2 4 Birincîkânun 1940 CUMHURÎYET d&ıasilcMtaL Lord Halifaks'm sefirliği 1935 ten 1938 senesine kadar İngili Hariciyesini deruhde ve bir müddetten beri de İngiliz Harbiyesini idare eden Mister Eden yeniden İngiltere Hariciye sine tayin oluudu. Mister Eden'in selefi olan Lord Halifaks'ın, Amerika sefirliğine tayini ise, İngiliz Amerikan mıinasebetlerinin ihraz ettiği biiyük ehem»niyeti tebarüz ettiriyor ve İngiiterenin Lord Halifaks gibi tecrübeli bir devle adammdan bilhassa bu miinasebetleri idare ve inkişaf ettirmek hususunda istiiade etmek istediğini gösteriyor. İngiiterenin biitün hedefi, harbi kazanmaktır. Bu neticeye varmak ise, geniş bir olçüde Amerikanın yardımına bağlı olduğu için İngiltere bu hayatî kıynıeti haiz işi başarmak liyakatine malik en kıymetli ve en becerikli adamUrmı Amerika nezdine göndennek vazîyetindedir. Geçenlerde ansızın ölen Lord Lothian eski bir gazeteci olmak dolayısile Amerika matbuat âlemile sıkıfıkı temas etmek sayesinde kendisini Amerikalılara sür'atle sevdirmiş, bilhassa aeıksiızlülüğu ve hakiki vaziyeti anlatmak yolundaki iktidarile memleketinin davasına büyük hizmetler ifa etmek imkânını bulnıuştu. Lord Halifaks da, gerçi bir zamanlar tatmin siyasetini takib ederek bu siyasetle şinıdiki harbin önünü alınayı umınuştu. Fakat bu siyasetin iflâs etmrsi üzerine harbe girmekten başka çare kalmadığını görünce harbe girmek huşusunda tereddiid etmemiş ve harbi sonıına kadar götürmek azmile de hareket edebilen karakterde olduğunu gösterıniştir. Bu yiizden onun hiçbir vakit bngünkü kadar hayatî mahiyetini ihraz etmemiş olan İngiltere Amerika münasebetlerini idare hususunda göstereceği liyakatle «harbi kazanmak» davasına mühim hizmetler ifa etmesi beklenmektrdir. (Baştarafj 1 inci sahifede) miştir. Hükumetin teklifinde kurulacak müessesejere mevdu vazifelerin elyevm mevcud müesseselere de tevdi edilebileceği yazılıdır. «Mevcud müesseseler. tabirinde hususî müesseselerin dahil bu. lunmadığı muvakkat encümen mazbatasında tasrihine lüzum görülmüştür. Millî Korunma Kanunu tadilâtı TETKİKLER TAHLİLLER Hükumet, değirmenlere ve un fabrikalanna el koyabilecek Kanunun mer'i 14 üncü maddesile hükumete stok yapmak için lüzumlu maddelere el koymak salâhiyeti esasen verilmiştir. Lâyihada aynca bunlann satışına ve tevziine de salâhiyet istenmiş, encümen bu hükmü de muvafık bulmuştur. 18 inci maddeye encümende Ticaret Vekilinin gösterdiği lüzum ve ızadan Bilecik meb'usu Kasrm Gülekin teklifi üzerine bilumum un fabrika ve de?irmenlerine hükumetin el koyabileceğine dair bir fıkra jlâve edilmiş ve maddenin diğer hükümleri aynen kabul olunmuştur. Kanunun mer'i 19 uncu maddesile iş kanununun bazı hükümerini icabında tatbik etmemek suretile çalışma zamanını ve çahşacak kolların miktarını tezyide müteallik olarak h ü . kumete verilmiş bulunan salâhiyetin; hıfzıssıhha, ulusal tatil kanunlarının bazı hükümlerinin de icabında gene bu maksatla tatbik edilmemesi suretile tevsii hakkında lâyihadaki teklif encümence de münasib görülmüştür. Kira işlerinde suiistimallere sed çekiliyor iMtiHitııırıtliHII Millî korunma kanununun 30 uncu Amerika, yıldırım Rumanyada Alman hızile hazırlanıyor .askeri artıyor^ Ruzvelt'e, giinde 500 harb tayyaresi y a pmak üzere bir proje veriliyor Londra 23 (a.a.) Daimî sanayi te;ekküllerinin yeni intihab edilen reisi » e Amerikada amele partisinin en nü• !uzlu şeflerinden biri olan Phiüip Mur•ay, bugün Reisicumhur Roosevelt'e ;ünde 500 harb tayyaresinin imalini derjiş eden bir plân tevdi edecektir. Bu ıaberi veren Daily Mail gazetesinin tfevyork muhabiri şunları ilâve etmek. edir: <Amele sendikalarının icra komitesi eni ve tamamile sansasyonel bir plân ıazırlamıştır. Birçok noktalan gizli kaan bu plânda icab eden makinelerin *erlerine yerleştirilmesi için geçecek oan. altı aydan sonra günde beş yüz tayyare imali derpiş edilmektedir> Mister Eden Lord Haüfaks'ın yerine geçen Mister Eden ise İngiiterenin en genc ricali ararasında olmakla beraber büyük bir siyagi basiret göstermekle temayüz eden bir şahsiyettir. Mister Eden tatmin siyaseüne muhalifti. Ve bu siyasetin ancak felâket doğuracağına kanidi. Bu yiizden o siyasete mukavemet ediyor, ve tecavüzün önünü kesmek için ona düşmaıı olan bütün milletlerin bir ittihad cephesi kurmasını istiyordu. Mister Eden'in bu siyaseti o zaman Mister Çemberlayn'le arkadasları tarafından takdir olunmamış ve Mister Çemberlayn harbi önleyeceğine inaııdığı tatmin siyasetine devam etmiş. Mister Eden bu vaziyet karşısında Çemberlayn kabinesinden çekilmek mecburiyetinde kalmıştı. Mister Çemberlayn de böylelikle İtalyayı tatmin cttiğinc zabib olmuştu. Hâdiseler Mister Çemberlayn'i değil. fakat Mister Eden'i teyid ve Mister Eden'in giirüş ve içtihadındaki isabeti ispat etti. Bu yiizden bugünkü harbin balşaması üzerine o yeniden kabineye girdi ve Çörçil'in kabinesinde Harbiye Nazırlığına getirildi. Nihayet Lord Halifaks'm Amerikaya gönderilmesi üzerine Hariciye Nazırlığına tayin olundu. Mister Eden'in İngiliz Hanciyesine gelmesi, İngiiterenin zaferi kazanıncıya kadaı harbi mutlaka idame edeceğini yeuiden teyid eder. Pek farkında mımaddesi mühim merkezlerdeki gayrimenkul kira bedellerinin atırümama yız bilmem? Konuşmtk hakkı ötedensını istihdaf etmektedir. beri büyüklerin bir Fakat tatbikatta bu hükme başka yolimtiyszı olagelmiştir lardan muhalefet edildiği görüldüğünden küçükıer ise sadece kira işlerindeki bu suiistimallere sed diniemeğe memurdurlar. «Bir söyle ik çeknıek için bu madde de tadil olun dinie», «Allah bir ağız, iki kulak vermiş maktadır. Muvakkat encümen bu tadili gibi ata sözleri bu imtiyazm âmme vicde muvafık bulmuş ve ıcar mükavele danmca da tasdik edildiğini gösterir; o lerinde yazılı ademi tahliyeden rnüte halde menşe ve sebebi araştırılması icab vellid tazminata da tatbik mahalli kal eden pek eski bir âdet karşısında bulumıyacağını mazbataya dercetmijtir. rıuyoruz demektir. Çok muhtameldir ki bu âdet pek eski devirlere kadar uzanMusadere kararlan malın sın ve bu devrin bütün insanları değil. nev'ine tejmil edilecek yalnız kumanda mevkiinde buîunanları konuşup diğerleri bunları dinlemek, anMer'i 59 uncu maddede işlenen suçun vahametine göre cezalarda tedric esa lamak ve emirlerini yerine getirmekle sının bulunmaması tatbikatta maddeden kalmış olsunlar. Nitekim bu haii çocuknıaksud olan gayeyi temin edemedi larda da görüyoruz; onlar da konuşmaya anlamadan sonra muvaffak oluyorlar. ğinden, hükumet bu maddenin tadiiini Çünkü anlamak bir alıcılık ise konuşmak teküf etmiştir. Encümen tadili yerinde bir yapıcılıktır. Almak herhalde yap bulmakla beraber musadereye aid olan maktan çok daha kolaydır. O halde makısmı mazbatasında bir misaüe izaha kul ve hatta mücerreb görünen bu faralüzum görmüştür: Meselâ bir bayiden ziye doğru ise sözün pek büyük olan Sunlight sabunu isteyip de müşteriden kuvvet ve tesiri daha başlangıcda bir fazla fiat taleb edilecek olursa, mahkekumanda kudretini haiz olmasından, damete hskkında musadere kararı verile ha doğrusu konuşanın konuşamıyanlar cek mal yalnız müşterinin istediği mik üzerine hükmetmesinden ileri gelmiş otarda sabun olmayıp, mevcud tekmil lacaktır. Sözün bu müthiş tesiri bir kere Suniight sabununun nev'idir. Gene görüldükten sonra bu iktidarı kuvvetlenbuğdayda vaki ihtikârda dahi buğdaym direrek icabmda nutuk ve hitabet haihtikâra mevzu teşkil eden nev'inin mah linde inkişaf ettirmek ve bu suretle hakemece araştırılması lâzımdır. Binaena kimiyeti artırmak temayülü tabıatüe vüleyh tstbikatta nevi esası g'jzönünde cud bulmak lâzım gelir. Yalnız kumanda tutularak vazıı kanunun maksadı tes safhasmdan nutuk ve hitabet safhasına hil edümiş olacaktır. geçebilmek için kabile hayatmdan «site. hayatma geçmek iktıza etmiştir. Nitekim tarih ilk büyük hatibleri Yunan ve Roma sitelerinde göstermektedir. Kumanda nasıl yaptıncı bir kuvvet ise onon bir isihalesi demek olan nutuk ve hitabet de ayni iktidarı haizdir. Aralarındaki fark birinin kısa, ve mutlak bir emir olmasına karşılık diğerininin uzun, maharetli ve kandıncı bir hususiyet kazanmış olmasından ibarettir: Her ikisi de canlı bir düşünceyi temsil eder; aksiyona götürür. Kelimelerde bir sihir kuvveti tasavvur Bükreş 23 (a.a.) Stefani: dilerek bunlarm bazı formülleri delâGazetelerin verdlğl bir habere gör letile realitelere hükmolunabileceği kare ayın 17 nci ve 18 inci günleri Tamnaati en eski inanclarımız arasmdadır. şıvar'a yeniden Alman talim ve terbiye kıt'aları sevkedilmiştir. Bu kıt'a Muska taşımak, evlerin alnına «maşallah» lar takmak âdeti bu inancm son lara kumanda etmekte olan General artıklarını gösterir. İncillerden bir taHuber, Tamşıvar civarındaki bütün Alman kıt'alarının kumandanlığına tayin edilmiştir. Bükreş 23 (a.a.) General Antonescu tarafından bu sabah neşredilen bir kararname ile 1 kânunuevvelde Rumanya Ue Almanya arasında Berlinde imza edilen itilâfların tasdik edildiği bildirilmektedir. r özün tesiri Yazan: ^^^^ ^ Hicaza inşallah! ir sohbet meclisinde münakaşa ediliyordu: Trablusgarba, Arnavudlu» ğa İtalyanlar nasıl imdad gönderirler? İçlerinden birisi: Ayol oralar denizaşırıdır. Kolay kolay asker gider mi? İngiliz filosıı Akdenize hâkim oldukça denizden imdad gönderilmesi mühlik bir teşebbüs olur. Diyince herkes: Aşkolsun yahu! Bak, neler de biliyor! Demek Trablusgarb ve Anıavudluk denizaşırıdır ha! Yeni öğrendik. diyerek adamcağızla alay ettiler. O da işi pişKnliğe vurup: Yaaa! Bilmiyor muyduuuz? diye alaya iştirak etti ve ilâve eyledi: Ben sizi saltanat devrinin bazı ricali gibi denizaşırı yerleri bilmez sanmıştım. Sordular: Hangi rical? Vaktile, pek* biimiyorum ama gaIiba Sultan Hamid devrinde Giridde isyan «;ıkmış. Heyeti vükelâ asker sevkine karar vermiş ve Seraskere de orduyu .. .„. ^ ^ T lıümayunun Giride azimeti tedbirlerinî almasmı tebliğ etmişler. Ev\elâ. Bahriye Nazın vaziyeti izah etmiş: Girid adadır. Karadan asker gitmez» demis. Anlayamamışlar. Nihayet Giridin «Kızkulesi. jfibi dört terafı su olduğu izah edilerek crkânı devlet tenvir olunmuş. Bu lârifeden sonra da Amaviıdluğa ve Libyaya nerelerden asker gelebileceği ihrimalleri göriişüldü. Kanaat hasıl oldu ki: deniz yohmdan başka çare yok. O yol da İngiliz filosunun kontrolu altında. Hazır bulunanlardan birîsî dddî bir tavırla: M. Şehip Tıiftc nesi «herşeyin ev\ eli kelâm idi» cümlesile başlar. Semavî bütün dinier en büyük mucizenin «kelâm> olduğunu söylernekte müttefiktirler. Yalnız bu mucizeyi fani insanların elinden alarak bütün dünyaların hakikî sahib ve âmiri tanınan ezelî bir varlığa yükselterek ebedileştirmek istemişlerdir. Şiirin bütün san'atlarm fevkinde görülmesi ve şair hayranlığının emsalsiz bir halde kalması söz sana'tının şaheserlerini vücude getiren bir efendisi olmasındandır. İlâhî kelâmın tercümanı olduklarına inanmış peygamberlerin yaptıkJarı harıkulâde tesirler dahi esas itibarile aksiyona götüıen birer kumanda olmuştur. O halde ki kumandan, hatib, peygamber, şaır dediğimiz kimseler sözlerini dinletmesini, sözün kudret ve icazma hâkım olmasını bilmekte birbirlerine yaklaşan ve aşağı yukarı ajTii iktidarı ternsii eden şahsiyetlerdir. En geniş kütlelere öte denberi hâkim olanlar da bunıar olduğuna göre bu hakimiyetin sırlarını daha yakından anlamağa çahşmak lâzımdır Esas itibarile «lisan» aletine dayanan bu sırrın çözülmesi bu aletin iyire anlaşılmasına bağlıdir. Lisandan gayri bütün aletlerimiz fanî, mahdud ve muayyen tesirlidir; ruhla, düşünce Ue olan münasebetleri de ağır ve manialıdır. Yalnız lisandır ki bütün bügi, his ve faaliyet dünyamızı «kelime. dediğimiz ses kalıplarına doldurarak bunları kolayca ve istediği tarzda yani olmuş ve olabilecek şeyler tarzında tertib edip bize hem vakıa, hem de mefkure dünyasmı nakledebilecek bir iktidarı haizdir. Halbuki diğer aletlerimizden hiç birinde bu iktidann binde biri bile yoktur. Hele mefkureye doğru götürmeğe, hayatımıza bir mana ve gaye verecek bir telkinde bulunmağa hig muktedir değillerdir. Fazla olarak ilmimiz bize pratik faaliyetlerimize göre ayırdığımız eşyayı ve bunlann arasındaki münasebeti tanıtmakla iktifa eder. Dünyanın ve insanın tek ve bütün bir varlık olarak ne gibi bir mahiyet ve mana taşıdığını aramakla da meşgul o'madığm ı Tamşıvar'a yeniden takviye kıt'aları gönderildi İngiliz ticaret filosunun kayıbı Bükreşteki Noel töreninde Kral da bulundu Bükreş 23 (a.a.) «D. N. B.. Bükreş orduevinde dün akşam, Alman askerî heyeti şerefine büyük bir Noel töreni tertib edilmi^tir. Törende Rumanya Kralı Michail, Başvekil General Antonesco, Alman elçisi Dr. Fabricius, Alman askerî heyeti reisi General Hansen, hava generali Speidel, Bükreşteki Alman askerî heyeti subayları ve Rumen ordusu büyük subaylan hazr bulunmuştur. Bu haftaki zayiatıvher zamankinin ^ofe aşağısındathr Londra 23 (a.a.) Reuter: Amiralhk dairesi, 15/16 kânunuevvelde nihayete eren hafta içinde düşmanın faaliyeti neticesinde ticaret filosu kayıblarınm ceman 41.476 tonilâto hac. linde yedi vapur olduğunu ve bu yedi •apurdan ceman 10.646 tonilâto hacminde beşinin İngiliz vapurlarını teskil ettiğini bildirmektedir. Bu rakamlar Dünkerk harekâtı devresi hariç. harbin devamı esnasında haftada 63 bin tonilâtodan biraz aşağı olan hafta vasatisinin çok dunundadır. Al manlar ise, 15 16 kânunuevvelde nihayete eren hafta içinde ceman 82.450 tonilâto hacminde ticaret gemisi batırdıklarını iddia ediyorlar ki bu rakam, hakikî rakamm hemen iki mislidir. VICHY'YE BİR HAFTALIK NÜHLET (Baş tarafı 1 inci sahifede) yazdığı bir yazıda, Almanyanm Fransız limanlanna ve demiryollarına göz dıktiğjni söyledikten sonra Fransanm büyük millet vasfını muhafaza ettiğini ve Mareşal Petain'in memleketine karşı vazifesini her şeyden üstün tuttuğunu söylüyor ve makalesine şu şekiıde de vam ediyor: «Oyle ihanetler, alçakhklar var ki Petain, Laval'in aksine olarak, bunlara diismemiştir. Binaenaleyh İngiliz milİ3ti bugün Fransız milletine hitab ediyor ve diyor ki: €Sizin davanız daima bizim dava mız olarak kalmaktadır.» Atlantiğin ötetarafındaki büyük de mokrasi bize öyle kuvvetli bir yardım vadetmiştir ki, sizin cellâdlarmız hırslanndan köpürüyorlar. Dayanınız. Fransa yakında kalkınacak ve bizimle beraber, bir defa daha, insanlık davasmı zafere kadar silâh elde müdafaa edecektir.» dan bizim bütün insanhğımıza hitab etmez. O halde ilim ve onun intifaı ve pratik olan teknik " lisanı tam manasile beşerî bir lisan değildir. Halbuki biz ilim dilinden başka beşerî, caniı ve mefkureler yaratan bir dile de muhtacız; ve bu dile olan ihtiyacımız daha umumî olduğu için şümul ve tesir sahası da pek geniştir. Hayatî aksiyonlar ve mefkurelerin dilidir. Telkin ettiği muhtelif dünya tasavvurlarile, hayata verdiği gaye ve manalarla bizi mefkureden mefkureye sevkeden odur. Ldsanın büyüsünden kurtulmuş olmak şöyle dursun binbir kitab, mecmua, gazete ve radyo gibi vasıtalaria sözün her tarafa yayıldığı ve bütün dünyayı büyülemek istediği bir zamanda yaşadığımız için yapılan telkinlerin tesirlerine kapılmıyarak hakikatleri olduğu gibi görmek, yolu şaşırmamak güçleşmiştir. Buna karşı vazifemiz bütün dünyayı biran evvel daha yakından, daha derinden ve kendi gözümüzle tanımak, kendi düşünce ve muhakemelerimiz^e anlamaktır. Klâsikleri tanımak için son zamanlarda gösterdiğimiz gayretıerin yanında bugünkü dünyayı tanıtacak eserlere vakit kaybetmeden azamî ehemmiyeti vermek ve okumak zamanı gelmiştir. Yalnız bu kadar da değil, bugünün büyük hayat ve hareket merkezlerinde bizim de gören, anlayan, düşünen ve yazmasını bilen insanlarımız olmalıdır. Sa Yalnız bir çare var, dedi. Size şu dece resmî ve ticari ajanların bulunması artık kâfi değildir. Dünyanın bu mu vak'ayi anlatayım da o çarenin ne olduazzam kaynaşmasııu yakından görecek, ğunu ijice kavrayınız! Vaktile Çin Türkisfanmdan Hicaza duyacak, anlayacak ve bildirecek adamlrımızı seçip bu merkezlere biran evvel eitmek üzere binlerce hacı Rusyadan göndermemiz lâzımdır. Bugünkü müthiş İstanbula gelir ve buradan lıazırlanan propagandaların tesirlerinden kurtula bir Türk vapurile Ciddeye, oradan da rak selâmetle düşünebilmek imkânı da Mekkeye giderdi. Hicaz hattı yapıldıktan ancak bu yolda bir hattı hareketle temin sonra bu deniz yolu biraz kısaîdı. Bevolunabilir. Çünkü insan düşüncesi elde ruta vanlır, oradan Şama. Samdan Meedilen malzemenin kemiyet ve keyfiye dine tarikile Mekkeye gidilirdi. Bu Türkistan hacılannın en cok kork. tine göre olur. Bunlar sağlam, doğru ve kâfi derecede değillerse, ne yapılsa, tuklan sey. memleketlerinde hiç görmesalim düşünmek kabil olmaz,. Artık diklri deniz seyahati idi. hakları da yok di O devirlerde çalısan eski İdarel herşeyi bilecek kâhinler de olmadığı için tabiî zekâları iyi beslemekten başka ça Mahsusa vapıırlannm denize mukavemetsizlikleri sovle dursun pek yols>ız re yoktur. o!u«î*n, en nfak salmtıdan basfalanan M. Şekib TUNC hıi bicarelpri haft»I3r<a süren seyahat esnasında harab ederdi. I Denizallı avcısı gemiler yapılıyor Vaşington 23 (a.a.) Amerika bahiye nezareti 284 milyon dolar tutarın a denizaltı av gemisi ile yardımcı gemiler sipariş etmiştir. Bu siparişler arasında askerî limanarın ağzına denizaltı gemilerine karşı ığlar koymağa mahsus dört vapur da ardır. Bahrîye Nazinnın manidar bir mesajı Vaşineton 23 (a.a.) Bahriye Nazırı Albay Knox, donanmaya radyo ile bir Noel mesajı göndermiştir. Knox mesaBir zafer daha nda bilhassa diyor ki: Donanmamız. yüksek an'aneleri muYunan kuvvetlerinin Himarayı zapteibince önümüzdeki sene içinde de ken. derek Arna\Tidluğun en bellibaşlı limanini istikbalin vazifelerine hasredeceklarmdan olan Avlonyaya yaklaşmaları Yunan silâhlan için parlak bir zafer teskil etmekte ve bu zafer bütün Yunanistanda tes'id olunmaktadır. Yunan kuvvetlerinin zaferden zaferc sıçrayarak deruhde ettiği büyük işi en şertfli neticeye vardırmak için her güçlüğü iktiham etmesi ve adım başında yeni muAnkara 23 (a.a.) Ticaret Vekâletinvaffakiyetler kazanması, en hararetli en tebliğ edilmiştir: tebrike değer. Her zaferin yeni bir zafer Halen bazı mmtaka ticaret müdü'fiçin hazırladığı imkânlardan hemen isükleri ile ihracat birlikleri tarafından tifade ederek ilerliyen ve yeni zaferler .'erilmekte olan ihracat lisanslarımn ka/anan Yunan ordusumın harbi sona la. 1 sonkânun 1P11 tarihinden itibaren erdireceği gün'er herhalde uzak değildir. logrudan doğruya Ticaret Vekâleti taÖmer Rıza DOĞRUL rafından verilmesi kararlaştırılmıştır. Bu hususa dair hazırlanmış talimatnarfıe neşredilmek üzeredir. Bu suretle yapılan değişiklik lisans mercilerine münhasır bul"nmaktadır. Yali Frank'a göre Polonyada mağrur ve kuvvetli bir Alman devleti kurulacakmış! Londra 23 (a.a.) Reuter ajansı bildiriyor: Alman işgali altmda bulunan Polon ya umumî valisi Frank, Cracov.'da söylediği ve Varşova radyosunun nsşrettiği bir nutukta başhca şunlan söylemiştir: «Adolff Hitler hiç kimsenin mümanaalına maruz kalmaksızm dünyayı idare etmek üzere intihab edilmiştir. Allahın en büyük inayetidir ki ona Almandır diyebiliyoruz. Polonya ikiye ayrılmıştı. Fakat 1918 den 1938 e kadar geçen 20 sene bir daha avdet etmiyecektir. Bu memleket Almandır ve Alman kalacaktır. Bu memlekette mağrur ve ku\fv'etli bir Alman devleti kurmak arzusunda yız.» lhracat I'sans^arını Ticaret Vekâleti verecek Hazin bir kayıb Ankara 23 (Telefonla) Teessürle haber almdığma göre, sabık Ticaret Vekili ve Antalya meb'usu Cezmi Erçin, bugün saat 15,45 te vefat etmiştir. Merum, Ticaret Vekâletinden çekilmesini :ab ettiren hastahktan, uzun müddettir mustarib bulunuyordu. Bütün tedavilere •ağrr.en bu acıklı neticenin önüne geçiememiştir. Ölüm haberi Millet Meclisir.de duyulmuş ve derin teessür uyandırmıştır. Cezmi Erçinin cenazesi yarm (bugün) Millet Meclisince tertib edilen merasimle kaldırılacak ve namazı öğleyin Hacıbayramda kıhndıktan sonra Cebecide defnedilecektir. Cumhuriyet Merhum 1895 te İstanbulda doğmuş, Mülkiyeden çıkmış ve ir çok maliye hizmetlerinde bulunduklan sonra Ziraat Bankası umum müdürlüğünden meb'us seçilmişti. Kıymetli bir devlet adamıydı. Kendisine Allahtan rahmet diler, Büyük Millet Meclisimizle kederli ailesine derin taziyetierimizi sunarız. Almanlar hududu kapayorlar Londra 23 (a.a.) Daily Teleraph gazetesinin Nevyork muhabiri şunları yazmaktadır: «Alman muhtelif haberlere göre, Almanlar Fransanm iki kısmını tefrik eden hattı 20 ilkkânundan 10 sonkânuna kadpr kapayacaklarını bildir.ni^lerdir.« Le Temps'ın şayanı dikkat bir makalesi Lyon 23 (a.a.) Tepms gazetesi yazdığı bir başmakalede diyor ki: «Geniş müstemleke topraklarımızı olduğu gibi muhafaza ediyoruz. Anava tandaki kuvvetlerimiz yıkıldığı sırada denizaşırı topraklarımızın parçalanacağı zannedilebilirdi ve hiç şüphe yok ki. eğer Fransız idaresi şiddet ve tethişe istirad etmiş olsaydı bu böyle olacaktı. Memleketimizin galibe karşı girişmiş olduğu taahhüdleri kat'iyyen yerine getirmeğe ve mütareke şartlarmı itina ile tatbika karar vermiş olduğun'i biüyoruz Fakat mütareke bize împaratorluğu Örfî idaretıin temdidi kararı Ankara 23 (Telefonla) İstanbul, Edirne, Kırklareli. Tekirdağ, Çanakkale ve Kocaeli vilâyetlerinde 23 teşrinisani 1940 ta bir ay müddetle ilân edilmiş o. lan örfî idarenin hitammdan itibaren 3 ay daha temdidine dair olan karar bugünkü resmî gazetede neşredildi. Biz ilk zamanlar belki baban zengin bir adam olduğu için bu kadar meraklı kendini ve seni korumaya dikkat ediyor, diye, düşünmüştük. Ninem bahsi kapamak istiyormuş gibi: Huy işte! diye mırıldandı. Teyzem: Evet huy, dedi. Rahmetli kız kardeşimi de ölünceye kadar üzerine tit. reyerek böyle muhafaza etmişti. Sanki gelip onu elinden kapacaklarmış gibi korkardı. Bir dakika yanından ayrılmazdı. Biz de o zamanlar belki de memleketinde böyle âdettir, diye, düşünmüştük. Anadollular müteassıbdır, derler, bilhassa o zamanlar Of tarafları çok daha kapalı, vahşi yerlerdi. Fakat şu. nu da itiraf edeyim ki baban hiç te övle cahil. mutaassıb bir adam de^ildi. Hattâ annen onunla evlenirken «Acaba nasıl adam? Sakın pek sert olmasın, ya memleketinde baska kanları varsa?» diye korkmuştu. Ama evlenince öyle sevdi ki... «Üzerine yoktur» derdi. Teyzem daha anlatma^'na devam edivordu. Ben giyinmek üzere odama çıktım. *** Montevideo 23 (a.a.l Lord Willinglon'un riyaseti altındaki İngiliz satın alma komisyonu bir hafta ikametten sonra diin Montevideo'dan ayrılmıştır. Bu ziyaretin neticesi olarak iki memleket arasmdaki ticaret mübadelelerir.in artacağı tahmin edilmektedir. Teyzemi bindirip direksiyona geçtiğim zaman Yusuf otomobile yaklaştı. Ne isteyorsun? dedim. Büyük hanım beni de berabsr almanızı rica ediyor, dedi ve evin pencerelerine doğru baktı. Başımı kaldırdım. Pencerelerin arkasından ninem, yalvaran bir tebessümle bana bakıyordu. Gülümsedim. Anlaşıldı, ihtiyarcık bir türlü beni yalnız başıma bırakmaya razı olmıyacak. Yusufa, yanıma gelmesini işaret ettim. Hareket etmeden evvel son bir defa pencereye baktım. Ninem içeri çekilmişti, yüreği rahat etmiş olacak. Maçkenın sonunda oturuyoruz. Evimiz bir bahçe içindedir. Büyük, pembe taştan bir ev. Dışarıdan çok sağîam bir göıünüşü var. Kahn duvarlar, parmaklıkh, iki kanadlı pencereler. Babam bu evi de her halde gene müdafaa maksadi'e almış olacak. Öyle sağlam, mazbut bir yapı... îngiltere Uruguvay ticareti artıyor Benzin tahdidatından alman neticeler Ankara 23 (Telefonla) İstanbul mmtaka ticaret müdürlüğü benzin tahdidatından alınan neticeler hakkında Ticaret Vekâletine bir rapor göndermiştir. Bu raporda taksi otomobillerinin sarfettiği benzin miktarı da bildirilmektedir. Selâmünaleyküm hacıî Hicaz insa!lah? İn<;allahr Allah müyesser efsin. Elhamdülülâh biz de hacıyız. Yolculuk ne zaman? Gemi bekleyoruz. Yaaa! Allah yardımcı olsun. Şimdi Bern 23 (a.a.) «D.N.B.» İsviçre ge. kış. Fırtına çok. Deniz azgındır. Neden nelkurmayı tebliğ ediyor: karadan gitmezsiniz? 23 kânunuevvel gecesi, yabancı tayHacılar bilmedikleri bir kara yolundan yareler müfeaddid defa arazimiz üzebahsedildiğini işitince sevinmişler. Herinde uçmuşlardır. Bu tayyareler şimal istikametinden ge men bu hayırlı adamın etrafını sarmışlerek saat 20.45 te Zurich üzerine yan laı, kendilerine delâlet etmesini ric* etgın ve infilâk bombalan atmışlardır. mişler. O da kabul etmiş. Her birinden Birçok binalar ve demiryollarmın elek beşer altın yol parası almış ve bepsini trik kabloları hasara uğramıştır. 11 kişi Galatada Tünele götürmüş. Gişeden birer bilet almış ve arabaya koymuş, kenyaralanmıştır. di de elini sallayarak selâmetlemiş. HaFransa • İtalya hududu açıldı cılar Beyoğluna vardıklan zaman ara Roma 23 (a.a.) Resmen bildirildi istasyonu diye tabiî çıkmamışlar, tekrar ğine göre, İtalyan Fransız hududu aşağı inmişler. Böylece bir kaç defa Modane'de açılmış ve gerek demiryolları gerek posta münakalâtı yeniden tesis sefer eıtikten sonra Tünel memuılan edilmiştir. Taahhüdlü mektublar da ka bunların vaziyetlerinden şüphe etmiş ve sormuşlar: bul edilmektedir. Hacı! Ne haber? İyi şükür! ve bu imparatorluğun müdafaasmı ve müdafaa vasıtalarını bırakmıştır. Bunu Nereye böyle? İnip çıkıyorsunuz? eski nıüttefiklerimize karşı ve keza Hin Hicaza inşallah! diçinide yaptık. Bundan sonra iş polislik olmuş. Bu azimli vaziyet, muahedelerin ihlâO bir şey ilâve etmedi. Fakat dinli!ine müsaade etmemek ve topraklarımı yenler işin farkına vardılar ve denizzın tamamhlığını muhafaza eylemek hu den korkanların gidebileceği yegâne susundaki kat'î irademizi ispat eder.s yolun ne olduğunu kavradılar. İş bu yoFransa, împaratorluğunu lu gösterecek bir hayır sahibine kalıyor. muhafazaya çahşacak Belki o da yakında zuhur eder. Ankara 23 (Telefonla) Almanların B. FELEK yeni taleblerinin kabulü için Vichy hükumetine bir haftalık mühlet verdik. lerini haber veren Ankara radyo gaze Konya Parti kongresi açıldı tesi diyor ki: Konya 23 (Hususi muhabirimizden) < Fransanm Hava Nazırı, Suriye ve Vilâyet Parti kongresi, kaza murahhasLübnandan dönüşünde, Fransanm müs larmm iştiraküe bugün toplandı. Toptemleke imparatorluğunu muhafazaya lantıdan evvel, murahhaslar, Atatürlc azmetmiş bulunacağını söy!emiştir. Bu abidesine giderek çelenk koydular. Parti vilâyet heyeti reisi Halis konvaziyet, ingiliz muvaffakiyetlerile İtalyan hezimetleri arttıkça Fransanm Al greyi açtı. Atatürk'ün manevî huzu man taleblerine karşı sertlik gösterdi runda üç dakikalık sükut tazimi ifa olundu. ğine delildir. Sebebi ne olursa olsun, Kongre reisliğine Parti müfettişi ŞevFransız müstemleke imparatorluğunu ket Ödül seçUerek rapor okunudu. Divan muhafazaya karar vermiş bulunuyor. Bu ve encümenler seçimi yapıldı. Millî Şefe, da, ancak İngiliz muvaffakivetı saye kongrenin bağlılığı ve hürmetleri arzesinde mümkün olabilecektir.» düdi. Kongre yarın toplanacaktır. Hava akınlarımn serpitıtileri Hpcılann hu knrkmunıı bilen bir arık<röz hir gün bunlardan bir gnıpu yakalamış: tsviçrede Zürih'e bombalar düştü, tahribat oldu CIIMHUFİYEf » İN EDEBÎ ROMANI: Biraz sonra Maslak yolundaydık. Yusuf. yanımda kıpırdamadan oturuyor. Gözleri ileri dikilmiş, uzun boyu, koTeyzemle evden çıkarken Yusufun da caman knfasile bir dev yavrusu gibi... arkamızdan geldiğini gördük. Birkaç a Yusuf çok soğukkanlı bir adamdır. Pek dım öteden ağır ağır, çekingen, bir ta az konuşur. Bununla beraber babama havatını verecek kadar bağlı oldusunu. vırla yürüyordu. beni de çok sevdiğini bilirim. Babası Ahmed Ağa da öyledir. O bana daha düşkündür. Asfalta çıkmca teyzemle konuşmaya başladık. Teyzem bana eğilmiş: Azize, sana bir ricam var, diyor. Söyle teyze, dedim. Çocuğum, seni bu felâket çok üzdü. Zayıflamışsm. Sonra fazla asabî ve sinirlisin. Bir doktora kendini göstermek lüzumunu hissetmiyor musun? Meselâ bizim Rüştü Beye gidiversen sana âsabını teskin edecek bir ilâc verirdi. Hem eski doktorundur, bünyeni de bilir. Geçer, teyze. Tabiî felâket beni sarstı. Kendimi yaki115! torbnm. Ama ben Rüştü Boye görünmeni cok isteyorum Azize. Hem iblijaıvığm Yazan: Peride Celâl hatırını sormuş olurdun, fena mı yavrura? Bir gün uğrarım teyze... Bu gün gitsen Azize... Hazır çıktın. Eğer hemen gitmezsen ihmal edeceğini biliyorum. Hem de bana neticeyi telefon'.a biidirmelisin. Belki de adam hava tebdili tavsiye edecektir. O zaman gelir, bizde kalırdın. Cemalin de bir ay mezuniyeti var. Sana arkadaşlık ederdi. Cemalin solgun yüzü, yeşil, soluk gözleri gözümün önüne geldi. Gülümsedim. Zannediyorum ki teyzemin ikimiz için bir takım ümidleri var. Eh, ben de onun için fena bir gelin sayılmam. Cemaî benimle evlenirse erük çalışmayabilir de. Zaten sıhhatinden, çalışmaktan daima şikâyet etmiyor mu? O zaman istirahat edecek ve hiç bir sıkıntı çekmeden yaşayacak demektir. Ben ona bu saadeti verecek kadar zenginim. Hem sonra Şevkiye teyzem, beni fazla serbest, dürüşt ve pervasız bulmakla beraber gene çok sever. Zavallı babacığım, İstanbuldan İzmire avdetimizden evvel bir gün bana: «Zannedersem Şevkiye teyzen sana biraz da gelini gibi bakıyor» demişti. Fakat bunu hissetmekten hiç memnun görünmüyordu. O zaman ona: «Cemal ve ben, dünyada yalnız ikimiz kalsak, gene onunla evlenemem babacığım • demiştim. Gülmüş, omzumu okşamıştı. Cemali kardeşim gibi severim. Ko cam olarak düşündüğüm zamansa tüylerim ürperir. Teyzem: Gideceksin muhakkak, değil mi Azize? diyor. Babamın sözlerini bir emir gibi telâkki eder., yapmak istemediğim şeyler olsa bile derhal kabul ederdim. Fakat başkalarmın beni durmadan korumalarma, bir takım tavsiyelerde, ısrarlarda bulunmlanna sinirleniyorum. Bununla beraber teyzemi de üzmek istemiyorum. Oyie iyi, müşfik tarafları vardır ki... Peki leyze, dedim, avukattan çıkmca Rüştü Beye uğrarım, gönlün rahat etsin... O gene konuşmaya başlamıştı. Susturmak için hemen ilâve ettim: Bak, ne güzel manzara, teyze... Artık iyice bahar geldi. Ben artık susuyorum. Hem seninle konuşur, hem de böyle hayran hayran etrafa bakınu"sam, direksiyonu yanlış kıvırıp şu yeni yapraklanan ağaclardan birine otomobili toslarmam ihtimali var. Artık Boğaza kadar konuşmadık. Deniz ikide birde kaybolup görünüyordu. Baheçlerden demet demet pembeli beyazlı çiçek dalları sarkıyor. Havada öyle bir beyazlık vardı ki insanm gözünü kamaştırıyordu. Yosun, toprak ve çiçek kokuları biraz başımı döndürdü, heyecanlandım. Kendimi herşeye rağmen bir an mes'ud hissettim. Fakat sonra birdenbire babamın o mustarib, takallus etmiş yüzü, kanlar içindeki o feci hali gözümün önüne geldi. Kalbim sızladı, Alı insanlar! Biz ne fenayız? Ne çabuk da unutuyoruz? Ne çabuk da tesellimizi buluveriyoruz! Gözlerim yaşlarla bulutlanıyor, teyzem: < Dikkat et, Azize, fazla kenara geldin» diyor Elimi gözlerimden geçiriyorum ve direksiyonu kıvırıyorum. Teyzem: «Allah vere de bir gün elin den bir kaza çıkmasa! diyor. Sen gene şoförü beraber alsan fena olmıyacak galiba!.» Cevab vermedim. Direksiyondaki parmaklarım yaşlarla ıslanmış parlıyor. Başımı çevirdim, Yusufla göz göze geldik. Yusufun esmer yanık yüzü, bir kaya parçası gibi kıpırtısız, yalnız derin bir endişe ve kederle bulanmış olan gözleri parmaklarıma dikilmiş. Dudakları titredi. Bir şey söylemek ister gibi aralandı. Fakat sonra onları sıkı sıkı kapayarak hareketsiz kaldı. (Devam edecek)