde İngilküçücük, minimini İngiliz Teritorial or terenin Fransaya yapacagı yardnn teşkil dusunun biiyük bir kuvvet olarak ta ediyordu. Sir Gohn French 1913 te Alman süazzuv edeceğini düşünmek de hatadan salim değildi. Hele Avrupa devletleri vari alaylan manevralannda bulıın nin mecburî askerliğe tâbi rejimleri sa nıuştu. Bana anlattağma göre göz ka jesinde milyonlara varan ordularile çar maştmcı bir şekilde tertib ve ihzar olupışarak hale gelebilmesi için nekadar nan bu manevralardan sonra Kayser zaman geçmeli idi ki Sir Gohn'un rüyası Vilhclm onu yemeğe davet etmişti. Bu hakikate inkılâb edebilsin. Fakal ha esnads bir Kayser, bir Feldmareşal ve yaita nmulmadık neler ohnuyor ki!... nihayet bir ev sahibi olarak üçlü fırsatEvvelâ bahriyeye intisab eden Sir tan istifade ederek Sir Gonh'a aynen Gohn daha o zamanlar yelken gemileri şu sözleri söylemLşti: nin tnodası gejmediği için uzun zaman c Kılıcımın nekadar uzun olduğunu yiıksek irtifalara dayanamıyacak kadar manevralarda gnrdünüz. Onun çok keskalbi zayıf oldnğundan ordu hlnnetine kin olduğunu da öğrenebilirsiniz!...» tefıik edilmişti. İntisab ettiği Husar siiParlımanter bir hükumet hâdimi ve vari »layı cenubi Afrika harbi zuhur Kaysere karşı bir madun olan Sir Gohn ettiği zaman memlekette en liyakatli bir French bu tahkiramiz sözlere sükutla Bskeri teşekkül ve Sir Gohn da ona kumukaheleden başka şekilde hareket emanda etmek iizere en güzide kumandan demezdi. Fakat çok asabi bir insan oladdolunuyordu. İşte böylece Cape şehduğundan sükuta güçlükle muvaffak rine ihrac olunmak iizere vapur» irkâb olmuştu. olunan Husarlar o zamanki harblerde (Arkasi var) en mühim ve nihaî zafer üzerinde en nıüessir harb vasıtası olan süvari alajı olarak harbe iştirak ediyordu. MÜTEFERRIK Biri Fransız c¥p hesinde harbi baslatan, diğeri de ayni cephede harbi bitiren bu iki kumandan Ingilterenin iftihar edeceği hasietlere malik olmak üzere üzerlerinde dunılacak simalar dır. Bilâhare Ypres Lordu ismini alan Sir Gohn Frenchin ömrii, bir gayeye münhasır ve sırf o gaye oğrunda sarfolun muş bir hayattır. Fakat alelekset gayeyi istihsal insanlara Inkisan hayal getirdiği g«bi, keyfiyet onun için de öyle olrnu» tur. rumuna yardımı ya İhtikâryapan | Çiçekler ara Tratnvaylarda baba oğııl smda yapılan tek bilet usulü rınt milyonu buldu İstanbul mekteblerinde Hava Kurumuna yardım îaaliyeti hararetle devam etmektedir, Dernek: azalarının karnelerine yapıştırılmak üzere, Hava Kurumu tarafınrtan mekteblere gönderilen 57 bin liralık pulun mühim bir kısmı sarîedilmiştir. Sene sonuna kadar, bu miktar 100 bin lirayı bulacaktır. Hava Kurumu Genel merkezi, bütün vilâyet, kaza ve nahiye şuoelerinin senelik faaliyetlerini, aza ve varidat miktarlarını tetkik ettirmektedir İstanbul vilâyetinin merkez v*» nahiyelerinde sekiz aydanberi toplanan para yekunu 481 bin üradır. Bu yekunun, hazirana kadar bir milyona çıkarılması için lâzımgelen teşebbüslere giri^ilmistir. SirJohn French ve Mareşal Haig Frenchle ilk defa Cenubî Âfrikada tanışmıştık Beni hiç sevmezdi, lâkin günün birinde ben Bahriye Nazırı o erkânıharbiye reısı olarak karşılaşmca iş tamamen değişti 31 Hayır, Sinyor Mussolini Italya muzaffer Belediyenin teklifini olamaz! Kirkor Papazyan kongre injor Mussolini'nin son nutbir komisyon tetkunu büyük bir zevkle okuve oğlu nihayet drm; çünkü içinde hoşuına kik ediyor giden hakikatler, itiraflar, benim yazAdliyeye veriliyorlar Çiçekçiler ve manifafuradıklarımı teyid eden kısımlar, ban öğTramvaylarda tek bilet usulünün ya renmtk istediğim şeyler buldum. Fiat murakabe komisyonu dün mühim cılar cemiyeti kongreleri ni bütün hatlarda birinci mevki biletbir ihtkür hâdisesi hakkında kararıııı Meselâ, İtalyanın Libyaya gönderdiği lerin 7, ikinci mevki biletlerin 5 ver/niştir. Bundan bir müddet evvel şu ordu ve malzemenin azametine badün foplandı kuruç olmak üzere tatbıkı için kınız: 14,000 den fazla subay ve 356.000 meydana çıkarılan ve gazetemizde «Baba oğul meselesi» olarak yazılan bu hâdise, bir manifatura ihtikândır. Arşak Papazyan ve Kirkor Papazyan isıtnlerindeki bu baba oğul harbin zuhurundan sonrs büyük maıufatura stokları vücude getirmişler ve bunları gizli yerlerde depo etmişlerdir. Yapılan tahkikatta baba ve oğul bu manifaturayı kimden aldıklarjnı ispat edememişlerdir. Fiat murakabe komisyonu iöllî Ko runma kanununa muhalif olarak stok yapmak ve bunları yüksek fiatla faturasız satmaktan gerek baba, gerekse oğlunun Cumhuriyet Müddeiumumiliğine tevdiine karar vermiştir. SuUanhamammda Kenan Araç ku maş ihtikârından, Said Güzen ticaret hanesi faturasız satıştan, Hüseyin Ralımi Karamürsel de toptan sabun ihtikârından müddeiumumiliğe verileceklerdir, Belediyece yapılan teklif hakkında Nafıa Vekâletine izahat vennek üzere Ankaraya gitmiş olan Tramvay ve Elektrik idaresi umum müdürü Hulkı Eren henüz Ankarada bulunmakatdır. Belediyenin bu yeni teşkilifi teşkil edTen bir komisyon tarafından tetkik edilmektedir. Maliye ve Nafıa Vekâletleri mümessilierınin de iştirak ettiği bu komisyonda yalnız bilet tarifesi değil, ayru zamanda nakliye vergisi de mevzuu bahsedilmekte, hükumet, nakliye vergisini kiisuratMZ olarak yeni bir şekle ifrağ etmek istemektedir. Binaenaleyh İstanbul tramvaylarının bilet tarifesi de bu meyanda yeni bir sekil iktisab edecektir. Tarifenin teklif edilen şeklinln değiştirilmesi muhtemeldir. den fazla er, 1900 top, 15,300 makinelitüfek, 11 milyon top mennisi, 1 milyardan fazla fişek, 24,000 ton elbise, 759 zırhlı otomobil, tank vesaire gönderibniş. Bunların yarısmdan fazlası, mevcudu onlano yarısmdan az olan Nil ordusunun bir darbesile iki ayda, İngilizlerin eline geçmişti. Biz, Trablusgarb ve Bnipziji 3000 Türk ve bir o kadar Sünusi ile en az 30 misli fazla İtalyana karşı, sulh akdedilinciye kadar, tam bir sene nıüdafaa etmiştik. Sinyor Mussolini, «Biz riyakâr Ingüizler gibi yclan söylemiyoruz. Biz, daima hakikati söy leyeceğiz ve her türlü tahriflerden istinkâf edeceğiz.» diyor amma, şu yukanki ordu ve malzemeden nekadannın muzafferen Mısırdan geçüklerini, Hindistana ve diğer İngiliz topraklarma gittiklerini söylemiyor. İtalyan maglubiyetine aid bütün itiraflar, birer ikişer sisli kelimeden ibarettir. Halbuki şimdi Sidi Barraniden El'akileye kadar uzanan koca memlekette bu ordudan mezarlardan, harabelerden, ganaim yığınlarmdan başka bir nam ve nişan kalmamıştjr. Sollumdan Sidi Barraniye giden ve İtalyanlar tarafından yapılarak «Zafeı yolu» adı verilen yol gene duruyor v« hakikaten bir zafer yoludur amma garbdan şarka değil; şarktan garba giden bir zafer yolu. Ve bütün tatlı zafer hulyasuıdan geri kalan şeyin, faşistlerin ruhundaki acı «bilenmiş kin» den ibaret olduğunu bizzat Duçe'den öğreniyonız. tAntavudluktaki İtalyan askerleri muhtejem bir tarzda hareket etmifler ve efsanevî mahiyette fan ve şeref tahijeieri yazm*şlar; bütün dünyayı hay ran bırakmışlardiT. Yunan zayiaU çofc ağır dır.» cümlesinde iki küçük yanlış oldnğn ve cümlenin baş tarahndaki «İtalyan» ve sonundaki .Yunan» kelimelerinin yer değiştirdikleri anlaşıhnıa» tır. Maalitizar tashih olunur. Savın diktatör şöyle diyor: tTarantodanberi harb hâdiseleri bi« zim aleyhimizde vukua gelmiştir. Bu, daima böyle olmuj, fakat nihayetindu Roma, Kartacayt tahrib ederek dünya haritasın dan stlmijfir.» Ah, bu Roma imparatorluğu yok mu? İşte onun «geçmiş zaman olur ki hay»H cihen değer» mısrama uygun olan 2000 senelik yıllanmış hayalidir ki İtalyan milletinin ba.şını belâdan belâya sokmuştur. Sinyor Mussolini'ye müsaadelerile. bir tarihi hakikati hatırlatayım, Karta» calı Annibal'in ve Kartacanm mağlubl» yetinin sebebi Akdenize hâkim olama* yışıdır: tıpkı şimdi de İtalyanın olama» dığı gibi. Harbden evvel İtalyan Başvekili a milyon süngüden bahseder, dururdu, Galiba tahta tfifeklerle müsellâh şirin bambinolan da hesaba katarak ortaya attığı bu azametli yekundan şimdi hayli mühim bir tarh ameliyesi yapmış; yalnu 2 milyon askerden bahsediyor. Bn teva« zu Iıoşuma gitti. Nutukta, daha çok tahüle değer nok* talar var; en mühimml, İtalyanın artık bütün ümidini Almanyaya ve Alman zaferine bağlamış olmasıdır. Halbuki İtalya. 10 haziran 1940 günü Almanyaya yardım etmek için harbe girmişti. Sinyor Mussolini «tamamile harbe haz\r olmay\ bekleyemezdik; çünku tariH bizi boğaztmtzdan tutarak zorlamtştt.» diyor. Hayır, tarih sizi değil; siz tarihi VS İtalyan milletinl boğazından tutup zorla bu harbe sokrunuz. İşin doğrusu böyle» dir ve bn macerada, zavallı tarihin, olan] blteni kaydermekten başka birsey yap« tığı yoktur. Sinyor Mussolini zaferden emlndir. Fakat İtalya asla muzaffer olamıyacaktır. Zafer, Almanlann ve daha kuvvetli hir ihtimalle îngilterenindlr. Her Ud tak« dirde de İtalya mağlubdur. Harbe girmeden evvel mficadeleden ziyade zaferfl hazırlanmış ve harbetmeden muzaffer olmak hulyasını kıırmnş olanlara zafeı haramdır. Şu beytin italyancasım bü« sem, h u ray a yazardım: •Sana senden gelir bir işte aneak dâdl Vs Et ve ekıttek J Dün 6 bin koyun geldi? tek ekmek de perşembeye cıkarılıyor Dün şehrimize 6,000 koyun gplmiş ve bunlar Mezbahada kesilerek piyasaya çıkarılmıştır. Toptancılara «57. kuruşa kadar et verilmiştir. Martm on beşine kadar celeblerin elinde kâfi miktarda mal vardır. Her sene martın on beşinden sonra İstanbul muvaredatı Ege iıavza^ından temin edilmektedir. Halbuki feyezan dolayısile bu sene Ege havzasmda koyun zayiab fazla olduğundan bunun piyasaya tesir edeceği zannedilmektedir. Binaenaleyh bu tarihte et piyasasının tereffüü muhtemeldir. Bu gün kasablar ve toptancılar tekrar Vali ve Belediye reisi Lutfi Kırdiırın başkanhğında toplanacaklardır. Bu toplantıda milıî bankalardan blrinden kredi teıninile İstanbulun et "meselesınin bir düzene konulması konuşulacaktır. Ihtikâr yapan bir peynir tüccarı daha Tramvay malzemesi i?i Çiçekriler cemiyetinin kongresinde bulunanlardan bir kısmı Tramvay ve Elektrik idaresinin ihtiyacı olan ray, bandaj ve diğer malzemenin tedariki için hükumet Belediyeye 200,000 liralık bir döviz müsaadesi vermişti. Halen bir şubesi Londrada olan bir Amerikan firmasile bu hususta müzakere cereyan etmektedir. Sipariş edilse dahi mezkur malzemenin gelmesi daha uzun zamana mütevakkıfur. Tramvay idaresi umum müdürünün Ankaredan avdeti esnasında Karabüke uğrayarak bir kısım malzemenin oradan tedariki imkânı olup olmadığıru tetkik etmesi muhtemeldir. Lâlelide bakkalhk yapan 16 yaşlarında Kemal, birkaç gün evvel Balıkpazarında peynirci Stelyanostan peynir almıştır. Fakat Stelyanos azamî 67,5 kuruşa satılması icab eden kaşarpeynirini Kemale 90 kuruştan satmış ve fatura da vermemistir. Kemalin müracaati üzerine Fiat murakabe komisyonu kontrolörleri Stelyanosa Kemal vasıtasile bir cürmümeşhud tertib etmişlerdir. Stelyanos gene Kemale kilosu 90 kuruştan 5 kilodan fazla peynir satmıştır. Fakat paralar işaretli olduğundan içeri giren memurlar ihtikân tespit etmişler ve suçlu da itiraf etmiştir. Stelyanos, dün asliye Ikinci cezaya verilmiştir. Yeni tip ekmek if i Sir Gohn French ile işte bu zamanlarda temasa gehniştik. Hatta temasa gelmek kelimesidni bile fazla buluyorura. Şöylece bir göriişmüştük. Bircok generaller gibi o da beni sevmezdi. Genc bir zabitin harb muhabiri olarak en büyiik ku.nandanların bile lcraatını tenkid etmeğe müsaade olunan bir gpnc zabit ki kılıcmı şakırdatarak cepheden cepheye, seferden sefere kosujor, ortalıkta fiyaka satıyordu. Yalnız fiyaka satsa bir şey değil, yazdığı nkunuyor, okuyanlar da ekseriyetle oku «hıklanna inanıyorlardı. Öyle bir genc mülâzLtn ki hem harb tecriibesi kazanıyor, hem en gizli esrara vâkıf oluyor; bem de bunlar yetmiyorrauş gibi türlü tfirlfi nişan ve madalyalarla mütemadiyen taltif olunuyordu. Gayet tabi! olarak bu nevi kttçük zabitlerin türemesine ve hele şöhret kazanmalanna, büyiik kuraandanlann mâni olmak vazifeleri idi. Umnmî mahiyette olan bn hâdiselere bir de, Sir Gohn Frenchin bana karşı hususl olarak beslediği antipatiyi dc ilâve edersek aramızın nekadar şekerrenk olduğu kolavlıkla anlaşılır. Bir zamanlar eski alay kumandanım, General Bra bazonla, Sir Gohn arasındaki rekabet 1899 da Colesberg harekâtmda, bfisbütün hâd devresini buhnnş, rekabet, husıımele inkılâb etmişti. French çok inadcı, disıpîine fazla düşkündü.. Vazifede en ufak kusuru affetmezdi. Buna mukabü Brabazon da hiç sözünü saklamaz. fartası furtas: olmıyan bir kumandandı. Böyle başlıyan husumet nihayet Brabazon'un alay kumndanhğından affolunarak İngiltereye iadesile neticelendi. Büyükler arasındaki bu niza, beni de Sir Gohn'un husumetine hedef kılmiştı. Maiyetinde hizmet ettiğim müddet zarfanda French bana karşı en küçük bir iltifatı; velev zahirî olsun en ufak bir itinıadı da diriğ etmiştir. Halbuki ben ona karşı daima hürmetle hareket etmis ve her zaman için onu takdirle yâdetmişÖm. Aramızdaki bürudet 1908 yılma kadar dpvım etti. O da cenubî Afrikarian avdet etmiş; Wiltshire'de süvari manevralarını idare ediyordu. Artık müstakbel harbde o başkumandanlığunıza namzed Lr'ımııyordu. Ben ise büyiik bir ekseriyetle iş başina getirilmis bir hükumette devlet nazın olarak ifayi hizmet ediyordum ki. bu itibarla artık onunla müsavi bir sevneye irtika etmiş bulunuyordum. Bu esnada mülâkat talebinde buhınan Sir Gohnjdmuşru. Maiyetinden bir zahit'ı yollayarak benimle görüşmek istemişti Mülâkat. hu yıb taldb eden on sene için çok kuvvetli bir dostluğa inkılâb edîvprmişti. Günden güne, sıkısan ve hâd bir devreye girnlek iizere bulunan Avrupa vaziveti her'nedense halktan saklanıyor. mütemadiyen sulb ve sükundan bahsolunuyordu. Fakat Alman donanmasının gitçide hatın sayıbr bir şekilde tensik ve ıslahı ve büvüfühnesi, bütün itnparatorluk dahilinde düşünmek kabiliye<inde olanlan miimkün olduğu kadar derin bir endiseye sevkediyordu. 1905 Algeciras konferansındanberi Fransız İn"ilİT erkpn'harbiveleri tekn'k hususatta fikir teatisine başiamıs bulunnyorlardı. Gerek Sir Gohn gerekse ben, bü Adliye Vekili Ankaraya gidiyor Bir müddettenberi şehrimizde bulunan Adliye Vekili Fethi Okyar, bu akşamki ekspresle Ankaraya dönccektir. meleri lâzım geleceği hakkında iza Raporun okunmasır.dan sonra bilânço Yedikule Havagazı şlrketi ameBütün taksilerin işlemesine müsaade hat verilecek ve muhtekirlerin der okunup kabul edilmiş, bunu müteakıb lesinin havayici zaruriye fiatlannın itusı hakkında İstanbul Ticaret müdür hal ihbar edilmesi tavsiye edile intihaba geçilmiştir. artması dolayısile zam istemeleri ü lüğür.ün verdiği rapora Vekâletten ce cektir. İntihabdan evvel Ticaret Vekâleti zerlne lşin bir heyetin hakemliğine vab gelmiş, bu işin derdesti tetkik olADLIYEDE Birbkler umumî kâtibi Salih Bankuoğlu havale edlldiğinl yazmıştık. Heyet, duğu ve neticesinin yazılacağı bildirilsöz alarak heyeti idare azalığırun bir imbu mevzuun ehemmiyetli ve şamil mıştir. Maamafih alâkadarlar tekrnil tak Adliyede tayin ve terfiler tiyaz teşkil etmiyeceğini, eski idare heSultanahmed ikinci sulh ceza hâ yeti azalarının yerine yenilerinin geçmebir mahiyette olmaa ve hayat pa silerin işlemesine müsaade edüeceğine ihtimal vermiyorlar. Filhakika taksilerin halüığının zamma sebeb teşkil edip tek ve çift olarak münavebe ile işleme kimi Salâhaddin Demirelli 70 lira si muvafık olacağmı, aza mevcudunun etmiyeceği gibi bütün memleketi a leri benzin tasarrufu noktasından bir aslî maaşla terfian Samsun ceza hâ buna müsaid olduğunu ileri sürmüş ve bundan sonra reylerin dağılmaması için lâkadar eden bir hususiyeti ihtiva fayda temin etmemekte ise de bu iş Eimliğine tayin edilmlştir. Adliye doktorlan arasında da bir bazı namzedler tespit ettiğini söyliyerek etmesi dolayısile talebin gene U k tasarruftan ziyade dünya vaziyetinin il nakil yapılmış, İstanbul adliye ta bu namzedlerin matbu listesini azaya nununun yüksek komite olmak ü tizam ettiği mahrumiyetlere ünsiyet bibi Snllh Haşım Üsküdara, Üskü tevzi etmiştir. z?re kabul ettiği İktısad Vekâletine peyda edilmesi noktasından ehemmiyetli dar adliye tabibi Hikmet Tümer Bu rey pusulalarında asl! aza olarak lelâkkı edilmektedir. arzına karar vermiştir. Sümer Bank birleşik yünipliği fabrikaİstanbula nakledilmişlerdir. Mevzuumuz, insan psikolojisinde, en kısa zamanlar, hattâ anlar zarfuıda vuku bulan sür'atli tahavvüllere dairdL Birinci kordondaki bir kazinonun, caddeye yakın kısmında bir masada. dört kişi oturuyorduk... İyi günler geçirmiş, sıhhat ve neş'esini hâlâ muhafaza eden ihtiyar bir arkadaş: Bakın dedi ben size bu mevzuda, kendi nefsimde tecrübe ettiğim bir hâdiseyi anlatayım. Diğer bir arkadaş atıldı: Bermutad, çapkınlık ve kadın da hikâyede rol alacak değil mi? İhtiyar dost bardağındaki birayı yuvarladı: Tabi! dedi çapkınlık ve kadın, diyip geçme». Onlar, nihayet bizim psikolojik âlemimizde en mühim rolü oynayan unsurlardır. Sen, insiyakı, guddeyi yabana mı atıyorsun?. Ve, anlatmpğa başladı: Çok genc yaşta iyi bir vazife almıştım. Dolgun bir maaşım vardı. Bir müddet evlenmemek, sulann durulmasıru beklemek kararını vermiştim. Her muhitte nazan dikkati celbediyordum... Çîrkin bir genc oîmadığımı görüyordum... İstanbul kazan oldu, ben kepçe... Talih, çelikten pazılar ve kuvvetli pençelerle beni bu kazanda mütemadiyen karıştırıyordu. İçinde yuvarlandığım dalgah hayata. müthiş surette alışmıştım. Ansızın bir vazife için uzak bir vilâvet merkezine gönderildim... Vilâyet merkezi diyince, hayalhanenizde herhangi güzelce bir kasaba canlanmasın... Tek caddesi olmıyan, damlan yosun tutmuş, sokaklarında pislik akan, dağınık ve siyah bir köy azmRsı... Daha ilk gün, müthiş bir kâbus, değirmen taşı gibi göğsümün üstüne çöktü... İtiyadlar ne müthiş şeylerdir, bilirsi<iz. Muhite yabancı idim. Konuşmalarını bile anlamıyordtım. Daha önceden. bir müfettiş arkadaş vasıtasile, kendime (en iyi ev) diye gösterilen büyük ve iki kath bir damı tutmuştum. İhtiyar bir kadın her sabah geliyor, hizmetime bakıyordu... Zaman zaman avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum. Kadınlar beni İktısad Vekâletine havale edildİ Dünden itibaren değirmenler yeni tip çavdarh un işlemeğe baçlamışlardır. Değırmenler evvelce islemiş oldukları eski çeşni unu sarfettikten sonra yarından inbareu lırınlara esmer un verecekler ve ekmekler bu unla yapılacaktır. Nihayet yeni tip ekmeğin perşembe günü piyasaya çıkacağı anlaşılmaktadır. Dün Belediyede reis muavini Lutfi Aksoyun başkanlığında yeni tip ekmek işini tetkik etmek üzere Ankaradan şehrimize gelmiş olan Toprak Ofisi umum müdür rnuavıni Hâmid Korayla mezkur ofisin İstaııbul müdüründen ve Belediye iktısad müdür vekili Feridundan mürekkeb bir toplantı yapılarak yeni tip ekmek işile muvakket maddeye istinaden mevcud unlan muhtevi verilen beyannamelerin tetkiki ve değirmenlerin faaliyetlerinin temini etrafında görıişmüşlerdir. Fiat Murakabe konusyonu yeni tip un çuvah üzerinden beher çuval unun fiatinı tespit edecektir ki bu tespit neticesinde çavdarh ekmeğin 13 kuruş otuz paraya veyahud 13 buçuk kuruşa satılabilmesi esası tayin edilecektır. Francala satışmın şehrimizde tahdid edilmiyeceği zannediliyor. Bütün taksilere müsaade edflecek mi? Çiçekçiler cemiyeti yıllık toplantısı ve idare heyeti seçimi dün cemiyeün Be yoğlunda Galatasaraydaki merkezinde yapılmıştır. Esnaf cemiyetlerinin en şayanı dikkati olan bu topluluğun kongresi de havli enteresan olmuş, okunan idare heyeti raporunda mevcud harb vaziyetine rağnıen bir sulh memleketi olan Türkiyede çiçek sergisinin gittikçe inkişaf ettiğine işaret edilerek cemiyeün bir seTünelde »eferler tahdid nelik mesaisi de hulâsa olunmuştur. edilmiyecek Çiçekler arasında yapılan kongrede Bir akşam gazetesi Tünelin tasarruf bazı aza söz alarak çiçekçilik hakkında için öğle üzeri işlemiyeceğini yazmışsa bazı temenniler ileri sürmüşlerdir. Ayakkabı !şi Kcngrenin sonunda idare heyetinden da şimdilik böyle bir karar yoktur. TüFîat murakabe bürosu yapılan bazı itirazlar üzerine ayakkabı fiatlan mese çıkan azanın yerine yenileri seçilmiştir. nelin kayışı tersine çevrilmek surerıie tekrar kullanılmağa başlanmıştır. lesini tekrar ele almıştır. Dün sabah Manifatura ithalâtçılar blrliği Rumanyadan alınacak malzeme Fiat murakabe bürosunda bu hususta kongresi Münakale Vekâleti bazı malzeme satın tefkikler yapılmış, öğleden sonra toplaManifatura ithalâtçılar Birliği heyeti almak üzere Rumanya hükumetile bir nan Fîat murakabe komisyonu da ayni mesele üzerinde durmuştur. Komisyon umumiyesi dün Ticaret Odası salonunda anlaşma temin etmiştir. Bu malzeme aneticede maliyeü 8, 12 ve 12 liradan yapılmıştır. Diğer ithalât birliklerınin rasında İstanbul Tramvay idaresi için fazlaya mal olacak üç tip ayakkabınm bazılan ekseriyet olmadığından yapıl 800 bandaj da temin edilmiştir. Eğer bu hazırlsnarak komisyona getirilmesini madığı, bir kısmı da pek az mevcudla anlaşma tatbik edilirse bu meyanda Ayakkabıcılar cemiyetinden istemeğe yapıldığı halde manifaturacıların içti Tramvay idaresinin bandajlan da gelemaında büyük salonun istiab edemedi cektir. karar vermiştir. ği bir kalabalık toplanmış bulu nuyordu. İçtima Mahmud Güraninin ŞEHÎR İŞLERI riyasete seçimile başladı. Bundan sonra Tahliyeden sonra tevkif etraflı bir şekilde hazırlanmış olan idaMuhsin adında biri, Bakırköy emSular Müdürlüğünün re heyeti raporunun okunmasına ge razı akliye hastanesi hademeMğinden çildi. Raporda, geçen bir sene zarfında çıkarılmasına muğber olarak bektarifesi kabul edildi İstanbul Belediyesi Sular Müdürü mevcud müşkülâtın izalesile isükrarm teriyolog doktor Neşet Hallli öİ Zjya dün Ankaradan şehrimize dön teminine cahşıldığı, fiat hususunda alâ dürmeğe teşebbüs etmis ve ikinci muştür. Sular idaresinin yeni tarifesi kadar makamlarla' müştereken mesai ağır cezaya verilmişti. Dünkü muNafıa Vekâletince kabul edilmiştir. sarfedildiği, hükumetin yardımı sayesin hakeme sonunda heyeti hâkime, de İngiliz lirası sahasından yeni ithalât Muhsinin gayri mevkuf olarak muYakında tatbıka geçilecektir. imkânı hasıl olduğu, yakında mühim Belediye ihtikârla mücadele miktarda manifatura eşyası gelebileceği hakemesinin devamı hakkmdaki talebDni kabul ederek Muhsinl serve DU suretle içinde bulunduğumuz yıl best bırakmıştır. için sinemalarda reklâm ihtiyacının da temin olunacağı, mevcud Fakat Muhsin muhakeme sonunyapacak birlık aidatının birlik azasına çok geldiBelediye, ihtikârla mücadele İçin ği hakkında yapılan teşebbüslerin müs da gene doktorun yanına sokulakendisinl ölümle tehdld etmişshıemalarda reklâm yapmağa karar pet netice vererek Ticaret Vekâletinın rak Doktorun müracaati üzerine Muh tir. vermiştir. Sinemalarda halka ihti aidatı sınıflara göre 25, 10, 5 liradan 10, sin tekrar yakalanmış ve birinci kâra karşı ne suretle hareket et 4, 3 liraya indirdiği yazılmakta idi. sulh cezada yapılan sorguyu müteakıb tevkifine lüzum görülmüştür ları mümessili, Halil Ali Bezmen, Ah meJ Hamdi Toptaş firması, İhsan Mermerci, Nazlıyan Lutfiyan firması, Ziya Nafi Pâkel, Mustafa Hikmet Yucan, İzak Roditi isimleri yazılı idi. Bu rey varakalarının tevzii baa dedikodulan mucib olmuş ve uzun süren üıtihab neticesinde tevzi edilen listeden tamamile başka olarak başta birliğin eski reisi Remzi Avunduk olduğu halde Ralımi Köseoğlu, Remzi Tatari, Sadi Tamer, Ih.^n Mermerci, Mihail Nikolaidis ve Suraski mümessili yeni idare heyettne seçiimişlerdir. KUçUk hikâye görünce kaçıyorlardı. Çocuklar yüzüme, tuhaf tuhaf bakıyorlardı... Ben, onlar için nereden kopup geldiği meçhul, belki de muzır sayılması lâzımgelen bir yabancı idim... Şehri idare edenler de hep yerlilerdendi... Onlar da bana uzak duruyorlardı... Bir gün, dairenin kapısı vuruldu.» Hayretle durdum. Çünkü burada kapıyı vurmak âdeti yoktu... Siyah çarşaflı, uzun boylu ve yürüyüşünden derhal genc olduğunu anladığım bir kadın girdi... Çarşafımn altmdan beyaz, şeffaf cildi ve pembe tırnaklan ile harikulâde güzel bir el çıktı ve bu el, hafif bir hareketle peçeyi kaldırdı. Ne zannettim biliyor musunuz: Bir haftadanberi gözlerimi kör eden karanlıkta, muhteşem bir mehtab başlıyor. Heyecanla doğruldum, Edirneli bir kadınmıs. Keskin ve siyah iki kaş altında, büyük. karanlık ve uzak iki göz ve sonra, kalınca, çizgisiz bir çift dudak düşününüz. Mat beyaz çehresini saran çarşafın siyah fonu ile bu gözler, bu dudaklar arasında esatirî bir ahenk vardı. Ellerim titriyor. kalbim çarpıyor, gözlerim kararıyordu. Meğer, bura yerlilerinden biri onu, Edirnede görüp istetmis. zen<»inliğine imrenerek evlendirmişler. Fakat adameık evlendiğinin üçüncü ayı meneniitten öbür dünyayı boylamış... Kadın da miras meselelerini hal için bir müddet burada kalmak zaruretine düsmüş, benden, yardım istemeğe gelmiş. Fakat korkuyordu. Alakadar olacağımı sövledim ve ertesi gün tekrar gelmesini sövledim... Giderken elini uzattı ve güldü... Zannettim ki, bu suretle kalbimi kaburga kemiklerimin arasmdan koparıp götürüyor... O dîkikadan itibaren artık can sıkmtım gitmişti. Bu pis kasabaya karşı duyduğum [ Bir gece hatırası nefret, bir bulut gibi parçalanmıştı. Evdeki hizmetçi kadınla şakalaştığımı ve ona bol bol bahşiş verdiğüni hatırlıyorum. O da bu halime şaşmıştı. O gece bol ümidlerle kafayı tütsüledim. Yıldızları zevkle seyrettim. Dağlara doğru bakarak şiirli hayaller kurdum. Ertesi gün, talih yardım etti. Onun işine yarayacak vaziyetler hazırladun. Akşamüzeri çıkageldi. Bugün biribirimize daha yakındık ve o her şeyi anlamış görünüyordu. Yalnız dedim size, işlerinize aid izahatm hepsini bugün veremem. Birazı da yarına, hattâ öbür güne, daha öbür güne kalsın... Kasiarını hafifçe kaldırarak: Niçin? Dedi. Ah o soruş tarzı, o gözlerin firarî, fakat vaidkâr, munis, fakat §eytanî bakışları... Çünkü dedim bir daha gelmiyeceksiniz. Sizi bir daha göremiyeceğim. Halbuki dündenberi... Arkadaşlardan biri, ihtiyar dostun sözünü gene kesti: Kısa kes şunu, neticeyi anlat... O, gülerek devam etti: Acele yok... Nihayet ondan bir randevu kopardım. Evi, kasabanın kenarında idi. Sapa ve sarp yerlerden geçmek lâzımdı... Şehirde ışık yoktu. Halk, dehşetli surette müteassıbdı... Hattâ,, bu şehirde, gayrimeşru münasebatta bulunanların meçhul şahıslar tarafından, köşe başlannda veya evlerinde öldürüldüğünü bile duymuştum. Ertesi akşama kadar epeyce mücadele geçirdim... Fakat muayyen randevu saati yaklaşırken, kendimde harikulâde bir değişme farkettim. Ne olursa olsun, gidecektim,.. Ona malik obnak, onu kollarımın arasında görmek arzusu, kafatasımı kaynayan bir tencere haline getinmgti. Knrkıim, tered Orhan Rahmi Gökçe düdüm zail olmuştu. Kendimi bir arslan kadar kuvvetli, bir kaplan kadar cesur ve atılgan buluyordum. Yakalandığım takdirde, skandal çıkacağmı v c bu yabancı şehrin sokaklarında cseni ellerin hovardası seni!> diye diye dövüleceğimi düşündüm. fakat ona da raza idim. Düşünün: Ben ki, skandalı sevmiyen, haysiyetini, şerefini, izzeti nefsini şiddetle kıskanan bir insandım. Ben ki, gecelerdenberi, oda kapısının arkasına, korku ve evhamla bir yığın eşya koymayınca rahat edemiyen bir insandım... Tabancamı paltomun cebine soktum. Karanlıkta, dar, pis ve ara sıra köpeklerm fırlayıp insan ayaklarına doğru atıldıkları, bazı insan gölgelerinin de derhal durup dikkatli dikkatli, geçen yabancilara baktıklan sokaklarda yürüyordum. O, bana, evin arka tarafındaki bir duvardan atlayarak girmekliğimi söylemişti. Ya duvan aşarken görürlerse!.. Onu da göze aldım... 4 metreye yakın bir duvardı bu... Hâlâ ve hâlâ. oraya nasıl tırmanabildiğime saşıyorum. Duvarın üstünden kendimi avluya attığım zaman, aklım başıma gelir gibi oldu: Ya içeride insanlar varsa?. Ya görenler oldu ise!.. Ya basılırsak!.. Ya bıçaklanırsam, ya bir kaç kurşun yersem... Fakat birdenbire o düşünceleri de söküp attım. Avım yakalamak isteyen bir canavann bütün şuursuzluğu beni avuclarına almıştı. Ben artık, o kibar, o korkak şehir insanı değildim sanki... Bahçe köşesinde gördüğüm ışığa doğru yürüdüm. Bir oda kapısı açıldı. Ta kendisi idi. Ayak seslerimi duymuştu... Ona doğru koştum. Of, ne kadar güzeldi? Bütün bu tehlikeler, böyle bir kadın için tereddüdsüzce göze alınabilirdL. O da korkuyor I ve titriyordu... Nasıl gelebildin?. Dedi... TJzatmıyayım; bir saat sonra, bende yeniden bir ruh dönüşü, bir rücu başladı... O demin şahlanan, müşkülleri kırıp geçerek aşan, ölüme, rezaletlere, her şeye omuz silken insan yaradılışı kayboldu, yavaş yavag kabma çekildi... Yerimden fırladım. Çelâzımsa, ketimi kaptım. Hayretle bana bakıyor Ümidin kes zaferden gayriden imdad du: lizımsalm Ne o dedi gidiyor musunuz?. Çok çabuk değil mi?. Evet, fakat ne yapayım, öyle lâzım™ Elini sıkıp sıkmadığımı, beni çıldırŞehir Meclisinin müddeti tan o dudaklan bir defa daha öpüp uzatıhyor öpmediğimi hatırlamıyorum. Bir saat evvel kaplan gibi sıçradığım duvar, Hali içtimada bulunan Şehir Mecşimdi gözümde bir Babil kulesi gibi lisinin müddeti on beş marta kadafi yükseliyordu... Onun yardımı ile ve teındld edllecektir. zorlukla çıktım... Öbür tarafa atlayınca düştüm... Kendi kendime lânet ediBir ölüm hakkmdaki yordum. Pişmanlık ve korku, sırtımtahkikat dan dalga dalga buhar neşreden bir ter halinde sızıyordu. Balıklı hastanesinde hasatbakıci Geçtiğim sokakların köşe başlarma Katinanm kürtaj neticesi vukua ge« geîince duruyordum... Sanki oralarda. Fen öüimü etrafmdaki müddeiumu'" yaluı bıçaklı yerlilerüı beni bekledik raılık tahkikatı devam etmektedir. Dün de Şifa yurdu sahibi doktor lerini sanıyordum... Bir küçücük köpek. beni sokak sokak koşturdu. Allahım, ne Asım Oııur müddeiumumili|e dave* malumatına korku, ne korku... Sanki bir saat ev eailerek kendisinin vel buradan. her şeyi göze alarak, bir müracaat edilmiştir. kahraman gibi geçen insan ben değildim... Tam eve yaklaştıfım zaman, büYangın başlangıçları yükçe bhr cismin yüzüme çarptığını Yirmi dört saat zarfrnda şehria duydum. muhtelif semtlerinde üç yangın baş Yetişin, insan Sldürüyorlar! langıcı olmuştur. Diye bağırdım ve düşüp bayıldım. Sultanahmedde İshakpaşa mahal» Sert bir sovan kokusu ile kendime lesı Akburçak sokağında 20 numaralı geldim. Komşu iki erkek başucumda evln soba bacası tutusmus, derhal idiler. Beni kollarımdan tuttular: söndürülmüştür. Neydi o dedim bana çarpan?. •k Pangaltıda Osmanbeyde 61 nu* Yerde yatan, ihtiyar bh* baykuş gös maralı evde soba bacası tutuşmuş, terdiler. Zavallı, ölümü yaklaşmış, ça ev sakinleri taraftodan söndürültıdan düserken yüzüme çarpmıştı... müştür. İşte size, bir insanın, bir hâdise et•• Kasımpaşada Pirincci sokağı 52 * rafında derhal değişen iki tarafı... Beni numarada oturan Zehranın yaktığı kahramanlastıran neydi, sonra o mis nıangaldan sıçrayan kıvılcımlar bir kin ve sefil korkak ir<=an haline ge yangm baslangıcma sebebiyet vertiren neydu onları da siz dü§ünün ar miş, komşuların yardımile söndü • rülmüstür. tık.