28 Mayıs 1939 CÜMHURÎTET Dil meseleleri Iktısadî hareketler Ihrac mallarımızın propagandası Ihracat metalarınm propagandasını yapmağı nedense ötedenberi «hmal ederiz. Böyle bir şeyle uğrajmağı zaid gördüğümüzden midir, bunu pek gözümüzde bü yülttüğümüzden midir, nedendir bilinmez. Yalnız muhakkak olan şey, bu sahada şimdiye kadar hiçbir müspet iş gösteremediğimizdir. Vakıâ, tnüteaddid defalar bu yolda teşebbüsler yapılmış, tahsisatlar konulmuş, bazı teşekküller bu işe memur edilmiştir. Fakat netice, gene, bir hiç olmuştur. Yeni Ticaret Vekâleti teflcilâtı kunılurken bilhassa üzerinde durulması ve esaslı tutulması lâzım gelen bir mesele de bu ihracat mallarımızın propagandası işi olsa gerektir. Bir, yeni teşkilât kurulurken bu noktanın ihmal edileceğine kani değiliz ve muhakkak ki bu böyle olmuştur. Fakat, asıl i|in bundan sonrası çok mühhndir; alınacak netice de o nispette faydah olaca'ktır. Biz bununla meşgul iken bir de madalyanın ters tarafına bakarsak $imdiye kadar bu sahadaki kayıblarımızın ne kadar büyük ve geçen zamanm ne kadar aleyhimize olduğunu görürüz. Ötedenberi haric piyasalarda Türk malı daima rakiblerinin altmda kalmağa, ezilmeğe mahkum addedilir. Bunun tek sebebi, bizim daima susmakhğımıza mukabil rakiblerimizin hiç durmadan bir yandan kendi mallarımn reklâmını yaparken, diger taraftan da mütemadiyen kendüeri için rakib olan bizim ihrac mallarını kötülemeleridir. Amerika limanlarında kutuları birer birer açılıp rıhtan üzerine dökülen incirlerimiz, Mısırda âdeta bir suikasde uğrayan üzümlerimiz, bunun misalidir. İhrac mallarımızın aleyhindeki binbir çahfmanın misalleri sayılamıyacak kadar çoktur. Çamurlara bulanıp tekrar kutusu içine konulan Iznür üzümleri, yabancı piyasalarda açılıp gösterilmijtir. Yapağı balyelerinin içine meçhul eller tarafmdan taşlar ilâve olunmuş ve bunlar mallarımızın aleyhinde propaganda edılmiçtir. Vakıâ bir metam en büyük propagandası, bizzat o metaın kendisi, onun nefaseti, tentHzliği, ambalâjı ve safiyetidir. Fakat, bunun yanıbaşmda reklâma, propagandaya olan ihtiyaedan ekt hiçbir vakit vareste kalınamaz. Büyük davalar İLİMKÛSESİ İHTiRALAR KCSİFLER Halk tabirleri ve argo Bunları birbirinden ayırd etmek güç değildir, yalnız türkçeyi iyi bilmek lâzımdır Yazan: FERİD DEVELO Argo, aşagı tabakaya mensub muayyen bir zümrenin kullandığı, nahvi, leh çesi olmıyan ve zaman zaman mensub bulunduğu bir milletin gerek konuşma, gerek yazı dilinden alınan ve gerekse bir milletin dilinin bünyesine eklenen yabancı kelimelerin kılığım degiştirmek veya bu kelimelerin mecaz olarak alman an lamlanndan meydana getirilen ahenksiz, anlaşılmıyan, yapma bir dildir. Her tru'llet kendi argosuna yabancı dillerden sayısız kelimeler almı$tır. Bu dil, cemiyetin daima haricinde yaşıyan zümrelerin konuştuklannı halk ve münevverlerin anlıyamıyacakları şekilde bir dile baglan ması ve bu suretle yagmacıhk, soygunculuk, dolandırıcıhk, yankesicilik ve serserilik gibi içtimaî ve maddî hırslara kapılanların işledikleri bir cürmü harice aksettirmemek ihtiyacından dogmujtur. Her millet bu garib dile bir ad takmıştır. Meselâ, biz: Apaj, külhanbey dili, veya Fransızlardan alarak kanuşma ve yazı dilimizde daha çok kullanılan argo deriz; İngilizler slang yahud cant; Almanlar rothwel»ch; Ispanyollar herigontza; Portekirler calao; Holandahlar bargoens; Bohemyalılar hantyika; Hindliler balaîbalan; Çinliler hiantchang gibi adlar takmışlardır. manlarında ekseriya göze çarpan bu tabirler: bel baglamak, kulak vermek, önayak olmak, ağzı açık kalmak, kulağı kirifte olmak ve benzerleri gibi uçsuz bu caksız terkibler, kılığım değiftirerek ayni mefhum tas,ıyan ve her milletin ağzında yaşıyan sözlerdir. Halk tabirlerile argonun hüviyetlerini tetkik ederek tarihçelerini tespit etmek güçtür. Ancak bir kıs mının yakıştırmak ve benzetmek suretile murad edilen manaları anlaşılabilir. Meselâ: müsamaha ve müsaade etmek manasına gelen «göz yummak» terkibi bir halk tabiridir. Gözün yumulmasından kinaye olarak bir halin görüldüğü besbellidjr. «Bir deri bir kemik» tabirinde de zayıf olan kimsenin benzediği nesne meydandadır. Buna mukabil sevinmck, arzu etmek anlamlarına gelen «can atmak» daha çok ölmeyi, «diş bilemek» tabiri ise, açlık mefhumunu canlandıracağı yerde hiddet ve kızgınlık mefhumunu izah eder. Mussolini'nin tahmin edemediği şey Yazan: LUC1EN 1927 de, Fransayı Poincare idare ed yordu. Almanya şaşkmlık içindeydi. O tarihte, yani bundan evvel iki sene evvel, M, Mussolini bütün teslihat programını izah ve mevzuunu şöyle tespit etmişti: «1935 senesile 1940 senesi arasmda, Avrupa tarıhinin dönüm noktası admı verebileceğim bir devreye vâsıl oldugu muz zaman biz faşistler, sesimizi ijittire cek, hiç değilse hakkımızı tanıtacak vaziyete gelmiş bulunacağız.» 1935 te Habeşistan almdı. 1939 da Italya ile Almanya arasmda kat'î ittifak yapıldı. 1940 ta ne olacak? Bunu hatırlatmaktan maksad, Avrupa hâdiselerinin, anî vaziyetlere, vakıalara, zannedildiğinden daha az tâbi olduğunu gösterraektir. Kabil oldugu kadar az hissî devamlı maksadlar ve fizik ihtimaller, üzerine müesses ileriye şamil niyetler vardır. M. Mussolini, 1935 1940 senelerinin Avrupa için bir dönüm noktası olacağını, çok evvelden haber verirken, harikulâde bir kehanet kabiliyeti mi göstermiştir? Hayır. Yalnız, günün vekayiinden evvel, bunlarm müstakbelde hulul edecek vadelerini keşfetmiştir. M. Mussolini, Versay muahedesinin Almanyayı bağlıyan bağlarından çoğu nun, 1935 te çözüleceğini biliyordu. O zaman, Fransanın, «boş sınıflar» (*) devresine gireceğini ve lngilterenin elinde pek az askerle, eskimiş deniz vesaiti kalacağını biliyordu. îçinde yangelip oturulan refahın, misli görülmemiş bir iflâsla biteceğini; onu müteakıb, Avrupanın, sefalet ve işsizlikle mücadele için tatbik edeceği tedbirler yüzünden iktısadî bir inhilâle uğrıyacağını biliyordu. Ingiliz ve bilhassa Fransız demokrasilerinin, kolaylıklar devresi nihayet bulunca, aciz içinde çırpınacaklarını biliyordu. ; Lâstik Lâstiğin endüstri işlerinde (bilhassa otomobillerde) aldığı mühim yer ma lumdur. Terkibî, (yani sun'î) lâstiğin tabiî lâstik yerini alabilmesi için ondan daha ucuza mal edilmesi lâzundır. Bu, şimdilık olamamıştır. Tabü lâstik, sıcak memleketlerde yetişen bir takom ağaclann usaresinden çıkanlıyor. Bu ağaclann çoğalması lâstik fiatlannı düşürmüştür. Lâstik, vülkanize edildikten sonra mühim mevkiini aldı. Vülkanizasyon ameliyesi ilk e\^vel 1839 da Amerikalı Gocdyear tarafmdan yapılmıştır. Lâstiği vülkanize etmek demek, kükürt ve lâstik mahlutunu 140° de eritmektir. Tabaka halindeki lâstik, soğukken bazı kükürt mürekkebatıle vülkanize edilebilir. Vülkanize edilmiş lâstiğin hassaları kükürt miktanna göre değişir. B.rçok işlerde kullanılan lâstikte yüzde 5 ilâ 7 kadar kükürt vardır. Daha sert olan ebonitte kükürt miktan yüzde 30 u bulur. Vülkanizasyon filinin hakikî mahiyeti henüz anlaşılamamıştır. Lâstik eşyadan birçoğunun imalinde (filler) denilen doldurucu kullanıhr. Bunlarm ilâvesı vülkanizasyon müdde tini azalttığı gibi mahsulün metanet ve mukavemetini arttırır. Kullanılan fil lerler başlıca tutya oksidi baryom sulfatı, jips, mağnezyiim karbonatı gibi maddelerdir. Otomobil tekerlek lâstiklerinin imalinde gaz isi kullanıhr. Gene henüa anlaşılmıyan esbabdan dolayı gaz isi lâmba isinden daha iyidir. Vülkanizasyon müddetini azaltmak için akseleratör (tacil edici) maddeler kullanıhr. Amonyak gibi azotu havi olan bazı maddeler bu işe yarar. Bu sayede otomobil lâstik fabrikalan eskisine nazaran üç misli fazla mahsul vermekte • dirler. ROMIER t Daima gizli bir dille konufmak ihtiyacını hisseden aşağı tabakaya mensub zümreler, asırlardanberi söz dilimizde ve yabancı dillerde yerle?mi?, kökleşmiş o lan sayısız kelimeleri, gerek ihtiyac, gerek istihza ve gerekse keyfe ve hevese istinaden argo çerçevesi içerisine kolayhkla soArgo, Avrupada gazete sütunlarına kabilmi|lerdir. Nitekim: «kaynatmak» kadar geçmiş. hakkında muhtelif muhar kelimen, argo dilinde, konuşmak, »ohbet rir ve edibler tarafmdan makaleler, ki etmek, çene çalmak; «okutmak» bir nestablar basılmıştır. Bilhasıa Franıada neyi satmak yahud birisine hile öğretmek; ViktorHügo, Balzak, Zola, Richepin, «sökülmek» para vermek; «yolmak» bihırsız şair Villon; daha birçok halk rorinden birşey aknak »uretile onu zarara mancıları argoya edebî kıymet vererek sokmak; son derece larhoş olan kimseye bunu kendi eserlerinde kullanmışlardır. «filispit»; dalavere, hile «zoka»; zavalFransada argo sözünün etimolojisi üzelı, biçare sözüne karşı «kırtipil»; külhanrine birçok fikirler yürütülmüjtür. Grandbeyi, kopuk manasma «zadegân» gibi val ve Furetiere gibi edibler, kelimenin adlar takılmıjtır. Her millette oldugu giYunanistandaki Argo» fehrinin Uminden bi, Fransızlar da kendi argolarına müceralındığmı sanmiflardır. Roquefort'a göre red mefhumlardan pek çok kelimeler takon altıncı asrın en meşhur derbederlerinmışlardır. Meselâ akılsız, düjüncesiz sözden olan Ragot'un isminden almdıgı; lerini «vvagon»; para, gümüş kelimesini Clavier ise, fransızca mekteb anlamına fransızcada asker manasma gelen «sol gelen «Ecole» kelimesinden, Littre'ye dat»; hapisaneyi «lycee»; öldürmek mefgöre de, fransızca kavga, mücadele ve münazaa manalarına gelen «argo» ve humunu, ihrac etmek, dışarı sevketmek bugünkü şeklile «querelle» kelimesinden manalarına olan «espedier» kelimejerile türediği, daha sonra on altıncı asırda karfilamışjardır. Argo lugatlerini ihtiva eden en roüte«Argoter» kelimesi, franıızca IÖZ »öylemek anlamına kullanıldığından Argo ile ammim kelimelerin yüzde sekseni: dövilgilendiği düşünoeleri ortaya atılmıstır. mek, söğmek, ölmek, kaçmak, hırsızlık Argo, Avrupada, bilhassa Fransada her etmek, sarhoş olmak, yalan söylemek, sınıf halkm bir türlü dilinden düşürme hapse girmek ve benzerleri gibi amiyane diği ve umulmıyacak kadar rağbet bulan sözlerden ibarettir. Meselâ: kaçmak, savuşmak, görünmeden kaybolmak mef bir dil olmuttu. Bilhassa Fransada, argo teşkilâtını humlarmı karşıhyan sözlerin mukabil artam manasile temsil ederek, maiyetlerin gosu: palaman koparmak, kösteği kır deki ayak takımı erbabını »efalet uğrun mak, cicozlamak, ipini kırmak, cızlamı da aşılamak istiyen kimseler, üniversite çekmek, panik kırmak, fertiği çekmek, tahsili görmüf, tecrübeli ve eklere smıf zamkinos etmek ilâh... Ölmek kelimesine karşı da: cavlağı çekmek, nallan diklardan türemişti. Avrupada argoya dair yazı yazan bir mek, kuyruğunu titretmek, kalıbı dinlençok edib ve muharrirler, bunun menşeini dirmek, pir yoluna gitmek, göçmek, cavX V inci asır ojarak kaydederler, İtalya lamak ilâh... Bilha*sa yerleşmi§ ve kökda, Roma Imparatorluğunun sukutundan leşmiş olan mücerred mefhumları benzetsonra le BasLatin denilen ve muayyen mek yolile kendilerine mal etmeleri, bellibir halkm okuyup yazdığı bir jargon dili başlı bir orijinalitedir. İşte bu zümre, patüremiştir. Bu dilin, argonun menşei ol ralı, zengin sözüne karjıhk olmak üzere duğuna dair Fransız muharrirlerinin hiç «yağlı»; önünü görmiyecek kadar sarhoş değişmiyen müşterek kanaatleri vardır. olana «vapur»; altın liraya «san kız»; on Bu muharrirler, bilhassa La Cour des lirahk bütün paraya «evlek»; tabanca, miracles denilen Paristeki bir mahallenin, kurşununa «lcblebj» voya «badem şekeargoya beşik vazifesıni gördüğü mütalea ri» gibi garib ve eksantrik isimler takmıjlardır. Bunlarm cemiyetin haricinde yasını ileri siirerler. Halbuki, Kaşgarh Mahmud, bundan şıyarak daima esrarengiz bir dile sahib ve bin sene evvel yazmış oldugu Divanü hâkkn olmaları çok zaman ahlâk ve beLugatitTürk adh eserinde, Orta Asya teriyetin içtimaî bünyesini kemirmiye yada Tıraz ile Balasagon arasına düşen bir ramıştır. Zira, lisanlarındaki hususiyet, «argo» diyarından bahseder. Bu kabile mahremiyetini muhafaza ettiği müddetçe nin dili, tıpkı Isbicab ve Balasagon ci zabıta tarafmdan kanunen memnu olan varının dilleri gibi kanşık ve çetrefildir. bazı ahvali herkesin yanında bile çetrefil Bunlar, kelimelerin ortasında veya son dillerile sereserpe görüşmekte geçikme larında bulunan «y» lerin hepsini «n» mişlerdir. Nitekim «muslukçu Ahmed biyaparlar. Birçok Türk lehçelerinde ko leziği söktü» ibaresi, herhangi bir mus yun anlamına olan «koy» sözü, argo di lukçunun kuyu ve yahud sobanın bilezilinde «y» «n» ye çevrilerek «kon»; gene ğini çıkardı, söktü manasından başka habaşka Türk lehçelerinde fakir, yoksul an tıra ne gelmiş olabilir? Halbuki argo dilamlarına gelen «cıgay» kelimesi de linde murad olunan mana «hırsız Ahmed «y» nin «n» ye çevrilmesile «cıgan» ol kelepçeyi kırdı» demekten başka birşey muştur ve bu kelime bugün Avrupa dil değildir. «Vapur dümeni kullanamadı» lerinde bile ayni manada kullanılmakta ifadesi açık ve sarihtir. Argo dilinde ise dır. Daha sonra bu dilde habbe ve ta «sarhoş yakayı ele verdi» manasma gelir. neye «benk» derler. Oğuz kabilesi anla Daha sonra «evleği bayılmadan zamkirından olan, eski, kadım anlamına «ba. nos et» ibaresi, on lirayı vermeden kaç yat» sözü, argo dilinde Allahm adıdır. cümlesinin tam karşılığıdır. Bu kabil arİste Divanü LugatitTürk argosu, bu goların sayjsı belirsizdir ve icabı halinde gün bir kısım halkm kullandığı Türk ar nükseder. gosundan pek farklı değildir. Gene tekrar ediyorum ki, halk tabirile #*# argoyu birbirinden ayırdetmekte güçlük Son birkaç senedenberi, gazete, kitab olmadığı gibi, bir usul de yoktur, yalnız ve makalelerde birçok edib ve muharrir türkçeyi iyi bilmek kâfi gelir. lerin, bugün herkesin seve seve konuşup Bıraz evvel söylediğim gibi, edebiyayazdığı ve pek hakh olarak edebiyatımıztımızda yerlesmiş ve kökleşmiş oldugu da bile yer alan halk tabirlerini argo ile halde halkın da her zaman ağzmda yasakarşılaştırdıklarını görüyorum. Bu, ba yıp giden sevimli halk tabirlerimizin adığıslanmıyacak kadar büyük yanlıştir. na argo demesek ne ivi olur!.. Her milletin hesabsız tabirleri vardır. Her Türk Dil kurumu sekreteri sınıf halkın konuştuğu, bilhassa halk ro Maamafıh, 1935 1940 vadesini tahmin etmek hususunda Hitler yalnız kal madı. Siyasî intizamsızlığa rağmen, bize bir müdafaa hattı inşasına, ordumuzu kalkındırmağa ve gencleştirmeğe, bahriye için lüzumlu olan tahsisatı temine muvaffak olanlan hürmetle selâmbyalım. Ak«i takdirde bugün ne halde bulundurduk? Bugün, Mussolini Almanyanm, muazzam, mütemerkiz ve doktrini bütün Lâtin an'aneleri red ve tekzib eden bir AlmanÜNİVERSÎTEDE yanm müttefiki bulunuyor. O, bunu da tahmin etmiş miydi? Elbette hayır. Bundan on iki yıl evvel, Avru pa tarihinin dönüm noktası hakkında tahminlerde bulunurken, Adolf Hitler'in iktidar mevkiine geleceğini, Almanyanm bu kadar çabuk değişeceğini, dahilde ve haricde bu derece hareketler ve metodar tatbik edeceğini hiç kimse ak'ına getirmemişti. Duçç, Italyan teslihatını ileri götürürken, dönüm noktası dediği devrede, çok kuvvetli bir îtalyanın, rakib devletler arasmda bu defa kat'î mahıyet taşıyacak olan an'anevî bir hakeaı usuÜle, Akdeniz ve müstemleke emellerini tahakkuk ettireceğini düşünüyordu. Beynelmiel büyük buhranın daha başlangıcmdaki dörtler paktı teklifi bu görüşün neticesi dir. Garb milletlerinin psikolojisi, mukavemet dereceleri ve mevcud imkânlan hakkında çok alelâcele malumat toplamak; athî hâdiseler karşısmda fazla sür'atle larekete geçmek; Italyanın siyasetini, bir partinin hırslarma ve tedbirlerine fazia ydurmak yüzündendir ki, faşist diplomasisi oradan oraya sevkedilmiş ve Al Rektör avdet etti Sofya Üniversitesinin ellinci yılını tes'id merasimine gitmiş olan Ünıversite Rektörü Cemil Bilsel, dün şehrimize dönmüştür. manya ile kat'î mukavele akdinden imtina edemiyecek oldugu çıkmaza kadar »o kulmuştur. Eğer İtdlya, Versay Avrupasmı yapanlardaki sistem fikrini bizzat o kadar tenkid ettikten sonra, münasebatmdaki tam muvazeneli, an'anevî kıvrakîığı miıha faza edebilmiş olsaydı, bugün nekaJar mükemmel bir vaziyette bulunacak, en kudretli değilse bile, hiç olmazsa sözü en fazla dinlenen ve en nüfuzlu aevlet ola caktı. Almanyanm, bir santim para, bir tek emel, bir tek vaziyet, hatta ne de bir ze re siyasî doktrin feda etmeden Italyan faşizminin işbirliğini, sonra tesanüdunü ve kat'î ittifakını kazanmış olması, hiç şüphesiz bir şaheserdir. Maamafih, bu şaheserin tahakkuku, Habeşistan meselesinin bidayetindenberi, garb devletlerile Italyan \faşizmi arasmda, gitgide de yükselen bir kin ve itimadsızlık duvarı yajatan çocukça hareketle rin, beceriksizliklerin, noksanlann ve düşüncesizliklerin, son derece mükemmel sıırette istismarı sayesinde mümkün olabil miştir. Cenevre, zecrî tedbirleri, kaplana de ğil de, yavrularına silâh atan bir avcı gibi düşünmü} ve tatbik etmiştir. Zecrî tedbirler, İtalyan milletini, gündelik hayatın: temin endişesile, Almanlara muhtac ettiği gün, Almanya işi en mükemmel tarafmdan yakalanmış oldu. Zecri tedbirler. akameti tahakkuk eder etmez kaldırılsaydı, belki de Alraanya kaybedecekti. O gün bugündür, Almanya, İtalya ePrf. SALIH MURAT konomisine gitgide daha derin surette nüfuz etmekten geri kalmadı. îki tarafm ADÜYEDE gayrimüsavi şeraiti, siyasî neticenin mahiyetini zaten belli ediyordu. Kömürf^iz, Kadma söz atan adam tevkif petrolsuz ve dövizsiz bir sanayi memlekeedildi ti, kendisine, her türlü tediye kolayhklariLâlelide, evvelki gece, hasta yatan le mahrukat veren tarafm siyaseti üzerinde çocuğuna ılâç yaptırmak üzere eczaneye münakaşaya girişir mi? giden Nevart isimli bir kadının peşine takılan Mehmed Rıza adlı biri, «haydi Bu vaziyet üzerine orUya çıkan Ispanya meselesi ve ttalyan faşizminin bu me gel, beraber gidelim» teklifinde bulunmuş, kadının red cevabı vermesine rağseleye atılmak hususunda gösterdiği ıstimen peşini bırakmamış, Beyazıda kadar cal İtalya ile garb devletlerj arasmdaki gelmiş ve orada kadmın yüz vermemekjtimadsızlığın azalması endişesine mahal te ısrarmdan dolayı hiddetlenmiş, Ne vermiyecek ne , vaziyetkr vaısa. • «Jİarı vartı dövıftüştür. Almanya lehine ihdas etmiş oldu. Yakalanan suçlu, dün sabah Müdde uBinnetice,' îtalya, Almanyanm orta mumiliğe getirilerek meşhud suç kanuAvrupayı tehlikesizce kendisine tâbi kıl nuna göre mahkemeye verilmiş, Sultari» ahmed üçüncü sulh ceza mahkemesi hâ« masını uzaktan seyretti. kimi Kâmil, Mehmed Rızayı sarhoşluk, Ve hakikî tehlike kendini gösterir gös iöz atmak ve dövmek suçlanndan ceza» iermez, boş lâfa kulak asmıyan Alman andırmış, on sekiz gün hapse, yirmi beş diplomasisi, bir mukavele akdini istedi. lira para cezasına mahkum ve ayni zas manda tevkif etmiştir. Seviyesi acmacak halde bulunan yatma rağmen, İtalya herkesten iyi bilir ki harbden bir menfaati yoktur ve esasen harb, hiçbir milletin menfaati icabı de ğildir. O halde, netice? Neticenin başı, herkes için, ancak pratik usullerle muhakeme yürütmek ve yerinde söz söylemektir. Avrupa, rakib tiyatro truplarından değil, üç günlük ömürlerini, kazasız belâsız yaşamak istiyen yüz milyonlarla insandan mürekkebdir. I Icra muhasebesinde.. Malî senenin yaklaşması münasebetiîe ve hesabların tasf yesi sebebile icra muhasebesinde mayısm 31 inci çarşamba ve haziranın birinci perşembe, 2 nci cuma ve 3 üncü cumartesi günleri tahsilât ve tediyat yapılmıyacaktır. ÎNHtSARLARDA Umum müdür İnhisarlar umum müdürü Adnan Halet Taşpınar, dün beraberinde İnhisar lar müskirat şubesi muamelât müdürü ve bir raportör oldugu halde Ankaraya gitmiştir. Hırsız çırak dün tevkif edildi Çırak olarak çahştığı bir mahallebici dükkânındakı kasanın anahtannı çalarak. gece kasayı soymağa teşebbüs etti;i iddiasile dün sabah Adliyeye verilen Lâzım, dördüncü sorgu hâkimliğince sorgusu yapılarak tevkif olunmuştur. Balıkpazarında bir hırsızlık vak'ası Bahltpazarmda Yağcı sokağında 7 numarada zeytinci Yani Lavopulosun dükkânında evvelki gün saat dokuz buçukta bir hırsızlık yapılmıştır. Dükkânda bulunan satıcmın bir ara civar dükkân lardan birine gitmek üzere uzaklaşmasım fırsat bilen bir açıkgöz, kapıdan içerıye girmiş, dükkânın yazıhane kıs mına geçmeş, orada asılı iki caketi aşın p kaçmıştır. Hâdisenin meçhul faili, henüz bulunamamıştır. Zeytinci Yani Lavopulos, dün akşam (•) Büyük Harb seneleri doğumlarına tegazetemize gelerek, çalınan caketler az verimliliği dolayısile, bunlara «boş sınıfden birinın cebinde hüv yet cüzdanı ve lar» adı verilmiıtir. başka bazı evrakile beraber yüz on li sadüf eden, harb sonrası kur'a smıflarmın rası bulunduğunu, bu itibarla hâdise . nin kendisi için pek ehemmiyetı haiz olduğunu söylemiştir. Dükkân sahibi, hırsızm ve çaldığı şeylerin bir an evvel ele geçirilmesi hususunda alâkadarların dikkatini celbetmemizi istedi. IUCIEN ROMIER Bir amele öldü İki terlikçinîn kavgası Mercanda oturan terlikçi Muhiddin aralannda çıkan bir münazaa neticesinde terlikçi Cemili kundura kahbüe yüzünden, Cemil de Muhiddoıi başmdan yaralamıştır. Alaşehir hükumet Dün sabah Sarıyerde bir amelenin ölümile neticelenen bir kaza olmuştur. Kibrit fabrikasında ustabagı Sabrinra idare ettiğ; 3622 numaralı kamyonun arkasındaki römorka, fabrika amelesinden Elektrik direğine çarpan Hüseyin binmek istemiş, bir aralık muvazenesini kaybederek düşmüştür. Ba otobüs şmdan ağır surette yaralanan amele, bir Kurtuluş Beyazıd hattmda işliyen müddet sonra ölmüştür. Müddeiumumb Abdullahın idaresindeki 3054 sayılı otolik, hâdıse etrafında tahkikata başla büs, îngiliz sarayı önünden geçerken, mıştır. yanhş bir manevra yüzünden kaldınm kenarmdaki elektrik direşine çarpmış tır. Çarpma netieesmde otobüsün ön tarafı hasara uğramıştır. İnsanca zayiat yoktur. Kaçan şoför aranmaktadır. konağı açıldı j EminÖnü hanı enkazı Eminönünde hedmedilmiş olan Enrnönü hanı enkazmm bir çün zarfmda kaldınlması için alâkadarlara emir veril miştir. Mezkur enkaz derhal kaldınla caktır. Haydn'in ölümünUü yıldönümü Bugün, Avusturyalı meşhur musiki ş:nas Haydn'in ölümünün 130 uncu yıldönümü münasebetile Viyanada ve Ma» caristandâ bazı merasim yapılacaktır. Alman millî marşının bestekân olan Haydn, 1766 senesinden 1778 senesine kadar Macaristanda, Esterhazi Prenslerinin şatosu müştemilâtından Kismar ton'da oturmuş, en büyük eserlerini orada vücude getirmişti. Bu ev, şimdi müze şeklindedir. Bes tekânn cesedı de, Kismarton kilisesin deki mezarlıktadır. Fakat kafatası Vi yanada bulunuyor. Alman hükumetintn verdiği karar mucibince, bugünkü yıl Alaşehir hükumet konağının cepheden görünüşü dönümü merasimi münasebetile, san'atAlaşehir (Hususî) Hükumet konağı, îstiklâl savaşında bir kül yıgmı kânn, kafatası Viyanadan Kismar haline gelmişti. Bu ana kadar devair dağınık yerlerde çalışıyordu. Hükumet ton'a nakledüerek cesedile birleştirile merkezinden alman tahsisatla temeU atılan hükumet konağı açılrnıs, devair cektir. binada toplanmıştır. Eyüb Halkevinde konser Eyüb Halkevi müzik kolu, dün ak^ara mukarrer olan konserini vermiştir.Ke^ sif b'r halk ve davetli kütlesi önünde verilen konser, çok muvaffakiyetli olm,uş ;ur. Nehre yuvarlanan araba Bursa (Hususî) Niiüfer kanalımn (regülâtör) ü bulunan Mîhraplı köprüden bir yük arabası suva dü«mü''tüT' A* raba, h?nüz anla=ılamıvan bir sebebden köprünün vanından suva vuvarlanrmş, kim olduŞu bilinmiven arabacısı ve atlarile birlikte araba bu derin suyun içinde kaybolmustur. Müddeiumum^lik hâ diaeye vazived etmiş ve tahkikata bas lamıştır. Müdc'euımumî mua\nni Reşad Türe kaza mahalline gitmiştir. Ferid DEVELÜ