• Nisan 1939 2 CUMHUBIYET Hfidiseler arasmda Iktısad Vekâleti son vaziyeti izah ediyor Marmara tipi Trak, Sus ve Marakaz gemilerinde mukaveleye aykın nokta görülmemiştir Ankara 1 (a.a.) İktısad Vekaletinden tebliğ edilmiştir: Almanyaya sipariş edilip teslim alınmış olan gemilerde bir heyet marifetile yaptırılan tetkikler hulâsa olarak şu neticeleri vermiştir : I Etrüs vapuru: 1 Geminin esas bünyesine taalluk etmiyen ve mukavele ve şartnameye aykm olan bazı fer'î noksanlar tespit edilmiştir. Bunlar noksan bir telsiz cihazı ve bir akostik yangın i'hbar tertibatı, baş ırgadm takviyesi, kıça bir ikinci ırgad ilâvesi, loça ağızlannm ıslahı, kıça ikinci bir telemotör vaz'ı, bir üçüncü mevaddı müşteile kompartımanı ilâvesi gibi ikmal, ıslah, tadil veya tebdil suretile giderilmesi mümkün olan maddî eksikliklerden ibaret olup mukavele mucibince yerine getirilmesi müteahhid tarafından kabul edilmiştir. 2 Bu gemiye konulmuş olan kazanlar kullanış, bakım ve kifayet noktalanndan işimize elverişli görülmediği ve kifayetsizlik sebebile sür'at ve azamî kömür sarfiyatı hususlarında taahhüd edilen hadler temin olunamadığı anlaşılmıştrr. Bundan sonra sipariş edilecek büyük gemilerimizde bu şekilde kazan kullanılmaması karara alındığı gibi görülen kifayetsizliği bertaraf etmek için gerek Etrüsk ve gerek eşlerine üçüncü bir kazan ilâvesi temin olunmuştur. 3. Müvazene ve istiab kudreti gibi geminin aslî evsafında mukavele ve $art nameye aykırılık ve sureti umumiyede tekne, kazan, makine yapı ve kullanış bakımlarından da can ve mallan tehdid edici mahiyette ayıp ve kusurlar görülmediği anlaşılmıştır. 4. Gerek işçiliğin umumiyetle arzu olunacak tnükemmeliyet derecesinde olmaması ve gerek geminin noksan ve ayıpları bulunduğu halde tesellüm edilmiş bulunması ve bu noksanların ikmali için zamanmda tedbir alınmamış olması bakımlanndan icab edenler hakkında tahkikata girişilmiş ve diğer taraftan bundan scnra tesellüm edilecek gemiler de ayni vaziyete düşülmemesi için de tedbir alınmıştır. II Marmara tipi «Trak, Sus, Marakaz» gemileri: Almanya'ya sipariş edilen gemiler Spikerlerimizden şikâyetimiz eni istasyon ve yeni teşkilât, Ankara Radyosunu, İstanbuldaki dar kadrosundan, geri tekniğinden ve avare programından kurtardı. Bu sıçrayışın aştığı yeni merhaleleri kulağımız hergün kaydediyor. Montreux anlaşması, RadioParis'nin Ankara istasyonumuza ıslık çalmasmı ayıbladığı gün, aradığımız teknik mükemmeliyetin önünde hiçbir engel kalmıyacak. Programların önceden çizilmiş doğru bir tekâmül yolundan şaşmadığını da görüyoruz. Fakat bu yolun önüne hergün birbirinin ardısıra dizilerek radyo yayımını aksatan birkaç tümsek var. Açıkçası, bunlar, spikerlerimiz. Başta o Selânikli bayan. Selânikli diyorum, fakat öz Türk nahvinin altını üstüne getiren, «lâzım ki olsun», «haçan geldi bugün oğlancağız bize» ilâh... diyen yanpiri Selânik şivesini ben bu spikerimizin konuşmasına tercih edenlerdenim. Naneli çiklet gibi uzanıp kısalarak macunlaşan türkçe, yabancı dillerin telâffuzunu benimsemeğe çalışan bu operet ağzında ne hale geliyor? Kulak intıbalanmızı yazile aynen canlandırmak imkânı yok. Fakat şunun gibi birşey: «Şarkılar» yerine «şağldar», «gidecektir» yerine a harfleri e harflerine doğru fazlaca kaydırılarak «gidaejaektir», «derece» yerine «deareaje» ilâh... DUŞUNCELER Hürriyet ve otorite Yazan: Prof. M. Şekib Tunç Cemiyet hayatı, ferdlerin insiyak ve menfaatlerile yaptıkları işlerin birbirlerini tamamlayan canlı ve ahenkli bir bütün halinde taazzuv etmesini iktiza ettirir. Cemiyetin sıhhat, ihtilâc, ıstırab ve hastalıkarı bu bütünün organik vaziyetindeki ahenk ve teşevvüşlere tâbidir. Vücuddeki hücrelerden bir kısmmm diğeri zararına beslenmesi sıhhati bozar. Canlı ve organik bir teşekkül olan cemiyette de ayni kanun caridir. Uzviyet kendi insiyaklarile bu ahengi temin ettiği müddetçe kendiliğinden yaşama vardır; ve bu yaşamada aksiyon ve reaksiyonlar hiçbir mukavemete uğramadığı için sıhhat muvazenesinden gelen bir hürriyet havası hissetmemek kabil değildir. Sağlam bir vücudün bütün hareketlerinde duyduğu bu kolaylık ve serbestlik hissi yanlış veya mevhum bir duygu değildir; bir hakikattir. Fakat bu hakikat uzviyetteki canlı ve organik tesanüdün fonksiyonlarını bir ahenk dairesinde tahakkuk ettirmesinden gelen bir duygudur; bir sıhhat neş'esidir. O halde ki bütün faaliyetlerini kendiliğinden gelen iç güdü ve iç tepilerile ve yerli yerinde boşalan iştahlarile yapan bir adamm kendisini zaruretlerden ziyade hürriyet içinde hissetmemesi mümkün değildir. Halbuki hakikatte bütün hücrelerinin icab ettirdiği beslenmek zaruretlerine ve bunların bir bütün halinde çalışmaları kanununa bağhdır. Bunlarda hasıl olacak en ufak bir bozukuk biraz evvel duyulan hürriyet hissini der hal değiştirerek zaruret hislerini ikame etmeğe başlar. Kendi neş'e ve hürriyetile yaşayan adam artık sıhhatini tamir edinceye kadar zaruretlerin icab ettirdiği bir disipline girmeğe ve bu disiplini verebilecek bir otorite aramağa mecburdur. Demek ki hürriyet ve otorite hislerinin duyulup yaşanması uzviyetin sıhhat ve hastalık arasmdaki sallanmalarına tâbidir; mutlak oarak ne hürriyet, ne de otorite vardır. Cemiyetler tabiat tarihine nispetle çok genc olan beşerî bir tarih içinde teşekkül eden uzviyetler olduğu için henüz ne insiyaklan, ne de yapılan tabiî uzviyetler kıvamını bulmuş değildirler. Bunun için de mütemadî istikrarsızlıklar içinde çalkanmaka, daha tabiî ve daha ahenkli bütünlere erişmek ihtiyacile kaynaşmaktadır. însan cemiyetleri kadar eski olan ve birbirine zıd görünen hürriyet ve otorite ihtiyaclarının mütemadî çatışmaları da buradan gelmektedir. Milletlerin işleri sarpa sardığı zaman otorite hürriyete galebe çalıyor, işler düzelince hürriyet haklarını istiyor. O halde hürriyet ve otorite düzenlerini tayin eden ahval ve zaruretler vardır. met kazandıklarını görüyoruz. Yalnız bu kadar da değil! Hürriyet ve otorite düzenlerinin her millette kendi tarihî teşekkül ve an'anelerine göre şekiller aldığını ve hatta birbirlerine sirayet suretile geçen ayni düzenlerin bile millî hususiyetler kazandıklarını söyliyebiliriz. XVIII inci asrın başlangıcmda îngilteredeki parlmanter monarşinin zaferleri mutlak monarşi içinde yaşayanları düşündürmeğe başladı. Voltaire, J. J. Rousseau, Diderot ve Montesquieux'lerin ansiklopedistler adı altında toplanan inkılâbcı fikir hareketleri bu düşünceleri aksettirir. Liberal parlmanterizmin itibarı da buradan başlar; ve 1918 zaferine kadar geçici ârızalara rağmen gittikçe yükselir. Ve filhakika İngiltere ve Fransa bu düzen içinde Avrupada ve dünyanın büyük bir parçasında siyasî ve iktısadî nüfuzlarını temin etmeğe muvaffak olan en büyük devletler haline gelir. Liberal parlmantarizmin bunlardan sonra gelen büyük Avrupa devletlerinde ayni kıymet ve itibarı kazanması için bunlara da kendi bünyeleri nispetinde siyasî ve iktısadî bir nüfuz kazandırması veya bu nüfuzu kazananlann 1918 deki galıbıyet prestıg'lerini muhafaza ve hatta takviye etmeleri lâzımdı. Halbuki 1920 ile 1930 arasmda Rus ihtilâlile îtalyan fasizminin infilâkları bu prestiji çökertti. Bunlara katılan Alman Nazizmile îspanvol Nasvomlizmi vaziyeti büsbütün başkalastırdı. O halde ki dünyadaki devletlerin bir kısmı ihtivaclarını hürriyet düzeninin devam etmesinde bulurken bir kısmı da otorite ihtiyacile kendilerine büyük şefler yarattılar. Evvelki devirlerde Avrupa heyeti umumiyesile hürriyet veya otoriteye giderken şimdi otorite ile hürriyetin birbirlerile ayni zamanda ve büyük devletler halinde çatıştıklarını ve her ikisinin de millî veya bünyevî ihtiyaclara dayandığını görüyoruz. Bu vaziyet bize liberalizmdeki sirayet kudretinin zamanımızda ilerlemek takatinden kesildiğini ve otoritarizmin emsali görülmemiş bir şekilde ırkî, millî ve rnillellerarası şekillerinde çatallanarak Liberalizme karşı cephe aldığını ve küçük milletlerin bu büyük hengâme içinde ne yapacaklarını kestirmekte son derecede müşkül bir vaziyette kaldıklarını gösterir. Bu fevkalâdeliğe rağmen gizli ve aşikâr en büyük dikkatin hâlâ İngiltereye teveccüh etmesi modern devletlerin farikası olan ekonomik siyasetin icab ettirdiği düzeni herkesten evvel bulması ve bu düzeni en muvaffakiyetle kullanmayi bilmesi dolayjsile müessir çarenin de gene oradan gelmesi ümididir. Hakikaten de modern devrin en geniş ve zengin tecrübesi orada yapılmıştır. Yalnız bu tecrübe «sagesse» denen bir «ermişlik» derecesine yükselmiş midir? Silâhtarağada dünkü merasim tBastarafı l inci sahtfedei müdürü Emin, Mühendis mektebi beton arme muallimi İhsan, İstanbl Nah müdürü Bedri, Elektrik idaresi hukuk i§ leri müdürü Tahir, Tramvay işletme mü dürü Fethi, Nafıa Vekâleti Zat işleri mü dürü Nafiz, Şehir Meclisi azasından A ziz refakat etmiştir. Fabrika müdür ve memurları tarafın dan karşılanan Vekil, evvelâ, yeni yapıla cak binanın plânmı tetkik etmiş, betonar me muallimi İhsandan izahat almıştır. Müteakıben hazırlanan kurban kesil miş, Vekile temele konulmak üzere mera simi tespit eden bir vesika okunmuştuı Bu vesikada şunlar yazılıdır: «Türkiye nafıa umurunu üzerim aldığındanberi muhtelif şubelerde a zaman zarfında adedleri sayılama yacak kadar birçok nafıa eserlerin meydana getirmiş olan sayın Veki limiz Ali Çetinkaya, bu kere dı isabetli görüşle vakit ve zamanmdi hükumet hesabma satın almış ol duğu İstanbul Elektrik idaresinir Silâhdarağa fabrikasında en miista cel ve mühim gördüğü 3 numaral kazan dairesinin inşa edilmesini em' retmiş ve bu vesile ile derakap bıı inşaata başlanmış ve 1 nisan 193£ tarihinde temelatma merasimini bizzat yapmıştır.» Ali Çetinkaya, bu kâğıdı ihtiva eder şışenin içine bir madenî lira attıktan sonra kapatılan şişeyi temele koymuş ve: « Cumhuriyet hükumetinin, milletir istiklâl kuvvet ve kudretile elde ettiği biı müessesenin Istanbulun saym halkına hayırlı olmasını temenni ederim. Vaz'ı esası yapıyorum.» diyerek temele mala ile lk harcı atmıştır. Merasimi müteakıb davetlilere hazır . lanan büfede şerbet ve pasta ikram edilmiştir. Bu arada fabrika gezilmiştir. Ali Çetinkaya, bir müddet istirahatten sonra fabrikada yapılan yeni bazı tesisatı da görmüş, Fen müdürü Eminin verdiği zahatı dinlemiştir. Vekil, fabrikadan aynldıktan sonra doğruca Harbiyedeki evine dönmüştür. Bu gemilerin mukavele ve şartname hükümlerine mutabakatile haklarında ileri sürülen itiraz ve tenkidlerin cümlesi tetkik edilmiş ve neticede gemilerin vaziyetlerinde tekne, makine, kazan yapı ve kullanış bakımlarından can ve malları tehöteki bayan düzgünce bir telâffudid edici aslî veya bunun haricinde muza sahib, fakat mikrofonun taleb etkaveleye aykın fer'î mahiyette bir kusur tiği nispette olgun ve şahsiyetli bir veya noksan tespit edilmemiştir. sesten mahrum. Kalm sesli erkek spiIII Akay tipi «Suvat ve Ulev» geker, söylediği kelimelerin en iptidaî mileri : manalannı birbirinden ayıracak, en kaba ton nüanslanna sahib değil. lnBu gemiler hakkında ileri sürülen itiraz ve tenkidler tetkik edilmiş ve neticede sür ce sesli erkek spikerin basık ve yayatlerinin düşmediği, kömür sarfiyatlarınm van tonlu okuyuşu, gözönüne dasmukavele ve şartname hükümlerine uygun daracık bir tavanarası getiriyor. bulunduğu görülmüştür. Yunanistanın millî bayramı Amerikada Alman İtalyan faaliyeti Mfflî Şefle Yunan Kralı Cenubî Amerikada bir çok arazi feth ve * istilâ arasmda telsrraflar edilecekmiş! teati edildi :, Ankara 1 (a.a.) Yunanistanın millî bayramı münasebetile Reisicumhur îsmet înönü ile Yunan Kralı ve Başvekil Refik Saydam, Hariciye Vekili Şükrü Saracoğlu ile Yunan Başvekili ve Hariciye Nazın Metaksas arasmda aşağı daki telgraflar teati edilmiştir: Majesle Ikind Jorj, Helenler Kralı Atina Yunan millî bayramı mes'ud vesilesile majestelerine en hararetli tebriklerimi ve gerek şahsî saadetlerile dost ve müttefik asil Yunan milletinin refahı hususundaki samimî temennilerimi meserretle arzederim. hmet Inb'nü Ekselâns Reisicumhur Ankara Ekselânslarınm güzel temennilerinden ziyadesile mütehassis olarak kendilerine samimiyetle teşekkür eder ve bilmukabele şahsî saadetlerile dost ve müttefik asil Türk milletinin refahını dilerim. ikinci Jorj Ankara 1 (Hususî) Yunanistanın millî bayramı münasebetile Başvekil Refik Saydam, Hariciye Vekili Şükrü Saracoğlu ile Yunan Başvekili General Metaksas arasmda da dostane tebrik telgrafları teati edilmiştir. Filâdelfiya 1 (a.a.) Roma Berlin mihverinin cenubî Amerikanın bir takım arazisini fetih ve istilâ etmek tasav vurunda bulunduğundan bahseden Amerika ittihadı demokrasileri komitesi David Efron, bu husustaki endişeleri siyasî ve ahlâkî ulum akademisi muvacehesinde izah ve tasrih etmiştir. Hatib, bir takım haritalar göstermiştir. Bu haritaların üzerinde Brezilya, Arjantin Peru'nun bazı kısımlarma «Antartica Germanica» diye işaretler konulmuştur. Htib, bundan sonra Brezilya arazisinde tayyarelerin yere inmelerine mahsus 39 sahanın bir listesini okumuştur. Bu sahalar, Lufthanza'nın bir şubesi olan Condor sendikasınm kontrolu altında bulunmak tadır. Mikrofon önünde hergün konuşan hüviyet, bizce ne Ayşe, ne Fatma, ne Ahmed, ne Mehmed, bütün hacmi ve bütün millî kalitelerile Türk sesi olmak lâzım. Bu sesin parlaklığı, derinliği, yumuşaklığı, dincliği, renkliliği, manalılığı, çevikliği, vakan, hele bütün mefnumlara, kelimelere, hecelere, harflere hiç sun'î olm an!hakkını veren dürüst telâffuzu, Türkü hulâsa eder. Ekonomi muharebesi Biliyorum, bu memlekette beş yüz tane Münir Nureddin bulmak nekadar mümkün değilse bir yığın spiker bulmağa da imkân yoktur. Fakat, işte bu imkânsızlık, spiker seçiminde bizi çok dikkatli olmağa sevkeden baş sebebin yerini alır. Beş yüz değil, beş spiker bulmak için önümüze dikilecek zorluklan, geniş mukayese ve muayenelere elverişli büyük müsabakalarla yenebiliriz. Hatta bu müsabaka mikrofon önünde yapılırken istiyen aboneler dinliyebilmeli ve reylerini gönderebilmeli. Dinliyenler arasmda da, reylerini vermek için yerlerinden kımıldamalarına hiç lüzum olmıyan birçok mütehassis hakemler de bulundurulabilir. Efron, Panamaya birkaç saat mesafede bulunan ve Peru'ya aid olan Malab rico limanının bir Alman üssübahrisi olduğunu ilâve etmiştir. Hatib, Almanyanın bu Iimanın imtiyazını 1914 senesinde almış olduğunu ve halihazırda Alman harb gemilerile vapurlarının bu limanda ser bestçe seyrüsefer etmekte olduklarını ilâve etmiştir. İtalyadan bahseden hatib, Italyanın Peruda bir bombardıman tayyareleri fabrikasına malik olduğunu ve Peru'nun ban ka muamelâtınin yüzde 50 sini kontrol etAdliye müsteşarlığı Ankara 1 (Telefonla) Mardin mekte bulunduğunu ilâve eylemiştir. meb'usluğuna intihab edilen Adliye müs Amerikadaki Alman mültecilerinin paralart teşan Hüsnü Menemencinin yerine Adliye teftiş heyeti reisi Sezai vekâleten tayin Nevyork 1 (a.a.) Ekserisi Ameriedilmiştir. kada mukim olan Alman mültecilerine aBaşvekil, Hava kurumunda id yüz milyon dolar kıymetinde esham ve Ankara 1 (a.a.) Başvekil Refik tahvilâtm Alman bankasından istirdadı Saydam, bugün saat on beş buçukta için halihazırda bir takım davalar rüyet Türk Hava kurumuna giderek Türkkuşu edilmektedir. Bu davalar, Amerika ka öğretmen okulu ile tesisat ve lâboratuar nununa nazaran mültecilere aid olup Allarını, Etimes'ud tayyare meydanmı. man hükumeti tarafından bilkuvve musaAkköprüdeki tayyare ve plânör atelyesini tetkik etmiş ve Türk Hava kurumu dere edilmiş olan emvalin kabili istirdad nun müstakbel mesaisi hakkında bas olması, lâzım gelmekte olduğu nazariyesikan Erzurum meb'usu Şükrü Koçaka ne istinad etmektedir. Hatırlardadır ki, Almanya, YahudiledirpVtif vermiştir. ri ecnebi memleketlerdeki emvali satmağa Ordu i'mıım' meclisinin veya bu emvali Alman bankalan hesabıkararları na nakletmeğe icbar eylemiştir. Ordu 1 (a.a.) Vilâvet umumî meclisi caİT=malannı bitirerek dağılmıştır. U Avustralvanın millî müdafaa kuvvetleri muraî meclis, vilâyet bütcesini 423 bin Camberra 1 (a.a.) Avustralya Baş251 lira üzerinden tespit ve kabul etmişvekili Eyons millî müdafaa tedbirleritir. Bütçede fevkalâde hizmetler için 130 nin tanzimi için bir millî meclis teşkil bin 954 lira aynlmıştır. Bu para ile yol, edildiğini bildirmiştir. Yaptı&ı bevanatta, bu karann enterköprü, mekteb inşaatı yapılacak, mem leket hastanesi için röntken levazımı ve nasyonal gerginlikten dolayı verildiğini söylemiştir. ziraat aletleri alınacaktır. Misal mi istersiniz? Derebeyliğin derebeyler otoritesine dayanan düzeni kendisine tekaddüm eden anarşinin bir reaksiyonu olmuş ve orta zaman kavimleri bu aşı rı reaksiyonu bir kurtuluş olarak kabul etmişlerdir; zamanlarına göre de hakikaten bir kurtuluş olmuştur. Bu sayede şöyle böyle temin edilmiş görünen düzenden sonra kanun, kral ve parlâmento düzenlerinin aranması anarşiye karşı istenmiş olan derebeylik düzeninin artık bir zaruret olSpiker bir ferd değil, bir millettir. maktan çıkmasile izah olunabilir. XVIII inci asırda monarşinin muvaffakiyeti evvelâ PEYAMİ SAFA itimad uyandırdı, sonra şüpheler basladı; nihayet ihtilâl ile neticelendi. Burada da Londra sokaklarında pathyan hürriyet ve otorite ihtiyaclarının bir kararda durmıyarak sallandıklarını, ahvale, inbombalar san ve cemiyetlerin tekâmüllerine göre kıyLondra 1 (a.a.) Bu sabah saat 6 dan biraz sonra Starnd'da Couts Bank bi nası önünde beşinci bir infilâk vukua Mussolini bir nutuk daha gelmistir. Camlar kırılmıştır. Nüfusça söyledi yeni müzakereler telefat yoktur. Roma 1 (a.a.) Mussolini, Napoli ciŞam 1 (a.a.) Bugün bütün mağa Akkâda örfî idare varında bir hava merkezinin inşaat iş zalar 20 saat süren grevden sonra tekrar Londra 1 (Hususî) Akkâda iki lerini açmış, sonra Capoue'ye giderek açılmıştır. Arab, Ingiliz kumandanını öld»mi°Ş<» kısa bir nutuk söylemiştir. Mumaileyh. Suriye muhalefet partisi Şahbandann bazı mmtakaların ıslahı lüzumunda kı riyasetinde yaptığı bir toplantı netice teşebbüs ettiklerinden, şehirde örfî idare saca ısrar ettikten sonra İtalyanın müs sin derhal parlamentonun feshile Suriilân edilmistir. temleke temayüllerine telmih etmiş ve ye ile Fransa arasmda yeni bir muaheYeni Dahiliye müstesarı kalabalık ailelerden bahsederek saha de akdi için hemen müzakerelere giriKonya (Hususî) Dahiliye müstesar kâfi gelmediği takdirde yeni bir saha a şilmesini ve Şahbandar'ın riyasetinde lığına tayin edilen Valimiz Nazif, Anka ramanm tabiî olduğunu söylemiştir. bir heyetin Parise gönderilmesini iste raya hareket etti. îstasvonda büyük bir Halk. nutkun bu kısmmı: «Tunus, Tu miştir. kalabalık tarafından uğurlandı. nus. genişleme» seslerile karşılamıştır. Cemil Mardamm dün Fransız fevkalâde komiserine yaptiğı ziyaret üzerine YugORİ^vyanın veni bütçesi Hatib, netice olarak demiştir ki: « Kimse bizi durduramıyacaktır. Suriye millî blokile Fransız makamatı Belgrad 1 (a.a.) Samouprava gazeÇünkü her şeyden evvel nazarı itibara arasmda müzakerlerin hemen başlıya tesi, başmakalesini yeni bütce senesine alınması lâzım gelen şey, azmimiz ve bileceği ümid edilmektedir. tahsis etmiştir. Bu gazete, başyazısmı kanımızdır.> Amman hükumetinin bir Yugoslav radikal birliğine ve bütün Mussolini Romaya db'ndü Yugoslav efkân umumiyesinin Szvetkokararı Roma 1 (Hususî) Başvekil MussoVitch hükumetinin yeni bütçe senesi Beyrut 1 (a.a.) Alyom gazetesinin zarfındaki faaliyetini alâka ve sempati lini bugün öğleden sonra buraya dön yazdığına göre. Amman hükumeti Amile takib edeceğini, çünkü bu hükumetin müştür. Hariciye Nazın Kont Ciano, İn man tabiiyetinde olmıyan bütün Arab bütün meseleleri halledeceğine ve iktı giliz maslahatgüzarım kabul ederek, ların memleketten çıkarılmasına karar sadî hayatta ve umumiyetle Yugoslav Çemberlayn'in Lehistan hakkındaki be vermiştir. Bunlar son hâdiseleri çıkar milleti için çok faydalı ıslahat payaca yanatını Mussoliniye tevdi ettiğini bil mış olmakla itham ediliyorlar. ğına derin bir kanaati bulunduğunu söy dirmiştir. Kont Ciano akşam üzeri Leh elçisini Patagonyadaki nazi tahrikâtı lemek suretile hitam vermektedir. kabul etmiştir. Bir Leh ticaret heyeti, Buenos Aires 1 (a.a.) Zabıta, Pa Dr. Göbels Radosa hareket İtalyan hükumetinin daveti üzerine Ro tagonya'daki nazi tahrikâtı hakkında immaya hareket etmiştir. zasız bir vesika vücude getirmiş olan esetti Atina 1 (a.a.) Alman Propaganda Yeni fngiliz elcisi Burgos'ta ki Alman nazilerinden ve Göbbels'in saNazın Göbels bu sabah saat 9 da hususî Burgos 1 (a.a.) îngilterenin İspan bık kâtibi Hanri Jurges'i tevkif etmiştir Bu vesikayı almış olan Reisicumhur tayyaresile Atinadan Radosa hareket et ya yeni büyük elçisi Sir Peterson BurRuzvelt, bunu zabıtaya tevdi etmiştic miştir. gos'a gelmistir. IBamakaleden devam\ rablıklar ve yeni sefaletler doğurabilir. Hatta o kadar da değil, daha fazla: her istilâ harbi mutlaka yeni müstakbel harblerin kaynağı olur. Yirminci medeniyet asrında bu türlü düşünüş ve yürüyüşün barbarlık devirleri işlerile omuz öpüşen bir hareket tarzı olduğunu bilmeyiz ki ispata ihtiyac görülür mü? Eğer varsa muahedelerin haksız tarafları tashih olunmalıdır. Buna denilecek söz yoktur. Fakat ortadaki derdin asil büyük mahiyeti ekonomiktir. Binaenaleyh onun çaresi de esasen ekonomik olmak lâzım gelir. Eğer hakikat bu ise herşeyden önce fütuhat emellerini bir tarafa bırakarak harb anyan ve harb tehdidi savuran vaziyetleri bir tarafa bırakmak icab eder. Bu bile milletler arasmda hüküm süren huzursuzluğun büyük bir kısmmı ortadan kaldırmağa yeter. Ondan Mesele, hürriyet ve otorite kıymetleri sonra milletlerarası iktısadiyatını bozan nin bir davası olarak değil, büyük ihtiyac amilleri elbirliğile ve tedricen bertaraf ların çatışmasından doğan bir netice ola etmeğe çalışmak icab eder. rak mütalea edilmek icab ettiğinden an'aDahilî rejimleri neden ibaret olursa olnevî siyaset ve hukukî adaleti aşan bir yol sun milletlerin yekdiğerlerile iktısadî mütutulmak zarureti baş göstermiştir. Ve bu nasebetlerde bulunmaları bir zarurettir. zarureti en iyi anlaması lâzımgelenler de O halde bu münasebetlerin kolaylaştırılgörmüş, geçirmiş eski demokrasiler olabimasında yalnız filân ve falan millet için Iir. Bunlar kendilerinden fedakârlığı düdeğil, bütün insanlık için hayır ve fayda şünmeyip ilâcı başkalarında aradıkça şüpvardır. ingiltere ile Fransanın hakikî bir he ve itimadsızlık devşirmekten fazla bir sulh hayatına avdet olunması şartile İtalşey kazanmıyacaklardır. yaya ve Almanyaya iktısadî ve malî yarM. Sekİb TUNC dımlarını esirgemiyeceklerini söylemeleri beyhude değildir. Ve bunu böyle yapSuriye ile Fransa arasmda makta hiç şüphesiz İngiltere ve Fransa da menfaattardır. Eğer büyük milletlerin önayak olmalarile bütün milletlerin mübadele vasıtası olan paralarını sabit kıymetli kılmak imkânı varsa bu niçin yapılmamahdır? O takdirde milletlerarası mübadelelerini zorluklar içinde yüzdüren çok müz'ic biı derdin çaresi bulunmuş olur. Bir kısım dünya milletleri arasmda endüstri tesisatınm vücud bulması kapitalist âlemi kara kara düşündürecek biı sebeb değildir. Bu milletler arasmda bu yeni endüstrilerin yarattığı ihtiyaclar d ha çoktur. Herhangi millet sanayileşme yolu ile girdiği yeni faaliyetleri içinde iştira ve istihlâk kabiliyetini alabildiğine artırar yeni bir hayat safhasına geçmiş demektir. Esasına itiraz olunmak ihtimali ol....yan bu tabiî hakkın tatbikattaki neticeleri de insanhğın zararına değil, bilâkis hayrma hâdim olacağında şüphe yoktur. Milletler için bu hakikatleri görerek doğru yola dönmekten başka yapılacak iş olmasa gerektir. Eğer hakikaten doâru iş görülmek isteniliyorsa. Eğer doğru is görmek yerine demagojinin türlü çesidleri tercih olunuyorsa o zaman fena neticelerin tahakkuk ve tevalisine intizaren heı milletin kendi varlığı için her fedakârlığa katlanan dikkati vaziyete hâkim olmak zaruridir. YUNUS NADİ