CUMHUS1YET 26 Birmcîfcânan 1939 Hüsnü Beyle oğlu Remzinin, başbaşa maz ne sersem şey olduğunu anlamak işyaşadıklan evin asude havası, hizmetçi ten bile değildi. Meryemi, bu sersemliğinde, biraz da Nuriyenin kocaya vardığı gün, muazzam bir fırtına ile bulandı. Hüsnü Bey, sene haklı bulmamak kabil değildi. On iki yalerdenberi yemeğine, işine alıştığı Nuri şındanberi, yetimlik acısına eklenen sefil yenin böyle birdenbire çıkıp gitmesinden ir hizmetçi hayatı, her dakika yanağının hiç hoşlanmadığı için, onu fikrinden cay izasında rüzgânnın estiğini hissettiği sildırmağa çahşmış; Remzi, hizmetçi kızı e korkusu, her fırsatta işittiği azar, bihaklı bulduğunu söyleyince aralarmda areyi bu hale koymuştu. Kulakları «aönce bir münakaşa, sonra da büyük bir man, ne sersem şeysin Meryem !> hitamdan başka sese alışık değildi. kavga çıkmıştı. Hüsnü Bey, oğlunun kendisini nasıl bıNuriye kocasının evine gittiği gün, akıp gittiğini, Meryeme, bütün teferriiRemzi de, bir karış suratla evden ayrıldı. Içlidışlı iki arkadaş gibi yaşayan bu tile anlatmıştı. Sersem kız, efendisinden baba, oğul, bir hiç yüzünden, jnüşterek inleye dinleye, evin küçük beğini zihinde alabildiğine büyütmüş, onun, bahayatlarını bozmuşlardı. jasile barışıp eve geleceği günü, dört Oğlu çıkıp gittikten sonra, Hüsnü Beyin içine bir kasvet çöktü. Issız kalan e özle bekler olmuştu. O boş kafasımn ivin bir odasından ötekine, meyus, mü inde, Remzinin hayalinden başka birşey teessir dolaşıyor; büyük bir matemin a olaşmaz olmuştu. Remzinin evden çıkıp gittiğinin üçünğırlığı altında çökmüş gibi, birdenbire diişen omuzlarını, yorgun tavırlarla silke sil ü ayı idi. Bir sabah, Hüsnü Bey, kahke, neticesiz, faydasız ve ümidsiz düşiin altı etmek için sofraya oturmuş, iştihaiiz bir tavırla, Meryemin getireceği çayı celere dalıyordu. Yaptığına nadimdi. Rahatını feda et >ekleyordu. Birdenbire, Meryem, koşarak içeri girmek mecburiyetinin doğurduğu bir isyan di. Büyük bir telâşla: hamlesi içinde oğlunu kırmış, gücendir Beyefendi! Beyefendil Küçük beyi miş, onun makul sözlerine, manasız mukabelelerde bulunmuştu. Şimdi, akılsızlı gördüml dedi. Hüsnü Bey, yüreği çarparak yerinden ğının, düşüncesizliğinin cezasını çekiyordu. Ve bunun çaresi de yoktu. Oğlunun ırladı. Hizmetçinin getirdiği müjde, üç ayağına gidip af istiyemezdi. Remzinin aydanberi matem dolu olan yüreğinin dade, gelip barışmağa niyeti yok gibi gö anamıyacağı kadar heyecanlı bir haberrünüyordu. Aradan geçen bir ay zarfın di. Meryem, bir eli, ardına kadar açtığı da, her ikisi de, dargınlığı unutmak için kapının tokmağında, öteki eli, öbür kabir teşebbüs yapmadıklarına göre, banş nadın pervazına dayalı, davetkâr bir teessümle bekleyordu. ma ümidi yavaş yavaş azalıyordu. Hüsnü Bey yürüdü. Hızlı hızlı merdiBu derd kâfi değilmiş gibi, Hüsnü Beyin rahatı, bir de evin bakımsızlığından venleri çıkan Meryemin arkasından, kaldolayı kaçmıştı. Herşeyi yerliyerinde, ter bi çarparak, basamakları tırmandı. Yatemiz görmeğe, yemeğini vaktinde yeme ak odasına girdiler. Hüsnü Bey, doğruğe, vaktinde yatıp kalkmağa alışan bu ca pencereye koştu. Uç aydır hasretini çektiği sevgili oğadam, altmışından sonra, bakımsız, sefil bir bekâr hayatı yaşamağa mahkum kal unu, uzaktan olsun görmeğe razıydı. encereyi açtı; sağa, sola bakındı; somıştı. Bir yandan oğlunun hasreti; bir yan kakta kimseler yoktu. Yanbeline kadar dan, hayatının esasını teşkil eden herşe sarktı, gene kimseyi göremedi. Pencere önünden çekildi. Meryem, oyin böylece kökünden sarsılışı, günün bidanın ortasında duruyor; ellerini önlürinde Hüsnü Beyin canına yetti. Hiç olgözlerinin mazsa, evin intizamını iadeye karar ver ğünün üzerinde birleştirmiş, di. Bunu da ancak, yeni bir hizmetçi te bütün sersemliğile Hüsnü Beyin yüzüne bakıyordu. darik etmekle yapabilecekti. Hüsnü Bey, yanda kalan sevincinin Hizmetçi idarehanesinde Hüsnü Beyi karşılayan müessese sahibi kadın, onun bütün acısını, dudaklanndan dökülen şu nasıl meraklı bir adam olduğunu gördük sualde topladı: Meryem! Nerede gördün küçük beten sonra, bir müddet düşündü; bir köşe? de bir iskemleye çökercesine oturmuş, Meryem, ellerini gevşetti. Dudaklan, başı sağ omzuna yaslı, uyuklayan genc alık bir tebessümle yayıldı. Parmağını, kızı göstererek: Beyefendi, dedi, zanederim ki, şu Hüsnü Beyin karyolasınm başucundaki kız sizin işinize yarar. Tavsiye etmiyorum dolaba uzattı. Orada, madenî bir çerçeama, sizin istediğiniz gibi bir hizmetç ve içinde, Remzinin ufak bir portresi dubulmak şu zamanda güç de, onun için ruyordu. Meryem, Hüsnü Beyin, bir gün evvel bundan münasibi olamaz diyorum. Yok sa, bundan aptal, bundan sersem mahluk bir sandık dibinde bulup başucuna koybulunmaz. Sersemliği yüzünden, nereye duğu bu portreyi, ilk defa olarak o sa^öndersem geri geliyor. Kimsesi yok. O bah, odayı toplarken görmüş, üç aydannun için, zannederim İkm siziri aradığınız beri methüsenasını dinleye dinleye zihri Hüsnü Bey düşünmeğe lüzum görme .>L di. Hakikaten aradığı hizmetçi böyle bir şeydi. Nuriyeden ağzı yandığı için, dün yada kocaya varmayı filân düşünmiye cek bir hizmetçi isteyordu. Müessese sahibi kadmın istediği ücret: verdi. Yeni hizmetçisini önüne kattı. Evı geldi. Hizmetçinin adı Meryemdi. Ser semliğini görmek için fazla araştırmağ; lüzum yoktu. Benekleri yer yer dökül müş, rengi atmış basma entarisinin için deki sıska vücudü; ürkek bakışlı, kırpı şık ve çipil gözleri; yediği tokatların izin hâlâ taşıyor hissini veren renksiz yanak lan, Meryemin heyeti umumiyesine öyl bir aptallık veriyordu ki, ondan daha ser sem olmamak şartile, yüzüne bakar bak sahibi olduğunu anlamıştı. Hüsnü Bey, dayanamadı; gayriihtiyarî bir kahkaha attı: Aman, ne sersem şeysin Meryem! Meryem, birdenbire toparlandı; sapsan kesildi. Kendini bildi bileli kulağında akseden yegâne hitab, işte gene karşısına çıkmıştı. O hitabı takib edecek olan silleyi, gözleri yerde, kalbi ürpererek bekledi. Fakat, beklediği tokat gelmedi. Onun yerine, Meryem, akılsız başcağızında dolaşan müşfik bir elin, titrek temasını; sonra, solgun yanaklannda, doğdu doğalı yabancısı olduğu bir baba busesinin hararetini duydu. j\'akleden ' Yeni seneye peni bir zaferle giriyor CLAUDETTJî COLBERT DON AMECHE FOHN JBARRİMOR MARY ASTOR FRANCİZ LEDERER gibi Amerikanm 5 kudretli yıldızmm yarattığı PARAMUNT'un 93940 incisi LÂL Yarın akşam S Ü M E R sinemasında DEANNA BÜYÜK Şık, şirin, sevimli ve altın sesli RADVO Semiha Berksoy Perşembe akşamı Ankara Radyosunda bir Opera gecesi tertib edildi Berlinde Yüksek Musiki mektebinde opera tahsll etmekte olan değerll san'atkâr Semiha Cenab Berksoyun memleketimize dönmek mecburiyetinde kaldığını yazmıştık. İstanbulda bulunan san'atkân sureti mah susada Ankaraya davet eden Radyo idaresi, pazar gecesi için Semiha Berksoy fevkalâde bir şan resitali tertib etmişti. Semiha Cenab Berksoya piyanoda Cemal Reşld refakat etti ve Richard Strauss'dan, Johannes Brahms'dan, Hugo Wolf'tan ve Cemal Reşidden güzel parçalar dinledik. Radyo merkeztain konser salonunda ve güzlde bir kalabalık önünde verilen bu resital çok alkıslandı. Perşembe gecesi de radyomuz bir opera gecesi tertib etmiştir. Semiha Cenab Berksoy, radyo orkestrası refakatinde Weber, Wagner, Mascagnl ve Puccini'den aryalar söyliyecektir. Bu konser perşembe gecesi saat 21,15 te başlayacaktır. DURBtN'Jn MÜSAMERESİ Herkesin gözlerine neş'e... Dudaklarına kahkaha... Kalbine saadet aşılıyacak bir san'at harikasıdır. İlâveten renkli MÎKt ve son dünya haberlerini gösteren Metro Jurnal GECEYARISI KONTESİ B u g ün 3 KIZLAR BÜYÜDÜLER En fazla musikli, en fazla şarkılı, en fazla neş'eli filminin ilk iraesi şerefine 1939 1940 ın en son çevirdiği 2 nci süper filmi GALÂ Bir genclik ve aşk romanı... Bir musiki çılgınlığı... velhasıl her şeyi ihtiva eden bir şaheser film. Cidden YILBAŞI HEDİYESİ olarak takdime lâyık bir süper film. Yerlerinizi evvelden aldırmanız rica olunur. Tel: 42851. LÂL Sinemasında Yarın matinelerden itibaren FERAH Sinemasında Şchzadebaşı Yarınki Çarşamba ^ y ^ V İ matinelerden itibaren Sinemasında ALKAZAR Sinemasında Haber gazetesinde tefrika edilen ve İstanbul halkı tarafmdan zevkle takib edilen sergüzeşt romanı Kadınlar Hapisanesi Cemiyetin zalim telâkkilerinin öldürücü kurbanIan... Soğuk mermerlerin sakladığı gizli ıztırab yuvası... Kirli ve mülevves kalblerin esrarh faciası... Günahkâr kadınların müstekreh ve acı hayatlan... Sukut eden kadınların feci akibetleri..» KIZIL GÖLGE BUSTER CRABBE Bugünkü program j 12,30 Program ve memleket saat ayarı, 12,35 Ajans ve meteoroloji haberleri, 12,50 Tıirk müziği. Çalanlar: Fahire Fersan, Vecihe, Refik Fersan, Cevdet Kozan. I Okuyan: Muzafrer Ilkar. 1 Vasilin Kürdilihicazkâr peşrevi, 2 Leml Kürdilihicazkâr şarkı: (Giil gibi dolaşırsm) 3 Salâhaddin Pınar Kürdilihicazkâr şarkı: (Nereden sevdim o zalim kadını) 4 Cevdet Kozan: Ud taksimi. 5 Lemi Kürdilihicazkâr şarkı: (Açmam açamam soyleyemem) 6 Leylâ Hanım Kürdilihicazkâr şarkı: (Çeşmanını göster de gözüm yaşmı dindir). 7 Kürdilihicazkâr saz semaisi. n Okuyan Mefharet Sağnak 1 Hüseynl şarkı: (Çektim elimi gayri) 2 Hüseyin Fahri Huseyni şarkı: (Vaslınla cana) 3 Halk türküsü : (Esmerim kıyma bana) 13,30 14,00 Muzik: Hafif müzik (Pl.) 18,00 Program, 18,05 Memleket saat ayan, ajans ve meteoroloji haberleri, 18,25 Müzik: Cazband (Pl.) 18,55 Konuşma: (Ankara iklimi) 19,10 Türk müziği. Çalanlar: Cevdet Çağla, Cevdet Kozan, Kemal Niyazi Seyhun, İzzeddin Ökte. I Okuyan: Muzeyyen Senar. 1 Karcığar peşrevi, 2 Arif Bey Karcığar şarkı: (Gönül bezmi harab) 3 Udi Ahmed Karcığar peşrevi: (Zahmı hicranım gibi) 4 Neş'et Hayri Karcığar şarkı: (Aşkınla yattım) 5 Arif Bey (Talât eyler) Hüzzam şarkı 6 Cevdet Çağla: Keman taksimi. II Okuyan: Mustafa Çağlar 1 Nuri Bey Hicazkâr ağır semai: (Benim servi hıramanım) 2 Udî Cemil Hicazkâr şarkı: (Lâyık mı sana) 3 Hicazkâr şarkı: (Bir yâr sevdim Kuşadalı) 4 Zekâi Dede Hicazkâr yürük semal: (Bülbül gibi pur oldu) 5 Hicazkâr saz semaisi. 19,50 Konuşma: (Su nimetleri) 20,05 Türk müziği: Bestekâr Neyzen Vefalı Riza Beyin hâtırası için kendi eserlerinden mürekkeb program. Ankara Radyosn Küme Ses ve Saz Heyeti. Idare eden: Mes'ud Cemil. 21,00 Konser takdimi: Halil Bedil Yönetken tarafmdan. 21,15 Muzik Radyo Orkestrası (Şef: Dr. E. Praetorius) 22,00 Memleket saat ayarı, ajans haberleri; ziraat, esham tahvilât, kambiyo nukud borsası (fiat). 22,20 Serbest saat. 22,30 Müzik: Operetler (Pl.) 22,55 Müzik: Cazband (PL) 23,25 23.3C Yarmki program ve kapanış. EADIODİFÜZrON POSTALAB1 Dalga aznningn: Türklye Radyosn 1648 m. 182 Kc/s. 120 Kw. Ankara » T. A. P. 31.70 m. 9465 Kc/s. 20 Kw. TÜBKİ1E «Bay Tekin filmleri kahramam» ANA VE BABALAR!... Ciğerpare yavrulannı önüne kat, Fransız Akademisi azasmdan (Fransız Carco) nun büyük ahlâkî ve içtimaî filmini göstert ibret alsınlar... En büyük vazifen bu olsun. AZAK'da YARINKÎ ÇARŞAMBA Matinelerden itibaren FERAH'dal MAURICE CHEVALIERİ ve en güzel Fransız Yıldızı M A R I E D E A ERİC v. STROHEIN PİERRE RENOIR Ölüm, korku ve ateşle karşı karşıya... Heyecan, dehşet ve entrikalarla yüzyüze... Baştanbaşa takib, döğüş ve maceralarla dolu büyük sinema romanı. 25 kjsım tekmili birden ve <iiğer 14 Parisli yıldız ile bizzat PARİS; MAURICE CHEVALIER'in 2 senedenberi çevirdiği yegâne ve güzellik itibarile tekmil diğer ülmlerinin fevkinde olan T V Şaheserinin Z A K Halebde Cumhuriyet gazetesinin ve diğer Türk gazete ve mecmualarının satış yeri Jan R. Kurdi mağazasidir. S A R A Y sinemasmın yeni seneyi tes'id maksadile intihab ettiği bir şaheser. BU ÇARŞAMBA akşamından itibaren gösterilecektir. kahramanlarıdır. .' . f\% l'iiriilr hevin». hıı nortr^ Yarın akşam MELEK'te TATLI HAYAL Fransızca sözlü Amerika ve ingilterede 1D1ATS DEL1GHT ismile 4 milyon Fransada LA RONDE DES PANTINS ismi ile 2 milyon nüsha satılan meşhur "DELILER EĞLEN1YOR,, romanından alınan N O R M A C L A R K VE S H E A R E R G A B L E HAMDt VAROĞLU ( TEŞEKKÜR ) I ÇENBERLİTAŞ I Sinemasında Telefon : 22513 Ya " matinelerden İtİbareil n I ^^^^^^^^^mm^^m tarafindan şahane bir surette yaratılmıştır. Dlkkat: Yarın gece için loca kalmamıştır. Numaralı koltuklar buğün sabahtan itibaren aldırılabilir. Tel: 40868 I Geçen hafta L A L E sinemasında takdirlerle seyredilen Yainız büyük filimleıde gördüğünüz, altın sesi ile mestolduğunuz YAŞAMAK ZEVKTiR I Kadıköy HALE IRENE DUNNE Güı ÜD, haftanın, yeni senenin ZEVK F1RTINASI olacaktır. R U T H I İ K K Â ii N CHATTERTON AJIIV n / ı iM L i WALTER HUSTON Kadıköy heyecanlı bir hafta yaşıyor " • « ^ • • ^ ^ ^ ^ ^ " Millî ffllm san'atımızın bütün istanbulu heyecana dUşürmüş olan ilk şaheseri sinemasında Biricik sevgili kızımızm hazin ufulün. den dolayı telgraf, mektub, çelenk göndermek ve cenaze merasiminde bulunmak suretile derin kederlerimize iştirak lutfunda bulunan muhterem zevata ayn ayrı cevab vermeğe halimiz müsaid olma. dığından teşekkür ve minnettarlıklarımı:m gazeteniz vasıtasile iblâğını rica ede. rız. Necmiye Soyak, Hasan Rıza Soyak, İhsan Soyak. ve kalbleri büyüleyen DOUGLAS FAİRSANKS JR. İN Aurıpfl • Ayrıca. ^ 4 i H 9 9 f v Gencliğine doymamış, hayattan tamamile hevesini alamamış bir kadının ^^•^^^^^^M^H^^^^^^^^^M ıomaoı ^mm^^^^^^^^^m^^^^^^^^m T O S U N Yarından itibaren başlıyor. P A Ş A DOGUM tzmit üssübahrî birinci şube müdiirü Deniz Kurmay Binbaşı Asım Şinekin dün OTtaköy Şifa yurdunda bir oğlu dünyaya gelmiştir. Annesine ve yavruya sıhhatler dileriz. içyüzii varmış!.. Kendi yüzkarası, dokuz ay on gün sonra büsbütün ortaya çıkmak için her gün biraz daha büyürken, bu kadar çalımı kime idi acaba?.. Kulaklannda acı bir uğultu vardı. Artık ne görebiliyordu, ne de işitiyordu. Yainız: Satvetin bir çocuğu varmış ha... Diye için için inleyordu. İlk günündenberi kendisinden sakladıklan bu imiş, işte!,. Şimdi anlayordu: Tanıştıklannın ilk gecesî, Satvet: Amcam size herşeyi anlattı, değil mi?.. Siz de bir daha bunun lâkırdısını bile açmıyacaksınız, buna söz veriyor musunuz ?.. Diye sormuştu. Sonra da sırası geldikçe, hele evlendiklerinin ilk gecesi, yatak odalarına çekilirlerken: Behire Hanım bunu size söylemiş olacak. Siz de kabul etmişsiniz. Beklemek için söz vermişsiniz. Teyzeniz, geldi, bana böyle söyledi. Diyordu. Muzaffer de ne bilsin; büsbütün başka türlü anlamıştı. Sonra, Hüsameddinin adını duyaT duymaz düşüp bayılması da mutlaka gene bunun için olacaktı. Çocuk belki de ondandı. Haniya: Onu sevmiyor, adam yerine bile a koymuyor!.. Dlkkat: Bu filim için izdihama sebebiyet vermemek Ozere biletlerin seanslara gore vaktinde alınması lâzımdır. Evet. Nasıl olmuş kaza?.. Kendisi lkiniz de gencsiniz. Daha nice çoluk çocuk yetiştirirsiniz. nasıl?.. Muzafferin göğsü tıkandı. Hiç ses çı Şimdi iyidir. Fakat çok üzüldü. Bu zamana kadar kendisini arayan, soran ol karamadı. Görmeden, işitmeden karşısınmadı diye gözlerinden yaş eksik olmadı. daki kadmın yüzüne bakıyordu. Demek ki Satvet gebe imiş!.. Bilmiyorduk ki... Dündenberi bizim Evlendiklerinin ilk gecesindenberi kode aramadığımız yer kalmadı. Biz de kim olduğunu ilkönce anlı casını yatak odasından içeriye sokmıyan yamadık. Nereye haber vereceğimizi bil bu kadmın karnında bir de çocuğu vaTmiyorduk. Ancak bu sabah biraz kendi mış, öyle mi?.. Karısının o esrarlı duruşuna baktıkça ne geldi, telefon numaranızı söyledi de Muzaffer, zaten ilk günündenberi kuşkuondan sonra... lanıyordu. Aklına bin türlü şuphe geli O kadar ağır mı?.. Atlattı. Yoksa çok ağırdı. Kaburga yordu. Fakat o durgunluğun, içliliğin arkemiklerinden ikisi çatlamış, belkemiği kasında bu kadar çirkin bir yüzkarası oincinmiş, yüzünde, başmda da ufaktefek lacağını kim umardı?.. Demek ki bunu örtbas için, kim bilir birkaç yara var. Ne söylüyorsunuz?.. O kadar ağır, kimlerden artakalan bu kızı kocaya vermekten başka çıkar bir yol görememişdemek?.. Kurtulmaz mı?.. Kurtuldu, sayılır. Ondan yana hiç ler, bunun için de onu mu bulmuşlardı?.. Kendi kendine: üzülmeyiniz. Gene talihi varmış, doğru Deli mi oluyorum?.. Bir yerime mî, su... Yoksa ölebilirdi de... Otomobil parça parça olmuş. Zavallı şoför, daha has iniyor, sakın?.. taneye gelmeden, yolda öldü. Diye korktu. Gözlerinin önüne bİTdenbîre sanki bir Vah zavallı!.. Yazık ki çocuğu kurtaramadık. Ne tutam karanlık dökülmüş, simsiyah bir yapalım, bu kadarla geçmiş olsun. Siz duman gibi gittikçe dağılıyor, heryeri sarıyordu. sağ olunuz... Bu karanlıklann ortasında genc kadıMuzaffer, ilkönce anlıyamadı. Bafhemşirenin çocuk, dediği şoför miydi, aca nın mermer gibi donuk yüzü, uzun boyu yükseliyor; hep öyle azametle geçişini ba?.. görür gibi oluyordu. İşte bu kadmın, hiç Hangi çocuk?.. kimseyi adam yerine koymıyan, kimseyi Diye sordu. Üzülmeyiniz, efendim. Elden ne ge beğenmiyen bu küçük hanımın, demek lir?.. Annesi kurtuldu ya, ona şükrediniz. ki, umduğundan da korkunc, iğrenc bir Allah vere de, zavalb kızcağız, ölmüş olmasa... Diye uğunuyordu. Haniya, insanlar büyük felâketlerle karşı karşıya geldikleri zaman ona inanmak istemezler; hele sevdiklerinden ayrılmayı bir türlü akıllanna sığdıramazlar; olamaz, sanırlar; onsuz yaşayamıyacaklannı söylerler. Muzaffer de belki pek Râna, anlaşılan hanımını çok seviyor ne bir korku girmişti. Otomobile atladı. farkında değildi ama Satvetin ölmüş oldu. Evin içinde uğuna uğuna oradan ora Polis karakollarını dolaştı, Emniyet Mü masıan bir türlü inanmak istemiyor; bunu aklına bile getirmekten korkuyordu. ya dolaşıyordu. Muzaffer de hizmetçilere ciürlüğüne gitti. Hastaneye geldi. karşı pek çirkin olmasın, diye büsbütün Bugün pazar, dediler. Kazalar heryabanrı gibi duramadı. Bu kadar da ara günkünden biraz daha çok. Bir otobüs, Her gün yüzlerle hasta, bir o kadar yıp sormasa, karı koca ikisinin arasında üç otomobil, bir de tramvay devrildi. yaralı, sayısı bilinmiyen ölü göre göre kaki tatsızlık ortaya çıkmış olacaktı. Onun Tramvaya atlayan iki çocuğun bacağı ke nıksamış, içleri nasır tutmuş gibi koridorlardan gelip geçen; kendilerınden bir şey için Ayaspaşaya, Muhiddin Beyin apartı sildi, birisi de altında kaldı, öldül... manınd telefon etti. Amca bey Bursadan Muzaffer, sordu, araştırdı, Olenlerin, istenildiği zaman, birşey sorulduğu vakit yaralananların içinde Satvetin adını gö yüzlerinin bir çizgisi bile kımıldamadan dönmemişti. dinleyen; sanki bütün acılara yabancı duremedi. Ister istemez eve döndü. Bir aralık: ran; korşılanndaki, yavrusunu ölümün Hizmetçiler: Sakın Behire teyzenin evine gitmiş pençesinden kurtarmak için çırpınan bir Küçük hanım, bir yere gitsin de bu olmasın?. saate kadar dönmesin; hiç birimize de ana mıdır, eşinden aynlmayı aklına sığDiye düşündü. Olacak şey değil!.. dıramıyan bir zavallı mıdır, bunların hiç Oraya kadar gidip aramayı da kendi haber vermesin?.. birini düşünmeyen, hiçbirine aldırmayan ne yediremedi. L'saklardan birini gön Mutlaka başma bir kaza gelmiştir. kapıcılara, hademeye, hastabakıcJara, Diyorlardı. derdi, sordurdu. Oyle ya, Satvet bugünkü Bütün gece, evin içinde hiç kimsenin memurlara, doktorlara, hepsine ayrı ayrı para işini anlamak için Behire Hanıma başvurmuş olabilirdi. Uşak, gitti, geldi: gözüne uyku girmedi. Ertesi günü de sinirleniyordu. Neden sonra, kendisine telefon eden ancak öğleye doğru hastaneden telefon Evde kimse yok. başhemşireyi buldu. Konuşmaya başladıettiler; Satvetin orada olduğunu haber Dedi. Sakın bir kazaya mı uğramıştı?. Şimdi verdiler. Dündenberi bu saate kadar ken lar' Başhemşire: dini bilmeden yattığına bakıhrsa yarası hepsi bundan korkuyordu. Muzaffer Bey siz misiniz, diye SOTGeceyarısı oldu, geçti. Sinemalar bit ağır olacaktı. Belki de ölürn halinde idi. Muzaffer, deli gibi evden fırladı. B;* du. Dünkü otomobil kazasında yaralanan miş, her yer kapanmıştı. Artık Muzaffer İSatvet Hanun, aizin refikanız, değil mi?.. tün hıncını, bütün öfkesini unutmuş: de bütün öfkesini unutmuş, onun da içi Tefrika No. 44 Nakleden: KEMAL RAG1B