4 Nisan 1939 ıH; Ififî)' Toprak Mahsulleri Ofisi, devlet na mına, başta Ankara ve İstanbul olmak Yazan: CAHİD SlTKl TARANCI üzere bazı büyük şehirlerimizde görülen ve ekmek narkını süratle yükselmeğe sevTemelleri maziye oturtulmuş, damları ni keyifle seyre koyuldum. Birden ar kedeceği anlaşılan buğday fiatının terefistikbale bakan binalannm ön cephesin kamda çakılan bir kibrit sesi duydum, füünü tam vaktinde bir müdahale ile önde san, lâciverd, mavi, kırmızı, yeşil ışık içimden: «Ama da münasebetsiz adam lemiştir. Bu suretle buğdayı koruma kaların dakikada bir nöbet değiştirdiği bu ha! dedim. Sinemada sigara içilrmyece nununun müstahsile olduğu kadar müsher an hareketli ve zinde şehirde ilk gün ğini bilmiyor galiba.» Fakat başımı ar tehlike de büyük faydalar temin edebilelerim, yabancılıktan doğma acemilikler, kaya çevirince ne görsem? Salonda, ya ceği bir defa daha görülmüştür. dalgınlıklar, sürprizler, hayretler arasın nan sigaralar ağustosböcekleri gibi parlıTürk buğdayınm kıymetini korumak Yazan: SALÂHADD1N GUNGÖR yordu. Tuhaf şey! da yağma edildi. için evvelce Ziraat Bankası tarafından Bugün size; rüyada görülmesi bile sıGabriel Tarde'in taklid kanununa uya ifa edilen vazifeyi şimdi ele almış olan İstanbulun, kışın çamurlu, yazm tozkıntile tabir edilen bir giyim eşyamızdan lu, çarpukçurpuk, dar sokaklarında sene rak ben de tabakamı çıkarıp bir sıgara Toprak Mahsulleri Ofisi, Türkiyenin lerce pabuç eskitmiş bir adam sıfatile yaktım. Sonradan öğrendim ki Parisin muhtelif mıntakalanndaki kırk üç buğ bahsedeceğim: Çorab!. Kendi ayağımıza söylüyorum, «geniş», «asfalt» ve «te bütün sinemalarında sigara içilebilir, çün day mubayaa merkezinde müstahsilin j g ^ e r ı m i z i bir yana bırakalım. Fakat şu kadın çorabının başımıza ördüğü çomiz» vasıfları yalnız büyük bulvar'.arın kü hepsinde sigara dumanını alan tert:bat buğdayını kıymetlendiren hareketinde burab nedir?... değil mahalle arasmdaki sokaklann da vardır. lunmakta ve kilosu beş kuruştan buğday Aman, ipliği kaçtı... ilk bakışta göze çarpan meziyetleridir. almaktadır. Bu fiat, serbest mubayaat Büyük mağazalardan birini ilk gezdi Ay, koncu çatladı... Pariste boş arsa, yangın yeri, yaşıyan ğim gündü, kalabahğa katılmış, mağa yapan tüccarın fiatma nazaran, bittabi Eyvah tabanı delindi... İşte her evde duyulan günlük şikâyetların yaşamak saadetini burunlanndan ge zanın muhtelif rayonları önünde kravat daha yüksek olduğu için mahsul daha zıyade Ofisin elinde toplanmaktadır. lşte lerden başbcaları... tiren mezarlık gibi İstanbul halkınm ka lara, mendillere, esans şişelerine, cocuk Şimdiye kadar hiçbir çorabcı görmepıkomşusu olan çirkinliklere de hiç ras elbiselerine, kürklere, tuvaletlere, istedi bugünkü hal şu vaziyetin tabiî bir devamı telâkki edilmek lâzımdır: Elinde az mal dim ki; dayanıksız mal çıkarmanın hakilamadım. Hendeseden, panlhdan, uğul ğimi alabilecekmiş gibi, alıcı gözile bakıtudan, hareketten ve intizamdan ibaret yor ve sonra beğenmemis tavrı takınarak bulunan tüccar, stoklarını daha evvel a kî sebebleri etrafında bir müşteri sıfatile beni gereği gibi tenvir edebilsin?. Bir Dİan bu şehrin canlı cansız her unsuru in yürüyüp geciyordum. Bir an, önümdekı zaltmış ve Ofis el'an stoklannı muhafaza atalar sözüne göre, <yoğurtçu yoğurdum sana nikbinlik ve hayat aşkı telkin edi ve arkamdaki adamların, bu renk renk eder bulunmuştur. karadır!» demezmiş. Kara yoğurt satan İstanbul Ticaret borsasında Toprak yoğurtçu elımize geçmese de, çürük mal yor. çeşid çeşid eşyayı sadc gözlerile değil e] Mahsulleri Ofisi normal olarak nâzım ro satan çorabcı meydanda... Erbabsalar, Geldiğimin haftasıydı, hava birdenbi lerile de yokladıklannı ve hoşlanna gide lünü oynar ve piyasa fiatı üzerinden sa hep bir ağızdan, «çorablanmız sağlamre soğudu. Ertesi sabah pencereye koş ni alıp yürüdüklerini farkettim. Birden tışlar yapar. Fakat piyasayı itidale sev dır!» iddiasında bulunsunlar bakalım... tuğum zaman eski bir aşina ile kanılaş içime bir şüphe girdi: «Bu adamlaı beketmek müstahsilin olduğu kadar müstehSenelerdenberi dinler dururuz: tım: Kar. Pariste de kar yağar mı diye ğendiklerini ceblerine indirip ellerini kollikin de hukukunun korunmasını temin O«Çorab talimatnamesi hazırlandı...... küçük bir hayret anı geçirdiğimi sakla larım sallıya sallıya çıkıp gitseler!» Bu tÇorab standardizasyonu çıktı!» fisin vazifesidir. »Çoîşportada çorab satışı mıyacağım. Evet, Pariste de kar yağar, pek mümkündü, çünkü, satıcı kızların rabcılann dünkü toplantısında...j İstanbulun ekmek halitasını teşkil eden hem de günlerce yerden kalkmadığı olur, müşterilere tebessüm etmekten bu gibi tı üçte iki yumuşak ve üçte bir sert miktarı Ştmdi, o madde madde ezber ettiğimiz yaz çorab giyilmesini yasak etmiş!. Dost başa, düşman ayağa bakar.. defakat seyrüsefer bundan asla müteessir rıklama hareketlerini görmeğe vakti yok gözetilerek dün ilk defa İstanbul değir talimatnamelerin tatbıkatından nasıl tu. Fakat hayrettir, hepsi, satıcı kızlara müspet bir netice çıktığını öğrenmek mişler. Demek, bu söz pek de yalan deolmaz, otobüsler gene muntazaman işler aldıkları eşyanm fatorasını yaptınp ka menci ve kırmacılanna 666 ton buğday hakkrmız değil midir?.. ğil. Polonyalılann beyaz çorabdan kuşve hiç kar yağmamış gibi, talebe mektesaya dogru gitti. Satıcile alıcı arasmdaki verilmiştir. Şehrin günlük ihtiyacı 300 Hatırladığımıza göre, bay çorabcılar, kulanmakta ne dereceye kadar hakları bine, memur dairesine, amele fabrikasına bu karşılıklı itimada hayran olduğumu ton kadar olduğuna göre, bu miktar, ih çıkardıkları çorab cinslerinin ıslahı yo var, bilmem amma, siyasî meselelere gider. Halbuki kışın îstanbulda birbiri söylemeğe lüzum yok sanıyorum. Bence, tiyacın iki mislidir. Fakat son günîerde lunda mühim bazı kararlar vermişlerdi. burnunu sokmakta devam edecek olursa, arkasına bir kaç gün kar yağdığı zaman, çorabın istikbali tehlikede demektir. İstek başına bu vakıa, Avrupada ahlâk su Istanbula pek az buğday geldiği gözönün Ne oldu bu kararlar ve nerede kaldı o ter misiniz, demokrasi memleketlerindeşehrin damarlarındaki kan çekilmiş gibi de tutulursa birkaç gün ihtiyacdan fazla türlü türlü vaidler?... kutundan bahsedenleri tekzibe kâfidir. ki çeşidlı partilerin müntesibler: de, güsatış yapmak zarureti hasıl olacaktır. Bazan kendi kendıme düşünüyorum: seyrüsefer ağırlaşır, tramvaylar durur nün birinde çorablarının rengile birbirGene ilk geldiğim günlerdeydi, bir ak Yoksa, kabahatin bir kısmı da biyahud güçbelâ işler, talebe mektebine, Hükumetin, halkm ekmeğini ucuz yi şam, iki eski mekteb arkadaşımla karşı yebilmesi için maliyetinden daha aşağı zim bayanlarda mı? Sakm, zamanla ço lerinden ayırd edilsinler?... memur dairesine, amele fabrikasına giMeselâ sağ cenah taraftarlarının ayalaştım. Parisin meçhul kalabahğı arasın fiatla buğday satarak yaptığı bu fedakâr rab giymesini unutmnş olmasmlar?.. Bu, demez olur. biraz da onjann hoyratlaştıklanna delâ ğında siyah çoçrablar... Ve tabıî sol ceda bu karşılaşma mahşerde buluşma gibi hğın mahsul senesi başına kadar devam Bir gün, Opera meydanmda, oturdu let etmez mi acaba?... nahtakilerin ayağında kırmızı çorablar... harikulâde birşey oldu. Bu mes'ud tesa etmesi mukarrerdir. Bu suretle ekmek ğum setnte dönmek üzere otobüs bekli Sonra, çabucak söziimü geri alarak: Derken bir çorab davasıdır başlıyor; düfü tes'id maksadile metro alarak Mont narkı için şimdiden müstekar bir vaziyet yordum. Yağmur yağıyordu ve otobüs Peki amma, diyorum, çorab dediği ve kızıl çorablılarla siyah çojablılar araparnasse'a geçtik, Coupole kahvesine o temin edilmis demektir. F. G. miz şey, ayağa giymek için yapılır. Hiç smda, kan gövdeyi götürüyor. durak yeri epey kalabalıktı. Çok geçmeturup birer aperitif yuvarladık. Coupole değilsp elle dokunulunca, şurası burası den otobüs geldi üç dakikada bir geBiraz yukanda, çorabın istikbali tehkahvesi Parisin en büyük ve lüks kahveakmamak icab eder. Halbuki, şu karşım likededir, demiştim. Bu iddiam, onun lir , Beşiktaşta Akaretlerden tramvaya da duran 939 modeli çorab, iki saat evvel yalnız politika işlerine kanşmağa yeltenlerinden biridir, geceyarısından sonra resyahud Taksimden Sişli Fatih otobüsüDogu vapurunun makine mağazamn vitrininde idi! Ve orada, pınl mesinden ileri gelmiyor. Avuc dolusu pasamlann, şairlerin, müzisyenlerin birbirne koşar gibi koştum, fakat binebilirsen lerine randevu verdiği bir neş'e ve kah montajında bulunmak üzere pinl, sanki hiç eskimiyecek gibi duru ramızı çektiği halde, iki günde parmakaşkolsun. Biletçi, otobüsün kapısında yordu. Halbuki ayağa girer girmez larımızı dışarda bırakması, onun başına kaha sarayı; tavanı bizim hamam kubbe Almanyaya bir heyet gidiyor durmuş, bir takım numaralar okuyor ve Anlaşılan zamane çorabları, vücudün mutlaka bir felâket getirecek... Nasıl mı. lerini andınyor, kahvenin ışık, ferahlık, süfli kısımlarından hoşlanmıyorlar. Aca diyorsunuz? Gayet basit. Yedis'nden yetnumara sırasile içeri adam alıyor. Bir Denizbank Umum Müdürü Yusuf canlılık ve neş'eden yana mükemmeliyeti, ba, onlan eldiven gibi ellerimize giysek mişine kadar, çoraba boykot ilân etmek denbire hatırladım fakat iş işten geçmişyadedilen hatıralarm uzaklığı nispetinde Ziya Erzin dün Ankaradan şehrimize nasıl olur!... suretile... ti, öteki otobüsü beklemek ve biraz daha güzelliği bizi coşturdu, birer porto daha gelmiştir. îngiliz Suvan Hanter firmasıBunlara bakarken, eski çorabları haŞimdüik yaza münhasır kalan çorabıslanmak zaruriydi , her mühim otobüs yuvarladık. Oradan kalkarak yakm bir na sipariş edilmiş olan 11 vapurun yeni tırlamamak mümkün mü?.. Nasıl da de sız gezme salgını, kış aylanna b r kere sidurak yerinde, oradan hangi otobüslerin ihale mukavelesine aid esaslar hazırlan mir g:bi şeylerdi. En ömürsüzü. gene iki, lokantada hafifçe karnımızı duyurduk rayet etti mi, işin çorab söküğü gibi gigeçtiğini ve hangi semtlere gittiğini gösmıştır. Oğrendiğimize göre bu vapurla üç ay dayanırdı. Şimdiki çorablar, eskitan sonra bir taksiye atladık ve şoföre deceğine şüphe etmemeli... Üzüm üzüteren bir plâka ve bu plâkanın altında orın kazan tipîeri İskoç sistemi olacaktır. lerin yanında, incelikte örümcek ağı, dame baka baka karardığı gibi, çorablılar «Montmartre'e çek!» dedik. Mont tomatik bir kutu vardır, kutunun yukarıyanıklıkta da çürük salaşpur gibi kalıDoğu vapuru da, çorabsızlara baka baka; ayklnnı bu martre Parisin eğlence mahallesidir. Büsındaki kolu çektiniz mi alt gözden bir Blum Ondfüs tezgâhlarında inşa olu yorlar. yumuşak cendireden kurtarmağa başlatün meşhur barlar oradadır. Pigalle meynumara düşer. Durak yerinin kalabahk nan ve bir müddet evvel denize indirilen yacaklar! Ve derken, günün birinde, sodanında Eve barına girdik. Oturduğu Çorabm dedikodusunu yaparken, aklı kaklar, kışın içi keçeli, yazın sandal biçiolduğunu gören yolcu bu kolu çekip kenve 5100 tonluk Karadeniz tipi vapurların muz sandalyalan altımızdan çeker gibi ma geldi: dine bir nutnara edinmek mecburiyetin mi çeşid çeşid iskarpinlerde çorabsız ailki olan Doğunun makine montajında İşte asıl tehlikelisi bu... dedım, ço /aklarını daha rahat eden insanlarla dobizi dansa davet eden şen bir cazm nagdedir, aksi halde, o gün benim başıma bulunmak üzere Denizbank Başmakinist rabın siyaset işlerine kanşması... meleri, renk renk ışıklar altmda bir görüacak!... geldiği gibi, ayazda kalır. lerinden Ziya ve ikinci makinist Hayrinin Bilmem ajans haberlerinde sizin de nüp bir kaybolan bir çift siyah göz, bir Çıplaklığa doğru gjden dünyada, bizim Bizim bazı mühim tramvay ve otobüs omuz parçası, bir çift harikulâde bacak Almanyaya gönderilmesine karar veril gözünüze ilişti mi? jorabcılara, gözlerini dört açmak düşüPolonyada bazı Alman gencleri beyaz durak yerlerinde de bu otomatik kutular ve içjmizi gıcıklıyan ipek hışırtıları, burnu miştir. Doğu, temmuz ortalarında tesellüm e çorab gıymeğe başlamıslar. Bevaz corab yor. Sözü ayağa düsürmeden, şu çorabdan istifade edilebileceğini ve bu tesisatın lann ıslahma muvaffak olurlarsa ne âlâ! muzda bahar bahçeleri yaratan tehlikeli dilecektir. giymekten ne çıkar? demeyiniz. Südet masrafsız denecek kadar ucuza mal olaYoksa; fabrikalarında, kendi başlanna ör rayihalar kafamızdaki dumanı kamcıladı, Almanlan da, «ilhak» a takaddüm eden cağını düşünmekten kendimi alamıyorum. dükler. corabı yen'den söküt) pazara çışampanya şişeleri patladı, danslar edildi, Kara sularımızda yakalanan günîerde, gene bövle bevaz çorablarla kan iplik gibi harac mezad satmaktan Bir gün de lokantada bir dalgmhgım halkm arasmda dolaşıyorlarmış!... Pokaçakçı balıkçılar kahkahalar atıldı, arkasından viskiler gelbaşka çareleri kalmıyacak!... oldu. Nefis Bordo şarabımı içmiş, yemeİzmir, (Hususî) Urlanın Demircili lonva hükumeti, bunu istiklâl aleyhinde di. Lâmsız cimsiz üçümüz de bulut ol ğimi yemiş, sigaramı tellendiriyordum. Salâhaddin GÜNGÖR muştuk. Fakat içimizden biri sarhostu, mevkiine sokularak kara sulanmızda ka tehlikeli bir nümayiş telâkki ederek, beGarsona «hesab!» diye seslendim. Pamasaya sığamıyor, kadmlara sataşıyor, çak suretile balık avlıyan 3 Yunan motörayı verdim, bozdurduğum elli frankm rü, Gümrük muhafaza teşkilâtmın 7 nulâtif sululuklar yapıyor, masamızı barm maralı motörü tarafından yakalanmıştır. gerisini çantama koyarken garsonun hâpayitahtı haline getiriyordu. Bir an karşı Kaçakçılar. «dur!» emrini dinlemiyerek lâ beklediğini gördüm. Eyvah! Bahşiş Televiziyon, Fransada ilk defa olarak Silifke, (Hususî) Silifkede bir cinamasadaki güzel bir kadına gözleri takıl kaçmak istemişler, muhafaza motörü de bırakmağı unutmuştum. Zira Paris lo geçen cuma günü Paris tiyatrolarmdan yet olmuş ve katil yakalanarak cürmü dı, ona işaretler yaptı. Caketinin eteğın bu şerait altmda kendisine düşen vazife birinde, halkın istifadesine arzedilmek kanta ve kahvelerinde garsona asgarî yüzmeşhud mahkemesinde mahkum edilmiş den tutmasaydım gidip kadının boynuna yi yapmış ve her üçünü yakalamağa mu suretile, lâboratuvar sahasından takibat de on bırakmak mecburidir. tir. Silifkede orman mesaha memuru Zisanlacaktı. Halbuki kadın yalnız desil vaffak olmuştur. Yakalananlar Sakızlı sahasma geçmiş bulunuyor. İngilterede, Sinemaya ilk gittiğim geceydi, Pois di, yanında kırk yaslannda görünen ga Kostantin oğlu Dimitri Riklo, makinist birkaç senedenberi taammüm etmiş bu ya bir gün sabahleyin köprü başında ölü sonniere bulvarında Rex sinemasma gir yet kibar ve sevimli bir adam vardı. Bi Yorgi oğlu Polidi, Yani oğlu Kanakozaki, lunan televiziyonun, Londrada 20,000 a olarak bulunmuş, iş zabıtaya aksetmiş. miştim; sinema açıhavada oynuyormuş zim can arkadaşm kolunu dürterek: Niko Vurvo. Mihal oğlu Yuvanis Kukoç, bonesi vardır. Amerikada, büyük radyo Ortada hemen hiçbir delil yok. Fakat D mitri oğlu Koçoorfostin, kaptan Di şirketleri, Nevyork sergisi münasebetile, gayyur zabıta, derhal tahkikata koyulgibi tavan yıldızh bir göktü, sağımda ve «Yapma yahu! dedim. Başımıza iş mi mitri yaralıdır. muntazam bir televiziyon servisi ışlet muş ve katilin, berber Ahmed oğlu şoför solumda sahicimiş hissini veren güzel ve açacaksın?» Bunu söylerken bizim Bemeğe karar vermişlerdir. Televiziyon se muavini Hüseym olduğunu tespit etmiş iç açıcı tabiat manzaraları namütenahi yoğlundaki barlan ve böyle bir hâdisenin öldürüldükten sonra nesi olacağı söylenen 1939 senesi zarfm ve katili yakalıyarak ilk tahkikattan sonuzanıyordu. Yumuşak ve rahat koltusudoğuracağı rezaleti düşünüyordum. da, birkaç yüzbin tane televiziyon alıcı ra cürmü meşhud mahkemesine sevkeykuyuya atılmış ma gömülüp, Şekspir'in bir eserinden iklemiştir. Mahkeme heyeti o gün gece yaOn beş gün kadar evvel Kadıköyünde cihazı satılacağı tahmin edilmektedir. tibas edilmiş olan Robin des Bois filmiCAHtD SITKİ TARANCI nsından iki saat sonraya kadar bu cinaKurbağahdere civarmdaki bir bostan kuTrakyadaki köy eğitmen yetin muhakemesinı yapmış ve vak'ayı yusunda gebe bir kadın cesedi bulunmuştu. Yapılan tahkikat neticesinde ceşöylece tespite muvaffak olmuştur: Makkursları sedin bakkal Ahmedın kansı Emineye Edirne, (Hususî) Bundan üç dört iul Ziya, Hüseyine tecavüz arzusu gösaid olduğu tespit edilmiş ve ölüm hâdiay evvel Alpulluya nakledilmış olan köy termis ve bu arzusunu yerine de getirsesinin kuyuva dü<;me neticesi vukua ge\ Öğretmen okulu tedrisatma devam et miş. Şoför muavini bu hâdiseden mütediği zannedilmişti. Fakat evvelkı gün mektedir. Aynca her sene acılmakta o essir olmuş ve gece birlikte dolaşarak Üsküdar Müddeiumumiliğine yapılan bir lan köy eğitmen kursu da 939 devresine köprü başına geld kleri zaman bıcağmı ihbar, bu ölüm hâdisesinin şeklini değişbugünlerde «Devlet Ziraat İşletmeleri çekip Ziyanm kalbine iki bıçak saplamış tirmiştir. İhbara göre, Emine, öldürülkurumu» nun Lüleburgazdaki çiftliğin ve öldürmüş. Katilin bu ifadesi üzerine dükten sonra kuyuya atılmıştır. Üsküde başlayacaktır. Hazırhklar sona ermiş mahkeme heyeti muayeneye lüzum gördar Müddeiumumiliği, derhal cesedi metir. Kurs bu sene de 220 mevcudla 29 teş müş, muayene neticesinde verilen dokzardan cıkarttırarak Morga kaldırtmışrinievvele kadar devam edecek ve 940 tor raporu katilın ifadesini ve tecavüzün tır. Tahkikat, Morgun vereceği rapora devresi için alınacak daha 220 eğitmen vuku bulduğunu kaydetmiştir. Bunun ügöre yüriitülecektir. le Trakyanın ilkokul öğFetmenlerine ozerine heyeti hâkime, katile on sekiz selan ihtiyacı hemen hemen karşılanmış oYaramazlığın sonu ne hüküm vermiş, fakat meselede tahrik Küçükpazarda oturan 13 yaşında Nec lacaktır. Eğitmenlerin yalnız çocuklan olduğundan bunun yarısını tenzil etmiş det, evvelki gün Fenerbahçe stadma ar değil, bulundukları köyler de ziraat, a ve katilin yirm ibir yaşını doldurmadığıka taraftaki tahtaperdeyı aşarak girmek ğac, fidancıhk, tavukçuluk, sütçülük.. ginı nazan dikkate alarak bu noktadan da isterken tellere takılarak müteaddid yer bi hayatın tatbikî hareketlerindeki rolbir buçuk seneyi daha tenzil eylemiştir. Konservatuar orkestrası, bu akşam saat yirmi birde san'atkâr fon lerinden yaralanmıştır. Necdet Nümune lerile de kültür ve ziraat sahasmda çok Ştatzerin idaresinde bir konser verecektir. Yukarıdaki resim, dün gece ya hastanesine kaldınlarak tedavi altına a faydalı birer unsur olduklan anlaşümak Bu hükme göre katil yedi buçuk sene tadır. hapis yatacaktır. lınmıştır. pılan provadan bir intıbaı tespit etmektedir. Şehrinde kış günleri ihtişam CUMHURİYET tktısadî hareketler Ekmek meselesi ŞEHRİN İÇİNDEN DUYDUNUZMU Yeni bir hastalık mı? Kadın çorabı Çorab cinslerinin ıslahı yolunda bazı mühim kararlar verilmişti; ne oldu bu kararlar, nerede kaldı o türlü türlü vaidler ? u Yeni bir hastal'k olacak zahir. Amerikanin bir şehrinde, Con Bullinger isimli bir adam, gerisingeri yürümeğe başlamış. Yani, herkes gibi adımlarını ıleri atacağı ve yüzünün istikametinde ilerliyeceği yerde, sırtı istikametinde gider olmuş. Bu yürüyüşün, kendisine verdiği sıkıntı bertaraf, caddelerde nakil vesaitine de zarar verdiğini gören zabıta, bu işe bir nihayet vermek için Bullinger vatandaşı tevkife mecbur olmuş. Sorguya çekmişler: Nedir bu senin ettiğin kuzum? demişler. Bir gerisingeri yürümedir tutturmuşsun. Gittiğın yeri görmezsin. Tramvaylar, otomobiller, otobüsler, seni çeğnememek için ne yapaca''annı şaşırıyor, adım başında zınk diye jruyor... Bullinger vatandaş cevab vermiş: H a ! demiş, anlatayım. Ben dalgıçım. Deniz dibinde geze geze, yeryüzü gözüme öyle çirkin görünmeğe başladı ki, bu hayatla vüzyüze gelmeğe cesaretim kalmadı. O sebeble, adımları geri geri atıyorum. Doktorlar, geri geri giden adamı muayene etmişler, bir nevi isteri hastasıdır, demişler. Doktorların bu teşhisi olmasaydı, Bullinger'e, yeni bir ekol hazırlamakla meşgul, Diyojen'ımsi bir filosof diyebilirdik. Bir kongre îlimlerin en mütevazıı, tezahürleri en sessiz, sadasız olanı hiç şüphe yok ki grafolojidir. Hedefleri ruhî meseleler olan bütün öteki ilimler, zaman zaman etrafında gürültü koparllan hâdiselerle, mevcudiyetlerini belli ettikleri halde, grafoloji, insan ruhunun aynası olan yazıyı, satırlar arasmdaki manalarile su gibi okuduğu halde, ilim âilesinin içinde, sığıntı fakir akraba vaziyetinden öteye geçememıstir. Fakat, bütün dünya grafoloji mütehassısları, Liyej sergisi münasebetile, bir. kongre akdini kararlaştırmışlar. Bu kongreye ruhiyatçılar, ruhî hastalıklar mütehassısları.'sinir hekimleri, terbiyeciler de iştirak edecekler. Kongrenin mesai programı gayet geniş ve maksadı, grafolojinin ilmî mahiyetini, mevcud imkânlanm ve istikbal için neler vadettiğini ilim adamlarına anlatmak. Grafolojnin ilk defa olarak sesi çıkıyor. Elyazısı ilmi acaba yeni bir hamle mi yaptı? Yeni bir esas mı bulundu? Eğer öyleyse, bari bulunan bu yeni esas, alınyazılırını da okuma esası olsa! Denizbank müdürü geldi Sarhoş hırsız Nevyork'ta, foırsızlık niyetile işe başladığı halde, girdiği evden birşey çalmadan çıkan Perez simli bir hırsız erte si gün pek garib biı şekilde tevkif edilmiştir. Hırsızın girdiği ev bir 'hastabakıcı kadının evî imîş. Kadm uykuda imiş. Hırsız odaya girince, ilk işi, kadıncağızın, yorgandan dışan çıkan ayağını gıdıklamak olmuş. Hastabakıcı uyanınca. hırsız: Korkma, demiş. Benden sana zarar gelmez. Ben hırsızım. Ayağm pek güzel. Hoşuma gitti de dayanamadım, gıdıkladım. Bu sözü hararetli bir ilâmaşk takib etmiş ve ertesi gün buluşmak üzere sözleşilmiş. Hırsız çekilip gitmiş, hastabakıcı kadın da uykusuna devam etmiş. Ertesi gün telefonla konuşup buluşacaklarmış. Hırsız filhakika telefon etmiş ve bir yer kararlaştırmışlar. Ancak, maşuka, randevuya, refakatinde iki polis memurile gelmiş. Hırsız, polisin karşısında ifade verirken hayretler içinde imiş. Hastabakıcının ayağını niçin gıdıkladığını sormuşlar: Galiba sarhostum, demiş, töbeler tobesi, bir daha böyle şey yapmam. Fakat, hırsızlığa mı töbe, sarhoş sarhoş evlere girmeğe mi töbe, yoksa ayak gıdıklamağa mı, belli değil. Televizyon meselesi Silifkede bir cinayet f Konservatuârm bu akşam vereceği konser \ Şark çibanlarının tedavisine aid tebliğ Gülhane müsamerelerinin 6 ncı toplantısında Şark çibanlarının yeni bir usulle tedavisine aid seririyatın yaptığı mesaı, cildiye asistanı Dr. H. Salman tarafından tebliğ edilmiştir. Çok muvaffakiyetli neticeler vermiş olan bu yeni tarzı tedavi büyük bir alâka uyandırmıştır.