CUMHURİYET 4 Birincikânun İ939 Küçük hikâye Üç arkadaş sobanın başında oturmuş tath tatlı konuşuyorlardı. Üçii de yaşını başını almış kimselerdi. Doktor Nuri: Şimdi birleşmeler, dedi, nasıl kolay şartlar dahilinde cereyan ediyorsa ayrılmalar da öyle... Cavid Paşa tasdik etti: Çok doğru. Bir kadından ayrılmak, yahud onunla hayatını birleştirmek... Bunlar bizim zamanımızda mühim şeylerdi. Ben şimdiki genclere karımı nasıl aldığımı anlatsam gülerler tabiî. Bir kere arabaya binerken elini görmüştüm. Pembe, küçük bir el... Işte o kadar. Arabayı takib ettim. Bir kaç gıin evinin etrafında bekledim. Kafeste gölgesini gördiim. Bana ipekli, leylâk kokulu bir mendil attı. Sonra Allahın emri ile talib oldum. Evlendik. Herkes bizim için «sevişip de evlendi» dedi. Giilüşmeler oldu. Cavid Paşa devam etti: Ya ayrılmak... Insan değil karısından, sevdiğinden, fakat gelip geçici alâka duyduğu kadından bile ne vicdan azabları, ne sıkıntılar içinde ayrılırdı. Muhakkak biz şimdikilerden çok hassas, düşünceli insanlardık azizim. Ayrılmak kolay, fakat karşımızdakini kırmamak, onu rencide etmemek lâzımdı. Sonra haricin telâkkileri, yapacağımız jeyin uyandıracağı akisler... Biz bütün bunlan inceden inceye düşüniir, aylarca hatta bazan senelerce kararsızlık içinde ısbrab çeker dunırduk. Her zaman paşayı kızdırmaktan hoşlanan Salih Bey gülümseyerek söze kanştı. Uzun zaman Hariciyede çalışmıştı. Sevimli, güler yüzlü bir ihtiyardı: Bununla beraber ben bugünkü gencleri bizden çok daha becerikli ve pratik buluyerum. dedi. Biz bütün o endişeler, şüpheler ve ıstırablar içinde ne olduk? Vaktinden daha evvel çöktük, ihtiyarladık. Cavid Paşa hoşnudsuzlukla kaşlarını çatmıştı: Ben kendi hesabıma, diye cevab verdi. Onlann yetiştikleri zamanı aşk için malik olduklan imkânlan belki biraz kıskanıyorum. Fakat emin olun dostum, bu imkânlarla çok jey becerebildiklerine emin değilim. Zaten şimdiki âşıklan kadın olsun, erkek olsun aç gözlü. fazla obur kimselere benzetiyorum. Belki çok yiyorlar ama her önlerine geleni yiyorlar. Sonra derine inmesini hiç bilmiyorlar. Dikkat ediyorum, daima «atıhtadırlar. Aralarında koket bir kadın gibi aşkı biraz da fantezi diye alanlar da var. Meselâ ingilizceye, şarkıya, dans figürüne, son moda şapkaya, mavi tırnaklı ele âşık olan erkekler bulunduğu gibi iyi bağlanmış Jcuavata, biryantinli saça, daha ne bileyim böyle bir sürü saçma teferrüata tutulan kadınlar da eksik değil. Salih Bey güldü: Korkunc şekilde alay ediyorsunuz, dostum! Doktor, Cavid Paşaya hitab ederek: Bununla beraber, dedi, eskiler de aşkta fazla marizdiler paşam. Birbirlerine görmeden âşık oluyorlar, gölgelerini seviyorlardı. Zamanlannı ahla ofla geçiriyorlardı. Hepsi tembel, uyuşuk, iradesiz âşıklardı. Durmadan ağlayan kadınlar, kendini öldürmeye kalkan erkekler az değildi. Paşa öfke ile doktorun sözünü kesti: Doğru, bunlar manasız şeyler doktar. Şimdikiler gibi iki üç kişiyi birden .sevmeli ki eğer buna sevmek denirse biri elden gidince ağlamadan sızlamadan diğeri ile teselli bulmak kabil olsun değil mi? Ben öyle genc erkekler tanıyorum ki kendilerini karılan, metresleri ve flörtleri arasında taksim etmişlerdir. Öyle Senc kızlar tanıyorum ki teniste birine, denizde diğerine randevu veriyorlar. Na8il olur da zamanımızdaki o içli, vefalı sevgilileri aramam. Doktor: < Ne demek istediğimi anlamadınız» diye mırıldandı. Paşa sustu. Bir an düşündü. Sonra baçmı kaldırarak: Size, dedi. Bizim zamanımızda ce Aşka dair... RAŞÎD RIZA E. SADİ TEK Halk Opereti Eski Çağlıyanda Bu akşam 9 da Zozo Dalmasla H A L İ M E Büyük Şark opereti Yeni bale | reyan etmiş hakikî bir vak'a anlatacağım. | günler geçirmişlerdi. Her yerde takib eBir aşk hikâyesi, fakat olmuş bir hikâye.. dilmeleri onları daima gizlenmeye mecSalih Beyle Doktor Nuri, dinlemeğe bur ediyordu. Fakat ilk korkulu müşkül hazırlanarak koltuklarına yerleştiler. Ca günler geçtikten sonra beş ay tam bir savid Paşa devam etti: adet içinde yaşamışlardı. Bunu anlatırken gözlerindeki Isim ve tarih söylemiyeceğim. Vak yanaklan pembeleşiyor, anın kahramanlannı küçük yaşlarında ta renkler canlanıyordu. Fakat beş ay sonra nıdım. Çocuklukları beraber geçmişti, se avukat, ufak bir griple yatmıştı. Kasabaviştiler. Kız ne istediğini bilen bir kızdı. da doktor yoktu, grip zatürrieye çevirince Zeki ve güzeldi. Erkek pervasız, inadcı, genc adamı kurtarmak imkânı olmamışkuvvetli bir adamdı. Daha pek küçükken tı. kızm kulağına büyüyünce onu bu akraba Sustuğu zaman: oğluna vereceklerini koymuşlardı. Fakat Mademki o öldü, niçin dönmediniz? zaman geçince vaziyet değişti. Kızın ba dedim. bası basamak basamak ilerledi. Günün Omuzlarını silkti: birinde kendisine siyasî mühim bir mevki Dönemezdim, dedi, bu büyük felâyaptı. Çocuk, bu esnada hukuku bitirdi. Avukat oldu. On parasızdı. Kızın ailesi ketten sonra tstanbula gelip bir yığın onu zengin, yüksek mevkili bir adamla ev düşmanla uğraşacak halim yoktu. Sonra lendirmeyi kurmaya başladılar. Talibler unutmayınız ki orada hâlâ nikâhında olçoktu. Üstelik günün birinde ricalden bi duğum bir adam vardır. Fakat, dedim, seneler geçti. Bu arinin oğlu kıza âşık olup da «ille onu isdam muhakkak ki inadında ısrar etmiyeterim» diye tutturunca aile kat'î kararını verdi. Kızı bu zengin paşa oğluna vere cek, sizi boşamaya razı olacaktır. Aileniceklerdi. Fikirlerini ona açtılar. Kız ken ze gelince onlar hasretinizle o kadar musdini hep avukatın nişanlısı farzediyordu. taribdirler ki sizinle pek çabuk barışacakEvvelâ şaşırdı. Sonra isyan etti. Uzun mü larına eminim. Başını önüne eğerek bir an düşündü. nakaşalar ve kavgalar oldu. Fakat babası kızı dinlemedi. Düğün hazırhklarına Başını kaldırdığı zaman gözleri yaşlı yaşlı başlandı. Nikâh günü perde arkasında parlıyor, dudakları titriyordu. Kısık bir imama asıl gelin değil, fakat bir başkası sesle: «evet» dedi ve ayni günün gecesi kız bir Size, dedi, beni buraya bağlayan afırsatını bularak teli ve duvağile evden sıl sebebi söylemek istemedim. Beni gükaçtı. Derhal peşine adam koşturdular. lünc bulmanızdan korkuyorum. UnutmaFakat ne genc avukatı, ne de genc kızı yın ki onu buraya gömdüm. Bazan Istanbulmak kabil olmadı. Bununla beraber bula dönmek imkânlarım düşündüğüm zagündüz nikâhı kıyılmıştı. Evli bir kadın man sanki yaşıyormuş da onu terkediyorsayılırdı. Kocası olacak adam genc kadın muşum gibi bir hisle ürperiyorum. lçim dan intikam alacağını söylüyordu. Öbürü burkuluyor. Sonra onunla bu küçük evile evlenmemesi için onu boşamamaya de, beş ay nasıl bir saadet içinde yaşakarar verdi. Bir müddet daha firarileri dığımızı anlattım. O günleri tekrar yaşaaradılar. Fakat nafile.. Nereye gitmişler mak için en münasib yer gene burası dedi, ne olmuşlardı?. Sır... ğil midir? Aradan dört beş sene geçti. Şarkta tefCavid Paşa bir an sustu. Derin bir nefes tişe çıkmıştım. Küçük bir kasabaya yo aldı ve ilâve etti: lum düştü. İki gün kaldım. Birinci gün tstanbula avdette ondan hiç kimsedü, emirberim geldi, genc bir kadının be ye bahsetmedim. Hatta ailesine bile... ni görmek istediğini söyledi. Biraz sonra Çünkü bunu ona vadetmiştim. Eğer şimbu genc kadınla karşılaşınca hayretler i di hayatta ise, hâlâ o kasabada, o küçük çinde kaldım. Oydu. Avukatın sevgilisi, evde sevdiği adamı düşünerek yaşadığıgelin olduğu gün, duvağı ile kaçan per na eminim. vasız, deli gönüllü genc kız... Bana: «SeDoktor Nuri: nelerdenberi bir tanıdık görmedim, dedi. Yazık, dedi. Belki de kadının hakSiz beni anlayan, bana hak veren yegâne insansınız. Buraya geldiğinizi duyunca kı vardı. Eğer avukatı tedavi edecek bir görmeye gelmekten kendimi alamadım.» doktor bulunsaydı... lşte zamanın ve teAkşam evine davet etti. Gittim. Girdi lâkkilerin mahvettiği güzel bir aşk... Evet şimdiki gencler, aşkı besleyen ğim oda, oraya zevkli ince parmaklann en güzel şeyleri, şefkati, himayeyi, ruh dokunduğunu gösteriyordu. Genc kadın beni yalnız karşıladı. Fazla ciddî görünü ve kafa anlaşmasını nihayet vikayeyi ihyordu. Onu biraz zayıflamış ve fazlaca mal ediyor, bir kenara atıyorlar. Istırab bozulmuş buldum. Karşılıkh oturduk. verecek, yorulacak, uğraşacak her şeyŞundan bundan konuşmaya başladık. den kaçıyorlar. Halbuki ıstırab çekmeFakat itiraf ederim ki kafam başka şey den, uğraşıp didinmeden saadet olmaz. lerle meşguldü. Düşünüyordum. Bu ka Bana öyle geliyor ki ne bizim zamanıdın ki naz ve nimet içinde büyümüştü. mızda olduğu gibi fazla hayalî, ne de Hele son zamanlarda lüks görmüştü. Bu şimdikilerde olduğu gibi fazla maddî olbasit köy evine nasıl tahammül edebili mamak lâzımdır. tkisinin ortasını bulunyordu? Sonra diğer adamın hâlâ nikâ ca mesele kalmaz. hında olduğuna göre sevdiği adamla gayDoktor sustu. Üç arkadaş ayn düşünrimeşru bir hayatı cesaretle devam ettire celere dalarak artık konuşmadılar. Oda, bilmesi de beni şaşırtıyordu. Nihayet asıl derin bir sükut içinde kaldı. Yalnız somerak ettiğim, fakat bu kadar seneden bada çıtırdayan odunların sesi duyulusonra onlann hâlâ sevişip sevişmedikle yordu. riydi... Adamı bekliyordum. Gözlerim PERİDE CELÂL gayriihtiyarî kapıya kayıyordu. Kadın sabırsızlığımı farketti. Asla unutamıyacağım ( ASKERLÎK İŞLERİJ bir tebessümle gülümsedi: Ahmedi, bekliyorsunuz, galiba, deŞubeye davet di. (Ahmed sevdiği adamın ismiydi). FaEminönü Yerli Askerlik şubesinden: kat gelemiyecek. Şimdiye kadar askerlik yapmamış cezalı. ceHayretle yüzüne baktım. Oldukça sa zasız, bakaye 316 335 dahil (hava) sınıfına kin bir tavırla ilâve etti: mensub mükelleflerin sevkedilmek üzere hemen şubeye müracaatleri üân olunur. Ahmed öldü. Nasıl?.. O başını sallayarak mırıldandı: Beş sene oluyor. Olduğum yere çökerek: Beş sene mi? dedim. Demek onunla 7 Birincikânunda çıkıyor kaçtığınız tarihlerde... En güzel iktısadî maicaleleri, en Hayır, dedi, kaçtıktan be§ altı ay taze piyasa heberlerıni sonra... İKTISADİ YÜRÜYÜŞ Sesi arada sırada titreyip kesilerek anlatmaya başladı: te Birlikte kaçtıktan sonra bu küçük kaBulacaksınız. sabaya yerleşinceye kadar oldukça fena Peride Celâl KUDRET HELVASI TİYATROSU Bu gece ÜSKÜDAR HÂLE sinemasmda RADYO akşamki program^ EADYODİFÜZTON POSTALARI Dalga uzunluğn: Türklye Radyosn 1648 tn. 182 Kc/s. 120 Kw, Ankara » T. A. P. 31.70 m. 9465 Kc/s. 20 Kw. 12,30 Program ve memleket saat ayan, 12,35 Ajans ve meteoroloji haberleri, 12,50 Türk müziği (Pl.) 13.30 14,00 Müzık (Hafif müzik Pl.) 18,00 Program, 18.05 Memleket saat ayan, ajans ve meteoroloji haberleri, 18,25 Müzik (Radyo Caz orkestrası) 19,00 Konuşma, 19,15 Türk müziği: Karışık program. 20,15 Konuşma, 20,30 Türk müziği (Fasıl heyeti) 21,15 Müzik (Küçük orkestra Şef: Necib Aşkın) 22,00 Memleket saat ayan, ajans haberleri, ziraat, esham tahvılât, kambiyo nukud borsası (fîat) 22,20 Muzik (Kuçük orkestra) 22,35 Müzik (Faure: La Majör Sonaf ı) (Pl) 23,00 Müzik (Cazband Pl.) 23,25 23,30 Yarmki program ve kapanış. TÜRKİYE AŞKIN ZAFERi S ARAY Frarisızca sözlü ikinci büyük CAZ filminde bulacaksınız Önümüzdeki persembe akşamından itibaren «BUYUK C A Z J filmini beğendiniz ve alkışladınız.... Ayni lüks... Ayni orkestraları ve binbir zevkini.... 1939 da Amerikada çevrilen sinemasmda Dinleyiniz: Billur sesli İRENNE DUNNE, size ne ateşli serenadlar söylüyor Bakınız: Neş'e kaynağı DUGLAS FAİRBANKS JUNYOR nasıl bütün gönüllere zevk aşılıyor, YAŞAMAK İSTANBUL ZEVKTiR SARAY Sinemasmda 6 Birincikânun çarşamba akşamı saat 21 de Senenin en büyük neş'e bayramıdır. Kutlulamağa hazırlanınız ÇENBERLiTAŞ ve FERAH sinemalarında Bu çarşamba matmelerinden itibaren HALKI HAZIROLÜ MÜNİR NUREDDİN KONSER1 13 Birincikânun çarşamba akşamı ANKARAda ULUS sinemasmda da valnız bir konser verecektir. JLK U Y A N I Ş PİERRE Deanna Durbin Senenin en muhteşem en mükemmel filmi Bütün kalbleri titretecek bir fılm... Bütün hayat... Ve gençlik olan bir film... JEANNE HENRİ BORDEAUX'nm meşhur (BÜYÜK BABA) romanından sinemaya alınan ve başta LARQUEY ve JOSSELÎNE GAEL tarafından yaratılan YARININ KADINLARI S Ü M E R sinemasmda Emsalsiz filim önümüzdeki çarşamba akşamından itibaren ve sair büyük ve tanınmış Fransız yıldızlan CHARLES SÎGRİD GURRİE HEDY LAMAR BOYER Ateş gibi yakan bir aşk Öldüren bir güzellik Sıcak memleketlerin ihtiras dolu sevdalan Hatırasını ebediyen unutamıyacağımız bir şaheser. CEZAİR SEVDALARI ÇARŞAMBA AKŞAMI M E L E K ' t e a t <.*** "'BüGÜNE KADAR GÖRÜLEN KOMEDÎ FrLlMLERÎNlN EN NEFİSÎ EN EGLENCELÎSÎ KOMÎKLER KRALI NEŞ'E KAYNAGI TÜRKÇE SÖZLÜ iktısadî yürüyüş 3 AHBAB ÇA VUŞLAR Artistleri tarafında^. R. K. O. film şirketi hesabma 939 senesinde en son çevirdikleri ve senenin en büyük kahkahalı filmi PASTIRMAGİYAN ve ŞÜREKASI TÜRKÇE SÖZLÜ 8 r ^ ^ T A K S İ M sinemasmda Behire teyze birdenbire öfkelenmiş gibiydi. Sonra, ne düşündüyse düşündü, Muzafferin yanıldığını yüzüne çarpmak istemedi. Genc çocuk, o zaman da: Madem ki, aralarındaki soğukluk bundan değil, öyle ise ne var, onu anlat! Diye tutturacaktı. îhtiyar kadın, sanki bundan çekiniyormuş gibi: Vallahi, dedi, Satvet amcasını sevmez, bunu biliyorum ama neden sevmez, aralarında ne olmuş, orasını da hiç kimseden duymadım. Ne yalan söyliyeyim, bu kız, haniya biraz da içinden pazarlıkhdır. Her önüne gelene, kolay kolay açılmaz. Onun için dünyada her şey olur, hepsi akla gelir. Artık bu adamın yanında oturamam, diyor. Bana öyle söyledi. Muhiddin Bey ona ne yapmış olabilir?. Ya parasma göz koymuştur, yahud da dediğim gibi babasının ölümünü ondan biliyor; bu kadar diş bilediğine bakılırsa... Amcasma sorarsan o da kızdan yaka sükiyor. Bir kocaya varsa da kurtulsam, diyor. Senin bu kadar iyi bir çocuk olduğunu gördüler. Dört elle sana sanldılar; kız da, amcası da... Ikisi de birbirinden kurtulmak için senden meded umuyor. Haniya, nikâh için acele ediyorlar, diyorsun ya, hep bundan... Tefrika No. 27 Inkâr edeceksin, demiyorum ama neyle ödiyeceksin?.. Bu kızla evlenmezserı ne olacak?.. Aylığmdan beşer onar lira kesilecek de iki bin lira, öylelikle mi ödenecek?.. Evlenmiyeceğim, demedim ki. Oyleyse ne diye geldin, başıma?.. Muhiddin Bey de söylüyor ya, Satvete karşı pek soğuk duruyormuşsun. Kızı alacaksan, bu yaptıklann ne oluyor?.. Ben mi soğuk duruyormuşum?.. Günlerce evlerine bile uğramamışsın. Amcası ayağına kadar gelmiş, seni zorla götürmüş. lşte ben de bugün, bunu konuşmak için geldim. Nesini konuşacaksın?.. Anlıyamadığım, bir türlü içinden çıkamadığım, birçok şey var; onları soracağım. Buldun da bunayorsun, dedim ya. Neden bulmuş da bunalmış olayım?.. Soramaz mıyım?.. Hakkım değil mi?.. Yarın gece nişan oluyor. Otuz, kırk Nakleden: KEMAL RAGIB kişilik bir ziyafet veriyorlar. Küçük hanımın nişanlısı diye herkesin ortasına çıkacağım. Ne oluyor, ne bitiyor, bilmeli değil miyim?.. Bilmek istediğin nedir, ben de onu anlamıyorum. Canım, böyle çarçabuk nişan olur nıu?.. Çarçabuk mu bu?.. Konuştunuz, görüştünüz, arasından günler geçti. Artık tam zamanı. Yıllarca nişanL durmak, iki taıaf da gönlünü eğlendirdikten sonra bir bahane bulup ayrılmak sanki daha mı iyi?.. Sen de şimdiki hanımlardan, gel geç gönüllü küçük beylerden gördün, onlara mı imrendin?.. Canım ben de yıllarca nişanlı durahm, demiyorum. Bu kadar aceleye ne lüzum var, diye merak ediyorum. Bunda mutlaka bir iş olacak. Ne olabilir?.. Ne bileyim ben?.. Fakat bu kadar telâş büsbütün boşuna olamaz. Satvet sana birşey a<,madı mı?.. Amcasile aralan iyi değilmiş. Ne kadar azametli bir kız nasıl olur da beni yapıp yapıp ayrılmak istiyormuş, onu beğenir. Bir türlü bunu anlıyamıyorum. söyledi. Görünüşte, bana varmaya razı oluyor; Kızcağızm öfkesi pek de boşuna bir yandan da yüzüme bile bakmıyor. değil galiba... Muhiddin Beyin öyle dur Ziyafet yapılacakmış, düğün olacakmış, duğuna bakma, enikonu geçimsiz bir a bunları bile söylemiyor. dam olacak. Daha nasıl söylesin?.. Seninle yal Mademki kızm kendi parası var nız kalır kalmaz uzun uzun konuşmuş. mış; o kadar zengin diyorsunuz. Yaşı da Z'vafeti de, düğünü de hepsini anlatmış, yirmiyi geçmiş. Amcasından ayrı otur daha ne istiyorsun?.. Anlatamıyorum ki bir türlü... Bu manın güçlüğü yok ya, istediği yere gider, istediği gibi yaşar. Ona kızıp da hiç kızda bir başkalık var. Nekadar saklatanımadığı bir adamla gözü kapalı evle mak isterse istesin, gene belli oluyor. nir mi insan?.. Hem de hiç hoşlanmadı Sana olmuş olanlar, Muzaffer. ğı, beğenmediği bir adamla... Vallahi, bilmem. Dediğin gibi ya Beğenmediği, hoşlanmadığı adam bana bir hal oldu, kendi kendime kurunkim, sen misin?.. Bunu da nereden çıkar tu ediyorum. Yahud da sahiden bunların dm?.. Satvet, çok azametli, kendini be içyüzlerine akıl erecek gibi değil. Kızdağenmiş bir kız, dersen bak burası pek ya ki bu dalgınhk, konuşmasım bile cani islan değil. Ama, hiç istemediği bir adama temiyormuş denilecek kadar sessizlik, üsvanr mı, sanıyorsun?.. Onu hiç anlama telik bir de iki gün içinde nişan, on beş mışsın. Eğer seni beğenmeseydi evlenmek gün sonra da düğün, bu kadar telâş?.. şöyle dursun, acaba yüzüne bile bakar Bunda mutlaka bir iş var. Sen ne dersen de... Benim aklıma bin türlü şüphe gelimıydı?.. yor. Bunların arasında o kadar korkunc, Baktığı yok ki zaten... İlk gününden boynuna atılacak de o kadar çirkin olanlar da var ki... Bütün ğil ya. Seninle evleniyor, üstelik düğü gün elim bir işe varmıyor; bütün gece nün bir ayak önce olup bitmesini de isti gözlerime uyku girmiyor. Hep bunlan yor. Daha ne bekliyorsun?.. Istemese düşünüyorum. En sonunda bunalıyorum, böyle söyler miydi?.. Senden başka onu isyan edecek gibi oluyorum. alacak koca bulunmaz mı sanıyorsun?.. Neden?.. Ne var ortada?.. Kızca Ben de onu soruyorum ijte. Onun, ğız biraz dalgın duruyor diye mi? Kendi kendime karşı küçük düştüm; kendi kendimden utanıyorum. Kabahatim ne, onu da bilmiyorum. Ah o, yıl başı gecesi nereden... Şey, işte o iki bin lirayı nereden düşürdüm!. Bütün çektiklerim hep onun yüzünden... Arada bir, hepsinden vazgeçecek gibi oluyorum. Yapamıyacağım, elimden gelmiyecek diye ortalara uğrayacağım, işte bundan korkuyorum. Demedim mi ben?.. Bir de bu deliliği yaparsan artık, kendin ne olursun?. Senin yüzünden ben de ne hale gelirim, orasını Allah bilir. Ahır zamanımda bana Lir de bu iyiliği yaparsan... Hayır, canım, ben de bunun için geldim; sana danışmak için... Ne olursa senden olur, teyze!. Ne yapayım, ne îstiyorsun?. Neden varıyor bana bu kız, onu söyle. Kendisi de söylemiş ya işte. Oldum olasıya, amcasını sevmez. Hele şimdi; bir türlü geçinemez oldular. Annesile babası öldükten sonra, değil mi?. Onu ben de biliyorum: Açıktan açığa amcasından şüpheleniyor, işte bu... Ne diye?. Babasını, annesini öldürdü, diye mi nedir ">. Aman, o nasıl lâkırdı övle?. Neler de zeliyor aklına senin?» , lArkası var}