3 Açustos 1939 CüMHURtYET r Figaro'nun Türkiye nüshası Aldatılıp ta yurdlarını Ilk Türk gazeteleri terkedenlerin pişmanlığı İkinci Mahmud, ilk gazete olan Takvimi Vekayii, saltanatının tarihini yazdırmak için neşrettirmişti Yazan: KADİRCAN KAFLl Tarihten j HATAY MEKTUBLARI İ yapraklar •••••••••••^•••••••••••••••••••••«•••••ft|ll(t(llfaa|t(|tl||a İkinci Mahmudun ıslahatçı bir padisah mak istiyenlerin evvelâ hükumete müracaolduğu inkâr olunamaz. Bunu annesi, atle izin alması icab edeceği, kitabların «Nakşidil Kadın» m İmparatoriçe Oje basılmadan önce valilere gösterilmesi ve ni'nin akrabasından bir Fransız kızı oima caiz görülmedıkçe basılmaması» hakkında sına hamledenler vardır. Belki bunun te ki kararını bildirmiştir. Bununla beraber siri olmuştur, fakat başlıbaşına değüdir. bu yasak, ancak iki sene kadar sürmüş, Çünkü İkinci Mahmuddan evvel de ısla sonra matbaa açılması serbest bırakıîmışhatçı padışahlar görülmüştür. Islahat tır. çoktanberi şiddetle hissedilen bir ihtiyacptestyteuss ftgore Tercümanı Ahval gazetesi çok müşkül dı. şartlar içinde neşrediliycrdu. Matbaası Mastaphj Kemaî Bizdeki ılk gazete hakkında «Lutfı Bahçekapıda şekerci Hacı Bekirin dük Tarıhi» şu satırları yazar: kânı karşısında bulunuyordu. Orada o za«Usuli medeniyete teşebbüs olunduğu man, altında dükkânlar bulunan ahşab ve sırada malumatı zamaniye ve vukuatı ca eski bir bina vardı. Daracık bir kapıdan riyeden halkı haberdar etmek ve senelıği girilir, dar ve dık bir merdivenden çıkılınyüz yirmi kuruşa verilmek üzere «Takvimi ca birkaç odanın sıralandığı dar bir sofaVakayi» namıle haftada bir defa tür>çe ya varılırdı. Mürettıbler, muharrirler, idaMuharrir arkadasımız Mekki Said (orta yerde gözlüklü) MÎMl bir varakai ha\adıs neşrine ıptıdar olun reciler hep bu odalarda toplanmışlard: Musadağında, göç edenler arasmda Zaten hepsi beş altı kişiden ıbaretti. Mumustur.» Antakya 29 (Sureti mahsusada giden Bize doğru korka korka yaklaşan adaBu gazetenin adının ikinci Mahmud harrirle idareciler aynı adamlardı. Karaarkadaşımızdan) Zırveye doğru yük ma soruyoruz: göz Fuad Bey merhumun Ahmed Rasime tarafından konulduğunu da ayni tanhten selmekte oln yolun üstünde her dönemeç, « Bityaslılar, Hıdırbeyliler, Yoçubğreniyoruz. «Tak\imi Vakayi» in ilk anlattığına göre mürettıblerin en genci bizi tabıatın daha muhteşem bir manzara roluklular, Kabusiyeliler, Hacıhabibliler, nüshasında bir mukaddeme vardır. Bun altmış yaşlarında imiş; cami hatibi, hoca, sına kavuşturuyor. Şosenin nıhayet bul Vakıflılar nerede?» da nicin intişar ettiği izah edılir. Bu mu imam gibi adamjarmış; Devlet Matbaası duğu yerde, jandarma karakolu önünde, Tarihin korkunc bir sualine uğramış kaddemeye göre, maksadlardan bırı de olan «Matbaai Âmire» den ayart;lm'slardı. Bunlar hurufat kasalarmın önündeki küçük bir yokuşu tırmanarak, büyük ha gıbı sendehyerek cevab veriyor: bu gazete vasıtasıle tarih yazmış olmaklır. vuzun kenanna fieriledik. Şeftali, nar, tu « Aldatıldılar. Ben güçlükle kala Bunun lüzumunu ıspat için de şöyle bir yüksek kürsülere minder koyarlar, minderlerin üstüne bağdas kurup otururlardı. runc, portakal ağaclarının gölgesinde, çağ bıldim. Son gün bütün akıllar baştan uçhikâye anlatılır: lıyanın yanıbaşındayız. Çiçek ve meyva muştu, sözler kâr etmedi iyi söyliyen kötü Mustafa Kemal, hem yeni Türkiyeyi Pariste münteşir Figaro gazetesinin «Abbasoğulları halifelerinden olup hicMakineler «körüklü» denılen cinstendi. bahçeleri, bostanlar, tarlalar ve salkımla kişi oldu. Benim burada otelim var. Adım merr.leketimizden bahseden yazılar ve re tasarlryan dimağ, hem onu yapan kol ol retin 422 nci senesinde Bağdadda hüküm Bunlar vaktile «kaime kâğıd para» bassımlerle dolu hususî bir ilâve çıkardığını muştur. O, Türkiyenin yaratıcısı, kurtarı ran olmağa başlıyan «Kaimbillâh» za mak üzere devletçe Amerikadan getirtıl rının ağırlığmı çekemiyecek hale gelen Danyeldir, beni Şamda, Halebde, Beyasmalar, çardaklar arasma serpilmiş evle rutta bile tanırlar. Her sene birçok müşteyazmıştık. Yukanki klişe bu ilâvenin ilk cı kılıcı ve dâhi ınklâbcısıdır. manında Hayber Yahudilerinden bazıları miş; lüzum kalmayınca Agâh Efendi tari görüyoruz, ıssız evler! Tektük pencere riler otelime gelirlerdi. Simdi kendi başısahifesidir. İlâvede bulunan General Atatürk, 1880 senesinde, Selânik civa devlete müracaatle bir kâğıd göstermişler rafından alınmışlardı. lerden, yalnız bırakılmış kedilerin şaşkın ma kaldım. Hükumet burayı şenlendireGouraud'nun şu yazısını iktibas ediyoruz: rında İskender'in dünyaya geldiği havali ve Hazreti Alinin kendilerini haracdan Tercümanı Ahvalin muharrirleri ara bakışları aksediyor. Daha iyi görebilmek, cek elbette.. Gidenler şimdiden kafalarını «Gehbolu yarımadasında, İngiliz kuv de doğmuştur. affetmiş olduğunu iddia etmişlerdir. Kâ sında, Şinasiden başka, tercüme ve adaphatta rahatça yürüyebilmek için, karabu taşa çarpıyorlar. Daha yolda altı çocuk vetlerile birlıkte Fransız kuvvetlerine kuKendisine bu tesadüfü hatırlattığım za ğıddaki yazı Hazreti Alinin yazısına ger te piyeslerile edebıyat tarihimizde mühim lutlar halinde küme küme uçusan aç sineksıcaktan, hastalıktan öldü; ama onlar ölmanda ettiğim sırada, karşımdaki hasım çekten benziyormuş; altında Saad ve Mu mevki sahibi olan Ahmed Vefik Pasa man: leri ellerimizle iterek yol açmaya çalışı dürülmeğe kanıksamıslar. Suracıkta, birkuvvet Türklerdi. Türkler, her zamanki nın da bulunduğu rivayet edilir. Bundan « Mukayese buradan öteye geçe aviyenin de şahid sıfatile imzalan varmış. kaç sene içinde sen Taşnaksın, sen Hıngıbi cesurane savaşırken, hastane gemileri Halife bu kâğıdı kabul etmiş, fakat hari başka Sarı Tevfik Bey adında birisi de voruz. mez, demiştı. İskender dünyayı fethetti. Araladığımız kapılardan içeriye her caksin diye 390 kisi birbirinin basını vedi. üzerine ateş etmemek dürüstlüğünii gösteciye vekili makamında olan «Ebülkasım» varmış. Ben dünyayı fethetmedim. İskender, dünbakısımız, duyduğumuz elemi artırdı: A Tam sükuna ve rahata kavuşacaklardı, alrıyorlardı. Bu sayede, yaralılar ben de şüphelenmiş; tarihçi «Hatib Bağdadî» ye Tercümanı Ahvalin karşılaştığı güçlükyayı fethederek kendi vatanını unuttu. dahil olduğum halde çabucak gemiye göstermiş. O da bunun sahte olduğunu ile lcr yalnız tertib ve baskı ile tahrir işlerin teş üstünde bırakılmış tencereler, peynir, datıldılar!» nakledılebilmişlerdır. İngiliz kuvvetleri Ben kendi yurdumu asla unutmıyacağım.» ri sürmüş ve vazıyetı şu şekılde ızah etmış de değildi. Satmak meselesi de çok mü ekmek ve birkaç soğandan ibaret yarıda Bıraz ileride ,bir göç kamyonunun üskumandanı İan Hamilton'u görüp bu va Chambrun, yazısına devamla, Ata tir: «Hayber kalesinın fethi hicretin ye himdi. O devirde müvezziler yokmuş. kalmış sabah kahvealtıları, içerisine giz tündeki yağır delikanlı da, hemen hemen Layı kendisine hikâye etçjğim zaman ba türkün çocukluğundan itibaren bütün ha dinci senesinde olmuştur. Muavije ise Gazetecıliği ve gazete satmayı gâvuıluk ledıkleri şeyleri almak için gene sahibleri aynı sözleri tekrarladı: hicretin dokuzuncu senesinde müslüman sayan bir takım softalar bu ışi elden geldi tarafından dehkdeşik edilmiş yataklar, na: «Fılhakıka, Türk kumandanlığından yatıfıı hulâ^a ettıkten sonra, dıyor ki: « Aldandıklarını, daha şimdiden «Diktatörlük tarihinde eşine tesadüf lığı kabul etmıştır. Saad ise beşıncı yılda ğ: kadar baltalamayı mukaddes bir ohad yastıklar, otmınderler, bir sürü döküntü.. anlamışlardır. Ok yayından fırladı bir kealdığım telsizlerde, mühimmat depolannı Musadağm^tİT anda yerinckn oynatan re ve is isretı geçmis bulundu. Ben nahiye seyyar hastanelerden uzaklaştırraaklığım edilmiyen bir hâdise olarak bir imparator ölmüştür.» Bunun üzerine Yahudiler suç sayrlarmış. O kadar ki birisi sokakta: korkunun bütün izleri karşımızda! Bu müdürü Tatyos sadece saşakaldım. Ara Gazete!.. Gazete!.. luğu yıkarak bir millet kurdu ve kuvvetini, iarını itiraf etmişlerdir.» istenıliyordu» cevabını vermişti. En mühım maksadın tarıh yazmaktan Diye bağırsa hemen üstüne saldırırlar, dehşetli korkuyu etrafa salan kim? Araş larına katılan iki üç yabancı birkaç saat • Çanakkalede çarpışmış olan eski mu kendisine zaferler temin edecek olan çorak ibaret bulunduğunu, bu gazetenin basmu yakalayıp döverler ve gazeteleri de yır tırmak için fazla yorulmaya lüzum yok. içinde hep^inin kanına girdi. Küçük büAnadolu toprağında buldu. haribler, 1930 senesinde, harbettikleri saBızım üzüntümüz; boşboşuna, beyhude yüğüne söğdü, karı kocasına kıyam etti, hayı ziyarete gittikleri zaman, Fransanm « Önce, memleketi kazanmak için harrırlığıne ve matbaanın idaresme vak'a tarlarmış. yere ve bir yalan uğruna yuvasını bırakıp çocuk babasına karsı geldi, komşu, komBununla beraber gazete okumak ihtien güzide sefirlerinden biri olan Kont saburane çalıştım; sonra, ondan daha güç nüvıs E<=ad Efendınin tayını de i^pat eder. Fakat Takvimi Vakayi resmî bir gaze yacını duyanlar eksik olmuyordu. Bunlar da rahattan perişanlığa göçedenler içindir. şunun üstüne yürüdü, ansızin apartopar Chambrun, Ankaraya gidıp Gaziyi se bir iş olarak milleti kazandım.» diyor. te idı. Vekıllere, âlımlere, beylere, büyük gazetelerini matbaanın altında kitab ve Cumhuriyetin ilk Hatay Valisi Şükrü gıttiler. Dağdan çığ yuvarlanır gıbi çoğalâmlamakhğımı söylemıştı. Atatürkün bir tek hedefi vardır ve hiç memurlara, kasaba ve şehirlerdeki eşıafla tömbeki satan İranh Hasan adında bir Sökmensüer, Antakyaya ilk geldiği gün, la çoğala ovaya düstüler, kaçıstılar. SeCumhur Reisi Atatürk, harbde ve sulhbirsey Onu bu hedeften döndüremez. vabancı sefırlere her hafta dağıtılırdı, beş adamdan gizli gizli satın alırlarmış. ılk söz olarak, bu üzüntüden bahsetti: neleıdenberi barındıkları bu halis muhlis ta, memleketmın istıklâlıne ve hürrıyetıne Tarihçi; Erzurum, Sı\as programlariıe, bin kadar basılırdı; bugünkü gibi bircok *** «Şuna, buna kapılarak akıbeti meşkuk bir Türk topraklarının feyzi, bereketi, rahatı sadakatle bağlı biiyük bir vatandaş sıfatiAnkara paktı ve Lozan neticeleri arasında sahifelerden ibaret değildi. Ha\adislerde 8090 yıl evvelki tek yapraklı gazeıc hayata atılanlara acmır. Maziden bahse başkadır. Kokusu şimdiden burunlarında le, hizmetınde buluduğu mılletinın şükranma lâyıktır. Ankarada, at üzerinde bir nüanslar arıyabilir. Fakat, Mustafa Ke sür'at gözetilmezdi. O kadar ki «bir sene lerın yanında şimdiki gazetelerimiz mav dıliyorsa, bu, kat'iyyen unutulmuştur. Her tütüvor...» heykeli vardır ki, dört kösesinde askerler malin, tensik edilmiş, insicamlı bir Türk nin şaban tarihini havi olarak ertesi sene naya göre transatlantik gıbidır. Hele hürriyet her ferdin hakkıdır. İstisnasız herAldatıldılar! ve omzunda mermi tasıyan bir kadın hey milleti, çürümüş bir imparatorluktan daha saferde neşrine muvaffak olduğu bir nüs Cumhuriyetten ve yeni Türk harflerinin kesin sefkatli bağrımızda yeri vardır!» Halbuki; bir tek üzümünü yemeden bıhasında mahmeli haccın İstanbuldan ha kabulünden sonra gazeteciliğimiz çok ilcrkeli görülür.» kuvvetli olduğu prensipini ortaya koyduNe çare ki, bazı kafileler, bu sözleri, raktıkları salkımları ellerine alarak, tatr reketini, ancak Mekkeye giderek §ama lemiştir. Onbirınci Yerli Mallar sergisinKont de Chambrun imzalı makale de ğu gün, fikirlerde ihtilâl başlamıştır.» ocaklarını kendi ellerile söndürdükten ve madan sa\ uştukları mayvaları sepetlere dönüsünde ilân edebılmiştir.» de «Cumhuriyet» gazetesinin paviyonunu yuvalannı yıktıktan sonra duyabildiler. doldurarak, avuc avuc taşınmış ve tırnakla şudur: İlk yarıresmî gazete ancak dokuz sene gezenler baskı adedinin (7000) den kazılmış topraklarla yamaclarda yesertil«Türkıyenin dırilışi, harıkulâde bir aLondrada bulunan patlayıcı sonra, 1854 te, Ceridei Havadis adı al (62,000) e yükseldiğini resmen ilân e Gıdene: «Uğurlar olsun!» demekten ko mis tarlalardan basaklar alarak, güzel kodamın, Mustafa Kemalin eseridir. Ben, lay ne var? Buna rağmen Musadağı yatında çıkmıstır. Bunun sahibi, Vilyam dilmiş görürler. «Rakamlarin belâgati» maddeler bes sene Onun muhitinde, Onun dostluğimacındaki Türk teessürü, her zaman her kulu dağ çiçeklerinden demetlerle, yeni Glasgow 2 (a.a.) Dün akşam Çörçıl adında bir İngılizdi. Haftada bir diye şüphesiz buna derler. le muhat olarak yaşadım. Kendisini tetkik kesi affetmeğe muktedir olan millî şefkat dogn günü karşılıyacaklardı. Belki de, neşrolunurdu. Tanesi üç buçuk kuruşa saFakat şunu da bilelim ki garbda hergün ve asaletin muhteşem bir abidesi halinde asıl bunun için aldatıldılar! ettim ve kâh diişünceli, dalgın, azimkâr; Glasgow'da Dublin vapurlarının yanaştılırdı; fakat o vakit kuruşun değeri şimdi (32) sahife olarak çıkan, günde beş altı kâh neseli, konuşkan, etrafına hayatiyet tığı rıhtım civarında bir paket içinde 50 Mekki Said dir! ye göre birkaç misli fazla idi. Rivayete defa neşredılen, baskıları üç milyonu buibzal eder, arzularında siddetli, maksad tane gelinite bulunmustur. Bu tehlikeli göre ilk zamanlarda halkı gazete okumağı lan gazeteler vardır. Nüfusu bizden az olannda itidal sahibi gördüm. Hâdiseyi maddelerin memleketlfrine bir an evvel ve aramağa teşvik için sokaklarda herkese lan Balkan devletlerinde bile satışları iki izah eden, adamdır. Adamî, hâdise göste dönmek istiyen Irlandalılar tarafından aparasız verılmiş, bu hal bir sene kadar sür yüz binden aşağı düşmiyen birkaç gazete rir. cele ile bırakıldığı zannedilmektedir. müştür. Yazıları da eğlence kabilinden adı yazmak mümkündür. Bizim geri kalışeylerdi. Meselâ Hindistan, Çin, Afri şımızm başlıca sebebi matbaayı onlardan ka ve Amerikada geçen garib hâdiselerle üç asır ve gazeteyi de en az iki buçuk asır Sultanahmed üçüncü sulh mahkemesi, tuhaf âdetler en mühim mevzulardı. sonra alışımızdır. Bununla beraber bu Mercanda ökçeci Avadis Neyrikin aşırı Vilyam Çörçil bu gazeteyi şüphesiz hızla gittikçe kaybolan zamanları çabuk derecede sarhoş olmaktan meşhud suç kababasının hayrına kurmuş değildi, devlet kazanacağımıza şüphe yoktur. nununa göre muhakemesinde, dün on yaten ayda yirmi altın maaş alırdı. Kırım Kadircan KAFLl şındaki oğlu Artini şahid olarak dinlemiş muharebesi zamanında bu gazetenin aratir. Babası aleyhindeki bir davada şahid sıra çıkardığı ilâveler halk tarafından kagösterildiğinden, hâkim Nusrat, çocuğa pışılırdı; o kadar ki makineler ihtiyacı eğer isterse kanunen şahıdlik etmekten çekarşıhyamazlardı. kilebileceğini söylemiş, Artin «söyliyece Ceridei Havadisin geliri masrafını karğim» demiştir. Hâkim, bunun üzerine daşılıyordu; devletin verdiği maaş da sahıbıha açık anlatmış, «baban aleyhine, babana ne kalıyordu. Belki de bu yüzden hiçbir karşı da olsa mutlaka söylemek istiyor muterakki göstermedi. Ancak yirmi bir sene sun?» demiş, Artin «evet» deyince, arada sonra kendisine bir rakib çıktığı zaman geçen izah safhası zapta geçirilmiş ve yaşı iki sahifeden ibaret gündelik bir İİâve neşdolayısile yeminsiz dinlenilen çocuğa sorine başladı. rulmuştur: Bu rakib, hususî teşebbüsle ve şahsın Baban Avadis, dün akşam fazla malı olarak, devletten hiçbir yardım gcrsarhoş muydu? meksizin çıkarılan «Tercümanı Ah\al» Artin çocuk, başını sallamıştır: gazetesiydi; Agâh Efendi ile Şinasi E İlfaiye, dünkü yangında ateşi söndürmeye çahşırken... Evet, fazla sarhoştu! fendi idare ediyor, yazı yazıyolardı. İlk Peki, hadi çekil! Dün saat 18,30 da Beyazıdda Aske kan dumanlar Beyazıd kulesinden ve zamanlarda büyük kıt'ada ve haftada bir \ Rumanyalı deniz porcuları, şehrimızrî Tıbbiyenin mutfak ve çamaşırhanesin mektebde bulunanlar tarafından görüle gün çıktığı halde daha sonraları «Şinasi» Çocuğunun şahidliğine bir itirazı olma de yaptıkları müsabakaları kazanarak cîe bir yangın çıkmış, ateş, binanın çatısı rek Fatih itfaiye grupuna haber verilmiş çekilince ufalmış, haftada üç gün neşre dığmı, akşam evinde içtiğını, kendmı bıl memleketlerine bugün dönüyorlar. Rukımen yandıktan sonra bastırılmıştır. tir. itfaiye gelinciye kadar mektebin yan dilmeğe başlanmıştır. mediğini, ne yaptığmm farkına varamadı manyah dostlarımız Istanbulun güzeliik£ina, betondan olmakia beraber ta~ gın söndürme vesaitile harekete geçilmişğını söyliyen Avadis Neyrikin aşırı dere lerine hayran kalmışlar. Moda koyunun İlk Türk gazetesi belki daha evveî de vanla bacanın birleştikleri mahallin iç tir. cede sarhosluğu, çocuğu Artinle beraber akşamlarını bir türlü unutamıyacaklannı çıkabilırdi; fakat matbaa açmak, gazete k'smına tahta döşenmiştir. Dün içeride Bitişikte Tıb Talebe Yurdu ve saire neşretmek her zaman serbest değildi. HatGülnihal ve Konstantin Papadop söylemişlerdir. Fotograf muhabirimiz ta* ' •jlunan ve maden kömürile teshin edi gibi ahsab büyük binalar bulunması ta Âli Paşa Sadrıazam bulunduğu sırada lusun da şahidliklerile sabit görülmüş, rafından gayet ssv'atkârane bir tarzda İsveç Stokholme gelmiş bulunan ^n buhar motörünün çıkardığı fazla ha dolayısıle sırayete meydan vermemek ü vabancı sefirlere birer mektub yazdırmi1; çekilen resim, Rumen kotralarından birieski Arnavudluk Kralı Zogo'nun ço kendisinin bir lira para cezası ve bir lira retten kızan tahtalar ateş alarak için zere bütün tertibat alınmıştır. Tahkikat «matbaa kurarak kıtab ve gazele nesrinin cuğu dadısının kucağında Stokholm da mahkeme masrafı ödemesine karar ve ni güzel Moda sahillerinin eşsiz dekoru içinde gösteriyor. .çin yanmaya başlamıştır. Bu sırada çı devam etmektedir. rilmiştir. devlet nizamlarına dokun?:ağı, bu işi yap sokaklarmda dolaşıyor. INONU ISMET Musadağı bir günde boşalmış ateş üstünde tencereler, yarıda kalmış yemek tepsileri şimdiki boş evlerin dekoru olmuş ılMW IIIHMIHılllllllllllM I <I|»IIII"I»IIIIIIIIH •• aleyhİne |( Modada Rıımen kotrası C Askerî Tıbbiyede dün akşamki yangın J şehadet eden çocuk