15 IVÎart D39 Lübnan'ın MEKTUBLARI küçük ve güzel köşesi: Cunîye BEYRUT Turgudlu be'ediy e = işleri nasıl gidiyor BeîedJve, az varidata rağmen büyük işlere girişti Turgudlu (Hususî muhabirimiz den) Turgudlu belediyesi, memleketin medenî ihtiyaclarını temin etmek yolunda plânlı bir çalışma ile yürümektedir. Belediyenin varidatı çok geniş bir sahaya yayılan kasabamızın bütün imar işlerini başarmağa kâfi ve müsaid olmamakla beraber plânlı ve sistematik çalısması sayesinde en mühim ihtiyacları öne almak suretile hergün yeni yeni muvaffakiyetler temin etmekte bulunduğunu memnuniyetle görüyoruz. En mühim çarşı ve caddelerde kaldırım inşaatına başlanmış ve bütün ana caddeler ve tâli sokaklarda baştanbaşa yeni ağac fidanları dikilmiştir. Kasabamızın mebzul suyu ve belediye mizin kurduğu ağaclandırma teşkilâtı sayesinde kasabamız birkaç yıl içinde zümrüd gibi ağaclarla bezenecektir. ŞEHRİN iÇiNDâ DUYDUNUZMU r Bir yarıs Çok revacda bir geçim Beyruta yirmi kilometrelik bir mesafede bulunan bu 8000 nüfuslu şehir meşhur adamlarm ilticagâhı oldu san'ati: Talllİt V6 I. Bu şehirde kıvırcık etini, kıvırcık tüylü keçi etinden ayırd edebilene aşkolsun Yazan: SALÂHADDİN GÜNGÖR Karabiber alırsınız: Acısı yoktur, şeker alırsınız: Tadı yoktur, pastırma ile kösele arasındaki fark dişlerin sağlamlığma göre değişir. Hele yağ, başlıbaşına bir laboratuar mevzuu oldu Birçok eski zanaatların can çekişmekte olduğundan acındıracak şekilde, ikide bir bahsederiz: Filân işin erbabı kalmadı! Filânca zanaat mahvoluyor! Ancak, eskiden pek az bilinen bazı zanaatlar da var ki, gilgide tekemmül erliyorlar. Bunlar arasında yıllardanberi; îslanbul esnafının başlıca geçim vasıtası olan bir zanaatı hatırlıyoruz: Tahlit ve tağşiş zanaatı!.. Bizde neler tağşiş edilir? Daha doğrusu neler tağşiş edilmez? Başta su olmak üzere, tabiî, sun'î hangi madde vardir ki, erbabı elinde hasiyetini, çeşnisini ve hatta hüviyetini değiştirmiş olarak karşımıza çıkmasın? Bir Iitre sütün en az iki yüz gramı halis terkos suyudur. Kıvırcık etini, kıvırcık tüylü keçi etinden, silik bir damganın yardımile ayırd edeıbilene aşkolsun! Karabiber alırsınız: Acısı yoktur. îkinci ve ücüncü sınıf s/kercilerden şeker alırsınız: Tadı yoktur. Kayısının arayerinden «hikmeti hüda» zerdali çekirdeği fırlar. Pastırma ile kösele arasındaki fark, dişlerin sağlamlığma ve çürüklüğüne göre değişir. Hele yağ, başlıbaşına bir laboratuar mevzuu oldu. Balkabağı kurusundan balmumu hulâsasına kadar, içinde ne aransa bulunuyor: Sıhhate yarar nesneden gayn! Kaymak namı altında satılan yumuşak küspeleri, ineğe gösterecek olsanız, sütünden yapılmadığına, kendi dilile böğüre böğüre yemin eder. Üzümün, suyunun suyunun suyundan yapılma sirkeye ne dersmiz? O bile, eskiden olduğu gibi, yalnız kabına değil, keskinliğinin zarannı, midelerimize çektirmeğe başladı. Sözü uzatmıyalım: Tahan helvası üstübeçli, pirinc taşlı, armud çürük, kumaş otludur! Fakat bunları satanlar, tamamile aksini iddia ederler. Sorarsınız: Balık yumurtası kaça? Şu parçalar sekiz lira... Şu parçalar beş lira... Arada üç lira fark, neden? Efendim, bunlardaki balmumu, parmak kalımhğmdadır. Ötekilerine baksamza: Zar grbi! Bu fıçıların ikisinde de Japon havyan mı var? Evet... Birinin kilosu, dört lira, ötekinin altı lira, neden? Satıcı kıs kıs güler: Tattığı...nız zaman anlarsınız! Kanşık mıdır? Hayır amma, dört liralık havyar, Japonyadan değil, Amerikadan gelir. Burada Japon havyarı diye satılır. Öteki ise halis Japon malı... Kaşar peynirinin üzerindeki etikette «•Halis Balkan kaşan!» diye yazar. Fakat siz, ihtiyaten gene sorarsınız: Bu kaşar peyniri nerenin? Halis Balkan... Canım, Balkanlardan kaşar peyniri geliyor mu ya? Münasib bir cevab bulup veremez ama, bu yalancılığmı, Edirnede yapılan kaşarm Balkan kaşanndan üstün olduŞunu ispat etmek suretile, elinden geldiğ kadar tevile çalışır. Kudüs Müflisi Elhac Hüseyni de Cuniye, meşhur adamlarm iltica ettikleri bir yerdir. Mevkii, müstesna iklimi, dünyanm en güzel manzarah havalisine pek yakın bir noktada bulunması, bu şehri, büyük fırtmalardan sonra sükunete kavuşmak istiyenler için en elverişli bir vaha haline getirmiştir. Memleketlerinden koğulanlar, siyasî sürgünler, meşhur hastalar, hulâsa muhtelif sebeblerle istirahat etmek istiyenler, emsalsiz bir vaziyete sahib olan bu küçük şehre koşarlar. Buna, Cuniyelilerin misafirperverliğini de ilâve ederseniz, bu 8000 nüfusluk küçük şehrin, en meşhur şahsiyetleri cezbetmesinin hikmetini derhal anlamış olursu nuz. Burada, altesler, emirler, prensler, ruhanî reisler, sabık ve müstakbel hükumet rüesası saymakla tükenmez. Elhac Emin Elhüseyniden başhyalım: Kudüs, Baş Müftisini tanımıyan var mı? İki sene evvel şöyle böyle işitilen ismi, bugün ağızlardan düşmüyor. Zuktaki küçük, güzel köşküne 'kapanmış, hemen hemen hiçbir ziyaretçi kabul etmiyen Emin Elhüseyni, küçük bir irad sahibi, ortahalli bir burjuva hayatı yaşıyor. Yalnız canlı bir sfenks olmakla kalmamış, etrafına duvar ördürüp gayrimer'î bir hale gelmiş. Yüzünü gören hemen hemen yok gibidir. Samimî dostları, hatta akrabaları, hususî müsaadesi olmadıkça yanma giremiyorlar. Tanıdığım insanların en sevimlilerin den, en dürüstlerinden olan bu adam neden dolayı bu kadar sıkı bir muhafaza altında bulunuyor? Çünkü, Elhac Emin Elhüseyni, bazı kimselere nazaran bey nelmilel bir tehlike, bazılarma göre Filistin isyanınm dimağı ve ruhu ve İngilterenin biaman düşmanı olan korkunc bir baştır. Bence, Kudüs Baş Müftisi, sadece Filistinli bir Arabdır ve memleketin inkıraza doğru gittiğini görerek, kendi sesini ve mazlum milletinin sesini işittirebilmek için oradan aynlmıştır. Elhac Emin Elhüseyni, bir parça daha fazla hürriyet, bir parça daha fazla adalet istemek maksadile mücadele eden bir vatanseverdir. Hergün yüzlerce kamyon, otobüs, tenezzüh otomobilleri ve yük arabalan Turgudludan İzmire gidip gelmektedır. Bu itibarla seyrüsefer işleri hergün chemmiyetini arttırmaktadır. Belediyemiz bu mühim işe de lâyık olduğu ehemmiyeti vermiş ve seyrüseferin esaslı bir surette Cuniyenin maruf misafirlerindendir ıslahı ve idaresi için icab eden tedbirlere ve ıssız yerde yaşamak için terketmiştir. tevessül etmiştir. Kendisile mevzudan mevzua geçerek Belediye, zabıta memurları için pek konuşuyoruz. Fransa hakkındaki dostluyakmda bir kurs açılması da takarrür etğundan, 1925 isyanındaki müdahalesin den, Şam hıristiyanlarını kurtanp himaye miş bulunuyor. Bu kursta zabıta memursi altına almak için sarfettiği gayretler larına şehircilik ve belediye işleri bakı mından lüzumlu bilgiler verilmek suretile den; Suriyenin ve Filistinin dört bucağına zabıta metnurlarının bilgi seviyeleri ve erpilmiş ve ilk işaretinde emrine amade meslekî malumatlan kuvvetlendirilecek )larak bekliyen 60,000 Cezayirliden bahtir. ediyor. Belediyemiz, Cumhuriyet meydanınm Bana, Fransız ve ecnebi devlet ricalintesviye ve tanzimi işile de ehemmiyetle den aldığı mektublan gösteriyor. Bilhassa, meşgul olmaktadır. Şinıdıki halde kasaGeneral Weygand'dan aldığı bir mektub banm en mühim noksanı ve en büyük ihar. Sabık yüksek komiser, bu mektubun tiyacı fennî elektrik tesisatıdır. da, Emir Saide, hizmetlerinden dolayı tePosta Telgraf binası şekkür ettikten sonra diyor ki: «Fransa Turgudlu Posta ve Telgraf merkezi mümessilinin davetine, her defasında icaçarşının tam ortasında ve kiralık bir binabet ettiğinizi ve Fransa ile Suriyenin da bulunmaktadır. Bu binanın alt katınmüşterek davasında, nüfuz ve salâhiyetida dükkân ve mağazalar vardır. Yirmi nizi daima kullandığınızı unutmıyaca bir basamaklı bir merdivenle çıkılan üit ğım.» katını Posta ve Telgraf idaresi işgal etEmir Said, itfna îîe sakladığTinı *mekubu katlayıp yerine kaldırıyor, sonra, siyasî projeleritıden, Suriye tahtına nam zedliğinden bahsediyor. İki namzed var, diyor; birisi sabık Hıdiv Abbas Hilmi Paşa, biri de ben. Abdülkadirin torunu olmak itibarile, ben de, peygamber sülâlesinin öz evlâdların dan biriyim. 1919 da Suriyenin istiklâlini ;lân eden de ben olduğumu ilâve edebiliım. mektedir. Binanın çarşının tam ortasında bulunması şayam şükran ise de muamelesi geniş olan Poste ve Telgraf merkezi için bu bina hiç de elverişli değildir. Merdivenleri çok dardır. iki kişinin yanyana geçmesine müsaid değildir. Bu yüzden iş sahibleri çok sıkıntı çekmektedirler. Turgudlu belediyesi, halkın bu yüzden uğradığı müşkülâtı nazarı itibara alarak memlekette ihtiyacla mütenasib bir Posta ve Telgraf binası yapılması için bir arsa teberru etmişti. Her nedense Posta ve Telgraf Umum Müdürlüğü binanın inşaatma hiç alâka göstermedi. Posta, Telgraf ve Tevzi servislerinin faaliyed ve bilhassa halkımıza karşı gösterdikleri sühulet ve sürat takdir ve şükranla kaydedilmeğe değer... Bu itibarla halkımız Posta ve Telgraf idaresinin şefinden ve memurlarından çok metnnundur. Yaz mevsiminin tahammülfersa sıcaklarına, kış mevsiminin de o nispette şiddetli yağmur ve soguklarma göğüs gererek halkımızın mektub ve telgraflarını çok geniş bir sahaya yayılmış olan kasabamızın en kenar mahalle ve sokaklarına kadar insan kudretinin güç tahammül edeceği şayam takdir bir gayret ve fedakârhkla tevzi eden müvezzilerin üzerinde bulunan ve daire tarafından verilen elbiseler giyilemiyecek bir vaziyete gelmiştir. İngiltere H a v a N e z a r e t i, tayyare notörlerini, yıiz metreyı mütecavız bir mesafede durduracak kudreti haiz bir vasıta icad eden muhterie bir mılyon İngiliz lirası ikramiye verecek. Bu haber, birkaç günlük birşey. Fakat, İngiltere Hava Nezaretinin ihtiraiar şubesi, bu işle bir senedenberi esasen meşgul. Tayyare motörlerini durduracak elektrik kuvvetin. icad ettikleri iddıasile Hava Nezaretine istida ve proje sunanın haddi, hesabı yok. İhtiralar şubesi, her hafta birkaç proje üzerinde tetkikat yapıyor. Şimdiye kadar verilen projelerin tetkikinde, motör durduran elektrik şualarının ancak üç dört metreye kadar tesir yapabildıkleri anlaşılmış. Hava Nezaretinin istediği neticeye varmak için, tabiri marufile, daha on fınn ekmek ister. Almanların, böyle bir şua bulduk'arı akkındaki haberler, besbelli ki asılsız. Bakalım şu bir milyon liralık mükâfat İngiiiz muhterılerının şevkını artırıp ışı hakikat sahasına çıkaracak mı? Müdafaa sahasında böyle muvaffakikaşar pejniri satış mağazası yetler fena değil. Ancak, müdafaa ile Dört yüz, beş yüz! taarruz arasında kıl kadar mesafe oldu Nasıl olur? ğunu da unutmıyalım. Motör durduran Bizde yalan yok. Dört yüzlük sa şua bulundu muydu, ölüm şuaının da leb, nişasta ile karışıktır! eli kulağında demektir. Bir tavukçu dükkânı... Cengelde, kursakları patlıyacak gibi şişirılmiş sıra sıra tavuklar: Bunları niye şişirdiniz? Semiz gö rünsünler diye mi? Âdet olmuş da... Ne yaparsm? Hem, işin doğrusu, şişirmemiş olsak, müşteri beğenmiyor! Cevab, yerinde değil mi? Tavuğa başka bir madde katamıyanlar, hiç olmazsa kendi ciğerlerinden bir parça hava katarak, onu tağşiş edebilmek hünerini gösterirler. Fil hastanesi * * * Cuniyede, Şah Nasreddinîn oğlu Prens Yemineddevleyi de görmek kabildir. Ve nihayet, gene bu küçücük şehirde Abdülhamid ailesinin bazı azası da bulunuyor. Malî vaziyetleri son derece berbad bir halde olan bu kızıl sultan ahfadı, bundan iki sene evvel ölen prens Selimin, sefalete yakın bir yoksulluk içinde bıraktığı ailesi efradıdır. Gırtlağa kadar borca batmış, ufak bir gelirden mahrum olan bu insanlar, ellerinde kalan son kırıntıları da paylaşmağa savaşan alacaklıların pençesine düşmüşlerdir. Biblolardan, eşsiz kitablardan mürekkeb, eski debdebelerinin son bakiyyeleri de, pek yakmda mezada Bu çapta bir insan hakkında ancak çıkacaktır. Yıldız sarayınm bu eski sakinleri acatakdir hissi beslenebilir. Sabık Kudüs Müftisinin hayah çok ba o zaman ne yapacaklar? mütevazı geçiyor. Gürültüsüz, patırdısız Emile BOUERY bir hayat. Emin Elhüseyni, Filistin gürültülerine kat'î bir hateme çekescek olan yuvarlak masa konferansmuı sonunu sa bırsızlıkla bekliyor. Dostlarına, murah haslarına, dost devletler tarafından gönderilen ve memleketine, îngilizlerin lutfen yapacakları bahşayişin azamisini istihsale çalışacak olan o Arab mümessillerine iti madı vardır. Bütün dünya müslümanları, onu, hâlâ Kudüsün asıl Müftisi tanımak hususunda müttefik bulunuyorlar. Nüfuzunu aynen muhafaza ediyor ve islâm dünyası, kendiıini, haklı, mukaddes ve tecavüzden masun bir dava uğrunda isyan bayrağmı açmış reis telâkki ediyor. Doktor Higgins isminde bir İngiliz hekimi, Hindistanın Bombay şehrinde bir fil hastanesi açnış. Ne münasebet? demeyiniz. Fil, cüssesinin azametine rağmen dünyanın en nazik, en asabî, teessüre en çabuk kapılır hayvanıdır. Kızdırmağa, dajnarına basmağa, canını sıkmağa gelmez, Derhal bir nevrasteni nöbeti başlar ve koskoca hayvan, bütün dehşetile karşısındakine saldınp, direk gibi Kebabı yeniyor. Haniya, eğlenccayaklan altında paslırmaya çevirir. lik sakız leblebisi... Şimdiye kadar, böyle asabî buhranlar Taze mi? neticesinde adam öldüren fillerin vücu Dumanı üstünde... Fakat, biraz eşeliyecek olsanız. par dünü derhal ortadan kaldırmak adetti. maklarınız, üç gün yağmur altında kal şte ingiliz hekimi bu müessif halin önüne geçmek için fil hastanesini açmış. mşı ıslak leblebilere rastlıyacak! Bugün bir fil demek bir servet deManavda kırmızı yanaklı elmalar, ho mektir. Öfke ile kalkan filin kendinden aşka sahibi de zararla oturduğu için, şunuza gider: fillerin âsabını tedavi etmek bir zaruret Kaça? diye sorarsmız. haline gelmiş. Cevab verir: Bir müddettir, öfke buhranına yakala Sana kırk beşe olur: Birinci Anan filleri için kauçukla dolu yumuşacık masya Dün ben bunlan, başka manav höcrelerde yumuşacık muamelelere tâbi tutarak, yumuşacık gıdalarla besliyor'ar. dan otuz kuruşa aldım. Bende de var öylesi... Isterseniz Mükemmel neticeler alınmağa başlamış, vereyim. Ama, yarıyarıya lâz elmasile deniliyor. karışıktır! Hurmalar kaça? Altmış... Sirkecide elli kuru^a satıyorlardı. Satarlar elbette... Onlar, Humus hurması; bunlar, Medine hurması... Hurmanın menşe şehadetnamesi yanınızda olmadığma göre, manavın ya!anını yüzüne vurmak için, Humusa ve Medineye kadar seyahat etmekten başka çare yoktur. Boynunuzu büker; istenilen parayı sayıp, koltuğunuzun altında hurma, uızaklaşırsınız. Kırk sene issiz f Nevyork Sergisinde «Fransız» kızı» ni temsil ı Emin Said Elcezayirli Biraz daha ötede ve biraz daha yüksekçe bir mevkide Emin Said Elcayirlinin evi vardır. Meşhur Abdülkadirin bu torunu mütevazı, mültefit bir adamdır. Salonunda, güzel tablolar, nadir halılar görürsünüz. Cuniye koyunun güzel bir kasabası olan Gadirde, taraçası emsalsiz bir man zaraya nazır bir evde oturur. Şamdakı sarayını, bütün dünyadan uzak, bu asude Bahkhane önündesiniz. Sağ omuzba şınızda, ısıtma görmemiş bir ses: Haydi Beykoz gülleri bunlar... Beykoz, Beykoz!.. Siz de, tesadüf bu ya, Beykozun yerlisisiniz: Canım, dersiniz, bu kalkan balıklan, nasıl Beykozun olur? Ne dün gece, ne de bu sabah dalyanda balık yoktu... Bahkçılar çok pişkindirler: Paris Yakında Açılacak olan Beynelmilel Nevyork sergisinde «Fransız H a Samsunun, ha Beykozun... kızı» tipini temsil etmek üzere Pariste bir gene kızlar müsabakası tertib olunmuştur. Yukarıda resimlerini gördüğünüz iki kız « final» e* kalmışlardır. derler, sen malın tazeliğine bakl Yeni bir elemeden sonra bunlardan biri «Madmazel Paris 1939» unvanile Salep kaça? Amerikaya gidecektir. 1895 senesinde, bütün İngiltereyi heyecana sürükliyen bir dava, bugün tekrar dillerde dolaşmağa başlamıştır. îngiliz edibi Oscar Wilde'in meşhur davası. Oscar Wilde, beş sene müddetle hürriyetinden mahrum edilmiş, Reading hapishanesine kapatılmıştı. îşte, bu davanın tekrar ortaya aBu gidişle: «Patlıcansız tarafından b'r tılmasına sebeb olan şey, Reading hapissu ver!» diyerek sofradan fırlıyan paHıhanesi gardiyanlarmdan birinin vaziyetican sevmez adam gibi, îstanbul halkı da, dir. Muharririn muhakemesi ve mahpur hep bir asızdan Belediye kapısında fersiyeti, o zamanki îngiliz efkân umumiyad edecek: yesini nasıl alâkalandırdaysa, gardiyanın Yahu! Allah nzası için katkısız bugünkü vaziyeti de, bugünün İngiliz eftarafından birşey verin bize! kân umumiyesini öylece alâkadar etmişSalâhaddin GÜNGÖR tir. Gardiyan, Oscar Wilde'in, dört duArabadan atladı, yaralandı var arasında çcktıği ruhî işkence karş^ınDün sabah Kazlıçeşmede bir yaralan da son derece merhamet duyarak, krnma vak'ası olmuştur. Silivrikapı fınnına disine ufak tefek yiyecek şeyler götürüp aid Halilin sürdüğü ekmek arabası, Kaz gönlünü almağa çalıştığı için işinden çıhçeşmeden gelirken yandan geçen bı karılmış, ve maaşı kesilmişti. kamyonun gürültüsünden ürken beygırler O tarihtenberi, bu adamcağızın işsiz, olanca sür'atlerile koşmaga başlamışlar aç ve sefil yaşadığı şimdi anlaşılmıstır. dır. Halil beygirleri zaptedememiş, a Gardiyan bugün yetmiş yaşındadır. Bu rabadan arkadaşı Muhiddinle beraber at acı hakikati öğrenen gazeteler, yaptiklan lamışhr. Atlama neticesinde Muhiddin, neşriyat sayesinde Avam Kamarasmın icudünün muhtelif yerlerinden tehlikeli nazarıdikkatmi çekmiştir. Sabık gardiyasurette yaralanmış, Halile birşey olma na bir maaş tahsisi için çareler aıanıyor. Bir mahpusa iki lokma yiyecek götürmıştır. mek yüzünden kırk yıl aç kaldıktan ve tstanbul sabık sulh hâkimle yetmiş yaşına geldikten sonra buna terinden avukat Fahreddin kaüd maası neylesin? * Arıksu Eminönü İkinci Noterliğine tayin edilerek Bahçekapı Hasan Ecza Deposu karşısmda Tahir hanm birinci katında bir daire açmıştır. Evvelce gazetemizin de avukatı idi. Kend'sine yeni işinden dolayı tebrik ve muvaffakiyetler temenni ederiz. Bıçakla yaraladı Cibalide Kadıçeşmede oturan Ali ve Mustafa adlanndaki iki şahıs arasında kavga çıkmış, Mustafa, çakı ile Ahmedi ve kavgayı yatıştırmak için araya giren Ferideyi sağ ellerindfn yaralamışür. M yakalanmıştır.