18 Teımmız 1939 CUMHURÎYET SON HABER Hâdiseler arasında Korkunun iki türlüsü ski bir Fransız nazırı, harb ihtimallerinden bahseden makalesinde, bir psikologun şu sözünü hatırlatıyor: «Bazan korku tehlikeden değil, tehlike korkudan doğabilir.» Seneler var ki Avrupa, tek bir telgraf haberile azan ve çok defa, gene tek bir telgraf haberile yatışan müthiş bir korku nöbeti içindedir. Bu müşahedeyi tekrarlamak bile karın soğuk ve beyaz, ölümün tabiî ve mukadder, güneşin parlak ve sıcak olduğunu haber vermek cinsinden bir lüzumsuzluğun üstünde ısrar etmeğe benziyor. Bu korkunun tekbaşına bir harb sebebi olup olamıyacağı da yeni bir psikoloji görüşü değil. Olabilir de, olamaz da. Olabilir: Trenden ürken beygir lokomotifin önüne atılabilir; yakalanmaktan korkan cani, suç ortaklarile beraber kendisini de polise teslim edebilir; ölüm korkusu insanı intihara kadar götürebilir. Olamaz: Birçok öfkelerimize ve hesabsız taarruz isteklerimize fren vuran hâkim insiyak yalnız korkudur, palaman çözüjmüş, başıboş hırslarımızın önüne Aİkilerek irdemizin tekerleklerini sıkıştıran korku. İçinde yaşadığımız korku hangi cinstendir? Tehlikeyi yaklaştıran huylanmış bir beygir insiyakı mı, tehlikeyi uzaklaştıran bir insan ihtiyatı mu İçtimaî tetkikler Polis Enstitüsünde dün yapılan merasim Mektebden mezun olanlara diplomalar verilirken Dahiliye Vekili mühim bir nutuk söyledi Ankara 17 (a.a.) Bugün Polis enstitüsünde diploma tevzii merasimi yapılmıştır. Merasimde Dahiliye Vekili Faik Öztark, Adliye Vekili Fethi Okyar, Maarif Vekili Hasan Âli Yücel, Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekili Hulusi Alataş ve Dahiliye Vekâleti ileri gelenleri hazır bulunmuştur. Saat 14 te enstitü talebeleri motörlü ve süvari kıt'alarile birlikte önlerinde mız:ka olduğu halde önce Ulus meydanına gelerek anıta ve müteakıben Emniyet abidesine giderek abideye merasimle çelenk koymuşlardır. Saat 16,30 da Dahiliye Vekili Faik Öztrak, aşağıdaki nutkunu müteakıb mezunlara diplomalarını tevzi etmiştir: « Bugün bu kıymetli müesseseden diplomalarını alan arkadaşlar, sizleri tebrik ederim. Şimdi salâhiyetli bir arkada şımızın ağzından işittik, hepiniz bilâistisna muvaffak oldunuz. Demek ki tahsil esnasında sizden beklediğimiz gayreti göster miş oluyorsunuz. Arkadaşlar, vazifeleriniz kanunla ve onlan izah eden nizamnamelerle gösterilmiştir. Hocalarınız size izah etti. Ben size hulâsa olarak şunları söylemek iste rim: Bu mesleğin size tevdi ettiği vazife yurd içinde nizamı temin etmek, onu korumak ve bozulunca tekrar temin etmektir. Hiç şüphe etmem ki hayatınızda da ima bu düsturlara dikkat edecek ve muvaffak olacaksınız. Biz sizin muvaffakiyetinizden daima zevk duyarız. Arkadaşlar, mesleğiniz zahmetli, hatta tehlikelidir. Günün hangi saatinde, hangi ağır vazifenin sizi beklediğini bilemezsiniz. Uyanık ve basiretkâr olacaksınız. Bu itibarladır ki müşkül bir vazife deruhde ediyorsunuz, fakat yurda emniyetin temini vazifesini ifa edebilmiş olmanın vere ceği zevk de çok büyüktür. Bu zevk o fedakârhğa kat kat değer. Sizi daima bu fedakâr zümre arasında görmek bizim en büyük emelimiz ve medarı iftiharımızdır. Arkadaşlar, bu güzel müesseseyi idare eden arkadaşımızdan şimdi dinlediğimiz gibi hakikaten bu memlekette her mesleği ilimden istifade ettirmek nimeti ancak Cumhuriyete nasib olabilmiş, bu münasebetle aziz Cumhuriyetimizin büyük ko ruyucusunu, Onun her eseri karşısmda olduğu gibi burada da hürmetle, tazimle anmak borcumuzdur. Onun kıymetli eserini bugün büyük bir dirayet vc salâhi yetle muhafaza ve ilâ etmekte olan Millî Şefimiz İnönünün isimlerini huzurunuzda lıürmetle anmak isterim. Yeni bir tehcir hâdisesi Yazan: AHMED HALÎL Gazeteler, pek yakında îtalya ile Al manya arasında garib bir nüfus mübadelesinin cereyan edeceğini haber veriyoriar Eğer, gerçekten bu haber tahakkuk eder se, yani cenub Tirolunun Almanları Al manyaya nakledilirse, işin içinde yalnı bir taraflılık bulunduğundan karşılık mübadele değil, yeni bir tehcir karşısınd, kalacağız demektir. Malum olduğu üzere 1919 da akdedi len Versay muahedenamesi, galiblerden sayılan İtalyaya, Avusturya Macarista împaratorluğu mirasından Trentin ve Tı estin ile beraber bunların şimalindeki ce nub Tirol'unu vermekle müttefiklik pa yını ayırmağa çalıştı. Eğer yalnız Trentin ve Triestin ile iktifa edilseydi, bu havaÜ nin sekenesi İtalyan olduğu için, bir adalet ihtiyacına cevab verilmiş olacaktı. Fa kat bu iki noktanın sekiz, on kilometr< yukarısından itibaren, Almanyanin her hangi bir mıntakasından daha kuvvetli bi Almanlık arzeden ve bugün bir mübadel ve tehcir hâdisesine sahne teşkil edeceğ haber verilen bir saha başlamaktadır. ttal ya, yirmi senedenberi her türlü vasıtaları kullanarak ezelden Cermen olan bu takayı îtalyanlaştırma|a çalıştı. Habe harbinin başladığı günlere gelinciye ka dar bu temsil siyaseti en zalimane bir şekilde cereyan ediyordu. O kadar ki Hitler, «Kavgam» eserinde, Alman kan ve lisanından olan yerlerin Almanlığa avdet lüzumunu serdederken, halis Almanlarla meskun olan bu mıntakaya da işaret st mek mecburiyetinde kalmıştı. Tirol işine lâkayd gibi göründü. Nihayet mihverin teşekkülü bu lâkaydiye kat'î bir alâkasızlık zarureti telkin etti. Berlin, hemen Tirolu İtalyanlaştırmak, bu suretle ayni siyasî ideolojiye bağlı iki memleket arasındaki bu ihtilâf vesilesini ortadan kaldırmak için sihirkâr bir çare düşünüyordu. Tirol Almanlarına «Alman İtalyan dostluğu uğruna ve her pahaya îtalyanlaşmak zarureti vardır: Tirol dağlanna akseden almanca türkülerinizi terkediniz, her bakımdan Romalılaşınız!» şeklinde bir nasihat vermenin, velev bu nasihat bütün dünya Almanlarının şefi olan Hitler tarafından değilse, bir tesiri olmıyacağı belli idi. Böyle bir nasihat, bilâkis herhangi bir şekilde Tirol ile alâkadarlık da ifade edebilirdi. O halde ne yapmak lâzımdı? îşte gazetelerin verdiği tehcir haberi bu suale çare bulunduğunu gösteriyor: Bir taraftan Tirol Almanlarını İtalyanlaştırma husıısundaki gayriinsanî, hatta gayrihukukî tedbirlerle dost Almanvayı gücendirmemek, diğer taraftan dost îtalyanın millî hudur^arı içinde İtalyan olmıvan bir Cermen kütlesini bırakıp her türlü muhtemel mi'nazaa ve ihh'lâflara vesile vermemek için iki mihver devleti, Tirol halkmı Almanyaya nakletmek için anlaşıyorlar! Bazı ecnebi gazeteleri bu anlaşmayı 1915 teki Ermeni tehçjrile 1921 deki Türk Yunan mübadelesine benzetiyorlar. Hakikatte, İtalyan Alman anlaşması, Ermeni tehçirine ve Türk Yunan mübadelesine benzemekten çok uzak, nev'i şahsına münhasır bir hâdise olarak gözönüne alınmalıdır. 1915 te Türkiye, bir kısım Ermenileri nakil ve tehcir etmişse buna, millî bir felâket gününde vatanı içinden ve arkadan vurmak teşebbüsleri sebeb olmuştur. Hâdise, harb zamanının müstesna olan psikolojisile izah edilebilir. 1921 deki Türk Yunan nüfus mübadelesine gelince bu, tamamile iki devletin, hatta kismen iki taraf halkın nzasına istinad etmişti. Tirol Almanlarının Almanyaya nakil ve tehçiri ise müsebbibleri iti barile bambaşka bir hâdise teşkil etmektedir. Bu defa işin içinde karşıhklılık yokur. Yani Tirol'dan Almanyaya nakledilecek Almanlara mukabi^ Almanyadan Tirol'a getirilecek îtalyan yoktur. Sonra Almanyaya zorla nakledileceği haber erilen bu yüzde yüz, su katılmamış Al manlar, tarihin kendilerini bulundurduğu bu toprak parçasından ayrılmak için zerre lcadar arzu izhar etmiş değillerdir. Hatta irmi yıldır nasıl devam ettiğini anlatacağımız zalimane ve insafsız bir temsil poli:ikasma rağmen, bu arzuya şahid olmuyoruz. Nihayet Almanya kendinden geçmiş halde Alman jeopolitikçilerinin uy durdukları «hayat sahası» peşinde koşar:en sayısı 300 bine yakın olan bu Alman ütlesini nerelere yerleştirmeği düşünü ^orlar? Bir Fransız gazetesi, ne derece doğru olduğunu tahmin edemediğimiz şu manalı mütaleayı vürütüyor: Ona göre "irol Almanları, Danzig koridorundan erüere sarkıtılacaktır! Topraklarından atılacak olan Tirol Almanlarının bu toor^klarla olan alâkasıı da ayrıca anlatacpSız. İHEM NALINA M1H1NA Yurd hasreti I < skilerin «daussıla» adını verdikleri yurd hasretinin ne yaman birşey olduğunu bu son seyahatimde bir daha gördüm. Mübadeleye tâbi tutularak Türkiyeden ayrılan Rumlar, Millî Zaferden sonra yersiz bir korkuya kapılıp memleketten pasaportsuz kaçan Rum ve Ermeniler, Türkiyede doğup büyümüş olduklan halde muhtelif sebeblerle şimdi ecnebi memleketlerinde oturan levantenler, yani tatlısu frenkleri. Vaktile Türkiyeyi kendüerine vatan veya ikinci vatan tanımış olan bütün bu insanlarm ruhu, şimdi, bir Türkiye hasreti, Türkiye aşkı ile yanmaktadır. İçlerinde, mütareke senelerinde, bu memlekele karşı küçük büyük suçlar işlemiş olanlar, şimdi bu ayrılık yıllarını bir cehennem azabı ve günahlarının cezası telâkki ediyorlar. Yaptıklarına bin pişmandırlar. Öyleleri var ki tamamile manasız, fakat sari bir korkuya kapılarak kaçmışlardır. Bunlann çoğu, Avrupada veya Yunanistanda müreffeh yaşadıklan halde, delilik ettik de yurdumuzu bıraktık diye yanıp yakılıyor ve dövünüyorlar. Son seyahatimde de bu insanlarm bir çoklarile tesadüfen görüştüm. Benim Türk olduğumu öğrenince ilk sözleri, Ah, ölmeden bir daha Türkiyeyi görebilsek, tahassürü oluyordu. Bu adamların hepsi samimî idiler. Çünkü, belki bir daha hiç göremiyecekleri bir Türke karşı riyakârlık yapmakta, onlar için, fayda ve mana yoktu. Bir iki misal zikredeyim: Pariste, Şanzelize civarında, Le Lord isimli bir alaturka lokanta vardır. Alafranga yemekten bıkan Türkler veya şark yemekleri yemek istiyenler oraya giderler; memleketimizin bütün yemeklerini orada bulurlar. Bunun sahibi îzmitli bir Ermenidir. Pek iyi geçinip gidiyor; fakat bir derdi vardır: İzmiti bir daha görmek; cebinde Izmitin resimleri var. Türk mü^terilerinden rica etmiş. Göndermişler. Bu resimlere bakıp bakıp seviniyor, iftihar duyuyor. Vaktile Düyunu Umumiyede memurluk eden bir levanten, bizim Türk olduğumuzu anlaymca masamıza geldi. Galatasarayda okumuş; türkçeyi mükemmel konuşuyor. Türkiyeyi bırakıp Fransada yerleştiğine binpişman. Türkiyedeki mes'ud hayatimizi birakıp buraya geldik de sanki bir marifet yaptık. İlk fırsatta dönüp Türkiyede yerleşeceğim. Boğaziçi kıyılarında doğdum, orada öleceğim; diyor. ] ! j \ ] j j 1 i j : j î * . | • I Ben meb'ul mevkie geldiğim andan itibaren bu yuvaya gerek bizzat ve gerek bilvasıta yaptığım ziyaretlerde sizin muvaffakiyetinize bizzat şahid oldum. Hocalarınızdan da bunu dinledim ve iftihar duydum. Sizleri tahsil hayatında gayelerine erişmiş muvaffak arkadaşlar sıfatilc tekrar tebrik ederim ve bu tebrikten büyük zevk duyarım. Mensub olduğunuz mesleğin son mes'uliyet mevkiinde bulunmak sıfatile sizlere şunu söylemek isterim ki sizin muvaffakiyetiniz benim muvaffakiyetim Hepinize hayat ve millet hizmetinde dir. daima cnuvaffakiyetler temenni edeıim.» İngiliz Japon müzakereleri Çemberlayn, Avam Kamarasında mühim bir nutuk söyledi Tokyo 17 (a.a.) Salâhiyettar bi kaynaktan bildirildiğine göre, Arita ile Robert Craigie arasında bugün öğleden sonra yapılacak olan ikinci görüşme 19 temmuza talik edilmiştir. Bunun sebeb Craigie'nin 15 temmuzda yaptığı görüşme hakkmda verdiği rapora, Londradan cevab beklemesidir. Lehistanda feci bir tren kazası Bir memurun hatasından iki tren çarpıştı, birçok ölü ve yaralı var Varşova 17 (a.a.) Varşovanın bir Belçika kumpanyası tarafından işletilmekte olan Varoş şimendifer hatlajjndan birinde bir şimendifer kazası olmuştur. Povvsin istasyonu şefinin hatası yüzünden muhalif taraftan gelen iki tren ayni yoa sevkedilmiş ve bu trenler çarpışmıştır. Trenler musademe esnasında elli kilometre sür'atle gidiyorlardı. Bu trenlerden İngiltere, harici siyasetini birinin üç, diğerinin iki vagonu harab oldeğiştiremez Londra 17 (Hususî) Başvekil muştur. Diğer vagonlar da ciddî surette Çemberlayn Avam kamarasında Tokyo hasara uğramıştır. Lokomotiflerin benmüzakereleri hakkmda beyanatta bulu ol depolarında infilâk vukua gelmiştir. Birçok kişi ölmüş ve yaralanmıştır. narak demiştir ki: « Japonya, Uzakşarka aid siyesetimizin değişmesini istememiştir. Böyîe bir taleb mevzuu bahsolamaz, zira In Yalova 17 (a.a.) Burada kaphgiltere, herhangi bir yabancı devletin tacada istirahat etmekte bulunan Başvelebi üzerine haricî siyasetini değiştire kil Dr. Refik Saydam, bugün Orhangamez. (Şiddetli alkışlar). İngiliz hükumeti, dokuz devlet anlaş iye gitmiş, orada memurin ve halk ile masına sadıktır ve bu hususta alâkadar emasta bulunarak dileklerini dinlemişdevletlerin zararına olarak herhangi bir :ır. müzakereye girişmeği kat'iyetle redde decektir.» Ankara 17 (Telefonla) îzmir vali Gazetelerin mütaleast muavinliğine Balıkesir vali muavini Emin, Londra 17 (a.a.) İngiliz gazeteBalıkesire Diyarbakır muavini Abdülkaleri Tokyo müzakereleri hakkında esa dir, Diyarbakıra Beykoz kaymakamı İhsen fazla iimid beslemedikleri için bu an, Beykoz kaymakamlığına Uzunköpmüzakerelere dair gelen ilk haberlerde ü kaymakamı sadeddin, Uzunköprüye bedbinliğe düşmüş değildirler. Fakat ilk Refahiye kaymakamı İlyas, Keşana Pernoktai nazar teatilerinin gösterdiği az ce ek kaymakamı Sabri, Memurlar Sicil saret verici manzara, Japon iddialan kar müdürlüğü birinci şube müdürlüğüne Naşısmda taviz yoluna girmeği imkânsız bu illi kaymakamı İhsan, Nüfus İşleri üçünlunan İngiliz efkârıumumiyesinin azmini :ü şube müdürlüğüne Kula kaymakamı ^ecmeddin, Mahallî İdareler Belediyeherhalde hiçbir suretle sarsmamıştır. er Muamelât müdürlüğüne Çorlu kaySeyrüsefere kapanan nehir Sanghay 17 (a.a.) Pekin'den Do makamı Necmeddin tayin edildiler. Açık olan üçüncü sınıf Mülkiye müfettiş mei ajansma bildiriliyor: Japon makamları, şimal Çinindeki Çin liklerine Uşak kaymakamı Nâzım, Sa ordusuna İngiliz vapurlarile silâh ve mü lihli kaymakamı Kemal, Tarsus kaymahimmat nakline yarayan Tiençin'deki kamı Mehmed Ali, Emirdağ kaymakamı Peiho nehrinin seyrisefaine kapatılmasıpa Emin, Gönen kaymakamı Nureddin ve Melâzkird kaymakamı Fuad tayin olunkarar vermişlerdir. dular. Ben reyimi daima ikinci ihtimale verdim. En yakın hatırasının kökleri Büyük Harbin içinde, en az yirmi bir yıl sürmüş bir korkunun, tren diidüğile birdenbire huylanan beygirin isDiğer taraftan Alman mekteblerinin ve tikamet şuurunda peydalanan panik gazetelerinin kapatılmasına, her türlü temduygusundan bambaşka bir hassasi«il vasıtalanna başvurulmasına rağmen yet ifade ettiğini sanıyorum. Yirmi bu temsil, beklenen neticeyi vermedi. Cebir yıl süren bu korku, uzun zamannubî Tirol'dan geçenler, her nekadar şedır, iradeyi bütün müdafaa tedbirlerihirlerin ve köylerin isimlerini İtalyanlaş le sımsıkı tahkim eden, şuurlu ve hemıs buldular, isimlerin ve unvanların îtalsablı bir ihtiyata çoktan yerini vermiş yanlastırıldığını gördülerse de, biraz dikolmak lâzımdı. Eğer bu korkuyu iskatli bir müşahede ile bu «İtalyanlaştır tismar eden blöf devrinin geçtiğine ma» nın pek sathî ve zahirî olduğuna inanmak istiyorsak bunu böyle kabul hükmetmek güç değildi. Filhakika Avusehneliyiz. turya imparatorluğunun meselâ Bozen, Artık, Avrupada hiçbir milletin, SanktUlrich, Toblach, Klansen , Brixen, ensesine birdenbire tokat yemiş insan Sterzing, Pustertal... gibi şehir ve kasabagibi ilk şaşkmlığın müdafaa refleksle larına sırasile Bolzano, Ortiesi, Chiusi, ri içinde ateşe atılması mümkün değil. Dobbice Bressano, Vipiteno, Valle di Her millet önünü ve arkasını görü Pusteria... isimlerini verdiler. Bütün ticayor. rî firmalara, sokak isimlerine italyanca bir Harb, korkudan doğamaz. şekil verildi. Mekteblerden almanca kalDünyanın bütün milletlerinde ihti dırıldı ve resmî tedrisat lisanı, her türlü yatın son haddine tekâmül eden bu ekalliyet hakları çiğnenerek, italyancaya korku, sulhun baş garantilerinden bi çevrildi. Bütün bunlara rağmen kırk yıllık ri olmağa devam ediyor. Fakat ne bi kuvvetli ve köklü Alman kültürü, o kadar çim sulh? Işte böylesi: Tehdidlerle, kuvvetli olmıyan İtalyan kültürüne nasıl korkularla, tedbirlerle, salgınlarla, mağlub olabilirdi? Nerde kaldı ki, cenumüdafaalarla, küfürlerle, sarsıntılar bî Tirol, yanıbaşındaki Avusturya ve ve kıvranışlarla dolu sulh. İsterseniz Almanyadan kültür gıdasmı almakta debiraz filozof oluveriniz ve buna: vam ediyordu. Bir zamanlar Avusturya Hayat! diyip eeçiniz. ile İtalya arasındaki dostluk münasebetle j \ j I ' ' : İ . ; ; Başvekil Refik Saydam Orhangaziye gitti Mülkiye tayinleri Alman Japon ticaret anlaşması Berlin \1 (a.a.) Japonya ile Almanya arasında bir ticaret muahedesinin imzası pek yakındır. Vesikalar pek ya kında Berlinde parafe edilecektir. Bir seneden fazla zamandır devam eden müzakereler ekseriya pek çetin olmuştur. Ta Almanyaya ihracatının mahsus surette artırıldığı bildirilmektedir. i Yeni Hatay valisi vazifesi başına gitti Ankara, 17 (a.a.) Hatay Valisi Şükrü Sökmensüer bu akşam Hataya hareket etmiş ve istasyonda Dahiliye Vekili Faik Öztrak ile yeni Emniyet Umum Müdürü, Ankara Emniyet Müdürü ve Ei Umum Müdürlüğü yüksek me] murları tarafından uğurlanmıştır. ri bu gıda alışı kolaylaştırmıştı bile. Ote taraftan Almanvada için için hazırlanan nasyonal sosyalizm hareketi, nasıl AlsasLoren, Memel, Südet, Malmedi, Dan zig... için siyasî bir kurtulus edebiyatı yapıyor idiyse, ayni şekilde Tirol için de vaidlerde bulunuyordu. Meşhur Alman şairi Arndt'm mısralarını tahakkuk ettır mek vazifesile gittikçe büvüyen ve nihayet 1933 te iktidar sandalvesine gelen nasvonal sosyalizm, haricî siyaset icabı. gerek 'ktidarı elde etmeden evvel, gerek Ayancık 17 (Hususî) İki günden «onra İtalvavı eücendirmempk icin cenubı, Ahmed HALIL beri ardı arkası kesilmiyen yağmurlar dün gece saat ikiden itibaren afet halini îngiliz Bulgar müzakerelealmış ve büyük tahribat yapmıştır. rine başlandı Tufanâsâ yağmuriar kasabadaki bü tün yolları tahrib etmiş, ve ormanlara da Londra 17 (a.a.) Bulgar Meclis büyük zararlar ika etmiştir. Reisi Muşanof dün akşam Londraya Yapılan hesablara nazaran bu zarar gelmiştir. Bir hafta kadar burada kalarak iki yüz bin liradan fazla tahmin edilmekbazı parlameato azası ve $*Jazırlarla götedir. rüşecektir. İnsanca zayiat olup olmadığı araştınlBulgar mahfilleri, bu görüşmelerin maktadır. 5iddetli yağmurlardan göz abilhassa iktısadî sahada İngiliz Bulgar çamıyan kasaba halkı, bu felâketten fevPrag 17 (a.a.) Polis, Narodnl münasebetleri meselesini tetkike imkân kalâde müteessirdir. Vilâyet felâketzede Listi gazetesini üç gün için kapatmıstır. vereceği kanaatini göstermektedirler. lere yardım için tedbirler almıştır. Bunun sebebi, gazetenin «Çekçe konuşaMalumdur ki, bu hususta iki ay kadar önce Sofyada Bulgar Nazırlarile Sir Frehm» başlıklı ve «Bizi küçülten almanca konuşmak itiyadından vaz geçelim» cüm derick'in başkanlığında Bükreşe gönderilesini ihtiva eden bir yazı neşretmesıdir. len heyet azasmdan biri arasında görüşmeler cereyan etmiştir. Çekyanın yeni idaresi Londra 17 (Hususî) Sovyet BaşPrag 17 (a.a.) Neuetag gazetesi, vekili Molotof bu akşam İngiliz ve FranBohemya ve Moravyada Alman idaresız elçilerile tekrar görüsmüştür. İngiliz elKanaat kitabevi tarafından neşredilçisile fevkalâde murahhas Strang, dün sinin teşkilât şemasını neşretmektedir. mekte olan Ankara kütübhanesi Bu teşkilâtm başında Vali hâmi Fon Londradan aldıkları yeni talimat hakkmserisinden yeni çıkan eserler : da Molotof'a izahat vermişlerdir. Müza Neurath ve Valinin idaresinde bütün faHllmi Ziya Ülken kerelerin bir müddet daha devam edeceği aliyet sahalarını ihtiva eden bir himaye ZIYA GÖKALP 50 kr. zannolunmaktadır. Bu akşamki mülâkat ofisi bulunmaktadır. Asaf Halet Çelebl iki saat sürmüstür. Bu ofis, Almanlann menfaatlerini müMEVLÂNAN1N RUBAİLERİ 50 „ Londrada yeni bir bomba dafaaya ve herbiri 3 veyahud 4 Çek deG. KemalT Söylemezoğlu partmanını ihtiva eden Çek maiyet idapatladı DÜNYA TARİHİ 150 „ Londra 17 (a.a.) Bu sabah Wol relerinin faaliyetini kontrola memur 19 BUGÜNKÜ INGİETEREYI verhampton istasyonunda emanet depo yüksek Vilâyet konseye bağlıdır. iyice anlamak için 50 „ sunda bir yangm bombası infilâk etmişBilecik Valisi tekaüde J. Baltraitis'den C. Yularkıran tir. Depo, kismen harab olmuşsa da yasevkedildi SUMER SAN'ATI 75 „ ralı yoktur. Ankara 17 (a.a.) Bilecik Valisi Roman san'atı Bu suikasdin «İrlanda Cumhuriyet Fehmi Baldaş ordııcM» a7a«ı Nr3 r "dan yapılmış olduğu Ali Rıza Oskay, tahdidi sinne tâbi olaMİLL1YETLER MESELESİ 75 „ tahmin edilmektedir. ' rak tekaüde sevkedılmıştir. PEYAMt SAFA Ayancığı seller tahrib etti Insanca zarar olup olmadığı araştırlıyor Majiropulos isminde bir aile ile tanıştım. Kadın îstanbulun tanınmış ailelerinden bir Rumdur; Türk tebaası olarak kalmıştır. Kocası, Türkiyede doğmuş, 15 yaşına kadar İstanbulda oturmuş bir Yunanlıdır. Daha çocukken Fransaya gelmiş, şimdi Pariste bir garaj sahibidir. Müreffeh ya|ıyan bu ailenin tek emeli, Türkiyeye gelmek, İstanbulda oturmaktır. Tesadüfen tanıştığımızin ertesi günü beni otomobillerile Fransanın garb sahillerine götüren ve Pariste hemen hergün ziyaretime gelen bu insanlar, şöyle diyorlardı: Fransızlarla, Türklerle olduğu gibi, bir türlü candan dost olamıyoruz. SizirJe türkçe konuşmak, Türkiyeden, İstanbuldan bahsetmek bizim için büyük bir zevk oluyor. Onun için sizi hergün rahatsız ediyoruz. Atinada bir gün kaldım; Topalyan isminde bir Ermenile tanıştım. Zaferde, İzmirden pasaportsuz hicret eden bu Ermeni, Bize acıymız artık, diyordu. İçimizde günahkârlar var. Fakat günahsızlar, onlardan çok daha fazladır. Memlekete karşı hiçbir suç işlememiş olanlara Türkiyede ikamet, hiç olmazsa Türkiveyi görmek hakkını veriniz. İngilterede, Fransada çalıştım. Simdi de Yunanistanda vasıyorum. Pekâlâ geçinivorum. Fakat Türkive diye yanıyorum. Bırakın vatanımızı göreli ım. Türkiyeye karşı gösterilen bu sevginin «aikı, yalnız, insanlarda tabiî olan «vurd hasreti» nden ibaret desildir. Türkiyeyi istiyenlerin heoM. Türklerin dünyanm en iyi insanları olduğunu itiraftan zevk duyuvorlar. Bunu acı tecrübelerden sonra anlamışlardır. Türkiveden uzak kalanlar, aziz memleketimizin «ideal bir yurd» olduğunu söylemekte müttefikH'1°' ÇekoSlovakyada Alman aleyhdarlığı Çekçe konuşmayı tavsiye eden bir gazete kaoatıldı Moskova müzakereleri devam ediyor Günün neşriyatı Yugoslavya Naibi Londrada Londra 17 (a.a.) Yugoslavya Naibi Prens Paul ve Prenses Olga saat 13, 40 ta Dowres'a varmışlar ve kendüerine Londraya kadar refakat edecek olan Yugoslav elçisi tarafından karşılanmışlardır.