CUMHURÎYET 12 Hazıran 1940 Kıskançlık yüzünden Bir genc, nişanlısını 9 yerinden yaraladı Tarihi tefrika: 31 Yazan: Z1YA ŞAKİR tngiliz sefiri Montegü İngiliz ticaretinin inkişafını temin ve İngiliz dostluğunun tarsinine çalışıyordu Madam Montegü, Yeniçeriler hakkında da şoyle söyleyor: (Bu adamlarm, çok iyi halleri de var. Sevdıklerine ve hizmet ettiklerine, pek ziyade sadakat ve yararlık gösterıyorlar. Ben, yolda gelirken, bunun bir misalıni gbrdum... Bır giın, uğradığımız bir kasabada, akşam yemeği içın güvercin arattım. Yeniçeriierımden bıri kasabanın en büyük idare âmiri olan kadıya gıtmiş. Bana, bir kaç düzıne güvercin buldurmasını söylemiş. Zavallı kadı, «ben de arattım. Fakat, bulduramadım.» demiş. Bu cevab, bizim Yeniçerıyi son derecede hiddetlendirmiş. Kadıyı, deıhal bulunduğu odada hapsetmiş... Yeniçerim, derhal bana geldi. Buyük bir hürraet ve nezaketle , meseleyi anlatarak «ne istersin ki, yapayım?..» dedi. O anda, şayed kadının kellesini isteseydim, hiç şüphesiz ki onu da getirecekti.) Fakat, bu zarif ve hassas ingiliz kadınını en ziyade cezbeden bir şey varsa o da, (Türk kadıruj... lladam Montegü, Türk kadınlarının giyiniş ve kuşa ! nışlarına, onlann kenai hususiyetlsıi ; içinde yaşayışlarına adeta âşık oluyor. Derhal kendisi de en kıymettar kumaşlardan Türk kadınları gibi elbiseler yaptırıyor. Elmasiar, inciler, zümrüdler, yakutlar takıyor. Bu kıyafette resnuni yapturıyor. Ve mektublarının birınde de, Türk kadınları hakkındaki hissıyatıru şoyiece izaha çalışıyor: (Omrümde, buradaki kadar güzel. bu derece giir saçlı kadınlara tesadüf etmedim... Yalnız bir kadında, yüz on brgü saç saydıra. Hem de, bunların içinde, hiç takma saç yok. (Türkiyedeki güzeller, Ingilteredekinden daha çok. Ve hepsi de, birer ayrı çeşid güzel... Burada hiç bir genc kadına tesadüf edilmez ki, güzel olmasın. Hemen hepsi de, karagözlü, tenleri, dünyanın en güzel renginde. Bence; İngiltere sarayı kralisi, bütün hıristiyanlık âleminde, en güzel kadınların bulunduğu bir yer ise de, orada da buradaki kadınlar kadar güzel yok. (Burada kadmlar, gözlerine ve kirpiklerine verilecek guzeüiği biliyorıar. Gözlerinin etrafma, sürme çekiyorlar... Zannederim, bunu bizim kadınlar da kullansalar, memnun olurlar. (Türk kadınları, şuphesiz bizden pek çok hür. Bizim erkekler, nasıl ki redingota sarınıyorlarsa, Türk kadınları da öylece feraceye bürünerek sokağa çıkıyorlar. Çarşı ve pazarlarda serbestçe geziyorlar. (Türk kadınlan kendi mal ve varidatlarına sahib olmak hakkına malik oldukları için, bunların zenginleri, kocalanndan korkmuyorlar... Şuna iyice kanaat getirdım ki, Türkiyede yaşıyan en hür insanlar, kadmlardır. Hükumet bile, kadınlara hürmet eder... Herhangı bir sebeble, bir (paşa) derhal katledilebilir. Fakat, onun (harem) ine, yani (kadınlar dairesinin mümtaziyetine) hiçbir kimse ve hatta, padişah bilekat'iyyen tecavuz edemez... Dul bir kadın, hiçbir tecavüze uğramadan, maiuıdan ve hayaündan emın olarak yaşayabilir. Hanımlaı, (cariye) lerinin hakimesidir. Ilanımların rıza ve muvafakatleri oimadıkça, kocalarının bu genc ve güzel cariyeleri (odalık) yapmalan mumkun değildir. Vakıâ Türklerde (şeriat), dört zevce almaya müsaade edıyor. Fakat kibar erkeklerin pek azı. bu müsaadeden istifade etmektedir. Şayed bir erkeğin ihaneti vaki olursa ki, bu, hiç de taaccübe şayan bir şey değildir o zaraan o erkek ayrı bir ev tutuyor. Sevgilisinı oraya yerleştiriyor. Gizli olarak o eve gidip geliyor. Tıpkı, İngilterede olduğu gibi...) Mamad Montegü, böylece, Türklerin İçtimaî hayatını tetkik ve tahlillerle meşgul olurken, zevci Sor Montegü de, İngiliz ticaretinin bir kat daha inkişafını temin ve İngiliz dostluğunun tarsinile uğraşıyordu. İngiliz ticareti, İstanbul piyasasında mühim bir mevki tutuyordu. (Lâle Devri) nin ziynet ve haşmetinin parlak birer eseri olan, Salıpazarındaki (Emnâbâd), Ortaköydeki (Ferahâbâd), Kağıdhanede Alibey köyündeki (Husrevâbâd), Deftardar burnundaki (Neşatâbâd), Bebekteki (Hümayunâbâd), Kâğıdhanedeki (Sâdabâd) saraylarının peneere camlarmı, kâmilen İngiltere fabrikalarırun en berrak billurları teşkil ediyor, dösemeler için de İngiliz fantezi kumaşları tercih ediliyordu. Haik arasında da İngiliz kumaslarına son derecede rağbet gösteriliyordu. Zevk ve servet ehli kimselerin, (Birinci Lon dra), (Geniş Londra), (Mahud Londra), (Adi Londra) isimleri verilen renk renk ve çeşid çeşid kumaşlar ve çuhalardan elbiseler giymesi moda olmuştu.» İngiliz kumaşlannm Türkiye piyasasında te min ettiği bu revac, derhal Fransızların nazarı dikkatini celbetmiş, Liyon ve Langedük fabrikalarından celbedil^n binlerce balya kumaşlarla hararetli bir rekabete girişilmişti. Bu rekabet, siyasette de aynı hara retle devam ediyordu. Sarayın ve bilhassa, Sadrıazam Damad İbrahim Paşanın teveccühünü idame edebilmek için, Fransız ve İngiliz elçileri tarafından hiç bir fedakârhk diriğ edilmiyordu. Sör Montegü'nün müddeti hitam bulup da İngiltereye avdet ettikten sonra, onun yerine Sör Staynani gelmişti... Bu zat da, kendinden evvel gelip giden elçilerin programlarını bozmamış, az zaman zarfmda Babıalinin ve sarayın teveccühünü celbeylemişti. Sör Staynani İstanbula geldiği zamnn (Lâle Devri) henüz bütün haşmetile hüküm sürmekte idi. Bu zat da, selefi ınbı. nıuhitin mizac ve zihniyetine uymakta gecikmedi. Yazlık ve kışlık sefarethanelerde birbirini takib eden ziyafetler vermeğe başladı. Hükumetinin şerefinı srtırmak için parlak şenlikler yaptı. Kısa bir zaman zarfmda, mevki'nin revnakını bir kat daha parlattı. Damad ve Sadrıazam İbrahim Paşarun teveccühünü I kazanarak, İngiliz siyasetinin artık anane halini alan dostluğunu büyük bir muvaffakiyetle idameye çalıştı. Fakat aradan çok geçmedı. Müthiş bir ihtilâl, Damad ve Sadrıazam ibrahim Paşanın hayatile beraber Lâle Devrine de hıtam verdi. Devletın dahilî ve haricî siyaseti, cahil ve idraksiz ihtilâlcilerin elıne geçti. Gene harbler ve kanh mücadeleler başgösterdi. Bir ıtriyat tüccarı dün akşam tevkif olundu Termos satışlarında ihtikâr yaptığı bir cürmü meşhudla tespit edilen Jak Kastro, geç vakit mahkemeye verildî Dün akşam saat on altı buçukta Bahçekapıda Çiçekpazarmdaki bir mağazada millî korunma kanununa muhalif hareketten meşhud suç yapılmış, hâdise polisten derhal nöbetçi Müddeiumumiliğe verilerek, saat on sekiz buçukta nöbetçi alhncı asliye ceza mahkemesinde muhakemeye başlanmıştır. Muhakemesine baslanan; ıtriyat ve tıbbî malzeme mağazası sahibi Jak Kastrodur. Termos ihtikân yaptığı iddia edilen Jak Kaslro hakkında. evrakın okunmasım müteakıb, Müddeiu mumî muavini Edibin talebile, iddia olunan suçun temas ettiği maddeye göre hemen tevkif müzekkeresi kesilmistir. Muhakeme edilen toptancı ve perakendeci tacirin, mağazasmm üst katına bin tane termos depo ettiği halde. dukkâna gelen m iişterilerin çoğuna bir tek bile termos kalmadığını söylediği ve bununla beraber termosu bazı tanıdıklarına yüksek fiatla sattığı, iddia edilmektedir. Şiddetli ve devamlı bir asabî rahatsızlık tesirile. boyuna elini. kolunu, başını ve bacaklarını o>*natan Jak Kastro; fevkalâde heyecana ka pılmışü. Mübaşir Cemal; mahkeme salonunda bulundurduğu bir kolonya şişesinden onun mendiline sık sık ko lonya döküyor ve Jak Kastronun hemşire^i de: kardeşini teskin için yardım ederek. çırpınıyordu. Jak Kastro; kendisinin termos değil, termofcr istenildiğıni sanarak «yok tur» dediğini, yanlıs i=ittiğini. tekrar üzerine termos istenildiğini öğrenınce «vardır» cevabını verdiğini ve esasen dükkân icerisindfki bir camekânda nümunelik termosı.m görülebilecek vaziyette durduâunu. bu itibarla da saklamış sayılamıyacağını söylemistir. Âm me şahidi olarak meşhud suçu yanan Krcakçıhk bürosundan baçkomiser Fazıl, memur Emin ve Feridunla müdafaa şahidi olarak dükkândaki tezgâh tarı Menahim Pepo dinlenildiler. Fazıl, termos müşterisi gibi müracaat ederek. «yoktur» cevabını almca, dı şarıda bekleyen memurlara el ettiğini aniattı. Gerek kendisinden, gerek sonradan ireriye giren memurlardan sorulunra. Jak Kastro'nun filhakika müteakıb safhada «ben termos değil, termofor anladım» dediği, ancak o safhada dükkâna gelenlerin arama yapa caklarını artık anlamış bulundutu öğrenildi. Tezgâhtar Menahim Pepo di, rahatsızlığı sebebile Jak Kastıo nun daima dükkânda bulunmat'ığını bu gün şeriki ve kardeşinin depoda işi olması dolayısile veznede oturdu^unu, dükkânda ne gibi şeylerin ve ne kadar mevcud bulunduğunu pek iyi bilemiyeceğini, bir yanhş anlama vaziyetinde kalarak şüphe uyandırdığını. yoksa mal saklamak ve ihtikâr yapmak aklından bile geçmediğini anlattı. Netıcede, Muddeiumumilikçe lüzım çorülmemekle beraber, hâkim Arif, Jak Kastronun hal ve hareketlerine nazaran, kanunun tarifi dairesinde akJî ve ruhî bir maluliyeti mevcud sayılıo sayılamıyacağının, Adliye hekimliğinde muayenesi yaptırıiarak, raporla tespitini resen karar altına aldı. Muhakemenin devamı, cuma günü saat on yediye kaldı. Muhakeme sonunda. Jak Kastronun hemşiresi mahkemeye müracaatle, hasta kardeşine kendisinin kefil olduğunu söyliyerek onun serbest bırakılmasmı istemiş. tezgâhtar Menahim Pepo da «onu bırakımz da onun yerine beni alıkoyunuz. demiştir. Millî korunma kanununun dava mevzuu maddesinuı mevkufen muhakemeyi zarurî kıldığı ve bu müracaatlerde ileri sürülen şekillerde muamele yapıhnasmm kanunen mümkün şeyler olmadığı, hâkim tarafmdan kendilerine izah olunmuştur. Siyasî icmal Harb, Amerika ve Isveç arb gerek askerî, gerek siyasi cihetten sür'atle inkişai etmektedir. Amerika müttefiklcre yardunı çok ilerletmeğe karar vermiştir. Dün Cumhur Beisi Ruzvelt tarafından neşrolunan bir emirnamede Amejikanın maddi menabiinin İngiltere ve Fransamn istifadesine tahsis edildiği bildirilmistir. Vaşingtonda Amerikanın bu larzı hareketi bitaraflık vaziyetinden gayrimuhariblik haliııe intikal ettiği şeklinde tefsir edilmektedir. Daha evxe\ Ruzvelt söylediği nutukta Amerikaıun malzeme istihsali kudretinın aynı zamanda kendisinin mudafaasını hağlamlaştırmak üzere genişlettirilmesıni ıslemiştir. Cumhur Keisi Amerikanın kendi kıt'ası haricindeki meselelere karışınamasını istiyen infiradcı siyasete ve bunun taraftarlarına bu defa açık bir suıette hücum etmiştir. Amerika maddî cihetten her suretle yardım yapacaksa da harbe iştirak ede» ceğini İngiliz matbuatı şimdilik beklemiyor. Amcrikanm japacağı yardım lop, tüfek, tayyare ve nıühimmattır. Bel» ki de torpido nıuhribleri de verecektır. Şimalî Avrupa aylardanberi harb sahncsi olduktan sonra şimdi burada tam bir sükun vardır. Siyasî ihtilâtat ihtimali kalmamıştır. Şö>le ki İsveçin fimalindeki harb sanayii için elzem olan demir madenleri yanıbaşuıda bulunan ve başllca ihrac iskelesi olan Narvik'ten müttefik kuvvetler asıl Fransa harb sahnesindeki orduları takviye için geri çekilmiştir. Fakat Aünanya bu limanı ele geçırse bile İsvcç demirini denizden nakledemiyecektir. İsveçin Atlas Okyanusunda limanı olmadığından şimdi Baltık denizinde mahsur bir haldedir. Maahaza Almanya ile ahiren akdettiği ticarî anlaşma ile İtalya ve Balkan yarımadalanna ve alelunıum yakın şarkın karasma transit olarak mal gönderecekür. Fakat hali harb dolayısile demiryollar askerî nakliyatla roeşgul bulunduğundan bundan ne kadar istifsde edileceği malum değildir. Siyasî vaziyetteki yeni bir inkişaf ılahi Uzakşarkta görühnektedir. Senclerce hirbirine karşı biaman düşman olan ve dış Moğolistanla Mançuri arasındaki münazaalı hudud üzerinde hrkalan ve hava filoları çarpışan ve ancak Avrupa harbi dolayısile mütareke yapan Japonya ile Sovyetler Birliği şimdi bu mesele üzerinde anlaşmışlardır. Hudud hattı tayin edilmiştir. Fakat bu anlasma ile Japonlarla Ruslar arasında devamlı ve sümullü bir uzlasma japılmış değildir. İki arada bir çok mesele vardır. Bunlardan en mıihimmi Çinin şimali sarldsindeki komünist te^kilâtıdır. Maahaza şimdilik silâhları karsılıklı indirmiş bulunuyorlar. İngiltere hükumeti ve Avrupa siyaseti Takriben bir asra yakın zamandanberi, Türkıyenin dahilî vaziyetile İngilterenin dahilî vaziyeti. azçok birbirine müşabehet gösteriyoı du... Sultan İbrahimın hal'i ve feci bir şekilde katli ile başlayan ihtilâl, uzunve kısa tevakkuflardan sonra daima tekerrür ediyor.. Topkapı saraymda tahtlar devriliyor Cellâdçeşmesi onünde, ak sakalları kıpkızıl kanlara boyanmış olan vezir kelleleri, yerlerde sürukleniyor.. Sunnılik ve şiihk na mile ortaya çıkarılan mezheb münakaşaları, komşu İran hükumetile uzun harblere ve kıtallere sebebiyet veriyor.. Haricî siyasetin bozuk gitmesi yuzünden, diğer devletlerle muharebeler de birbirini takib eyleyordu. Aşağı yukarı, İngiltere de aynı halde idi. Kralıçe Elizabet'in vefatından sonra, İngiltere hükumeti de bir hayli ıstihaleler geçirmişti.. Muhtelif sebeblerle her taraita isyanlar ve ihtilâller başlamış, Britanya adası korkunc tehlikeler karşısında ka'mıştı. Krallardan bazıları, milleti temsil eden I>arlamento ile uyuşamıyorlar, bu yüzden ordu ile araları açılarak kanlı hâdiselere sebebiyet veriyorlardı. Birinci Şarl, büyük bir gaflet göstermişti. Guya, bu dahilî mücadelelere nihayet vermek için parlamentoyu feshederek mutlakıyet idaresini ilân etti. Nişanlısmt 9 yerinden yaralayan Sadık Evvelki gece Kumkapıda kıskançlık yüzünden ağır bir yaralama vak'ası olmuş, bir genc niîanhsını muhtelif verlerinden bıçaklaınışiır. Kumkapıda Tüibendci sokağında oturan meyva kabzımalları>ıdaTi Osmanın 18 yaşlarmda kızı Perihan bir müddet evvel Sadık isminde bir gencle niianlanmıştır. Fakat fazla kıskanc oian Sadıkla nişanlısı arasında kısa bir müddet sonra sık sık münakaşalar başlamıştır. Bu vaziyet kızın ailesıni de izdivac etrafında tereddüde sevketmistir. Daimî bir kıskançlık buhranı Içinde bulunan Sadık evvelki gece nişanlısının evine gitmiştir. Kızın ebeveyni bu sırada sokakta bulunduklarından iki genc bir müddet oturmuşlardır. Bu sırada Sadık gene kıskançlık yüzünden münakaşaya yol açnuş ve bu münakaşa mütekabil bazı ağır sozlere sebebiyet ver miştir. Fazla sinirli bir halde bulunan Sadık, bırdenbire bıçağına sarılarak kızcağızı muhtelif yerlerinden ağır surette yaralamış ve kaçmıştır. Perihanın feryadına yetişen komşular, kızcağızı baygın bir halde Haseki hastanesine kaldırtmışlardır. Perihaııın vaziyeti tehlikeli olmakla beraber kurtarılması ihtimali kuv\etlidir. Vak'ayı müteakıb kaçan Sadık, dün »abah sak[Arkası var] landığı evinde yakalanmıştır. Adliyeye verilen bir tiiccar daha Dün, Ticaret müdürlüğü, Belediye ve zabıta bütün şehirde fiat kontroluna başlamıştır. Dün bir kaç tüccar ve esnaf Emniyet müdürlüğüne getirilerek ifadeleri ahnmıştır. Amonyak fiatlarına başka yerden yaptığı bir zaran ilâve ettiği kanaatile Galatada Mahmudive caddesinde Mihran Kesaroğlu halefi Vahram Kesar dün Cumhuriyet Müddeiumumiliğine verilmesi takarrür etmiştir. Fiat kontrolu BEYNELM1LEL PORTRELER Sevdiği kadını öldüren Gıda maddelerile zarurî maddelerin kâr nispet İngiliz ve Fransız gemi Araçlı Yakub 12 seneye mahkum oldu leri tespit ediliyor leri şimdilik hareket Dört sene beraber yaşadığı Araçlı Fiat kontrol komisyonu dün de mınetmiyecek f atmayı Feneryolunda bıçakia bır çok taka Ticaret müdürlüğünde Vali muavini Haluk Pepeyinin riyaseti altında toplanmış ve yeni mühim kararlar vermiştir. Komisyon, bilhassa mühim gıda maddelerile zarurî maddelerin toptan. yan toptan ve perakende fiatlarını ve kâr nispetlerini tespit etmektedir. Bu fiatlar ve kâr nispetlerinin en kısa bir zamanda tayin edilmesine çalışümaktadır. Komisyon toptan fiatlar için 10 haziran tarihinde İstanbul piyasasında mer'î olan fiatları esas tutmuştur Bilshare fiat değişmeleri ancak komisyonun kararile vuku bulabilecek ve hiç bir toptancı, yarı toptancı veya perakendeci ilân olunacak fiatlara hiç bir sebeb ve bahane ile zam yapamıyacaktır. İtalyanın harbe girmesi dolayısile limanımızda bulunan İngiliz ve Fransız vapurlarma şimdilik limanımızda kal maları bildırılmiştir. Vapur süvarileri bilâhare sefaretlerden alacakları emirlere göre hareket edeceklerdir. Limanımızda iki İngiliz şilepi bulunmakla beraber Karadenizde Fransız ve İngiliz şilepleri vardır. İtalyan vapurlarınm seferlerini tatil ettikleri anlasılmaktadır. Esasen son İtalyan vapurlan bundan dört gün evvel limanımızı terketmişti. Limanımızdaki vapurlar Feneryolu cinayeti General Charles de Gaulle Fransız harbiye Müsteşarı Orduyu yeniden tensik etmek ve modernleştirmek için sarfedilen gayretlerin, fazla vesveseler ve lüzumsuz tecrübeler yüzünden akamete uğradığı deviılerde, Charles de Gaulle, maki nenin, mıllî hayata temel vazifesi gören ordu teşkilâtı içinde ne büyük rol oynayacağını anlamış bir askerdi. Ordunun, gerek taarruzî gerek te dafüî hareketlerinde müsmir netice alabilmesi, ancak mükemmel bir ma kineli organizasyona vabeste olduğuna vakıfü. General de Gaulle'ün, daha bundan birkaç sene evvel yazdığı şu aşağıdakı satırlar, onun, ileriyi nekadar iyi gördüğünü ispat eder. Askerî muharrir sıfatile kazandığı şöhret, yabancı memleketlerde de geniş bir yayılma sahası bulan bu zeki ve kudretli asker, müstakbel ordular hakkında, bakınız ne diyordu: .Nizamî ordu, gelecekte, baştanbaşa makineler üzerinde hareket edecektir. Kıt'alar, dağlardan ve ovalardan, kendi ihtiyaclarma uygun nakil vasıtalarile aşacaktır. Bir tek nefer, bir tek top. bir tek mermi ve bir tek ekmek bıle, harekât sahasına bundan daha başka şekilde taşınacak değildir. Şafak sö kerken ordugâh bozan büyük bir cüzütam, aynı günün akşamı, oradan elli fersah öte3Te varacaktır. On beş kilometre uzaktan ve hertürlü anzalı araziden geçerek düşman karşısma 'gelip harbe girişmesi, yahud teması keserek. gözlerin hatta düıbünlerin göremiyeceği kadar uzaklara çekilip git mesi bir saatlik meseleden ibaret ka lacaktır. 1914 teki gibi yürüyüşleri ve hareketleri ağır, yakm mesafelerde istikçaf yapabilen ve muvasala yollarına Eikı sıkıya bağlı ordular, ne cenahla rını ne de gerilerini düsman temasına maruz bırakabilirlerdi. İsükbalin or duları bu kayıddan azade olacaklar dır.» *#* Onun, gene kehanet sayılabüecek derecede uzak görüşüne diğer bir misal de, altı sene evvel yazdığı şu satırlardır: «Memleketin şimali şarkisi müthiş bir gedik açılmağa müsaiddir. Gerçi. Vosges'lerin geniş bir duvar teşkil ettikleri doğrudur, lâkin, Belfort'dan yahud tuzlalardan bir çevirme hareketi yapmak mümkündür. Vakıâ, MoRelle ve Meuse sahilleri, bir ucu I orrains yaylasına, diğer ucu Ardenn'e dayanmak itibarile, ehemmiyetlice mâniaîar sayılabilir. Fakat az derin oldukları için, bir hata, bir sürpriz, bir ihma! bunlan elden çıkartabiÜr. Hainaut'da veya Flandre'da yapılacak olan ılk gerileme hareketi, bu mânialan derhal zâfa düşürür. Esasen bu münhat ovalarda. mukavemeti devam ettirecek ne bir duvar. ne bir hendek. ne hâkim bir tepe. ne de cepheye muvazi nehir vardır. Daha fenası sudur ki, bu havalinin coğrafî vanyeti, düşman isti'.âsını kolayla?tıracak Meuse vadileri. Sambre Escaut, Scarpe, Lys vadileri gibi mü teaddid yollar arzetmektedir. Bu mıntakada bütün ırmaklar, yollar se demirjolları, düşmana rehberlik edebi lecek birer vasıtadır.» Bu satırları yazan adam, düsmanın veni bir istilâ teşebbüsü neiicesinde hasıl olacak gediği, Franssnm bu a sırlık zâfını, Cibaa Harbi biter bitmez Avrupa trenleri Dün. Avrupadan gerek ekspres. gerekse konvansiyonel trenleri Sirkeciye gelmiş ve akşam her iki katar da Sir keciden hareket etmiştir. Komisyon evvelâ manifatura eşyası için toptancı, yarı toptancı ve perakendeciler için bir fiat baremi tespit etmiş ve her zümrenin yapabıleceği kârı tespit etmiştir. Bu fiatlar birkaç güne kadar ilân edilecektir. Dün sabah da kahve ithalât birliğinde bir toplantı yapılarak 1 numaralı kahvelere 126, 2 numaraya 129 ve 3 numaraya 130 kuruş toptan fiat vazedilmiştir. İkinci elden kavrulmuş kahvenin kilosunun 180 kuruştan perakende olarak satılması münasib görülmüşsede bu fiat henüz kat'iyet kesbetmeGeneral Gaulle mistir. Mahlut kahvelerin de düşük figörmüş ve düsmanın saldırışına karşı atla satılması icin dünkü fiat kontrol koymak için, yalnız mükemmel suret içtimaında Belediyenin müsaadesı istente tensik edilmiş değil, aynı zamanda, miştir. azamî nispette motörleştirilmiş, zırhlı Dünden itibaren 8600 çuval ilk parti bir ordunun vücudü elzem olduğunu kahvenin piyasaya çıkarılmasma başanlamıştı. lanmıştır. General Charles de Gaulle, Millî Müdaiaa müsteşarhğında, Başvekilin sağ kolu ve Fransız ordusunun 'en faal ve nüfuzlu erkânından biri sıfatile çahşmağa başladığı 7 haziran tarihinden beri, eserlerinde müdafaa ettiği fikir leri, tatbikat sahasına nakîetmekle meş guldür. Hareket harbinin daha ilk günlerinde kendini gösteren ihtiyac Bir otomobil kazası lan, General de Gaulle, Fransız orduMaliye Vekili Fuad Ağralının râkib suna fazlasile temin etmeği gaye edin olduğu taksi Kartalda bir köylünün beygirine çarparak öldürmüş, şoför otomomiştir. bili terkederek kacmıstır. Fatma odadan içeri girip de arkadaşını yatağında bulunca hayretle: Nen var, rahatsız mısın? diye, sordu. Leylâ, gözlerini ondan kaçırarak «hayu» diye, mırıldandı. Fatma yavaşça karyolanm ucuna ilişti. Haydı kalk biraz çıkalım, dedi. Çocuklukları beraber geçmişti. Onu kendisi kadar iyi tanıdığına emindi. Şimdi de gozlerınden kaçan o koyu kestane gözlere, henüz dikkatle bakamadığı halde genc kızın bir sıkmtısı, derdi olduğunu anlamış bulunuyordu. Fakat bir şey sormamıştı. Sormaya caktı da. Onun sualden sıkıldığını ve biraz beklettikten sonra kendi arztısile konuşmaya başlayacağını biliyordu. Leylâ gözlerini onun yüzüne doğru kaldırdı. Bol ziyanın altında bu gözler ince, donuk bir cam tabakasının alüna saklanmış hissini verecek kadar durgundu. Genc kız kısa bir an Fatmaya baktı. Sonra tekrar başını önüne eğerek dudaklarının ucile mırıldandı: Dışanda fazla sıcak var. Çıkmak istemiyorum. Yorgunum. Dün akşam Nahidelerde yemekteydim. Yemekten sonra birdenbire çok kalabahk oldu. Geç vakte kadar oturduk. Sabah başım ağrıyarak uyandım Fatma içinden: «Yalan. başı ağrımıyor, bir şeye sıkılıyor» dedi, gülüm sedi. Leylâ bu tebessümü gdrdü ve oyle bir ıstırab his?etti ki sararmış olmaktan korktu. Karşıdaki aynaya yan gözle baktı. Sararmadıeım fakat yü zünün hatlarımn çekildiğini gördü. Fatma bütün bunların farkmda değilmiş gibi ayağa kalkmış, şapka?mı, pardesüsünü çıkarıyordu. Sonra bir Piyasada vaziyet İtalyanın da harbe girmesi piyasa mi7da sükunetle karşılanmıstır. Dün bazı maddelerin, bilhassa manifatura eşvasının toptan fiatlarında bir sukut görülmüştür. Malî mehafilde dün bilhassa Mretin Avrupa ve Amerika borsalarında alacağı kıymet üzerinde durulmakta idi. Nevyork borsasmda dolar bir İneiliz lirası mukabili 3.53,5 a kadar düş müstür. İstanbulun un ihtiyacı Ticaret Vekâleti tarafından çağırılarak Ankaraya giden Toprak Mahsulleri İstanbul şubesi müdürü Nuri Orak şehrimize dönmüştür. Toprak Mahsulleri Ofisinin İstanbulun buğday ve un ihtiyacını tamamen karşılıvabilecek bir vaolduğu görülerek buna göre kaAraba altında kalan çocuk ziyettç ittihaz edilmiştir. İstanbul kazararlar öldü larmın ekmeklik unu icin bueday ihtiSürücü Ömerin idaresinde 2761 nu yacmın Toprak Mahsulleri Ofisi tara marah araba. dün Üsküdarda Otçular fmdan karşılanması da bu kararlar cümcaddesinden geçerken o civarda oturan lesindendir. Ahmedin 5 yaslarındaki oğlu Rıdvana Toprak Mahsulleri Ofisi dün, Vali ve çarpmıştır. Yavrucak aldığı ağır yaranm Belediye reisi Lutfi Kırdarla bu hususta tesirile kazadan kısa bir müddet sonra görüşmüştür. Blmüşrür. Suçlu arabacı vakalanmıştır. yerinden yaralayarak öldurmekten suçlu Araçlı Yakub Topuzun muhakemesı dun bitmış, istanbul ikinci ağırceza mahkemesı, suçluyu kasden ve tehevvuren tıldurmekten 18 sene ağır hapse mahKum ederek, cinayeıte takdırî tantıi sebebi gorduğunden, cezasını 12 seneje indirmiştir. Mahkum edilen suçlu, âmme hızmetlerınden mueöDeden maluum bırakılacak, ceza muddetince kanuni mahcuriyet altında bulundurulacaktır. 60 lira da muhakeme masıaü ödeyecektır. Mahkeme, karar esbabı "mucibesmde, memleketınde Kevserle evli bulunan suçlunun, burada da nikâhsız yaşadıgını, hir ara geçimsizlik yüzünden Yalcuo terafından dovülen ve hafıfçe yaralanan Fatmamn, Kadıköy sulh ceza malıkemesınde açtığı davadan Yakubun ya! varması üzerine vazgeçtığini, ancak bundan biraz sonra evden uzaklaşıp on gun Yakubun semtine uğramadığını anlat makta ve cinayet sabahı Feneryolunda Mazhar Bey koşkü denılen koşkun yolunda araba içerisinde görduğü Fatmayı evine çağıran Yakubun, red cevabı alarak, arabacı Rıza tarafmdan atladığı arabasmdan yere indirilince hiddete kapılmasını, takdirî tahfif sebebi saymaktadır. Fatma, suçlu Yakubun nikâhlısı olmadığından, suçlunun «ben, onun Hüseyin adh birile arabada gezdiğini, onu bana tercih edıp kendisile evleneceğini işıttim de ne yaptığımı bilemedim. yollu mudafaasını, tahrik sebebi mahiyetinde bulmıyarak reddetmiştir. Muharrem Feyzi TOGAY JL Kua Haberlcr * Demir ve Madenî Malzeme İthalât Bırliğmin yeni idare heyeti dün sabah ilk içtimaını yaparak idare heyeti riyasetine Millî Sanayi Birliği reisi doktor Halil Sezeri, Kahve İthalât Birliği dc Lutfi Mustafayı intihab etmiştir. * Kücükpazarda Hacıhatun mahallesinde Bakkal sokağında 11 numarada oturan Nuri, dün İstiklâl caddesi Anadolu hanı tamiratmda çalıştığı sırada yukarıdan kazaen beline düşen bir taşla yaralanmış, tedavi altına alınmışür. * Galatada Lüleciler caddesinde 15/2 numaralı Yasimoya aid paspas imalâthanesinde kaynar zift kazanmın devrilmesi neticesi yangın çıkmış, fakat vak tinde yetişen İtfaiye tarafından sirayetine meydan verilmeden söndürülmüştür. Berber dükkânlarının kontrolu • Son günlerde ustura yarasından hastalananların sayısı çoğalmıştu'. Belediye alâkadar memurlara gonderdiği bir tamimde berberlerin sık sık kontrol edilerek pis ustura kullanmalarına meydan verilmemesini tebliğ etmiştir. CÜMHURiYET Nfishası 5 kurustur. flüonp seraiîi { Senelik Alü aylık Üç aylık Bir aylık Motosiklet kazası Muzafferin idaresindeki 208 numaralı Sakarya vapuru motosiklet dün Fatih Akbıyık cadde Bükreşten Akdeniz limanlarına Polon sinden geçerken o civarda oturan İsmaya muhaoirlerini götürürken İngiliz kon ilin 9 yaşlarııidaki oğlu Kadriye çarpatrolu tarafından tevkif edilip Hayfaya rak yaralanmasına sebebiyet vermiştir. götürülmüş olan Sakarya bapuru Pireye Kadri tedavi altma almmış, Muzaffer yakalanmıştır vâsıl olmuştur. Türkiye Harie için için 1400 Kr. 2700 Kr 750 » 1450 » 400 . 800 » 150 > Yoktur. Dikkat Gazetemize gönderilen evrak ve yazılar neşredilsin. edilmesin iade edilmez ve nyaından mes'uliyet kabul olunmaz. korta isteksiz isteksiz baktı. Bu kortu, bu köşkü hatta Nahideyi hiç bir za man sevememişti. Fatma da sıkıntılı, dalgm görünüyordu. Nahide dizlerinin arasma aldığı raketi ile oynayarak: Hasan yok dedi, demin Fatma buradaydı beraber gittiler. Kıza iyice tutuldu gibi görünüyor. Iki genc kız da birdenbire yerlerinde dimdik olmuşlardı. Birbirlerine hayretle baktılar, Nahide onlarm şaşkınlıklannı farkederek müstehzi bir tebessümle ilâve etti: Canım gece Leylâya da söyledim ya.. Bizim doktorun kızı Fatma, şu sarışın. boyalı kukla.. Ama ağabejTnin sevgileri de saman alevine benzer. Parlayıp sönmesi bir olur o da başka ya.. KüçUk hikâye Iki arkadaş Peride Celâl koltuk çekerek karyolanm yanma o miş bir şey olmamakla beraber onun turdu. da kendisine karşı lâkayd olmadığına Sen yataktan çıkma, dedi.. İstira inanıyordu. Hasana duyduğu sempatihat et. Zaten bir saat kadar oturup gi den Leylâya bahsetmiş değildi. Çok deceğim. Bu gün babam öğle yemeği fazla samimî olmak, insanm kendi kenne gelecek.. disile konuşurken bile itiraftan utan Leylâ kımıldadı, asabî bir hareketle dığı şeyler söylemek lâzım gelirse Haelini örtülerin üzerinde dolaşürdı. sanın üzerine Leylânın dikkatini çekSanki bir şey itiraf ediyormuş gibi: mekten, onun sevilecek, hoşa gidecek Hasanın sana selâmı var, dedi. bir erkek olduğunu hatırlatmaktan Ikimizi kortlarma, tenis oynamaya da korkmuştu. Şimdi de bütün bunları vet etti. aklından geçirirken bir taraftan da aVe derin bir soluk aldı. Hasan, Na zab ve utanc içinde şiddetie reddetmek hidenin ağabeysi idi. Nahide, gece yeistej'or, «hayu söyleyecek bir şey yokmekte bir arahk kulağına eğilmiş: tu, onun için söylemedim. diye, kendi • Biliyor musun ağabeyim şimdi de kendisini inanmadığı bahanelerle müFatma ile flörte başladı» demişü. O esdafaaya çahşıyordu. nada Hasan yanlarına geldiği için muLeylâya gelince yastıklarına dayanhavere yarım kaldı. İşte bunu öğrendiği andan itibaren Leylânın bütün ge mış, onu derinden derine süzmekte devam ederek, sıkıldığı zamanlarda yapcesi zehir oldu. Nahidelerden çıkıp anasının, baba tığı gibi şekağma düşen bir saç büksının ortasında eve dönerken o zama lümünü parmaklannın arasında evirip na kadar kendisinin olan bir şeyi kay çeviriyordu. Onun düşüncesi başkay betmiş gibi keder içindeydi Sabaha dı: Ne yapmalı, arkadaşile arasma giren bu soğuk havayı nasıl dağıtmalı, kadar uyuyamamıştı. Şimdi de Fatmaya bakarken artık ona duymakta olduğu nefret ve hid inkân imkânsız bir kıskançlık içinde dete nasıl mâni olmahydı?. Açık kokaldığını hissediyor, evvelden kendisi nuşmak, içinden geçmekte olan her için o kadar aziz olan bu mevcudiyete şeyi ona söylemek, ekseri olduğu gibi karsı şimdi nefrete yakm bir his du göğsüne atılıp küçük bir çocuk gibi ağlayarak derdlerini açmak, Hasanı yuvordu. Bir zamandanberi Hasan Fatmamn güzel, sevimli bulduğunu, ondan kıs fazla hoşuna gitmeye başlamıştı. He kandığını. bedbaht oldufunu itiraf etnüz aralarında konuşulmus, itiraf edil mek!. Fakat bu pek güctü.. Hem belki de her şeyi büsbütün mahvetmiş olacaktı. Fatma: Hasan kaçür davet ediyor gitmiyoruz, dedi, yarm gidip biraz tenis oynasak.. Leylânın dudakları titredi: Mademki isteyorsun gideriz, diye, mırıldandı. Ve kanaati kuvvetlenmiş bir halde kalbi kuvvetle. kıskanclıkla dolarak «Hasanı seviyor» diye, düşündü. Fatma e\dne ddnerken onun «ma demki isteyorsıJn gideriz» derken titreyen dudaklarmı hatırladı. İçini çekti, geUrken neş'esini artıran güneşli sokaklar ona daralmış ve sıkıntılı göründü. Adımlarını hızlaşturdı. Artık kalkıncaya kadar hep Nahide konuştu Onlar sustular. Biraz sonra sıcağın fazlalığını bahane edip Nahi denin teklif ettiği bir parti tenisi reddederek köşkü terkettiler. Yolda ikisi de garib bir hüzün içinde uzun zaman konuşmadan yürüdü Ertesi gün iki genc kız aksamüzeri ler. Ellerine raketleri ağır geliyor, a raketlcrini alarak Nahideye gittiler dımlarmı sürükleyorlardı. teylâ: Kort, köşkün arkasında idi. Nahide küçük kız kardesile tenis 03'nuyordu. «Zavallı Fatmacığım diye, düşünü « Onlan görünce ikisi de raketlerini a yordu. Ona karşı nekadar haksızdım. tarak yanlarına kostular. Terlemişlcrdi Boş yere nasıl öyle kinlenip kıskan yorgundular. Nahide bütün gayretine dım yarabbim! Hem de bütün bunlar rağmen zayıflamayan şişman kısa boy şu budala, zevksiz Hasan için değil lu, çirkin bir kızdı. Onlan her zaman, mi?» herkese yaptığı gibi mütecessis göz Fatma da aşağı yukan aym şeyleri lerle süzdü. Bütün güzel arkadaşlarını düşünüyordu. Hd genc kız sokul deli gibi kıskanır, fakat bunu meha mak ister gibi yaklaştılar. Şimdi, geretle gizlemeye muvaffak olurdu. ne eskisi gibi kalblerinin birbirlerine Bir ağacın altındaki masanm etrafını karşı sıcak bir şefkat ve muhabbelle cevirdiler, Leylâ güneş altında yanan dolup taştığuu hissediyorlardı.