12 Nisan 1939 CUMflURÎYET I SIHHAT BAHISLERİ Grip ve Korunma çarelerî Göğüs tastalığı geçirenler, çok dikkatli olmalıdırlar, hastahk salgındır, Almanyada 1918 de bu hastalıktan 187 bin kişi ölmüştür Yazan: Dr. ORHAN Gripin tarihçesine bakarsak cidden çok eski bir hastahk olduğunu anlarız. Nezl«i müstevliye diye kurunu vustada anılmaktaydı. İpokrat zamanında da hatırını saydırmış gibidir. Bazan tektük bazan da mahdud olmayıp umumidir. Yani tam manasile salgındır. Bu hastahk arasıra büyük diinya salgınlarile veya daha küçük ve yahud da ufak ve mahdud zararlarla gözükmüş sari bir hastalıktır. 1891 deki salgında enflüanza, sonraları grip ve bizdeki salgında da yerinde ve hoş bir tabirle paçavra hastahğı denildi ki bu hastalığm şiddetli seyrinde yaptığı rolii göstermektedir. Bizdeki 1892 salgını epey şöhret kazanmıştır. Bu hastalığ'n sürati de dehşetlidir. Çin, Siberya, Rusya ve hatta bütün Avrupayı 1830 da dolas.mis.tir. Ve küçük küçük tekrarlatnalar yapmıştır. 1917 de Amerika, Italya ve Türkiyede görülmüştür. İspanyada görülen bir salgından sonra Ispanyol nezlesi diye dillere destan olan afet gene ayni mahud hastahktan başka birşey değildir. Ispanyadan gelen salgın dalgası hazirajı ayına musadiftir, ve münferid şekle gelinciye kadar basamak basamak inerek virusiyetini tahfif etmiştir. Virusiyetin nasıl arttığı büyük bir sorgu teşkil eder. Harb sonlarında olmasmı, sefalete sebeb gösteremiyoruz. Çünkü bazan bunlann hiçbirisi yokken görülebiliyor. Soğuk kat'î değil, çünkü kayda geçen büyük salgınlar haziran ve temmuzda olmuştur. Sirayeti, boğaz, burun, kasabat ifra zatından kolayhkla geçer, aksırık kâfi gelir. Toplu hayat yaşayanlarda (mekteb, kışla, fabrika) genişler, çünkü istidad umumidir. Muafiyet pek hafiftir. Birinci salgına yakalananlar ikinciyi daha hafif atlatabilirler. Hastahk titreme ile başlar. Umumî bitkinlik fazladır. Derecei hararetten daha ziyadedir. Bel ağrısı, baş, ceybiceybilerde ağnlar vardır. Dil kuru, boğaz muhtekandır. Burunda nezlevî hal, nefes alış müz'içdir. Yutkunmak güçtür, gıcık vardır, bariz bir âraz olarak teneffüsle hararet derecesi arasındaki fark göze çarpar. Meselâ nabız 80 ken hararet 40 olur, hatta tam bir bıradikardi gözükür, tifoyu andınr. Bazan öksürük muannid olur ki bas.ağrısını fazlalaştınr, dudaklarda uçuklama olabilir. Kanda polinuklöoz görülür, idrarda hafif albomin vardır. îhtilâtsız bir şekilde hastahk tablosu bitabiyet gösterirken bol bir terle hararet düşer ve hasta nekahete girerse de bu devir uzun sürer. Bu anlattığım vak'alar yüz güldürü cülerdendir. Bazıları gayet ağır başiar, ihtilâtlar gözükür. Bunlara aynca yerinde bir ehemmiyet vermek gerektir. Burun cepylerinde, hançerede, munzammada iltihab veya eçfan iltihabile hastahk vasfî şeklinden çıkar. Keza buronşitin fazlalaşması ve iltihabın kasabatın şa'ri şubelerine kadar intişan, kıyhî teleyyünle mut İkiz doğumda irsiyetin rolü var mı Fridi !hş ve Fridolin kardeşlerin çocukları yaşıyor Ikiz doğmakta irsiyet rol oynar mı? Bu suale bir cevab olarak son günlerde geçen bir hâdise anlatıhyor. Şoyle ki, Almanyada Oberharmersbah'ta Friydrihş ve Fridolin Nok ikiz kardeşlerin kanları ikiz çocuklar doğurmuslardır. Friydrihş Nok'un dünyaya getirdiği çocukların ikisi de erkek, buna mukabil Fridolin Nok'un dünyaya getirdiği çocukların ikisi de kızdır. 1912 tevellüdlü olan Nok kardeşlerin kanlarının ikiz çocuklar dünyaya getirmiş olmaları, sahiden enteresan bir hâdisedir. Bunda irsiyetin rol oynadığmı düşünmek, yerindedir. Ancak, şimdiki halde bu vaziyet, münferid, istisnaidir. Bunu umumî bir kaide saymak, umumî bir esas telâkki etmek, zamanla bu kabil başka hâdiselerin de inzimamı, tetkiki, mukayesesile kabil olabileceği mütalea ve mülâhazalarile karşılaşılabilir. Sonra iki kardeşlerden birinin kansının bir çift erkek, birinin kansının da bir çift kız çocuk doğurmuş olmalarınm sebeb ve âmilı de aynca üzerinde durulmağa şayandır. İkizlikte irsiyet bahsinde bu misale istinadla daha kat'î birşey söyliyebilmek için, şimdi baba olan bu iki kardeşin müteakıb zürriyet vaziyetlerini beklemek ve ayni zamanda yeni doğan çocukların zürriyet vaziyetlerini de takib etmek icabı, bu arada ileriye sürülüyor. Buna nazaran, şimdiki halde ikizlikte irsiyet bahsinde kat'î birşey söylenemiyor, demektir. I ŞEHRİN İÇİNDEN DUYDUNUZMU Kostüm ve püsteki SANUS tasıf bir zatürrie, veya pilevre iltihabı, hatta bir insıbabı kıyhiı sadır zuhur edebilir. Kulakta orta kulak iltihabr gışai tabılda iltihab ve kanamalar gelebilir. Kalb zâfı, nezfi kilye iltihabları midei miaî teşevvüşat, asabî âraz olabilir. Hasta yatağında rahat duramaz, başağnsı, hezeyanlar, hatta menenjit zannını \erecek kadar kernik ârazı gösterir. Bu su retle hastahk batnî, sadrî, dimagî 9ek.il gösterir ki hiç ehemmıyetsiz gibi görülen gripin hayatiyattaki mühim rolü ortaya karışık bir toplulukla çıkıverir. Ağır vak'alarda, gebe olanlarda düşük veya âdeti daha evvel gördürtebılir. Bazan kızıl kızamığı andıran, fakat münferid ve ufak indifaat oluşile aynlabilen kırmızıhklar yapar, saçları döktüğü vakidir. Göğüs hastalığı geçirenlerin gripte çok dikkatli olmaları lâzımdır. Meselâ as tımlılarda anfizemlilerde grip vahimdir. Yerinde bir tedavi yapılmah. Keza bir veremli grip olup, hastahk iyi de seyretse sonradan eski hastalığı üzerinde zarar gösterir. Bu gibi bünyeliler daima ihti yath olmahdır. Gripin kendisine aid serirî levhalarile teşhisi kolaydır. Bununla beraber kat'î teşhis ve yerinde bir tetkik elzemdir. ADLÎYEDE înzar itibarile ölüm nadirdir. İhtilât neticesi zatürriede ölüm çoktur. Fakat ömer Lutf inin muhakemesi bu da ender vaki olur. Meselâ Almanya«Orozdibak» müessesesine müracaat da bir salgında 918 de 187,000 kişi öl le, tehdid suretile iki bin beş yüz lira komüştür. 20,000,000 adam gripe tutul parmağa teşebbüs etmekten maznun Ömer Lutfi Kaleli, İstanbul asliye dörmuştur. düncü ceza mahkemesinde beraet etmiş, Hastahk geçtiği vakit nekahet devrine Müddeiumumiliğin resen temyiz ettiği ehemmiyet vermeli, hasta hemen faaliyebu karar, Temyiz dördüncü ceza daire te geçmemelidir. Bu sebeble gripten biraz since bozulmuş, lâkin mahkeme, boz da korunmak lâzımdır. Bunun başlangıç maya uymamıştı. Karan bu sefer Tem ve giriş. yeri malum olduğundan ağız te yiz umumî heyeti bozarak, dosyayı bumizliğine dikkat etmeli, hafif kırmızıhk raya göndermi^ti. Yakmda yeniden celveya bademciklerde gayritabiilik olunca se açılacaktır. Bu seferki nakza göre, kagargaralan ve ağızda eriyebilen antisep nunen bozmaya uyulması lâzım gel •<~4fiw & tik ilâcları ihmal etmemeli, nezlevî hale mektedir. karşı sık mendil değiştirmek ve bilhassa Beraet ettîler \ . Japonlarm tatbik ettf§ inoe kâğıd kul Hudud harici edildikleri halde tekrar Ianmak cidden iyidir. memlekete döndükleri anlaşılan Venek Birçok vak'alarda gürülüyor ki hasta Keza isimli Macarla tzak Hayım adlı lar piyasada birbirine terkibce benzeycn, Yahudinin muhakemeleri, Sultanahmed birinci sulh ceza mahkemesinde dün öğfakat tesirce de bir olan ilâclara bilmiyeleden sonra bitmiştir. Hâkim Reşid Norek fazlaca meylediyorlar ve bu suretle mer, her ikisnv'n de hudud harici edilmuhtelif isimdeki ayni ilâclardan birçok dikten sonra dönmelerini, «ıztırarî rü alarak teşevvüşü midei miaiyi veya hele cu> mahiyetinde görmüştür. Çünkü, kenvak'a grip de değilse bütün bütün zaran dileri hudud haricinde ayak bastıklan hazırlamış oluyorlar. Bizce hasta yatak memleketten ters yüzüne geri cevrildikistirahatinde kalmah, ağız temizliğine dik leri, geriye dönmeğe zorlandıkları mü kat etmelidir. İhtilâtlarda derhal bidayet dafaasındadırlar. Bu müdafaalannın akte ârazı tedaviye başlamalı ve hiç şüphe si sabit olmadığından, her ikisinin de yoktur ki basit bir hastahk gibi görünen beraetlerine karar verilmiş ve bu arada, ilk celsede tevkif edilmiş olan Izak Hagrip vak'aları yerinde bir ehemmiyeti hisyım, salıverilmiştir. settirir, aksi takdirde kabarık yekunlar Beraet edenlerin tekrar hudud haricibize gösteriyor ki bu hastahk genişler ve ne çıkarılıp çıkanlmamaları işi, idaıî bir korkunc salgınlar halinde görünerek in iş mahiyetinde olduğundan, mahkemece sanlan çahşma kudretinden mahrum ede bu hususta verilmiş karar yoktur. Sa bilir. dece keyfiyet Müddeiumumiliğe yazı Yüze yakın çocuk, hepsi bir ağızdan haykırarak bilet baviini, bir kahraman gibi, eN°r ü^tünde Yazan: SALÂHADDİN GÜNGÖR Dr. Orhan SANUS İç hasta hkları mutehassısı lacaktır. Asya vapuru nasıl battı? Beykozla Paşabahçe arasmda demirli bulunan cAsya» vapurunu, gemiyi kıs men soyduktan sonra batırmaktan suçlu Hasan, Şevket, Nuri, Alinin muhakemelerine îstanbul Ağırceza mahkemesin de dün öğleden sonra devam edilmiştir. Dünkü celsede. her hangi bir geminin içeriden ne suretle batınlabileceğine dair teknik ihtimalleri tespit eden vukuf hli raporu okunmuştur. Bu raporda, <Asya> nm şimdi tamamen suyun altmda bulunmasma göre, bu geminin nasıl battığını yukarıdan tespit etmek im kânsızlığı aynca anlatılmakta, dalgıcla keşif icrasma lüzum gösterilmektedir. Vukuf ehli, «eğer dalgıc. tarifatıma göre denizin dibinde tetkikat vapar da gör düklerini çıkar bana anlatırsa. bu geminin nasıl battıŞma dair bir şey diyebilirim> demektedir. Mahkeme heyeti, dalgıcla keşif icrasım, vukuf ehlinden ona göre rapor alınmasmı ve bir ay evvel Hatava gittiŞi anKooperatifin yeni idare heyeti laşılan Rüsumat Muhafaza âmiri KemaTarsus (Hususî) Memleketimizde idare heyetini teşkil etmektedirler. îş Ban lin mazbut ifadesinin gelecek celsede 0turfanda sebze ve yaş üzüm istihsal eden kasmın Tarsus şubesi kooperatifin kredi kunmasmı kararlaştırmıştır. MuhakeTarsus bağcıları ve bahçecileri namma ihtiyacını tamamile karşılamak için mer menin devamı, 9 mayıs salı günü saat 14 e kalmıştır.^^ ^^ Tarsus Ticaret Odasının teşebbüsile ku kezden müsaade almış ve her türlü yar rulan satış kooperatifi bu sene Ankara dıma amade bulunmaktadır. Ayağı kırıldı İstanbul, Samsun, Sıvas, Malatya, Di Süleymaniyede Dökmecilerde oturan Kooperatifin ilk faaliyete geçtiği gün, yarbakır, Konya, Niğde ve Zonguldakta 3 yaşmda Tevhide, evin penceresinden satış yerleri teşkilâtını ikmal ederek faali şimdiye kadar masrafınm bedelini eline bakarken muvazenesinî gaybederek soyete geçmiştir. Devlet Ziraat İşletmeleri geçiremiyen müstahsil bir misli fazk ka kağa düşmüş, ayağı kınlmıştır. Tevhide, Etfal hastanesine kaldırıla kurumunun Tarsus çiftçiliği nümune tar zanc temin etmiştir. Bittabi istihlâk pa lalarında yetiştirilmiş ilk »ebze mahsulü zarlarına noksan sevkiyat yapılması yü rak tedavi altma alınmıştır. Bu da başka! kooperatifin satış mağazasınm resmi kü zünden hayat pahahlığma sebebiyet veriYeldeğirmeninde oturan Demir isminşadı münasebetile Ankaraya yapılan ilk len amillerle de kooperatif alâkadar olacak ve yapacağı muntazam sevkiyatla is deki çocuk pencereden sokağa düşerek sevkiyata hasredilmiştir. kolu kınlmıştır. Bu hayırlı teşebbüse Tarsusun münev tihlâk pazarlarmm satış fiatlarmı normal Demir, Nümune Hastanesinde tedavi ver zenginleri fahriyen hizmet etmekte ve bir hdde indirecektir. altına alınmıştır. (Tarsusta faydalı bir kooperatif kuruldu ı ün, bütün îstanbul, Tayyare piyangosunun en zengin ikramiyesi olan iki yüz bin liranın peşindeydi. Milyonlarca kişi, her zaman olduğu gibi, dün de, bu hiima kuşunun kendi başına konacağı ümidine düştü. îkinci tabı yapmağa hazırlanan akşam gazeteleri idarehanelerinin kapılarında, müvezziler sıra sıra dızilmişler. Neredeyse, hep birden, top agzından çıkan gülle gibi sokaklara dağılacak ve avaz avaz haykırmağa başhyacaklar: Yazıyor numaralar.... Altıncı keşidenin numaraları... Her bayi dükkânı önünde bir çığırt kan... Kimin arabasına binerse onun türküsünü çağırıyorlar: Filânca gişeye gelin baylar... Büyük ikramiyeyi hep filânca gişe vcri yor!.. Her zaman... Her yerde.. Daima filân gişe!.. Rökor kırıyor... Para ka zandırıyor!.. Ve halk akm akın, sanki bir geçid resmi yapar gibi, bu gişelerin önünden, ağır adımlarla geçiyorlar. Orijinal bulduğum bir düşünce ile: Şu bayi dükkânlarından birine girsem mi acaba? dedim. Tesadüf bu ya, iki yüz bin liralık ikramiye, onun sattığı biletlerden birine çıkarsa, epeyce eğlenceli bir mevzu de geçirmiş olurum!» İçeri girdiğim zaman, bayiin çırağı, telefonlara cevab yetiştirmeğe çalıjıyor du: Daha bitmedi... Bîz de bekliyoruz! 38600 numara mı?... Malum değil efendim.. Siz de yarım s,aat sonra v edin... Keşide, devam ediyorl Telefonu kapaymca bana döndü: Bu altıncı kesjdelerle de baçıtnız derde uğruyor. Malumya, ikramiyeler okkah... Kazanan numaralar çok.. Hele o amorti dağıtmak yok mu?.. Binlerce bileti önümüze yığarlar. Hangi birine cevab yetiştireceğimizi biz de şaşırırız! O, bunlan anlatırken, yolun ağzında, bir vaveylâdır koptu: Geliyorl.. Geliyor!.. Mubalâğasız, yüze yakın çocuk, bir ağızdan haykınşıyorlardı: 200 bin... 200 bin... 200 bin!... İnsanın bir gaflet dakikasına raslasa, iki yüz bin liranın, bu yüz kadar çocuğun herbirine ayn ayn isabet ettiğine ihtimal vereceği gelecek. Bayii, adeta kargatulumba vaziyette, eller üstünde otomobilden indirdiler: Büyük zafer kazanmış bir kumandan da, ancak bu kadar alkışlanabilir. Her kafadan bir ses çıkıyor. Kahve döğücünün hınk döğücüleri tekrar faaliyete geçiyorlar: Yaşa... Yaja!.. Gene uğurlu elinle iki yüz bin lirayı sen veriyorsun!.. Fakat bayi, bu füzulî tellâllarla meçgul değil. Hemen çekmecesinin başına koşuyor. Istatistik bir ihtısas işi olmaktan çıkıyor sanınm. Yedığimiz içtiğimiz şeylerden, teneffüs ettiğimiz havaya varıncıya kadar herşey istatisğe vurulma ğa başladı ve rasgelen istatistik âliın. kesildi. Adeta, her meslek sahibi, işi gücü bırakmış, kendi sahasında görülen işi rakama vurmakla meşgul. Parisli büyük bir terzi de, tutmuş. pantalon, yelek ve caketten mürekkeb bir erkek kostümüne kaç defa iğne batıp çıktığını hesablamış. Guya, bu dikişjerin mecmuu 147,856 imiş. Bunun 39,200 tanesi elle yapılırmıj, üstarafı makine dikişi imiş. Terzi, çizmeden, daha doğrusu kos tümden yukarı çıkmadığı için, işinin er babı olduğunu kabul edip, dediğine inanmaktan gayri yapacak jey yok. «Inanmazsan say» derse ne cevab veririz? Yalnız, bu hesab merakı, Parisli terziye ahşveriş hesabını şaş.ırtmasm. Bu zanaatkâra kostüm ısmarlayanlar azahyormuş. Elbette. Pösteki sayan deli ile arasında bir arpa boyu yol kalmışl Akıntıya Talihlileri arayan sihirli el kürek teyen müşteriler, «iki yüz bin lira» lık meselelerle uğraşan bayiden, kestirmece ve umumî bir «yok!» cevabı alarak çekilmeğe mecbur oluyorlar. Bir aralık, Samsuna trenle gitmek için tertibat alınıyorsa da, o zamana kadar talihlinin başka vasıtalarla iki yüz bin liracığını almış bulunacağ. düşünülerek bundan da vazgeçiliyor. Kendi kendime: Acaba, diyorum, adamcağız büyük ikramiye kendisine çıksaydı, bundan daha fazla mı sevinecekti?.. Ben, bile kendimi şöyle bir yokluyorum da, elıme geçecek yirmi bin lira mukabilinde, ancak bu derece taşkınhk yapabilirdim! diye düşünüyorum. Şimdi bir başka bayiin kapısı önündeyim. Odacı kıyafetli birini, yakalamışlar, zorla iskemleye oturtmağa çalışıyorlar. Meğerse resmini alacaklarmış^ Biçare adam; fırsat düştükçe: Hele dursun.. Acelesi ne?.. Hem ben, resmimin gazetelerde çıkmasından hoşlanmam! diyerek iskemleden fırlamak istiyorsa da dinleyen kim?.. Tekrar kollarından tutup sürüklüyorlar. îllâki resmini alacaklar... Yanına yaklaşıp sordum: Sana kaç lira vurdu?.. Yirmi bin lira... Nerede çahşıyordun? Gene de çahşıyorum a... Fen Fakültesinde postacıyım. Yirmi lira ayhğım var. Adım Ali Olgan... Bıraz durakladıktan sonra: Ve lâkin şey.. dedi. Bunlan bana ne diye soruyorsun?.. Öğrenmek için... Ha.. O başka... Söyle bakalım, yirmi bin lira ile ne iş yapacaksın? Bir kere, elime geçen yirmi bin lira değil, iki bin lira... Olsun. İki bin lira az para mı?.. Az para değil ama, borcum çok. Içinden bir ev parası ayırabilsem ne mutlu... Bayilerin yanından, kafamın içînde rakseden yüz bin, iki yüz bin rakamlarile, fakat elim boş olarak aynldığımı bilBakkal, züğürtledikçe eski defterleri mem söylemeğe lüzum var mı? karıştırırmış, derler. Fakat piyango bayiSalâhaddin GÜNGÖR leri mevzuu bahsolunca, bu sözün hükmü kalmıyor. Onlar züğürtledikçe değil, zenginleştikçe ve zenginleştirdikçe defter kanştırıyorlar. Bir hayli uğraştıktan sonra, hele neyse iki yüz bin liralık ikramiyenin kime çıktığını defterdeki kayda nazaran buluyorlar. Fakat eyvah! Gördünüz mü siz olanları?.. Büyük ikramiye, Samsunda, Mustafa Hepşen isminde bir ziraat kâtibine çık mış!.. Samsun buraya üç günlük yol... Ne yapmalı şimdi? Etrafıru saran adamlardan biri, bayie akıl öğretiyor: Hemen bir tayyareye atla, yetiş! Acaba Samsuna tayyare işliyor mu? öğrenmesi güç değil ya... Telefonu açıp soranz. Açıp soruyorlar: Bize Samsun için hususî bir tayyare temin etmek kabil mi? Her kaç lira ise, Amerika Uta eyaleti geçenlerde verecegiz! zehirli yılanlarm istilâsma maruz kalCevab menfi çıkıp da bu seri vasıtamıştır. Leylekler halkın imdadına yetidan istifade etmek imkânı kalmayınca, şerek yılanları kâmilen öldürdüklerintalihli müşteriye müjde haberini, yıldınm den, Uta'lılar, leyleklere karşı ebedî telgrafla yetiştirmeğe karar veriyorlar. minnettarlıklarnu izhar etmek üzere Fakat bu esnada, dükkânın içi allak resmini dercettiğimiz leylek heykelini bullak oluyor. TütUn sigara, pul filân is dikmişlerdir. Oburlara, yahud! her yediğini kolayca hazmedenlere, frenkler, devekuşu mideU derler. Guya, deve==i kuşu taş yese eritir1 miş. Ötedenberi umumî bir kanaat halinde zihinlerde yer eden bu zan, meğer yanlıştrus.. Devekuşu, gırtlağından geçeceğini kestirdiği nesne ne olursa olsun, ince eleyip sık dokumadan mideye indiren açgözlü bir mahluktur. Kâğıddan tahtaya, taştan demire kadar ne bulursa yutar. Fakat, yutarla eritir arasmda fark var. Devekuşu her yediğini eritemezmiş. Eriteoıediği için de, hazım cihazınm bu noksanını, durmadan yemekle telâfiye çalı şırmış. Yük taşımak istiyenlere «kuşum» de mekte, uçmasını teklif edenleri «deve yim» mukabelesile sustunnakta haklı. Biçarenin beyhudeliği, akıntıya kürek çeken midesinden başhyor. Gene besizler J Amerikalı besizler gene sahnede. Hoş sahneden içeri girdikleri yok ya! Söz misali diye söylüyorum. Ontario hükumeti, beşiz Dionne kardeşleri ve anasile babasını, îngiîtere Kral ve Kraliçesine takdim etmek üzere davet etmiş. Maa aile Toronto'ya gide cekler, orada İngiliz hükümdarlarınm huzuruna çıkacaklar. Ontario hükumeti, bu münasebetle, Dionne ailesinin emrine iki vagon tahsis etmiş. Bu kadar değil. Beşizlerin talihli anası ve babası, hükümdarlar şerefine verilecek olan ziyafete de davetli. Toronto'da kaldıklan müddetçe de, mükellef bir a partımanda misafir olacaklar. §u besizler doğdu doğalı isimlerinî yaymadıkları yer kalmadı. Yalnız ken dileri ve analan babaları değil, doktorları, ebeleri, dadılan bile sayelerinde nam verdi. Resimleri, bütün dünya gazetelerine ve mecmualarına sermaye teşkil etti. Fakat, ben kendi hesabıma gık! de dim. Dionne ismi, neredeyse temcid pilâvını unutturacak. KÜLTÜR t$LERÎ 23 nisan hazırlığı 23 nisan, Hakimiyeti Milliye bayra mı ve Çocuk haftası münasebetile yapılacak merasım programını hazırlamak üzere bugün biri Vilâyette. diğeri de Partide olmak üzere iki toplantı yapılacaktır. Çocuk haftasının iyi geçmesi için Maarif müdürlüğile Çocuk Esırgeme Kurumu müştereken çahşarak icab eden hazırlıkları yapmaktadırlar. O gün bütün mekteblerde Esirgeme Kurumunun kaza kollarmda müsamere verilecek, eğ lenceler tertib edilecektir. Aynca Şişli Halkevi de Dağcıhk kulübünde çocuk balosu verecektir. önümüzdeki hafta, ilkmekteblerde dersler 23 nisana tahsis edilecektir. Kavgacı goförler Eminönü otomobil durak mahallinde şoför Hüseyin, şoför Mithat ve şoför Davud müşteri almak meselesinden kavga etmişlerdir. Netıcede Davudla Hüseyin, Mithatı gözünden yaralamışlardır.