17 Ağustos 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

17 Ağustos 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMBTJBÎYET 17 Agustos 1939 D UYDUNUZMU ı ısı Çınlılerde âdetmiş; yalnız büyüklerinin, değerlilerinin değil, vatan hainlerinin de heykelini dikerlermiş. Belki, canını cehenneme yolladıktan son ra, tımsalıne işkence yapmağa devam edebılmek, belki gelecek nesillere, memleket hainlerini unutturmamak suretıle ahlâkî bir prensipe uymak içindir. Gene âdetmiş. Büyüklerin heykeli önünden gecenler dua eder; vatan hainlerinin heykeline ra?s;eldi miydi suratını tükürür; ÇÖD ve Dİslik atarlarmış. Bu çok eski an'aneyi, Mareşal ÇangKayŞek ihya etmiş. Son zamanlarda Japonların tarafına geçen eski Komintang lideri Uang'ın heykeli yapılmasını emretmiş. Çinlilere bir tükürük hokkas; ve bir çöp tenekesi daha çıktı demektir. Çınli heykeltraşı düşünüyorum. San'atkâr, eserini evvelâ sever, sonra onunla övünür. Surptına tükürülmeğe mahsus heykeli yapan Çinli san'atkâra, ilk tükürüğü atınaktan başka ımtıyaz kalmıyor. Ne denir? Çin işi işte! Büyük Türk Lugati Tesçil edilen kulübler Pera ve Şişli kulübleri bu sene lik maçlarına iştirak edecekler Bir Amerikada, doğru dan doğruya gözün içine takılan, göz biçımınde, kırılmaz, cama benzer şeffaf bir maddeden mamul, gızli gözlük modası almıs, yüriimüş. Hıç çıkarmadan, sabahtan akşama kagözünde taşıyan%dar lar varmış. Fakat dok torlar, gözü yormamak için, dört saatten fazla takılmamasını tavsiye ediyorlar. Bu gözlük, ilk olarak, 1827 senesinde, meşhur fızıkçı Herschel tarafından icad edılmışti. O zaman tutmadı. 1880 de, Zei's, kendi fabrikasmda bu işi tekemmül ettirdi. Şimdi, son kemal mertebesine gelmı<!, artık tatb:kat sahasına çıktı. Ilkönce bir göz miitehassısı tarafından fakılıyor, usulü ösretiliyor, sonra kendi k°rdınıze ko'.ayca takıyorsunuz. Fakat, gözlüğü satın alıncaya kadar epeyce işi var. Evvelâ, gözün ıçıne bir mavi döküp kalıbım alıyorlar. Gözlüğü o kai'Sa göre yapıyorlar. Yahud, gözün ölçüfi'nü ahp bronzdan bir kalıp yapıyorlar. camı ona göre döküyorlar. Gözyaşınızı tah Hl ediyorlar; eczacıdan, yaşınızda mevcud tuzla ayni terkibde bir serom alıyorsunuz; bu sercm gözlüğün icine akıtılıyor. sonra, gözlük camı, kauçuktan bir ınce tüp vasıtasile gözünüze oturtuluyor. Pıreyi öldi'rmek icin, gözüne toz ekmeği tavsive eden mucide rahmet okutacak bir yenilık! Kürek yarışları muhakkaktır. îstanbul Susporlan ajanlığmdan: Pera ile Şişliden birinin millî küme 1 İstanbul kürek şampiyonluğu maçlarında yer alması ihtimali de çok müsabakalan 20/8/1939 tarihinde Yenikuvvetlidir. kapı Ahırkapı arasındaki 2000 metre Büyük takımlarımız kadro fazlası o düz hat üzerinde yapılacaktır. yuncularının da bu kulüblere intisab ede2 Müsabakalara tam saat onda başcekleri kuvvetle söylenmektedir. lanacaktır. Futbol işlerini ıslah için 3 Lisansı olmıyan hiç bir sporcu İstanbul futbol ajanı Kemal Halim, müsabakalara giremiyeceği gibi lisansİstanbul futbol işlerini ıslah ve bu sahada larındaki talebe kayıdlannı Genel Dibir kalkınma maksadile, futbol işlerinde rektörlükten sildirmiyen sporcular da tecrübeleri sabit olan eski idarecileri bir müsabakalara almmıyacaktır. 4 Bayanlar arasında yapılacak müaraya getirmek suretile umumî bir top sabakalar neticesinde puvan hesabile lantı yapmağa karar vermıştır. birinciliği alan kulübe bir kupa verile28 ağustosta yapılacak bu toplantıya cektir. Ali Sami, Hamdi Emin, Fethi Tah«ın, 5 Jüri heyeti: Ahmed Fetgeri, Abhakem heyeti reisi Abdullah, Zeki Rıdurrahman Benlioglu,. ..I^z^S&şfj^ ,. za davet fcdîhnislerdir. Hakem heyeti: Nedim Ulbatur. İsmail Toplantıda, futbol işlerimize yeni bir Dalyancı, Sıtkı Eryar, Hıkmet Üstün şekil verilmesi gibi umumî işler görüşüdağ, Bekir Macur, Nedim Özgen, Nuri lecek ve bu hususta esaslı tedbirler alına Bosut, Ali Rıza Sözeralp, Adnan Akın, caktır. İhsan Belor, Bedri, Behzad Baydar. Galatasaray Kuleli sutopu Galatasaray genc takımile, Kuleli Lisesi genc takımı arasında cumartesi ak şamı Bebekte bir su topu müsabakası yapılacaktır. Su topu müsabakası akşam beşte başlıyacaktır. Galatasaray denizcilik şubesi 3 eylulde Bebekteki deniz lokalinde kendi azalarına mahsus olmak üzere bir atlama birinciliği yapacaktır. Saha komiseri: İbrahim Kelle. 2 ve 3 eylul tarihlerinde Beşiktaş havzunda yapılması takarrür eden Türkiye yüzme birinciliklerine bölgemiz namma iştirak edecek aşağıda isimleri yazılı yüzücülerm 19/8/1939 cumartesi günü saat 12 de Cağaloğlundaki bölge merke zinde ajanlığımıza müracaatleri rica olunur. Saffet, îsmail, Mekin, Ali. Fahri, Mahmud. Gerek Türkiye İdman cemiyetleri ittifakı ve gerekse Türk Spor kurumu zamanlarında teşkilâta kaydedilmiyen ekalliyet kulüblerinden Pera ile Şişli, Begalib geldiler den Terbıyesı umum müdürlüğü tarafınİsviçre federasyonunun daveti üzerine dan verilen karar üzerine derhal harekeZürih'e giden Amerikah atletlerile ya te geçerek kayıd muamelelerini ikma! etpılan müsabakalara İngiliz, îtalyan ve mişlerdir. İsviçre atletleri de girmiştir. Her iki kulüb şimdilik ellişer sporcu 100 metrede; Amerikah Jeffrey 10.5 lisansını İstanbul mıntakasına vermişler saniye ile birinci, İngiliz Holmes ikinci ve dünden itibaren resmen federe kulüb olmuştur. olmuşlardır. 400 maniada; Amerikah Cocharn Pera kulübü oyuncularının altısı Türk 52,7 saniye ile birinci, İsviçreli Christen tebaası olmadıklan için teşkilâta kaydeıkıncı olmuştur. dilmemişler ve kulübleri haricinde kal Gülle atmada; Amerikah Watson mışlardır. 15,96 metre ile birinci, İsviçreli Hander Gerek Pera ve gerekse Şişlinin, za ikinci olmuştur. man zaman federe kulüblerle yaptık 800 metre koşuda; Amerikah Beetları maçlarda dikkate şayan dereceler ham 1,53,7 dakika ile birinci, İngiliz elde ettıkleri malumdur. Bu sene birınci Brown ikinci olmuştur. likte faaliyet yapacak olan her iki kulü110 maniada; Amerikah Batiste bün, bu mevsim olmasa bile, gelecek fut14,2 saniyede birinci, İsveçli Anet bol mevsiminde çok yüksek dereceler elikinci olmuştur. de edecekleri muhakkaktır. Yüksek atlamada; Amerikah Steers Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş 1,97 metre ile birinci, Amerikah Batiste gibi kulüblerimiz ayarında futbol oynı 1,95 le ikinci olmuştur. yan bu kulüblerin lik maçlarında her za4X100 bayratka Amerika takımı man için mühim bir kuvvet olacaklan ve 41,1 ile birinci, İsviçre 41,7 saniye ile bundan böyle İstanbul birinciliklerinin İsviçre takımı yeni rökor yaparak ikinci çok enteresan neticelerle nihayet bulacağı ve dolayısile maçlann çok cazib olacağı olmuştur. [Baştarafı 1 ind sahıfede] Filoloji kolu, mesaisinin çoğu îstanbulun eski kitab saraylarile pek yakından alâkadar olduğu için bir aydanberi Türki yat Enstitüsünde çalışmaktadır. Bu kolun işi, bahsettiğim kütübhanelerde mevcud ve eski dil bakımından kıymetli yazmaları taramak ve taratmak, onları fişlemek, fişleri alfabetik sıraya koyarak Ankaradaki arşivinde saklamakman atleti 21,2 saniye gibi fevkalâde bir tır. Bu saklanan fişler, ileride vücude gezamanda koşmağa muvaffak olmuştur. lecek Büyük Türk Lugati için en mühim Amerikah atletler tsviçrede malzeme hazinesi olacaktır. Bu Büyük Türk Lugatinin meyduna gelmesi çok uzun senelere muhtac olduğu için bız şimdıden bir kısım münım yazmalann «facsimile = fotoğraf kop» yaları» nı ve o yazmalann içinden çıkan mühim türkçe kelimelerden müteşekkil endeksleri neşre karar verdik. Meselâ: Şimdi, en eski bir divan nüshasını fotoğraflandırdık. Maarif Basımevinde kuru kuru basılmaktadır. Buna bir mukaddeme ilâve edilecektir; onu ben hazırlıyorum. Ş^yhî'nin hayatına dair olan malumatı profesör Fuad Köprülü verecektir. Şeyhî divanının taramasını U niversite Edebiyat Fakültesi Metinler şefi profesör Ali Nihad yapmıştır. Seyhî divanmı müteakıb, yegâne nüshası Umumî Kitabsarayda bulunan «Camiünnezair» adl1, pek eski bir antoloji cıkaracağız. Bunu da Behçet Yazar taramıştır.» « Büyük Türk Lugati ne zaman ıntişar edebilir?» « Ne zaman intişar edeceğini tayin edemem. Fakat İngihzler böyle filolojik büyük lugatlerını tam yetmiş bir senede ikmal ettiler. Bu müddet zarfında birkaç batın degişmiş oldu. Ortaya konulan f:şlerin adedi «üc mılyon beş yüz bin» dır. Binlerce tarayıcı çahşmıştır ve binlerce eser taranmıştır ve galıba 1554 te ışe başlıyan Almanİar hâlâ bu işi bitirme mişlerdir. 1954 te ikmal edeceklerini tahmin ediyorlar. 5u iki misal, size büyük Türk kamıısu için nekadar emek vermek ve nekadar yıl çalışmak icab ettiğini izah eder. Tarayıcı olarak beş on arkadaşım^z vardır ve şimdiye kadar bütün hesabım;za rağmen dört beş senedenberı ancak 120 kadar eser tarayabildik. Meydana gelen fışlerin adedı henüz 100 bini bulmamıştır. Bu öyle bir eser o'.acaktır ki ve yahud olması lâzımdır ki, bir kelime bu lugatte bakıhnca en eski metinden en yeni eserlere kadar, her asırdakı morfolojik ve semantik vaziyeti tarihî bir sirayı takiben, yani kronolojik bir mahiyette göze çarpsın. Bir kelime, olabilir ki bugün metruktür. O halde o kelime hangi asırda, hangi eserlere kadar kullanılmıştır? Sonra hangi kelımeye mevkııni terketmiştır? Vâzıhan görülecektir. Maahaza, bu mühim iş için malzeme hazırlamakta devam etmckle beraber amelî, yani halkın ve mek'eblilerin bugünkü ihtiyaclarım karşılava cak, meselâ «Kamusu Türkî» gibi, fakat bittabi ondan daha esaslı, daha metodik, daha misalleri bol bir Türk lugati her zaman yapılabilir. Böyle günün ihtiyac.nı karşılayacak, takrıben yirmi, yirmi beş bin kelimelik bir lugat, muntazam çal:ş mak şartile iki sene kadar bir zaman zaıfında meydana çıkabiür. Bittabi bu ayn bir iştir.» « Sizin ko! Türkiyatta ne yapı yor?» « Bizim kol, demin de bahsettiğim gibi fotoğrafıleri neşredilecek eski metinlerin fişlerini gözden geçiriyor. Meselâ, mütehassıs memurlarımın önündeki yazma, «Tarihi Âli Selçuk) adlı bir eski eserdir. Bunu mualhm Kilisli Rifat taramıştır. Müteakıben, belki çıkarılan ke limelerle beraber tabettireceğiz.» Diş Doktoru Diyor ki: Kısa bir müddet " R A DYOLİN kullandıktan sonra dişleriniz inci gibi parladıktan başka mikropların kâmilen mahvolduğunu; zararlı salya ve ifrazatın kesildiğini, diş etlerindeki iltihapların durduğunu ve nihayet ağzınızda lâtif bir rayiha başladığını duyacaksınız. RADYOLİN ile fırçalayınız. İstanbul Defterdarhğından: Muhammen Lira istanbul San'at okulu arka bahçesindeki iki metre mikâbı taş 1 Halicfenerinde Tahtaminare mahallesinin Vodine caddesinde 64 66 ve Yıldırım caddesinde 75 numaralı diğer bir methali olan evin ankazı 300 Hergün sabah, öğle ve akşam yemeklerinden sonra günde 3 defa dişlerinizi Gayet Temiz Gayet Sıhhî Gayet Ucuz bedeü K. 80 00 Yukarıda mevki ve numarası yazılı Ankaz hizalarmda yazılı muhammen bedelleri üzerinden açık arttırma suretile satılacaktır. İhale 28/8/939 tarihine musadıf ^azartesi günü saat 14 tedir. Taliblerin % 7,5 pey akçelerini vakti muavveninden evvel yatırıp mezkur gün ve saatte Defterdarlık Millî Fmiâk Müdürlüğünde müteşekkil Satış Komisyonuna müracaatl i (6153) NEVROZiN Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. İcabında günde 3 kaşe alınabilir. Ankara Belediyesinden: 1 Ankara mezbahasmda yaptırılacak 250 bin cl99» lira cl5» kuruş kıymeti muhammenli frigofrik ve Ijan kurutma inşaat ve tesisatı şartnameslnde yapılan bazı tadilât üzerine yeniden kapalı zarf usulile eksiltmeye konulmuştur. 2 Ihalesi 3/10/939 salı günü saat 11 de Belediye Encümeninde yapılacaktır. 3 Muvakkat teminat «13.757.97» liradır. 4 Şartname ve keşıf ve mukavele proje ve krokisini görmek ve almak istiyenlerm 2490 numaralı kanunun beşinci maddesindeki nispet dairesinde «12 50» lira bedel mukabilinde ve evvelce almış olanların da değişmış olan kısmmı bilâbedel almak üzere Encümen kalemine ve isteklilerinin de leklif mektublarını 3/10/939 salı günü saat ona kadar Encümene vermeleri ilân olunur. «3782» (6257) Samimî dost böyle olur Tepebaşmda oturan Sara admda bir Kadm evvelki gün Beyoğlunda bir erkekle konuşurkpn, kocasınm arkadaslarm dan AhTıede tesadüf etmiştir. Ahmed, Saraya kızarak: € Sen benim arkadaşımm karısısm. Başka erkeklerle niçin konuşuyarsun? diye kavgaya başlamış ve Saranın üzerine hücum ederek bıçakla baldızmdan yaralamıştır. Yaralı kadm hastaneye kaldınlmış. Ahmed de yakalanmıştır. 400 metrede dünya rekoru kırıldı Parasız yatılı talebe imtihanı Lise ve orta mekteblere parasız yatılı olarak girmek için müracaatlere devam edilmektedir Şimdiye kadar şelrrimizde üç yüzden fazla talebenin kaydı yapılmıştır. Kayıdlar ayın 26 smda ka panacaktır. İmtihanlar eylulün 1 inden 3 üne kadar devam edecektir. Bu sene imtihanlar için kabul edilen dersler, türkçe. edebiyat, tarih. coğrafya, metamatiktir. İstanbuldaki imtihanlar kız ve erkek liseleri ile Çatalca orta mektebinde yapılacaktır. Sualler Maarif Vekâletinden geleceği için imtihanlara ayni gün ve ayni saatte, memleketimizin her tara fmda evvelden tayin edilen 101 yerde baslavacaktır. beri çektiği sarıhğın izleri vardı. Afif onu görür görmez dedi ki: Evvelki gündenberi Türkânı an yorum. Otuz sekız gündenberi ilk defa evvelki gün sokağa çıktım. Bakınız, hâlâ nekadar zayıfım. Ellerini uzattı ve "österdi. Parmak ları bir deri, bir kemik halinde idi ve titriyordu. Devam etti: Bir otomobile atladım, Beşiktaşa gittim. Kapıyı çaldım, çaldım, açılmadı. Oradan çıkmışlar. Perdeleri filân kalkmış. Ev boş. Bitişik evin kapısını çaldım. Onlar da sokağa çıkmışlar. Karşıki komşulara sordum. «Buradan çık tılar, bir aydan fazla var, nereye gittik lerini bilmiyoruz, Türkân Hanımm annesi Anadoluya gitmiş, galiba...» dediler. Eve çok yorgun döndüm. Dün çık madım. Sana mektub yazdım. Ben hasta iken pek çok şeyler olmuş, bili yorsun. O zaman ben ölümle pençeleşıyordum. Hastalık çok fena hamleler yaptı. İclâl sana söylemiştir. ASE P T A TABLETi Yemek salonlarına, yatak ve banyo odalarına, mutfaklara, aptesanelere, kahveleıe, jazinolara, lokantalara, eşya depolarına asmakla Frankfurtta yapılan bir atletizm müsabakasında 800 merre dünya rekortmeni Alman Harbig, 400 metre koşuda yeni bir dünya rökoru yapmıştır. îtalyan atleti Lanzi'nin iştirak ettiği bu yarışta Harbig bu müsabakayı 46 saniye gibi fevkalâde bir zamanda koşmuştur. 400 metre dünya rökoru Amerikah Villiams'a aid olup 46,1 saniye idi. Erkek Lisesi leylî oluyor Harbig bu yarışta her 100 metreyi İstanbul erkek lisesinin leylî olması ivasatî 1 1,5 saniyede koşmuş olmakta çin tetkiklere başlanmıstır. Bina ve saire vaziyeti musaid görüldüğü takdirde he dır. Halbuki yarışm son 200 metresini Almen teşkilât yapılacaktır. sinek, sivrisinek, güveler ve diğer haşerah uzaklaştırmak kabil olur. Temas suretile mücadele ve imhası lâzım gelen GUVELERIN SURFELERı, KARINCALARI v e HAMAM BÖCEKLERlNIN İMHASI İÇİN ve kürklere, elbiselere, çamaşırlara, halılara, dolab çekmelerine ve sandıklara kutu içerisinde satılan KRİSTALİZE ASEPTAYI Kullanmalı Ne yim. Hep hastalık ha geçti, ha geçecek, yataktan kalkarım, Türkânı kendım ararım diyordum. Biraz da ona kırıldım, neden beni hiç aramadı diye. Feriha sordu: O sana o zaman bir mektub yazdı ya... Almadın mı? Afif hayretle gözlerini açtı: Kim? dedi, Türkân mı? Oyle ya... Mektubu bana verdi. Sana getirecektim. Fakat hınzır îc'.âl «ben veririm» dedi ve zorla elimden aldı. Vermedi mi sana mektubu? Afif sıçradı: Hayır! Mektubdan filân haberim yok. UÇURUMDA Roman: 58 Türkân, Yüksekkaldırımda birkaç kere durakladı, elini kalbine götürdü ve derin derin nefes aldı. Yüreği çatlıya cak gibi çarpıyordu. Karaköye inince daKa ağır yürüdü. Sonra tekrar kostu. Kadköy iskelesine yaklaşrken daha hızlı koşuyordu. Rıhtı ma ?irince ağırlaştı. Kimseler yoktu. Büyük bir vapurun yanından geçti. Ilerıde bir vapur daha vardı. İkisinin arasındaki boslukta durdu ve denize baktı. Gözle rinden fasılasız yaslar indiği için karanlık suları, uzakta parlıyan ışıkları ve be'irsiz kımıldanışlan iyice göremiyordu. De nizden kalkan eksi kokulu serinlik yüzünü kaplarken, Türkân gözlerini kapadı. Bütün ömründe bu kokuyu nekadar sevmişti. Sağına, soluna baktı: Kımseler yok. Tekrar gb'zünü kapadı ve açtı. Kenı Yazan : Server Bedi di kendine: «Haydi!..» diyordu. Bir daha gözlerini kapadı: Gelin, güvey = Afif, İclâl; İspanyol dansözü; Kâmile; uzunboylu genc ve kulakları; edebiyat mualliminin gözlerinde, nedir o, hayret mi, şefkat mi, nefret mi?.. «Al lahım, sen bana kuvvet ver, sana geliyorıım.» Gözlerini tekrar açtı. kapadı ve ken dini birdenbire denize fırlattı. 6 Bu hâdi=eden birkaç gün evveldi. Feriha, Afiften bir mektub aldı. Genc adam, ertesi günü, «mutlaka» onu görmek istiyior ve «İclâlden gizli» Ayaspa şadaki bahçeye çağırıyordu. Feriha gitti. Afif çok zayıflamış ve yüzü sarar mıştı. Gözlerinin akında bile bir aydan ramıştır. Emınim. Başka türlü olamaz. Bana yanm yamalak iclâl anlattı me seleyi. Ona da pek ınanmıyordum. Me raktan çıldırdım evde. Sokağa çıkmak ne mümkün! Türkânın Beşiktaştaki evini biliyordum amma, sokağın adını, adresini bilmiyordum. Mektub da yazamadım. Yazsam da belki eline varamıyacaktı. Onlar oradan çıkalı çok olmuş. Bütün aksi tesadüfler yanyana geldi. Ben, kırk gün kadar evvel, Türkândan bir perşembe günü ayrıldım. Pazar günü evine uğrıyacaktım, oradan da Adaya gidecektik. Fakat ben eve dönünce müthiş bir halsizlik hissettim. Midem berbaddı. O akşam yemek yiyemedim. Gece ürpermeler içınde uyandım. Bir bulantı, bir gasyan, sorma gıtsın. Ertesi gün doktor geldi. Sarılık. Fakat bir de bu hastahğın kötü nev'i varmış. Benimki ondanmış. Sonradan öğrendim. Berbad bir haldeydım, berbad. Sen beni o zaman görmeliydin. Şımdı, bu iyıhk ha lim. Ölüyordum, dedim ya. Tabiî Türkâna gidemedim, haber de gönderemedım. Iclâlın hali malum. Ona böyle şeyler söylenmez. İşte o günlerde Türkânın Biliyorum, geçmiş olsun. Türkânın başına gelenleri sonra da başına felâketler gelmis. Hâlâ teferdan öğrendim. Her halde bir iftiraya uğ rüatını iyice bilmiyorum. Merak içinde cevabı?.. Afif kaşlarını çatmış, düşünüyordu. Zayıf ellerinden bir tanesi, masanın üstünde bir istakozun ayakları gibi takallus etmişti. Birdenbire yumruğunu vurdu: Şimdi anhyorum, dedi, İclâ! aklı sıra büyük bir manevra çevirmek istedi. Bana da ikide bir geliyor, Türkânın havalandığını, Beyoğullarında gezdiğini anlatıyordu. Hiçbirine inanmadım, Feriha. Ben, Türkânı da İclâli de bilirim. Fakat, geçen gün de İclâl, Türkânın Garden Barda dans ettiğini, şampanyaler ıçıp sarhoş olduğunu anlattı. Görenler varmış. Buna da inanmadım. Fakat midem biraz bulanmadı değil, doğrusu. Çünkü hiç kimseyi görmüyorum. Tür kândan da ses yok... iclâl bana da söylüyor bunları... Ben de o gündenberı Türkânı görme dim. Annesi hastalanmış, bir ay Hase kide yatmış. Sonra Anadoluya gitmiş. Bunları hep ondan duydum. Fakat abuk sabuk, hep şaka eder gibi söyler, malum ya. Sözlerinin hangisi alay, hangisi cıddî, anlaşılmaz kı... Hatta... Bırbirmızle evlenmek niyetinde imişsiniz. lArkast VCLT\ Feriha da hayretler içindeydi: Vay hain kız vay... Bana «mek tubu verdim» dedi. Hayır, almadım. Garib şey... Ben birkaç defa sordum. Hatta senın namına Türkâna cevab da yazmış. Afif birdenbire parlamıştı: Kat'ıyyen haberim yok, hiç! hıç! Ne mektubdan, ne de cevabmdan... Fakat bu derecesi artık rezalet... İclâl bana aid bir mektubu bana nasıl vermez? Benım namıma nasıl cevab yazar?

Bu sayıdan diğer sayfalar: