17 Şubat 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

17 Şubat 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 Şubat 1939 CL. IHURİYET SONT Hfidiseler arasında Iltimas ve tavsiye • ki küçük kardef gibi elele veren y bu iki kelime arasmda hiçbir akrabalık yoktur. İltiması tavsiye" den ayıran büyük farka dikkat edilirse, aralannda zıddiyet münasebeti olduğu bile görülür: İltimas liyakatsizin himaye edilmesidir; tavsiye, bilâkis, elinden tutulmağa lâyık olduğu kadar da muhtac kabiliyetlerin ihmalden kurtarılmasıdır. İltimas, liyakatli için yapılırsa tavsiye olur; tavsiye, liyakatsiz için yapılırsa iltimas olur. Bizde işle işçi arasındaki münasebetleri ayarhyan ve kolaylaştıran bir müeuese yoktur. îş arıyan işçile işçi arıyan işi ancak hususî tavsiyeler birbirine tanıtır ve bağlar. Fakat, Osmanlı imparatorluğundan kalma bir an'ane ile bizde tavsiye, o kadar geniş bir suiistimal mevzuu olmuştur ki onu iltimastan ayıramıyoruz ve ikisini de müteradif kelimeler gibi yanyana kullanıyoruz. Temizlikten, şahsî ve siyasî ahlâktan çok bahsettiğimiz bugünlerde ar~ kalılara karşı bir mücadele açılmasını da istemeliyiz. Umumî ve ciddî bir kontrol, arkalıyı arkasızdan ve liyakatliyi liyakatsizden ayırmağa yeter. Îş muhitinde arkalılan tanımıyan yoktur. «Filânın adamıdır» derler. İş muhitinde arkalılan büyük bir kin ve korku çevirir. Kin, çünkü o liyakatsiz bir liyakatlinin yerini alarak hem işe, hem de isçiye zarar verir; korku, çünkü o liyakatsiz arkasına güvenerek etraf ını daima zımnl bir tehdidle yıldınr. Fakat iltimaslJarı ayıklarken meşru tavsiyelilerin de arada kaynamamasına dikkat edilecektir. Bu dikkatin ölçüsü liyakatin ölçüsünden baska nedir? Çocuk ve Terbiye İspanya harbi bitiyor Mekteb âlemi Yazan; AL1 KÂMt AKYÜZ Disiplini yolunda giden bir mektebi, muntazam ışliyen bir saate benzetenler olmuştur. Yalnız şurasını bilmek icab eder ki, mekteb makinesini konsol saati gibi kurup, uzaktan seyrine bakamazsınız. Onun çarkları canlıdır; etten, kemikten, sinirden mamuldur. Saatin çarkları gibi pasif bir itaatle dümdüz işlemiyebilir. Bakarsmız, içlerinde birinin aklına esmiş, tersine işliyor; onu düzeltmek, düzeltirken, ters işlemenin fenahğını anlatmak lâzım ki, bir daha tersine dönmesin. İşte bunun için filozoflar, pedagoglar, dünyanın hiç bir yerinde, hiç bir mektebde, makine gibi pürüssüz işliyen ideal bir mekteb disiplini olamıyacağını itiraf ederler. Gaye, muhal olan bu ideali tutmak değil, ona doğru yürümek, mümkün olduğu kadar ona yaklasmaktır. Mürebbî, gayesine ulaşmak için, a'radığı fcrsatlan, en ziyade teneffüs ve oyun zamanlannda bulur. Ders esnasında çacuk, bir bakıma, bağlı gibidir. Kendinin zapturapt altında bulunduğunu bilir. Bostan dolabınm su kabları gibi, büyük çarktan aynlamadığı için, ders esnasında asıl benliğini pek açığa vuramaz. Orada çocuğun yaramazlık tarafı bir dereceye kadar muallimin otoritesi ve dersanenin ciddiyetile örtülüdür. Bu kapalı kutu içinde, kabına sığmıyan şeytanlıklar, birden boşanmak için, teneffüs zilini dar bekler. Hatta muallimin otoritesi zayıfsa, bunu beklemeğe de pek lüzum kalmaz. îşte o zaman vaziyet, bütün fecaatini gösterir. Anlaşılıyor ki, mekteb âleminin güneşi, muallimdir. İş, muallimde başlıyor, muallimde bitiyor. Şu şartla ki, otorite meselesinde, başmuallim veya müdür, ona destek olsun. Ve şu şartla ki, Maarif Müdürlüğü başmuallime, Maarif Vekâleti de müdiriyete destek olsun. On beş yıl kadar oluyor. Tanıdığım, hürmet ettiğim bir muallimden dinlemiştim: Bir lisede ders verirken saygısızlık eden bir talebeyi dersaneden çıkarmak istemiş. Talebe, çıkmadıktan başka saygısızlığını daha ileri götürmüş. Mualüm, «o halde gitmek bana düştü!» diyerek doğru müdüre gitmiş. Müdür, muallimin haysiyetini koruyacak bir tedbir alacağına, «idarei maslahat etmeli, mesele çıkarmamalı idiniz!» diyerek, muallimi muahaze etmiş. Kim bilir, belki o zaman, onun da hakkı vardı. îdarei maslahat etmek ve mesele çıkarmamak siyaseti, son inkılâbımıza kadar, devlehn bir an'anesi halinde idi. Başta İkinci Abdülhamid, mesele çıkarmamak için, yabancı devletlerin her istediğini yerine getirmeğe çalışırdı. Halbuki çok kere, çıban deşilmek ister. Yeni hükumet rejimimizde her meseleye karşı radikal tedbir almak siyaseti takib olunuyor. İdarei maslahat, çıbanı ufunetlendirip, kendi kendine deşilmesini beklemek demektir. Böylelikle çıban, yara halini ahr. Seciyesi kuv%etli, enerjisi yerinde bir idarenin bunu beklemeğe tahammülü yoktur. Vakıa mekteb âlemi başkadır. Akıl hastanesinde şuuru tam olmıyanlara karşı olduğu gibi, burada da, hemen zecrî hareketlere geçilmez. Alınacak tedbrr, maddî olmaktan ziyade, psikolojiktir. Buna şüphe yok. Fakat idarei maslahatın burada da bir hududu vardır. O hudud geçilince, disiplin bozulmuş, anarşiye düşülmüş olur. Ben, a dediğim muaîlimi, fazla idarei maslahatçı oîarak tanırım. Belki de şikâyet ettiği talebenin saygısızlığı, onun böyle fazla idarei maslahatçılığı yüzünden olmuştur. Mekteb dleminde, idareyi güçleştiren ahval ve şerait olabilir. Fakat hiç bir yerde, ıhiç bir sebeb, onu imkânsız bir hale koyamaz. Sın;fların kalabalığı büyük bir mahzur olarak gösterilmektedir. Bunun doğruluğunda şüphe edilemez. Fakat, pek muhtemeldir ki, kalabalık bir sınıfa hâkim olamıyan ayni muallim, mevcudu tam kararında yani yirmi beş, otuzdan ibaret olan bir sınıfta da hakimiyeti elde edememiş bulunsun. Bakarsmız bir mürebbi, bir muailim hiç yorulmadan, üzülmeden, bağırıp çağırmadan, kalabalık bir sınıfta sükuneti ve itaati temin eder de, başka bir mürebbi veya muallim ötede, mevcudu daha az bir sınıfta, bütün gayretıne, çırpınışlarına rağmen onun yapt:ğını yapamaz. Bundaki muvaffakiyetin sırrı nedir? Oteki neden muvaffak olamıyor? Tetkike değer. Pedagojik bir otorite elde etmek istiyen mürebbi veya muallimin herşeyden evvel dikkat edeceği nokta, elindeki disiplin silâhını tam bir itimad ve sevgi telkin edecek tarzda kullanmasıdır. Buna, silâh demiyelim. Çünkü silâh keser ve yaralar... Bu, silâh değil, bir manivelâdır ki mürebbinin kuvvetini artmr. Bu manivelâ sayesinde mürebbi veya muallim istedı&ınden fazlasını elde eder. Bir kere muallim kendini talebesine, daima iki üç şerir müstesna olabilir talebesinin büyük ekseriyetine sevdiremedi mi, geçmış ola! Pedagog Leguve'nin dediği gibi, talebe ve muallim, her ikisinin de müşterek bir muallimi vardır: Sevgi. Her iki taraf bu kaynatan ilham almadıkça seve seve, candan çalışamaz. Seve seve, candan çalışmanın vereceğı randımanı da başka hiç bir tarzdaki çalışma veremez. Talebenin muallimini sevmesi önce onun talebesini sevmesile başlar. Yalnız talebesini sevmek, onlarla yüz göz olmak, onlan şımartmak demek olmadığını da unutmamak lâzımdır. Aradaki otorite farkını çocuklara unutturan bir mürebbi veya muallim, sevilmekten ziyade onların maskarası olmağa mahkumdur. Kendini sevdirmek gayretile çocukların alaylarına, şımarıklıklarına göz yuman mürebbi, çok geçmeden gözünü açar amma iş işten geçmiştir. Şımarıklık da hastalık gibi, kantarla gelir, mi?kalla gider. Talebesini sevmek demek, onlara karşı doğruluktan, adaletten aynlmamak, onlarm iyiliğini istemel:, haynna çabşmak, onlara hakikî bir dost olduğu inancmı vermek demektir. Bunun için haysiyet ve vakarından fedakârlık etmeğe hiç lüzum yoktur. Tatlı sert tabiri bazı tütünler için kullanılıyor amma ben bunu, pedagoji için daha elverişli buluyorum. Çocuğun münasebetsizliklerini müsamaha etmiyerek ciddiyetle tashih etmek muallimin sert tarafıdır. Garibdir ki çocuklarla akran gibi gülüp oynamasmdan ziyade, muallimin bu sert tarafı, doğruluğu ve yüksekliğile, kendini sevdirir. Bir aralık kendine akran gibi gördüğü muallimin büyüklüğünü çocuk anlar ve sezer. Terbiyenin iki büyük temeli olan sevgi ve saygı birleşmiştir. Artık sağlam bir zemin üzerinde emniyetli adımlar atılabilir. Mekteb âleminin kendine has încelikleri vardır. Biz, hepimiz o âlemde yetişip çıkmışızdır. Fakat bu incelikleri görmek için tekrar o âleme girmek lâzımdır. TutacaŞmız evi yalnız dısarıdan görmekle iktifa edebüir misiniz? İHEM NALINA MIHINA Bir yıldönümü I Cumhur Reisi Azana, kan dökülmesine muhalif Franko ile bir mütareke akdi veyahud şerefli bir teslim olma işi müzakere edilecek (Baştarafi l inci sahifede) şerefli bir teslim olma için müzakerelere girişilmiştir. Paris gazeteleri, Del Vayo ile Reisicumhur Azana arasında noktai nazar ihtilâfları mevcud olduğunu, çünkü Aza na'nın insan nüfusu ziyaının önüne geçilmek maksadile derhal uzlaşılmasını iste mekte olduğunu beyan etmektedirler. Bayan Tabouis, Oeuvre gazetesinde Littorio adasmdaki Italyan fırkası ku mandanı General Gambera ile Fransist ler arasında ihtilâf zuhur etmiş olduğunu ve bunun Frankistlerin ıtalyan askerlerinin Barselona sokaklarında geçid resmi yapmalan için General Gambera tarafından yapllan talebi reddetmiş olduklarını yazmaktadır. him milletlerin kısa bir zamanda nasıl bir hareket ittihaz etmeleri lâzım geldiğini göstermektedir. Madrid bombardıman edildi Madrid 16 (a.a.) Dün saat 19,30 da nasyonalist bataryaları 15 dakika şehrin merkezini döğmülşerdir. Bombardı man geceyarısı tekrar edümiştir. Oksfordlu talebenin telgrafı Londra 16 (a.a.) 42 Oksford profesörü, îspanyol arazisinden bir kısmı Ispanyol hükumeti elinde kaldıkça ve îtalyan ve Alman askerleri Îspanyada mevcud bulundukca, Franko hükumetinin tanmmaması hakkında Lord Halifaks'a bir telgraf çekmntir. Frankistleri tantmak meselesi «lnformazione diplomatica* bir makalesi mn Londra 16 (a.a.) Röyter Ajansının parlamento muhabiri, İngiltere ve Fransanın Franko hükumetini hemen tanımağı derpiş edemiyeceklerini yazmak tadır. Bilinen bir şey varsa o da, Paris ve Londranın kat'iyyen müşterek olarak hareket edecekleridir. Bugün mevcud tereddüdün başlıca sebebi îspanyada bü tün evsafını cami bir cumhuriyetçi hüku metin mevcud olup olmadığı keyfiyetidir. Madrid hükumeti aleyhine tahkikat Burgos 16 (a.a.) Cumhuriyetçi İspanya hükumetinin gayrimeşru olduğu hakkında tahkikat icrasına memur komisyon. Dahiliye Nazırmm riyaseti altında toplanmıştır. Vesaik toplamak üzere Barselonaya tâli bir komisyon gidecektir. Komisyonun raporunda birçok metinler den bahsedeceği ve bunların ortalıkta heyecan tevlid eyliyeceği söylenmektedir. Irlanda Frankistleri tanıdı Dublin 16 (a.a.) De Valera, Ser best İrlanda devletinin Burgos hükumetini tanımış olduğunu teşriî meçjjste beyan etmiştir. Bernar Burgosa hareket ediyor Paris 16 (a.a.) Yarm akşam Paristen Burgosa hareket edecek olan Leon Bernard'a Hariciye Nezaretinden iki büyük elçilik kâtibi ve daha bazı memurlar refakat edecektir. Isviçrenin karart Burgos 16 (a.a.) Dış Bakanlığı tebliğ ediyor: İsviçre federal konseyi Negrin hüku metıle diplomatik münasebetleri kesmeğe Burgos hükumetini İspanyanm yegâne meşru millî hükumeti olarak tanımağa karar vermiştir. Bu karar yurdumuzun prestijine en beliğ bir delildir ve diğer mü Roma 16 (a.a.) İnformazione Diplomatica, bu akşam, aşağıdaki yarıresmî tebliği neşretmektedir: Burgos hükumetinin tanmması meselesinin sözde büyük demokrat devletler arasında çıkardığı gürültülü nümayişleri Roma mes'ul mehafili tam bir sükunetle, takib eylemektedir. Fransız ve îngilizlerin galibi nihayet tanımaya karar vermiş olmaları hâdiselerin makul seyrine tamamile uygundur. Fakat riyakârlıktan tehdide kadar varan hareket tarzı onların fikirlerind"ki karışıklığı ve îspanyol mjlletinin P ' k'ojisini hiç de tanımadıklannı gös to ıoor. Rop n iri mes'ul mehafili Franko siya«etinin anahatlannı pek iyi bilir. Çünkü, Italya, daha 27 temmuz 1936 tarihinde birinci olarak Franko'nun talebine cevab vermiş ve 18 teşrinisani 1936 tarihinde de Franko hükumetini tanımıştı. Bir İngiliz nazırı son günlerde milletler arasındaki nankörlüğü büyük bir belâgatle mevzuu bahsetmişse de harb sahasında, karada ve havada kurulmuş olan arkadaşlığın hiçbir iz bırakmadan uçup gideceğini zannetmek İspanya ile îtalya arasındaki menfaat tesanüdünü ve iki memleket arasındaki tabiî temayülleri bilmemek olduğu gibi îspanyol milletini merdlik hislerinden tegafül etmek demektir. Demokratik hükumetlerin bu kadar uzun zamandır kâbusu olan birkaç on bin Italyan gönüllüsüne gelince bunlar kendiIerine Franko tarafından vazifeleri bittiği eöylenir söylenmez memleketlerine döneceklerdir. Ancak o zaman, fakat daha evevl değil... Dostlarile beraber her ne olursa olsun sonuna kadar yürümek fasist İtalyanm vasıflarındandır. PEYAM1 SAFA Yeni Macar kabinesi kuruldu Dahilî ve haricî siyasette değişiklik olmıyacak Budapeşte 16 (a.a.) Yeni hükumet Kont Teleki'nin riyasetf ahınd'a teşekkül etmiştir. Kabine îmredi hükumetinin aynidir. Yalnız Teleki'den inhilâl eden Maarif nezaretine hükumet partisi reis vekili Homan tayin olunmuştur. İmredi kabineye girmemiştir. Başvekil Teleki, hükumet partisinin bu akşamki toplantısında yaptığı beyanatta, kabinenin eski şeklini muhafaza etmesinin gerek haricî siyasette gerek dahilî siyasette aynen İmredi gibi hareket edeceğinin bir delili olduğunu söylemiştir. Başvekil gerek ziraî ıslahat kanunu, gerek yahudi kanun lâyihalarınm olduğu gibi muhafaza edileceğini de bildirmıştir. Sovyetler yeni zırhlı alıyorlar Ekrem König hâlâ aranıyor Bir Yahudi hakkında verilen karar Nuremberg 16 (a.a.) «D. N. B.» Nuremberg mahkemesi, temmuz 1938 tarihine kadar Arî ırkına mensub bir genc kızla cinsî münasebet idame etmiş olan Yahudi Kurt Leesser'i bu sebebden dolayı sekiz sene şakke hizmetine ve Moskova 16 (a.a.) «Havas» Haber l Ankara 16 (Telefonla) Imza ve beş sene hukuku umumiyeden iskata alındığına göre, Bahriye Komıseri Ami resmî evrak sahtekârlığından suçlu ka ral Isakof Latı Sovyet deniz mühendisi çak tayyare müteahhidi Ekrem König mahkum etmiştir. nin başmda olarak yakında Amerikaya hakkındaki takibat ve ıade talebleri do Amerika konsoloshanesinde gidecektir. Bu heyetin bir tetkik seyaha layısile bir memlekette uzun müddet kalaltı Alman memuru tevkif ti için mi yoksa, levazım satın almak için madığı, şuradan buraya gittiği anlaşıh edildi mi gideceği belli değildir. Ancak, hatır yor. Ekrem Königin görüldüğü memleVaşington 16 (a.a.) Hariciye Balarda olduğu üzere geçen sene Sovyet ketler hakkında şehrimizdeki alâkadar hükumetine müteaddid defalar Ameri dairelere gelen malumat üzerine Harici kanlığı, Stuttgart'daki Amerika başkonkadan gemiler ve hatta bir iki de zırhlı yetniz kanalile muhtelif teşebbüslerde bu solosluğunda müstahdem altı Alman satın almak niyeti atfedilmişti. lunulmuştur. Ilk teşebbüsün yapıldığı metnura yol verildiğini bildirilmiştir. PaDiğer taraftan Almanya Hariciye Fransadan dahi müspet veya menfi ce saport vizelerinde uygunsuzluk yapan bu Nezareti şark işleri ticaret dairesi şefi vab gelmediği için Fransa nezdindeki memurlar Alman polisi tarafından tev Schunurre'nin evvelce tehir edilmış olan teşebbüs tekid edildi. Alınacak cevablar kif edilmişlerdir. Tahkikat neticesine göMoskova seyahatini martın onuna doğru tamamlanınca Ankara Adliyesi elyevnı re, bunlann sıraya riayet etmeden pasavuku bulacağı bildirılmektedir. Malum mevkuf bulunan Hariciye memurlann port verdikleri üc kisi halen Amerika taolduğu üzere, Schunurre, Sovyetler Bir dan Ruhinin davasınm tefrikı hakkında rafından aranmaktadır. liğile Almanya arasında ticaret müba karar verecektir. Mısır Kredi Fonsiye keşidedelelerini canlandırmak imkânlarını tetAvustralya, Yahudi sinde kazananlar kik edecektir. Almanyamn Sovyetlere istemiyor Kahire 16 (a.a.) Yüzde 3 faizli ve harb levazımı bile satması ihtimal harici Sidney 16 (a.a.) Hükumet Yeni ikramiyeli Mısır Kredi Fonsiye tah değildir. Guino'da bir Yahudi kolonisi tesisi tek villerinin dünkü çekişilinde: Zannedildiğine göre, bu Alman roe1903 senesi tahvillerinden 698,571 nulifini reddetmiştir. Keza Avustralyada murunun Moskovayı ziyareti Lehliler mara 50.000. böyle bir koloni tesisi hakkındaki diğer tarafından hiçbir itiraza uğramamakta 1911 senesi tahvillerinden 239.537 mıbir teklif de reddedilmiştir. dır. Polonya da pek yakında Sovyetlermara 50,000 frank ikramiye kazanmışle bir ticaret mukavelesi imzahyacaktır. lardır. Paris 16 (Hususî) Paris borsasınm Yugoslavya, İngiltereden ( KISA HABERLER ) bugünkü kapanış fiatları şunlardır: altın satın aldı Londra 176,95, Nevyork 37,76 3/4, * BERIİN 16 Beynelmilel 1939 BerBelgrad 16 (a.a.) Yugoslovenski Brüksel 637, Amsterdam 2025,50, Roma lin otomobü ve motosiklet serglsl yarın Kurır tarafından neşredilen bir istatishğe 198,75, Cenevre 857,37 1/2, kurşun açılacaktır. * SİDNEY 16 Millî Müdafaa Nazırı göre Yugoslavya, 1938 senesinde Lon 14,1,8 1/2, bakır 46 1/2 47 1/2, kalay Street, hava kuvvetleri mürettebat mevcudradan bir milyon 453 bin İngiliz lirası 211,17,6, altm 148,4 1/2, gümüş 20 5/8, dunun iki mLsllne çıkarılacağmı MkUrmişkıymetinde altın satın almıştır. çinko 13,5,7 1/2. Ur. Bir Sovyet bahriye heyeti Fransa nezdindeki iade yakında Amerikaya talebimiz tekrar gidiyor tekid edildi Ali Kâmi AKYÜZ Kızılayın felâketzedelere yardımı Ankara 16 (a.a.) Haber aldığımıza göre Kızılay cemiyeti tarafındau Cumhuriyet Halk Partisi Ankara içti maî tnuavenet komitesine beş yüz lira, Sili yer sarsıntısı felâketzedelerine iki bin lira, İspanya dahilî harbi dolayısile Fransaya iltica eden felâketzedelere iki bin beş yüz lira yardım yapılmıştır. ün, Türk Hava Kurumunun 14 üncü kuruluş yıldönümü idi. Hava Kurumunun 13 senelik faaliyeti, Kurumu idare edenlerin de, Türk milletinin de iftihar edebileceği kadar muvaffakiyetli ve muhteşemdir. Kurumun mesaisini üçe ayırabiliriz: 1 Para toplamak, 2 Orduya tayyare almak, 3 Havacı yetiştirmek. Cumhuriyetin 15 inci yıldönümü münasebetile yazdığmı yazıda da, tebarüz ettirdiğim gibi, Kurum 13 sene içinde 64 milyon lira toplamıştır. (Bu yekune, Cumhuriyet bayrammdanberi geçen ayların varidatı dahil değildir) 13 yıl içinde toplanmış olsa bile 64 milyon lira mühim . bir paradır. Hele ilk yılların teşkilâtla geçirildiği düşünülürse, bugün 65 milyonu bulduğuna ve belki de geçtiğine şüphe olmıyan bu paranm ancak Kurumun büyük himmeti ve halkın daha büyük hamiyeti sayesinde toplandığma şüphe yoktur. Bu paralar, Millî Müdafaaya tahsis edilmiş ve mühim bir kısmile tayyare ahnmıştır ki Cumhuriyet bayramına kadar satın alınıp orduya hediye edilen tayyareler 292 tanedir. Fakat Türk Hava Kurumunun orduya yaptığı yardım, yalnız 292 tayyareden ibaret değildir; ordumuzun daha birçok ihtiyaclarının temini hususunda da Hava Kurumunun kıymetli yardımlan olmuştur. Bu yardımları para ile ifade etmek istersek Kurumun Millî Müdafaa Vekâleti hava bütçesine 47 milyon lira vermiş olduğunu görürüz. Türk Hava Kurumunun çalışmaları arasında en mühimmi «Türkkuşu» dur dersek mubalâğa etmiş olmayız. Çünkü, para olunca tayyare alınır veya yaptırılır, para da her zaman bulunabilir. Fakat, tayyareci öyle kolay yetişmez. Havacının yetişmesi için evvelâ, bir havacılık havası ve muhiti yaratmak, yürekleri uçmak aşkile çarptırmak, ondan sonra uzun seneler çahşarak havacıyı yetiştirmek lâzımdır. Büyük Millî Şef îsmet İnönü, birkaç yıl evvel, Türk milletinin hava tehlikesine maruz bulunduğunu, büyük bir devlet adamına yaraşan medenî cesaret ve celâdetle söyledikten sonradır ki Türk Hava Kurumu, Türkkuşunu kurmuş ve Türk gencliğinin ruhuna havacılık sevgisini ve heyecanını aşılıyacak havayı yaratmağa başlamıştır. Türkkuşu kurulmadan evvel, Türk havacıhğı, yalnız ordunun harb tayyareciliğine inhisar ediyordu, halk arasında kökü yoktu; derhekte hata yoktur. Ancak Türkkuşu kurulduğundanberidir ki sivil Türk plânörcürleri, paraşdtçüleri, pilotlan yetişmeğe başladı. Kurumun himmetile ilkmekteblerde modelcilık aldı, yürüdü. Modelciliğin ne ehemmiyeti vardır, demeyiniz. Kâğıddan, mukavvadan, tahtadan, bezden, lâstikten yapılan o oyuncaklardır ki çocuğun ruhuna havacılık zevkini aşılar, onun körpe hayaline kanatlar takar. Tayyareciliğin çok ileri olduğu bütün memleketlerde, ilkmekteb çocukları ve öğretmenleri hep modelcilikle meşguldürler. Bizde de yeni başhyan bu modelciliği, Türkkuşunun hava sporlan tamamlıyacaktır. Ve Türk gencliği uçan genclik olacaktır. Olacaktır değil; olmağa başlamıştır. İnönü kampmı dolduran ateşli genclik, gittikçe artmaktadırî o kadar ki geçen yıl talib olanlardan 250 genci, bu seneye bırakmak mecburiyeti hasıl olmuştur. Türk Hava Kurumu, Türk havasının koruyucu müesseselerinden biridir. Türkkuşunun kanadlarile uçar Türk nesli havalanmağa başlamıştır. Havacılığın günden güne artan ehemmiyeti karşısında Türk milleti, Hava Kurumunu vücude getirmiş ve böyle canlı ve kudretli bir şekilde yaşatmış olmakla çok kıymetli bir hamle yapmıştır. İşte iftiharımız bundan ileri geliyor. Açık muhabere ı Hasan Âli Yücel Ankara Tiyatro mektebinde ı B. Altay'a: Radyoda Atatürkün ölümü münasebetile okunan ve hoşunuza giden o şiir, şair Behçet Kemalindir. Fakat «Âşık Ömer> imzasile okunmuş ve bazı gazetelerde neşredilmiştir. Memel'deki Almanların talebleri Kovno 16 (a.a.) Litvanyadaki Almanlar birliği Başvekile bir muhtıra vererek aşağıdaki taleblerde bulunmuj tur: 1 Hüviyet cüzdanlarında Almanların ırkına dair vaktile yapılmış olan tahrifatm düzeltilmesi. 2 Alman kaydını ihtiva eden pa saportlann hâmillerine yapılanmüşkülâtın kaldırılması, 3 Alman ilkmektebleri adedinin beş sene içinde tedricen hiç değilse elliye çıkanlması, 4 Alman teşekkülleri ve onlarm mensublarına karşı polis tarafından herhangi bir tazyıkın yasak edilmesi. PARİS BORSASI Ankara (Hususî) Maarif Vekilimiz Hasan Âli Yücel, beraberinde Ar Umum Müdürü Suud Kemal Yetkin olduğu halde Tiyatro mektebine gitmiştir. Vekü mektebde Profesör Karl Eybert'ten çalışmaları hakkında izahat almış, talebelerle konuşmuştur. Gönderdiğim resim. Maarif VekiKni profesörlerden izahat alırken göstermektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: