30 lkincikânun 1940 CUMHURfYET Londra mehtubu Ekmek meselesi Toprak mahsulleri ofisi müdürü izah ediyor Birkaç gündenberi yeniden mevzuu bahsolmağa başlayan ekmek meselesı hakkında değirmenci ve kırmacılar tara fından geçen hafta sonunda ileri sürülen iddialardan sonra esasen alâkadar ma kamlar tarafından bütün ehemmiyetîle ele alınmış olan bu mesele üzerinde dah büyük bir itina ile yürünmeğe başlanm«ştır. Dün Toprak Mahsulleri Ofisi piyasaya 850 ton tenzilâtlı buğday satmıştır. Balkanlar ve Italya (Başmakaleden devam) rinde olur. Nihayet insanlar rasgele isti kamete sevkolunur koyun sürüleri değillerdir. Onlann idaresine aklın, mantığın ve bunlara müstenid ahlâk ve akidelerin hakimiyeti tabiî ve hatta zaruridir. Bu bakımdan bugün Alman ve Rus halk tabakaları içindeki şaşkmlığa had ve payan olamayacağmı herkes pek kolay anlar Uzun müddet biribirlerine ölesiye ve öldüresiye hasım iki ideolojinin müdürler günün birinde elele ve kucak kucağa görülebilmişlerdir. Bu hale başkalarmın ne diyeceklerine pek fazla bir ehemmiyet verilmese bile iki taraf efkârı umumiyelerinin bu vaziyeti hazmetmekte çekecekleri sonsuz zorluk açıktır. Hayatı karanlıkta geçen bir şehir... Şekersiz çay içen aristokrasi kadınları «Feragate katlanacağız, hürriyet için harb ediyoruz!» diyor Yazan: Alfred Joachin Fischer Londra, 21 ikindkânun tekrar karanhğa daldım. Karanlık Savoy lki gün evvel Londrada butun ışıklar söndürüldüğünden ortalık zifirî karanlık içinde kalmıştı. İnsan gözü önüne getir diği zaman, elini bile görmüyordu. Yolda önümüzü görmek için elektrik ceb lâmbasını kullanmfcktan başka çare yoktu. Ayni zamanda ortalığı gayet kesif sıs bulutları kaplamış olduğundan nefes bile alınamayordu. Fakat bütün zulmet yerde idi. Gökyüzü mütemadiyen oynamakla olan projektörlerin keskin ziyalarile aydmlanıyordu. Londra hava müdafaası, tayyarelerin gezmesine, havanın son derecede gayrimüsaid bulunmasına rağmen gene uyanık bulunuyordu. Heıkes önünü yoklayarak omnibüs durak mahallerine gidiyordu. lstasyonda her günkü mutad zamanın üç misli bekledim. Omnibüsler fenerlerini maskelemij olduklarmdan yaya gezenlerle musade melerin önüne geçilemiyordu. Çarpılan yolcunun «teessüf ederim» nidasına şofbr dahi ayni suretle mukabelede bulunmakla hâdiseler geçiştiriliyordu. Ağır söyleyenlere şoförler daha ağır mukabelede bu lunuyorlardı. otelini bir perde g u i kaplamıştı. lçeri gir dim. Salon fraklı ve tuvaletli kadınlarld doluydu. Orkestra tatlı havalar çalıyor du. Fakat harb gene bu salonda dahi tesirini göstermişti. Bir çok yiyecekler gibi şeker dahi vesika ile verildiğinden mü kellef n.asalarda oturan erkek ve kadmların önüne garson vesika kuponu mukabilinde ufacık birer şeker parçası koy makta idi. Çok çay içen lngilizler bir fincandan sonrakileri şekersiz ve sade içi yorlardı. Kimse acı çay içtiğinden yüzunü ekşitmeyordu. İngilizlerin nefislerini nekadar kuvvetli disiplin altında bulundurduklarına hayret ettim. Yanımdaki masada oturan gene kadının dikkatle okuduğu kitaba baktım. Ucuz ve sade yemek pişirmeği öğreten bir aşçılık kitabı idi. Kavalyesi de köpeğini fazla et vermeksizin vesika harici alınan şeylerle tasarruf dahilinde nasıl besleyeceğinden bahsediyordu. Garb cephesinde kat'î muharebelere intizar ediliyor (Baş tarafı 1 inci sahifede) Ofis müdürünün izahatı «Hürriyet için harbediyoruz» Kadın, erkek hepsi de Ingilterenın en zengin ve asılzade sınıfına mensub oldukları halde en ağır mahrumiyetlere katlanmağı gözlerine aldırmışlardı. Biri diğerine dedi ki: « Bir çok kurban vereceğiz. Her şeye tahammül edeceğiz. Çünkü girdiğimiz harb muhik bir dava içindir. Dünyanın hürriyeti ve ayni zamanda demokratik İngiliz Imparatorluğunun mevcudiyeti için harbediyoruz.» Şüphesiz İngiliz milleti henüz büyük mahrumiyetlerle karşılanmış değildir. Şim dilik şeker, tereyağı, et, jambon ve do muz yağı gibi gıdaî maddeler vesika ile mahdud miktarda veriliyor. Diğer maddeler henüz mebzuldür. Bunu dün muhtelif dükkân ve mağazaları gezdiğim zaman gördüm. Kimse külliyetli ve toptan almayordu. Eşyanm evsafı da İngiliz lmparatorluğu ham madde menabiinin zenginliğine uygundu. Yiyecek satılan mağazaları gezdikten sonra altı pens vererek bir sinemaya girdim. Halkm siyasî düşüncelerinin baro metresini buradaki aktüalite çember ve hâdiseleri teşkil ediyordu. Finlandiyadaki muharebeleri gösteren filimde Finlerin kazandığı her muvaffakiyet, seyircileri sevincden cuşuhuruşa getiriyordu. Ingiltere tarafından Finlandiyaya gönderilen seyyar hastaneye aid vagonu İngiliz Kral hanodanından Prens Alice'in ziyaretini gösteren filim seyirciler taja fından memnuniyetle ve tasvibkârane karşılandı. Kral imzalamazsa ne olur? Ingılizce hocamın evini buldum. Kapı açıldı. Dışarısı nekadar zifirî karanlıks* içerisi de o nispette göz kamaştırıcı ay dınlıktı. Pencereler dışanya en ufak zi yayı çıkarmayacak surette perdelerle sıkıca kapatılmıştı. Hocam yalnız lisan dersi vermekle kalmayıp İngilizlerin içtimaî hayatlan, örf ve âdetleri, herkesin riayete mecbuı bulunduğu merasimi de bedava öğretı yordu. Fakat benim berrî Avrupah zih niyetim, bir lord ile vikont ve Earl arasındaki ince farkı bir tiirlü kavramayordu. Bugünkü musahabemizde Avam ka marasında cereyan eden mühim bir miinakaşa münasebetile parlamento an'aneleri üzerinde görüştük. Hocam bir kanun lâyihasının evvelâ Avam kamarasında ve daha sonra Lordlar kamarasında miiza kere edilip kararlaştırıldığını ve bundan sonra Krala imza etmesi için arz edildiğini söyledi. Kral imaz etmezse ne olur? dedim. Hocam manidar güldü. Gülüşünde Ingiliz Imparatorluğunu hiç bir şey sarsa maz manasını ifade ediyordu. Dedi ki: « Ne olacağını maatteessüf söyleyemem. Çiinkii iki yüz senedenberi hiç bir İngiliz Kralı imzadan istinkâf hakkını kullanmamıştır.» Seyrüsefer kazaları \ Hore Belisha'nın istifast Soğukkanlı lngilizler nadiren alkışlarlar. Bu itibarla Harbiye Nazırlığından çekilen Hore Belisha beyaz perdede göründüğü zaman canugönülden hararetle alkışlanmış olması derin bir mana ifade eder. Bir İngiliz dostumun evine misafir oldum. Tam Viyana usulü etbastısı (seh nitzel) yiyorduk. Gene eski Harbiye Nazırından bahis açıldı. Müteassıb bir muhafazakâr olan hane sahibi Hore Belishanın Avam kamarasındaki nutkunun ziyadesile ölçülü ve feragatkârane olduğunu takdir etti. Lâkin sözüne devamla dedi ki: « Şu kadar var ki ben bu davada Harbiye Nazırının değil, muarızı generallerin taraftarıyım. Eski Harbiye Nazırı her şeci ve kabiliyetli askerden zabit yapmak istemiştir. Halbuki İngiliz zabiti yapılmaz, doğar.» Zabit olmak için askerî evsaf değil, neseb ve asalet aranılmasında gösterılen bu taassub İngiliz terbiyesinin hilâfına olarak sofradaki gencler tarafından ale nen protesto edildi. Pek muhafazakâr olmayan genclerdcn biri yaşlılara daima hürmet edilmesi ananesini unutarak dedi ki: « Başında ihtiyarlar bulunan bir ordu ile harb kazanılmaz. Ancak tam bir halk ordusu muzaffer olabilir. Eski Harbiyte Nazırı tarafından tatbik edilen asksrî ıslahat neseb imtiyazı yerine şahsî kabiliyet hakkını ikame etmiştir. Kendisine vazife verilen bir adama mes'uliyet zevki de verilmelidir. Lâkin muhakkak olan bir şey varsa Hore Belisha gene bir gün Harbiye Nezaretinin başına gelecektir.» Gene misafirlerden birinin sevgilisi güzel kadın da şu sözleri ilâve etti: « Bütün halk eski Harbiye Nazırını seviyor. Hatta Harbiye Nezaretinin makam otomobilinin şoförü yeni Harbiye Nazırına hizmet etmemek için şefile beraber istifa etmiştir!» Ders ve musahabe bittikten sonra so kağa çıktığım zaman tekrar kâbus gibı çöken sisle karşılaştım. Sokak başlarındaki güzel maskelenmiş yeşil, sarı ve kırmızı işaretler insanı şaşırtıyordu. Otobüsler, hususî ve taksi otomobilleri gürültüsüzce geçiyorlardı. Her tiirlü ihtiyatî tedbirlerin alınmış olmasına rağmen göz gözü görmez karanlık içinde yapılan münakalâtta gene kazalann sık sık vukuuna mümanaat edilemeyordu. Kazaların ne kadar çoğaldığına bir misal göstereyim: 1939 senesi kânunu evvel zarfında omnibüs ve otomobil kazalarında 1155 kişi vefat etmiştir. Harbden evvelki son senenin son ayında ise bu gibi kazalar 683 ü geçmemişti. Kralm validesi Kraliçe Mari Middlesex hastanesini ziyarette sokaklarda lâmba ların ve nakil vasıtaları fenerlerinin ya kılmamasından vuku bulan kazalarda ağır yaralanmış adamların çokluğunu görmüş ve «hakikaten müthiş bir şey!» sözünü söylemekten nefsini menedeme miştir. Sokakların karanlık olmasının eğlen celi tarafı da vardır. Soğuğun keskin şiddetine rağmen kol kola gezen sevgililerin, karanlıkta kimse tarafmdan görülmekbizin rahatça sevişebildikleri her taraftan kulağa gelen lâtif seslerden anlaşıhyordu. Âşıklaı birbirlerinin yüzlerini ancak ay ışığmda görebiliyorlar. Tahtelarz demir yolun methaline konulan ve «beraber yürüyelim» ibaresini taşıyan büyük pro paganda levhası karanlık sokaktan yar< aydınlık istasyon merdivenine yol gösteriyordu. Nurlara gark olmuş vagona gır diğim zaman yolcu olarak bir çok Ingıliz askeri ve üniformah kadınlarla karşılaş tım. Değirmenci ve fırmcılarla kırmacıların iddialarından sonra dün bir muharrıri miz Toprak Mahsulleri Ofisi îstanbul şubesi müdürü Nuri Oraka müracaat ede Balkanlara teveccüh edebilecek istilâ rek mütaleasını sormuş ve şu izahatı altaarruzlarının hatta ihtimallerine karşı mıştır: « Değirmenciler ve kırmacılarla a İtalyada uyanan aksülâmeli yalnız ideoramızda bir çekişme olmadığı kanaatin loji icablarına hasretmek bizce doğru ve deyiz. İki gün evvel malumatıma müra kâfi değildir. Burada yirmi yıldanberi caat ettiğiniz zaman buğday vaziyetini mufassalan izah etnniştim. O zaman da letarjik uykuya dalan bir tarihin adeta söylediğim gibi Istanbulda 22 günde yanı hortlama kabilinden bir uyanışile de karşı ayın ılk üç haftasında (1 1,000) ton buğ karşıya bulunuyoruz. Malumdur ki Çarday ve un satılmıştır. Geri kalan dördün lığın panslavizm siyaseti Adriyatiğe dayacü haftasında Ofis dahil olduğu halde as nır, ve o devirde Petersburg bu siyaseti garî üç bin ton satılırsa aylık yekun on dört bin tona baliğ olur. Bu da günde ona karşı yürüyen kuvveü de birlikte ifa470 ton eder. Biz bugün 850 ton buğday de ederek şöyle anlatırdı: sattık. Doğru veya yanlış Istanbulun gün Adriyatiğe Viyana üzerinden geçilük ihtiyacının dört yüz tona çıktığım ka erek inilir. bul etsek dahi şu hale nazaran ihtiyacm Bugün Avusturya ortada olmamakla fevkinde mal satılmış demektir. Binaen<r beraber yeniden harekete geçen siyasetin aleyh, yazıldığı gibi b u ğ d a v ' eva unsuz kalmak gibi bir mesele yoıtıur. ezahürleri bütün canlılığile tekrar gözleOfisin sattığı günlük üç yüz tonu dört re çarpmaktan geri duramazdı. Hususile yüz tona çıkarması bahsine gelince; bu Italyan gözlerine. mesele sayın Ticaret Vekilinin buıada Bugünkü Italya için yalnız Adriyatibulunduklan zamanlarda da mevzuu bahsolmuş, Belediye böyle bir arzu izhar et ;in değil, bütün Akdenizin selâmeti, eskimiştir. ine nispetle daha büyük bir ölçüde matYevmî ihtiyacın üç yüz ton olduğunu lubdur. Büyük kuvvetler tarafından Balevvelce bize bildiren gene Îstanbul Bele kanların aşılması demek, Akdenizin dahi diyesi idi. İhtiyacın artmış bulunduğuna tehlikeye girmesi ve herhalde kendisinde dair bu güne kadar hiçbir resmî müracaat karşısında kalmış değiliz. Binaenaleyh İtalyayı ikinci ve üçüncü plânlara attıraelimizde mevcud ve değiştirilmesine he cak yeni vaziyetlerin doğması demektir. nüz hiç bir makamca lüzum gösterilme Böylelikle İtalya için Tunaboyu ile Balmiş olan mevzuata göre hareket ediyo kanlann istilâdan masun kalmasındaki ruz. Bu mevzuatta şehrin günlük ekmekehemmiyet bütün azametile meydandalik unun ihtiyacmı karşılayacak miktar odır. Bundan dolayıdır ki Balkanları tehlan yalnız üç yüz ton buğday satılmas.nı did edebilecek istilâ tehlikesine karşı Balâmirdir. Hakikatte Istanbulun ekmek ihtiyacın kanlılarla İtalya arasında kat'î bir menkarşılayacak miktar dört yüz tona çık faat ortaklığı vardır. Balkan Antantı kontıysa ve şehrin bünyesind,e böyle bir de seyinin bu defa Belgradda yapılacak içtiğişiklik vuku bulmuşsa Belediye bu cihemaından bahseden Yugoslav tebliği İtalti esbabı mucibesile birlikte tebarüz et tirmek suretile ucuz fiatlarla yüz lon da yanm vaziyet üzerindeki bu alâkasını ölha buğday satılmasına lüzum gösterır. çülü cümlelerle ortaya koymuştur. Bizce Alâkadar makamların tahkiki neticesın bu hal Belgrad içtimaına elbette fazla de vaziyetin böyle olduğu tebeyyün eder kıymet verdirecek bir yeniliktir. Ve binnese icab eden kanunî müsaadesinin istih fis Yugoslavyanm Tunaboyu ile Balkansaline tevessül edilir. Bu suretle müstahst•lara müteveccih İtalyan çalışmalarile mu!i himaye için yapılan fedakârlıkta olduğu gibi müstehliki himaye bahsinde de vazi faaliyetlerini de biz, bütün kıymetleesasep bu gün yapılmakta ojaa fedai.âr« rile biliyoruz. ık lüzum ve ihtiyac karşısında biraz daBelgrad tebliği dünyanın bu sinirli ha genişletilebilir. Yeter ki bu fedakârlık devrinde Belgrad içtimamı Balkan Anmünhasıran mahalline masruf olabilsin ve bu fedakârlıktan herhangi bir mutavassı tantmın eskilerinden asla farksız normal tın değil bizzat ve tamamen müstehlıkin bir konsey toplantısı olarak ilân etmesini istifade edeceğine tam bir kanaat hasıl pek tabiî buluruz. Hakikati halde Tunaolsun. boyu ile Balkanlar havzasınm Antanta Yalnız tstanbulda bir buğday, un ve dahil ve gayridahil bütün alâkalı devletleekmek meselesi olmadığına kaniim. Za ri kendilerinin ve çevrelerinin selâmetini man zaman bilmem hangi sebeblerle tazelenen bu mesele mühim bir mevzu ha temin endişesinden başka bir maksad taline sokulmaktadır. Buğdayı Istanbulda kib etmiyorlar. satan da alan da boldur. Yokluk mevzuuAncak bu bir gayedir ki bugün içinde bahis değildir. Kimsenin bir şikâyeti olbulunduğumuz haller ve şartlar arasında maması lâzım gelir. Değirmenlerde fazla mkitarda un ve buğday vardır. Hatta de kendi başına dünyanın en büyük ehemğirmenci ve kırmacılar bizden aldıkları miyetini haizdir. Tunaboylu ve Balkanlı buğdayların tesellümüne bile yetişemi devletlerin herhangi bir devlete taarnız yorlar. fikirleri yoktur. Fakat bu devletler kendiEvvelce de söylediğim gibi iiçüncü bir lerine teveccüh edebilecek taarruzlara vazifenin ifasile mükellef ve bu vazifeyi münferiden ve müçtemian, en doğru kelide bilâ inkıta ve muntazaman ifada berdevamdır. Bu itibarla gene bu mevzua mesile müttefikan karşı koyacaklardır. avdet etmek lüzumunu hissederseniz asıl Biz Balkan Antantı konseyinin bu defa alâkadar bulunmaları hasebile Belediye Belgraddaki içtimaı programını işte böyle değirmenci ve kırmacıîarla ekmekçilere hulâsa edebiliyoruz, ve bu tefsirde Belmüracaat ederseniz daha faydalı malu grad tebliği haricine çıkmamış olduğumumat almış olursunuz » esnasmda gönüllü kaydetmek ve askere almak suretile ordu efradınm tedarikine aid muzaaf usul kendilerine izah edilmiş tir. Haziran, teşrinievvel ve kânunue\ vel aylarında askere alınmış olan sınıflarla şimdiden altı yüz yirmi bin kişilik bir kuvvet vücude getirilmiştir. Şimdi silâh altma almacak olan sınıfla iki yüz bhı kişilik bir kuvvet daha elde edilmiş olacaktır. Mart ayı nihayetinde silâh altında bir milyon iki yüz bin kişi bulunacak ve 1940 senesi nihayetinde ordu mevcudu, iki milyon beş yüz bin kişiye baliğ olacaktır. 45 milyon liralık kredi sayesinde ye niden 20 fabrika vücude getirilecektir. Harbin başlangıcındanberi 300 fabrika ihdas veya tahvil edilmiş ve top imalâtı 50 ilâ 400 nispetinde artmıştır. Gazete muhabirleri, bahriye tezgâhlannı ziyaret ettikleri esnada miknatıslı Alman mayininin bundan böyle hiç bir tesiri olamıyacağını öğrenmişlerdir. Muhabirler, bugün Burgin ile Sir John Rc'th ve Fransız askerî heyeti reisi General L elong tarafından kabul edileceklerdir. Mııhabirler, müteakıben Vickers bombardıman tayyareleri imalâthanelerini ziyaret edeceklerdir. Muhabirlerin intıbaı, Ingilterenin büyük ve çetin bir muharebeve hazırlanmakta olduğu merkezindedir lngiltere, muharebenin yeni harekât sahaiarına intikal etmesinden tevellüd edebilecek bütün sürprizleri evvelden göz önünde tutmaktadır. lngiltere, harb malzemesi imalâtını misli görülmemiş bi şekilde artırmakta, ordu efradının talimlerini itina ile yapmakta, kadroların antıenmanlarını faaliyetle temin eylemektedir. hilâfına olarak İngiliz futbol ve ruğbl kulüblerine Fransız kulüblerile çarpışmak üzere Fransaya gitmelerine müsaade edilmiyecektir. Sporları kontrol askerî komisyonunun mümessili, askerî makama» tın mütaleasına göre bu gibi seyahatlere halihazırda imkân yoktur. Bu memnuiyet, askerî ekiplere ve İngiliz ordusu futbol takımına tatbik edilmiyecektir. Bu takım, 1 1 şubatta Pariste Fransız ordusu takımile bir mac vaoacaktır. Bir Norveç vapu.ru battt Londra 29 (a.a.) 1500 ton hacmindeki ve Norveç bandırasırı hâmil Sylvia vapuru, Şimal denizinde batmıştır. Bu vapur, 9 kânunusanide Gottenborg'a müteveccihen Hull'dcn hareket etmişti. Fakat henüz gideceği yere varamamış olduğundan bu gerrjye zayi olmuş nazarile bakılmaktadır. Ticaret gemileri Amiralliğin emrine veriliyor Londra 29 (a.a.) Bahriye Nazıri, çarşamba günü Avam Kamarasına bir proje tevdi edecektir. Bu proje mucibince ticaret gemileri amirallık dairesinia kontrolu altma girecektir. lngiltere üzerinde uçan Alman tayyaresi Londra 29 (a.a.) Hava Nezareti tebliğ ediyor: Bu sabah şimali şarkî sahilinde bir düşman tayyaresi görülmüslür. Bir çok mıntakalarda tehlike işareti verilmiştir. Avcı tayyareleri hemen havalanmış ve tayyare defi toplan, Tyne mmtdkasında ateş açmışlardır. Hiç bir ecnebi tayyaresi sahili gecmemiştir. Fransadaki tngilizler gönüllü yazılıyor Paris 29 (a.a.) Fransada ikamet Fransız sabah tebliği eden ve İngiliz ordusuna gönüllü yazıl Paris 29 (a.a.) 29 kânunusani samak isteyen lngilizleri kaydetmek üzere bah tebliği: Pariste bir ahzıa<îker şubesi acılmıştır. Kayde değer hiç bir şey olmamıştır İkinci Kanada fırkası Ottavva 29 (a.a.) Halihazırda ys Paris 29 (a.a.) 29 kânunusani aktiştirilmekte olan ikinci Kanada ıırkası şam tebliği: Avrupaya hareket eder etmez otomatik Bazı hava ve topçu faaliyeti olmustur. bir şekilde üçüncü bir fırkanın teşkiline İngiliz askerlerine izin verilmiyor aslanacaktır. Londra 29 şiddetli soFransız ingiliz orduları arasında ğuklar sebebile(a.a.) Çokİngiliz kıtaaFransadaki futbol maçı tından mezuniyetler muvakkaten kaldınlLondra 29 (a.a.) Umumî întizar mıştır. Fransız akşam tebliği Merhum İzzet Muhiddinin ccnazesi defnedildi Izzet Muhiddinin cenazesi arkadaşlarmın koüart arasında ebedî medfenine nafclcdiliyor Belediyenin temennisi Belediye son zamanlarda gelen gidenlerin artması dolayısile şehıe her gün 450 ton buğday verilmesini alâkadarlardan rica etmiştir. Bu husustaki kararname Vekiller Heyetine arzedilmiştir. Diğer taraftan lktısad müdiirlüğü İstanbulun ekmek ihtiyacı için verilen buğdaydan yapılan unun yalnız fırınlara verilmesini ve bunun başka unlarla karıştınlmıyarak doğrudan doğruya fırınlara sarfını temin edecek bazı kontrol şekilleri etrafmda tetkikatta bulunmaktadır. za inanıyoruz. • Istanbula YUNUS NADÎ Italya tedbir alıyor (Baş tarafz 1 inci sahifede) Yeni bir antikomintern pakt Tokyo 29 (a.a.) Budapeşte'den Asahi gazetesine bildiriliyor: Japon sefirlerinin içtimaından evvel yapılan mühim bir mülâkat esn?sında Kont Ciano Japonyanın Roma sefiri Amau'ya yeni bir komintern aleyhtarl blok teşkilini teklif etmiştir. Aîmanya bu bloka alınmıyacaktır. ölümünü derin teessürler içinde haber verdiğimiz çok kıymetli gazeteci arkadaşımız İzzet Muhiddinin cenazesi dün kendisini sevenlerden mürekkeb muazzam bir kafile tarafından gözyaşlan arasında kaldırılmıştır. Beden Terbiyesi umum müdürlüğü îstanbul mıntakası erkânı, futbol ajanlığı ve hakem komitesi azası, muhtelif spor ;ulüblerine mensub gencler, gazeteciler, merhumun akraba ve ahpablan saat on birde Cağaloğlundaki Esnaf Cemiyetleri hastanesinde toplanmışlardır. Merhum arkadaşımızın tabutu buradan eller üzerinde kaldırılmış, Babıali caddesinden ramvay caddesine çıkarılmış ve bu cadde takib edilerek Beyazıd camiine getirilmiştir. Merhumun cenaze namazı burada kılınmıştır. Mezan başında dinî merasim yapıldıktan sonra «Top» mecmuası sahibi Refik Osman Top bir hitabe irad ederek, İzzet Muhiddinin mezayasından, spor ve gazetecilik hayatında çalıştığı müddetçe herkese bihakkın kendisini sevdirdiğinden, pek gene yaşta ve beklenilmiyen bir zamanda ölümünün bütün muhitini teessürlere garkettiğinden bahsetmiştir. Bundan sonra gazeteci arkadaşımız Nizameddin Nazif de teessürler içinde söylediği sözler arasında İzzet Muhiddinin sayılamıyacak derecede çok meziyetlere sahib bir gene olduğunu tebarüz ettirmiş: «O öleceğine ben ölseydim de o benim mezarımın başında söyleseydi.» cümlesile ve göz yaşları arasında sözlerine nihayet vermiştir. Cenazenin önünde taşınan ve bütün spor teşekküllerile gazetelerden ve muhNamazdan sonra cenaze, otomobile a telif müessese ve zevattan gönderilmiş lınmış ve Eyübe gidilmiş, zavallı İzzet olan elliye yakın çelenk de mezarmm üsMuhiddin burada ebedî istirahatgâhma tüne bırakıldıktan sonra başlar iğik bir halde geri dönülmüştür. erkolunmuştur. I j Odun ve kömürle işliyen motörler 3,5 ay hapse mahkum oldu Kadınların merakı İnsan geceleyin Londrada ancak tahtelarz demiryollarda dumanını doya do ya seyir ederek sigarasını içmeğe ve gazetesini rahatça okumağa muvaffak o luyor. İnce uzun İngiliz kızlarını da ancak burada iyice görmek kabildir. Ayak ayak üstüne atmış iki sarışın kı? (burada kadınların bu vaziyeti ayıb sayılmayor) Avusturyalı Kontes Edel traut'un şimdi Almanya tabiyetinde sa yılması münasebetile Ingiltereden ya ıh rac edilmek, yahud üsera kampına gönderilmek üzere olduğundan bahsediyorlardı. Rişard Tavber'in sahne arkadaşı o'up Ingilterede büyük bir şöhret almış olan artist kontesin felâketten kurtulmak için bir Ingilizle evlenerek Ingiltere tabiyeline otomatik olarak girmesinden başka çare kalmadığını da düşündüler. Lâkin birisinin: «Ya zavallı kadın, çok zevceye sahib olmak peşinde koşan bir maceraperestin tuzağma düşerseb diyerek gözleri ya şardı İngiliz telâkkisinde bir değişiklik Ev sahibi güzel san'atlarla alâkadar bir zattır. Lord Loyd tarafından küşadı yapılan resim sergisine yaptığı ziyaretten bahsetti. Herkesin Hitler'in karikatürlerini kapışırcasma aldıklarını söyledi. Kendisi de bir tane almış. Muayene et tim. Altmda Szyk diye bir imza gördüm. Ressamın kim olduğunu sordum. Dedi ki: « 46 yaşında Lehli bir Yahudidir. Mükemmel bulmadınız mı?» Bir İngiliz aristokratının bir Lehli Yahudiyi takdim etmesi ve üzerine de güzide bir san'at eseri diye tablosunu alnıası şimdiye kadar görülmüş bir şey değildir. Eski marka nefis viski ve şampanya hadden fazla bol olduğundan toplantı çok neş'eli geçti. Dönüşte bindiğim omnibüs İngiliz Imparatorluğunun her tara Şekersiz çay içen kadınlar fından gelen askerler ve bahusus KaııaIneceğim istasyona geldikten sonra dalı neferlerle doluydu. İngiliz askerinc Meyva ve sebze halinde Nureddinin dükkânı önünden bir sandık limon aşırLondra 29 (a.a.) Sunday Dispatch dığı iddiasile Sultanahmed Birinci Sulh gazetesinin diplomatik muhabiri yazıyor: Ceza mahkemesinde muhakeme edilen «Istihbaratımıza nazaran Hitler'in müHaydar üç buçuk ay hapsine karar veri şavirlerinden bazıları, Rus Alman iş birlerek tevkif olunmuştur. liği beklenen neticeleri vermediği takdirde Roma Berlin Tokyo mihverinin ihnazaran çok yüksek maaş alan Kanada yası için yeni bir gayret sarfetmeğe Fühlılar yarın Fransaya gideceklerinden ge rer'i teşvik eylemektedirler. ceyi İngiliz kızlarile son defa eğlenerck geçirmişlerdir. Dün gelen eşya Avustralyalı bir tayyareci karşısında oİngiliz bandıralı Aljereian vapurile turan Yeni Zelandalı bir bahriyeliye tn pamuklu mensucat, kalay, pamuk ve yün giliz tütün şirketlerinin cömerdliğini met eşya, radyo ve aksamı, cam eşya, makihediyordu. Bunlar cephedeki askerlere ne ve aksamı, elektrik malzemesi, demir hediye olarak üç milyon sigara gönder eşya, jüt eşya, yünlü mensucat, mantarh mişler. Benden ineceği istasyonu soran muşamba, dişçi eşyası, matbaa mürekkeHindli bir asker dahi Hindistanda gönül bi, kalem kurşunu potası, dökme kurşun, lü yazılanlarm çokluğundan bahsetti. eczane levazımı, kimyevî ecza, Rumanya Muazzam İngiliz Imparatorluğunun ec bandıralı Transilvania vapurile de tarçın zası birbirine ipek bağlarla bağlıdır. Lâ ve kara biber gelmiştir. kin yeni harb bu bağların çelik kuşaklardan daha dayanıklı bulunduğunu ispat Ingilterede fena havalar etmiştir. Bu hakikatin en iyi anlaşıldığı Londra 29 (a.a.) Ingilterenin her yer, İngiliz cihan imparatorluğunun mer tarafında fena havalar hüküm sürmektekezi ve dolayısile cihanın kalbgâhı bulu dir. Münakalât, bundan fevkalâde mütenan Londrpdır. essir olmaktadır. Trenler, büyük teahhur. Alfred Joachim Fischer larla hareket e t a Hitler'in müşavirleri yeni tavsiyelerde bulunuyor Yeni tip bir otomobil motörüne kömür konulurken Roma, 29 ( a . a ) Neft yağı yerine odun kömürü gazile işleyen otomotris tecrübelerinin vermiş olduğu memnuniyete şayan neticeler dolayısile İtalyan şimendiferleri normal serviste bunlan kullanmağa karar vermişlerdir. Bu otomotrisler Littorine adını taşımakta olup aero dinamik tek bir arabadan ibarettir ve 56 yolcu nakledebilir. Bu arabaların saatte vasatî sür'atleri 1 05 kilometre olup kilometre başına vasatî bir buçuk kilo kömür istihlâk etmekte ve hâmil olduğu mahrukatla 400 kilometrelik mesafe kateylemektedir.