CUMHURtYET 8 Mayıs 1939 [ Şehir ve Memleket Haberleri Tarihî roman: 16 Yazan: Kadircan Kaflı Kadı Efendi: «Maşallah!.. Maşallah!.. misilsiz peri peykerdir; elbet yerini bulur» diyordu Kadı Efendi Hazrctleri, hüccetini istediğim cariyeyi mehdi ulyayi saltanat, sadefi dürri hilâfet Valide... Abdülhalim Efendi doğruldu ve elleri göğsüne gıtti. Ne dedin, ne dedin oğul? Kapıda biraz kanbur ve uzun destarlı bir adam göründü. Kadı ona baktı: Hele buyur Miineccimbaşı Mehmed Efendi Hazretleri, hangi yıl<lızdan gelürsün? Bir yıldızdan bir ay ışığma gelürüm. Kadı bu söze bile karşılık vermeden Tosun Beye döndü: Ne dedin? Ne dedin? Cariyeyi Valde Sultan Hazretleri için talim ve terbiye... Kadı bu sefer çıkıştı: Niçin evvelâ bunu söylemezsîn, a karındaş? Kâtibe döndü: Çabuk, hüccerinî yaz! Tosun Beye de pdk nâzik bir şekilde: Cariyenin vasıflarmı söyle! Tosun Bcy, Güllünün kaşlannı, gozlerini, kirpiklerini, burnunu, ağzmı, boyunu, posunu, hele yaşmı söylerken Kadı Efendi ikide bir «maşallah!... maşallah!.. Bir misilsiz peri peykerdir; elbet muradm yerini bulur!» diyordu. Müneccim Mehmed Efendi iki tarafı da dikkatle dinliyordu. Kadı en sonra: Adı nedir? Diyince Tosun Bey şaşaladı. Bunu hiç dü=ünmemiş ve ona göre hazırlanmamıştı. Kızm asıl adını söyleyemezdi. Çünkü öz Türk olduğu anlaşılacaktı. Rasgele: Despina... Dedi. Şimdiki ismini sorarım. Şey... Onu da siz koysanız!..» Ben roi? Öyle ya... Meselâ Peripeyker... filân... Peki, öyle olsun! Demindenberi onları dikkatle dmleyen Miineccimbaşı Mehmed Efendi divitini çıkarmış, saz kalemle bir kâğıd üzerine garib çizgiler ve şekiller çizmeğe, rakamlar ve harfler dökmeye başlamıştı. Kadınm son sözünü duyunca itiraz etti: Sabredin! hele bir talihine bakayım. Bu söz kadı efendinin hoşuna gitti: Oh... O h ! Ne âla!... îsmini de sen koy Mehmed Efendi Hazrctleri... Tosun Beyin yüzü biraz sararmıştı. Acaba müneccim neler söyliyecekti? Fena çıkarsa ne yapmalıydı? Mehmed Efendi başını ialdırdı. Yüzünde geniş bir aydınlık, ağzında geniş bir gülüşle müjdeledi: Çok ho§!... Bu kızm pek iyi bir talihi var. Yakm vakitte, «sarayı humayun» un üstüne yusyuvarlak bir ay doğduğunu görürüm. O ay bu kız olsa gerektir. Adını «Mahfiruz» koyasın! Istanbul Kadısı başmı sallayarak Tosun Beye gülümsedi: Ne mutlu , oğul! Elbet muradın yerini bulur, demiştim ya... İşte belli oldu... Hüccet çabuk yazıldı. Istanbul Kadısı harç bile almadan Tosun Beyi sofa kapısına kadar uğurladı. Müneccim efendi de onların ardından ayrılmıyordu. Ne olur ne olmaz; Safiye Sultan da, ondan evvelkiler de hep böyle cariyelikten gelmiş değiller miydi? Konuşulan sözlerin bir kısmı hemen yakındakilere, onlardan da kapılara kadar yayılmıştı. Tosun Bey sokağa çıkarken kapıcı or.un önünde yerlere kadar eğildi; sırma ile bağlanmış ipekli beyaz bir mendil uzattı: Terinizi silersiniz! Dedi. Bu epeyce ağırdı. E«ki Sancakbeyi mes'uddu. Içinde para olduğu şüphesiz olan mendili almak istemedi, fakat elinde kaldı. Geri vermek için dönünceye kadar kapı kapanmıştı. Içini açtı. Orada tamam yirmi beş alt'n vardı. Bir paralara, bir de konağa ve onun ellişer akçeye açılan arka kapısına baktı. Başını salladı ve acı acı gülümsedi. g Bir Plâjlar çok sıkı «Atılay)) ın denize Yanındaki çocuğa kontrol altmda... inme merasimi çorab çaldırmış! Belediye, ücretlerin yüksek olmamasını temin edecek Belediye, mevsim dolayısile, deniz hamamları işile esaslı surette meşgul olu yor. Deniz hamamlarının buiunduklan mahallerle bunların duhuliye ücretlen etrafında malumat toplanmaktadır. T a rifelerin pahalı olmamasma dikkat edileceği gibi Belediye aynca bir talimatname de hazırlıyacaktır. Halen Florya, Suadiye, Caddebostanı, Moda, Kalamış, Büyükdere, Büyükada, Heybeli, Camlitnani, Altınkum, Salacak, Emirgân, Tarabya, Sarıyer, Kabataş ve Beşiktaşta deniz hamamı var dır. Evvelce mevcud Kızkulesi plâjından maada Salacak iskelesinin yanında bir plâj daha açılmak üzeredir. Şirketi Hayriye de Göksuda bir plâj inşa ettirdiğinden plâj adedi artmaktadır. Bununla beraber îhsaniye, Kandilli, ems Burunbahçe, Sütlice, Yeşilköy ve 5 i paşa ile Boğazın muhtelif mahallerinde deniz hamamı açmak üzere müracaat edenlere, mecralar mıntakası olmamak şartile, istedikleri yerlerde plâj açma müsaadesi verilecektir. Siyasî icmal Baltık devletleri 19 mayısta yapılacak MMhakemede: « Benim tören için geniş bir birsevdsn haberim yok, program hazırlandı cocuk a'mıs» divor Krup fabrikalarmda inşa edilen Saldıray denizaltı gemimizin geçenlerde limanımıza geldiği malumdur. Bu gemiyi getiren zabitan ve mürettebat bugünlerde Almanyaya giderek inşası ikmal edilen ikinci denizaltı gemimiz «Balıray» ı da limanımıza getireceklerdir. Diğer taraftan Halic tersanesinde inşa edilen iki denizaltı gemimizden Atılay denizaltı gemimizin inşaatı bitmiştir. Gemi, 19 mayıs îdman bayram.na tesadüf eden cuma günü, merasimle denize indirilecektir. Merasimde bulunmak üzere Millî Müdafaa Vekili General Naci ile Millî Müdafaa Vekâleti Deniz Müsteşarının şehrimize geleceği haber ahnmıştır. «Aulay» ın denize indirilmesinc aid program hazırlanmaktadır. «Atılay» dan iki ay sonra da «Yıldıray» denize indi rilecektir. Armatorların şikâyeti Armatorlar, havuzların bugünkü ihtiyacı karşıhyamaması yüzünden son zamanlarda fena vaziyete düşmüşler, şikâyette bulunmuşlardır. Bazı armatorlara aid vapaılarm nizamî havuzlanma zamanları g»lip geçtiğinden Deniz Ticareti Fen heyeti bu va purları havuzlanmaya davet etmış ve vakti geçen vapurlan da derhal seferden menetmiştir. Armatorlar, bu havuzlan mamak işinin ellerinde olmıyan bir sebebden neşet ettiğini, çünkü Denızbank havuzlanna yaptıkları müracaatlerde hep menfi cevab aldıklannı, havuzlarda yer olmadığı öne sürüldüğünü, vapurlarınm havuzlanamadığını bildirmişlerair. Fakat, bir taraftan da havuzlanamı yan vapurlar seferden menedilmiş, deniz nakliyatı işi aksamağa başlamıştır. Bu vaziyet karşısında alâkadar ma kamlar, havuzlarda yer olmaması sebcbile havuzlanamıyan vapurlann bir teh like olmadıkça ve ilk fırsatta havuzlan mak üzere seferlerine müsaade edilmesi yolunda bir karar vermişlerdir. Lâkin, mescle, bununla da bitmemiş, armatorldr gene müracaatlere başlamışlardır. lerinde oymalı gümüş bilezikler vardı. Gözleri her an oynuyordu. Bir genc kız kadar çevik, hayata bağlı, neş'eliydi. Nâzikter Hanım onu tanıurken: Dilküşa kadm sana saray âdetlerini ve saray dilini öğretecek; onunla beraber oldukça hiç sıkılmıyacaksın! Demişti. Dilekşa kadın hemen derslerine başlamıştı: Mahfiruz, soyunmak, yatmak, kalkmak, giyinmek, yemek, içmek, öksürmek, gülmek, yürümek gibi her türlü hareketlerin bir usulü olduğunu henüz görüyordu. Bunlar ne kadar da kanşık şeylermiş! Bundan başka Dilküşa kadm sözlerinin onda dokuzunu bilmediği bir dille konuşurdu. Bu, rumca idi. Bu hayat üç ay sürdü. Şimdi Mahfiruz sırma ve atlaslar içinde büyümüş olan, en küçük hareketlerine bile yapmacık bir âhenk veren bir saraylı gibiydi. Dilküşa onu mümkün olduğu kadar eğlendirmeye çalışmış; iştahı olsun olmasın, iyi yedirmiş, beslemişti. Artık ortada Güllüden hiçbir iz kalmamıştı. Mahfiruz bile, eski Yürük kızını hatırlıyor; lâkin kendisi clduğuna inanamıyordu. O kadar değişmiş, gelişmişti. O şimdi, dikkat edildikçe yavaş yavaş anlaşılan bir kır çiçeği güzelliğini gösteriyor; ilk bakışta göze çarpan ve gönül avlayan bir Istanbul kızmın bütün inceliklerini demetliyordu. Bir akşam namaza dururken Nazikter Hanım ona yaklaştı, âdeta yalvardı: YavTum, dua et de Allah sana da, bize de yardımcı olsun; bahtmı açık etsin. Çünkü yarın kethüda kadınin konağına gideceksin! Konaktaki hayatın onu mes'ud edemediğine şüphe yoktu. Fakat gizli bir ses, başka bir hayatın daha iyi olamıyacağını vakit vakit ona söyülyor gibiydi. Bunun için biraz sarardı ve ürperdi. Bununla beraber, boynunu bükmüş olan süzğün yüzlü kadmın e'.ini avuçlarına alarak öptü: Başüstüne, efendim! Namazdan sonraki dua gerçekten uzadı. Seccadeyi dizlerine doğru katlayarak doğrulduğu ve ön tarafı renk renk oyah beyaz örtüsünü omuzlanna indirdiği sırada bile dudakları kımıldayordu. Bayram günleri başlan teller ve tüllerle süslü olduğu halde bıçak altına götürülen olgun kuzucuklan hatırladı. Şimdi Güllünün de onlardan ne farkı vardı? Şu farkı vardı ki kuzular hayatlannı kaybediyorlar, fakat bu kayıbın acısını yalnız/ birkaç saniye çekiyorlardı. O ise ayni acıyı yıllarca, bütün ömrünce çekecekti. Sabaha kadar, başlan teller ve tüllerle süslü olgun kuzu sürülerinin meleyişlerini, hırıltılarını, fışkıran kanların tüyler ürperten sesini dinledi; ak ve kızıl renklerin birbirine dolanarak başdöndürücü hareler halinde eridiklerini gördü. Sabah namazından sonra da bir türlü duasını bitiremiyordu. O kadar ki Dilküşa kadm onun kulağına doğru sokularak: Güneş doğdu! Demeye mecbur oldu. Hemen hamama sokuldu; liflerin kabarttığı sabun köpüklerini onun omuzlarından bol bo! döküyorlar; her tarafına sürüyorlardı. Genc kız sanki köpükten ve yeniden yaratılıyordu. Venüs de acaba böyle mi yaratılmıştı! Dilküşa kadın onu son defa gözden geçirdi; vücudünün ıhiçbir yerinde lekeye benzer en küçük bir şey kalmamasına dik kat ediyordu. Doğrusu o da kendi eserir.i beğeniyordu; çünkü, genc kızda iğne ucu kadar küçük bir sivilce bile yoktu. Kaşlar son defa alındı; fakat başka şey yapılmadı. Dilküşa kadın Tosun Beyin karısına: Hanımcığım, gözler kudretten sür meli, yanaklar Amasya elması, dudaklar kanh karanfil, teni sedef gibi... Elimi değdirmeye kıyanv.yorum; güzelliği bozulur diye korkuyorum. Diyordu. Saclar iki kalm ör<*ü halinde kalçalara kadar sarkıyordu. înce, yumuşak, beyaz gömlek üstüne daracık, yeşil düğmeli, kırmızı bir yelek giydirilmişti. iki karışlık sırma bir kemer ince belini sanyor; filiz yeşili Venedik kadifesinden yapılmış olan bol bir şalvar göz alıcı kıvnmlarla ayak bileklerine kadar iniyordu. Kırmızı pabuçlarımn üstü de sırma ile islenmisti. Tosun Bey senelerdenberi ilk defa pembe görünen bir yüzle onu süzüyor; kansınm gözlerinde de ümid ve sevinc anlatan damlalar beliriyordu. AX var) Süt derdi Başbyan tetkikler, hafta sonunda ikmal ediliyor Şehrimizde süt meselesini tetkik et mekte olan Ziraat Vekâleti Zıraat Enstitüsü sütçülük mütehassısı profesör Lihtenberg'in başkanlığındaki heyet, mesa isini hayli ilerletmiştir. Heyet, şimdiye kadar süt ijinin bugünkü vaziyetini tespit etmiş, bazı malumat toplamıştır. Süt meselesi hakkında ilk evvel yapılacak iş, Istanbul Belediyesinin alması lâzım gelen âcil tedbirleri tayindir. Heyetin Belediyeye süt işini teşkilât landırmayı ve bir fabrika tesisini teklif edeceği şüphesiz görülüyor. Heyetc B«lediyeden Veteriner müdürü Esadla Belediye sıhhat müşaviri doktor Zeki de iltihak etmişlerdir. Komisyon, şu bir hafta sonunda mesaisini ikmal «decektir. r ösyö Hitler'le Baron Beck nutuklarında ve Almanya ve Lehistan hükumetleri de teati ettıkleri notalarda birbirine karşı şiddstıi tenkid sarfetmekle beraber müzakere ve anlaşmak kapılarını açık bırakmışlardı. Fakat bu açık kapılardan istifade edebılmeleri için iki tarafa da sözü geçebilecek Dün birinci cürmü meşlıud mahkeme üçüncü bir devletin ve şefin araya girmesinde şayanı dikkat bir davaya bakılmış si icab ediyor. Şimdilik böyle bir vaziyettır. te ancak İtalya ve M. Mussolini bulunuKaragümrükte Değirmen sokağınd yor. 7 numaralı hanede oturan Hatice, ya Almanya Hariciye Nazırı Ribbennında akrabası 1 1 yaşında Ferihan ol trop'un Kont Ciano ile mühim müzake duğu halde cumartesi akşam; Kapaiıçarrelerde bulunmak üzere Milâna gelmiş şıda tuhafiyeci Agâhm dükkânına gir olması İtalyaya iki tarafın arasını bulmamiştir. Geç vakit dükkânın kaıabahğı a ğa teşebbüs etmeğe fırsat vereceği beklerasmda ipekli çorablara bakan Hatice bir niyor. Şimdiye kadar İtalya Lehistanla türlü bir çorab beğenememış, dükkândan Almanya arasmda müteaddid defa ta . çıkmıştır. vassutta bulunmuştu. îtalyanın tavassutu O sırada çorabları toplıyan tezgâhtar gecikecek yahud muvaffakiyetsiz kalacak bir çorabın mevcud olmadığ.nı görünce olursa Avrupanın vaziyeti cidden vahahemen Haticenin arkasından koşmuş, ço met kesbedecektir. rabı istemiş, fakat Hatice yeminlerle .n Siyasî sahada iki taraf birbirine kâra kalkınca pek üzerine varmamıştır karşı savaş yapıyor. Almanya M. Hit Fakat dükkân komşusu Karabet kad:nların arkasından bakarken Hatice ile Fe er'in nutkunda bildirildiği veçhile küçük rihanın telâşlı hareketler yaptığını gör hükumetlerden her birine karşılıklı temimü§ biraz daha dikkat edince iki çora nat vermek işine Lehistanın komşulannbın saklanmak istediğini farkelmiştir. Ka dan başlamıştır. Şimdiden Letonya ile rabetin verdiği haber üzerine tekrar Ha Almanya esas üzerinde anlaşmışlardır. ticenin yanma gidilmiş ve artık inkâra Estonya ile Almanya dahi anlaşmak üze^ imkân kalmadığından Hatice, üç çift ço re bulunuyorlar. Diğer taraftan Lehistan Litvanya ile anlaşmağa ve hatta askerî rabı meydana çıkarmıştır. bir ittifak yapmağa çalışıyor. Litvanya Dünkü duruşmada Hatice vaziyeti umumî erkânıharbiyesi reisi General şöyle anlatmıştır: Rasztikis Varşovada bulunuyor ve Leh « Benim haberim yok bu işten val umumî erkânıharbiyesile temas ediyor. lahi de billâhi de... îşte bir çocukluk etAlmanya Hariciye Nazırının şarkî miş kızcağız... Haberim yokken çorabAvrupa işlerinde sağ eli bulunan Keist ise ları almış... Sonra korkup bana gösterKaunas'a gelmiştir. Litvanyanın Lehis di. Hemen geri dönüyordum. O sırada tanla birleşmeyip Almanyaya yakınlaş işte bunlar da geldiler.» ması için burada mühim müzakereler ce Dükkân sahibi Agâh: reyan ediyor. Litvanya Memel arazisini « Efendim, bunlar işi böyle yoluAlmanyaya terk ve iade etmiş olduğunna koymuşlar.» diye söze başlamış, dedan asıl Litvanyadaki seksen bin kişılik vam etmiştir: Alman ekalliyetinin vaziyetinden iki kom« Şimdi bu çocuklu kadınların moşu devlet arasmda bir mesele kalmamıştır. dası... Böyle ehliyeti cezaiyesi olmıyan Fakat Litvanyalılar eski payitahtlan Vilçocuklan yanlarına alıp onlan teşvik edina'nın Lehistanda bulunmasmı hâlâ haz yor ve hırsızlık yaptırıyorlar. Bütün Çarş: metmiş değildirler. Maahaza Lehliler her esnafı bunlarm elinden el'aman çekiyodakârlığı yaparak Litvanyalıları kenruz. Çocuklu biri dükkâna geldi mi, kordi taraflarına celbetmek ihtimali yok kuyoruz.» değildir. Bu siyasî mübareze ilerledikçe Sultanahmed birinci sulh ceza hâkimi Almanya ile Lehistanın arasındaki gerReşid ehliyeti cezaiyesi olmıyan Ferihanı inlik bir kat daha artacagından Avrupa dava harici bırakmış, Hatice aleyhinde sulhunun kurtulması için biran evvel iki de suç delili görülmediği için beraetine devletin arasını bulmak dostları için en karar vermiştir. •iühim bir vazife olmuştur. Şehirlilerin dün yaptıkları kır âlemleri J Muharrem Feyzi TOGAY VİLÂYETTE Vali, çay verecek Şehir Meclisinin içtima müddeti bu haftanın sonunda nihayet bulacaktır. Bu münasebetle Vali ve Belediye reisi Lutfi Kırdann meclıs azasma bir çay ziyafeti vereceği haber alınmıştır. Bundan sonra, Vah, yeni bütçeyi Ankaraya götürecektir. Marangozlar cemiyetinin bir müracaati Marangozlar cemiyeti, ağac sanayii rbabını müşkül vaziyete düşüren bir mesele için Maliye Vekâletine müracaat etmiştir. Varidatı gayrisafiyesi 500 liradan aağı olan mahallerde çahşan bilumum ağac sanayiile meşgul san'atkârların yanındaki müstahdemlerin gayrisafi kazanclan üzerinden karne suretile kazanc vergisine tâbi olacakları kanun icabıdır. Fakat son günlerde 935 938 seneleri için yoklamaya çıkan Defterdarlık tetkik memurlarmm bu gibi karneye âbi olan müesseselere müstahdemin bordrosu vermediklerinden bahisle zabıt tutup evrakı, kazanç resen takdir komisyonuna gönderdikleri anlaşılmışır. Bu suretle ellerinde kameleri olan müstahdemleri için i§ verenlerin cezalı olarak vergi ödemeleri vaziyeti hasıl olmuştur. Ağac sanayii erbabı Marangozlar cemiyetine müracaatle bu vaziyetin ashihini istemişlerdir. Marangozlar cemiyeti, kontrol payan Defterdarlık makamlarile temasta bu lunmuş, bu mahaller motörle müte harrik olduğu için imalâthane sayıla cağı, imalâthanelerin ise müstahdem lerin kazanc vergilerini bordro ile bil dirmeğe mecbur olduğu cevabmı al mıştır. Marangozlar cemiyeti, kazanc vergisi kanununda bir sarahat bülunmaması dcn layısile Maliye Vekâletine müracaat ederek vaziyetin düzeltilmesini rica eU miştir. DENtZ t$LERl Bir yolcu öldü Dün, Karadenize hareket eden «Cumhuriyet» vapuru, saat 16 da limandan ayrılmış, biraz ileriledikten sonra kap tana güverte yolcularmdan Receb Çe tinoğlu Salım isminde birisinin öldüğü haberi verilmiştir. Yapılan muayenede, yolcunun umu mî zafiyet neticesinde kalb durmasile öldüğü tesbit edilmiştir. Cesed, kılavuz motörile rıhtıma çıkanlmış ve vapur, yoluna devam etmiştır. ŞEHİR tSLERl Ramililerin müracaati Tramvaym Belediyeye geçmek üzere olduğunu gören Rami köyü halkından bir heyet, Vali ve Belediye reisi Lutfi Kırdarı ziyaretle hattm Edirnekapıdan Ramiye kadar tahdidini rica etmişler ve şehir halkından bir kısmı mühimminin yaz mevsiminde bu civara gelerek te nezzühte buiunduklan için bu tahdid keyfiyetinin Belediye için de faydalı olacağım söylemişlerdir. Dün, baharın güzel havalı ilk pazarı idi. Bugün İstanbullular kırlara, açıklık yerlere gitmişlerdir. Şehrin birçok yerleri sabahtan akşama kadar dolup dolup boşalmıştır. Dün bilhassa Kâğıdhaneye büyük bir ra§bet vardı. Sandallarla, Halic İdaresinin dün ilk defa Kâğıdhaneye işlettiği vapurlarla binlerce şehirli, Halic müntehasının yolunu tutmuş, akşama kadar neş'e içinde eğlenmiştir, Dün Boğaziçine de büyük bir rağbet gösterUmiştir. O kadar ki Şirketi Hayriye munzam postalar koymaya mecbur olmuş, Boğazda eğlence hayatı henüz başlamamış olmakla beraber, hemen bütün kır ve sahil kazinoları açılmıştır. Ç Yeşilaym dün verdiği müsamere MÜTEFERRÎK Ticaret müsteşarı dün geldi Ticaret Vekâleti müsteşarı Halid Nazmi dün şehrimize gelmiştır. Müsteşar, birkaç gün kalarak tetkiklerde bulu nacaktır. ~~ÜNİVERSİTEDE Yalovaya giden talebe grupıi Üniversite Kimya Enstitüsü talebe sinden 500 kişilik bir grup halinde dün Şirketi Hayriyenin 66 numarah vapu rile Yalovaya gitmiştir. Talebeler, dün gece şehrimize dönmüştür. mın ikinci kısmı Muhıddin Sadık tara • fmdan verilen güzel bir viyolonsel kon serile başlamış ve müsamere, Eminönü Halkevi temsil kolunun muvaffakiyet le oynadığı bir piyesle sona ermiştir. Yukarıdaki resim, müsamerede vazl fe alan yavrulan göstermektedir. Samatyadaki yangm Dün akşam, Samatyada bir yangın olmuştur. Samatyada, Arabkuyusunda Mekteb sokağında 23 numaralı Alman tebaasından Madam Martaya aid bulunan ve elektrikçi hayrinin oturduğu üç katlı evden bilinmiyen bir sebeble yangın çıkmış, tam zamanmda yetişen İtfaiye, evin üçüncü katı tamamen ve ikinci katı kısmen yandığı halde ateşi söndürmüştür. * • Çıplak Venüs... Mahfiruz için bir oda ayrılmış ve döşenmişti. Genc kız o akşam , Sancakbeyınin evıne yeni getırilen bir kadmla karşılaştı. Bu, kırk beş yaslannda vardı. Ufak tefek, beyaz, cılızdı. Kmalı saçlannı işlemeli kadifeden küçük bir takkenin kenarlarından taşırmıştı. Kulaklarında uzun ve saçaklı gümü§ bilezikler, bilek Yeşilay kurumu, dün saat 14 te Fransız tiyatrosunda bir müsamere ver miştir. Merasime, Istiklâl marşile başlanmış, bunu bir söylev takib etmiştir. Bundan sonra muhtelif millî danslar yapılmıştır. Kısa bir istirahati müteakib progra Cu m h u r i yet Senelik Altı ayhk Üç ayhk Bir ayhk Aboneşeraitij^6 j 1400 750 400 130 Nüshası 5 kuruştur Kr. 2700 Kr. » 1450 » » 800 » » Yoktur