D UYDUNUZMU Para yağmuru u CUMHURİYET 7 İknicikânım 1939 Ellerini göke açıp Allahtan para istiyen insanlar pek çoktur. Şu istatistiği okurlarsa, bu iptilâdan vazgeçerler sanırım. Büyük Harbde, Fransız cephesinin yalnız bir noktasmda tayyarelerin attığı bombalar 60,000 tonu bulmuş. Fransız frankile tutarı; 450 milyon altra frank. Verdun taarruzunda atılan bombalar 40.000 ton. Tutarı 280 milyon altın frank. Şimdi frank düşük. Ayni şekilde ta arruzlar icin ayni miktarda bombanın kıymeti milyarla hesab edilecek. Gökten para yağar amma, işte böyle Birbirinden az kabaca iki delikanlı... yağar. El açıp dua edenlerin kulakları Soyca yabancı değiller; iki kardeş... cmlasm! Mahkeme salonunun kapı eşiğinde yanyana durmuş, çağrılmalarını beklerken, arada; başlannı içpriye uzatıp fiskos ediyorlar... Sıra kendilerine geldiği zaman da, fiîkos halinde idiler. Mübaşir isinv lerini söyler söylemez irkilen kardeşler: Yürüsene! Sen önden yürü! diye kısa bir konuşma ile salona adım attılar. ADLiYEDE VE MAHKEMELERDE Büyüflü toy, kiiçiijjü pişkin kardeşler Beş suçun suçlusu mahkum oldu Bu sııçlar sövme, eve taarruz, sarhoşluk ve hakarettir Küçükpazarda Mahmudpaşa yoku şunda olan bir meşhud suç hâdisesinin dün akşam yapılan muhakemesinde. İstanbul birinci ceza mahkemesi. mevkuf Salâhaddinin kararını bildirmiş, ken disini ceza kanununun muhtelif mad delerine göre cezalandırmıştır. Geceleyin sarhoş olarak Seher isminde bir kadının odasma, kapıyı kırarak girdiği, kadma sö\nip saydığı, etrafa da sataştığı ve karakola götürülünce de gerek Sehere, gerek oğlu Orhana madde tayini suretile hakaret ettiği iddialarile muhakeme edilen Salâhaddin, bunlann hepsini de inkâr etmiştir Mahkeme heyeti, Salâhaddini 5 suçtan ayrı a\Ti mahkum ettikten sonra, suçlarm içtimaî kaidesine göre verilen cezaları birleştirmiş ve mevkufun topyekun 8 ay 2 gün hapsini, 51 lira para cezası vermesini, 1700 kuruş muhakeme masrafı ödemesini ekseriyetle ka rarlaştırmıştır 1 0 Cumhuriyet bayilerine Müessesemiz tarafından haftalardanberi büyük bir itina ile hazırlanmakta olan ve Ebedi Şefin hayatımn her safhasım gösteren «Fotografla Atatürk» albümü son olarak elde edilen çok değerli yeni fotografların ilâvesi dolayısile ancak bir haftaya kadar çıkabilecektir. Siparişlerinizi bır an evvel matbaamıza bildirmenizi rica ederiz. Muayenesiz evlenen iki genc, hâkim huzurunda.. Küçük söylüyor: «Ben sevdalandım, baktım, başka türlü olmıyacak, kaçırdım kızı...» Evlendiğim zaman çok eski dedim ya, demin... Benim evvelinden kr zın yüzünü görmüşlüğüm bile yok muayene de ne ki? A m m a anam görücü gitti ya hani; o muayene etmişti tabiî! Geldi babama, «sapasağlam, turp gibi kız! Hem de yabancı erkek, elinin kınasım görmenriş daha!» diyerek, ba bam... Hıfzıssıhha kanununa göre res • men muayene olunarak rapor almadın, anlaşılan! Rapor mu? Askerlik muayenesinde olduğu gibi mi? Yok, ben evlenmek için böyle resmen muayene lâzım olduğunu bilmiyordum. Benim evlendiğim zaman... Çok eski, diyeceksin gene! Yaşına göre nekadar eski olabilir? Otur! Şimdi cevab sırası küçük kardeşıteydi. Büyüğü toy davranırken, küçüğü pişkin çıktı: Ben, dedi, görücüsüz aldım kızı... Ağabeyimden çok sonra, daha yeni ÎVlendiğimden anam, babam da kanşmadı. Evlenirken yaşça küçük de olmadığımdan işinı kendi kendime hallettim. Yalnız hâkimin iznile gerdeğe girdim. Amma kız da razıydı hani! * Hâkimin iznile mi? Açıkçasını söyliyeyim mi? Söyle! Ben, kıza sevdalandım, baktım başka türlü olmıyacak, onu kaçırdım. O da bana gönüllenmişti ya, neyse... Sonunda ben razı, kız razı.... Hâkim izin verince kıyıldı nikâh! îş tatlıya bağlandı! Oğlum, sen de esasa cevab verecek yerde teferrüatı anlattın! Yok, ben iyice anlattım ne olduysa! Benim evlenmem bir parça patırdılı oldu da yani, muayeneye füân zaman kalmadı, demek istedim. Yani sizin demin ağabeyime dediğiniz gibi sıhhî muayeneye.... Hulâsa, sen de muayene olmadığını muterifsin. Döne dolaşa, ikinizin sövled'&i de ayni şey; netice itibarıle! Bu, bir taşra ceza mahkemesinden oradaki dava dosya^ile gönderilen isrinabe müzekkeresine göre bura Ceza mahkemesinde yapı'an sorgu 'di. Cevablar orava yollanro?k üzere .. T^ralı Yakub ve FaVi kar^os'prp, buradaki işlerinin bıttığı b'ldinldi: Haydi, sidin! Davaya orada bakılacak! Bu sefer, kü'ük kardeş kapır'an yana durduğu için, beri*'ndeki büvük karde«in önünden yürümek zorundayd' Fakat, yarıvcMa bir kavis cizip, kendisi 3e ne arkada k'i'Hı. Bövlel kle de tekrar ayni şey... DkVat eden^rin eözlerinden karmıyan büyük kü'ük te=rifıtı... Evlenmflerınde olduSu grbi; e\velâ büyüğü, sonra küçüğü daima... İstanbul P. T. T. Müdürlüğünden: Büyük postane binası kalorifer dairesine yeniden alınacak (3) üç aded dökme demirden mamul kalorifer kazanı kapalı zarf usulile eksiltmeye konulmuştur. Eksiltme 17/1/939 salı günü saat 14,30 da Büyük postane binası birinci katta Pota Telgraf ve Telefon Müdürlüğünde toplanacak alım satım komisyonunda yapılacaktır. Keşif bedeli 5862 lira 70 kuruş, muvakkat teminat 439 lira 70 kuruştur. Eksiltmeye girmek istiyenler 2490 numaralı arttırma, eksiltme ve ihale kanunu mucibince ibrazına mecbur olduklan vesikalarla ehliyet vsikasını ve fiat teklifini havi kapalı ve mühürlü zarflarını eksiltme şartnamesile mezkur kanunun tarifatı dairesinde hazırlıyarak 17/1/939 tarihinde saat 13,30 a kadar Komisyon Reisliğine numaralı makbuz mukabilinde vermiş olmalan ve eksiltmeye iştirak için ehliyet vesikası almak lâzım geldiğinden taliblerin referanşlarile diğer vesikalarını bir istidaya bağlıyarak eksiltmenin yapılacağı tarihten en az 8 gün evvel Nafıa Vekâletine tevdi ederek ehliyet vsikası almaları lâzımdır. Vesika almıyanlar bizzarur eksiltmeye giremiyecektir. Bu babdaki keşif ve tasdikli şartname, çalışma günlerinde mezkur müdürlük idarî kalem levazım kısmmdan parasız alınabilir. (9516) Lâf yasağı îş adamları, işlerinin başında rahatsız edilmemek için, çalıştıklan yerlere türlü türlü levhalar asarlar. Bunların ekserisi pek makul şeylerdir. Meselâ «Bizim vaktimiz de, sizin vaktiniz kadar kıy metlidir» vecizesi bu levhaların şaheseri sayılabilir. Amerika barlanndan birinin kasadan d.t, başucuna şu levhayı asmış: «Bize sual sormayınız. Birşey bilseydik burada ne işimiz vardı!» Gevezeleri susturmak bakımından, bu levhavı ben ötekinden baskın buldum. Kableltarih mezar Bakü'nün yirmi kilometre uzağında bir mezar bulunmus. Mezar adını ver mek bilmem doğru TIU? Çünkü bulu nan sey, 250 metre murabbaında bir asfalt gölü. Mezar denılmesının sebebı, asfalt sathından iki metre aşağıda bulunan çok fazla miktarda hayvan kemikleridir. Ekserisi kablettarih, bir kısmı da şimdi yaşıyan hayvanların kemıklerı. Bu kadar cok hayvanın, hep bir arada buraya gelip ölmesi elbette akla pek vakın değil. Hayvan, kendiliğinden gelip mezara uzanmaz. Olenleri de hem cin=leri tasıyıp gömmez. O halde? Mesele su imis. Gölün sathı çok parlak olduğu için hayvanlar burayı su sanıyorlar, ayaklarını basınca batıp kalıvorlar ve orada ölüyorlarmıs. Tönbeki sıkıntısı var Son gunlerde şehrımizm muhtelif semtlerınde buyük bir tönbeki sıkın tısı hüküm sürmeğe başlamıştır. Dun bu hususta İnhısarlar ıdaresin den malumat istedik. Öğrenıldiğine göre, harice verilen tönbeki siparışi ge cikmiş ve bu darlık gümrükten vaktinde çıkarılamadığından husule gelmiştir İnhisarlar idaresi yakın bir zamanda iekrar piyasava tönbeki çıkarılacağını ve bugünkü darhğm önüne gecileceğiin etmektedir. Diser taraftan, ni T nhisar idaresi töbekı paket ve harman'arında tadılât yapmağa karar vermiş Sallapati bir yürüyüşle adım atanlar, nerede duracaklarmı kestiremiyorlardı. İmdadlarına mübaşir yetişti, yer gösterdi: Şuraya geçin! Gösterilen yer, dava edilenlere mahsus yerdi. Bu aralık da bir ileri • geri teşrifatı... iki kardeşten büyükçesi «geç hadi sen!» diyince, küçükçesi «sen önce geç, ağabeyim değil misin!» diye, kendisinden az kabaca kardeşini dava edilenlere mahsus vere de evvelden geçirdi. Demin kapıdan iceriye girilirken olduğu gibi, ayni teşrifat başka sözlerle tekrarlandı. Siz, kaıdeşsiniz, demek? Hüviyetlerin belirtilmesinde ana, baba isimlerine, doğduklan yere ve soyadlarına göre zihnen bir mukayese yapan reis, böyle sorunca, kardeşler baş salladılar ve birbirlermi işaretle: Bu benim kücüğüm! Bu benim büyüğümdür, evet! Büyük. kücük, neyse!.. Kardessmiz, işte! Siz ikiniz de evlenmişsiniz, öyle mi? Gene baş sallayışla, bifbiri arkası sıra cevablar: Evlendik, doğru! Öyle, evlendik! Kücük kardeş, dirseğile büyüğünüi kolunu dürttü: Sen daha önce evlendiğini söylesene! Dur, canım! Soracak elbette! Reis, elindeki kâğıdı srözden gecir mekle meşçuldü. Sonra başını kaldırdı, kardeşlere baktı: Siz, muayenesiz evlenmişsiniz, öy le yazılı... Neden evlenmeden muayene yaptırmadınız? Küçük kardeşinin göz ucile kendisine baktığım gene gözucıle srören büvük kardc elini a&zına köfürdü, öksürdü: Benim evlendiğim zaman, cok eski... Bundan kac sen« evvel, cok kücük ken e\lendim ben... Daha doğrusu, an^m, babam. evlendırdi benı... Anam görücü gitti, geldi, babama anlatiı, babam da razı oldıı Söz ke=ildi, iş bitti! Bana sormadılar bile! Sö^ dü^edı' S^nrıda, tek tük gülüşmelerin süreksiz aksi.. DevV=n sual: Sen, sıa'e revsb vermivorsun ki' Muaveie«iz evlendığın hususunda ne dı Bütün göğüs hastalıklarına yol açabihr. N EZLE Fakat bir tek 50 şahid dinlenildi Bulgaristanda muallimken bir meseleden mahkum olarak buraya kaçan Abdi isminde biri, Beşiktaş, Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavudköy ve Bebek ci varmda muhtelif evler soymak suçile yakalanmış, tahkikata başlanılmıştı. îstanbul dördüncü sorgu hâkimliğinde, dün bu hırsızlıkların şahidleri dinle nilmişti. Dün sabahtan akşama kadar dinlenen şahidlerin sayısı 50 dir. Dolayısile istintak daireleri sofası, göze çarpacak derecede kalabalıktı. G R İ P İ N Neşriyat dolandırıcılığından suçlu Mahmud Saim Mecmua, kitab, gazete. v.s. neşriyat dolandırıcılığmdan muhtelif tarihlerde tevkif ve muhakeme edilerek birçok kere cezalandınlan Mahmud Saim aleyhindeki bir dolandırıcılık davasma da İstanbul birinci ceza mahkemesinde dün akşam üzeri bakılacaktı. Kendisi, mahkemeye gelmemiş, son zamanlara kadar İstanbul Hapisane sinde yatan Mahmud Saimin müddetini ikmalle çıktığı anlaşılmış, şahsına tebliçat yapılmış olduğundan muha kemesi çıyabive cevrilmi^tir. Müc'deiumumilikçe. tekerrür, gözönünde tutularak cezalandınlması istenilmis, mu Tnkeme karar verilmek üzere kalmıstır. Baş, diş, adale ağrılarile diğer ağnları en kısa zamanda ve en kat'î şekilde dindirir. Nezleye, soğuk algınlığına, gripe ve emsali hastaiıklara karşı bilhassa müessirdir. icabında günde Uç kaşe alınabilir. Isim ve markaya dikkat. Taklidlerden sakınınız. Iktısad Vekâletinden: Vekâletimiz îç Ticaret Umum Müdürlüğü îhracat Kontrolörlükler îçin (Louis Schopper) marka ( 9 ) aded hektolitre aleti, (6) aded etüv aleti (3) aded kalbur makinesi ve (3) aded hassas terazi satın alınacağmdan 22/ 12/938 tarihinden itibaren on beş gün müddetle eksiltmiye konulmuştur. 1 Bu aletlerin muhammen bedeli (3114) üç bin yüz on dört lira olup muvakkat teminat parası (233) lira (55) kuruştur. 2 Açık eksiltme 9/1/939 tarihine tesadüf eden pazartesi günü saat onda Vekâlet Levazım Müdürlüğünde yapılacaktır. 3 Taliblerin şartnameyi görmek ve teminat paralarını yatırmak üzere Ankarada Levazım Müdürlüğüne ve İstanbulda İktısad Vekâleti İhracat Kontrolörlüğüne müracaatleri ilân olunur. « 5244 » (9420) Tevkifar«ede esrar içen ve satan adam Tevkifanede esrar icmek ve satmak mevzulu bir davava. dün bakılarak, Ali ismindeki mevkufun bu muhakemesinde <:ahidler dinlenılmistir Dava, İstanbul 5 inci ceza mahkemesindedir. Davava çörp, bir müddet evvel mevkuf Alinm esrar faaliyetinde bulunduğu ögrenilmiş. gardiyanlar üzerini arami'lar, bir sev bulamamışlar. lâkin MıŞırdıç isimli bir mevkufun şiltesi altmda bulunan esran, Alinin arama baş lamak üzere iken oraya el çobukluğile soktuğu anlaşılmış. Dünkü muhakemede, kontrol gardi yanı Necmi ile mevkuf Mığırdıç hâdiseyi anlatmışlardır. Muhakeme, başka güne bırakılmıştır. mişti. Marian, o tarıhtenberi, Drost'^n riyaset ettiği celselere devam itiyadını muhafaza etmiş; Drost da, zihnini işgal eden meseleler hakkında onunla isrişareden geri durmamıştı. Marian: Haydi! Konuş bakalım! dedi. Şöminenin önüne oturdular. Marian, en rahat ettiği vaziyette, İran minyatür lerindeki kadmlar gibi bir bacağım altına koyarak yerlesmişti. Drost'un söyliyeceği sözü merakla bekliyor, onun yüzüne bakıyordu. Drost, sigarasmı elinde evire çevire anlattı: Şu Rupp kadm meselesi! Kaynanasım zehirlediğini itiraf etti. Ona ba karsan herşey gün gibi aşikâr. Yalnız, aksıyan bir nobta var. Bu kadının anlattıklan hep yalan, buna o kadar eminim ki... Drost düşünmeğe başladı. Marian, derin bir alâka ile ona bakıyordu. Onun almnı kaplıyan çizgilerin ince örgüsü hoşuna giderdi. O çizgileri, tekrar tekrar okunmuş bir harita gibi ezbere biliyordu. Sanki, Drost'un kafa tasının ince cidarı arkasında, dimağının nasıl çahştığını gör mek mümkündü. Onun herşeyi, enda RADYOLİN ile Sabah, öğle ve akşam Her yemekten sonra muntazaman dıslerınizi fırçalayınız. mı, başı, elleri, cildi, saçları, herşeyi ince ve nazikti. Drost, nesiller devamınca zarifleşmiş, ifrat derecede süzülmüş bir şimal Almam idi. Marian, seviştikleri zamandan kalan eski ismile ona hitab etti: Ne oluyor bebe? Söyle bakalım ne düşünüyorsun? Drost, düşüncelerinden birdenbire ayrılarak: Eğer bu kadm günahsızsa, dedi, en ufak ceza bile onun için haddinden fazla şiddetli olacaktır. Marian, hayretle sordu: Evet amma, itiraf etti diyorsun ya? Asıl mesele orada ya zaten! Drost, böyle diyerek uzaklaştı. Marian, onun arkasmdan, hayretle baktı; ısIık çalmağa başladı, sonra ayağa kalktı ve briç oyuncularını toplamağa gitti. Drost, adeta ayaklarının hareketine uymuş, dans salonuna avdet etmişti. Neticesiz celselerle geçen o günün uyandır dığı asabiyet, akşamı kulüibde ziyan etmenin verdiğ hoşnudsuzluğa inzimam ediyordu. Zehirle yapılan cinayetlere dair bir kitabı birdenbire hatırladı. Onu unutmuştu. Şimdi, o kitabdan bir bahis okumak isti}rordu. Dans salonuna girdiği esnada, maksadı, karısmı çağırmak ve eve gidip dosyalarile, vesikalarile meşgul olmaktı. Fakat, Evelin'i göremedi. Onun, dans eden çiftlerin arasında, kan ter içinde genc bir ecnebinin adımlarını idare etmekle meşgul bulunmadığını görmek adeta hoşuna gitti. Kapınra eşiğinde durup salona göz gezdirmeğe başladığı dakikanın akibinde, karısını tamamen unutmuştu bile. Güzel giyinmiş çiftlere bakmakla meş gulken, Rupp kadın, kendisile onların arasma sokuluvermişti. Rupp kadm, yaşlıca, ellisine yakın, keçeleşmiş kızıl saçlı, çillerle dolu yassı, geniş burunlu, işten yıpranmış asabî elleri çocuklu karnının üstünde kavuşmuş bir kadındı. Terbiyeli, her an sitaba hazır, her an izahat vermeğe, sürüp giden celseleri çabucak bitirmek için mahkemeye yardım etmeğe amade bir mahluktu. Zayıf bir sesle verdiği ifadeler vâzıh, sarih ve rnuntazamdı. Dört çocuğu vardı, be«incisi da yolda idi. Kocası bir buçuk senedir işs'Z M. SEUM Yazan: VTKT BAUM Bu güzel ve pahalı davetiyeyi sıze iki ted^rik etmeğe muvaffak oldum, bundan i=t fade etmelisiniz. Marian, bu cevabı verirken, içinden •a^ka şey du=iinüyordu. Filhak'ka Drost kulübe aza kayde • dilse, verilmesi icab eden aidat, kazancına nazaran çok fazla olacaktı. Halbuki Marian bir büyük ikramiye kazanmış ve bir iskân kolonısinin ınşaat münakacasını almış olduğu için şimdi çok narlak bir vaziyette bulunuyor ve dostlarını, k^ndi muvaffakiyerine iştirake mecbur edecek kadar cömert davranıyordu. Bır parca yüzme ve tenis Marian'a K dokınmaz, diye cevab verdı. Sonra Drost'u kolundan tutup çeke* ek ilâve etti: Bütün gün evde kapanıp Urson'un viyaklamaiını dmlemek de, simrlerıne o kadar fayda verir birşey değildir. Sana Sir briç masası hazırlıyayım, ister misin? uzun ve zevklı sohpetler yapılabilen aklr başında insanlar, dans salonunda fokstrot oynıyarak kendılerini gülünc hale koyuyorlardı. Ve Evelin, danstan hiç hoşlanmad'ğı. hatta dans, sıhhatine dokunduğu halde, fazla yumujak yüzlü, fazla ter Evet amma, yabancı bulunmasın. bıyelı olduğu için reddedemiyor ,bu gü" rültücü ve yarı medenî Amerikalı yuO kadar yüksek oynıyamam. murcaklarîa, sırf nezaketen dans etmeğe Drost, surat asıyor, fakat hakikatte, kulübde geçirdiği aksamlan çok seviyor mecbur oluyordu. Drost memnun değildi ve sinirliydi. du. Bu, cnun için, mahkeme celselerinin yorgunluğurdan sonra tam manasıle, bır Si^arasır'n dumanînın kuvvetli nefeslerle dinlenme idi." Fakat, şampiyona maçlan çekiyordu. OPU, kendi kendisinden daha srrasında, kulüb yepyeni bir çehre al iyi tanıvan Marian: mıştı. Berlinin İngiliz ve Amerikan ko Ne oîdu, cicim? diye sordu. CaIonisi, Ispanya sefiri ve Türkiye konso nm neye sıkılıyor? losu hep orada idiler. Almancadan fazla Sen bugün muhakemede bulun ingilizce konuşuluyor, acayib biçimli In dun mu? giliz şapkaları giymiş ledıler, tribünde Hayır. Vaktim olmadı. Niçin soarzıendam ediyordu. Drost, bütün bu ruyorsun? patırdıcı ve biraz lâübali yabancıların or Birşey için değil. Seninle o mevzu tasmda sıkılıyordu. Bunlar o kadar faz üzerinde konu^mak isterdim de... la kayifli ve neş'eli adamlardı ki, insanın, Marian, mahkeme salonlarına çoktansırf inad için bedbin olacağı geliyordu. beri devam eder ve bundan zevk duyarYandaki salonda cazbandm yaygaraları dı. Drost evlenmeden iki sene ervel, ave figanları devam ettiği müddetçe şat ralannda, sıkı bir münasebet başlamış, ranc oyununu akla gerirmeğe imkân fakat çok kısa bir zaman sürmüş, çayoktu. Başka zamanlarda, kendilerile bucak sağlam bir dostluğa inkılâb et • Çeviren: HAMDt VAROGLU di. (Arkası var)