CUMBTJRÎYET 8 Ağustos 1939 DUYDUNUZMU? ADLiYEDE V E in uleması Uzakşarkta kan gövdeyi götürürken, bir takım Çinli ulema, seyrana çıkar gibi büyük bir so ğukkanlıhkla harL meydanlarından dolasarak Pekin'e kadar gelmişler, bir katolik kilisesinde yerleşip çalışmağa başlamışlar. = Çahşma mevzulan, 1300 1800 seİstanbul atletizm birincilikleri üç gün nelerinde basılan, muhtelif şark üsanladevam eden müsabakalardan sonra, atrından altı yedi bin eserin tetkiki ve tasletizm tarihınde hiç vuku bulmıyan bır Gene, zabıtanın tahkikatına rağmen: «Hep ne şekilde ortaya çıkan puvan ihtilâfı dolanifi. Bu arada, baştanbaşa istinsah ettiklcri yısile yarıda kalmış, şampiyonluğu ka dedimse oyum, Mehmed oğlu Fazıldım, zanacak takımın tespiti işi de teknik kokitablar da var. Etraflarında koskoca bır miteye havale edilmıştir. memleket, yerinde yeller esecek derecegene oyum » diyor Futbol Federasyonu hakem ve teknik de hırpalanırken, onlar, top ve tüfek sesheyetleri birçok nizamî yollar içinde milDelikanh, iki isimli mi, yoksa poüsin lu Muzaffer? lerine kulaklarını tıkamış, harıl harıl çalî küme şampiyonluşunu henüz haüede Arada fark yoktur! yakasına yapıştığı gencle mahkemede hşıyorlar. Nasıl yok? Hem kendi isimleri, memişken, Atletizm Federasyonu da Amerikalı bir harb muhabiri bu âüm maznun yerine geririlen gene, başka brşka iki gene mi? îsirr. ayrıhğı, tereddüde hem de babalarının adları başka başka? tamamile gayrinizamî bir şekilde cereleri ziyaret etmış. Dışarıda kıyamet koyan etmiş olan, Istanbul birinciliklerinde. Sakın bir yanlıshk olmasın? parken, bu adamların içeride, dünyaya düsürüyordu! Arada fark olmadığı muhakkak, puvan hesabile birinci olması icab eden Evvelâ Muzaffer, sonra Fazıl?! aldırış etmeden kitablar ortasında gömüHatta iş bu kadarla da kalmıyor; po ayni şahıstır! Evrak üzerındeki farka ge kulübü kolay koiay meydana çıkaramı lü oturmaları hayretini mucib olmuş. lisin Adliyeye getirdiği gencin babasının lince, bu bizde iken, Mustafa oğlu Mu yacaktır. Çinlilerden biri, Amerikalının bu hayreIstanbul birinciliklerinde, Fenerbahçe adı Mustafa, Adliyede yapılan tahki zaffermis gibi ifade verdi, o şekilde zatine karşı demiş ki: takımı diğer takımlara nazaran daha çok katla mahkemeye gönderilen gencin ba bıt tutuldu. Sonradan, kendisine nezarec Barutu da, matbaayı da biz icad basının adı Mehmed... Mustafa oğlu hanede buluştuğu Hulusi adlı birinin bu puvan toplamış ve bundan doîayı da ettik. Matbaa sayesinde kitablarımız var. Muzaffer yerine Mehmed oğlu Fazıl... aklı öğrettiği, yani «hüviyetini sakla da şampiyonluğu kazanmış bir vaziyette Fakat toplanmızdan birşey anlamadık. Ortada karara bağlanacak, dava mev polisi şaşırt, kurtulursun» dediği anlisıl bulunmaktadır. Şu halde, topu bırakıp kitabla meşgul zuu bir suç bulunduğuna göre, bu baba dı. O sırada evrak Müddeiumumiliğe git Şampiyonaya dahil olan üç resmi kuoğul farklı değişikliği mühimsetn;mek, miş bulunuyordu. Adliyede sorguya çe lübün puvanlarında müsavat mevzuu olmaklığımız daha doğru değil mi? kilirken boş bulunarak, hakikî hüviyttini bahsolmadığı içm buradaki ihtilâf Beden Çinli âlimin bu sözünde, balla sarmı «canım, ha hoca ali, ha ali hoca» demek, bu suretle omuz silkip de işin için ağzından kaçırmış, anlaşılan! Dosyada Terbiyesi Umumî Müdürlüğünün tesçil sak yemeği icad edip sonradan bunu beden sıyrılmak mümkün değil... Mahke ki polisin zaptı ile Adliyenin tahkikalına talimatnamesinden ileri gelmiştir. genmiyen Nasreddin Hoca merhumun Beden Terbiyesi Umumî Müdürlü me de, bilhassa bu nokta üzerinde duru aid kısımdaki fark, sırf bundandır! sözündeki manayı okumamak mümkün ğü, teşkilâhn tertib ettiği hernevi resmî Reis, maznuna döndü: yor. Ve işte, ikinci cezada bu ikiliğin halmü? Ne dersin, bu şahidliğe bir diye müsabakalara iştirak edebilmek için, tesledilmesine uğraşılan bir celse.. Reis Barutu biz icad ettik ama, biz de Nef'i, saçı dipten tıras edilmiş, esmer, ceğin var mı? çil talimatnamesının emrettıği şekilde libeğenmedik. sans ibraz etmeği mecburî kıl:n:;tır. Maznun yerindeki delikanh, ayağa orta boylu ve kara kaşlı, kara gözlü, kaFutbol, Güreş, ve Su Sporları Federas kalktı: ra bıyıklı delikanlıya soruyor: yonu, Beden Terbiyesi Umumî Mü Oğlum, doğru'unu söyle, sen Mu Olmaz olur mu hiç! Peynir ier.eRus ilim akade zaffer misin, yoksa Fazıl mısm? Baban kesini çalan başkasıydı, evvelâ onun ya dürlüğünün bu emirlerini aynen ve harmısı, Sıberya taraf Mustafa mı, yoksa Mehmed mi? Evvelâ kasına yapıştılarsa da gürültü patırtı a fiyen tatbik etmektedir. Nitekim, Gaialarında bir takım a dediğin mi dojjru, sonradan dediğin mi? rasında kargaşaiığa geldi, o fertiği çekti! tasaray kulübü senelerdenberi büyük bir Ben, hep ne dedimse, oyum. Meh Hüviyetini söyledikten sonra, öyle varlık göstermekte olduğu yüzmelerden, raştırmalar, teteb mühim bir kısım azasının talebe oîması mı? büler yapmış. Vur med oğlu Fazıldım, şimdi de oyum! dolayısile çekildi. Kürek yarışlarına da Simdi öyle diyorsun, ama poliste dığı neticeler pek Tabiî! «ben, Mustafa oğlu Muzafferim» de E, sen nereden çıktm da onun ye âdet yerini bulsun diye iştirak etmekteşayanı hayret. dir. Memlekette denizciliği kuran ve en Sıberya'nın dcn mişsin? rine geçiriliverdin? muş topraklannın Onu diyen ben değilim, ötcki! Oraya hep peynir çalan falan fllân iyi bir şekilde yayan bir kulüb nizamnaaltında, buz taba mı ayak basar? Ben de orada bulunu meye boyun eğmış, sızlanıp durmakta Kim öteki? kalan arasınaa, bir takım nebatlar, mik Polisin enselediği kimse, o! vermişim, aksilik olunca, olur mu olur! dır. Beden Terbiyesi Umumî Müdürlü roskopik uzvıyetler bulunmuştur. Bunla Yani polis, o işten dolayı bir baş Hatta daha beteri de değil mı? ğünün tesçil talimatnamesinde gösferdiği ra süt, jelâtin, etsuyu maddelere daldı kasını karakola götürmüştü, o kimse de, Öyle ya, tabiî! Ya o Mustafa oğlu Muzaffpr nevnır ralrr.avın da arlam nl hassasiyet bu merkezde iken, Atletizm . » N i r i l m » nsnlilı» nmarnole edılmı? v» Hayır, ben değıldım! her bırınden, birer sen canh uzvıyet elde dürseydi, onun yerine beni kanlı katil hederasyonunun en pervasız bir şekilde, öyle olsaydı, senin burada ne işin diye sürükliyeceklerdi. Hırsız diye ko lisanslı, lisanssız, asker, talebe, ve Türk edrlmiştir. tebaası haricinde bulunanların istirakile desi boylamak da ivi değil, ama! 1934 senesinde de buna benzer keşif vardı? Ben ne bileyim! yapılan resmî bir müsabakada kimden Şahid yerine çağ:naln sivil polis de, lerde bulunulmuştu. Gene ayni heyet, o Sen bılmezsen, biz mi bileceğiz? «hatta vak'a yerinde kendisini ilk gören puvan alıp, kime puvan verecek ve göztarihte, Amur nehri civarında, binlerce Polisler bilirler tabiî! memur bendim. Fail. buydu ve budur!» lerimiz önünde cereyan eden bunca nisenedenberi donmuş topraklar allında Haa, onlar söylesin istiyorsun. dedı. Uniformalısı ile sivili, bir arada ol zamsız ve yolsuz bir müsabaka sonunda kalan muhtelif uzviyetleri, hatta bunlar Biz de zaten onları çağırdık. Şimdi din mak üzere maznunla yüzleştirildi. Her hangi kulübü şampiyon olarak tayin meyanında bazı kabuklu hayvanları canliyeceğiz! Ama istersen, sen daha evvel iki memurda teşhiste birleşti.. edebilecektir? landırmağa muvaffak olmuştu. doğrusunu söyle! Bu müsabakalarda kulübleri renkleri Daha tahkikat yapılmak üzere, muhaBu uzviyetlerin yaşını da, ilmî usu! Ben diveceğimi dedim! hesabına ter döfcen sporculann bu mesekeme bırakılırken, reis Nef'i, maznun lerle tespit eden heyet reisinin ifadesine Pekâlâ; sen otur bakalım yerine! lede en küçük bir sun'utaksiri yoktur. yerindeki delikanlıya: göre, bu yaşı 20,000 rakamile ifade ede Çağır! Istanbul atletizm birinciliklerinin ne şe Daha hâlâ, dedi, «o ben değilim, biliriz. Şahıd diye çağırılan biri üniformah, kilde cereyan ettiği, bir müsabaka ka baskasıdır» demekte ısrar ediyor musun? zanmak içın büyük emek ve gayret sarHâdise, haddizatında bir harika sayı biri sivil iki polis, salon kapısı eşığinde Delikanh, duruksadı, yutkundu; sonbekliyordu. Mübaşir o yana dönerken, feden atletlerimızi kaç kişinin seyrettiğilır. Ancak bunda gene tabiatin eli var, ra omuz silkti: ni müsabakalar esnasında yazmıştık. İnsanın değil. Zira, yirmi bin sene ölme ikisi birden içeriye airdi. Ne bileyim ben artık, dedi, ya on Yok, yok, ikinjz birden değil, evDavet edilen hakemler artık gelmemeğe den buz altında kalmak, sonra da dirilların dediği doğru, ya benimki! Ayırdevelâ biriniz! basladı, bu sporsun içinden yetişmiş hamek ya basübadelmevt dediğimiz ahiret decek olan biz değilız, mahkeme... Unıformah polisten, işin içyüzü sorukikî meraklıları birer birer sahadan hâdisesidir, yahud uzun ömrün fevkattaM. SELİM uzaklaşıyor, hatta o kadar ki, koca bir lurken, şu sual, buna baslangıç oldu: bia bir tezahürü. İkisi de insanların harZorbalar şampiyona ile teşkilâîtan bir kişi müstes Bu maznun yerindeki genci, tanıcı değil. Mehmed ve Mustafa isimli iki kişi, na kimse alâkadar bile olmuyor. yor musunuz? 20,000 rakaroının azametile, meselâ Atletizm Federasyonunun ba.şmda Evet. Sirkecide Malatya Sıvas Fatihte Hasanın bahçesinde rakı içerlerbir kabuklu denız böceğinin cüssesini muken gürültü paUrdı etmişler. Şaban i kıymetli bir arkadasımız bulunmaktadır. ambarına nakledilen ve bir müşteriye aid kayese edince, bu uzun ömür rekoru kar olan bir teneke dolusu peyniri kaçınmş, simli biri gelmiş, «susun» demiş... Bu Tenkidlerimizi samimiyetle karşılıyaca şısında hayran kalmamak, hele milyonda kaçırırken atnbar mü?tahdemleri gör nun üzerine Mehmedle Mustafa, Şabam ğı muhakkaktır. Her fırsatta ve her vebiri bir buçuk asrı heyamola ile zor tutan müşler, peşine düserek peynir dolu lene dövmüşlerdir Bu arada Mehmed bıçak silede söylediğimiz gibi derd büyük ve da çekmiştir. nsanların bununla öğünmelerini gülünc keyi elinden almışlar ve bu sebeble bize Sultanahmed üçüncü sulh ceza mah acıdır. bulmamak kebil mi? Atletizm işlerimizi deştikçe ortaya çıteslim edildi. kemesi. Mehmedin üç gün hapsine, MusEshabı kehfimiz bile böceklerin kâbı Peki, bu Mehmed oğlu Fazıl, sizin tafanın iki lira para cezası ödemesine kacak hakikatler belki daha acı olacakna varamamıs! Adliveye gönderdiğiniz ise, Mustafa oğ karar vermiştir. ! tır. Hâkim soruyor:«oğlum, hangisi doğru bunun?» Muzaffer mi, Fazılıuı? MAHKEMELERDE Bu işe de bir türlü karar verilemiyor! Herkesin üzerinde ittifak ettiği bir hakikat: Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra Kullanmak şartile Atletizm şampiyonluğunu hangi kulüb kazanacak ? Radyolin Dişlerinizi tertemiz, bem beyaz ve sapa sağlam yapar. Ona yirminci asır kimyasının harikaların dan biridir denebilir. Kokusu güzel,lezzeti hoş mikroplara karşı tesiri yüzde yüzdür. Kullananlar dişlerini en ucuz şeraitle sigorta ettirmiş sayılırlar Adana Belediye Riyasetinden; 1 Asfalt yolların tamiri için gerekli olan yirmi beş ton bitüm emilaiyon (soğuk asfalt) açık eksiltme ile satın almacaktır. 2 Muhammen bedeli 3250 liradır. 3 Muvakkat teminatı 243,75 liradır. 4 İhalesi ağustosun 17 nci perşembe günü saat onçla Belediye Encümeninde yapılacaktır. 5 Şartnamesi Belediye Fen İşleri Müdürlüğündecür. İstiyenler oradan parasız alabüirler. 6 Taliblerin ihale günü muavven saatte teminat makbuzlarile ve Ticaret Odası kayıd vesikalarile birlikte Belediye Encümenine müracaatîeri ilân olunur. (5782) RADYOLİN Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra günde 3 defa 20,000 yaşında I Kara Gömleklilerine İTALYAN BU ASLANA Bu ateşli eseri YARIN bütün gazetecilerden arayınız. Çerkesköy Belediyesinden: Belediye elektrik santralmın yedek Dizel grupile tevsii açık eksiltmeye kcnulmuştur. Bu işin keşii bedeli «7244» lira «46» kuruştur. Muvakkat teminat «543» lira «33» kuruştur. Eksiltme 17/8/939 perşembe günü saat 16 da Çerkesköyde Belediye dairesinde yapılacaktır. Eksiltmeye gireceklerin eksiltme ş'artnamesinde gösterilen vasıfları haiz olmaları lâzımdır. Bu işe aid şartname ve fennî şartnamelerile mukavele projeleri Çerkesköv Beledjyesinden parasız almabilir. «3485» (5809) Hiddet ; meıak. korku. kaza neticesi bayılanlan, göğsünde boğazında sıkmtı hissodenleri, yürek çarpıntısı çekenleri 20 damla CEVAB : DOKUNMAYIN derhal ferahlandmr. Sinirleri yatıştırır. 20 senedir herkesin tanıdığı bu ilâoı kullanıp da memnun olmıyan yoktur. Evinizde, mutlaka bulundurunuz. NEVROL CEMAL Tren gardan ayrıldığı zaman, Türkân Seza Hanım sabaha karşı yatağın içinde oturdu, sigara içti ve bir daha uyuyamadı. hıçkırıklarını zaptedemiyerek, hüngür hün Balkonda oturdu ve için için, uzun uzun gür ağlıyordu. Hiç şüphesiz, annesi de ağladı. Istanbulu ne kadar sevdiğini daha öyle. 4 iyi anhvordu. Biricik kızından da ömrünCildcinin dükkânı tahta bir bölmeyle de ılk defa ayrılacaktı. ikiye ayrılmıştı. Türkân arka tarafta, bır Türkân da erken kalktı ve annesının çantasını hazırladı. Pansiyoncu kadına Ermeni kızile beraber, kırık bir masanm başında çalışıyordu. Burası bir mahzenRoman: 50 Yazan : Server Bedi birşey söylemeden çıkacaklardı. den farksızdı: Tavana yakın, demir parGene kız Kâmıleye bir mejctub vazdı. Annemi hastaneden çıkardım. Bu cıldı. Madam da geldi demin. Şuradan, Hararetle tesekkür etti ve özür diledi. Pa maklıklı küçük pencere, bir hanın arka duvarına baktığı için içeriye pek az hava gün de işim var. Yarın öğleve doğru gel buradan konustuk. rayı da zarfın içine koydu. ve aydınlık giriyordu. Masa tahta bölsem olur mu? Yarın gideceğimizi söyledin mi? A=a^ıva indıler. meye dayalıydı. Duvardan iki kızın otur Geleceksen idare ederız. Ben sen Birşey söylemedim artık. Benim Allahtan pansiyoncu kadın sokaga cık duğu iskemlelerin ayaklarına kadar, forden memnunum. Gündeliğini kırk kuruşa bir yol cantam var, onu alıp cıkarız. Sen mıstı. Sagır hizmetçiden başka kimse ması katlanacak kitabların top halinde kâçıkaracaktım, kactın. terzihaneye bır mektub bırakırsm, Kâmi yoktu. Ana kız, izahat vermeğe mecbur ğıdları yığılı olduğu için adım atacak yer Türkân gülmekten kendini alamadı: le Hanım artık madamla konusur. Apek azdı. Türkân, üstüne soluk renkli Yarın geleceğim ama biraz şeç. man kızım, onun parasını da zarfa koy. Tak^ime kadar yürüdüler ve bir oto mecmua kapakları yapıştırılmış tahta bölAnnemi trene bindireceğim. Ben de .«aştım, kaldım. Nedir bu ikram mcbile bindüer. me karşısında, elinde bir şimşir parçasıle, lar bilmem ki... Pekâlâ, ben formaları bekletirim. Türkân mektubu terzihanenin bulun formalan kathyordu. Türkân oradan Beşıktaşa gıderek MeAna kız geceyarısına kadar konuştu du<^u apartıman kap'csına verdi. Annesinden ayrıldığının ertesi günü, lâhatlere de uğradı, köprüye geldi, Hay lar: Birbirlerine sık sık mektub yazacakGalatada annesine öteberi aldılar. Da bir gazete kâğıdı içinde getirdiği kuru köfdarpaşa ıskelesınden trenın saatini öğrendi lardı; Türkân darda kalırsa annesi trene Tisına bır kutu şeker vaptırdılar. te ve ekmekten ibaret öğle yemeğmi sert ve pansiyona döndü. atlayiD aelecekti; icab ederse Türkânı da Haydarpasaya geldıkleri zaman ikisi çiriş kokulan içinde yedikten sonra, her Annesini balkonda buldu. Seza Ha oraya alacaktı; bir fevkalâdelik olmazsa nin de gözleri yasarmaya baslamıstı. zamanki gibi hava almak için biraz dışarı nım plıyanta uzanmıs, sigara içiyordu. bir aydan fazla kalmıyacaktı. çıkacağı yerde çalışmağa devam etti. FaSeza Hanım trende rahat yer buldu. Kızmı dinledikten sonra: Rahat yatakta rahatsız bir uyku uyukat midesinde hafif bir bulantı vardı ve Ana kız, birWr defa kucaklastılar. I Ben de iyıceyim, dedi. buraya u dular. İkisi de birbirine cesaret vermeğe ça kâğıdı katlarken taş kırar gibi zahmet çezandım, ilâcımı da aldım, biraz içim aGeceleyin ikisi de sık sık uyanmışlardı. ! :ıvordu. kiyordu. Öteki kız öğle yemeğini yemek UÇURUMDA 2 (B it için Gedikpaşadaki evıne gitmişti. Türkân, menice okuyordu. Bu kadarı bile fazla bölmenin öte tarafındaki tel dikiş maki değil miydi? nesinin muttarid gürültüleri arasmda, kenTürkân acı acı gülümsedi. Ne kader! disini zorlayarak, çalışmakta ısrar etti. iki gece evvel Garden Barda mavi kloBirdenbire gözleri kararmıştı. Kollarını keden elbisesile dans eden altın saçlı, neşmasanın üstünde kavuşturdu ve başmı ko! eli v zarif kızın şimdi burada solgun bir larının üstüne koydu. Gözlerinden yaşlar yüzle, siyah bir işçi önlüğile çalıştığma iniyordu. Boğulacak gibiydi. Nefes ala kim inanırdı? Türkân burada bir hafta, mıyordu. Buraya gelmedıği günü telâfi et on gün daha çalışsa eskisinden beter zamek için fazla çalışmağa mecburdu. Us yıflayacağını, sararıp solacağını anlıyortasından izin alıp biraz dışan çıkmağa ce du. Belki saçları da parıltısını kaybedecek saret edemedi. Hetn güneşin alnmda, o ve gene kızın elinde son kalan nimet, güpis ve gürültülü caddede, işkembe ve sir zelliği de bu mahzende çürüyen maddeler ke kokularına çarpa çarpa dolaşıp da ne arasma karışıp gidecekti. yapacaktı? Gene kız silkindi ve ayağa kalktı: Oh... Sessiz, ağlamağa başladı. Ona bütün Hayır! Hayır! Biraz dolaşması ve hava istikbali bu mahzenin içinde kapanmış gi alması lâzımdı. Bölmenin dar kapısından, bi geliyordu. Bütün ümidleri mahvolmuş kâğıd istiflerine sürtünerek geçti. Usta da tu: Aşk, aile, tahsil, refah... kendini bir yemeğe gitmişti. Türkân dükkânm kapıuçurumdan kurtarmak için bir zindana at sından çıkarken hayretle durdu. Kaldırımıştı. Onu buradan kim kurtaracaktı? On mın kenannda Kâmıle otomobılınden inibir sene süren mekteb hayatı tam sonuna yordu. Onu görünce koştu: gelmişken birdenbire bir hiç oluvermişti. Nereye? dedi, çıkıyor musun? Burada, bu kâğıdları katlamak için seneTürkân, kaderine bağlı bir heyecanla lerce riyaziye, şimi, fizik, tarih, edebiyat biraz daha sararmıştı: okumağa ne lüzı/n vardı? Alfabe bilmi Ejet, dedi. }en bir çocuk bile bu işi yapabilirdi. BeKâmile onun vüzüne dikkatle baktı: raber çalıştıkları Ermeni kızı ilkmektebi Fakat... Nen var gene senin? Sapbile bitirmemişti. Lâtin harflerini zor sösarısm. !;üyor ,eski yazıyı hiç bilmiyor, biraz erTArkasi var]