CUMHURİYET 7 Mayıs 1939 Almanya, Polonyanm ileri sürdüğü tezi kabul etmiyor [Baştarati 1 tnci sahifedei lınmadığı beyan edilmektedir. Bizzat Bek'in rtiraf ettiği veçhile mühim bir ekseriyeti Alman olan Danzig şehri bu hakkından vaz geçemez. Danzig şehrinin bir Leh nehrinin munsabında bulunması dolayısile Polonyalılarin bu şehir üzerinde haklan bulunduğunu iddia eden Leh tezi de kabule şayan görülmemektedir. Çünkü bu tez, her yerde tatbik edilecek olursa, bütün Avrupayı altüst edebilir. Tayyare kaçakçılığı (Baştarafı 1 inci sahijede) cak bazı iddialar atmasıdır. Bu iddialarile Ruhi, eski bir Vekili Fransız istihbarat teşkilâtında çalışan bir adam şeklinde göstermiş. Hariciye erkânmdan birine de şiddetle hücum et miş ve nihayet Ekrem Königin Cumhuriyetçi İspanyaya silâh satışmda bunların müşterek olduğunu ve Fransız hükumetinin de bu işten haberdar olduğunu ileri sürmüştür. zife bildiğim ve hiç şüphesiz, bu işin içyüzünü aydmlatacak olan bazı mühim hâdiseleri bugün ifşa etmeği kanaatim icabı ve şerefimin vikayesi noktasından doğru buluyorum. Ekremin ricasını is'af etmeğe beni sevkeden en büyük amil, Ekremin bazı ifşaatı olmuştur. Ahmedin e vinden çıktığımız anda, telgrafın iade edilmek üzere de olsa, tesliminde tereddüd ettiğimi sezen Ekrem Hamdi bana: « Ruhi, dedi, bu telgraf bir ihbar mahiyetindedir. Şunu da bil ki, bu iş Bir Vekilin malumatı tahtında yapılmaktadır. Bundan sana zerre kadar zarar gelmiyeceği gibi bu işin terfiine faydası dahi dokunur.» Ekremin bu sözleri, bende iki türlü düşünce uyandırdı: Dört senedenberi dahilde bulunuyordum ve buna sebeb, Hariciye Müsteşarı Agâhın bana husumeti idi.» Ruhi, burada Hariciye Müsteşarı Agâh hakkmda diğer bazı sözler söyleyince Ağırceza reisi Arifi: « Kendinizi müdafaa edebilir, fakat başkasına tariz edemezsiniz. Bu sözleri söylenmemiş addediyorum.» dedi. Ruhi devamla: « O Vekil gibi bir şahsiyetin himayesi altmda bulunmak, benim için mesleğimde ilerlemek demekti. Sonra, Ekremin bu arzusunu is'af etmediğim takdirde ne vaziyete düşecektim? Bunu da düşündüm. Ekremin söylediğim Vekilin evinde ikamet ettiğini biliyordum. Beraber yemek yiyorlardı. Fevkalâde samimî idiler. Eğer Ekrem Hamdi ricasını is'af etmediğimi bu zata söylerse o da Tevfik Rüştüye açardı ve sonra Tevfik Rüştüye sık sık vekâlet ettiği de vakidi. Şahidlerle de ispata muktedirim ki, A gâh, beni sevmiyordu.» 1938 de Müddeiumumî Baha Arıkanın huzuruna davet edildim. 56 dakika sonra Polis Müdürü Sadri Aka odaya girdi. Beni isticvaba başladılar. İsticvab sırasmda Sadri Aka, Ekremin Leokatz namında Pariste bir şeriki olup olmadığını benden sordu. Bilmediğimi söyledim. Sadri Aka, halihazırda Istanbul Polis müdürüdür. Bu cihetlerin tevsiki için şehadetine müracaat edilmesini dilerim.» Ruhi, Abdullah Necibin de isticvab edildiğini anlattıktan sonra vakayiin izah ettiği şekilde cereyanının kendisinde hasıl ettiği intıbalan ifade etti ve ifadelerinde görülen aksaklıklann sebeblerini bu su retle izaha çalıştı ve fevkalâde buhranh geçen ilk mevkufiyet günlerinden sonra sinirleri peyderpey yatışarak aklı başma gelmeğe başladığmı ve kendi kendine: (Ben bu felâkete neden düştüm?) sualini sorduğunu söyledi ve kendisini böyle bir harekete sevkeden mücbir manevî a* milleri izaha çalıştı ve gene bu sıralarda şahsî meselelerden bahsetti ki mahkeme reisi: « Bunlar kabili ispat değildir. Hissiyatı bırakınız ve kabili ispat şeyler söyleyiniz.» şeklinde ihtara mecbur oldu. Ruhi bunlan söylemek istediğini, kendini müdafaa etmek mevkiinde olduğunu kadetti. Reis: « Sonra menederim.» diyince Ruhi: « Hakkınızdır, menedebilirsiniz.» cevabmı verdi. Reis, avukat Hâmid Şevkete hitab e« derek: « Siz, bu müdafaayı evvelden okudunuz mu? Bari kendisine siz söyleyi * niz.» diyince, Hâmid Şevket: « Malumatım vardır ve ben söylemesinde fayda buluyorum ve söylemek hakkmı haizdir.» dedi. r Neşredilen tebliğ \ Siyasî görüşmeler saat 13 te Kille otelinde verilen öğle yemeğinden sonra başlatnıştır. Mussolini'nin tavassutu isteniyor Nevyork 6 (a.a.) Nevyork gazeteleri, Alman Leh gerginliğinin vehametini tebarüz ettirmekte ve Bek'in oldukça mutedil bir lisanla beyanatta bulunduğunu yazmaktadırlar. Gazeteler, Mussolini'nin Münih'te yaptığı gibi bu sefer de tavassut ederek sulhu kurtarmasını teklif etmektedirler. Milâno 6 (a.a.) CianoRibbentrop mülâkatı hakkmda aşağıdaki tebliğ neşredilmiştir : «İlk Ciano Ribbentrop görüşmesi saat 16,45 te başlıyarak 19,10 da bitmiştir. îki nazır derhal hü kumet dairesinden ayrılaıak otele gitmişlerdir. Hükuroet dairesi ö nünde görüşmenin bitmesmi bekliyen halk iki nazırı hararetle alkışlamıştır. » ya ittifakı meselesi de tetkik edilecektir. Temasların hedefi Alman Başkumandam Romada Papanın teşebbüsü Roma, 6 (a.a.) General Von Brauchrtsch ila îtalya Harbiye rrüsteşarı General Gariani, tayyare ile Trablustan buraya gclmişlerdir. Londra 6 (Hususî) Romadan bildirildiğine göre, Papa, muhtelif Avrupa devletleri nezdinde sulh lehinde teşebbüslerde bulunmuştur. Papa ilk iş olarak Danzig ihtilâfının Almanya ile Lehistan arasında muslihane bir şekilde hallini temin için Almanyadaki mümessılini, Berhtesgaden'de bulunan Hitler'in nezdine göndermiştir. Papanın Paris mümessili de bugün Fransız Hariciye Nazırile uzun bir mülâkatta bulunmuştur. Papa Almanya ile yeni bir anlaşma akdi için resmen müzakerelere girişmeye karar vermiştir. Papa yarm bir nutuk irad ederek, sulh lehine bir hitabede bulunacaktır. ttalyamn hava kuvveti Almanyamn teklifi Londra 6 (Hususî) Resmen teeyyüd etmiyen haberlere göre, Almanya, Danzig meselesinin halli için Mussolini'nin Lehistanla Almanya arasında tavassutta bulunmasını taleb etmiştır. Ribbentrop Ciano görüşmeleri başladı Mılân, 6 (a.a.) Von Ribbentrop ile refıkası saat 11 de buraya ^gelmişler ve istasyonda Romadan gelen Kont Ciano tarafmdan karşılanmışlardar. İki nazır otomobille Von Rıbbentropun ikamet edeceği otele gitmişlerdir. Yolda Faşist teşkküllerinin azaîan tarafından selâmlanmışlardır. Nazırlar, otele geldikten biraz sonra sokakta biriken halk, Alman nazırını alkışlamağa başlamış ve Von Ribbentrop, balkonda görünmüştür. Saat 13 te Alman nazırının şerefine şehremanetinde bir öğle yemeği verilmiştir. Polonya meselesinin görüşmelerin başlıca mevzuunu teşkil edeceği öğrenilmiştir. Berlin, Almanya ile Polonya arasında bir ihtilâf çiktığı takdirde Italyanın ne gibi bir hattı hareket ittihaz edecegini iyice Öğrenmek istemektedir. Şimdiye kadar yan resmî îtalyan gazeteleri, Polonyaya sadece Hıller ile muzakereye girişmeği tavîiye etmişlerdir. Diplomatik mahfillerde izhar edilen kanaate göre bu mesele ile Südetler meselesi arasında biiyük bir fark vardır. Çünkü, İtalya ile Polonya arasında dostluk ınünasebetleri mevcuddur. Diğer cihetten Roma serbest bir Polonyanın mevcudiyetinı her zaman için elzem addetmiştir. Kont Ciano ile Von Ribbentrop'un mihveri askerî bir ittifaka tahvil edeceklerine dair bazı şayialar dolaşmaktadır. Tokyonun müsaid bir şekilde karşıladığı tedafüî bir İtalya Almanya Japon Roma, 6 (a.a.) Dün akşam söylediği bir nutukta Hava müsteşarı, biihassa demiştir ki: « Duçe'nin her gün bütün müsellâh kuvvetlerin sessiz yolunu muayyen bir hedefe doğru tevcih ettiğinin İtalyada ve împaratorluk hududlarının haricinde bilinmesi faydalıdır. Hava kuvvetlerine, gelince, bu kuvvetler, bilhassa durmadan bu hedefe yaklaşmaktadır. Faşist İtalyanın hava ordusu kat'iyetle ve kuvvetinden emin olarak azamî fedakârhkîa memleketin semasını müdafaa edecektir.» Müsteşar, îtalyan hava endüstrisinin tam bir otarşiye kavuştuğunu kaydetmiştir. Benzin meselesine gelince, îtalyan endüstrisi tayyarelere uçuş için ideal bir karbüran bulmuştur. Ve harb zuhurunda ihtiyat stokları vücude getirecek vaziyettedir. Hava teşkilâtı, geçen birincikânundanberi ecnebi memleketlerinden aldığı benzinlere aid konturatları kendi arzusile feshetmiştir. Şimalî Amerikadan gönderilen son benzin tenekeleri ikincikânunun başlangıcında gelmiştir. Patlayıcı maddelere gelince, hava teşkilâtı tamamile millî olmak şartile pek kuvvetli bombalara maliktir. Müsteşar, îtalyan tayyarelerinin İspanyadaki faaliyetinden bahsermiştir. Müıtakil sevkülceyş harekeîlerinde hava ordusunun ne kadar mühim bir rol oynadığı İspanya harekâtında görülmüştür. Balear adalarında bulunan 30 tayyare, birkaç ay içinde Barselon limanını âtıl bir hale getinmişler ve attıkları bombalarla 52 gemiyi yaralamışlar ve 31 gemiyi batırmışlardır. Bu tayyareler, bu suretle Katalonya müdafaasının yıkılmasına geniş mikyasta yardım etmişlerdir. Balear adalarındaki bu tayyare grupu, îspanyanm şark sahillerindeki limanlarda 162 vapur, 5 harb gemisi ve 1 tayyare gemisi batırmış, hasara uğratmış veya hizmet harici bırakmıştır. Beş bin metreden fazla bîr yükseklikten yapılan bombardımanlar neticesinde vapurlara vâki isabetlerin listesi havacıhğın tekemmül ettiğine bir delil addedilebilir. Faik kuvvetler karşısmda îtalyan avcı tayyarelerinden 86 sı düşürülmüş ise de bu tayyareler 943 düşman tayyaresinı tahrib etmişlerdir. Londra, (Hususî) Deyli Telgraf'm Romadan istihbar ettiğine göre, Alman Hariciye Nazın Fon Ribbentrop'un Romadaki temaslarında görüşülecek en mühim mevzu Alman Leh meselesidir. Ribbentrop bu ihtilâf yüzünden Romada hasıl olan endişeleri izaleye çalışacaktır. Danzig meselesinin sulh yolile halledimesi uğurunda İtalyanların Varşovada tavassuta çalıştıkları şüphesizdir. îtalyanlar, Al manyanm acelelikle Danzigde yapacaklan bir hareketin umumî bir harbe sebebiyet verebileceğini gizlememektedir. Çünkü, Alman ordu ve donanma kumandanlığı Leh hududu civarında ve Danzig etrafında mühim askerî tahşidat vapmıştır. Çarşamba ve perşembe günü Berlinden Frankfurt Naodere hareket eden askerlerin sokaklardan geçişi birkaç saat sürmüştür. Muhakeme Leh matbuatımn mütaleası Varşova 6 (a.a.) Bütün matbuat, Hariciye Nazırı Bek tarafından dün Diet Meclisinin heyeti umumiye içtimamda yapılan beyanattan bahsetmektedir. Gazeteler, tereddüd etmeden tasvib ettikleri bu beyanatı ilk sahifelerinde aynen dercetmekte ve şeklen sulhçu ve sakin olan bu beyanatın pek kat'î bir tonla yapılmiş olduğu hususunda ittifak eylemektedirler. Gazeteler, Polonyanm Baltık üzerindeki müruru zamana tâbi olmıyan haklarından bahsederken kullandığı lisanm kat'iyetine işaret etmekte ve bütün Leh milletinin Bak'in nutkunda bahsettiği tezleri benimsediğini ilâve eylemektedirler. Muhakemenin tafsilâtmı bildiriyorum: Celse, saat 9,30 da açıldı ve Ruhinin avukatı. Hâmid Şevket müdafaasını yaptı. Hâmid Şevket, Ruhiyi şöyle tavsif etti: « Gafil avlanmış, tenjiz düşünceleri, acuna hisleri, dâdü vefa duyguları istismar edilerek ve terfi edileceği vadile avutularak nihayet hapisane köşesinde metruk ve perişan bir hale sokulmuş, bedbaht bir Türk genci...» Fakat iddia makamı, kendi görüşüne iştirak etmediğini, onu Ekrem Königin şeriki cünnü saydığını söyledikten sonra hâdiseyi vakıanın seyri itibarile, ceza usulü noktasından ve ceza kanunu veçhesinden uzunuzadıya tetkik etti. Avukatın müdafaası Hâmid Şevket, uzun müdafaasını şu sözlerle bitirdi: « îş, her ne tarafından bakılsa, cezaî bir mahiyet arzetmemektedir. Bu itibarla sahtekârlık suçuna fer'an iştirak etmekten zan altma alman müvekkilimin beraerine ve ancak memuriyet vazifesini suiistimal ederek Hariciyenin protokol dairesine gelmiş bir varakayı ahare vermekten dolayı 240 ncı madde mucibince tecziyesi icab etmekte ise de genc, sabıkasız bulunmasma mebni kendisine verilecek cezanm teciline ve tahliyesine ka rar verilmesini dilerim.» îddia makamında bulunan müddeiu mumî muavinlerinden Zihni, Hâmid Bütün gazeteler, ilk sahifelerine Bek'in Şevketin müdafaaları sırasmda geçen baresminı koymuşlardır. zı noktalara cevab verdi. Bu cevab üzeCazela Polska, şöyle bir başhk koy rine Hâmid Şevketle müddeiumumî arasında hayli uzun süren bir münakaşa açılmuştur: «Ne pahasına olursa olsun sulh fikri dı. Müddeiumuminin cevablari ni kabul etmiyoruz. Polonya Baltıktan Müddeiumumî muavini, cevablari sı mahrum edilemez. Paha biçilemiyecek rasında dedi ki: yegâne sey şereftir.» « Ruhinin yalan söyliyecek karak Cazeta Polska, başmakalesinde diyor terde bulunduğunu ve yalan söylemiş olki: «Bek, dün Mecliste beyanatını »akin, duğunu ifadelerinde tenakuzlar mevcud vakur, açık ve kat'î bir lisanla yapmıştır. olduğunu, dosyadaki delillere istinaden Bek'in sözlerinde heyecan verici cümle izah ve ispat etmij bulunuyoruz. Şahsiyeler ve belâgat kaygulan yoktu. Buna mu tini ifadelerile bu şekilde tahlil ettiren kabil nutku, sarih, mutedil ve kat'î idi. kimsenin samimiyeti, hüsnüniyeti nasıl Mecliste nutuk söylerken, Bek, bütün müdafaa edilebilir?» dedi. milletin hissiyatını ve hayatî menfaatlerini ifade ettiğini şüphesiz müdrikti. Bekin her sözünün arkasında müttefikan bütün Polonyalıların ve bütün milletin durduğu söylenmekle mubalâğa edilmiş olmaz. Bek'in sesi, basiret ve adaletin sesidir. Polonya hükumeti tarafından tatbik edilen siyaset bir şeref ve herkes için bir sulh siyasetidir. Şüphe uyanmamış! Ruhi, o sıradaki düşüncelerini tafsilâtile anlattıktan sonra telgrafı Ekreme vermeğe karar verdiğini söyledi. Fakat Ekremin telgrafın cevablı olduğunu kendisinden sakladığını ilâve etti ve müdafasına devamla: « İşte Ekremin benden telgrafın cevablı olduğunu saklayışı, telgrafın ingilizce oluşu, Ekremin teşkilâtta müstahdem olduğunu bilişim bende zerre kadar şüphe uyanmasına mahal bırakmadı ve işte bir sahtekârlık olduğunu, pek tabiî olarak, farkına varamadım. Ahmed Nesibin evinden çıkıp telgraf hakkındaki muameleyi kararlaştırdıktan sonra Ekrem, bana, o eski Vekilin evinde oturduğunu, onun otomobilile dolaştığını ve kendisini aradığım zaman, o zatın evine telefon etmekliğimi, telgraf geldiği takdirde, hergün bire kadar Yaman şirketinde bulunduğundan oraya getirmekliğimi benden rica etti. Bir iki gün zarfında telgraf geldi. Öğle tatilinden bilistifade telgrafı alıp Yaman şirketine gittim, kapıdan içeri girerken Ekrem beni karşıladı. Birlikte alt katta bir odaya girdik. Kendisine telgrafı verdim. Vaktin kıtlığından, çabuk iade etmesini rica ettun. Ertesi gün iade etmeği vadetti. iki gün geçti. Telgrafı getirmedi. O sırada akşam Vekâletten çıkınca dolaşmak üzere istasyona gitmiştim. Ekreme tesadüf ettim. Telgrafı ertesi gün getireceğini söyledi. Ayrıldık. Ve kendisinden bir daha haber almadım. Diğer iddialar Ruhi devamla: « Bu sıralarda hapisanede Grînguvar gazetesinin bir nüshası elime geçti. Moskovanın, hükumetçi ispanyaya yardım için Pariste kurduğu teşkilâttan bahseden bir makaleye tesadüf ettim. Okurken Leokatz ismi gözüme ateş gibi iliştL Bu zatın mevzuubahs komünist teşkilâtının malî şubesini, yani Moskova tarafından hükumetçi îspanya için satın alman harb malzemesinin bedelini tesviye eden daireinin reisi olduğu musarrah idi. Derhal gözümün önünde bir perde sıynldı. Demek, Ekrem, tayyareleri bu zata satmıştı. Demek bu işte komünist parmağı ve ayni zamanda Fransız hükumetinin muvafakati mevcuddu.» Ruhi, bu ifadelerinden sonra bazı rivayetler ileri sürmeğe çalıştı. Ruhinin söyledikleri ilk siyasî mülâkat Milâno, 6 (a.a.) Von Ribbentrop ve Bayan Ribbentrop saat 11 de buraya varmışlardır. Yanlarında italyanın Berlin elçisile Hariciyeden Gauss Dornberg vardır. Misafirler istasyonda Ciano tarafından selâmlanmışlar ve müteakıben iki Nazır, açık bir otomobille Ribbentrop'un ikametine tahsis edilen otele gitmişlerdir. Bu münakaşalardan sonra Ruhiye söz verildi. Ruhi, geçen celsede iddia makammın kendisini ceza kanununun 65 inci maddesinin 3 üncü ve sonuncu bendi delâletile 342 nci maddeye istinaden cezalandınlmasını taleb ettiğini kaydederek iddia makamının bu talebi istinad ettirdiği noktalara müdafaa yollu cevab verdi ve bu cevablarına fiilin ne sartlar altında ika Bek'in nutku, bilhassa ve tamamile edildiğini hikâye ile başladı. Ruhi dedi sulhcuyanedir. Fakat mutlaka sulh isti ki: yen bir adamın lisanile söylenmemiştir. « Bu ana kadar ketmermeSi bir vaKomşularımız bize karşı sulhcuyane emeller besledikleri ve sulhcuyane metodliriz.» lar takib ettikleri takdirde biz de sulh isLeh Cumhur Reisine salâhiyet teriz. Fakat her ne pahasına olursa olveriliyor sun sulh fikrini reddederiz. Bek'in büyük Varşova 6 (a.a.) Diyet Meclisinin bir itidalle sarfettiği sözler beyhude deteşrii komisyonu, Cumhurreisine verilecek ğildir. geniş salâhiyetler kanununu müzakere iBu sözlerin icab ettiği zaman kuvvet çin toplanmıştır. istimali suretile teyid edilmesine kat'iyBaşvekil muavini Kwoiatkowski bu yetle karar verilmiştir.» günkü karışık vaziyetm esasen mahdud Express Poranny, şu başlığı koymuş olan bu salâhiyetlerin verilmesini istilzam tur: ettiğini kaydeylemiştir. «Esash menfaatlerimizin nazarı itibaProje Meclisin 9 cnayıs içtimaında müre alınması şartile müzakerelere girişebi zakere edilecektir. duğunu da biliyorum! Nevin birdenbire, ellerini yüzüne kapıyarak, kendini şezlongun üzerine atıyor. Bağınyor: Sus anne, sus!.. îgreniyorum senden artık! Hıçkıra hıçkıra, katıla katıla ağlıyor: Git buradan, git artık anne! Yüzünü görmek istemiyorum. Sesini işitmek istemiyorum daha fazla! Git; çabuk git! Kadm, ellerini koltuğun kenarlanna dayıyarak, güçlükle ayağa kalkıyor, yüzü duvar gibi bembeyaz. Yanaklarımn üzerinde gözyaşlan parlıyor. Bitik bir halde: Peki, Nevin; gidiyorum yavrum; gidiyorum! Bir daha yüzümü sana göstermemek üzere gidiyorum! Yerden göke kadar hakkın var; böyle vicdansız bir anne ve böyîe vicdansız bir annenin sesi ve yüzü, insana ancak nefret ve ıstırab hissi verebilir! Haklısın; nefret edilecek, iğrenilecek bir insanım ben! Bunu şimdi herkesten daha iyi kendim biliyor, kendim takdir ediyorum! Fakat buna rağmen itiraf ederim ki, beni yakamdan yakalamış sürükleyîp götüren bu müthiş kuvvetin karşısına çıkıp, meydan okumaya da cesaret bulamıyorum kendimde! Karar... Bundan sonra mahkeme heyeti, müzakereye çekildi. Yarım saatlik bir müzakereden son/a mahkeme heyeti, aldığı kararı tefhim etti. Bunda Ruhinin Cumhuriyetçi İspanyaya tayyare kaçakçılığı yapmak için Kâzım Özalp ve Agâhm imzalarile Hariciye ve Millî Müdafaanın mühürlerini taklid suretile sahtekârlık yaptığının farkında olarak Kanadadan gelen telgrafı Ekrem Könige verdiğini ispat edici delil mevcud olduğuna kanaat getirilmediğini, bu sebebden iştirakin vücudü kabul edilmediği kaydediliyor ve kendi?inin ihbara memur bulunduğu telgrafı kayda tâbi tutmaksızın memuriyet vazifesini suiisti mal ettiği anlaşıldığından ceza kanunu . nun 240 ncı maddesi mucibince üç ay hapsine ve 3 ay memuriyetten mahrum edilmesine karar verildiği bildiriliyordu. Ruhinin mevkufiyet müddetini ikmal ettiği anlaşıldığından başka bir sebebden mevkuf değilse, tahliyesi de kararda zikrediliyordu. Nevin; senin de sevdiğini, senin de onun için senelerdenberi tahammül edilmez ıstırabîar çektiğîni öğrendim... Sen de benim gibi ağlamış, sen de benim gibi yanmış, benim gibi acılarını içine dokerek yıllarca inim inim inlemişsin! Biliyorum. Fakat bunu bilmeme rağmen senden gene yapabileceğin en büyük fedakârlığı istemeye geliyorum. îşte onun için sana müracaat ediyorum şimdi. Kız, hayret ve heyecanla başını kaldınyor: Daha benden ne fedakârlığı istiyorsun anne! diye bağınyor. Leylânm yüzü kıpkırmızı.. Başımn one doğru düştüğünü görüyoruz. Feridi bana bırakmanı; Feridden büsbütün vaz geçmeni istiyorum senden Nevin! Git anne, git! Bu çok müthiş, çok adi, çok korkunc birşey!.. Kendimden iğreniyorum... Insanhğımdan utanıyorum! Yâpma anne; git, Allahaçkına git buradan! Nevin, sen daha gencsin, güzelsin, kudretlisin, belki bir gün lunutabilirsin! Fakat ben... Kız deli gibi haykırmağa başlıyor: k vari «Endişe içindeydim» Endişe içinde idim. Bu sıralarda me7unen îstanbula gittim. Bana avukatı olarak takdim ettiği Abdullah Necibi buldum. Bana gönderilmiş birşey olup olmadığını sordum. Abdullah Necib de bu işle bahsettiğim o eski Vekilin alâkasi olduğunu ve benim bu yüzden memuriyetimde çok fayda göreceğimi söyledi. Aradan aylar geçti ve 27 haziran Seni canım gibi seviyorum. Fakat onu canımdan çok seviyorum... Kızımsın, ciğerparemsin; vücudümün, ruhumun, hayatımm parçasisın! Ağlıyorum, yanıyorum. Kendimden kendim nefret ediyorum. Fakat ne yapaymı, vaz geçemiyorum ondan! Meğer yarabbi; ne aşağı ruhlu, ne hayağı yaradılışlı bir kadınmışım ben! Yuvamı, evimi, çocuğumu, şerefimi ve nihayet bütün insanlığımı ve mukaddesatımı bir adamın uğruna feda ediyorum! Kadm; şezlongun üzerinde ellerini yüzüne kapamiş hıçkıra hıçkıra ağlıyan kızmın yanma doğru yürüyor. Yavaşça dizlerini bükerek, o da şezlongun üzerine oturuyor. Ellerini uzatıyor. Titriyen parmaklannı, kizmın perişan sarı saçlarına götürerek okşuyor: Benim melek yüzlü kızım, canım yavrum; bir dakika daha tahammül etmeğe çaliş bana! Bir dakika daha yüzünü kaldırmadan beni dinle! Yüzünü kaldırmadan, diyerumî Çünkü bir anne gibi yüzüne bakmaktan utanıyorum da onun için! Gidecegim şimdi Nevin; bir daha gelmemek, bir daha yüzünü görmemek üzere ebedivyen gidecegim! Kadın, boğulur gibi oluyor. Tıkanıyor: KADIN SEVERSE ... Yazan: ESAD MAHMUD KARAKURD 60 Ben, hiç olmazsa, sözlerimle perişan ediyorum annemi! Annem ise, beni, uğruna herşeyi fedaya hazrr olduğunu söylediği biricik kızını; hayatı ve hareketlerile perişan etti, yıktı, mahvetti! Nevin artık kendini zaptedemiyor. Birdenbire başını kollarınm üzerine atarak, hıçkıra hıçkıra ağlamağa başlıyor: Annem elimden hayatımı çaldı benim! Annem, bütün yaşamak kudretıni aldı benden! Mahvetti, harab etti beni annem! Istikbalimi, ümidimi, hayatımı söndürdü. Daha hâlâ benden hürmet, merhamet mi bekliyor? Bu anda çektiğim acıların dehşetini, duyduğum ıstırabların ne tahammül edilmez bir ateş halinde kalbimi yaktığını bilmiyor mu acaba annem? Biliyor kızım; hepsini biliyor; bütün teferrüatile biliyor. Nevin birdenbire yerinden fırlıyor: Neyi biliyor, neyi bütün teferrüatile biliyor? Bir anne ile kızını şimdi birbirine düşman eden o korkunc hâdiseyi! Demek? Evet, dün gece Ferid, hepsini anlattı bana. Leylâ, moraran dudaklarını, dişlerinin arasına alarak ısınyor: Bugün nasıl yürüyebildim; nasıl ayaklarım hareket edebildi de buraya kadar geldim! Gözlerim nasıl sönmüyor da, kızımın bana nefretle bakan yüzünü görebiliyorum şimdi? Kulaklanm nasıl tıkanmıyor da, kendi etimden, kanımdan, kendi parçamdan halkettiğim varlığın bu öldürücü, acı sözlerini dinliyebiliyorum! însanlar bazan, çelikten daha kuvvetli oluyorlar Nevin! Dün gece, iki defa, öldürmeğe teşebbüs ettim kendimı... Nevin birdinberi olduğu yerde sarsılıyor... Gayriihtiyarî dudaklarına kadar gelen bir haykınşın sesini zaptetmeğe muvaffak olamıyor* Anne!.. Dur kızım, endişe etme! Keşke yapabilseydim, keşke bu olup bitiverseydi; kurtulurdun benden!.. Ne yazık ki yapamadım! Fakat niçin yapamadım biliyor musun? Korktu zannetme sakın!.. Hayır. O an, parmaklarımda, beynime bir kurşun sıkacak kadar kuvvetin mev,cud olduğunu gördüm. Fakat sikamadım; öldüremedim bir türlü kemümi! Çünkü... Çünkü... Kadın, söyliyemiyor. Tıkanır gibi oluyor. Boğazmdan boğuk boğuk hırıltılar çıkıyor: Çünkü... Şimdi kızararak, utanarak, yerlerin dibine geçerek söylüyorum sana; ondan edebiyyen ayrılmaya tahammül edemiyeceğimi anladım da, onun için kendimi öldüremedim Nevin! Kız, hayret ve heyecanla annesinin yüzüne bakıyor: Demek hâlâ?.. Evet, hâlâ seviyorum! Herşeye rağmen, bütün bu korkunc facialara, bu işitilmemiş ıstırablara rağmen deli gibi seviyorum! Anne; seviyorum dediğin adamm ayni zamanda kızının... Ayni zamanda kızımin erkeği ol