CUMHURIYET 16 lkîncîkânun 1940 Eski komşu BU AKŞAM SENENİN EN BÜYÜK FİLMİ 2 BÜYÜK MÜSAMERE OLARAK T Ü K Ç E Sözlü F R A N S I Z G A Sözli Ustünde ağır soğan kokulu piyaz ve lemiş bulunuyor. Sen de hak verirsin ki, balık tabaklan bulunan tezgâha kuru ve bu hayat böyle devam edemez. Muhakzayıf bir el uzanmıştı. Gümüş lira, boş kak bu şüphelere ve karanlık günlere bir tabağın üstünde madenî bir ses çıkardık nihayet vermek lâzımdır. Dairede, evde, tan sonra meyhaneci Markonun elinde sokakta kafamın çözmeğe çalıştığı müthiş muammayı şimdiye kadar kimsecikiki defa takla attı. lere anlatmadım. Tabiî sen benim en ya Kaç kuruş keseceğiz? kın dost ve kardeşimsin. Bana bir akıl Sen bilirsin, ne kesersen kes! Ingıliz Intellicens servisî Fransız ikinci bürosu ile Beynelmilel casus teşkilâtı karşı karşıya Çabuk söyle, seninle geçirilecek ver... Hiç ummadığım bir günde bu tahammül edilmez ıstırab beni öldürecek. vaktim yok! tnsan oğlu ne ümid edilmez ve çare bu Dört tek içtim. KADIN PARMAĞI BİR İSPANYOL DANSÖZÜ GİZLİ PAROLALAR Dünden de iki duble vardı, tamam. lunmaz derdlerle karşılaşıyor. Fakat buBATAN GEMİLER BOĞULAN BİNLERCE İNSAN nun tek çaresi vardır. Onu yapmağa korllerideki masada oturan çerçevesiz gözkuyorum. Çünkü bu yaşta hayatımı bozlüklü, koca göbekli, kendine bir profesöı siisü vererek saçlarını omuzlarına kadar mak ve cemiyette kirli bir adam olarak uzatmış olan eski müşterilerden soğuk, dolaşmak istemiyorum. lstesem de ne çıuzun yüzlii adam yanmdaki genc kadına kar? Mademki bütün şüphe ve endişelerimi tahakkuk ettiremiyorum. Bundan anlatmağa başladı: sonraki hayatım için de değişikliği icab Şu adamı görüyor musun? Her gün böyle. Adı, Sahib Paşa zade Mahir Bey ettirecek tehlikeli bir oyuna atılamam. dir. Eskiden gayet mazbut tabiatli, ciddî Her halde bu düşüncelerim, manasız ve ve atılgan bir adamdı. Oldukça da parası boş bir sürü vehimlerden ibaret değildir, pulu vardı. Şimdi bu hayattan kurtulma dostum. Eğer bana yardım edecek olursına imkân yok. Bütün dostlan kendin san... Ne gibi yardım isteyorsun Mahirciden yüz çevirdiler. Fakat hayretimi mucib olan bir nokta var: Bu adam şimdiki ğim? halde iş güç sahibi olmadığı halde hemen Bana başka bir kadın bulmalısın ve BAŞ ROLLERDE: her gün burada iiç beş kadeh dahi olsun hayatımı intizama sokmalısın. Artık ben birşeyler içip erkenden yola düşüyor. Es o kadınla yaşayamam. kiden ayni mahallede komşu idik. Bir Pekâlâ, kimlerden ve nelerden şüpyaz günü, o bankadan çıktıktan, ben de he diyorsun? DİKKAT: Nurnarah koltuklar bugünden aldırılmalıdır. Tel: İPEK: 44289 SARAY: 41656 dükkânın kapısını kapadıktan sonra Flor Hiç kimseden şüphe ettiğim yok. yaya gitmiştik. Tabiî yaz günü bul MaFakat kanmdan artık aynlmak, daha yosunu kapan denize koşmuş. Yüzlerce güzel ve beni daha çok seven birisile evkadın, erkek kumların üstüne serilmiş, lenmek isteyorum. ŞEHZADEBAŞI herkes kendine göre bir eğlence yaratÇARŞIKAPI Pekâlâ, bu hemen, çabuk olacak bir Kaptan Blod... Keşif Alayı... Vatan Kurtaran Arslan filmlemağa çalışıyor. Bir aralık kazinolardan rinin kahramanı 1001 macera... 1001 aşk... 1001 güzellik... birine daldık. Hemen hemen akşam da iş değildir ki. Sabret bakalım, elbet bir olmak üzereydi. Dostuma gayet kibar bir münasibini buluruz. Sonra, şimdiki ka1001 hissiyat, zafer ve harikalar filmi... ricada bulunarak birer şişe bira içelim, rından ayrılmak kolay değildir. Hepsinin Tel: 21359 Tel: 23542 dedim. Neyse, denize karşı biralarımızı çaresine yavaş yavaş bakarız. Hele sen vehim ve endişelerini bir tarafa bırak. Şu içtikten sonra dolaşmağa başladık. Fakat Mahirin içinde bir kurt vardı. Hiç bir yer ölümlü dünyada görmüyor musun herkes de durmak istemiyordu. Kendisine uzun gülüp eğleniyor. lnsan genc yaşında böyBüyük bayram programı olarak Programa ilâve olarak (İstanbulda ilk defa) MALEK DENİZCİ baştanb asa kahkaha uzun hayattan, yaşamaktan ve oldukça le sinir buhranlarına yer verir mi Allah neş'eli şeylerden bahsettim. O, hiç umaşkına? Biz de gencken böyle şeyler dümadığım bir anda kederli bir yüzle tek şünürdük. En ufak birşey için kanmızdan Bütün hafta büyük muvaffakiyetle rar kazinoya dönmemizi rica etti. Ben şüphe etmeğe kalkar ve tath günlerimizi zehir ederdik. lnsan oğlu yaşlandıkça gösterilen hafif hafif bir şarkı söyleyerek, o da mıhayatın ve yaşamanın kıymetini takdır rıldanarak kazinoya döndük. ediyor Mahirciğim... Bak ben şu halimle Gelsin efendim rakılar!.. Ustüste içti dünyaya metelik vermem. Sabreden derğimizin haddi hesabı yoktu. lnsan yaz viş muradına ermiş derler. Okyanus adalannın müslüman kabilelerinin genc ve güzel kahramanı günü denizin karşısmda nekadar içtiğinin Sen benim derdimden anlarsın. Bade asla farkına varamıyor. Fakat karşımna bu akşam yeni bir kadın bulmalısın... daki adamın hali beni gitgide meraka *** düşürüyordu. Bir aralık hayretle sordum: temsili muazzamı yalnız üç gün Meyhanede, çerçevesiz gözlüklü, koca Maceralan, Aşkları, Zaferleri Mahirciğim, sen eskiden rakı içer göbekli, kendine bir profesör süsü veremiydin? Bu ne içiş böyle?.. rek saçlannı omuzlarına kadar uzatmış devam edecektir. Görmiyenler ve İki aydanberi içmeğe başladım. olan, soğuk uzun yüzlü adamın, yanınSizi hevecandan hevecana süriiklivecektir. tekrar görmek istivenler için Buna sebeb ne? daki genc kadına anlattığı hikâye bitmek SON FIRSAT. Orasını hiç sorma dostum. üzereydi. Ufacık meyhanede ancak üç, Neye sormıyacakmışım? Derdini beş kişi kalmıştı. Genc kadının arkasında Eşi görül'Tiiyen... Misli yaratılsaklayan deva bulamaz derler. Benden oturan uzun boylu, soluk yüzlü otuz beş, ^ ™ Y A R I N Matinelerde "•> mıyan... Zevkine doyulmayan... mi saklayorsun? Senin muhakkak gizli kırk yaşlarında kibar bir bey ayağa kalÜfulile ailemizi payansız matemlere En zengin musiki bayramı... bir derdin var. karak, kendine bir profesör süsü veren garkeden zevcim mütekaid Temyiz MahBu PERŞEMBE akşamından Artık hava iyice kararmış, denizin ve soğuk yüzlü adama doğru yaklaştı. Ve kemesi azasından Nüsret Erkmenin cenaitibaren 3 Sineması kumlann ÜStÜnd'*.,»'''."."? Irarla»,, nvr\a «>rt VMT «M«I«» Kairırmaea basladı: zesine bizzat iştirak ve tahriren taziyede çımaıye îuıicu «osıeıiiigı ıuıııieıiıı Hikâyenizin gerisıni, müsaade ederyan, E u ,t.u ,c derılerım karartmaga çalıbulunan zevata ayrı ayrı sükranlarımıa en dehşetlisi olan Amerikanın şan kadın, erkek ve çocuklar akın akın seniz ben anlatayım: Evet, o gece Mahir bildirmeğe teessürümüz mâni olduğunmeşhur muharriri dan muhterem gazetenizi tavsit ederiz. evlerıne dönmeğe başlamışlardı. O gece, Beyi bir otomobile bindirip Beyoğluna THOMAS DİXON'un Zevcesi: Irfan Erkmen Floryanın her tarafı bir şehrâyini andırı çıktınız ve zavallı adamı meçhul bir eve dünyaca tanınmış eseri yordu. Sahilden uzaklaştıkça, dağınık bir götürerek cebinden paracıklarını çaldınız, halde, dümdüz uzanan ovanın üzerinde daha sonra da düşmüş kadınlan başına ÖLÜM uzak yıldızların göz kırpışını andıran ku musallat ederek işinden çıkarttınız; genc Memleketimizin en tanınmış lübe ışıkları etrafa sevimli bir gariblik ve güzel karısından ufak ve tamamen yeryıldızlannın toplandığı san'at Maruf doktorlarısiz olan bir vehim yüzünden ayırdmız, veriyordu. dünyası... mızdan Bay Herant Şehre gidecek olan son tren de on da Erenköyündeki ufak bahçe ve evini satTürkiyenin en yüksek musiki üstadlannın canlandırdığı harikalar Çalyan kısa bir müd. kika evvel kalkmıştı. Mahir Bey bir tür tırarak o yaz Büyükadada sırtüstü yatıp harikası... det hastalıktan sonlü yerinden kımıldamak istemiyordu. Bü bey gibi yaşadımz. Şimdi de, kendisine ra pazartesi günü tün ısrarlanma rağmen sarhoş kafa ile işten çıktığı zaman guya borc olarak verArnavudköyünde eşoyle birkaç adım olsun kalkıp dolaşma diğiniz kırk lira için dava açmış bulunuvinde vefat etmiştir. mızı istemiyordu. Nihayet konuşamaz bir yorsunuz. Cenaze merasimi 1 7 Bu esnada genc kadın ayağa kalkmış, hale gelmişti, ağzını bıçak açmıyordu. ikincikânun çarşam. Uzun uzun denize ve uzaklarda birer büyük bir telâşla, meyhaneye olan hesabı ba günü saat 10 da nokta halinde yanıp sönen ışıklara bakıp ödemişti. Genc adam, kendine profesör Kuruçeşmedeki Ergeniş bir nefes aldıktan sonra anlatmağa süsü veren dolandırıcının yakasına yapımeni kilisesinde icra şarak, sözlerine büyük bir hararetle debaşladıj edilecek ve Şişli Ermeni kabristanına def. Üç, dört aydanberi büyük bir vehim vam ediyordu: nedilecektir. Evet, sizin hikâyeniz bu kadar deiçindeyim. Karım, son zamanlarda beni *** ğildir. Şimdi de bu hanımı keşfettiniz. Buihmal etmeğe başladı. Günlerdenberi kafamı yoruyorum. Bütün endişelerimi, şüp nunla da birlikte çevireceğiniz numaraMayisner Paşanın vefatı helerimi tahakkuk ettirecek en ufak bir ları biliyorum. Zavallı Mahire, BeşiktaşTürk Yüksek Mühendisleri Birliipucu yakalayamadım. Uç senedenberi ta en son kalan dükkânı da sattıracaksıği Istanbul şubesinden: küçük bir ihmal ve kayıdsızlığına bile nız, değil mi? Ölünceye kadar hikâyeniz uğramadığım kanm, artık hayatımı kor hep böyle devam edip <*idecektir' . Memleketimize ve mesleğimize, demirkunc bir vehim uçurumuna doğru sürükBAKİ SÜHA yollar sahasında yarım asır iyi hizmetlerile kendini tanıtmış Yüksek Mühendis Beşiktaş S U A D PARK sinemasında Mektebi muallimlerinden Mayisner Paşa vefat etmiştir. Müteveffanın 16/1/940 salı günü saat on birde Feriköy Protestan Musikimizin en ateşli şarkılan, en yakıcı gazellerinin hayat verdiği ilâveten: Edvar G. Robinson ve Betti Davis tarafından temsil edılen mezarlıgı kilisesinde tedfin merasimi yaen büyük Şark filmi... , Korkunc, dinamik, heyecanlı pılacağmdan meslektaşlanmızın hazır buBiletler şimdiden satılmaktadır. Telefon: 43595. bir film. Telefon : 43143 lunmalarını rica ederiz. Seanslar : 2,30 7 • 8,30 Saki SUha i P E K sinemasında B I R D E N Nüshası YALNIZ Dünyamn En Mohteşem Galası VATAN SEVENLER VATAN HAİNLERİ B A Ş L I Y O R 8 A R A Y sinemasında Nüshası YALNIZ Viviane Romance Eric V. Strohein Roger Duchene EROL FLAYN (Türkçe) Bu film Cuma günü akşamı İZMİRDE ELHAMRA Sinemasında da gösterilecektir. FERAH AZAK YARIN MATİNELERDEN İTİBAREN ÇÂLINÂN TAÇ KADINLAR HAPİSANESİ SÂKARYA SİNEMASI PERŞEMBE AKŞAMINDAN İTİBAREN VİVİAN ROMANC'ın Ş I K Sinemasında HACI RESUL ( TEŞEKKÜR Türkçe Sözlü, Musikili ve Şarkılı büyük filmi ) ALKAZAR L AL E Smettasınta c J T Ü R K Ç E YENiÇERi HASAN SON DÖĞÜŞ MASKELI VATAN HAİNLERİ Tefrika No. 2 Dünkü kısmın hulâsası Leylânm, büyükannesi ve dadısile, yap. yalnız yaşadığı Yassıkaya köşküne, bir gün bir mektub gelir. Herkesten ayrı ve uzak yaşadıklan için senede bir defa bile mektub almıyan köşk halkı, yabancı bir memleketten gelen bu mektubu hayretle karşılarlar. Mektubu alınca, Leylânın büyükannesi, evi sildirip süpürtmeğe, hazırlıklar yaptırmağa başlar. Gelen mektubda bir fovkalâdelik vardır. Fakat ne olduğunu, büyükanneden başka kimse bilmez. Nihayet, bu sabah, büyükannemin, bana bir muallim tutmak istediğini öğrendim. Beni odasına çağırıp bu haberi verdiği zaman kulaklanma inanamadım. Leylâ, kızım, dedi. Artık, bir ecnebi dil öğrenecek yaşa geldin. Bu zamanda, iyi bir aile kızı, hiç olmazsa bir yabancı lisan bilmeli. Sana bir fransızca muallimi tuttum. Önce hiçbir cevab vermedim. Hayretten dılim tutulmuş gibiydi. Sonra, sordum: Fransızcayı öğrenip de ne yapaca, Nakleden: HAMDI VAROGLU ğım, büyukanne? Yabancı yüzü gördüğüm yok ki! Öğrendiğim fransızcayı kiminle konuşacağım? İleride elbette lâzım olacak. Yabancılarla tanışacaksın, ahpabların dostlaıın da olacak. İleride mi? Ne zaman? Ne zaman olacak, canım! Evlendiğin zaman. Büyukannem, bu mevzudan, bana ilk defa olarak bahsediyordu. Hayret ve biraz da teessürle yüzüne baktım. Başımı salladım: Beni istemek için Yassıkaya köşkünün çakılh yokuşunu tırmanacak adam tasavvur edemiyorum, büykanne, dedim. Büyukannem, bu sözüme adeta almdı: Sebebini söyler misiniz küçük hanım? dedi, ailemizden kız almak tenezzül müdür? Hayır, onu demek istemedim. O halde? Ciddiyetimi takmarak cevab verdim: Büyukanne, Yassıkaya çiftliğinin dağ tepesinde olduğunu unutuyoraunuz galiba. Istanbul gazetelerine ilân verip, allimi tutmak da nereden çıktı? Büyü Siz mi, büyukanne? Ama, bana hiç Yassıkayada gelinlik bir kız bulunduğu kanneme, bu fikrin, durup dururken gel bahsetmedinizdı. nu cihana anlatmadıkça, buraya görücü mediği muhakkak. Bunun bir sebebi var Bahsetmedim ama, düşünüyordum. elbette. Hem de bu sebeb öyle uzun za Bu kadan kâfi. adım bile atmaz. Büyükannemin, bu sözümü karşılayan mandanberi mevcud değil. Adeta anî bir Büyukanneciğim, bana bu cevabı veşey. kahkahası hâlâ kulaklarımda çınlayor. rirken, ak saçlarla süslü şakaklarından Evet, benim bilmediğim birşey, geçen doğru, yanaklanna bir kızartı yayılır gi Şu haspaya bakın! diye gülmekten katılıyordu. Neler de düşünüyor. Dur ba gün gelen mektubun getirdiği bir haber, bi oldu. Çocukça sualler sorduğum, yakalım ayol! Hele ayakların yüksek topuk büyükanenmin bu kararında hiç şüphe hud muziblik olsun dıye saflığa vurup olmıyacak mevzular üzerinde ısrar ettilu iskarpine alışsın, saçların örgüden yok ki âmil oldu. Bana lisan muallimi gelmesi demek, ğim zaman, büyükannem, beni inandırakurtulsun! Haline bakmadan bir de koca düşünüyor! Sen şimdi bunları bırak Yassıkaya köşküne bir yabancı girmesi cak akla yakm cevablar bulmağa uğrada Dilferaha yardım et bakalım. Mualli demektir. Yani, yıllardanberi, başbaşa şır, hep böyle kızarır. min gelecek; eve çeki düzen vermek lâ oturduğumuz bu eve bir üçüncü şahıs giSuallerimin arkasını kesmedim. Büyürecek ve bu sükunet bozulacak. Hayatı kannemin cevabda zorluk çektiğini gözım. Sustum. Büyükannemin «yüksek to mıza bir ecnebi karışacak! Bütün âdetle rünce, onu büsbütün sıkmak ve üzmek Dört arzulan duyuyordum. Sonra da, hakikapuklu iskarpin» den bahsetmesi tuhafı rimiz, yaşayış tarzımız değişecek. ma gitti. Sanki, yerle bir topuklu ayak duvar arasında, kendi kendime geçen ten meraktaydım. Muallimim genc mi, büyukanne? kabı giymek isteyen benmişim gibi! Ba günlerim mazi olacak. Daha, aklıma gelna kalsa, arada sırada, Beşir Ağaya ka medik kim bilir neler! Ne bileyim a kızım! Yüzünü görBu muallimin gelmesi, Yassıkapadaki medim diyorum sana. Fıtnat halan hiç sabadan aldırdığım moda mecmualarındaki tuvaletlerle iskarpinleri çoktan do hayatıma ortak olurcasına benimle bir birşey söylemedi. dam altında yaşaması mademki kararlaşlabıma yığardım. Aklıma birdenbire başka bir sual gelSaçlarımın örgüsü de öyle. Bayıldı tırılmış, bu adamın nasıl bir mhluk ol di: ğımdan değil, büyükanemin korkusundan duğunu sorup öğrenmek lâzım. Büyükan Büyukanne, dedim, bu muallim akafamda taşıyıp duruyorum. Ne kestirti neme, lisan muallimimi tanıyıp tanıma caba erkek mi, kadın mı? yor, ne de bir parçacık şekil verdirtiyor. dığını sordum. Büyükannem gülerek cevab verdi: On yedi yaşına gelmiş bir genc kız, âle Hayır, dedi, tanımıyorum. Hiç gör Erkek. Halan bu kadannı haber min yanına bu kıyafette çıkarsa, onu kim medim. Fıtnat halanın ahpabıymış, o tav verdi artık. beğenir? Ama, gelin de bunu büyükan siye etti. O halde adım da biliyorsunuz de Durup dururken nereden de aklı mektir. neme anlatm! na gelmiş? Tab, iî biliyorum. **» Onun aklına gelmedi kızım, ben is Neymiş adı? Odadan çıktıktan sonra, muallim metedim. Sana lisan öğretmeyi ötedenberi Bu son suali, çekinerek sordum. Büyüselesi zihnimi kurcalamağa başladı. kannemin, istintakıma kızmasından korBir türlü anlayamıyorum; bu lisan mu arzu ederdim. kuyordum. Fakat, kızmak şöyle dursun, merakımı tatmin fırsatını bulduğuna memnun görünüyordu. Sanki, bu mevzua bir daha avdet etmemek için bütün bu tafsilâtı verip bir an evvel derdden kurtulmak isteyordu. Selim Sekban. Ismi işitince, gayriihtiyarî gülümsedim. Sekban kelimesi, insana, seke seke yürüyen bir adamı hatırlatıyor. Daha yüzünü görmediğim lisan muallimimi, bu şekilde tahayyül edince kendimi tutamamıştım. Büyükannem, yeni sualler sormamı beklevor gibiydi. Dilimin ucuna gelen yığınlarla sualden bir tanesini daha sordum: Büyukanne, muallimim bizimle beraber mi yemek yiyecek? Kadıncağız irkildi ve biraz şaşaladı. Bu ciheti galiba hiç aklına getirmemişti. Kendi kendine konuşur gibi, düşünceli bir tavırla: Belki... dedi, ama... bilmem, kendi nasıl isterse öyle yapar. Burada çok kalacak mı, büyukanne? Büyükannemin artık, sabrı tükenmişti. Kollarını havaya kaldırarak haykırdı: Aman, ne bileyim ben acanım! Bu nekadar istintak böyle? Ne meraklı kızmışsın sen? Her işe burnunu sokmaktan ne zaman vaz geçeceksin? {Arkası var)