20 Temmuz 1939 CUMHURÎYET MünakaleVekiliAfyonda Ali Çetinkaya, yeni yapılan gar binasını açtı ve mühim bir nutuk söyledi ya cevab vererek, yaptığı işlerin bir vekil sıfatile uhdesine terettüb eden vazifeler uğrunda çalışmaktan ibaret bulunduğunu ve her şeyinjnillet ve devletin eseri olduğunu söylemiş, ve eski küçük, basit bina ile yeni gann muhteşem yapısın: göstererek demiştir ki: « Bunlardan biri Osmanlı saltanatınm verdiği imtiyazlardan vücude gelen bir binadır. Yenisi de müstakil, hür bir devletin ve davasını fedakârlıklarla halletmiş bir milletin eseridir. Millî devletin kendi azmi ile ne yapabildiğinin misalidir. Bu eseri, çalışmanın ne gibi mes'ud hâdiseler hazırlayabileceğinin bir delili olmak üzere açabiliriz.» Münakalat Vekili, son söz olarak Atatürkün aziz hatırasmı andıktan, Millî Şef İnönüyü hürmetle yâdederek ;adakat ve f merbutiyet hislerini beyan et .'k*en sonra kordelâyı halkın alkıslan icinde kesmiştir. Afyon, 19 (a.a.) Münakalat Vekili Ali Çetinkaya, bu sabah şehrimize gelmiştir. Şehir namına bir heyet Dugerde kendisini karşılamış, memurlar ve bir askerî kıt'a tarafından istikbal edilmiştir. Öğleden sonra yeni garın, makine deposunun ve istasyon tesisatının açılma töreni yapılmıştır. Muhtelif demiryolların iltisakı, yeni hatlar inşası ve münakalâtın çoğalması dolayısile ihtiyacı karşılayamaz bir hale gf^miş olan eski istasyon binası yanında yapılmış bulunan yeni gar, Cumhuriyetin Anadolu ortalarında yükselen sayısız eserlerinden güzel, modern ve büyük bir yeni örnektir. Açılma töreninde Devlet Demiryolları yedinci işletme müdürü Galib Güran'ın, Cumhuriyetin demiryol siyasetinin feyizli neticelerinden ve bu inkişafın Afyonkarahisar üzerindeki tesirlerinden Ijahseden ve büyük lerimize Türk şimeriîifercilerinin sükranlarını ifade eden nutkuna, Ali Çetinka İngiliz filosu limanımıza gelecek Diğer bir harb gemisi de Izmiri ziyaret edecektir Londra 19 (Hususî) Akdenizdeki İngiliz donanması kumandanı ağustos ayı zarfında îstanbulu ziyaret edecek tir. Donanma kumandanı Amiral gemisile seyahat edecektir. İngiliz donanması İstanbulda üç gün kalacaktır. Diğer bir İngiliz harb gemisi de ayrıca İzmir limanını ziyaret edecektir. Tam ölçüde lise davası •"** ' «Tam ölçüsü verilmediği halde faydasını muhafaza edebilecek hiçbir ilâc yoktur.» NALINA MIH1NA Yazın Ankara I İsmet İnönü Yazan: PEYAMt SAFA Liselerden şikâyet umumidir. Daha net söyliyeyim: Bugüne kadar bir tek maarifçiye, bir tek öğretmene, bir tek fikir adamına veya bir tek çocuk velisine raslamadım ki liselerimizden şikâyeti olmasın. Makalemin başlığı, seçkin maarifçi ve mütefekkir M. Tevfik Araradın bu mevzu üstünde ısrarla duran küçi'k, dinamik ve özlü kitabının adıdır. Millî Sefin vecizesini de bu eserin ilk sahifesinden aldıcn ve makalemin başma koydum. Bu serlevha ve bu vecize, tam ölçüsünü bulamamış bir lise davasını tehdid eden akameti olanca vuzuhile kabartıyor. Benim bu yazıdaki rolüm, bütün fi kirlerini yüzde yüz kabul ettiğim cev herli müellifin iddialarmı hulâsa eden parçalar üstünde, hep tasvib yollu kafa sallamaktan ibaret kalacak. Kitabm her parçası için, şimdiden, babayani bir jestle «hay hay! Pek doğru!» hükmünü basmağa hazırlandığımı da haber vereyim. Ancak söylendiği zaman bedahet olduğu anlaşılan, tekrarlanmazsa unutulan veya gözden kaçırılan hakikatler vardır. M. Tevfik Ararad bunların üstüne ısrarla parmak basıyor ve herbirini, teker teker, uğalıyor. İşte onlardan biri ve davanm esası: «Üniversitenin kökleri liselerdir.» Bunu kim bilmez, demeyiniz. Şimdiye kadar en az bilinen şeylerden biri de buydu. Okumağa devam edelim: «Universitesi olm:yan, fakat liseleri mükemmel olan bir metnleket, mükemmel gencler yetiştirmek yolunu ve kolayını bulur; halbuki liseleri sıska bir memleketin derdine, ne dünya şöhretli profesörler deva bulabilirler, ne de dünya üniversiteieri. Esasen lise üniversiteye dahil ve tâbidir; bakalorya bir «grade universitaire» den başka nedir? Lise meselesi, ne biraz daha bilgili, biraz daha bilgisiz gencler yetiştirme meselesidir, ne de şöylece bir maarif meselesi; bu, düpedüz ve dosdoğru, Türkün istikbali, mukadderatı meselesidir.» Eserinin ilk bahsinde bir milletin ha yatına ve istiklâline aid kaderini doğrudan doğruya kültür seviyesine bağiıyan M. Tevfik Ararad, iîâve ediyor: «Ayarı bozuk lise mezunlarını, dünyanın en mütekâmil üniversiteieri bile istendiği gibi yetiştiremezler. Bunun içindir ki liseleri, çürük para basıp çıkaran darbhaneT lere dönmüş bir memleket, iflâslarm ve felâketlerin en amansızına koşuyor demektir. Şu halde sahiden münevver çiftçi, münevver tüccar, münevver fabrikator, mühendis, subay, idareci, politikacı, muallim, doktor, âlim, san'atkâr, filozof... Hulâsa bir cemiyetin en seçme zekâları, en seçme şahsiyetleri asıl moral ve entellektüel teşekküllerini liseden alacakları içindir ki yarının kültür seviyesini ve dolayısile umumî hayatın yükselişini en çok tayin eden irfan çekirdeği, lisedir.» Lisenin Galatasaray gibi mutlaka on iki sınıf olmasını istiyen muharrir, mecburî olan ilk tahsil müstesna, orta öğretim işinde, yalnız kalitenin hâkim olduğu sert ve sıkı bir tasfiyeye taraftardır. Verdiği şu hüküm, şiddet nispetinde, hakikatin ta kendisidir: «Talebe hücumu, bizi, bir tek çocuğu sokakta bırakmamak telâşına düşürmüş ve bazı okullarımızı sokağa çevirmiştir. Talebe hücumu, öğretmen kadrosunu sulandırmış ve bulandırmıştır. Talebe hücumu, birçok orta öğretmenleri, haddinden fazla ders saati almak mecburiyetile makineleştirmiş ve vaktinden çok evvel aşındırmıştır. Hulâsa talebe hücumu, orta öğretimimizin randımanını tehlikeli olacak derecede düşürmüştür.» Ah, bu orta öğretim bahsi! Müellif bu dava üstünde o kadar bilgili, görgülü, ıdrakli, samimî, coşkun ve hamleli görünüyor ki harikulâde bir ispat ve telkin hassasile dolu sahifelerini buraya olduğu gibi alamamanın esefi içindeyim. «Orta okul» denilen ve «cemiyetin hiçbir ihtiyacına cevab vermıyen» garib mekteb nev'inin tenkidi de hulâsa edilmesine kıyılatnıyacak bir mükemmeliyettedir. Fakat bu güç işi muharrir üstüne alıyor ve diyor ki: «Hulâsa, orta öğretimimiz bugünkü durumu ile vazifesini hakkile yapabilmekten çok uzaktır; o kadar ki orta okulla lise kapısına imtihan ve müsabaka süzgeçleri de koysak gene istikbalin taleblerine cevab veremeyiz.» Müellifin gösterdiği çare de şu: «Binaenaleyh, her ilk okulu bitirenin, elinı kolunu sallıya sallıya orta öğretime girmeğe hakkı yoktur; orada ancak «baş» olmağa kabiliyetli seçme çocuklar girerler ve, gayet tabiî oIarak, hususî bir tahsil ve terbiye programile yetiştirilirler.» Eserinde bütün hedefi, «lise fikri» ni «ciddî ve tam olarak» vermek olan M. Tevfik Ararad soruyor: «Liseyi bu türlü anladığımız takdirde mümkün cnüdür ki onu parçalıyalım; orada bir talebe bile olamıyacak kimseleri muallim diye oraya verelim; her çocuğu, kayıdsız, şartsız kabul edelim; bir dersaneye iki üç sınıf, bir okula iki üç okul sığdırmağa yeltenelim? Liseyi bu türlü anlarsak, onun idaresini kendilerine tevdi edeceğimiz kimseleri seçmekte lâübali davranabilir miyiz? Liseyi bu türlü anlamış olanlar, müfredat programlarını yaz boz tahtasına çevirebilirler mi? Böyle bir müessesenin hayatında ka^ıdsızca yap;lacak herhangi bir yersiz değişikliğin ne ağır neticeler doğuracağını bilmez olurlar mı?» Son olarak, muharririn müfredat programları ve mekteb disiplini hakkındaki fikirlerini de parça parça alıyorum: «İstediğiniz kadar mükemmel müfre dat programları verınız; netıce, onlara değil, daima, onları tatbik edecek oğretmenlerin seviyelerile talebe kemiyet ve keyfiyetine bağlı kalacaktır. Resmen bütün ilk okullarda toplu tedris tatbik ediyoruz. Hakikatte? Bir zamanlar liselere, orta okullara atelye saatleri konmuştu; ne oldu?» «Disiplinsiz ne birşey öğretilebilir, ne birşey öğrenılebilir, ne birşey yapıl.r. Sahte ve pelte bir disiplin, inhilâl ve taaffün hazırlar. Büyük ve ehemmiyatli işler, muhakkak sert disiplin ister.» Burada kesiyorum. Hükmümü dik ve net söyliyeyim: Maarif Vekâleti ve Maarif Şurası, bu eserin içindeki hakikatlerin zerresini feda ederse mes'uliyetini yüklendiği davaya ihanet etmiş olur. Tevfik Araradm da, kitabının sonunda hatırlattığı gibi, «Türkiyede Orta Öğretim adlı kitabile» bu davanın tarihine ve mahiyetine bütün dikkatile çoktan dalmış bir Hasan Ali Yücel için meseleyi kavramak zorluğu yoktur; olsa olsa tasavvurla icra arasındaki dağı devirmek belâsı vardır ki, işte, ki tabla hayat arasındaki bütün fark, tepesinden eteğine kadar o dağın üstünde olduğu gibi, bütün şerefi ve mes'uliyetile de, iş adamının dehası oradadır! tngiliz tayyareleri, müttefik memleketlerde de uçuşlar yapacak Londra 19 (Hususî) Avam Kamarasının bugünkü celsesinde İngiliz tayyarelerinin Fransız toprakları üzerinde yaptığı uçuşlardan bahseden bir meb'us, Türkiye, Rumanya ve diğer dost memle ketler arazileri üzerinde de bu gibi uçuşlar tertibi için tedbir alınıp alınmadığını sormuştur: Başvekii Çemberlayn, cevaben demiştir ki: « Tayyarelerimiz için Fransadan maada başka yerlerde de uçuşlar tertibini düşünüyoruz. Ancak bu hususta şimdi lık izahat vermekte mazurum.» Antalya kanalı dün açıldı Samsunda yağmur felâketi 28 kilometroluk kanal Kızılırmak üç metro bütün ovavı sulayacak yükseldi, üç kişi boğuldu Samsun 19 (a.a.) 16/7/1939 akşamı başlıyan yağmurlardan Kurtun, Merd, Yeşilırmak, Kızılırmak ve Aplal ırmakları taşmış, sular etrafa yayılmıştır. Seller Samsun Bafra yolunun dördüncü kilometresindeki 20 metre uzunluğunda kârgir köprüyü yıkmıştır. Aptal ınmağının yükselmesi yüzünden Dikbıyık köyünü su basmış, yardım için mahalline vesait ve memurlar gönderilmiştir. Kızılırmak 3 metre yükselmiştir. T&skoyunda yedi ev kısmen harab olmuş, ekin yığınlarımn bir kısmını sular götürmüstür. 200 hektarlık bir sahada tütün tarlalan zarar görmüş tür. Şimdiye kadar bir kadın, bir erkek ve bir çocuk cesedi bulunmuştur. Seylâbzedelere lâzım gelen yardımlarda bulu nulmakta ve vali yardım işlerile bilhassa Dün akşam misafirler şerefine Beledi meşgul olmaktadır. ye bahçesinde bir akşam ziyafeti verilmiştir. Açılma merasimi bugün yapılmi'tır. Antalya, 19 (a.a.) Antalyada Evkaf Umum Müdürlüğü tarafından yapılan baraj ve su kanalile Ziraat Vekâleti tarafından yapılan Narenciye ve sıcak iklimler nebatatı istasyonlannın açılma törenini yapmak üzere Başvekii adına Ziraat Vekili Muhlis Erkmen ile Evkaf Umum Müdürü Fahreddin Kiper ve maiyetleri erkânı, meb'us Arif Bayatm, Kâzım Duru, Haydar Ocal, Hüsnü Pekit ve Kemal Unal dün saat 1 7,30 da An talyaya gelmiş, Vali, tüm komutanı, meb'us Rasih Kaplan, *Belediye, Parti ve Halkevi başkan ve üyeleri, müessesat mümessilleri ve birçok zevat tarafından Kırkkız mevkiinde karşılanmıslardır. Şehir methalinde de ayrıca merasim yapılmıştır. Uzakşarktaki müzakereler İngiliz Japon görüşmeleri devam ediyor Londra, 19 (Hususî) Japon Hariciye Nazırı M. Arita ile Tokyodaki İngiliz elçisi arasında başlanan müzakerelere bugün devam edilmiştir. M. Arita ile İngiliz elçisi sabahleyin 3, öğleden sonra da bir saat görüşmüşlerdir. Mülâkat Tientsin hâdiseleri etrafında cereyan etmiştir. Müzakerelere citfna günü tekrar devam edilecektir, Resmî tebliğ Tokyo, 19 (a.a.) Saat 13,10 da neşredilen bir tebliğde bildirildiğine göre, bugün Hariciye Nazırının resmî ikametgâhmda Arita ile Sir Robert Cragie arasında ikinci bir görüşme olmuş ve bu görüşme saat 9 dan saat 12,15 e kadar sürmüştür. Sir Robert, Tiençin meselesinin esasını teşkil eden umumî meseleler üzerinde hükumetinin fikrini bildirmiş, diğer taraftan Arita da Japon hük;ımetinin fikirlerini sarih surette anlatmıştır. Bu gorüsmeye, bugün saat 16 da deyjm edilecektir. Amerika Âyan Meclisi bitaraflık kanununu detnönü Türkkuşu kampı açıldı ğiştirmek istemiyor Inönü 19 (a.a.) Inönü Türkkuşu kampı bu sabah Türk Hava kurumu başkanı Erzurum meb'usu Şükrü Koçak tarafından açılmıştır. Başkan, kısa bir nutukla kampta toplanmış olan 468 gencin büyük gayeye karşı gösterdikleri bağlılığı tebrik ve takdir etmiştir. Uçuculuğun temiz bir spor olduğunu ve ayni zamanda yarının, Hava ordusunda ve Devlet Hava Yollarında ka nadh genclikten çok şeyler beklediğini ilâve eden başkan, bu mesleğin taşıdığı hususî kıymeti tebarüz ettirmiş ve milletin makus talihini yenen kahramanlar kahramanı Millî S«f İnönünün büyük adını taşıyan bu havacılık yuvasında ça lışmanın derin zevki üzerinde bilhassa durarak Türkkuşu genclerine muvaffakiyet temenni etmiştir. Teminat akçeleri Ankara, 19 (Telefonla) Dahiliye Vekâleti mülhak bütçeli idarelerle Belediyelerin alım ve satım işlerine iştirak edenler tarafından verilecek olan teminatların mal sandıklarına değil, bu dairelerin kendi veznelerine yatınlması lüzumunu alâkalılara bildirmiştir. Eğe mıntaka8inda orman yangını İzmir 19 (a.a.) Çeşmenin Uzunkuyu nahiyesinde Yumru dagındaki ormanlarda çıkan yangın bir kilometrelik bir sahayı tamamen kapladıktan sonra sekiz köyden ayrılan 300 kişinin 11 saat süren gayretlerinden sonra geceyarısı söndürülmüştür. Yangın 12 yaşında bir çocuğun dikkatsizliği yüzünden çıkmıstır. Yanan Japon gemisinin yolcuları kurtarıldı Tokyo 19 (a.a.) Radyo ile öğrenildiğine göre, Bayuko Maru vapuru yangmında bir makinist, bir hizmetçi kadm ve üç yaşında bir çocuk ölmüs ve geri ka'an yolcu ve mürettebattan 209 kişi «Floriedalu» Japon Kargosuna naklolunmuştur. Londra, 19 (a.a.) Şanzhay'dan Reuter ajansına bildiriliyor: Japon deniz makamları yabancı konsoloslara teblıgat yaparak cuma veya cumartesi eününden itibaren Fukien vilâyeti icinde Fuçeunun şimalinde bulunan Santuo, Loyuan ve Şaçeng limanlarım kapatmak niyetinde Âyân Meclisi reddetti olduklarını bildirmişlerdir. İngiliz maVaşington 19 (a.a.) Beyaz saray kamlarının bu limanlardan gemi'erını da üç saatten fazla süren bir konferanstan çekmeği ve tebaalarını boşaltmağı reddesonra matbuata verilen tebliğde, senato decekleri bildirilmektedir. nun bitaraflık meselesini müzakereye mu Balina avcılığı konferansînîn halefet etmesi dolayısile bu hususta kon tebliği grede derhal müzakere açılmasının faydaLondra, 19 (a.a.) Ziraat Nezaresız olduğu izah edilmektedir. ti, pazartesi günji açılmış olan balina avRuzvelt ve Hull, mevcud bitaraflık cıhğı konferansmm mesaisi hakkında akanununun sür'atle tadili icab edeceği hak şağıdaki tebliği neşretmiştir: kmdaki noktai nazarlarını muhafaza et «Konferansm başlıca gayesi, cenub rnektedirler. kutbu sularındaki balinalgra aid olan istatngiliz tayyarelerinin Fran tistikleri tetkik etmektir. Balina avcılığı hakkındaki beynelmilel itilâfta derpiş esadaki yeni uçuşları dilmiş olan tedbirlerin tatbik'.na memur Londra, 19 (a.a.) Zannolunduğu olan müfettişler, kontrolü takviye çarelena göre İngiliz tayyareleri bir iki gün son rini tetkik maksadile birçok içtimalar akra Fransa üzerinde ikinci bir cevelân ya tedeceklerdir. pacaklr,"djr Hafif bombardıman tayyaPazartesi günü Danimarka murahreleri Fransanın merkezine a|ır tayyarehası, Danimarkanm 1937 itilâfını kabul ler ise Marsilyaya kadar gideceklerdir. etmiş olduğunu bildirmiştir. 1939 40 Askerî pilotları, takib edilecek yol son daavcılık mevsimi açılmadan evvel Japonkikada tespit edilmek mutad olan harb yanın da bu itilâfı kabul edeceği tahmin zamanında olduğu gibi, uçuşlar yapmaedilmektedir.» ğa mecbur etmek için tayvarelerin hangi yolu takib edecekleri son derece gizli tutulmaktadır. Londra, 19 (a.a.) İngiliz Fransızîngiliz efkârı umumiyesi, bu uçuşlara Sovyet görüşmeleri hakkında Avam Kakarşı büyük bir alâka göstermekte ve marasında sorulan bir suale, Başvekii Fransız tayyarelerinin İngiltere üzerinde Çemberlayn şu cevabı vermiştir: yapacaklan cevelanlan bek'<"°'<f»^ir. «• Pazartesi günü Molotof ile yap Vaşington 19 (a.a.) Bugün Riyaseticumhur sarayında bitaraflık meselesi hakkında fevkalâde bir konferans akdo lunmuştur. Bu konferansa Ruzvelt, Hull, âyandan Barkley ve Pittman ve keza cumhuriyctçi âyandan üç zat iştirak etmişlerdir. üç liman daha kapanıyor IDDfi ç gündenberi Ankaradayım. Senenin, bu sıcak aylarında, hıç Ankarada bulunmamıştım. Yeni devlel m«rkezimizin yazın çok sıcak olduğunu işitirdim. Hatta, mayısin son günlerinde, Paris Soir gazetesinin Ankaraya gönderdiği hususî muhabiri, telgraf ve mektublarına «Ankara: Sıcak öğleyin gölgede 35 derece» diye başlıyordu. Halbuki Ankarayı ben, bu temmuz ortasında, İstanbuldan daha serin buldum. Ankarada oturanlar da, havalarm umumiyetle böyle gittiğini söylüyorlar. Azamî hararet üç gündür, hep 28 dir. Boğazın rüzgârını andıran serin ve tatlı bir şimali şarkî rüzgârı esiyor. Ankaranın İstanbuldan tek eksiği denizdir. Şehrin etrafı değil amma içerisi, İstanbuldan çok daha yeşildir. Şimdi, anlaşılıyor ki birkaç sene evveline gelinciye kadar, Ankaranın en büyük eksiği su imiş. Ağaclar susuzluktan tutmuyormuş, çimenler susuzluktan sararıyormuş, çıçekler susuzluktan açmıyormuş. Baraj yapıldıktan ve şehre bol su temin edildıkten sonra Ankarada tutmıyan ağac, sararan çimen, açmıyan çiçek kalmamıştır. Şehrin umumî bahçelerinde, İstanbulda hiç görmediğim, ancak Cote d'Azurde ve Dalmaçya kıyılarında gördüğüm bir çok nadide nebatlar, ağaclar var. Ankara Belediyesi de şehri ağaclamak için harikah bir gayret sarfediyor. Pazar günü akşamüstü Hacettepesi denilen yere çıktım. Burası akasya, kavak ve çeşid çam larla şimdiden bir koru halini almıstır. Yükseklerden aşağı doğru küçük çağlıyanlar ve dereler halinde durmadan sular akıyor ve ağaclan sulayor. O kuvvetli güneşin altında, bu bol suyun yardımile hangi ağac tutmaz ki... Bu tepeden bakınca, Ankaranın nekadar büyüyüp yayıldığı, nekadar yeşillendiği, nekadar güzelleştiği gayet iyi görülüyor. Sıhhiye Vekâleti binasmm arkası küçük büyük fidanlarla mükemmel bir park halini almıştır. Bu çorak şehrin, şimdi, her tarafında havuzlar şırıldıyor, suiar akıyor, bu kurak toprağın her yerinden, şimdi, yeşillik ve hayat fışkırıyor. Baraja gittim. Yüce bir himmetin eseri olan bu medeniyet abidesi ve hayat kaynağı, insana manen ve maddeten ferahlık veren bir yerdir. Suları tutan bendin iki tarafındaki yüksek, renkli kayalıklara bir çok fidan dikilmiş, hemen hepsi tutmus. Bu kayalarm tepesindeki Türk bayrakIarının a l dalgaları barajin dibindeki mesire kısmının sularına aksediyor. Bu kücük gölde sandallar ve padılbotlarla do'aşanar var. Kâğıdhane gibi, hatta Kâğıdhaneden daha güzel, daha bakımlı bir yer. Her tarafta küçük büyük söğüdler, eğilmiş, gölden su içen bir köylü kızın kâkülleri gibi, dallannı koyu yesil sulara uzatmışlar.. Bu söğüdlerin dıbinde rengârenk, çe«id ceşid çiçekler sıralanıyor... Bendin üstünden akan beyaz köoüklü suların tatlı serinliği, bütün baraj kazinosuna ve etraf;na ferahlık veriyor. Su hayattır, diyenler bir hakikati ifade etmişlerdir. Barajin suyu Ankaraya hayat vermiştir. Bundan sonra Ankaranın ye^il 'abiati, baraı'dan aldığı hayatı baraja iade edecek ve tabiatin bu devridaim tulıımbası bütün A^kara mi'hitinin havasını deSiştirecektir. Bu deği'ikliSin «imdiden vaki o'duğunu iddia edenler bile vardır. Bugünden muhakkak olan birşey var: Birkaç sene «sonra Ankara, Türkiyenin en yeşil şehri olacaktır. PEYAMt SAFA Masonlarm üstadı âzamı nutuk söylerken öldü Londra, 19 (a.a.) Öğrenildiğine göre Dük de Kent, bugün mutantan merasim esnasında İngiliz farmasonlarının üstadı azamı ünvanını alacaktır. Evvelki gece Fransa ve Amerika Mason locaları mümessillerinin iştirakile verilmiş olan bir ziyafet esnasında Vaşington locasmm eski üstadı azamı, Albay Tatsch, bir nutuk söylerken birdenbire ölmüştür. ( Maarif Şurası encümenlerinin diinkü çalışmaları j Moskova müzakereleri îsveçte yağmurların yaptığı hasarat Stokholm, 19 (a.a.) Yağan şiddetli yağmurlar İsveçin cenub kısnımda ve bilhassa Bohuslan mıntakasında tugyana sebebiyet vermiştir. Tugyan, simen difer raylarını sökmüş, trenleri devirmiş, köprüleri evleri alıp götürmüş ve mahsulâtı harab etmiştir. Maarif Şurası encümenleri dün top lanmalarına öğleden evvel ve sonra ol mak üzere devam etmişlerdir. Yüksek öğretim ve neşriyat komisyonlarına Maarif Vekili de iştirak ederek ecnebi lisam, terimler, mekteb kitablarının Maarif Vekâletince basılması üzerinde görüşmeler yapılmıştır. Teknik öğretim komisyonu san'at okulları, ve akşam kız san'at mekteblerini alâkadar eden mevzular üzerinde müzakerelerde bulunmuştur. îlk öğretim komisyonu maarif müdürleri ve ilk tedri sat müfettişleri talimatnamesile ilk okul programları üzerinde çalışmıştır. Şura encümenlerinden ihtısaslarından istifade edilmek üzere şehrimizden üç doçent davet edilmiştir. Bunlardan Cavid dün Ankaraya hareket etmiştir. Yukarıki resim encü,menlerden birinin çalışmasını göstermektedir. Fransız Cumhur Reisi Belçikada Liege 19 (a.a.) Bu sabah Paristen hareket eden Lebrön, saat 11,15 te buraya'gelmiş ve su sergisini gezmişlir. Lebrön, evvelâ Fransız paviyonunu zi yaret eylemistir. Belçika Kralı Leopold, Liege vilâyet konağında Lebrön şerefine bir öğle ziyaParis 19 (Hususî) Paris borsasmın feti vernrmtir. bugünkü kapanış fiatlan şunlardın Portekiz askerî heyeti Pariste Londra 176,72. Nevyork 37,63, Berlin Paris 19 (a.a.) Albay Macedo 1515,50, Brüksel 641,05, Amsterdam nun riyasetindeki Portekiz askerî heyeti 2015,50, Roma 198,55, Cenevre 851,37 1/2, kurşun 14,16.10 1/2. bakır 49 49,10. ka Londradan buraya gelmiştir. Birkac gün lav 229.18 9. altın 148,6, gümüş 16 3/4, burada kaldıktan sonra Lizbon'a döııeçiriko 14.3,9. cektır. PARİS BORSASI tıkları görüşmeden sonra İngiltere ve Fransanın Moskova büyükelçilerinin yolladıkları rapor, halen, Paris hükumetile istişare halinde olarak, İngiliz hükumeti tarafından tetkik edilmektedir.» Bunu müteakıb, İşçi partisinden bir meb'us, Alman hükumetinin Sovyet hükumetine 25 milyon liralık bir borc vermek istediği hakkında Başvekilin bir haberi olup olmadığını sormuş, Başvekii buna «hayır» diye mukabele etmiştir. Nihayet, Moskova müzakerelerinin, parlâtnento tatilinden evvel Avam Kamarasmda bir deklârasyon yapılmasını mümkün kılacak derecede erken bitip bitmiyece ği sualine de, Başvekii «ümidvarım» cevabını vermekle iktıfa eylemistir. Mareşal Göring garb hududunda Berlin 19 (a.a.) Gerbî Almany. nehirleri ve kanalları üzerinde bir gezinlı yapmakta olan Maresal Göring, Wies • baden mmtakasma varmış ve buradan garb hududu istihkâmlarını teftise girmiştir. Bu teftiş esnasında Mareşal Göring, bilhassa hava hücumlarına karşı tnüdafaa tertibatile alâkadar olmustur. Mare?al bilâhare Manni.eim'e hareket etmiştir.