7 Temmuz 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

7 Temmuz 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kömür ihtiyacı Tarihi tefrika: Yazan: ZtYA ŞAK1R Eti Bank şehrin ihtiya cını karşılamak için tedbir alıyor Eti Bank şehrin ihtiyacı olan 80.000 ton kömürün stokuna çalışmaktadır, Şimdiye kadar 18 000 ton kömür stol edilmiştir. Zonguldakta sevkedilmek ü zere 60.000 ton kömür vardır. Eti Bankm mevcud iki ana deposundan başka yardımcı depolar da faaliyete geçmişlerdir. Şemt depolarının yerleri teyin ve tespit edilmiş olup yalnız Belediye İktısad müdürlüğü ana depolardan sem depolarına kadar olan nakliye ücretini tespit etmektedir. Bu miktar tespit edildikten sonra kömür fiatı olan 21 liraya zammedilecek ve bu suretle satış yapılacaktır. Belediye bu ücretlerin tespiti işini kısa zamanda ikmale çalışmaktadır. Maamafih Eti Bank ana depolarda miiracaat edenlere taleb edilen miktarda kömür vermektedir. Ana depodaki sömikok halka, Karabük ve sair kömürler ise kalorifer, fabrika ve saire gibi tesisatta kullanılmak üzere verilmektedir. Eti Bank kış mevsiminden evvel İstanbulun ihtiyacını temin ederek fena havalarda kömür nakli işile uğraşmaktan kurtulacaktır. Türk İngiliz dostluğu Londranın mânasız inadile Napoleon'un hassas siyasetine kurban gidiyordu (Babıâlinin, İstanbulda kalan İngilizlere karşı, medenî bir hükumetten beklenen muameleyi esirgememesi hususuna çahşması için, Fransa sefiri Sebastiyani'ye tarafımdan rica ediniz. Ailemize samimiyetle merbut olan Madanı Sebastiyani'nin de, aynı hususa dikkat ve ihtimam gösteıeceğine eminim. Şayed bir gün gelir de, kendilerinin aynı şekilde bir hizmete ihtiyacları olursa, o hizmet, tarafımızdan ayn: dikkat ve ihtimamla ifa edilecektir.) Halbuki İngiliz sefirinin bütün bu telâşları, hem lüzumsuz ve hem de beyhude idi. Çiinkü, kendi tebaasına karşı zalim, müstebid ve hatta yağmacı oian saray ve Babıâii hükumeti, hiç bir nıeaelede, hiç bir ecnebinın malına karşı en küçük bir ihanet göstermemiş; harb esnalannda bile düşman tebaalarımn mal ve canlarını, kendi namus ve şerefine emanet edilmiş bir vedia gibi muhafaza eylemişti. Görülüyor ki sefir Arbotnot, şimdiye kadar Istanbula gelen ingiliz sefirlerinin ibraz ettikleri dirayet ve liyakatı gösterememiş; vaziyeti iyi bir şekildc idare edemediği için, asırlardanberi devam eden samimî ve candan İngiliz dostluğun» halel getirmişti. Arbotnot, Babıâliden gelecek cevabı , beklemeden, İstanbuldaki diğer sefirle: re mektublar yollamağa, ve İstanbuldan 'pek garib bir şekilde firarının sebeble' rini anlatmağa başladı. Kendi rivayeti' ne nazaran bütün korkusu, siyasî müna' tebet kesilir kesilmez, Yedikulede hap•olunmak ihtimali üzerinde toplanmıştı. fVe, müzakeratın daha ziyade emniyet altında cereyanını temin etmek için, istanbuldan kaçmıştı. Bu sözler, sefirlik gibi nazik ve mühim bir vazife deruhde etmiş olan miimtaz bir adamm söyleyeceği şeyler değildi. Muhakkak olan bir şey varsa, Sör Arbotnot, muvazenesiz hareketlerile hem Türk İngiliz dostluğunu haleldar etmiş, hem de İngiliz hükumetinin şarkta kökleşmiş olan şeref ve haysiyetini tehlikeye sürüklemişti. Arbotnot, mütemadiyen Babıâliyi teh•*'J ediyor ve o sırada Çanakkalede bunan Kaptan Paşa ile müzakereye giçmek isteyordu. Kaptan Paşa, sefirin arzularını reddetti. Babıâii ise pek makul bir hareket gösterdi. Sefir Arbotnot'a verdiği cevabda: (Nezdinde ikamet ettiği hükumetten !uç bir cebir ve tazyik görmediji hal'de mevkiini terk eden bir elçi ile müzakerata girişmek doğru olamaz. İcab ederse, Babıâii, doğrudan doğruya Londra ile temas edecektir.) Dedikten sonra, Londra Hariciye Nelaretine de: (İstanbulda, ne sefirinizin ve ne de İngiltere hükumeti tebaasından bir tek ferdin emniyetini haleldar edecek en küçük bir hareket vukua gelmemiştir. Hal böyle iken sefiriniz nagihanî bir surette İstanbuldan azimet etmiştir. Sefiriniz, her ne kadar Danimarka elçisi Baron dö Hobeş'e vekâlet vermişse de, İstanbulda ve Türkiyede bulunan İngiltere tebaasının mal ve canlan, kıymetli birer vedia gibi, hükumetimiz tarafından muhafaza edilecektir.) Diye bir nota gönderdi. Bunun üzerine, Arbotnot bu karışık vaziyeti idare edemiyeceğini anladı. Hastalığını bahane göstererek bir tarafa çekilmeğe mecbur kaldı. Babıâii ile yapılacak müzakere evvelâ Kontramiral Tomas Lâvis, sonra da İngiliz filosu başamiralı Dük Vbrt ile cereyana başladı. gülle savruhnasını gemi süvarilerine emretmişti. Kraliçe Elizabet devrindenberi hiç sarsılmamış, hatta seneler ve asırlar geçtikçe kıymet ve ehemmiyeti artmış olan Türk İngiliz dostluğu şimdi İngiliz gemilerinden atılan toplaria rahnedar oluyor; o büyük ve candan samimiyet Londranın manasız bir inadile, Napolyon'un dessas siyasetine kurban gidiyordu. Maamafih Londra hükumeti yalnız tehdidlerle iktifa ediyor, Türkiyeye harb ilâmna bir türlü karar veremiyordu. Bu neticesiz tehdid siyaseti, hem sarayı, hem Babıâliyi, hem İstanbul halkını fena halde sinirlendiriyordu. Sebastiyani, bu fırsatı da kaçırmıyor. devlet ricalile her temasında: Görüyorsunuz ya... PadişahinUla İmparatorumun elele vermesi, İngilizleri korkutuyor. Cesaretlerini kınyor. Emin olunuz ki, İngilizler size harb ilânına cesaret edemiyeceklerdir. Sakın. tehdidlerine kurban olmayın. Büyük bir metanetle, dayanın. Diye, teşvikte devam ediyordu. Londra hükumeti, Çanakkale önünde bekleyen İngiliz amirallarına mütemadiyen talimat gönderiyordu. Ve bu talimatnamelerde: (Arkası var) Zıpzıp oynarken arkadaşını bıçaklayan bir çocuk para cezasına mahkum oldu Sultanahmedde zıpzıp oynıyan iki çocuk arasında çıkan bir hâdiseye aid davaya, Sultanahmed birinci sulh ceza mahkemcsinde bakılmış, muhakeme bir celsede karara bağlanmıştır. Genclerden Ahmed, Mithattan davacıydı. İddiaya göre, zıpzıp kavgasında iki çocuk kapışırlarken, Mithat, küçük çapta ve kılıflı bir kamayı arkadaşının böğrüne saplamış ve ikinci defa vurmak istediği sırada, Abdullah ismindeki arkadaşları araya girerek buna mâni olmuştur. Mahkemede, davacı ile dava edilen çocuklar ve şahid olarak Abdullahla Saadet dinlenildiler. Hâkim Reşid, dava edilen Mithatm 13 lira 30 kuruş para cezası ödemesine ve serbest bırakılmasına karar verdi. Ayni zamanda, yerinde bir nasihat da vererek, böyle tahsil çağında genclerin derse çalışacak yerde zıpzıp oynamakla zaman harcamaları, bu yüzden çıkan hâdiselerle mahkeme kapısma gelmeleri ve hele yanlarında kama taşımalarımn yakışık almadığmı söyledi, Mithata, bu sefer hapis yerine para cezası tayin etmesinin, tahsil çağında bir gencin daha ağır mahkumiyeti cihetine gitmemek endişesinden doğduğunu ve kendisinin bu kadarla da usla1 narak bundan sonra ij ! yolda yürüyeceğini umduğunu sözlerine ilâve etti. Tahtakalede Silâhtar hanında olan bir saat aşırma hâdisesinin muhakemesi. bir celsede neticelenmiştir. Mevcuden Sultanahmed birinci sulh ceza mahke mesine gönderilen Bitlisli Ali Galib oğlunun, hanın bir odasında yatıp kalkan İbrahim adlı birinin 6 lira değerindeki gümüş saatile kordonunu aşırdığı iddia ediliyordu. Ali Galib oğlu, kilidi gevşek ve yarı açık duran oda kapısından gir: d ğini. açık duran sandıktan aldığı saatle kordonu elinde, kapıdan çıkarken İbrahimin bir arkadaşı tarafından gö rüldüğünü aynen kabulle, itirafta bu lundu. Hüseyinle odabaşı muavini Yerliyi şahid olarak dinliyen mahkeme, Ali Galib oğluna altı ay hapis cezası verdi ve hakkında derhal tevkif müzekkeresi kesti. ibret almacak bir dava Ektnek meselesi CUMHURÎYET 7 Temmuz 1940 Siyasî icmal Rumanya ve devletler ovyet hükumetinin Moskovadaki Rumen sefirine verdiğl ültimatom orta Avrupada ve Balkanlarda ve Karadeniz havzasında mülkî ve askerî çok mühim mevkii bulunan Rumanyanm haricî ve dahilî vaziyetini çok sarsmışür. Bunu düzltnıek için Kral Karol çok cezrî değişiklıkler yapmağa ve gayet ciddî tedbirler almağa ıuecbur oluyor. Herşcyden evvel halkın manevî kuvvetini yükseltmek lâzım gelmiştir. Bunu Tataresko; kendi kabinesinin mukadderatını hükümdarın eline bıraktığı laman yaptı. Kusların faik kuvvetleri ve zoru karşısında Rumanyanm tahliye etmiş bulunduğu Besarabya ile şimalî Bukovina"nın her zaman Rumen kalarağınl ve Rumanyanm mütcmmim pavçaları sayılacağını beyan etmiştir. Bu sözler her Rumenin kalbinde bu iki memleketin bugünkü vaziyeti daima kanayan j a ra teşkil edeceğine şüphe bırakmıyor. Geçen Umumî Harbin başlıca amili ve yetmiş sene Avrupa ve dünyanın hunırıına mâni olan Alsas ve Loren eyalcflerinin eşleri şimdi bu kıt'anın garbında peyda ohnuştur. Bundan sonra Avrupanın şarkındaki her türlü siyasî hareket ve faaliyetlerde Besarabya ve Bukovina eyaletlerinin mukadderatı en mühin) amil olacaktır. Bundan sonra Rumanya kendisine dost ve müttefik intihabında bu iki meseleye aid nazarları esas tutacaktır. Rumanyanm attığı ikinci hatve askerî salıadadır. Sovyet ültimatomu verildiğı ve Kızılordu; verilecek cevabı bile beklemcksizin derhal harekete geçtiği iaman Rumanyanm Dinyester nehri garb sahilinde ve şarkî Galiçya hududundaki Karol hattında ancak altmış fırka askeri vardı. Sovyet hükumetini örnek tutarak harekete geçmeleri muhtemel Macaristan ve Bulgaristan hududlan adeta büsbütün boştu. Rumanya vakit ve zamanile seferberliğini yapmış olsa> dı Odesa, Kiyef ve Lem berg'de tecemmü etmiş Kızılordtınun gruplarına uzun müddet mukavemete muktedir olacak kâfi kuvvetleri elinde hazır bulundurmuş olacaktı. Fakat bu ibmali bir daha tekrar etmemek için iki eyalctin tahlijcsi akabinde umumî sefcrherlik ilân edilmiş ve Rumanya Rusların daha ileriye gitmelerine ve meselâ şimalî Dobrucayı ve Tunanın deltasını istilâ teşebbüslerine mukavemet edecek kâfi kuvvet toplamıştır. Rumanya Krahnın atmış olduğu üçüncü hatve siyasi sahadadır. Rumanjanut Sovyet ültimatomuna mutavaat göslerıncsinin bir amili de siyasî âlemde yalnız bulunmasıdır Vaktile garantisini kabul etmiş bulunduğu büyük devletlerden Fransa hatb harici kalmış ve İngiltere dahi kendi adalarınm nıüdafaasına bütün gayretini tahsis etmiştir. Fazla olarak Akdenizin ortasına İtalya hâkim bulunduğundan İngiltere ile Akdenizin şark havzası arasındaki kısa ınuvasala yolu kesilmiştir. İngiltere Yakın şarkla muvasalasım Ümidburnu, Süveyş kanalı ve Basra körfezi gibi çok uzun ve dolaşık yollardan devam cttirmektedir. Rumanya Almanyaya istiyerek, isteuüyerek petrol ve >iyecek vermeğe devam etmekle beraber kendisile samimi işhirliği tesis etmemişti. Sovyetler Birliğiie münasebatı soğuk idi. İtalya ile doMluğu yalnız hissî olup ırkî karabetten il«ri geliyordu. Besarabya felâketinden sonra Rumanyanm yalnızhktan kurtulması için Kral haricî ve dahilî siyasctini Almanyaca hoş görülecek bir şekle soktu. Başvckâlete Mareşal Göring'in şahsî dostu Gigurtu getirilmiştir. Nezaretlere dahî Rumen nazilerinin bellibaşlı adamlan ve bii yük muhalefcf partisi çiftçilerin rücsası getirilmiştir. Rumanyada yedi yüz bin kişilik bir Alman ekalüyeti vardır. Bunların lideri Hans Roth yeni kabineye alınmıştır. İngilterenin garantisi daha evvel red ve feshedilmişti. Yeni kabinenin kurulmasile Rumanya artık tecrid edilmiş bir halden kurtulmuş nlduğundan Karadeniz ve Tuna deltası limanları üzerinde Sovyetlerin devam eden tazyiklerine emniyetle mukavemet etmektedir. Bir saat hırsızı da mahkum oldu Teneke buhram Konserve fabrikaları çalışmak imkânını bulamıyorlar Ham madde tedarik edilememesinden dolayı, iptidai maddelerini haricden getirtmek mecburiyetinde bulunan bir kısım sanayiimiz son zamanlarda müşkül vaziyete düşmüştür. iktısad Vekâleti. bunlarm vaziyetlerile yakından alâkadar olmuş ve yeni ticaret anlaşmalan veya başka imkânlardan istifade edilerek bu sanayie lâzım olan iptidai maddelerin getirtilmesi için Ticaret Vekâletile müşterek tedbirler almağa başlamıştır. Müşkül vaziyette bulunan sanayümizin başında konserve sanayii gelmektedir. Sebze ve meyva konservelerile balık konservesi sanayiinin elinde teneke kalmadığından tam mevsimi olduğu halde bu sanayi şubesi durmuştur. Macaristandan teneke tedarikine imkân hasıl olmuştur. Fakat buna mukabil Macarlar konserve istemektedir. Halbuki dahilî ihtiyac tatmin edilmeden fazla ihracata imkân yoktur. Almanyadan teneke getirmenin yolu da henüz bulunamamıştır. Bursanın imar plânı tasdik edildi Bursa (Hususî) Şehrimizin imar plâmnı yapan Prost, Bursaya gelmiştir Prostun ana plânını tasdik için belediye meclisi fevkalâde bir toplantı yapmıştır Bu toplantıda Valimiz Refik Koraltanla Parti reisi Nureddin Özgünç te hazır bulunmuşlardır. Nafıa müdürü İsmail Hakkı, plân etrafında izahat vermiş meclis, müzakerelerden sonra Prostun plânını tasdik etmiştir. Mutavassıt bir rol oynıyan kırmacıların işine nihayet verildi İstanbul ekmeklerinin tamamile sert buğdaydan imali hakkındaki düşünce yeni mahsulün piyasaya çıkması dolayısile geri kalmış addedilmektedir. Buna mukabil Konya değirmencileri İstanbul fırıncılanna müracaatle yeni mahsulü öğütülmüş halde, istanbul değirmencilerine ve İstanbul piyasasına nazaran, daha ucuz olarak vermeyi tekif etmişlerdi. İstanbul Belediyesi çeşniye uygun olmak şartile Konya değirmencilerinin bu teklifinde hiç bir mah:ur görmemiştir. Fırmcılarla Konya değirmencileri arasında anlaşma tahakkuk 'ttiği takdirde ekmek fiatında bir miktar tenezzüle dahi intizar edilebilir. Diğer taraftan kırmacılann faaliyeterine de nihayet verilmiştir. Değirmencilerle buğday satanlar arasında bir mutavassıt vazifesini gören bu kabil esnaf piyasayı yükseltmekten başka bir işe yaramamaktadır. 1 temmuzdanberi buğday doğrudan doğruya değirmencilere verilmektedir. İhtikâr tahkikatı Kâğıd fiatlarını yükseltenler murakabe komisyonuna verildi Geçen sene, bu gün! Herşey nisbidir! Yazan: SERVER BEDİ Şöyle bir haya! yapınız: Geçen se Hü 1 *• ne, bu gün, öğle üstü yatağınıza uzanmış, hafif bir uyku kestiriyorsunuz. Kü çük bir gürültü ile uyandınız. Karşı nızda tepeden tırnağa bembeyaz, ipekli bir hor tum gibi sallanan, başsız. ayaksız, yüzsüz bir hayu!..ı var. Korku vermiyen bir sesle size diyor ki: Ben geçen asırda ölmüş Avrupalı bir devlet adamınm ruhuyum. İsmimi söylemem. Fakat merak ederseniz size Avrupanın bir senelik istikbalini söy leyeceğim. Gözlerinizi uğuşturarak yatağınızda oturuyor, ağzınız açık, hayalete bakıyor ve mırıldanıyorsunuz: Buyurunuz! Hayalet yerinden hiç kımıldamıyor; neresinden çıktığı belli olmıyan mesa fesiz ve renksiz bir sesle diyor ki: Korkmayınız. Bana itiraz edebilirsiniz. Maksadım sizi istikbal hakkında tenvir etmek. Teşekkür ederim. Temmuz ayındayız. Avrupanın en mühim hâdisesi gelecek ay olacak. Ağustosun 24 üncü günü. Bu tarihi hatırımzda tutunuz. Tahmin ediyorum: Mutlaka Rusya, Alm?»• lıarb ilân edecek. Tamamile aksi. Almanya, Rusvaya ilân edecek. Ha Ali Hoca, ha Hoca Ali... Değil... 'îusya ile Almanya ^ost olacak. Birbir»rine ham madde • malzeme vere e rekler. Lâtifeyi buak'nız. Siz bir devlet adamının değil. mutlaka bir cambazhane komiğinin ruhusunuz: Alay ediyorsu nuz. Görürsünüz. Evlulün birinde Almanva, Polonvanın üstüne vürüvecek. Imkânı vok. Müttefiklerin Polonyaya garantileri var. Onlar da Almanvanın üstüne yürürler. Almanya üç devlet arasında mahvolur. Bu. gayet açık! Hayır dostum, Fransa ve İngiltere Almanyaya harb ilân edecekler, fakat üstüne yürümiyecekler, Polonya yirmi bir günde dünva haritasından silinecek. yarısını Almanlar, yarısını Ruslar alacaklar. Affedersiniz amma sacmalıyorsunuz. Siz bir cambazhane komiğinin değil, Avrupa timarhanelerinden birinde ölmüş bir delinin ruhusunuz! Peki dostum. öyle farzediniz. Altı ay müttefiklerle Almanva arasında hiç bir kara harbi olmıvacak. Maginot istihkâmında top, tiifek sesleri yerine lâtif cazband sesleri duyulacak. Siz de gidib orada dans ediniz. İlkbahara doğru Almanlar Norveçi işgal edecekler. Yanlış söylediniz: Norveçi değil. Zuhal yıldızını... Arada hiç fark yoktur. Şimal denizindeki İngiliz donanmasını unuttunuz mu? Hayır, bu listeye harbsiz teslim olacağını bildiğim Danimarkavı ilâve etmeği unuttum. Nopolyon harblerine aid hiç bir hatıranız vok mu? Tarih tekerrür etmez dostum. Helr orijinal yirminci asr geçen asırlardan hi birine benzetemiye ceksiniz. Her zamapapaz nilâv yemez. Korkarım siz Luther zamanmdan kalma bir protestan papazısınız. Fakat çıldırmışsınız. Norveç ve Danimarkanın işgalinden sonra 45 gün içinde Alman ordulan Felemengi. Belçikayı, Fransayı istilâ edecekler. Anladım: Siz, Ludendorfsunuz. Geçen »ene, bu «ün! j Kehanetlerle dolu bir kitabımzda da ı buna benzer saçmalar vardı. Ludendorf değilim. Nihayet İtalya, Almanyamn yanında harbe girecek ve Fransa teslim olacak. ı Saçmalamayınız. İtalya, Almanyamn yanında harbe nasıl girer? İngiltere, İtalyan sahillerini ve İtalyan donanmasım tuzla buz eder.. İngiltere, İtalyan donanmasına değil, Fransız donanmasına hücum edecek ve bu yüzden Fransa ile İngiltere arasında siyasî münasebet kesilecek. Hayalet kımıldadı ve ilâve etti: Gelecek sene bu tarihte beni hatırlayınız. O zaman bir cambazhane komiği, bir timarhanelik deli olmadığımı anlıyacaksınız; fakat bir daha beni görmiyeceksiniz. Eğer gelecek sene istikbali görmek isterseniz bu günkü muhakeme tarzınızda bazı tadilât yapmanız lâzım gelir. Allaha ısmarladık! Hayalet çıkar. Siz öteki dünyada buradakinden daha fazla deli olduğuna hükmedersiniz. Çünkü, bir Fransız vodvil muharririnin dediği gibi: • Benim gibi düşünmiyen adamların hepsi delidir.» MÜTEFERR1K Evkaftan maaş alan dul ve yetimlerin dilekleri Üç aylık maaşlarını Evkaf bütçesinden almakta olan mütekaid, dul ve yetimlerin yüzde yirmi beş zamları henüz verilmemiştir. Maliye şubeleri, kendi hududları dahilindeki mütekaid, dul ve yeimlerin muamelelerini süratle ikmal ederek maaşlarını zamlarile birlikte tevzi ettikleri halde, Evkaf idaresi, bir buçuk aydanberi bu işi bu gün, yarın diyerek savsaklamaktadır. Maaşlarını Evkaf idaresinden alan dul ve yetimler namma bir çok im'zalarla gazetemize gönderilen bir mektubda, Evkaf umum müBürlugüntin ^eKemmlyetle nazarı dikkati celbedilmektedir. Eskişehirde matbaacılık yapan Hüseyin adında birinin ihbarile Galatada kâğıd tüccarı Dudis Roman hakkında tahkikata başlanmıştı. Ihbarda, Dudis Roman'm matbaa kâğıdını yüksek fiatla sattığı bildirilmişti. Zabıta, bu ihbar üzerinde tahkikat yaparken Tahtakalede diğer bir firmanın da yüksek fiatla kâğıd sattığını haber almış ve bu firma hakkında da tahkikat abaşlanmıştır. Tahkikat esnasında bu müesseŞEHIR 1ŞLER1 senin fatura ve defterlerinde bazı kusurlar göze çarpmış ve vaziyet Fiat MuListe tasdik edildi rakabe komisyonuna bildirilmiştir. Çalgılı ve içkili mahaller hakkındaki Tahkikata her iki cepheden devam listeyi Daimî Encümen de tasdik etmiş edilmektedir. tir. Belediye İktısad müdürlüğü yarınÇivi ihtikân dan itibaren bu mahallerin sınıflarını Muayyen olan çivi fiatlarına rağmen kaymakamlara tebliğ edecek ve yeni taçiviyi 35 kuruştan satmak isteyen bir rifenin tatbikına geçilecektir. Yeni tanalbur yakalanmı;, bunun da bir Murifenin tamamile tatbikını kontrol etmek üzere Belediye teftiş heyeti faaliyete ge seviden çiviyi 32 kuurştan aldığı anlaşılmıştır. Bu Musevi hakkında tahkikaçecektir. ta karar verilmiştir. Şoförlerin istediği zam Her fey nisbidir! Dün Ünıversilede diploma tevzii şenlikleri yapılmış. Muharrirleriırizden biri bu sene birdenbıre böyle bir şenliğe ne lüzum görüldüğünü merak eder, Nasıl merak etmesin? Ü niversite hiçbir sene. bu seneki kadar az mezun vermedi. Yüzde dörtle yüzde on sekiz arasında bir şey. Bazı fakültelerden anrak bir tek mezun çıkabilmiş. Bu vaziyet karşısında merasim yerine matem tutnıak icab ettiğini düşünen muharrir arkadaşımız dün Rektör Bay Cemil Bilsel'e demiş ki: Üniversitenin bu kadar az mezun verdiği bir senede şenliğe ve merasime neden lüzum gördünüz? Çünkü biz bu kadar mezun vereceğimizi de ümid etmiyorduk. Hattâ bir kişinin diploma alacağından bile ümidimiz yoktu. Böyle bir kaç kiş! muvaffak olunca sevincden coştuk. Ben Beyazıd meydanında donanma yaptıracaktım. İsraf dedikodusu olur diye vaz geçtim. Üniversiteden bu sene bir kişi diploma alsaydı gene ümidimizin fevkinde bir muvaffakiyet olacaktı. Se vincimiz bundandır. Taksi sahibleri Belediyeye müracaatle yüzde yirmi zam istemişler, Belediye otobüs komisyonu da yedek malzemenin ve benzin fiatlarımn artmasfndan dolayı bu zammı yüzde on beş olmak üzere kabul edip keyfiyeti tasdikedilmek üzere Daimî Encümene sevketmişti. Daimî Encümen, komisyonun tayin ettiği yüzde on besi fazla bularak bunu yüzde ona Şehrimize gelenler indirmiştir. Şoförler cemiyeti reisi, bu Dünkü konvansiyonel trenile Ruman tenzilâtın taksi sahiblerinin itirazını muyadan yedi kişilik bir Türk ticaret heye cub olacağmı ileri sürmüştür. Encümen ti gelmiştir. Bunlar. şehrimiz piyasa ileride tekrar tetkik edilmek üzere yüzlarında bazı temaslarda bulunacaklardır. de on zatnda ısrar etmiştir. İngiliz hükumetinin Sofya atasamili :eri albay Ross, dün Bulgaristandan Randevu evlerinde yakalaşehrimize gelmiştir. Burada bir kaç gün nan kadınlar kaldıktan sonra tekrar Sofyaya döne Zabıta, gizli fuhuşla sıkı bir surette cektir. mücadeleye devam etmektedir. BeyoğluHükumetimizin Bükreş sefareti atanun muhtelıf semtlerinde bir iki ev başemiliteri Sırrı Öktem, Bükreşten şehrisılmış ve 15 kadar kadın yakalanmıştır. mize gelmiştir. Kadmlar ve bunlara vasıtahk yaDan üc dört kadm hakkında icab eden kanun? Mahalle aralarmdaki muamele yapılmış ve hepsi haklarında mezarlıklar tanzim ediVn evrakla birlikte Adliyeye Mahalle aralarında bulunan bazı met verilmi'Oerdir. İKTISAD Çimento fiatlarına yapılan zam İktısad Vekâleti tarafından 1 temmuz tarihinde çimento fiatlarına yapılan iki liralık zam, 2 temmuz tarihinden itibaren mer'iyet mevkiine girdiğinden ellerinde satılmak üzere çimento bulunanlar 13 temmuza kadar bir beyanname ile miktarını bild'recektir. Bir duvar çöktü Sultanahmedde Atmeydanı caddesi 14 numaralı kahvenin ön tarafında yapılmakta olan tuğla duvar, birdenbire çökmüş, orada bulunan Celil ve Faik ad larında iki kişi yaralanmıştır. Yaralılar, Cerrahpaşa hastanesinde tedavi altına alınmışlardır. Antalyada yol faaliyeti Antalya 6 (a.a.) Vali Haşim İşcan refakatlerinde Parti ve Halkevi reisleri ve Parti idare heyeti azaları ve daire müdiranı olduğu halde Manavgata fnderek orada hazır bulunan Alanya, Gündoğmuş Akseki kaymakamları, Parti ve Belediye reislerile yaptıkları bir toplantıda vilâyetin yollan, ziraatin vaziyeti, hayvan neslinin ıslahı, nümune köyleri vücude getirilmesi, köy muhtarlan için kurs açılması. kaza yollarının ağaclandırılması ve bilhassa akan sulardan istifadelenme tarzları ve bataklıkların kurutulması gibi vilâyetin imar bakıırından kalkınması esaslan üzerinde kararlar ahnmıştır. Top ateçlerile cereyan eden müzakere Ancak şu var ki, İngiltere hükumeti an'anevî inadını muhafaza ediyor; sefir Arbotnot'un ilhamile Babıâliye verdiği ilk notanın münderecatmdan hiç bir şey feda etmek istemiyordu. Halbuki İngilterenin teklifleri, değıl doğrudan doğruya, hatta esaslı tadilât yapılsa bile kabul edilecek gibi değildi. Böyle olmakla beraber, Babıâii daha hâlâ kat'î red cevabı vermemişti. Padisah 3 üncü Selim. İngilizleri miimkün olduğu kadar hoşnud etmek isteyor; müzakeratın inkıtaa uğramaması için Babıâliye mütemadiyen emirler veriyordu. Çünkü Padişahın yegâne maksadı, hem Fransızları ve hem İnçilizleri elde tutarak Rusyayı iyice ezmek ve int>Vam hislerini tatmin etmekti. Lâkin arava, tekrar Sebastivani eirmisti. Napolyon'un bu mahir diplornatı. İnfjlt«>renin İstanbuldaki nüfuzunu son hadHitp kadar kırmak isteyor. sık «>k B?bıâlive gelerek: İn"iltere hükumeti. adeta size karşı tühaVküm efmpk istevor. Biına mukab" sİ7 de, daVıa hâlâ onlprla müzakerpd° devam ediyorsunuz. Bu harpketinir dpvl^tHîH tarihî san ve serpfi narr^a. büvük b'r hatadır... İn<>i]t°reve yüz vermevirıiz. Bütü> kuvvetinîzle de h»V>e devpm ed'iiz. İmn^ratorum Nap«1"on. vakında bütün I,»histan' alac k v» Mo.ckovava dsva^acaktır. O zam="i Car sHn önünÜ7''e v e rlpre kadar edecek. t"le>'prinizi değil, emirlerinizi ^abul edecek... Diye ısrarlarda bulunuyordu. Padişah da, Babıâli de, ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Ve bu şaşkınlıkla ne yaptıklarını bilmiyorlar, İn°iliz amirallarına bazan yumusak ve bazan da Sft cevablar veriyorlardı. İngiliz amirallarına gelince, aldıkları cevablar, bunları tatmin etmiyordu. Tehdidler de, matlub olan neticeyi temin edeceğe benzemiyordu. Başamiral Dük Vort vaziyeti artık bir izzeti nefis haline getirmişti. Taleblerini, Babıâlive bir an evvel kabul ettirebilmek için arasıra Boğaz istihkâmlanna bej on ruk mezarhkların kaldırılması işine yabnda başlanacaktır. Bu küçük mezarlıklann hiç birine ölü gömülmemekte olduğundan tesviye ameliyatmm süratle neiceleneceği umulmaktadır. Kuzguncuk:aki Nakkaştepe mezarlığı da, kaldırı lacak mezarlıklar arasındadır. Bu mezarlıkların bir kısmı yola tahvil edilecek ve şimdiki yol, daha bir miktar gelişletilmiş olacaktır. Belediyece, bu mezarlıkların kaldırılması için alâkadarlara bir haftalık bir müddet verilmiştir. Bunları mezar sahibleri kaldırmıyacak olursa, Belediye kaldıracaktır. Bir amele yaralandı T^tinyede Dejnrmen sokağında oturan ve İstinve Dok fabrikasında çalışan kaynakçı Hasan, dün iş esnasında çıkmış olduğu dört metre vüksekliğindeki merdivenden dü«erek başından ağır surette varalanmış, Beyoğlu hastanesine kal dıHmıştır. Kısa Haberler Muh^rrem Fevzi TOGAY * Kuzguncukts sakalık yapan İzzet, Fatma adında bir kadını sopa ile başından yaralamıştır. Fatma tedavi altına Üsküdar tramvayları alınmış, Izzet yakalanmıştır. ücretleri * «Bakır» şilepinin yüzdürülmesi için Üsküdar ve havalisi halk tramvayla 7000 tondan ibaret kömürünün tahliyemın yüksek görülen bilet ücretlerinin sine lüzum görülmüştür. Şilepin sah gülakul bir hadde indirilmesi için tetki nü yüzdürülmesi isine başlanabilecektir at yapılmaktadır. * Marmarada Şarköy önünde batık Bu havalideki tramvay şebekesinde Pilevne ve Hanefiye gemileri seyrfsefer ullanılan arabalardan bazılan depoya icin mâni teşkil ettiğinden Münakalât çekileceği gibi, diğer bazı masraflardan Vekâleti bunlann parçalanarak çıkanlSERVER BEDİ a iktısad yapılacaktır. malanna karar vermiştir. CÜMHÜRIYET Erzincanda yapılacak paviyonlar Erzincan 6 (a.a.) Yenişehirdo yapılacak doksan aded Kızılay paviyoiıunun inşaatı doksan bin liraya ihale edilmişlir. Pek yakında in=aata başlanacaktır. flöone seraîîf Senelik Altı aylık Üç aylık Bii aylık Nüshası 3 kuruştur. Erzincan Belediye reisliği Erzincan 6 (a.a.) Erzincan Belediye reisinin vali uhdesine verilmesine Ve killer Hevetince karar verilmiş ve bu karar vilâvete teblie olunmuştur. Ga7efemtae gönderilen evrak ve vazılar neşredilsin edilmesin iade edilme* ve nvHindan mes'ulive) kahul nlunmaz çeği kadar taze ve neşeli idi. Sofrada babası kimbilir hangi işin derdini düşünüyordu. Annesini Nilüfer gene deli etmişti İki kardeş sofrayı sömürüyorlardı. Yalnız o, bütün bu sefü şeylere acıyarak bakıyordu: Hayatın bu küçücük şeylerine. Onun koynunda sıcak ve tatlı bir varlık vardı. Bu, hayatm kendisi idi; hayatl yürütmek için bu dakikada kimbilir nerelerde döğüsen birinin hayata bağlanan erkek ümidi idi. O bu ümidi şimdi böyle koynunda büyütecek, sonra hayat bugünkü ıstırabından kurtulunca, onu kurtarana, «işte devamın!» diye teslim edecekti. • •• Bir iki lokma birşeyler yer gibi yaptı. Fırlayıp odadan çıktı. Koşa koşa kendi odasına kapandı. Mektubu bir daha okudu. Bitırince vaprağı çevirdi. Orada, önce farkma varmadığı iki başka satır gördü. Bu iki satır önce sabitken sonra sallandılar. sonra buğulandılar, sonra bir gözyaşı selindi küçük damlalar gibi eridiler: «Muzafferin bana teslim edilen evrakı arasından çıkan şu size aid mektubu gönderiyorum. Muzafferin arkasmda bıraktığı emeli hayatta en çok sevdiği şeydi. Kemal». Koridordaki küçük masanın üstünde bir yığın mektub duruyordu; hakikaten bir yığın. Postacı her sabah, Lâlelerin kapısını çalarken, Mubarek ev değil, banka... derdi, ve bırakacağı mektubları elin deki paketten çıkara çıkara bitiremezdi. Bütün evdekilerin bir sürü alâkaları vardı: Babaları çok çalışkan. bin bir tarakta bezi olan bir iş adamı idi: karısı (ikinci karısı) Amerikan Kollejindeki bütün eski arkadaşlarile mektublaşıyordu. İki ağabeysi sporcu idi. Lâle de mektebini yeni bitirmişti. O da hergün bir kaç mektub ahyordu. Ama bu mektublar, teniste. epey delikanlı tanımış olduğu halde, henüz kız arkadaşlaından gelme mektublardı. Lâle o sabah, nasılsa herkes kahvaltıya oturmadan bir iki dakika önce odasından çıkabilmişti. Doğru koridordaki masaya gitti: mektubları şöyle bir elden geçirdi. İçinden birini çekip aldı. Şüphesiz Bediadandı. Dört gün önce İzmire gitmişlerdi. Bedia onun hem çocukluk arkadaşı, hem Kollejden suuf arkadaşı idi. Fakat adresin yazısı onun el yazısı değildi; Nuriyenin de değildi. Bu, kalın. oturaklı, erkek bir yazı idi. Ama bu yazıyı hiç tanımıyordu. Meraklandı. Zarfı acele yırttı. Mektubun ilk sahifesinin al tında Muzaffer diye bir imza okudu. Lâlenin yüzüne bir alev parçası gibi oldu ve damarlarından kan çekıüp önce göğsünde, sonra boğazında toplandı. Muzaffer onun ilk beğendiği delikanlı idi. Bir çokları gibi o da üniversiteyi yeni bitirmiş, hayata yeni atılmıştı. Bir çokları gibi o da tenis oynuyordu. Fakat bütün öbür şakrak, kaygusuz, hatta biraz fazla cesur olanlardan farklı olarak, vakarlı idi, az gülerdi ve az cesurdu. Bütün kız arkadaşlarına karşı ciddî ve kibar bir alâkadan başka göze çarpar ayrı bir alâka göstermezdi. Herkesle iyi idi; hiç kimse ile sıkı bir dostluğu yoktu. Yalmz yeğeni Kemal onun biricik dostu idi. Lâlenin bütün arkadaşları Muzafferi soğuk, manasız bir gururla hasta buluyorlardı. Fakat Lâle onu beğeniyordu. Onda, kadını hayattaki en büyük ferapatine sevkeden büyük meziyeti buluyordu: Korumaktan tad alan erkeğin meziyetini. Erkeğinin hayatta devamı için kendini yok eden kadının o ilâhî feragati, ancak dişisini seven ve koruyan bir r Küçük hikâye Son iki satır erkek uğrunda tecelli ederse yerini buian bir feragat olur. Lâle, Muzaffer için, • uğrunda o büyük feragat esirgenmiyecek bir adam» diye düşünüyordu. Belki Muzaffer de onu beğeniyordu. Binde bir gözleri gözlerine takıldığı zaman birşeyler sezer gibi olduğu olmuştu. Fakat ne o ne de öteki biribirlerine bir söyliyecekleri varsa bile söylemeden ayrümışlardı. Muzaffer Kemalle birlikte cepheye gitmişti. Şimdi iki ay kadar bir şey oluyor. ••• Lâle nefes nefese okumaya başladı: «Size bu satırlarm içinde anlatmak istediğim, bilmem sizin bana karşı olan alâkasızlığınız üzerinde ne tesir yapacak? Fakat ben, bu meçhul gelip bütün ömrümü yıkacaksa, bu zulmünü yapıncaya kadar içimde besleyeciğim ümidden de saadet duyacak kadar kimsesizim. «Bahusus işte, vatanın müşterek hayatı beni, başkalarımnki için benımkıni feda etmeğe davet etti. Ve ben şidiyorum; arkamda, beni devam ettirecek bir çocuğum olamadan gidiyorum; hatta ba R. Sİnanoğlu na bu ümidi verecek bir eş de bulamadan. Ben henüz o eşi içimde bir gizli ümid halinde taşıyordum. Henüz o ümide sırrımı söyleyememiştim. «Fakat işte şimdi söyleyorum; müşterek hayatın büyük vazifesi erkeklik gururuma bütün vakarını verdiği şu anda, cephe yolundaki bu yolculuk sırasında söyleyorum. • Eğer içine girmek üzere olduğum girdab beni, arkamda bir güzel gencliğin hatırasına olsun bağlanmadan alıp yok ederse, işte o zaman ömrüme yanacağım, Lâle.. Genc kız, büyük bir susuzluk üzerine dolu yudumlarla içilen bir bardaktan dudakların yarıda ayrılması gibi bir ayrılışla gözlerini mektubdan kaldırdı. İçeriden, yemek odasından bağırıyorlardı: Lâle!. Haydi, bekleyoruz. Mekrubu büktü; sonra öptü; sonra koynuna soktu. Geliyorum, geliyorum. Koşarak kahval.tı masasına oturdu. Serin bir havuz kenarmdaki bir kır îi 1

Bu sayıdan diğer sayfalar: