26 Birmdkânun 1939 CÜMHURIYET İÇTİMAİ TETKİKLER Ş e h r i n i ç i nden Ziraati koruyan sanayi 2 Taksim meydanı Yazan: SALÂHADD1N GÜNGÖR Yazan: Y. MAZHAR AREN Fransa Ziraat Nazm Guy'ün 22 şubat diği zaman fabrikalara dönerlerdi. Halin bugün de böyle olup olmadığını 1939 tarihinde (Fransa millî Ziraat Akademisi) nin içtimaına riyaseti münase bilmem; fakat muhakkak olan şey, zirabetile söyldiği şeyleri Paris gazeteleri atin sanayiden daha cazib olduğudur. Tabiî saikler mevcud olmadıkça, Avyazdılar. Nazırın sözlerinin hulâsası şunlardır: rupa sisteminde bir sanayi kurmağı aklı1 Fransız milletini ve Fransa topra mıza sokmamaklığımız icab eder. Bu bigını en ziyade çiftçi müdafaa edebilir; zim esas düsturumuz olmakla beraber, dahildeki ziraatin inkişafını tamamile haÖyle ise toprağa dönelim. 2 Fransada henüz işlenmemiş beş ricdeki piyasalara bağlamamak yani içemilyon hektar toprak vardır. Bunlardan ride köylü ile şehirli mütemadi bir amel ve ayin mübadelesi yapacak tarzda teşkiistifade edelim. 3 Bugün, topraktan, vermeğe lâtlanmak lüzumu teslim edileceğıne kamukadder olduğunu alamıyoruz, bunun ilim. Bugün haricde müşteri aradığımız öyle la meşgul olalım. Fransa gibi bir memleketin Ziraat Na memleket mahsulleri vardır ki, normal zmnın bir akademide söylediği bu sözler iktısadî şart altında olsak halkımızın ihziraî kalkınma, köylü kalkınması gibi tiyacına kifayet etmez bile... »** iki mühim meselenin halli ile meşgul olan Bu son Avrupa muharebesinin ve Almemleketimizde dikkat nazannı celbe manya ile müddeti tükenen ticaret muaşayandır. Biz, bu sözlerden huiâsa ettiğimiz şey hedesinin, ihracat üzerindeki tesiri Analerin birincisini herşeyden evvel ele al dolunun en uzak yerlerindeki en küçük mağa mecburuz; hududlan geniş ve nü köylerin halkında da hissedildi. Bu hissediliş pek köktendi. Çünku öyle fusu az olan vatanımızm müdafaası herşeyin üstündedir; herşeye takaddüm eden mahsullerimiz vardı ki memleketimizde hiç istihlâk edilmez, yahud az istihlâk bir iştir. Milletimizin kahramanlığı aded mesele edilir. Bu sebeble fiatlar felâketli nispetaini iki üç mislile telâfi edecek bir kıymet lerde tenezzül gösterdiler. Halbuki bunların dahilde genişçe bir tir. Bu hakikat, heyecanla söylenmig olarak AtatÜTkün ağzından da işitilmiştir. sarf yeri bulunsa, mutedil bir fiat sukutile Bu hal, cepheye aid bir imtiyaz, bir ma istihlâki artar ve stok azalırdı. Ben herşey gibi, ziraat ve sanayi meselssinde de nevî tefevvuktur. On yedi milyonluk nüfustan bir buçuk, milletimizin, Cumhuriyet sayesinde, seriki, hatta üç milyon erkeğin cephelere best izhar ve istimal edebileceği iktısadî gittiği zaman istihsal hadlerimîz daralmı şuur ve iradesinin meseleyi halledeceğine yacak tarzda teşkilâtlanmak icab eder. kaniim. Şurada istitrad kabilinden olarak Bir aşinamm şahid olduğu ve bana an orta tedrisat programlarmın hâlâ devlet lattığı bir pazarlığı, köylümüzün vatan makinesine eleman yetiştirmek gayesinperverliğine ve uzak görüşlülüğüne bir den başka bir emel görmediğini ve liselere talebe hazırladığmı, orta tahsilden sonmisal olarak, zikre şayan görüyorum: Kendi evinin yakınında kum ve çakıl ra hayata girecek çocuklann tahsildar, basmış satılık bir tarlaya pek yüksek bir kâtib, mübaşir... ilâh olmaktan başka bedel vermeğe razı olan bir köyliiye, bir tarzda yetişmelerine mahsus mekteblerin ahpabım bu kadar bir para ile daha bü her yerde bulunmadığmı yazmaktan kenyük ve toprağı daha iyi bir tarla alabile dimi alamadım. Eskişehirde iki bin talebeli bir lise varceğini söyleyince: Sen bilmezsin bayım! Bir seferber dır ki, bunun birinci sınıfı on şubelidir; lik olur da oğlan ve ben askere gidersek bu sınıf geçen sene dokuz şubeli idi. Gekadınlar evin yakınındaki bu tarlada mı lecek sene on iki şubeli olacaktır. Buradasır olsun yetiştirirler de geçinirler; ceva ki çocuklar hep devlet memuru olmıyacaksa atılacaklan hayatta işlerine yarayabmı vermiştir. hesabdan başka birşey öğrenmiye Köylünün sulh îçinde yaşarken ve harb cak korkusu uyandıracak hiçbir sebeb de cekler mi? *** yokken, bir seferberlik ihtimaline göre teşkilâtlanması, bizim de onun gibi düBen ötedenberi memleketimizde en zişünmekliğimize ve ona göre bir ziraat yade ziraatin terakkisine taraftar olmuş sistemi kurmaklığımıza illet olmamalı bulunmakla beraber bu milletin san'atmı? Bizde köylü silâh altma girerse evinin kâr da olmasını ve memlekette, ne şekilde düzeni bozulmayacak tarzdâ teşkilâtla olursa olsun, mîllî bîr sanayi teessüs etnır. Bize geniş bir düşünce olarak söyle mesini her zaman müdafaa etmiş,tim. nilecek: «Şu halde cephelere gidecek MemleketimLzin sanayiine ve bunlarm kuvvetlerin yerini mihanikî takatle işle inkişafına dair bir tetkik yapılmamış, bir yen vesait doldurabilir, öyle ise makine tarih yazılmamıştır. Maahaza Anadolu ye, mihanikî kuvvete sanlalım» sözü veh içinde eserleri hâlâ mevcud olan ve hikâleten akılın vereceği ilk hüküm gibi gö yeleri devam eden san'atlar hakkında rülüp fakat makineyi kim işletecek? Ma toplanılabilen malumat kırıntılan bile bikineden kim ve nasıl istifade edecek.» zi ikaz etmeğe kâfidir. meselesi bütün muallâklığile ortaya çı Sadri Etemin <Çıkrıklar durunca» kikar. tabı bir roman değil, bir tarih addolun Köylü ziraatîni mürekkebleştirmemek, mağa şayandır. daima herkes tarafından icra olunabileMaziden ders alarak ve muhakemelericek bir san'at halinde teşkilâtlandırmağa mizi de kullanarak büyük Türk milleti dikkat eylemek gerektir. için şehirde, köyde muvazi ve müteMemleketimizin sanayi hususunda vazin bir ziraat ve hurfet terakkisini ilti harb ve muhasara hali gözetilmiş gibi zam ediyonız. (demir sanayii), (madencilik), (geker Mücerred şeklile Avrupa pazarlanna sanayii), (pamuk ve yün kumaş sanayii), bağlı bir ziraat terakkisi, tahakkuku müş(kâğıd ve cam sanayii) ve (deri sanayii) kül ve devamı tehlikeli birşeydir. gibi şeylerin kuvvetlendirilmesi hükume*** timizin isabetli icraatmdandır. Bu fikrimizi bir parça izah ederek haBaşlangıcda muhasara ve müdafaa sa SJI olabilecek tereddüdleri önlemek icab nayiinin haricindeki şeylerle uğraşmak ediyor. Biz, medenî hayatımızla alâkalı millî enerjinin israfından başka şey olmı maddelerin bir kısmını, şüphesiz, haricyacaktı. den getirmeğe mecburuz. Bu ihtiyacın Biliyonız ki, Almanya ve Ingiltere, ke çok fazla olmasını milletimin refah sevisif nüfuslannı topraklan geçindiremediği yesinin çok yükseküğini mucib olacağıncihetle, san'at namına ve iş mahiyetinde dan temenni etmemek mümkün değildir. ne varsa yapmağa mecbur olmuşlardır. Âlemle alâka kesilmez. Bizim bahsettiğiOnların saikı tabiattir. miz san'atlar ise ziraatimize temel olacak Nitekim Fransada da sanayi şimalde, şeylerdir. Memleketimiz, çok, ucuz, iyi iklimin ziraate az müsaid olduğu mınta mahsullerini kendi yurdunda yapılmıyan kada daha fazla inkişaf eylemiştir. lspan şeylerle mübadele edip durur. yada ise nispeten az müterakkidir; ItalBilmek gerektir ki, ziraat, elinde buyanm hemen hemen şimaline münhasır lunduğu milleti müstakil, müreffeh yaşadır. tır. Biz yüz milyona vanncaya kadar, taAdanada ziraat sanayiin en büyük ra biatin ihsanından istifade edebiliriz. Iskibi idi. Oradaki pamuk, iplik, mensucat tikbal bizimdir. fabrikalan amelelerinin çoğu dalakl Y. Mazhar Aren tırahomlu, kambur... ilâh ziraate yaramıyanlardan ibaretti. Gürbüz ve kabiliyetl [*] Birinci j/ozı 23 kânunuevvel tarihli nüsolan ameleler ise ziraat işlerinin hafifle hamızda çikmışUr. Burasî, dün yalnız suların taksim edildiği yerdi, Stratosferin bombardımar layyareleri faaliyetine yarın geniş bir medeniyet meşheri olacaktır açılması için hemen hemen herşey hazırlanmıştır Denizaltından sonra, «hava altı», daha doğrusu «stratosfer altı», adile gökleri fethedecek gemileri göreceğimiz günler yaklaştı. Hem nesimî hava içinde, hem de stratosferin havasızlığı ortasında dolaşacak olan bu sema sefineleri, cihana, tam manasile tepeden bakacak. Parisle Rio de Janeiro arasında, «stratosfer altı» ile yapılan bir seyahat, bugünkü şerait dahilinde, hududsuz imkânlar arzediyor. Stratosferde uçan bir bombardıman tayyaresini düşününüz. Gözle görülmesine imkân olmıyan, saatte bin kilometre sür'atle ilerileyen, tayyarelerin yaklaşamıyacağı, merminin erişemiyeceği bu tahrib vasıtası, hava tehlikesine karşı bugüne kadar düşünülmüş ve alınmış tedbirlerin hangisini birdenbire sıfıra indirmez ki ! Büyük Harbde «Şişman Berta» adı verilen toplar, 128 kilometre uzaktan Parisi bombardımana başladığı zaman. topçular, mütehassıslar, bunun imkân haricinde olduğunu söylemişlerdi. Çok geçmeden anlaşıldı ki, herhangi bir mermiyi, bu muazzam menzile yollamak pekâlâ kabildir. Çünkü, mermi, topun ağzından fırladıktan sonra 40 kilometre yükseğe kadar çıkıyor, yani stratosfere ulaşıyor; hava muavemetinin hiç denecek derecede az olduğu o mıntakada delice bir hızla seyretmek sayesinde, Parise kadar iniyordu. Stratosferde seyahat, mermi için de, tayyare için de, bedavaya mal olur. Çok yüksekten, çok sür'atle, az benzin yakıp az barut sarfederek «menzili maksuda» ulaşmak, hem iktısadî, hem askerî bakımdan kârlı bir iş. Bütün bu hakikaller ve mülâhazalar, stratosfer seyahatleri etrafında yorulan fikirleri, tebellür etmeğe başlayan yeni bir gaye etrafında toplayor. Stratosferden, askerî hedefler için istifade etmek. I 1,000 metre irtifadan sonra başlayan stratosferin, ezelî ve ebedî bir sükunla dolu olduğu zannediliyordu. Halbuki, radyolarla mücehhez ufak balonlar ve hususî tayyarelerle yapılan tecrübeler, bu kanaatin yanlışlığını ispat etti. Görüldü ki, 8000 metreden başlayıp 15,000 metreye kadar, kilometrelerce saha dahilinde, çok şiddetli rüzgâTİar esmektedir. Buna mukabil, stratosferin seması tertemizdir. Biz arzilerin semamızı bulandıran bulutlar, sisler, yağmurlar, yükseklerde, meçhul unsurlardır. Yani, sivil tayyareler için, 8000 metreden yukansı hiç de tama edilecek bi şey değil. Fakat, askerî tayyareler »çin. parlak bir semada, hava dâfi toplarının mermilerinden uzak, kahir bir sür'atle uçabilmek, aramp da bulunamıyan nimetlerdir. Ufacık bir hesab bize bu hakikati bakınız nasıl gösteriyor. 37 milimetrelik bir hava defi mermisini ele alalım. Dikliğine atılan bu mermi, 19 saniyede, 5000 metreye erişir. Modern bir bombardıman tayyaresi, bu müddet zarfında 3 kilometre yol almış bulunur. Yani, endahtın vereceği netice hayli şüphelidir. 75 milimetrelik bir mermi, ayni mesafeyi, takriben 10 saniyede alır; fakat onun da gideceği ancak 10,000 metredir. Stratosfer tabakalanna çıkabilmek, olsa olsa, 100, 150 milimetrelik mermilerin işidir. Fakat, bu mesafeyi alabilmek için sarfedeceği zaman ne kadar uzun olacaksa, endahttaki isabet de o derece meşkuk kalacaktır. Bütün bunlardan ba«ka, stratosferde, tayyarenin saati, mermiden fazla olacaktır ki, bu da, yedi kat göklere çıkan bir tayyareyi topla vurmaea calışmanm beyhudeliğini gösternf~= kâfidir. Hava sefineleri 4 (^ Yazan: H. BlLGtÇ~^) deliğinden içeriyi gözetlemek lâzım gelir. Stratosfer tayyaresini pişirip kotarmaja çalışan bu lâboratuvarlann işı, şüphe ok ki hayli çetrefil. Termometrenın, sıfırdan aşağı 50 derece gösterdiği 1 1.000 metre irtifada ve havasız bir boşluk ortasında, 1000 1500 beygirlik bir motörü, olanca kabiliyetile çevirmek kolay iş değildir. Maamafih, çaresi bulundu. Fransız mühendisi Rateau, motöre biı türbo kompresör ilâvesile bu işi halietmek mümkün olduğunu gösterdi. Pervanenin de bazı tadilâta ihtiyacı vardır. Nesimî hava içinde dönmek üzere yapılmış bir pervane, çok yüksek tabakaların incelmiş, azalmış, hafiflemiş havası içinde, müthiş bir tehlikedir. Üçüncü bir nokta; bu dondurucu mmakalara yükselmek cür'etini gösteren tayyarenin yıldırım kadar atik ve müthiş düşmanı vardır. Kanadları, pervaneyı, dümeni, birkaç saniye zarfında kaplayan, kalın ve ağır bir tabaka haline gelen kırağı, bunun çaresi de, elektrikli teshin tertibatile, yahud kabarıp sönerek kırağıyı çatlatan ve döken, içi hava dolu kauçuktan bir nevi şilte ile bulunmuştur. *** Bunlar halledilmekle, stratosfer meselesi kökünden halledilmiş sayılabı'ir miydi? Hayır. Stratosfer gemilerine binip yükselecek olan insanın vücudünü de, içine girdiği makine kadar düşünmek ve cihazlandırmak lâzımgelir. Zenith balonunun faciası hâlâ hatırlarda olsa gerektir. Crose Spinelli ve arkadaşları, yükseldikleri irtifaın dehşeti altında ezilmiş, oksijensizlikten boğulmuş, ağızlanndan burunlarından kanlar gelerek, fennin o zamanki noksanlanna kurban gitmi^lerdi. Tayyarecilerin, çok yükseklerde nefes alabilmeleri ve yaşamaları için pek çok tedbirlere, vasıtalara ihtiyac olduğunu, bugün anlamış bulunuyoruz. Alp dağlan üzerinden aşan yolcu tayyarelerinde bile, oksijen borulan tertibatı vardır. Yolcular, ortasından geçtikleri havanın, kendilerine kâfi miktarda veremediği havayı, kauçuk bir borudan geçen oksijeni teneffüs etmek suretile alıyorlar. 8000 metreye yaklaşınca bu tedbirin kâfi gelmiyeceğini söylemeğe hacet var mıdır? O irtifada, hava tazyikının azalması, kendisini o kadar şiddetle hissettirir ki, insan vücudü, denizlerin fazla derin mıntakalarında yaşayan ve kazara ağlara takılıp yeryüzüne çıkan su mahluklan gibi, patlayacak hale gelir. Bunun önüne geçmek için iki şekil vardır. Ya, Paristen Rio de Janeiro'ya giden Codos ve Guillaumet'nin yaptıkları gibi, içine hava girmez bir kamarada, vasat bir tazyik içinde oturmak, yahud hava dalgıç esvabı giymek. Birinci şekil, sivil stratosfer tayyareleri için en mükemmel ve en rahat şekildir, Fakat askerî tayyarelere tatbikı pek tehlikeli olur. Bir merminin veya bir mitralyöz kurşununun isabet edeceği tutar ve bu isabet, doğruca, hava geçmez kamaraya vâki olursa, tayyarecinin dünyadan ahrete intikali, bindiği tayyare kadar süratli olur. Paraşütle atlamak imkânının fıkdanı da aynca düşünülecek meseledir. Hava dal^ıc esvablanna gelince, bunlann pek mükemmelleri yapılmıştır. Elektrikle ısıtılan bu kauçuk esvaplar içinde, bütün bir tayyare mürettebatı, en ufak bir tehlike karşısında, portatif hava şişelerini yanlarına alıp, bir sıçrayışta, paraşütle yere inebiliyorlar. 14000 metre yüksekteki havasız mıntakalarda bile bu kauçuk dalgıç esvablan, sahiblerini mükemmelen muhafaza edebiliyor. Yani, stratosfer bombardıman tayyarelerinin faaliyete geçmesi için, ayn ayn sahalarda çalışılıp herşeyi hazırlanmış; daha doğrusu, bu işin hakikat sahasına intikali mümkün bir hale getirilmiştlr. Göze görünmez tayyarelerin, yeryüzüne bom* ba yağmuru yağdırmasını beklemeden, bu kanadlı canavarlann göklere yükselmemesi çaresini aramağa başlayanlar da çıkacaktır. Taksim meydanmm bugünkü snanzarast Insan zekâsmın yeraltmda iki arabayı yanyana koşturmağı beceremediği günlerde, Galatanın daracık sokaklarından saçakları birbirine bitişik evlere sürüne sürüne Beyoğlu tepesine tırmananlar, genişçe bir soluğu ancak Taksimin önünde alırlarmış. Bir müddet sonra, Taksim de şehirleşince o soluğu almak için, Harbiyenin etrafındaki bostanlara kadar uzanmak lâzım gelmiş. lkinci Mahmud devrinde vücude getirilmiş bir su «maksem» inden dolayı Taksim adını alan bu semtin, Galatadaki şarab tüccaTİanna sayfiyelik ettiği zamanları bir yana bırakahm, Taksim bundan daha otuz beş kırk sene evvel, genişçe bir geçid yeri, bir dörtyol ağzından başka birşey değilmiş!.. Hatta o kadar uzağa gitmeğe de hacet yok: Taksimin üç beş sene evvelki halini hepimiz biliriz: Talimhane meydanı, çeşid çeşid apartımanlarla dolunca, Taksime de hafif bir çekidüzen vermek lâzım gelmişti. lstanbul Belediyesi, bütün vesaitile haftalarca uğraştı. Abidenin etrafını bataklık halinden kurtanp oraya, birkaç tramvay arabasımn rahatça dolanabileceği bir asfalt döşeyebilmek, bilmem o kadar güç bir maslahat mıydı ki hatırımda kaldığına göre en sonunda sahayı düzeltmek için Tramvay şirketinden yardım istemek mecburiyeti hasıl olmuştu!.. •Ayni meydan etrafındaki çalışmalann bir de bugünkü cephesine bakıyorum: Toprağı kamyonlarla harıl harıl taşınan bu binaların hepsi de daha birkaç ay evvel yerli yerinde idi! Taksim meydanının dünden bugüne değişen çehresi, bence tstanbulu imar için sarfedilen faaliyete, mükemmel bir mehenk taşı olabilir! Taksimden bahsederken, onun meşhur ve menfur «halâ» sını hatırlamamağa imkân var mıdır? Işte, şuracıkta abidenin hemen karşısında idi. Kokusile, on şu kadar sene bumumuzun direğini kırdığı halde onu bulunduğu yerden kaldırmağı aklına getiren olmadı! Harbiye meydanmdaki eşiyle birlikte, her ikisi de Vali ve Belediye reisimizin himmetile yerin dibine geçrilen bu yüzkarası boşluklann halânın türkçesi şim di yerleri bile belli değil! Taksimden ne zaman geçsem, o sırtarını kışlaya vererek hasta bir ağızdan çürük birer diş gibi sallanan ecişbücüş hırdavatçı dükkânlarının önünde: Ah şunların yıkıldığı günü görecek miyiz? diye söylenirdim. Mukaddes kazma, tarihin ve tarihçilerin eli, her nasılsa değmiyen bu çürükçank binalan, birer birer temizledikçe, ne yalan söyliyeyim benim de keyfim yerine geliyor. Daracık Beyoğlunun göğsünde tek nefes alacak delik olan Taksimin artık hakiki bir «meydan» hatta bir «avenue» manzarasım alacağı günlerden pek de uzak değiliz. Şimdiye kadar yapılan işler, bundan sonra yapılacak olanlar için elimizde sağlam bir seneddir. Perşembenin gelişini, çarşambadan tasarlayabiliriz: Meselâ, işte yarınki Taksim: Ihtiyar kışlanın enkazını ikiye bölelek «Ayaspaşa» yı bir ana damar gibi Taksime bağlayacak yüz şu kadar metre genişliğinde bir şehrah!.. Bu şehrahın sağ ve solunda lstanbulun başhca mimarî ziynetleri: Büyük şehir tiyatrosu, büyük şehir kazinosu, büyük sergi binası, geçid resimlerini seyretmeğe mahsus açık hava tribünleri filân... Sonra bakıyorsunuz, biraz geriye alınacak olan abidenin etrafınTTa yemyeşil bir saha peyda olmuş!.. Bir yeşil saha ki, içerisi, hele yaz akşamları cıvıl cıvıl insanla kaynaşıyor: Sonra, bu yeşilliğin temadisi halinde, Boğaziçi tepelerine doğru, sed sed uzanan Taksim bahçesi!.. Çeşid çeşid ve renk renk apartımanlarla kozmopolit bir mimarî arzeden sabik Talimhane meydanmın karışık ve daraşhk manzarasından aldığımız gönül üzüntüsünü, bu yepyeni Taksimin yüreklere ferahhk veren açıklığile çarçabuk giderebileceğiz demektir. Dünkü Taksim, eskiden yalnız sulann taksim edildiği bir yerdi. Yarınki Taksimin, yalnız sulann ve yalnız caddelerin değil, bütün bir şehir halkının bulvarlarına taksim olunduklan geniş bir medeniyet meşheri olacağına şüphe etmiyoruz. SALÂHADDİN GÜNGÖR Finlandiyadaki (Baştarafı 1 ind sahifede) da Fin zayiatı cüz'i olmuştur. Finlandiya hava kuvvetleri istikşaflarda bulunmuş vo düşman topraklan üzerindeki askerî hedefleri bombardıman etmişlerdir. Hava toplarımız bir Rus tayyaresi düşürmüş tür. harb Düşürülen Rus tayyareleri Helsinki 25 (a.a.) «Havas» Bugün bütün Finlandiyada birçok yerlerde yapılan hava baskmlarında en az on Rus tayyaresi düşürülmüştür. Helsinki civarında yirmi kadar Rus tayyaresinin 4000 metreden yüksek uç» tuğu görülmüştür. Şehir ahalisi günü mahzenlerde geçirmeğe mecbur kalmıştır. Vcivar'a bombalar düşmüştür. Sahilde küçük bir şehir olan Borgo'da, Rus tayyareleri şehir üzerine dört ve civara da 9 bomba atmışlardır. 9 ölü ve 20 yaralı vardır. Tampere'de beş Rus tayyaresi 20 bomba atmıştır. Dört kişi yaralanmıştır. Pori'de de alarm verilmişse de şehir bombardıman edilmemiştir. Kouvola'ya birkaç bomba atılmış, maddî hasarat vuku bulmuştur. Birkaç sivil yaralanmıştır. ve kazandıklan her metre murabbaı sahayı çok pahalıya ödemişlerdir. Tebliğde, hava harekâtı hakkında deniliyor ki: Havalarda pilotlarımızm. Kareli berzahındaki cesaret ve çevikliği, düşman hava kuvvetlerine ağır zayiat verdirmiştir. Hatlanmızı yarmak üzere Sovyetlerin yaptıkları mükerrer teşebbüsler, her tarafta akim bıraktırılmıştır. Düşman tazyikı, Ladoga gölü şimalinde çok kuvvetli olmuştur. Sivil halkın bombardımana tutulması, milletin taarruza mukavemet huBu, işin müdafaa ceDnesinden görünüsusundaki azmini artırmıştır. Millet, ayn şü. Bir de taarruz tarafına bakalım. Mesarsılmaz hararetle çarpışmaya devam e selenin bu yüzünü görmek için, çok sıkı diyor.» bir itina ile muhafaza edilen yarı lâboratuvar, yarı fabrika müesseselerin anahtar Uruguay, maddî ve manevi H BILGİÇ Çinde harb Çungking 25 (a.a.) Reuter ajansı bildiriyor: Çin kuvvetleri şimdi Hanning smırlarına gelmişler ve Çin umumî karargâhının bir tebliğine göre. bu şehre hücum için takviye beklemekte bulunmuşlardır. Nankin mıntakasında sükunet vardır. Buna mukabil Pigyang yolu üzerinde şiddetli muharebe cereyan etmektedir. Bulgaristanda meb'us seçimi Sofya 25 (a.a.) 24 kânunuevvel, 14 ve 21 ve 28 kânunusani tarihlerinde, 160 meb'us intihabı için, bütün memlekette mülhakat sırasile yapılacak olan intihabat bugün başlamıştır. Sumen merkezinde yapılan bugünkü 27 meb'us secimi, sükun ve intizam içinde geçmiş, en küçük bir hâdise olmamıştır. Seçilen 27 namzedden 23 ü hükumet siyasetine tamamen iştirak etmektedir. Müttefikleri tebrik Montevideo 25 (a.a.) Müttefikler lehinde hareket komitesi, fngiliz elçisi Millingtton Drak'a, Punta del Este deniz zaferinden dolayı tebriklerini yollt mış tır. Montevideo 25 (a.a.) Uruguay hü Eski Leh Krallarının sarayı kumeti, Milletler Cemiyetinin müracaatiParis 25 (a.a.) Polonya harb ajanBir ttalyan tayyaresi ne cevab vermiş ve Finlandiyaya madd sının Varşova'dan istihbarına nazaran ve manevî yardımda bulunacağım bil hava bombardımanlarından çok müteesparçalandı dirmiştir. sir olmuş olan I 7 nci asırda inşa edilmiş Rabat 25 (a.a.) Ispanyada KanarRus tebliği Kral sarayı enkazınm muhafazasına Alya adalanna giden bir Italyan tayyares Moskova 25 (a.a.) Leningrad as man makamları muhaliftirler. Mogador mıntakasında düşüp parçalan • kerî rnıntakası erkânıharbiyesi tebliği: Polonya Cumhur Reislerinin ikamet mıştır. Tayyarenin mürettebatı yanmıştır. 22 kânunuevvelde, Kareli berzahında gâhı olan bu tarihî binayı tamamile tahMaarif Vekilinin seyahati keşıf kolları arasında cereyan eden ciddî rib etmelerinden korkulmaktadır. Anteb 25 (a.a.) Maarif Vekili Hamusademeler müstesna, ehemmiyetli bir Şimdi tabloların, tarihî hatıralann ve san Ali Yücel, dün şehrimize gelmiştir. hâdise olmamıştır. Bu musademeler ne hatta sarayın parkelerinin kaldırılmasına Finlandiya resmi tebliğlerinin Vekil Narlı istasyonunda Vali vekili ticesinde, Finlandiya kıtaatı, harb saha başlanılmıştır. Bunlar, Almanyaya nak verdiği malumat sında 971 ölü bırakmışlardır. Dördü su ledilmektedir. Varşova millî müzesinin Parti müfettişi, Maarif erkânı, Belediye Helsinki 25 (a.a.) Reuter ajansı bay olmak üzere 35 esir alınmıştır. son derece zengin olan bütün kolleksi Parti, Halkevi, Ticaret Odası reisleri tayonlarına da ayni muamele yapılmaktarafından ve şehir methalinde de memu bildiriyor: Ruslar bütün cephelerde ric'at Finlandiya resmî tebliğinde Finlandidır. rinle bir ihtiram kıt'ası ve mektebliler taediyor ya Sovyet muhasamatının ilk üç haftarafından karşılanmıştır. lneboluda parti kongresi lık safahatı şöyle izah edilmektedir: Helsinki, 25 (a.a.) Harekât teşeb Zonguldak Halkevinde Harb, Sovyetler için, büyük zayiata büsünü şimdi Finlandiyalılar ele aimıştır lnebolu 25 (a.a.) Bu gece Inebolu Zonguldak 25 (a.a.) Dün Halke mal olmaktadır. Bütün mevcudlarile, bö Ruslar, ric'at etmekte ve Finlandiyalılar Parti kongresi bölge müfettişinin riyasevinde köylü günü toplantılannın beşincisi lükler, imha edilmiş, takriben 200 tank her tarafta mukabil taaıruzda bulunmak tinde toplanmıştır. Kongre çalışmalarına Önder Atatürkün hatırası taziz ediyapılmıştır. Kadm erkek 500 köylünün tahrib veya iğtinam olunmuş, düzineler tadır. Mannerheim müdafileri Kareli ber Ulu iştirak etmiş olduğu bu toplantıda sami le düşman tayyaresi düşürülmüş ve yüz zahında kuvvetli bir çıkış yaparak Rusla lerek başlamıştır. Ruznamede mevcud mî görüşmeler yapılmış ve Halkevi tara lerce mitralyöz alınmıştır. Sovyet zayia rı zayi ettikleri mevzileri tekrar ele geçir olan işlerle ileri sürülen dilekler üzerinde görüşmelerde bulunulmuştur. fından bir öğle yemeği verilmiştir. Maden tına nazaran bizim zayiatımız pek cüz'i mek için mukabil taarruza mecbur etmiş samimî lerdir. Aksayi şimalde, Rus kıtaatı ric'ate Kongre yeni idare heyetini seçtikten sonhavzamızda tetekikatta bulunmak üzere dir. Ayni tebliğe nazaran, Sovyet kıtaatı, devam etmekte ve Finlandiya öncüleri ta ra da başta Millî Şef olmak üzere bü Zonguldağa gelmiş olan meb'uslarımız da valimizle birlikte bu toplantıya iştirak et bilhassa Mannerheim hattı mıntakasında rafmdan sıkıştınlmakadiT. Dünkü gün 14 yüklerimize tazim hislerini izhar ederek İKarcli berzahında ağır zayiat vermişler Sovyet tayyaresi düşürülmüştür. dağılmıştır. mişlerdir. yardımda bulunacak Karadenizde bir facia (Baştaran 1 incı sahifede) Kaza yerinde . . . Sinob 25 (a.a.) Deniz biraz sükunet bulduğundan motörlerle kaza mahalline gidilerek taharriyata başlanmıştır. *•* Kızıhrmak vapuru, Danimarkada I 89t senesinde inşa edilmiş bir şileptir. 2794İ tonluktur. Vapurun süvarisi Hasan Şa| kir, ikinci kaptanı Yusuf Mehmed, çark* çıbaşısı lbrahim Yeşilkaya, ikinci çarkçıs da Şevket Hasandır. Dün gece geç vakit yaptığımız tahkikaİ ta göre, Hakkı, Mithat, Hurşid, Omer.j Hasan Ismail ve Ali Mustafa isimlerindei ki mürettebat, facia kurbanlan arasında' bulunmaktadır. Istanbul mmtakası yeni binaya taşındı Uzun zamandanberi İstanbul Halk Partisi dahilinde bulunan istanbul mıntakası Taksimde, âbide yanında Ay Yıldız apar. tımanının üçüncü katında kiralanan yeiu daireye taşınmıştır. Yeni bina tefriş vej tanzim edilmektedir.