c 6 Mart 1939 CUMHURtYET San'at ve hayat İktısadî hareketler Parazit san'at SEYAHAT NOTLARh Frenk diyarında 1 Millî Şef n önünde, sinemacıdan, itbir lokantacı, günhalât tacirinden, Fmncılar cemiyeti reYazan: SELtM SIRR1 TARCAN den güne müşterisiYazan: NURULLAH BERK isinden ve otelciden sonra Ayakkabıcınin azaldığmı görünGalata Gümrüğünün önüne boydanbo bu güzel parçayı lezzetle dinledim. Bu lar cemiyeti reisi sorulan suallere açıkce, bir kurnazhk bulSan'at ve devlet! ça cevab verdi; İstanbul ayakkabıcılan ya yaslanmış, (Havre) ile (NewYork) ruhnüvaz sesin nereden geldiği belli demazsa bu ışın sonu J J1 «San'at için san'at» nm derdlerinı anlattı. Hakikatte onun arasında işliyen transatlantikleri hatırlatan ğildi. Nihayet dikkat ettim ve bunun "" ıü " ' • ' • " mefhumumu yanb? tercüman olduğu şey, bütün memleke yepyeni, bembeyaz, koskocaman (Tran Bükreş radyosundan geldığinin farkına iflâsa çıkacağını kesanlamış olanlarla «es tin derdidir. Onu, Millî Şef, herkesten silvania) vapuru Akdenizden gelmiş, bi vardım. Ondan sonra bir vals, daha sonra :irmiş. Senelerdenberi pişirdiği yemekleiyi biliyor ve Ayakkabıcılar cemiyeti tet» ler, san'ati, serbir romans çaldı. Bir iki dakikalık fasızi de alıp Köstenceye götürecek. rin ne tadında, ne tureisini o noktaya getırecek şekilde sulerde, birtakım sun'î Hatırlarım, bundan 25 yıl kadar evvel ladan sonra orkestra başladı. aller soruyor: zunda, ne yağında, ne harcmda zerre kavasıtalarla büyütüVapurun radyosunu ıdare eden memu< Malzemeden çalmağı kâr sayıyo Köstence İstanbul seferi yapan Romandar değişiklik yapmadan işi düzeltmenin len garib çiçeklere ruz!» dıyen Ayakkabıcılar cemiyeti re ya vapurlan Boğazdan gelip geçerken bü run dırayetini beğendim. Dinliyenlerin •olunu bulmuş. Lokantanın adını ve îisbenzetenler bu iki ketün kayıkçıları telâş alırdı. O gemilerin zevkini ve rahatını düşünerek gayet zayıf isi sözlerine şöyle devam ediyor: :elerin başmdaki yazıyı değiştirmîş. limenin yanyana gel< Bu yüzden altı ay dayanması lâ dalgası meşhurdu. Şakası yok, denizi al ses çıkartıyordu. Öyle ya belki benim caLokantanın adı şimdi beynelmilel lomesine tahammül ezım gelen bir ayakkabı, bir ayda par lakbullak ederdi. Onlar eskidi ve yalnız nım çalınan parçayı dınlemek istemiyor. .anta. Listelerin üstünde de «Beynelmidemezler. Böyle müçalanıyor. Hele köylüye sattığımız ayak eskimekle kalmadı, eski temizliğini de Hürriyetin başkalannın hukukuna riayet lel yemekler» yazılı. Bu yazılann değiştereddi bir zihniyet kabıdan yediğimiz ekmek günahtır.> kaybetti. Kamaralarına hamamböcekleri olduğunu ve bir kısım yolcuları eğlendire ki X I X uncu astiği gün müşteri akını da başlamış. Ayakkabıcılar cemiyeti reisi, kendileteklifsiz misafir gibi gelip gitmeğe başla yim derken diğerlerini muazzeb etmenin rm evlâdıdır san' Beynelmilel yemek nasıl olur diyerine aıd tasavvurları söylerken işi başmdoğru olmadığını bu adamlar pek güzel dan tutarak esas noktaya da temas et dıl ar. ti, gruplann, malı:eksiniz? Basbayağı. Yerli bir beynelmiNihayet Rumenler, bu hatta günün bi takdir etmişler. Aferin Rumenlere. miştir. Eskiden bir seneye yakın bir zadud zümrelerin metaı lel liste yapmak icab etse, Çerkestavuğu, İşte kampananın şakrak sesi gene du manda yapılan derinin şimdi seri de rinde ecnebi kumpanyalarının rekabet haline getirerek onu, Arnavud plâkisi, îtalyan makarnası. Rus bağat usulile on beş günde meydana çı edebilmek ihtimalinı, millî gururlarına ye yuldu. Saat sekiz! Bizleri akşam yemeği salatası, Arab kuskusu, bir de çilâv bu büyük kütlelerden ukanldı.ğını, fakat hiçbir şeye yaramadı diremediler ve zannederim Holandada ne davet ediyor. Gizli ışıkların tatlı zıyazaklaştırmıştır. «Sanşi pekâlâ görür. ğını söylemiştir. büyük kıt'ada iki vapur yaptırdılar. İkiz sile aydınlanan salonda gene eski yerime at için san'at» mefFakat işin merak edilecek taîafı bu Pariste yeni modern san'at müzesi Küçük san'atlar kanunundan bahse denebilecek kadar eş olan bu deniz ej oturdum. İsviçreli zat da gene bir baş sehumunu bu satırlan değil. Beynelmilel listenin, bol müşteri derken de: derlerile Rumen dostlarımız nekadar ifti lâmı verip karşıma geçti. celbedişi. yazan eskidenberi müdafaa etmiştir. Fakat san'at, çmarlıktan mariz bir ser çiçeği ha« Parazit san'at ortadan kalkacak har etseler yeri var. İşte bunlardan biri Bu sefer ilk söz olarak: Beynelmilel işlerdeki siyaset fesadı o, en öz san'atin de teşkilâtla, hatta di line geldi. Grup, zümre, ve «cenacle» işi tır» demıştir. Zannederim Fransız değilsiniz ? (Transilvania) dır. dünyayı altüst edip dururken, beynelmirektifle kuvvetini, temizliğini hiçbir şekil oldu. X I X uncu asrın ikinci yarısile bu Parazit san'at, dünyanın her yerinde Beni geçirmeğe gelen refikam ve kı dedi. lel lokantaya girip, beynelmilel yemek de kaybedemiyeceğine, kaybetmek şöyle asrın başlangıcı bu şekilde geçti. San'at olduğu gibi bizde de sanayi hayatı inkî Türkürri! dedim. şaf ettikçe daha fazla kendini göster zımla güvertedeki salona girdik. O, ne teyiyerek mide fesadma uğramaktan korkdursun, kazanabJleoeğine tamamile ka ile devletin elbirliği gevşemişti. Ne güzel bir tesadüf, Istanbuldan miştir. Küçük san'at erbabı, bu san'atin miz, ne ferah, ne ince bir zevk mahsulü, mıyan insanlar hâlâ nekadar da çok. nidir. Devletin, san'atla meşgul olması, zarannı çekmektedir. Masalar, sandalyeler, koltuklar hem ra geçerken bir Türkle tanışmayı çok istiBugün dünyayı sarsan siyasî ve îçtisan'ata inkişaf sahası verme vazifesiîe Rpklâm Parazıtlerin adı müteşebbistir. Fakaf, hat, hem şık. Orkestra mahallinde her ya yordum. Bundan yirmi sene evvel Hinmükelleflendirilmesi, hatta, icab ederse, maî buhranlara rağmen, belki de onlardan Reklâmcılık, dünteşebbüsleri alelekser giriştikleri iş şu nı gümüş gibi parlıyan madenî modern distana giderken gene Istanbulda üç gün ona yollar bile göstermesi «ilham perisi» dolayı bizi eski devirlerin esprisine yakm besinin zaranna bir netice verir. Az seryanm her taTafmda misafir kalmıştım. Bu sefer de iki gün ne inananları neden korkutuyor? En par laştıran bir değişmeye şahid oluyoruz. Bir maye ile çok kazanmak hırsı, şüursuz bir piyano var. Tavanda çepeçevre gizli alıp yürüdü. îşler kalabildim. Gene camileri, Topkapı mülak san'at ve medeniyet devirleri, otori taraftan san'at, mücerredlikten ve aşırı rekabet ve bunları temin için tatbik edi ışıklar yanınca gözleri okşıyan bir gündüz kesad gittikçe, para zesini, Yerebatan sarayını, Kapalıçarşıyı teyi ellerinde tutanlarla san'atkârların el entellektüellikten çıkarak, herkesçe anla len hilenin her şekli, belki onlara bir aydınhğı veriyor. Sağda kapısmın üzerinkrtlaştıkça, tüccar ve de (Bar) levhası bulunan mükellef bir bü gezdim ve çok müteessir oldum. Memle«le verdikleri devirler değil midir? Bütün şılabilecek, daha doğrusu sevilebilecek müddet para kazandırmakta, fakat o iş esnaf, malını satmak ketinizin hususiyeti kaybolmuş! Kendimi saraylar, muazzam âbideler, monümantal munis şekiller alıyor. Öteki taraftan dev şubesini de seri bir inhizama sürükle fenin önünde beyaz ketenler giymiş temiz için, sermayesini kebir Avrupa şehrinde sandım. Ne fes kalyüzlü, çok nazik garsonlar. heykeller, duvarlan kaplayan alçak ka letler, şimdiye kadar görülmemiş ehemmi mektedır. diye yükletmek tehYolcular üçer beşer gelip maun ren mış, ne çarşaf, ne de kafes. bartmalarla resimler, kollektiviteye yara yette teşkilât kurarak, san'ati ve san'atkâ Bundan on beş sene evveline kadar likesini bile göze aCoşmağa vesile arıyordum. Bu sözler dıkan gibi san'at çerçevesi içine giren e n geniş bir himaye çerçevesi içine alıyor beynelmilel bir şöhrete ulaşan, ihracat ginde küçük masaları işgal ettiler. Saat on ^ ^ hp, elindekini avcunyapacak kadar kudret gösteren ayakka altıya on kala boğuk bir kampana sesi sabrımı tüketti ve kısaca şunlan söyledim: serler, maziden bize kadar devam eden lar. Bugün gerek liberal devletlerde, gebı sanayiimiz, bugün memleket halkınm Biz Türkler Avrupaya garblı ol dakini neredey^ reklama yatıracak. dâhiyane başanlar, hiç şüphesiz ki, büyük rekse ve bilhassa totaliter rejimlerde, dahi tamamen itimad ve sempatisini yolcuları sevdiklerinden ayırdı. Fakat, reklâm deyip geçmıyehm. U duğumuzu onlann zannettikleri gibi korühükümdarlann yahud büyük şeflerin san güzel san'atlar sahasmın çok ehemmiyetli kaybetmiştır. Fakat ayakkabı öyle za Tam saat on altıda sanki gaibden rukörüne mutaassıb olmadığımızı ispat için da bir ayn marifet. Meselâ, şu Parısh atkâra verdikleri imkânlar sayesinde mey bir şekilde organize edilmiş bulundugunu rurî bir ihtiyacdır ki, fenalıklannı bile hanî bir el o koskoca gövdeyi patırtısız, bu inkılâbı yaptık ve sizin Isviçre kanun mağaza sahibinin bulduğu şeytanca rekdana gelmiş bulunmaktadırlar. Tarihi ka görüyoruz. Gerçi demokrasilerle diktatör bile, mevcudün içinde mümkün olduğu gürültüsüz rıhtımdan çekti, kopardı. Ne n tarzına bakın: larmı kabul ettik. Padişahların müstebid rıştıralıpı. Mısır saraylarını, ehramlarını lüklerin teşkilâtlarmda pek bariz farklar kadar en az fenası bulunarak alınacak bir düdük, ne bir insan sesi duyulmadı. Bu dediğim mağaza sahibi. giyım kuidaresinde umacı gibi örtünen kadınm Firavunlara medyunuz. Geldanî san'ati, mevcuddur. Evvelkiler san'ati, ferdî ve tır. Bir ay bile dayanmıyan ayakkabı, Kaptan mevkiinde duran zatın elinin işayüzünü açtık. Onun hayat hakkını tanı a m eşyası satıyor. Yeni getirttiği bır nebiraz da Darius demekür. Polyclete, Bü en aşırı tezahürlerile, serbest bir saha ka memleket sanayii için bir yüz karasıdır. retini görmeseydim vapur kendi başına Bundan safha safha deri ve kösele fab buyruk olduğuna hükmedecektim. dık. Içtimaî hayatta ona lâyık olduğu vi pardesü var ki, su geçmez kumaştan yük Iskender'in himayesi altında en kud bul ederek san'atkârı hiçbir mecburiyet mamul. Evet amma, bunun su geçmezrikalanmız, ayakkabı imal edenler ve Karşıhkh mendiller sallanıyor, ıslanan mevkii verdik. Medenî bir insanın vasıflaretli eserlerini yarattı. Beşeriyet bugün bir altında bırakmıyorlar. Ötekiler san'ati ay satanlar da hicab duyuyorlar. rım tamamen haiz olduğumuzu dünyaya liğini ne ile ispat edecek? Vakıa, böy.e gözler arasıra kurulanıyor. Havadan pu Şapel Sikstin kazandı ve ressamlık san ni zamanda rejim propagandası, ideoloMillî Şefin Dolmabahçe saraymda seler teati ediliyor. Her ayrılık gibi bu da göstermek istiyoruz. Kadmın örtüsünü kumaşlardan yapılını? pardesülerm ceatmın hârikasma sahib oldu ise bunu, Mi jilerini yayma vasıtası telâkki etmekte ve meydana vurduğu bu hakikat, günün ükaldırmakla kalmadık, onu candan bir yol 3ine su doldurup vitrine asan mağazalar kel Anj'm dehâsma olduğu kadar II nci artistin muayyen yolîar içinde yürümesini zerinde ehemmiyetle durulacak der biraz acıklı. yok değil. Lâkin, bu usul hem pek mupVapur üç kısa düdük sesile îstanbulu daş, hayat savaşında bir arkada? bildik. Jül'ün ısrarma borcludur. Rafael ve Le adeta mecburî kılmaktadırlar. Liberal didir. Bir Avrupalı nazarında çok garib telâk tezel, hem de cazib tarafı yok. onardo da Vinçi Îtalyan Rönesansının F. G. selâmladıktan sonra Boğaz yolunu tut kilere uğramış olan fesi attık ve beynelmiBizim tacir biraz düşününce, şahesef devletler, bütün san'at tezahürlerinde, tuk. Anadolu sahillerine yakın gidiyoruz. bütün büyük simalan, prenslerin, papalabir usul bulmuş. Pardesülük kumaştan san'atkânn şahsiyetine ehemmiyet verBen her iki tarafı doya, doya seyredebil lel bir mahiyeti olan şapkayı giydik. Çarın direktifleri altında çalışarak bugün Sahte bir mektub bir nevi tekne yaptırmış. Koymuş bu tekmekte, totaliter devletler de, eserde, evmek için baştarafa gittim. İşte Üsküdann hşkan, dürüst, başarıcı, terbiyeli, haluk, Avrupa müzelerini dolduran jaheserleri neyi vitrine. Doldurmuş içine suyu. baBursa (Hususî) Gemlikli Hüseyin velâ, milletin şahsiyetini gözetmektedirmeşhur Şemsipaşası, Evkaftan Allah ra hayırhah bir millet olduğumuzu kavlimiz yaratmışlardrr. Holandada Rübens ve Iskat, bu kadarla da kalmamış. Suyun Gültekin adında ve 23 yaşlarında bir ler. Ucu herhalde ayni noktaya varan iki ve filimizle ispat etmek için benliğimizi panyada Diego Velaskez, biri büyük elçi, genc, sahte tavsiye mektubu yazmak su zı olsun Mimar Sinanın eseri olan medreiçine de, kırmızı kırmızı balıklaî atmış. kaybetmeden garb ailesine girdik. Siz öteki sarayın büyük memurlanndan biri idrâk!. Bizim burada ehemmiyetle kayde ç i l e a s ı i y e c e z a mahkemesmde muha seyi ne de güzel tamir etmiş. Onun yanınSimdi, vitrinin önü iğne atsanız yere ı ; hususiyet arıyoreunuz, biz o gülünc husu• • ı1 '• • Bu gencin keme edilmeğe başlanmıştır. ~° ~" " da koskoca tütün ambarları. O ne zevkpayesini kazanacak kadar devlet ve oto deceğimiz şey, muasır devlet şekillerinde • düsmiyecek kadar kalabalık. Bundan siyeti kendimiz için zararlı görüyoruz, derite ile sıkı münasebet tesis etmiştiler. Bu güzel san'atlarm, teşkilâtlandırma ve ciifadesine göre; Bursa Merinos fabrikası sizlik yarabbi! Görmemek için başımı mükemmel reklâm da can saglıgı. misaller namütenahidir. Bütün san'at ta hazlandırma bakımından tutmakta olduk na girebilmek için İstanbul C. H. Partisi Rumeli sahillerine döndürdüm. îşte Or lım. Öyle amma, bir de kumaştan tekneAdamcağız başını iğdi: rihi, bütün medeniyet tarihi, en feyizli lan büyük yerdir. Maarif Vekâletlerinde vekıliNecibe bir meb'ustan tavsiye taköy camii, işte Yıldız bahçeleri. Başımı deki bahklara sormalı! Beni tenvir ettiniz, teşekkür ederim, ..,..,..,, .. , ı.. 1 mektubu alan Hüseyin, Parti merkezm arkaya çevirip Topkapı parkına, SüleyHüseym Partı merkezinsan'at devirleri, san'atin dirijanlar tara ,. de ^ ^ vekilini belkerken bürodaki kâ maniye, Sultanahmed ve Ayasofya mba beni tenvir ettiniz! Çok haklısınız, dedi reis t mudurlukler, muzeler, buyuk Z Robotalar fından himaye edilmesinden doğmuştur. h umum her çeşid san'at tezahürlerı, gü " galeriler, tiblerden bir müsveddelik kâğıd istemiş relerine bir veda pusesi yolladım. Kuru ve aynldık. Nevyork sergisini *** zel san'atlar mekteb ve atölyeleri, umu• Necibe söybyeceklerini tahriren bilSabah saat altıyı on geçe Köstenceden dolduracak olan yeçeşmenin önünden geçerken bilâihtiyar Burada ehemmiyetli bir kaydı unutmı mî ders ve konferanslar, içte ve dışta sey dirmek istediğini anlatmıştır. kömür depolannı görmemek için gözlerim trenimiz kalktı. Bu sefer karşıma bir Al nilikler arasında, daKâtiblerden biri Hüseyne Parti damyalım: En parlak san'at devirlerinın baş. yar sergiler, neşriyat, san'at teşekkülieri, kapandı. Allahm yeşil yarattığı a|aclan man tesadüf etti. Fransızca biliyormuş. ha sergi açılırken gölıca iki amilinde, otoıite sahibi ile sansan'atkâr odaları ve eskilerini andıran gasını taşıyan bir kâğıd vermiştir. Kâ biz kömür tozile siyaha boyadık. Hele o, Dereden tepeden bahsettik. Mecidiye rülecek olan bir tağıda dileğmi yazan Hüseyin, Necibden atkârda, daima, iki esaslı vasıf görüyo korporasyonlar, hâsılı güzel san'atları habrlangıclara bir aşk yuvası olmağa lâyık şehri civannda yirmi kadar köylü rençper nesi var ki, elhak yeyata sokan ve hayatı yükseltmeye vasıta aldığını söylediği diğer bir tavsiye mekruz: tubile Abdullah Naci admda birine mü güzelim adacıgı kömürcü dükkânı yap omuzlarmda bel, tarak, kazma, kürek nilik denmeğe seza! Dirijan'ın, hükümdar, papa, prens, yapan bütün faaliyetler, devletlerin bu racaat etmiştir. Abdullah Naci de Me mak kimin aklından geçer? Yok, yok biz türkü çağırarak tarlaya gidiyorlardı. Al Resmiküşadı yapahatta sadece derebeyi san'atin, kendi ıs sahaya verdikleri ehemmiyetin birer mi rinos fabr'kası müdürü Nihada hitaben itiraf edelim ki hakikaten zevkten mahrum man hemen camı açtı, hava biraz serince cak olan zat. lahat ve fütuhatını yaşatacak tek vasıta salidir. Son yıllar içinde Paris ve Berlinde bir tavsiye mektubu vermiştir. Fabrika insanlarız. idi ve dalgın, bu köylü seslerini dinledi. Rivayete bakıliTolduğuna inanması ve san'atkânn, kendi yükselen birtakım binalar, âbidevî mima müdürü bu mektuba rağmen aylar geçİşte Hisarlar, pürvakar asırlardanberi Sonra bana: sa, Nevyork sergisini, sine verilen siparişi, mevzuun aktüelliği rî mefkuresi içinde vücude getirilmiş ol tiği halde kendisine iş vermemiştir. Bu Boğazın sulanna hayranhkla bakıyor. Ne güzel değil mi? dedi. dört metre boyunne katacağı şekil ve renk güzelliğile, her duklarından başka, düz ve çıplak satıh nu gören Hüseyin Gültekm kitablanm Daralan Boğaz buradan sonra gittikçe Evet, dedim, sizin Almanlar da çok da, muazzam bir ro *^« karıştırmış, bunlann arasında vaktile hangi bir hâdiseyi, bir hikâyeyi plâstik lardan kurtularak, dışta heykele ve tezyimusikiye düşkündür. Her fırsatta boto, yani makine îstanbul C. H. Partisinden aldığı dam genişliyor. dünyanın ebediyetine götürecek kudret ve nata, içte dekorasyona, geniş duvarları galı kâğıdı bulmuş ve üzerindeki kur Tam Rumeli Fenerini dönerken güneş söylerler değil mi? adam açacakmış. Yürüyen, elini kolunu kaplayan resime yer vermişlerdir. Bu, sankabiliyet taştması. Evet öyle amma böyle söylemez kımıldatan, hatta konuşan bu robotoyu şun kalemle yazılmış yazıları silerek de inzivaya çekilmeğe başladı. Aman atm yeniden kollektiviteye döndüğüne en *** daktilo ile bir mektub yazmış, altma da ne güzel, ne lâtif bir yaz havası! Ne rüz ler, bunlarınki içerden geliyor, bizde ise hangi kuvvet tahrik edecek biliyor muDemokrasiler, otoriteyi tek ellerden a emin delildir ve bu dönüşte iki mühim â Necib imzasmı koyarak tekrar Merinos gâr, ne dalga var! Şubat iptidasında meh kumanda ile! dedi. sunuz? Aktürüs yıldızınm, gayet kuvvetli larak dağıtular. Eski devirlerin en muaz milden biri, hiç şüphesiz ki, devlettir. fabrikası müdürüne vermiştir. Fabrika tablı bu temmuz akşamına tabiatin bir Ne demek istediğini pek kestiremedim bir teleskopla zaptedilecek olan şuaları. zam eserlerini yaratmış olan fütuhatçı ve Devlet güzel san'atlara nasıl ehemmi müdürü bu mektubu almca, kendisine cilvesi değil, lutfu diyeceğim. Selim Sırrı TARCAN Bu kadarla bitmiyor. Sergiyi ziyarete tacdar egoizminin modern dünyada yeri yet vermesin ki, onun başarılarını yaşatan, imtihana girmesini bildirmiştir. Hüse Saat on yedi. Çay kampanası çaldı. gelenlere yol göstermek, muhtelif paviyin Gültekin imtihana girmiş ve mu yoktur. Böylelikle âbidevî san'at öldü. muahedelerden ziyade, san'atkâr elinin evaffak olmuştur. Fakat fabrika idaresi Yemek salonuna indik. Üçer, dörder kişi Üçüncü cemre düşüyor yonlan gezdirmek, izahat vermek üzere, Eskiden, sokaklarda mabud gibi gezdi bediyete götürdüğü nefis eserlerdir. lik masaların hepsini de karanfillerle, leybir hayli roboto daha, emre amade buNurullah BERK tavsiye mektubunun hakikî olup olmarilecek kadar "kollektivite'nin malı olan Bugün üçüncü cemre düşüyor. Kışm dığını sormak lüzumunu hissetmiş, Ne lâklarla, sümbüllerle süslemişler. lunacakmış. sıkıntıh, yağmurlu, çamurlu günlerin cibe vaziyeti bildirmiştir. Alman cevabİki kişilik bir masaya oturdum. KarşıAmerikalıların Fuad Köprülüye ithaf edilen edebiyat gecesi j da böyle bir mektubdan haberdar olma ma bir yolcu bir baş selâmı verip yerleşti den usanan halk, baharm serin günleri doğrusu. Göktekibu fikrine gıpta ettim yıldızlardan ışık kuvdığı anlaşılmıştır. Bunun üzerine tutu ve guya evvelden tanışmışız gibi fransız ne kavuşmak için bekleşiyor. Bu sene veti alarak yerde demirden adam yarapek şiddetli kış oldu, denılemez. lan zabıt varakasile Hüseyin Gültekin tan fennin şu harikasına duyduğum hayAncak, İstanbulun güzel ilkbahar ca: sahte mektub tanzimi suçile Adliyeye dan lâyıkile istifade edememesi ihtimali ranlık da ayn. Deniz çok sakin, vapur çok yollu, teslim edilmiştir. Muhakeme, şahidlerin de vardır. Yalnız, bu işin zevkini bozan bir cicelbi için talik olunmustur. değil mi? dedi. Bununla beraber çiftçi, baharın yağ het var. Robotolar, sergiyi gezecek bin Evet, dedim. Yalnız galiba sür'atmurlu geçmesini, dört gözle beklıyor. Tutuşan baca ten olacak, biraz fazla sarsıntı yapıyor, Zira memleketin mühim mmtakalarm lerce insan arasında, kendıleri kadar makine kafalı, vurdum duymazlara da hizKurtuluşta Makaracı sokağında 14 nuTekrar galiba söz olsun diye: da, bilhassa İstanbul ve Trakya mınta met etmek mecburiyetinde kalacaklar, maralı evin bacası tutuşmuş, söndürül Yarın sabah ikide Köstencede imi kalarile orta Anadoluda vağan yağmur, ona yanıyorum. müştür. ihtiyaca kâfi değildir. Bu kış, toprağa şiz! nüfuz eden yağmurun miktan, beher Bilmiyorum. Sekiz sene var, bu yolKadma çarpan otomobil Hava vaziyeti metre mikâbına en az ellı santigram olŞoför Halidin idaresindeki 2200 nu dan Avrupaya gitmedim. Evvelce dörtte Yeşilköy Meteoroloji istasyonundan] ması iktiza ettiği halde, beher metre mimaralı otomob.l, îbrahimpaşa cadde beşte limana giriyorduk. kâbına ancak yirmi gram yağmur düş alınan malumata nazaran, dün yurdunj sinden geçerken Muallâ admda bir ka Yok, yok ben öğrendim, tam ikide. müştür. Netice şudur: Şehirli güzel ha Trakya, Kocaeli ve Ege mmtakaları bu| dma çarpmıştır. Kadm yaralanmış, şo Yalnız tren Bükreşe altıda kajkıyormuş! va, köylü ise yağmur bekliyor. ı lutlu, orta Anadolu, Karadeniz ve Ak î för yakalanmıştır. deniz kıyıları çok bulutlu ve yer yer ya1 Belki, dedim. tzmir mahsul nümuneleri ğışlı, diğer bölgelerde kapalı ve yağışlıKomşularından dayak yemîş! Adamcağız galiba meraklı. Sordu: îzmir (Hususî) Şehrimiz Ticaret görülmüştür. Siz de benim gibi bu tarikle AlmanFatihte Hasanhalife mahallesinde Rüzgâr umumiyetle şımal istikameOdası, Berlin Ticaret Odamız tarafm Evvelki gün, Profesör Köprülünün 25 incı ılim yılı münasebetıle Üniver Hissedar sokağında 11 numaralı evde o yaya mı gidiyorsunuz? tinden Trakya, Ege ve orta Anadoluda Hayır, Bükreşte kalacağım! dedim. dan Odada açılacak olan Türk mahsulsitede bir toplantı yapıldığını ve ayni gün Maksimde tertib edilen edebiyat turan 42 yaşmdaki Fatma polise müraleri meşherine gönderilmek üzere muh kuvvetlice, diğer yerlerde orta kuwet< caat ederek, komşusu Bayramla kansı gecesinin de kıymetli Profesöre ithaf olunduğunu yazmıştık. Yukanvıki resim, caat ederek, komşusu Bayramla karısı Fazla birşey konuşmadan >• a ^'a u " î c ^ ^ " " î 1 " 0 " 0 " aynldık.' ' . " •'. te, Karadeniz, Marmara ve Ege denizleedebiyat gecesinde bulunanlardan bir kısmmı saym profesörle birlikte gös Mürüvvet tarafmdan dövüldüğünü söy Salona çıktım. Hazin bir keman sesi.. Bir telif mahsul nümuneleri hazırlatmağa rinde fırtına şeklinde esmiştir. başlamıştır. termektedir. lemiştir. Suçlular yakalanmıştır. 1 (prelude) çalınıyor. Herkes gibi ben de 5jç SJC 5jC San'at için san'at Romanya yolunda DUYDUNUZMU? Siyasî lokanta