CÜOTHTTRfTET 30 Eylul 1939 Sürpriz OHEARER "Norma CNorma rYTyrone ~\>fe Herkesin bir merakı olur ya! Mösyö mağa karar verdi. Sakraman'ın meraki da göğsüne nişan Yazdı. Fakat ckuyan olmadı. Her takmaktı. Pek kiiçük yaşında başlayan gazeteye onar nüsha gönderdiği eserinin bu merak, git^ide bir fikri sabit haline ismi etrafında çıt bile çıkmadı. Maarıf gelmişti. Minimini bir çocukken, geniş Nezaretine istida ile müracaat ederek, 4 Birinciteşrin Çarşamba akşamı yakalı bahriye caketınin göğsünü teneke eserinin uyandıramadığı alâkayı, şahsan Fransızca nüshası Ingüizce nüshası den, kalaydan nisanlarla süsler, annesinin celbetmek istedi. İstidasma verilen şifahî Itfaiye için alınacak bin iki yüz elll Ilra muhammen bedelli bir arazöz elinden tutup sokakta koltuklarını kabar cevabda, çok k'.ymetli mesaisine devam pompası 9/10/939 pazartesi günü saat on beşte pazarlıkla mubayaa edileceğinta kabarta gezerdi. tavsiye olundu. Arkasından gene sükut. den talib olanlarm o gün Belediyede hazır bulunmaları ilân olunur. (7728) Pek gevşek devam eden tahsilinin soSinemalarında birden takdim edilecektir. Nihayet bir gün, üç dört aydanberi nu cılk çıkınca, hıçbır mesleğe intisab öğle yemeklerini muntazaman SakramanBütün Paris halkını koşturar tiyatro piyesini yaratan DİKKAT: 2 devre ve 16 kısımlık olan bu fılim bir defada gösterilecektir. edememiş, servetine güvenerek bir genc larda yiyen meb'us Roslen, şu müjdeyi Çarşamba gecesi için numaralı koltuklar şimdıden satılmaktadır. MelekRAIMU MARIE BELLE MICHEL SIMON te localar kâmilen satılmıştır. Müteakıb geceler için dahi şimdiden yerlekızla evenmekttn başka yapacak iş bu getirdi. rinizi kapatabilirsiniz. Iamamıştı. Karı koca Pariste yerleştiler. Tebrik eden'm, azizim; Âsanatika Bu hafta bütün tstanbul halkını ## Zengin bir buriuva hayatı sürmeğe baş cemiyeti tarafından, Fransa kütübhane ladılar. Mahremiyetine girememekle be lerinde tetkikata memur edildiniz. Pek yakında ... sinemasında Şehzadebaşı raber, paranın verdiği mevki sayesinde Sakraman, sevincinden bayılacak gibi Şarkın büfün harikalarını içine sokulduk'arı muhitte, yakın bir ge oldu; iştihası kesildi; bir lokma yemek Koşturuyor ve mevzuu biraz açık, nükteli, neş'eli ve ayni Sinemada lecekte nezaret sandalyasını işgale nam yiyemedi. Sekiz gün sonra da, bu şerefli zamanda hissî, müessir ve son derece zarif Telefon: 21359 zed bir meb'us ve yüksek dereceli bir iki vazifeye başlamak üzere yola çıktı. devlet memurile tanışmalan, Sakraman Şehirden şehire gidiyor, tozlu cildlerle için büyiik bir iftihar vesilesi olmuştu. dolu tavanaralcnnda, binbir zahmetle Türkçe sözlü ve şarkılı Charles Boyer Filmini takdir nazarlarile seyrediyor ve candan alkışlıyor. Fakat, ta çocukluğundanberi kafasının kucak kucak kitab taşıyıp önüne yığan Büyük Şark filminde İlâveten: Canlı resimler: Bugiin saat ] ve 2,30 da hafızıkütüblerin diş gıcırtılan arasında Pierre Richard Vilm içinde yerleşen o fikri sabit bir türlü si m tn l r B I ^ I ^ ^ ^ B ^ ^ H ai ee linmiyor; biçar<>, caketınin yakasında allı harıl harıl çahşıyordu. Küf, kâğıd eskisi, toz kokan bu ha yeşilli bir şerid taş»mak hakkına sahib olaHAYATINIZDA BİRÇOK GÜZEL FİLIM GÖRMÜŞ OLABILİRSİNİZ. FAKAT: ROMANI BÜTÜN DÜNYA vasız, güneşsiz yerlerde geçirdiği hergün, mamanın azabile mütemadiyen kıvranı Bu hafta İstanbul sinemalarının DİLLERİNE çevrilrriş 25 müyondan fazla basılan onu Akademiye ve dolayısile Lejyon yordu. muvaffakiyet, muzafferiyet ve izSokakta tesadüf ettiği göğsü nişanlı a Donör nişanına biraz daha yaklaştıran diham rökorunu kınyor. damlar, yüreğinde birer ukde oluyordu. her saat, ömrünüa en tatlı demleriydi Gündüzleri devamlı seanslar, Rasgeldikçe, göz ucile, hain hain bak Yorgunluk nedir bilmiyor, yılamadan çasuvare 8,10 da. hşıyordu. (TOM SOYER'in MÜTHİŞ MACERALARI Fransızca sözlü ve bütün renkli) ŞAHESERİ KADAR GÜZEL maktan nefsini menedemediği bu imtiyazHEYE CANLI ve HARİKULÂDE BİR FİLİM GÖRMEDÎNİZ. Bu, bir hafta devam etti. Hafta sonu lı insanları saymak onda ikinci bir âdct AYRICA:: FOKS'un en soıı dünya ve muharebe haberleri. •M \. f f x iv .\ r u ı \ o u u en son uunya geldiği zaman, Ruen şehrinde bulunduğu hükmüne girmişti. «Bakalım, eve gidinciBugün saat 12,45 ve 2,30 da kurtarmağa çalışıyordu: ye kadar kaç tanesine rasgeleceğim!» di için, günlerdenberi görmediği kansmı ziTenzilâtlı matine Dinle... Ver şunu bana... Bak ne ye düşünür, aheste adımlarla yürüyerek, yaret etmek arzusunu duydu. Birdenbire gelenin geçenin yakasma dikaktle bakar, kararını verdi. Saat dokuzda hareket diyeceğim... Hayır, söyliyemem, gizli birşey bu; söyliyemem... Pariste nekadar Lejyon Donörlü bulun eden trene atladı. duğunu tahmine çahşırdı. Parise vardığı zaman geceyansı ol Sakraman, gitgide öfkeleniyor, sapsarı İkinci hafta devam eden ve herkes tarafından takdirlerle begenilen Akşam yemeğinden sonra en büyük muştu. Evin anahtan yanındaydı. Kan olmuş çehresile, kameti azıtıyordu. Bilmek istiyorum... Söyliyeceksin... eğlencesi, Lejyon Doııör nişanı satan ma sını uyandırmadan apartımana girebile Bu kimin pardösüsü? ğazaların vitrinlerini seyretmekti. Sak ceği için, bu sürprizin zevkile adeta içi ( Neşidel emel ) O zaman kadın, birdenbire pardösüyü raman vitrinde pırıl pırıl yanan bu renk ürperiyordu. elinden bıraktı ve haykınrcasına, şu sözTUrkçe sözlU Arabca şarkılı renk, çeşid çeşid nisanlann hepsine birEve girdi. Doğru, yatak odasına gitMUstesna mevzulu aşk ve heyecan filminde yegâne ses krallçesl den sahib olmdk; göğsünü bunlarla dol ti. Fakat kapı ıçeriden kilidliydi. Sakra leri söyledi: durarak, büyük bir heyetin en önünde, man'ın canı sıkıldı. Sürpriz yarım kal Senin pardösün! Söylemek istemibUlbUller bUlbUIU iki keçeli takdırkârların hürmetkâr fısıl mıştı. Seslenmeğe mecbur oldu: yordum ama, zorla söylettin. Sana sürtılan arasında, kollarını kabartarak gepriz yapacaktım. Mösyö Roslen, sen bu Jan, aç, ben geldim! çip gitmek arzusile yanıp tutuşuyordu. Kıvrak, lâhutî, sesini işiteceksiniz. Kansı, bu sesten fazla korkmuş olmalı rada yokken, senin nişan işini halletti. Lâkin, Lejyon Donör nişanı almak ki, karyoladan hızla atladığı ve sayıklar Lejyon Donör aldın. Bir ay sonra res BugUn i ve 2.30 da tenzilâtlı matineler. Cto. için hiçbir sıfatı yoktu. Resmî bir vazifc gibi, kendi kendine konuştuğu işitildi. men ilân edilecek. Onun için senden gizSeanslar : 1 2.30 4.30 6.30 akşamları 9 da sahibi olmaması, nişan kazanmak ümid Sonra, tuvalet odasına koştu; odanın ka liyecektim. Bu pardösüyü senin için yeni lerini kırıyordu. «Acaba Akademinin pısını açtı ve kapadı. Yatak odasına dön ısmarladım, yaptırdım. BUBUN Ofisiye rütbesıni alamaz mıyım?» diye dü, içeride hızlı hızlı gidip geldi. Bütün Sakraman, olduğu yere çöküverdi. Büyük ve tlâhi Bir Aşkın Nefis romanı düşündü. bu gidiş gelişlerde, yalnayak olduğu, Baygınlıklar geçiriyordu. Heyecandan Kalbleri Heyecanla Saracak Muazzam Bir Film 'Bir akşam, bu fikrini kansınâ açtl. Büayak seslerihin yumüşaklığmdan' hissedi tıkanmamak için bir bardak su içtir Sinemasında yük bir hayretle onun yüzüne baktı: liyor, eşyanın yerlerini değiştirdiği, orat Roslen... Nişan.. Lejyon Donör... Akademinin Ofisiye riitbesi mi? dan oraya birşeyler taşıdığı anlaşılıyordu. Ben... Nişan... Roslen... diye söyleniyorAyol, ne iş .gördün de bu rütbeyi ala Bir hayli zaman sonra, içeriden bir ses du. caksm? işitildi: Yerde, ufak bir kâğıd parçasına gözü Frans.zca sozlU. Baş rollerde : MARGARET S U L L A V A N JAMES STEVART Sakraman, öfkesinden kıpkırmızı ke Sen misin Aleksandr? lişti. Eğildi, aldı. Bu, Roslen'in kartvisildi: Programa ilâve . FOX un en son dUnya ve muharebe hevadlsleri ziti idi. Kansı: Benim ya, aç, ne duruyorsun? Ne sersem şeysin yahu! diye hay^m^^m^^^mmm^^ BugUn saat 1 ve 2.30 da tenzilâtlı matineler ^^^^mımmm^m^mmmm Kapı açıldı ve Madam Sakraman se Görüyorsun ya! dedi. Dediğim kırdı. Ben de sana zaten onu soruyorum. vincden ziyade korku çığlığını andıran doğru değilmiymiş ? Bu rütbeyi almak için ne yapsam diye bir feryadla, kocasımn kolları arasına aVe Sakraman, sevincden ağlamağa düşünüyorum. , tıldı. başladı. Bu hafta kış mevsimine başlıyarak her hafta yeni programda bir tanesi türkçe olmak şartile senenin en güzel Karısı gülümsedit Sakraman yatak odasına girdi; soyunfilimlerinden iki filim gösterecektir. O başka, di\e cevab verdi. Fakat mağa başladı. İsmekle üstünde duran Bir hafta sonra, resmî gazetede, ne yapmak lâzım geldiğini ben bilmiyo pardösünü çiviye asmak için eline aldı. Mösyö Sakraman'ın, fevkalâde hizmetrum. Fakat, birdenbire, hayret içinde kalakal erine mükâfaten Lejyon Donör nişanı Berlin Olimpiyatlarının tam ve yegâne filmi, bütün dünya milletlerinin seçerek göndeıdiği Sakraman'm aklına bir çare gelmişti. dı. Pardösünün yakasındaki ilikte, kır nın Şövalye rütbesile taltif edildiği ha en meşhur bin atletın yarattığı muazzam bir filimdir. Şey, bana bak, dedi, şunu bizim mızı bir şerid vardı. Sakraman: berini okudular. meb'us Roslen'e bir açsan. O bize bu iş Bu... bu pardösüde, nişan şeridi Çeviren: LÂLE sinemasında büyük muvaffakiyet kazanmıştır. Sinemamızın bu haftaki programını gormenizi tavsiye ederiz. hakkında fikir verebilir. Malum ya, be var... diye keMedi. Hamdi VAROĞLU nim şahsan söylemekliğim pek doğru olO zaman, kansı bir atılışta pardösüyü maz. Nazik mesele, güç mesele. Ama, kaptı, hem elinden almak için çekiyor, Kral ve Kraliçeler ... İmparator ve Imparatoriçeler ... Generaller ve bütün Avrupa : sen söylersen hiç gayritabiî gelmez. hem de: Madam Sakraman, kocasının istediği Dur... Yanlısın var... Ver onu bani yaptı. Meb'us Roslen, bu meseleyi na na, diye söyleniyordu. zıra açacağını vadetti ve vadini yerine Fakat Sakraman, pardösünün bir u( ıngiliz Fransız itilâfı ) getirdi. Lâkin, Sakraman'a verdiği ce cundan sıkı sıkı tutmuş, bırakmıyor, hep Fransız şaheserinin kahramanlarıdır. Baş rollerde vab hiç de hoşs gidecek neviden değildi. ayni hayret içinde, mütemadiyen kekeli ViCTOR FRANCEN PiERRE RİCHARD YVİLM GABY MORLAY Akademi Ofisivesi rütbesini almak için yordu: ve yeni 30 büyük yıldız İle sarayl kralî dekorları ve zabltanı bir istida vermek, istidada, gördüğü hiz Ne? Niçin? Söyle, anlat... Bu ilk olarak metleri, vücude getirdiği eserleri, işgal pardösü kimin? Benim değil bu pardoettiği mevkii zikrelmek lâzımdı. Bunla sü. Yakasında şerid var. Söyle, kimin MUştesna gsla suvare hallnde gösterilecektir. BUtUn dünyanın en bUyük fllml olan bu şaheserin gttsterlleceğl Salı galası rın hiçbirisine sahib olmıyan Sakraman, pardösüsü? ^ • ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ B ^ ^ ^ H İle müteakıb suvareler için biletlerinizi evvelden aldırınız. Tel : 42851 mmm^mm^^mm^^mmmmm nihayet bir eser yazarak kendini tanıt Madam Sakraman. hâlâ pardösüyü T MARIE A ANTOINETTE N DUnya sinemacılığının şaheseri i 1 Paris ışıkları N TiNO ROSSi E 2 Londra postası M 3 Metro Jurı.aJ ve dünya A havadisleri S Pazar 11 de matine, geceleri I 8.30 da s 1939 • 1940 mevsimine emsalsiz proglamla başladı Eczacı Kâzım Canın refikası Nefisı Canm rtıhuna ithaf edilmek üzere 1 bi rinciteşrin pazar günü öğle namazın • dan sonra Nişantaşmda Teşvikiye ca • miirıde Mevlidi Şerif okutturulacağın « dan arzu edenlerin teşrifleri rica olunur. C MEVLÎD Eskişehir Belediye sinden: MELEK İPEK SÜMER sinemasına IATMACA Gülnaz Sultan OLGUN KADIN 2Maskeli"5,,ler I KAÇAK KORSANLAR Bugün i P E K sinemasında TAKSIM SİNEMASINDA UMİD ŞARKISI ÜMMÜ GÜLSÜM'ün MELEK GÜNAHKÂR G dk a a A Z A K e ipş MELEK S İ N E M A S I Çarşıkapı 1 STAD İLÂHLARI (Türkçe sözlü) 2 A Ş K ŞARKISI NİNO MARTİNİ SAMİMi ANLAŞMA Sümer Sinemasında Salı akşaını ury Edebl roman : 3 5 ' Ama kiiçük hanım mektubu doktonın eline vermemi söylemişti. diye, tekrar etti. Bu söz üzerine Şahende Hanım birkaç adım geriye giderek omuzlarını silkti: Vallahi sen bilirsin babacığım. Ben sana, yorulmayasın, iyilik olsun diye, söylemiştim. Oyle uzun merdiven ki nefesin tıkanacak. Yazan : Peride Celâl di, ne yapcağmı şaşırmıştı. Onu elile Galıbe vermeli, nereden geldiğini bildiğini söyliyerek açıkça sitem ve alay mı etmeliydi. Yoksa genc adama mektubu hiç göstermemek ve kızla aralannda ne olduğunu anlamak için açıp okumak mı daha doğruydu ? valetin üzerine atarak karyolasına yüzü koyun uzandı. Parmaklan titreyerek zarfı açtı, içinden küçük beyaz bir kâğıd çıkmıştı. Genc kadın, ince ve kısa satırları bir 5olukta okudu: «Galib Bey; Unutulduğumu zannederek korkmaya başhyorum. Uzun zamandır ne göründünüz, ne de sordunuz. Ablamla beraber geçen gün yalıya gitmiştik. Babanızı gördük. Son zamanlarda biraz rahatsız olduğunuzu söyledi. O takib gününün üzerinden on gün geçti. Hiç görüşemedik. Merak ediyorum. Size vefasız demeye dilım varmıyor. Hiç olmazsa benim daima büyük dostluğunuza muhtac olduğumu unutmamanızı rica edeceğim. Bize hiç gelmiyecek misiniz? Annem Mecidiyeköyün de. Ben hâlâ ablamdayım. Sizi rahatsız etmekten korkuyorum. Eğer korkmasam sizden bu gece beraberce «Gülistan»a gitmemizi rica edecektim. Mehmed Münifin cumartesi geceleri orada bulunmak âdetidir. Artık onun kaışısına çıkmak ve bazı hareketlerde bulunmak zamanı geldi sanıyorum. Eğer cevab vermek isterseniz bana telefon ediniz. Bütün gün evdel \m. Derin hürmetler...» Mektubu okuyup bitirdiği zaman genc İşte bu tereddüdler içinde, hiçbir şeye karar vermemiş bir halde Galibin kapısını Hem mektubu kim verdi ise ona dok çalmış ve Hüseyin Efendiden onun evde torun eline verdim diyemez miydin san olmadığını öğrenmişti. ki.. Ne ise haydi hoşça kal... Şimdi mektub kendisıne kalmış demekGenc kadın isteksiz ısteksiz bir kaç a ti. Onu açıp okumazsa içinın rahat etmedım daha attı. Fakat birdenbire sevincle sine imkân olmadığını biliyordu. Fakat ya titreyerek durdu. İhtiyar arkasından gel ihtiyar adam mektubu doktora değil, ona miş : verilmek üzere kendine teslim ettiğini kı Haydi siz şunu veriverin hanım kı za gidip söylerse... Omuzlannı silkti. Ne Zim, diyordu. Bende o kadar merdiven olursa olsun şu zarfın içinde neler yazıh olduğunu öğrenecekti, muhakkak öğreneçıkacak hal var mı? cekti. Şahende Hanım ihtiyar çekildikten sonra mektub elinde merdivenleri ağır aKendi dairesine girince telâşla odasına ğır çıkmaya başladı. Tereddüd içindey koştu. Çantasını bir koltuğa, şapkasını tu sini tutamıyarak kinden titreyen bir sesle kadımn yüzü hayretle gerilmişti. Mehmed hiddetle kaşlan çatılıyordu. Hava kararmaya başladığı zaman o fısıldamıştı: Münif ismi onun için yabancı değildi. Bu sarışm güzel adamı uzaktan tanırdı. hâlâ vaziyetini bozmamıştı. Yalnız bir a Demek benden bu kadar nefret ediHakkında bir çok da şeyler duymuştu. ralık doğruldu. Başı ucundaki ışığı yakb. yordun! İlk defa pervasızca düşman düşman Şimdi yavaş yavaş bazı şeyler daha ha Şimdi limon kabuğu rengindeki abajurdan ölgün bir ışık süzülüyor, yüzünü bakışmışîardı. Genc kadın yavaşça ilâve tırlıyordu. Bir zamanlar bu genc adamın Boğazlı bir kızla seviştiğini duymuştu. Bu aydmlatıyordu. Bu donuk ışığın altında etmişti: Halbuki ben ne kadar sevinmiştim! ki7 herhalde Nur olacaktı. Her şeyi anlar >üzü biraz geçkin, yorgun görünüyordu. Bununla beraber gözleri birer ateş parça Bunun benim için büyük bir felâket oldugibi oluyordu. Fakat öğrenmek istediği ğunu, harice karşı fena bir vaziyete dübaşka şeyler de yok değildi. Nur Galib sı gibi ışıklı ve canlı idi. le beraber kimi takib etmişti? Bu gece Genc kadın Galibi Müşfikten ayırarak şeceğimi bildiğim halde seviniyordum. SeMehmed Münife niçin görünmek istiyor yan zorla apartımanına getirdiği gece iş nin çocuğuna ana olmak az saadet mi Gadu?. Ne yapacaktı? te onu buraya almıştı. Şurada, bu ölgün lib? Bütün bunları kabil olduğu kadar yuSonra asıl tuhaflık bu mektubun yazılış ışığm altında ona sokulmuş, yalvarmış ve tarzındaydı. Genc kadın satırların arasın nihayet yumuşatmıştı. Sabaha kadar biri muşatbğı bir sesle söylüyordu. Galib gada bir an yalnız arkadaşhk ve dostluk ha birlerinin kollarında kalmışlardı. Sonra rib bir titreme içinde başmı çevirmiş, kaşvası, biraz sonra geçen bazı kelimelerden gün açarken, Galibin kalkıp gitmeye ha larını çatarak elini alnına götürmüştü. O zırlandığı sırada genc kadın tekrar ona zaman Şahende H . en nazik dakikanın se kıskanc, alâkadar bir kadın merakı, hiddeti, hatta sevgisi sezer gibi oluyordu. sokulmuş, ve kaç gündenberi söylemeye geldiğini anlayarak ayağa kalkmış, oBu nasıl şeydi? Acaba Nurla Galibin a karar verdiği şeyi, ana olduğunu söyleyi nun yanma gitmiş, dizlerinin dibine çökerasında gizli bir şeyler mi vardı? Eğer vermişti. O ne müthiş andı!. Genc adam lek ve tekrar ağlamaya başlayarak mınlböyle bir şey varsa bunu muhakkak an birdenbire yüzü bembeyaz olarak dehşet danmıştı: ten büyüyen gözlerle kendisine bakmıştı. Seni tanımadan evvel belki birkaç Iayacaktı. Sonra onun gözlerinden süzülüen yaşlan, insan tanıdığını, sevdiğini, yahud sevildiğiUzun saatler karyolasından kalkmadı. Mektubu yere atmıştı. Kâğıd biraz ötede, perişan halini görünce biraz toparlanınış mi sandığım zamanlar oldu Galib. Fakat ve bir koltuğa çöker gibi oturmuştu. İşte senden sonra sen de çok iyi biliyorsun ki halınm üzerinde kıvrılmış duruyordu. Şao sırada gözgöze gelmıslerdi. yapyalnız, daima seni düşünerek, bekliyehende Hanım gözlerini tavana dikmişti. Şahende Hanım bu haberin Galibde rek ve yalnız seni severek yaşadım. Düşünüyordu ve bazan memnun bir teULrkast var) bessümle dudaklan aralanıyor, bazan uyandırdığı derin tesir karşısuıda kendi,