31 Mart 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

31 Mart 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

G ^CUMHURİYET Marl 11*5 /POJ? Milli küme maçlarına bugün 3 şehirde başlanıyor Millî küme maçlarına bu gün Istanbul. Ankara ve lzmirde başlanacaktır. Üç «enedenberi büyük alâka gören bu maçtann bu mevsim sakin ve hâdisesiz geçmesi için federasyonla alâkalı kulüblerin «lele vermiş olmalan i|e iyi başlanmış oldufdna bir delildir. Futbol federasyonu vermiş olduğu bir kararla millî küme maçlarının bütün yük ve mes'uliyetini doğrudan doğruya kulüblere ve onlardan müteşekkil organizasyon komitesine bırakmıştır. Maçlann iyi veya fena idaresinden dolayı re'sen alâkadar o'.an bu komiteye iyi bir şans dilerken, yeni mevsim maçlarının bütün kulüblerimiz için de iyi ve mes'ud geçmesini temenni ederiz. Millî kümenin sehrimizde ilk karşılaşması bu gün Taksim stadında saat 1 4 te Beşiktaşla Vcfa arasında olacaktır. lstanbul şampiyonu Beşiktaşın geçen hafta oldukça talihsiz bir oyundan sonra Fenerbahçeye 5 I mağlub olması bu günkü maçı dolayısile bütün nazarlan üzerine çekecek bir vaziyettedir. Ufaktefek farklara rağmen kuvvetleri nispeten birbirine yakın takımlar arasında yapılan millî küme maçlarının her biri ayrı bir ehemmiyet arzettiğinden bu maçm iki takım için olan hususiyeti lik oyunlarile kıya» edilemiyecek kadar büyüktür. İkinci oyun millî kümede şampiyonluk davası olan Galatasarayla Fenerbahçe arasında yapılacaktır. Millî küme maçlaıının ilk jampiyonu Fenerbahçe ile §on şampiyonu Galatasaray arasındaki bu karşılaşma, hangi nam altında yapılırsa yapılsın ezelî ehemmiyetini muhafaza eden bir hava içinde oynanmıs olacaktır. Mevsim içinde muhtelif vesilelerle yapılan maçlarda Fenerbahçeye karşı iyi neticeler alan Galatasaray, »on oyunlarda oldukça bozuk oynarken, Fenerbahçe de derlitoplu vaziyetile nazarı dikkati celbetmeğe başlamıştır. Galatasarayla Fenerbahçe arasında öyle oyunlar seyredilmiştir ki iki takım üzerinde çu veya bu şekilde mütalea yürütmek ihtimallerini her zaman için kökünden söküp atmıştır. Takımlardan biri ne kadar kuvvetli olursa olsun daima ve her zaman karşısındaki rengin tesiri altında kalmış, yüksek kabiliyetine rağmen zayıf hasmı karşısında bu haleti ruhiyeden kurtulamadığı için çok defa sahadan mağlub olarak ayrılmıştır. •,..... Bu gün Ankarada Muhafızgücü ile Genclerbirliği, lzmirde ise Altayla AJunordu'irarşılaşacaklardır'. """ *~~ Serbest fikirler Dört ölüme dair Bu yüın son iki ayı içinde kaybettiğimiz dört şahsiyetin bilhassa üçü hakkında gazetelerimiz, yakın bir alâka gösterdi. Bu arada, ismı, beynelmilel ilim âleminde Türkiyede bilindiğinden daha çok tanınmış olan meskukât mütehassısı Ahmed Tevhidin ölümünden kimsenin bahsetmediğinl, sadece gazetelertn ölüm haberleri içinde iki satırlık bir ilân ile iktifa edildiğini görmekten müteessir olmakla beraber, diğerleri hakkında gösterilen alâkarun, Ahnıed Tevhidin de mensub olduğu ayni kültür dev rasine karşı gösterildiğini düşünerek müteselli olabiliriz. Filhaklka geçen şubattan bugüne kadar dört ilim adamı kaybettlk: Ahmed Tevhid, Besim Ömer, Hüsej^n zade Ali, İsmail Saib. Bunlann her biri, baslı başına bir âlem ve bir çağ mümessilidir. Ahmed Tevhid, Meşrutiyet devrinin her nasılsa yetistirebildiği, bir ilim ve ihtısas adamıdır. Memleketimizin ilim ruhu, henüz ihtısas havasını teneffüs etmemiş olmakla beraber Ahmed Tevhidde, adeta meselâ muasır Fransanın ihtusas zaruretlerine cevab veren bir çahşma zihniyeti vardı. Bunun için olmalıdır ki Erzlncanın yetistirdiği bu muhterem âlim, Türkiyede beş on münevver tarafından tanınan değerini, Avrupanm meskukâtçılık mahfillerinde tasdik ettirmiş, adını bu sahada bir otorite sembolü haline getirmişti. Henüz vâkıf olmamış olmakla beraber, muhtelif Avrupa memleketlerinde bu iıim sahasile meşgul mütehassıs ve mahfillerin Ahmed Tevhidin ölümü için yakın bir alâka gösterdiklerini umuyorum. Besim Ömer için gösterilen alâka, yerleşmiş bir ilim ve meslek an'anesinin eseridir. Başta, kendi ihtısasının bugünkü d&ğerli mümessüi olan Prof. Tevfik. Remzinin kadirşinaslığı gelmek üzere gösterilen haklı alâiada, doktorluk an'anesinin mümessillerinin kemiyeti de şüphesiz rol oynayor. Son yarım asır içinde Besim Ömerin nüîus siyasetimiz üzerinde icra ettiği tesir, Türkiyenin demografik vaziyetini ve şehirlerimizin bilhassa Besim Ömerin doktorluk ettiği şehirlerin nüfus inkisafını yoklayacak ve istatistikler üzerinde alın teri dökecek ve düsünecek ilim adamının, üzerine parmak basmattan geri kalamıyacağımız bir noktadır. Hüseyin zade Alinin doktorluğundan z\yade kültür tarihimizdeki yeri dikkate değer. Bugünün genclerinden sarfınazar, hayata atılmış olan genclik nesillerinin bile vâkıf olmadıkları Türk Nasyonalizmi tarihinde uzak illerden gelen bu Türkün oynadığı rolden bilhassa müsteşrikler çok bahsediyorlar. Bu hususta söylenen şeylere bakılırsa, 1900 den itibaren mütefekkirlerimizi meşgul eden «üçlü siyaset», yanl Türkçülük, İslâmcıltk ve GarVcıhk formülü, Hüseyin zade Aliye atfedilmelidir. Keza ölümünü yadeden kıymetll bir meslektaşının rivayetine bakılırsa «İttihad ve Terakki> kelimelerini bile, bu isim ile meşhur olan siyasi fırkaya Hüseyin zade Ali takmıştır. Dediğimiz gibi henüz bir muamma olan, hele bugünün genci için içinden çıkılmaz bir kördüğümden ibaret bulunan Türk Nasyonalizmi tarihinde rolü olduğu doğru veya yanlış ileri sürülen bir adamı kaybediyoruz. Yazık ki bu meseleyi tetkik eden birisi, bu adamı, hayatta iken görmedi. hâtıralarını toplayamadı. Şahsî hatıralarm Ilmî izahlarda çok işe yaramıyacagını bilmekle beraber ne de olsa bunlar birer vesika mahiyetini haizdirler. Nihayet dördüncü kaybynız! Bir gazete fıkracısmdan başka hemen bütün gazetelerimizin hürmetle ölümünden bahsettiği bu adam, İsmail Saib Hocadır. Onun değerini bugünün hayata atılmamış olan genci, hiç anlayamaz. Fakat hayata atılmış gencilk tabaka'.arı, Hocanın ölümile birlikte bütün bir medeniyeti ve kültürü mezara götürdüğüne kanidirler. Bu Hoca kimdi? Bir bakıma o, elli sene kütübhane muhafızlığı etmiş bir memur idi. Biraz daha ileri gidelim: Hoca kısmen Sultan Hamid, kısmen Meşrutiyet devrinin «ilmiye» slne mensub bir «Dersiâm» idi. Bu vazifesini de Beyazıd camiinde ifa etmişti. Nihayet Hoca, benim talebeliğime rastlayan 1922 1926 seneleri arasında Edebiyat Fakültesinde Arab edebiyatı profesörlüğü yapmıştır. Sadece bu vazifelerin, bir adamı hürmet ve tazim ile yadettirmeğe sebeb olduğu aşikârdır. Fakat hemen söyleyeyim ki «Hoca» nın değeri, bunlarm fevkindedir. Esersiz olan Hocanın adı, Bağdad ve Mısırdan tâ Oslo'ya kadar olan mıntakaların, yani şarkın ve garbın İslâmiyat denen ilimlerile uğra^an mahfillerinde bir otorite olmuştur. İslâmiyetin zuhurundan evvel Arabistanda ba^layan, Semerkande ve Tamışvara uzanan fikir faaliyetl çevresinde vücude gelen eserler, Hocanın bir ruhiyat harikası clan hâfızasmda dizilmisti. Tabir caverirken bana bir ev parası bile vermijti. Erkek evlâdı yoktu da... Erkek evlâdı olmadığı için mi sana ev parası vermişti?.. Yook!.. Fakat ne de olsa erkek çocukları severdi. Onun yalnız bir tek kızı vardı. Başka çocuğu olmamış. Sen kızım gördün mü? Görmedim doğrusu. Bundan iki sene evvel miydi neydi bir gün, babasile gelmiş çiftliğe!.. O gün ben yoktum. Çok güzel bir kız dediler. O da babası gibi iyi kalbli bir insanmış. Fakat bilmiyorum doğru mu? Pek inanmadım a, guya kocasından aynlmış!.. Ne olur kocasından ayrılırsa, belki doğrudur. Bizim memlekette pek kocasından aynlan kadın kısmını iyi görmezler de... lhtimal kocası fena çıkmıştır İsmail Ağa; ne yapsın?.. Bilmiyorum vallahi evlâd; hiç geldiği yok ki çiftliğe anlayalım!.. Ama diyeceksin ki neye gelsin? Gelip de ne yapacak burada? Karun gibi zengin kadın. Bütün babasının parası ona kalmış. Gelip de Al'ahın dağında ne arasın?.. lhtimal fırsat bulamamıştır İsmail Ağa; belki gelir gene bir gün. Elbet gelir kızım, malı değil mi? Demek «en Avni Beyi çok severdin İsmail Ağa? Sever miydin de söz mü kızım; öyle adam sevilmez miydi? Peki babasım seviyordun bu kadar, İstanbulda Galatasaray Fener, Vefa Besiktas takımları karsılasacaklar Istanbulspor, Eskişehirde 5 1 yenildi E?kişehir 30 (Hususî) İstanbuldan şehrimize gelen Istanbulspor takımı bu gün ilk maçını Eskişehir Demirspor takı mile yaptı. Birinci devre çok rüzgârlı olduğundan Demirsporun lehinde idi. Demirspor ilk devreyi 3 gol atmakla ka . zandı. Birinci devrede İstanbulspor yalnız bir gol atabildi. İkinci devrede rüzgâr lstanbulsporun lehinde iken tekrar De mirsporun lehine döndü. İkinci devre bitmesine az bir vakit varken Demirspor çok güzel bir oyunla iki gol daha r.tarak Istanbulsporu beşe karşı bir golle yendi. Sahada futbol meraklılarından üç bin kişi bulunuyordu. Bilhassa Demirspordan Mehmed Ali Mennan, Lutfi Ahmed ve Sungur çok güzel oynadılar. Demirspo run kalecisi Abdülkadir de bu gün en güzel tutuşlarını yapıyordu. Demirsporu teb. rik etmek bir borcdur. Yarın İstanbulsporla Eskişehir Demirspor arasında ikinci maç yapılacaktır. tarafi l inci sahifeie) {Baştaraft ı tnct tahitede) nubu şarkî kısmına sirayet etmiyeceği Hull, Berljnde neşredilen vesikalarda A merkezindedir: Ingiltere ile Fransa, Türmerikan diplomatlarına atfedilen sözleri kiye ile itliâflar imza etmek ve Rumanya kat'iyetle tekzib etmektedir. ile Yunanistana garanti vermekle BalkanTebliğde şöyle denilmektedir: larda sulhu korumak istediklerini ispat et«29 martta çıkan akşam gazeteleri Al mişlerdir. Binaenaleyh, onlardan bir'tehmanya Hariciye Nezaretinin bir «Beyaz like gelmez. Diğer cihetten Balkanlardan Kitab» neşrettiğini bildirmektedirler. Bu istediği kadar iptidaî maddeler temin ekitabda Polonya ve Amerika diplomat debildiği müddetçe harbi Balkanlara teşlan arasında yapıldığı iddia edilen görüş mil etmek ve burada yeni bir cephe vü melere dair Polonya Hariciye Nezaretin cude getirmek Almanyanın menfaatlerine de bazı evrak elde edildiği kaydedilmek mugayirdir. Sovyetler Birliğinin Finlanditedir. Gerek benim, gerekse Hariciye Ne ya seferinden sonra yeni sergüzeştlere atızaretindeki arkadaşlarımın bu görüşme lacağı sureti umumiyede zannedilmemeklerden haberdar olmadığımızı ve bu ve tedir. Nihayet Balkanlar Polonyaya ve sikalan muteber addetmediğimizi müm Finlandiyaya benzemezler. Balkan memkün olan en büyük kat'iyetle beyan ede leketlerine Fransızlar ve lngilizler yarrim. Zikredilen noktai nazarlar hiç bir dım edebilirler. Bu mülâhaza Türk efkâzaman ve hiç bir suretle Amerika hüku n umumiyesine göre, herşeyden ziyade metinin noktai nazanna veya siyasetine Balkanlan taarruza karşı korumağa kâfi uygun değildir.» gelir > Meger Avrupa harbini Roosevelt hazırlamış! Balkanlarda Kardes katili Kandıra köylerinde feci bir cinayetin faili anlaşıldı Beşiktaş jimnastik kulübünün kongresi Beşiktaş kulübünün senelik kongresi, Beşiktaşta Akaretlerdeki kulüb lokalinde Sami Karayelin riyasetinde toplanmıştır. Kulübün bir senelik idarî ve malî raporları okunmuş ve sporculardan vefat eden kulübün azalarile bölge başkanl Fethi Başaran, Galib, Sedad Rıza ve lzzet Muhiddin için bir dakika ayakta ihtiram vaziyeti alınmıstır. Kulübün sportif çalışmasına aid azanın yaptığı samimi tenkidlere idare heyetinin cevabı muvafık görülerek idare heyeti ibra edilmiştir. Yeni yapılan idare seçiminde heyete Ziya Erdem, Hüsnü Keseroğlu, Abdülkadir Ziya Karamursal, Fehmi Erok, lhsan Özkaya, Sadri Usuğlu ve lhsan Arca seçilmişlerdir. Bundan sonra yedek azalıklara Abdullah Posan, Dr. Emin Şükrü Kunt, Mecdi Enön ve murakıblıklara da Asaf Bozok, Mecdi Enön, Sedad Günyol seçilerek saat 1 8 de toplantıya nihayet verilmiştir. ; Bursa (Hususî) Bu hafta Uludağda, mekteblerin bahar tatili münasebetile büyük bir spor hareketi olmuştur. İstanbuldan ve Ankaradan gelen lise ve Galatasaray talebeleTİle Bursa lisesi ve Sanat mektebi kayakçılan arasında pazartesi günü hususî mahiyette bir kayak müsa bakası yapılmıştır. Bu müsabakada bi rinciliği Ankaradan Bekir Arpağ bir dakika 30 seniyede, ikinciliği Ömer Inönü bir dakika 36 saniyede, üçüncülüğü Is tanbul lisesinden Erol Hokey 1 dakika 38 saniyede kazanmışlardır. Bir dakika 41 saniyede Galatasaraydan Süha dör düncü, 2 dakika 4 saniyede de Bursa San'at okulundan Rıza beşinci olmuşlardır. Vaşington 30 (a.a.) Alman Hariciye Nezaretinin bazı Amerikan muhabirlerine Varşova Hariciye Nezaretinde Amerikanm harbden evvelki faaliyeti hakkında ele geçirilen ve Biddle, Bullit ve Roosevelt'in isimlerini ihtiva eden bazı vesikalar tevdi ettiğine dair Amerikan matbuatı tarafından neşredilen haberler hakkında mes'ul Amerikan mahfillerinde söylendiğine göre, bu mesele hakkında Berlinde bir «Beyaz Kitab» neşredilmiş olması, intihabattan evvel Roosevelt'i efkârı umumiye nazarında düşürmeğe ve Avrupa ihtilâfının mes'uliyetini Amerikan hükumetine yükletmeğe matuf bir manevradan başka bir şey değildir. Bununla beraber Amerika Hariciye Nezareti resmen cephe almadan evvel Alman vesikalarının tam metinlerinin gelmesini beklemektedir. Polonyanın Vaşington sefiri Kont Potocki, matbuata beyanatta bulunarak demiştir ki: « Almanya. Polonya Hariciye Nezaretinde bulduğunu iddia ettiği bu vesikalan sırf bir propaganda maksadile neşretmektedir. Bana atfedilen beyanatı tekzib ederim. Hiç bir zaman Bullit ile Pariste Amerikanın harbe kanşmasına dair bir çey konuşmadım.» Roosevelt, Amerikan sefirlerinin bazı beyanatına dair Berlinde neşredilen vesikaların sıhhatine güvenilmemesi lâzım geldiği noktasına Amerikan efkânnın nazan dikkatini celbetmiştir. «.Beyaz Kitab» çıkarmaktan maksad Ruzvelt, Welles tetkiklerine dair tavzihte bulundu Vaşington 30 (a.a.) Reisicumhur Roosevelt gazetecilere Sumner Welles'in Avrupa seyahati hakkında bir deklârasyon vermijtir. Buna nazaran, Welles Amerika hükumeti namına hiç bir taahhüde girişmeğe mezun değildi ve girmemiştir, Amerika hükumeti namına hiç bir teklifte bulunmamış ve Amerika hükumeti de her hangi bir kaynaktan hiç bir sulh teklifi almamıştır. ltalya, Almanya, Fransa ve Ingiltere hükumetlerinin Welles'e verdikleri malumat kat'iyyen mahremdir. Welles'in seyahati neticesi, Amerika ile ziyaret ettiği memleketler arasındaki münasebetlerin tavazzuhundan ibaret olmuştur. Jzse O Kâtib Çelebinin esersiz, fakat daha j mükemmel bir devamıdır. Belki her kaybın yeri dolabilir Fakat yeri dolamıyacak bir boşluk varsa o da Hocanın ölümünden mütevellid boşluktur. İsterse bu boşluğu boşluk addetmiyecek olanlar bulunsun. Nebatî bir hayat ideali takib edenler, her devirde mevcuddur. Bazılan: Hanl eseri? diyorlar. Bu suale verilecek cevab şudur: İşte Hocanın tabutu arkasından gidenler ve bunlar arasında bulunan müsteşrikler, bulunmadıklan için müteessir olan ecnebi âlimler. Şunu da ilâve edelim ki mükemmel eserler verebilecek olan Hocanın eser vermemesi, şarkvari bir felsefenin kasdi olan neticesidir. O, eserini satvlar arasında değil sadırlar, yani göğüs ve gönül içinde yaşatan ve devam ettirenlerdendir. Esersiz ve izsiz, hodgâmlık gütmeden kâinat içinde kaybolmak, fakat gönüllerin ezell vahdetl içinde yaşamakta devam etmek: Bu neviden bir cihan görüşünün sırrını ve şiirini hissedemiyenler, ancak kâğıd ve matbaa medeniyetinin uğultusu içinde yalnız basıralarile yaşayan zavallılardır. Uludağda spor hareketi Mektebliler arasında dün yapılan maçlar Mekteblerarası lik maçlanna dün Taksim ve Şeref sahalarında devam edilmiştir. Taksim stadında ilk maçı Vefa ile Şişli Terakki lisesi takımlan yapmıştır. İlk devreyi 1 0 galib bitiren Vefa, ikinci devrede bir gol daha yaparak maçı 2 0 kazanmıştır. İkinci maçı, kümenin kuvvetli takımlarından Kabataş ile Hayriye takımları yapmıştır. İlk devrede sıfır sıfıra biten maçm ikinci devresi çok heyecanlı olmuş, iki tarafın yaptığı sayılardan sonra maç 3 2 Hayriyenin galibiyetile bitmiştir. Günün son maçı Haydarpaşa ile Sanat mektebi takımları arasında yapılmıştır. Haydarpaşa çok üstün bir oyundan sonra 5 0 galib gelmiştir. Şeref sahasında yapılan maçlann ilk oyunu Darüşşafaka ile lstiklâl takımları arasında yapılmıştır. İlk devreyi 2 0 kazanan Darüşsafaka çok hâkim bir oyundan sonra maçı 5 1 kazanmıştır. İkinci oyun Taksim ile Ticaret takımlan arasında yapılmıştır. İlk devreyi I 0 bitiren Taksim takımı maçı 3 1 kazanmıştır. Son müsabaka Istanbul lisesî takımile Yüce Ülkü arasında yapılmıştır. tstanbul lisesi kuvvetli bir takım olduğu halde eksik bir kadro ile oynamış ve ilk devrede yediği bir golle maçı I 0 kaybetmistir. tzmit (Hususî muhabirimizden) Kandıra kazasının Akçaova nahiyesine bağlı Karamedin köyünde İsmail oğlu 15yaşmda Osman, iki ay evvel esrarengiz bir surette kaybolmuştur. Bütün araştır malara Tağmen Osmanı bulmak müm kün olamamıştır. Bir kaç gün evvel köy çocukları bir tarla kenarından geçerken, elbise ve kanlı çamaşır bulmuşlardır. Bu çaşamırların Osmana aid olduğu anlaşıl mış ve tahkikata başlanmıştır. Osman kardeşi 1 8 yaşında Mustafa ile beraber, ormana odun kesmeğe gitmiştir. İki kardeş arasında, bir hiç yüzünden kavga olmuş ve bu kavga gitgide alevlenerefc baltalar kalkmış ve Mustafa kardeşi Os Times siyasi muharririnin makalesi manı öldürmüştür. Londra 30 (a.a.) Times gazetesiKatil kardeş, işlediği cinayetten sonra nin diplomatik muharriri yazıyor: < Almanyanın merkezî ve cenubu şarkî kardeşinin elbise ve çamaşırlannı alarak Avrupasında yaptığı iktısadî tazyika na cesedi ormanda bırakmış, köye dön sıl mukabele edilebileceğini müzakere hu müştür. Köye geldiği zaman, annesi kardeşıni susunda Fransız ve lngiliz nazırlan bir sormuş: müddettir sabırsızlanıyorlardı. O, benden evvel gelmişti. Nereyo Alman diplomasisi şimdilik basiretle hareket ediyor. Fakat iktısadî bakımdan gitti? diye, merak etmeğe (I) başlamışAlmanya küçük devletleri kendisile tica tır. Katil bir müddet sonra cinayete sah. rette bulunmağa sevketmek için büyük ne olan mahalle giderek burada cesedin bir faaliyet sarfediyor. Fakat Alman tek vahşi hayvanlar tarafından parçalanarak lifleri o derecededir ki kabul ettikleıi yenildiğini görmüş ve etrafa dağılmış otakdirde bu küçük devletlerin istiklâlleri lan kafa tasile, kol, bacak, göğüs kemiklerini toplıyarak gömmüştür. haleldar olacaktır. Balkan devletlerinin arkasında devamlı Çocuklann kanlı elbiseleri bulmalari olarak sulh lehinde bulunan kuvvetli bir üzerine, cinayetini itiraf eden katil, tevkif Türkiye vardır. edilerek Adliyeye teslim edilmiştir. Türkiye, Balkanlarda şimdiye kadar Kandıra Müddeiumumî muavinile hübirbirlerini kıskanan komşular arasında kumet tabibi facia yerine giderek Osmabir anlaşma yaratmağa büyük bir dikkat nın kemiklerini gömüldüğü mahalden çı* ve ihtimamla çalışmaktadır. Müttefikler karmışlardır. de Türkiye ile beraberdir. O müttefikler Katil kardeşin yakalanmasında ve meyki, son aylar içinde Balkan milletlerine ve dana çıkarılmasında jandarma çavuşu Balkan hükumetlerine kendi siyasetlerini Hurşid özsavaşın büyük gayreti görül anlatmağa çalışmışlar ve icabında Balkan müştür. lann müdafaasını temin için müttefik orduların orta şarkta tahşid edilmiş olduklarma dair teminat vermişlerdir. Nihayet Balkanlarda bir de Italyan nüfuzu vardır, Alman nüfuzile beraber gitmekte ise de bu nüfuz aynı zamanda (Baş tarafı birinci tahlfede) Italyan menfaatlerini de gözetmektedir.» danberi her sahada hazırlıklannı tamamLondra 30 (a.a.) Times gazetesi lamışlardır. Vazifemizin müşkül olduğunu nin siyasî muharriri yazıyor: biliyoruz ve büyük fedakârlıklara katlan«Fransızlar ve lngilizler, beyanatların mak icab etmektedir. Fakat lngiliz ve da harb gayelerinden birinin değişmedi Fransız milletleri, nekadar büyük olursa ğini bir kere daha teyid eylemişlerdir. Bu olsun her türlü fedakârlığa katlanabile " gaye Polonyalılara ve Çeklere hürriyet cek vaziyettedirler. Halbuki Almanyalerini iade etmektir.> nın, harbin icab ettirdiği fedakârlıklara Bu gazete, bu beyanatm harbcuyane tahammül etmesi imkânsızdır. bir mahiyeti olmadığmı, fakat Ingiltere Bütün bitaraflar esash meselelerde biile Fransanın harbde olduğu gibi sulhun zimle beraber olsalardı harb olmazdı. akdinden sonra da müttehid kalacaklannı Harbi uzatan yegâne amil, Almanyanın bildiren muhtasar bir vesika olduğunu bitaraflardan gördüğü yardımdır. Bu vayazmaktadır. ziyet karşısında harbin uzun müddet deTimes, Ingilterenin, Sovyetler Birliğine vam etmesi, bitaraflann hattı hareketine karşı daha dostane bir tarzı hareket itti bağlıdır. Kafile halinde seyrüsefer eden haz etmesi için Fransayı tazyik ettiğini bitaraf gemilerden ancak bir tanesi battekzib eylemekte ve bu meselede her iki mıştır. Halbuki, Almanya, yalnızbaşına memleketin tam bir itilâfa vardıklarını seyrüsefer eden bitaraf gemilere saldırbildirmektedir. makta ve korsanlığm izalesindenberi misTimes, netice olarak Ingilterenin Rus li görülmemiş barbarhklarda bulunmakyaya giden eşyayı kendine çekmek mak tadır. sadile Sovyetlerle ticarî müzakerelere Bununla beraber, meselâ lngiliz tay devam etmeğe taraftar olduğunu yaz yarelerine ateş açmak mecburiyetinde kamaktadır. lan Holandanın vaziyetini takdir etmiyor «Sovyetlere harb ilân etmiyeceğiz» ttalya, Almanya, Rusya ayr't ayrt garanti vereceklermis Kopenhag 30 (a.a.) Politiken gaze tesinin Roma muhabiri yazıyor: «Bugünkü şartlar içinde Italyanm Sov yetlerle bağlanmakta hiçbir menfaat yoktur. Italyanm Balkanlardaki menafii mev zuubahstir. Rus Alman Italyan garan tisi yerine ltalya daha ziyade Almanyanm, Rusyanın ve Italyanm ayn ayn ga ranti vermesini tercih etmektedir. Pek kat'î olmamakla beraber eğer bu proje tahakkuk ederse, Berlin ve Roma Bal kanlann garb kısmını ve Berlin ile Mos kova da şark kısmını garanti edeceklerdir. Koza kooperatifleri Bursa (Hususî) Koza mevsimi yaklaşmakta olduğundan Bursada ve civar köyleıde koza kooperatifleri teşkili faa liyeti büyük bir hararetle devam etmiştir. Ankaradan gelen Ticaret Vekâletinin teşkilâtlandırma mütehassısı Wilbrand'la Vekâletin Taportörü Sabri Pozam bu işleri muvaffakiyetle organize ederek koza kooperatiflerini ve kozacılar, tohumcular birliğini kurmuşlardır. Tohumcular birliiğ daha evvel yaptığı bir toplantıda bu sene satılacak böcek tohumlarının kutusuna toptan 120 kuruş, perakende 135 kuruş olarak fiat tespit etmişti. Vekâlet mütehassısları prensip iribarile bu fiatı yüksek bulmuşlardır. Tekrar yapılan bir içtimada bir tohum kutusunun fiatını 85 kuruş olarak köylü lehine tadil etmişler dir. değiliz. Bu eski müttefikimizin bugünkü vaziyeti, bir kaplanla beraber aynı kafes içerisinde bulunan adamın acıklı vaziyetinden farksızdır. Fakat bitaraflar, Lehistanın duçar olduğu vaziyeti daima gözönünde bulun durmahdırlar, zira biz harbetmemiş ol saydık diğer bir çok milletler de Lehis lanın akıbetine mahkum olacaklardı. Harbe girerken, ltalya ile Japonyanin düşnıanlarımız arasında bulunmıyacaklar.nı bilmiyorduk. Halbuki bu iki devletle beraber, Rusya da harbe iştirak etmedi. Esasen Rusya için böyle bir lüzum da yoktu. Bizim işimiz sade Hitler'le, yalnız Nazi Almanya iledir. Felâketten yegâne mes'ul olan Hitler'in Nazi Almanyasıdır. Ziyaeddin Fahri kızım da sevecek misin bari gördüğün zaman ? Hele görelim bir... Onun için çiftlikte ne diyorlar ismail Ağa? Onu da babası gibi iyi bir insan olarak tanıyorlar mı bari?.. Ihtiyar başını sallayor. Ne diyem sana kızım; vallahi bilmem ki!.. Vebali boynuna! Geçen gün lâfı oldu da bizim müdür bey... Sizin müdür bey kim? Canım hani, demin konuştuğun adam yok mu, uzun boylu ayağında çizmeler vardı. Mecdi Bey. Ha evet. Onun ismi Mecdi mi? Mecdi yal Bilmiyor muydun? Yoo! Nereden bileyim?.. Ben onu daha bir saat evvel tanıdım. Otomobilim hendeğe düşmüştü. O gelip beni kurtardı. O kadar. Daha evvelden konuşmamıştım ki onunla!.. Ya?.. Ne söylüyordu?.. Vebali boynuna diyordun. Ha, diyordu ki, guya bizim rahmetli beyin kızı çok şımarık, hoppa, çapkın bir kızmış. Har vurup harman savuruyormuş!.. Dedim a vebali boynuna, bilmem do§ru mu?.. Ihtiyar köylü dizginleri çekerek atı biraz dehleyor. Ama doğrusunu istersen ben müdürün sözüne pek kail olamadım. Öyle adamın kızı har vurup harman savurmaz!.. Yanhs olacak. Bizim köyde biri AŞK VE MACERA ROMA Bıze, bir milyon Alman askerinin her Italyanm rıattı hareketîni değîştirmes. an Lüksemburg'a, Holandaya veya Beliçin Almanyanın da hiç değilse BalkanÇİkaya saldırmıyacağını kim temin edebilann şark kısmı hususundaki siyasetini iir? Bu küçük bitaraf memleketler bir andeğiştirmesi lâzımdır. da milyonlarca mermi ve bombalarla Esasen Rusyanın Rumanyaya garanti tahrib edilebilir. vermek istiyeceğinden güphe ed'lmekte Bu derece büyük tehlikeyi kökünden dir. ve sür'atle ortadan kaldırmak lâzımdır.» ~ ~ SS^ İLK ve SON YAZAN: ESAD MAHMUD KARAKURD Allaha ısmarladık dünyanın en ha ;in, en kaba adamı!.. Araba hareket ediyor... Şimdi Alemdağını Kısıklıya bağlayan şosenin üzerinde ağır ağır ilerleyoruz... Arkamızda bizi takib eden gölgemizle, ağacların san yapraklarını yolumuzun üzerine atan rüzgârdan bajka bir }ey yok... Gidiyoruz... Baba sen Istanbullu musun> Beyaz sakallı, içi pırıl pınl yanan boncuk gibi gözlü ihtiyar köylü, atın dizginlerini biraz gevşeterek başım yanında oturan genc kadın doğru çeviriyor. Hayır kızım, lstanbullu değilim, Geredeliyim. Ama çok iyi konuşuyorsun. Hiç belli değil dışarhklı olduğun. Kırk senedir Istanbuldayım da onun için... Demek sen uzun zamandanberi bu çiftlikte çalıjıyorsun öyle mi? E aşağı yukarı var yirmi sene!.. Yirmi sene mi? ö y l e ya, yirmi sene oldu. Daha bu çiftliğin ilk sahibi zamanında ben buraya gelmiştim. Şefik Paşanındı o zaman çiftlik. Neden sonra Avni Bey aldı burayı. Sen Avni Beyi tanıyor musun? Tanımaz olur muyum hiç evlâd!.. Allah gani gani rahmet eylesin, kim tanımazdı onu!.. Bilmezsin sen kızım, ne iyi adamdı. öyle kalbi yufka, öyle fıkara sever bir insandı ki... Ona bir gün hiç unutmam, havuzun kenannda: «Efendi sana seker kralı diyorlar. Sahiden sen şeker kralı mısın?» diye sormuştum da gülmekten katılarak, <A İsmail Ağa, beni görüyorsun, hiç krala benzeyen tarafım var mı?» demişti. Ihtiyar köylü küçücük gözlerini karsıda bir noktaya dikerek bakıyor. Başını sallayor. Allah yerini gül gülistan eylesin. Beni çok severdi. Hatta büyük oğlanı e söz vardır: Ceviz ağacı arpa vermez derler. ö y l e bir adamın kızı da fena olmaz. Dedim a yalan olacak söyledikleri... Neclâ, bu saf ihtiyar köylünün yüzüne bakarak derin derin içini çekiyor. Doğru baba diyor, yalan söyleyorlar. Iftira ediyorlar kıza! Sen gene inanma!.. Mademki babasını tanıyormuşsun, bu kadar iyi adammiş, onun kızı da elbet dediğin gibi olacak. Çekemiyorlardır ihtimal!.. Biraz parası varsa... Ben de öyle zannederim kızım; parası olanı dünyada zaten kim çeker ki... Neclâ susuyor. Başını kaldırarak gök yüzüne bakıyor. Küçük küçük pınltılarla yanan binlerce yıldızdan kopup gelen ışıklar gözlerini dolduruyor. Büyüyor gözleri... Kulaklannın üzerinde uçan siyah saçlannı ince parmaklarile düzelterek gene ihtiyar köylüye dönüyor. Baba diyor, bu sizin müdür ne vakit geldi çiftliğe?.. Daha iki ay olmadı kızım. % Demek yenidir? • Yenidir ya, Amerikada mıymış, neymiş, tok sözlü, sert tabiatli bir adam ama k l b i çok temizL Yediği ekmeğin kadrini biliyor, nankör değil!.. Geldiği gündenberi doğrusu çiftlik değişti. Sabahtan akşama kadar elinde kazma, başında kocaman bir şapka rençber gibi tarlada çalışıyor. Görsen şaşarsın: Ağacların üstüne çıkar, inekleri sağar, atları tımar eder!.. Durmak nedir bilmez bir adam velhasıl!.. Geceleri bile çalışıyor. Ne zaman pen1 ceresinin önünden geçsem, onu daima lâmbanın karşısında okur bulurum. Kimi kimsesi yok mu bu adamın İsmail Ağa, yalnız mı oturuyor?.. İşte bir annesi var ya; onunla oturuyor... Demek evli değil? Hayır bekâr. Ya yanında bir küçük kız gordüm, o kimdi? Hangi kız? Bilmem, köylüye benziyordu, güzel, genc bir kızl Ha, Ayşe olacak, bizim muhtann yardım ediyor. Akşamlan da müdür bey kızı. Müdür beyin annesine ev islerinde onu okutuyor. Okutuyor mu) Evet Ihtiyar o sırada kadının manalı manalı gülümsediğini görünce biraz da hiddetle: Yooo hatınna bir şey gelmesin kızım diyor, bak ona kalıbımı basanm. Bizim müdür tanıdığın adamlardan değildir. Ben dünyada bu kadar temiz, bu kadar namuslu insan az gördüm. Kendi evlâdım olsa emniyet eder ona bırakırım! Kılma halel gelmez!.. İhtiyar aü dehleyor. ' ~"" *~ Kaç tane genc kız çalışıyor çiftlikte, başını çevirip baktığını görmedim bir gün. Serttir, sinirlidir ama, doğrusu na muslu adamdır... (Devam ediuor) I

Bu sayıdan diğer sayfalar: