2 İkincikânun 1939 /ÜMHURÎYET Macaristan? yakmda Milletler Cemîvetinden cekilecek mi? Macar Hariciye Nazırı, memleketinin Roma Berlin mihverine tamamile sad'k kaldığını teyid ediyor Budapeşte 1 (a.a.) 1/1/39 tarihRomanya ve Çekoslovakyaya te'mih li Pester Lloyd gazetesine bir makale eden Kont Csaky şöyle demektedir: yazan Macar Hariciye Nazırı Kont Csa«Diğer komşu devietlerle münasebetky, ezcümle şöyle demektedir: lerimiz herşeyden evvel Macar ekalliyet«Zamanın işaretlerini artık anladık. lerine karşı yapılan muamelelere ve bu Şimdi itimadı muhafaza etmek için umu ekalliyetlerin mukadderatına bağlıdır.» Muharrir, «Roma Berlin mihverinin mî tezahürata ihtiyac olduğunu biliyo saflarında bulunmak Avrupanm garbm ruz. Kocnintern aleyhindeki paktın yükda devletlere karşı cephe almak demek sek ehemmiyetini takdir ediyoruz. On olmadığını» tasrih etmektedir. seneden fazla bir zamandanberi MilletNetice olarak Kont Csaky eski muler Cemiyetinin inkıraza yüztuttuğunu hariblerin yeni bir harbi kabul etmek ismüşahede ettik. Dünya efkârı umumiyesi temiyecekleri kanaatini izhar etmiştir. birbirine muarız fikrin etrahnda tebellür Karşılıklı afler etmeğe başladı.» Prag 1 (a.a.) Reisicumhur HaSalâhiyettar mahfiller Kont Csaky'nin cha, Viyana hakem kararı mucibince makalesinden Macaristanın yakında Mil Macaristana terkedilen arazide bulun letler Cemiyetinden ayrılacağı tnanasmı dukları esnada siyasî cürümler işlemis oçıkarmak lâzım gelip gelmiyeceğini suale lan Macarlarla aslen Macar olanlar için şayan görmektedirler. umumî af ilân etmiştir. Kont Csaky makalesine devanıla Budapeşte 1 (a.a.) Naib Horti, memleketinin Roma Berlin mihverinin siyasî cürümlerden dolayı sivil ve askerî siyasetine tamamile sadık kaldığını teyid mahkemeler tarafından mahkum edilmiş etmekte ve Almanyanın orta Avrupada olan Çekoslovaklarla aslen Çek, Slovak mümtaz bir iktısadî mevkii olması lâzım ve Karpatlaraltı Rütenyasından olanlar geldiğini tasdik eylemektedir. Muma için umumî af ilân etmiştir. ileyh Macaristanla Polonya arasmdaki Umumî af hakkındaki karar Macarismünasebetlerin sağlam bir temele istinad tanla Çekoslovakya arasında akdedilen ettiğini de kaydetmektedir. mukavele mucibince verilmiştir. ıı ııııııııılllllllinillllllllllllllllllllllllllllllllllllllllinnıınımnın.u. Unievrsite mahallesi [Başmakaleden devam] yukarıda söylediğimiz gibi, ıhtiyar olunan fedakârlılkar boşa gitmiş değillerdir. Büyüyen hastaneler son büyümüş hallerile dahi hâlâ bütün ihtiyaca cevab verecek halde bulunmuyorlar. Üniversiteye haki" kî topluluğunu temine çahşırken şchir hastanelerini büyültmüş olmaklığımızın bir zıyan değıl, bir kazanc sayılması muvafık olur. Müstakillen fakülteye mahsus olarak yapılacak hastanelerse İstanbuldaki yatak noksanmı ikmale yaramak faydasını da haizdir. Yapılmış olan hastanelerin inşasında olduğu gibi idaresinde de devlet yardımının yer almakta devam etmesi asla yersiz görülmez. İstanbula memleketin en üc~ ra köşesine kadar her tarafından hasta geliyor. Tek fakülte îstanbulda bulundu" ğu müddetçe ve diğer yerlerde açılacak fakültelerimizin inkişaf etmeleri neticesine kadar bunun böyle olmasından daha tabiî birşey olamaz. llim burada, yüksek salâhiyet sahibi hoca hekimler burada, nazik tedavilerin mümkün olduğu kadar mükemmel ve modern şekilleri ve şartları burada. Elbette derman arıyan her derdli ne yapıp yaparak buraya gelmeğe çalışacak. Nitekim öyle oluyor, ve nitekim daha epeyce müddet böyle olacak. Muhit hastalara iyi, Üniversite de hasta çoklu" ğundan faydalı. Çünkü tıbda nekadar çok hasta olursa o kadar iyi ilim esası hâkimdir. Türk hekimliğini yükseltmek istemekte kimsenin ihtilâf ve itirazı olmadığına ve olmıyacağına göre evvelâ tıb tahsili için, sonra da îstanbul şehrinin bütün memlekete tedavi mercii olması itibarile îstanbul hastanelerine verilecek çekidüzene devletin yüksek alâkasını çok yerinde buluruz. Üniversite Beyazıd Süleymaniye etrafında çevrelenecek bir mahalle leşkil edecek olunca diğer fakülteler de buralarda ya yerlerini muhafaza edecekler, ya yeni yeni yerler alacaklar demek olur. O halde Üniversite gencliği arasmdaki bu topluluğun da ayn bir kıymeti olacağına şüphe yoktur. Hususile yüksek tahsilin Üniversite etrafında toplanacak gencliği için tesisi bir ihtiyac olarak düşü" nülen talebe yurdlarının, yani büyük mikyaslı pansiyonlar obasının dahi artık Üniversite mahallesinden bir cüz teşkil edecek veçhile oralarda yapılması kendiliğinden bir zaruret olur. Büyük Harbden sonra bütün dünyaya çöken az çok güç hayat şartlarınm ne vakit değişip düzeleceğini bilmiyoruz. Yüksek Üniversite tahsilini Türk gencliğine ciddî, imkânın müsaid olabildiği derecelerde \ıcuz, kolay ve rahat olarak temin etmeğe mecburuz. Tabiî imkân hududile mukayyed olarak bu uğurda ihtiyar olunacak hiçbir fedakârhk hiçbir zaman cok görül Bir Türk Dağıstam: 1 Tanrı Dağında Yazan: AĞAOĞLU AHMED IHEM NALINA MIHINA Ecnebi kadınlarla evlenenler *| stanbul meb'usluğuna seçilen güzide II kumandan Kâzım Karabekir «Bü" yük Harbe neden girdik?» isimli bir kitab neşretmişti. Yeni Sabah refikimiz, bu eseri tefrika ediyor. Millî Mücadele ve İstiklâl Harbinin başlangıcında Tür" kiyeyi arkadan vurmağa çalışan Taşnak Ermeni ordusunu mükemmel bir darbe ile ezen Kars Fatihi, bu eserinde, Büyük Harbin başlangıcına aid hatıraları anla" tırken Bosna Saray cinayeti işlendiği si" rada Pariste bulunduğunu söylüyor. O zamanki Paris büyük elçimiz Rifat Paşanın bir Rus kadınile evlenmiş olması münasebetile Osmanlı împaratorluğu hariciyesinde, sefirlerin ve hariciye nazırla" rının bir çoğunun ecnebi kadınlarile evli olmalarından isim zikrederek şikâyet ediyor ve hariciyecilerin ecnebi kadınlarile evlenmelerindeki mahzurları anlatıyor.Bir kaç gün evvel, hatıratın bu kısmını okuduğum zaman, Türkiye Cumhuriyetinin bu mühim mahzuru önlemek için, kanunî tedbirler aldığını düşünerek sevinmiştim; fakat sevincim çok sürmedi. Çünkü garib bir tesadüf eseri olarak, ayni günlerde aldığım bir okuyucu mektubu bana, gül gibi Türk kızlannı bırakıp da ecnebi kadınlarile evlenen Türkler bulunduğunu ve. bunların da Avrupada devlet hesabına tahsillerini ikmal eden Türk gencleri olduğunu öğretti. Bu okuyucum Almanyada tahsil eden çok milliyetperver bir gencdir. Bakınız, ne diyor: «Buraya gelen bir çok vatandaşı 1 yanlarında birer Alman kadınile mer kete dönüyorlar. Belkt zengin bir ka^ şi, iki üç ay keyif sürmek için böyle h kel ediyorlar, fikri hasıl olabilir. Fa işin garibi, bilhassa bu kadınlan yanh na alanlann, hükumet hesabına tahsil tctkike gelen gencler üe yahud hükume, bağlı müesseselerin gönderdiği talebe ve memurlar olmasıdır. Maksadlan da evlen mektir. Türk memurlannın ecnebi kadınlarile evlenmelerine mâni olmak üzere kanunlarımız mevcud olmasına rağmen, bunlar, kanun maddelerinde kaçamak noktaları bularak daha buradan ayrılmadan evvel nikâh muamelesini bile yaphrıyorlar.» Kanuna rağmen, ecnebi kadınlarile evlenen Türk memurlan olabileceğini pek aklım almamakla beraber, aziz okuyucumun «kanun maddelerinde kaçamak noktaları bularak» sözü dikkatimi celbetti. Ben, kadın erkek Türklerin, ecnebilerle evlenmemeleri fikrindeyim. Çünkü bunun faydasından çok zararlan olduğum inanıyorum; fakat aşkın, insanlara biroçl defalar millî vazifelerini unutturduğunu, hatta çılgınlıklar yaptırdığını, cinayetler işlettiğini bilmez değilim. Onun için, bu çeşid izdivacları da tabiî buluyorum. Yalnız, devlet memurlarının ve askerlerin ecnebi kadınlarla evlenmemeleri, ecnebi kadınlardan metresleri olmaması pek mühimdir. Bu gibiler, ya aşkı, ya vazife" yi tercih etmek mecburiyetindedirler. Onun icin Cumhuriyetin yaptığı en iyi ve lüzumlu kanulnardan biri olan bu kanu nun mevcudiyetine rağmen, eğer Alman" yadaki okuyucumun haber verdiği gibi, hakikaten işi kitaba ve maddesine uydurup ecnebi kadınlarile evlenen memurlar varsa, hükumete düşen vazife kanu" nun, hiçbir kaçamağa meydan vermiye" cek surette tadilidir. Alâkadar makamlardan Almanyanın uzak bir köşesinden yükselen bu milliyetperver yurddaşın sesine kulak vermelerini rica etmeği vazife bildim. Ufakça bir mukaddeme Bu kere Cumhuriyet okuyucularvna takdim eitiğim bu yazının çerçeoesi üe çerçevenin içindeki eski Türk yasayışma aid levhalar, Me§hur Rus münekkidi Sercjovsky'nin Yakut'lar hakkında yazmış olduğu «Yakutlar» adındaki eserinden almmışlır. Tanrı huzurunda Hitlerin Alman ordusuna hitabı Fransız îtalyan münasebetleri «Asırlık emellerimiz 1938 Fransanın noktai nazarı de tahakkuk etmiştir» Ingiltereye bildirildi Berlin 1 (a.a.) Hitler, yeni sene münasebetile orduya hitaben aşağıdaki emri yevmiyi neşretmiştir: «Asırlardanberi beslediğimiz emeller 1938 de tahakkuk etmiştir. Büyük Al manya kurulmuştur. Siz, bu işe ka't'î bir amil oldunuz. Sadakatinizden dolayı teşekkür ederim. İstikbalde de mületin hak" larını her kime karşı olursa olsun müdafaaya hazır olduğunuzdan eminim.» Paris 1 (a.a.) 29 ilkkânunda Fransanın Londra maslahatgüzan Ro ger Cambon, 1935 tarihli Laval Mussolini anlaşmalarımn feshedildiğme dair tevdi edilen îtalyan notasına Fransa hükumeti tarafından verilen cevabı Ingil tere Hariciye Nezaretine tebliğ etmiştir. Bu tebliğ keyfiyeti Çemberlayn'le H a lifaks tarafından Romaya yapılacak olan seyahat dolayısile hususî bir ehemmiyeti haizdir. Mevsimsiz addedilen haber Berlin 1 (a.a.) Hariciye Nazırı von Ribbentrop'un kânunusani içinde Varşovaya seyahat edeceğine dair çıkan haberleri salâhiyettar mehafil mevsimsiz addetmektedir. Bu hususta henüz hiç bir şey yoktur. Göbels'in nuthu Berlin, 1 (a.a.) Bugün Alman radyo istasyor.ları, dün akşam Dr. Göbels'in yılbaşı münasebetile söylediği bir nutku neşretmiştir. Dr. Göbels, bu nutkunda, geçen senenin bilaTiçosunu yapmış ve 1938 senesinin Almanya tarihinde çok mühim bir mevki tutacağını, zira Alman milletinin asırlık idealinin vücud bu'dvğunu bildirmiştir. Cambon, Ingiltere Hariciye Nezaretine Fransız îtalyan münasebetleri meselesi hakkında Fransa hükumetinin noktai nazarmı bildirmiştir. Esasen Hariciye Nazırı Bone de, Ingiltere sefirile Pariste memelidir. ' YUNUS NAD1 Hamiş: Yeni yapılacak Üniversite yaptığı bir mülâkat hakkında bu hususmahallesinin kenarında Süleymaniye taki mütaleasını bildirmişti. Türk irfan kabiliyetinin şahikavari bir Daladye'nin sözleri Paris, 1 (a.a.) Başvekil Daladye, abidesi halinde yükselecektir. Evkafça bu eşsiz Türk eseri tertemiz bir hale koRadikal Sosyalist Partisi gmpunda bekıymetlendirilebilir, ve elbet bu da yapıyanatta bulunarak Fransanın kendi aralacaktır. ^ Y. N. zisinden bir karış toprak fedakârhk yap • mıyacağmı söylemlş ve bu keyfiyeti, yapacağı seyahat esnasında da tekraren ilân edeceğini bildirmiştir. Ispanyadaki harb tekrar şiddetlendi Romanoflara aid Bulgaristanda tek hükumet partisi eşya ve hazine Polonva hükumeti bun Partisiz Parlamento rejilarm heosine tesahub etti mine nihayet veriliyor Varşova 1 (a.a.) Polonya hükumeti Romanoflara aid hazineye tesahüb et mi'tir. Bu hazine münhasıran millî Polonya bankasma mevdu bulunan kıy metli taşlardan mürekkebdir. Bunların arasında Birinci Nikola'nm tacı, Çariça Feodolrova'nın elmas gerdanlığı, Çar ların taç giyerken kullandıkları kürre ile âsâ ve İkinci Aleksandr'ın tacı vardır. Bunların yalnız maddî kıymeti on beş milyon altın rubledir. Tarihî kıy metleri ise ölçüsüzdür. Bu eşyalar 1921 Riga muahedesi ve 1923 anlaşması mucibince ve harbden evvel Polonyadan Rusyaya götürülmuş olan kıymetli san'at eserlerine karşılık olarak tevdi olunmuştur. Sovyet hükumeti, 15 sene müddetle bunlan satm almak hakkını muhafaza eylemiştir. Bu mühlet dünkü 31 kânunuevvel 1938 de nihayet bulmuştur. Belgrad (Husus) Vreme gazetesinin yazdığına göre, Bulgaristanda ha len mevcud olan partisiz parlamento rejimine nihayet verilecek ve tek hüku met partisi kurulacaktır. 1934 yılında kapatılan eski partilerin yeniden faaliyete geçmesine imkân verilmiyecektir. Fakat parlamentoda hükumetin istinad ettiği meb'uslarm bir siyasî teşekkül etrafında toplanması mecburiyeti olduğu görülmüştür. Bu maksadla meclis teki ekseriyet grupu bir merkez bürosu teşkil etmiştir. Üç kişiden mürekkeb olan bu idare heyetinin başkanhğına meb'uslardan. eski nazır Slaveyko Vasilef, azalıklara da Yosif Robef ve Omarçevski intihab edilmişlerdir. Bu heyet tek partinin nüvesini teşkil edecektir. Metaksasın mesajları Atina, 1 (a.a.) Başvekil Metaksas, yılbaşı dolayısile Elen milletine hi Fransız Meclisinde kabul edilen kanunlar taben bir mesaj neşretmiş ve hararetli teParis 1 (a.a.) Meb'usan meclisi, mennilerini bildirmiştir. Başvekil, orduFilistinde son vaziyet ya, memurîara, işçilere ve millî gençlik geçen cuma günü hükumeti şehir ve köyKudüs 1 (a.a.) İngiliz kıtaatımn teşkilâtına da birer mesaj yollamıştır. lerin ihtiyar ameleleri için tekaüdiye ihdas eden bir kanun lâyihasını tevdi et Arablara karşı olan hareketi devam eAtinada büyük âyin meğe davet eden bir karar suretini itti diyor. Atina, 1 (a.a.) Bugün, mutad meResmî bir tebliğe göre, Nasırada ve rasimle ve halkın tezahuratı arasında A fakla ve îspanyada muharebe etmekte diğer birçok köylerde araştırmalar ya tina Katedralrnde yeni sene için büyak olduklarından dolayı eylul ayındaki kısmî seferberlik davetine icabet edememiş pılmış ve geceleri sokağa çıkılması ya bir âyin yapılmış ve bu törende, Kral, olan itaatsizlerin affma dair olan kanusak edilmiştir. Arablardan birçok kişı Veliahd , Krallık ailesi erkânı, Başvekil nu da 229 reye karşı 325 reyle kabul ettevkif olunmuştur. bulunmuştur. miştir. IBastarafı 1 tnct sahitede] da îspanyada cereyan etmekte olan bü tün muharebelerin bütün milletlerin istik balini alâkadar etmekte olduğunu ve memleketlerin haşin kuvvetle mi, yoksa beynelmilel kanunlarla mi idare ve dün ~ yanın totaliter devletler tarafından mı kontrol ve yahud da demokrat milletler tarafından mı idare olunacağmın mevzuu bahsolduğunu söylemiş ve demiştir ki: « Dünyayı kurtarmak için henüz vakit vardır ve tam zamanıdır. Fakat çok falza geç kalmamak icab eder. Zira tehlike, cihanşümuldür. Bugün harbler ilân edilmemekte, fesad çıkarılmak ve nifak tohumu ekilmekle iktifa olunmaktadır. îspanyada evvelâ askerî isyan, arkasından da Almanya ve İtalyanın tevessü plânları ortaya çıkmıştır. Bu istilâ, bizim için büyük bir musibet olmuştur. Fakat musibetin en büyüğü bitaraf ve dost mil" letlerin göz yummalan olmuştur. Çekmiş olduğumuz bütün ıstırablara rağmen, yalnız istiklâlimiz namına değil, ayni zamanda beşeriyetin hürriyeti ve kültür, müsamaha ve demokrasi prensipleri namına muzaffer çıkacağımıza kanaatimiz vardır.» [Eski Türk hayatından alınma bir Olongo'dan] Tanrı huzuruna gidiyorduk. Yolumuz çetin ve korkuncdu, niceleri kafalarını ve gövdelerini vermişlerdi. Dayanılmaz bir sevda beni çekiyordu. O nümde yol göstericim Kamlar Kamı Karakurumlu Kögce idi. O yürüyor, ben gidiyordum: Tanrı kulu, tann elçisi idi: Elindeki def, Kaplan dağı tosununun derisinden yapılmıştı. Defin çevresindeki ziller binbir ses çıkarıyor, binbir dil konuşuyor. Belindeki düdük «Gök göl» ünden alınmış kutlu bir kamıştı. Güneşten ve rüzgârdan yannaş vücudünün üzerinde sarkan sayısız parçalar birer tılsran ve osundu, başından taşan ve çehresini kaplıyan uzun saçlar uzun göreneklerin dağınık masallan idi. Şimdi açık bir step üzerinde yürüyo ruz. Her taraf kum. Ne bir ağac nc bir damla su! Temmuz güneşinin ateşi bizi yakıyor. Fakat o yürüyor, ben gidiyorum. Birdenbire karşımıza iki kaplan çıktı. Aç canavarlar korkunc bir nara ile üze rimize atılmak üzere idiler. Ben titriyor dum; Kam güldü, belindeki kamışı ağzına aldı. Kaplanlar durdular ve kamışın sesi yükseldikçe, Kamm parmakları düdüğün delikleri üzerinde oynadıkça gözleri süzüldü, ayaklan büküldü ve birdenbire ikisi de yerlere serilerek hasretle dinlemeğe koyuldular. Kam çalarak yürüdü. Ben arkasından gittim: Hayvanlar hâlâ da hayran hayran dinliyorlardı! Ben de hayretler içindeydim. Canım Kamım! Kamışta tanrı kuvveti vardır! Kam çevrildi ve bir hareketle saçlannı yüzünden atarak: Doğru! dedi, kamış tanrı gölünden alınmıştır. Fakat iş onda değildir. Nededir? Solukta! Soluk, soluk olmalıdır! Bu, ne demektir, canım Kamım? Bu demektir ki soluk içten gel meli, temiz olmalı! îçten gelen soluğa hiçbir varlık dayanamaz! Her soluk içten gelmez mi? Kam güldü: Yalnız tanrı için urulan soluklar içten gelir! Anlıyamadım canım Kamım! Kam dikkatle yüzüme baktı ve biraz düşündükten sonra: Bil, anla ki bende, sende, bu dağlarda, taşlarda, kuşlarda, ağaclarda yaşıyan bir asıl vardır. Biz o aslın ayn ayn şekilleriyiz! Aslımız bir olduğu için ayn ayrı gözüküyorsak da hakikatte biriz. Kaplanları gördün mü? Soluğa dayana madılar! Çünkü soluk asla çarptı, kendini buldu. Birliği uyandırdı; ve böylece asla çarpan soluk herşeyi kendine râmeder! Anladın mı? Ah canım Kamım! îşitmediğim şeyler söylüyorsun! Tanrı yolunda bu ilk derstir, unutma! Yolumuza devam ediyorduk. Şimdi sert bir yokuş çıkıyorduk. Yokuşun üst tarafında birbiri üzerine gelen bir rıra dağların ta öte tarafına gidecektik! Yol bana çok uzak gözüktü. Canım Kamım! Yolumuz uzaktır, bunu yaya nasıl gideceğiz? Kam sert bir bakısja: Tanrıya kavuşmağı kolay mı sandın? Daha nice dereler, tepeler, nice u çurumlar ve kayalar geçmek, nice kor kunc tehlikeler atlatmak, lâzım gelecek! Sonunda da tanrmın bizi kabul edip etmiyeceği de bilinmez! Onun huzuruna çıkmağa lâyık olabilmek için yedi kabuk (Yarm devam edecek) değiştirmek, dokuz nefes tüketmek ister! Sen hâlâ birisini bile yapmadın! Yoruldun mu? Sorduğuma pişman olmuştum. Ba§ımı Ankara 1 (Telefonla) Esbak Maaaşağı diktim, ses çıkarmadım. rif Vekili Necati merhumun ölümünün yıldönümü dolayısile bugün kabri ziyaYürüdük. Şimdi artık yokuş o kadar sert ve dik ret edildi. İhtifalde Maarif Vekili Ha ti ki ellerimizle tırmanıyorduk. Arasıra san Âli Yücel, Millî Müdafaa Vekili yukarıdan kopan bir taş parçası üzeri Kâzım Özalp, Maarif erkânı, talebeler ve merhumun dostlan bulundular. mizden dehşetli gürültülerle yuvarlanı yor, etrafı toza dumana çeviriyor. O za Ç KISA HABERLER ) manlar Kam dönüp bana bakıyordu, fa* PARİS, l Meb'usan Meclisi, bütçekat ben içimde duyduğum korkuyu ar nin üçüncü müzakeresîni bitirmiştir. Büttık göstermemeğe çalışıyordum. Nihayet çe, şimdi Ayân Meclisinde üçüncü defa olarak tetkik edilmektedir. akşama doğru yokuşun başına geldik. * TİRANA, 1 Kraliçe Jeraldin, dün Birdenbire önümüze yeşil bir yayla 200 fakir çocuğa bir çay vermiş ve muhteaçıldı. Her taraf çiçekli, kokulu otlarla llf lıediyelerle elbise dağıtnuştır. kapalı. Ötedeberide at ilkiları, inek ö küz sürüleri dolaşıyordu. T a ötede de yüksek bir bacadan tütsii çıkıyordu. Burası ne? Burasına Elley ulusu derler. Tanrmın sevdiği bir ulus: Ulusun babası, tanrının kulu Elley'dir. Geceyi onun yanında gecireceğiz, hayir duasını alacağız! Tütsüye doğru yürüdük. İki adam bizi karşıladı. Yaklaşarak uğurladılar: «Tanrı kulu, tanrı konuklarını selâmlar, buyurunuz!» dediler. Eve yaklaştık. Bu, süt gibi beyaz bir yapı, ürasa, idi. Etrafı güzel, düzgün bir çitle çevrelenmişti. Ötede inekler için bir ağıl, kısraklar için de bir ahır duruyordu. Bunların arasında kocaman bir süt yalağı vardı. Bütün bunlar temiz ve parlaktı. Çit boyunca bir sıra beyaz çam ağacı başlarını göklere kadar yükseltiyordu. Bembeyaz sakallı, uzun saçları om zuna dökülmüş Elley yapmın eşiği üzerinde bizi bekliyordu. «Kutlu olsun büyük Kam! Buyuru nuz!» dedi ve derinden Kamı selâmladı. Kam hemen diz çöktü, el öptü ve beni göstererek «Tanrı katına gidiyor: Katmıza getirdim, hayir duanızı esirgemeyiniz!» dedi ve bana işaret etti. Ben de iğildim. Elley bembeyaz ellerini başıma koyarak: Yolunuz uzun, yükünüz ağır, gücünüz az! Fakat gönül isteğine hiçbir şey dayanamaz! Sana tanrıdan yorulmaz gönül aşkı ve zorlu istek dilerim, dedi, alnımı öptü. Ve Kama çevrilerek: Güneş batmak üzeredir, dua çağıdır, hemen başlıyalım, Çitin bir köşesinde duran kımısla dolu ağac bir kovaya doğru yürüdü, diz çöktü, arkasında biz de ve bütün ulus halkı da diz çöktük! Elley elinde sütle dolu bir kaşık tutarak başladı: «Bizi yaratan yeyemiz tanrı! Bizi saklıyan sahibimiz anne! Ey tann! Ey sekiz gökü yaratan! Ey dört gökün sa hibi anne! Ey dokuz köşeli yer! Ey sekiz köşeli yaratıcı istep! Ey az ormanlıklı, kalın otlu orta dünya! Doğurdunuz bizi! Sayenizde yaşıyoruz. Ey süt gibi ağ taş üzerinde oturan yaratıcı AyToeen Ey orta dünyada bu dördüncü yeri yaratan büyük sahibimiz anne! Evlâdın sana yalvarıyor! Sen ki batan güneşin yumu şak ve dertli görünüşleri sen! Sen ki doğan güneşin uğur getiren nurlan sen! Ben ki doğru insanım, sana hitab ediyorum! Kendini göster! Bizi yaratan, tutan sahibimiz anne! Beslediğimiz hayvanlan sakla! Doğurduğumuz çocukları yumu aşk yataklarda salla! Gökü yaratan üç gökün annesi! Beyaz bulutlar arasından bana bir bak! Doğuran, yaratan sahib dinle! Merhamet etü Uruy! ü r u y ! Uruy!» Ben ömrümde böyle bir dua işitme miştim! Heyecanımdan gaşy içindey dim! Elley duayı bitirir bitirmez elindeki kımıs dolu kâseyi havaya attı ve eline bir kadeh Ayah alarak dol durdu ve yeniden duaya koyuldu ve kadehi de havaya attı! Birdenbire ne görelim? Üç beyaz leylek uça uça bize doğru geldiler. Elley'in başı üzerinde dolaştılar ve kovanın kenarma dizilerek kımıs içmeğe koyuldular!!. Bu, duanın kabulü alâmeti idi. Elley çok memnun oldu, kuşları okşadı. Bizi kımıs içmeğe davet etti! Fakat ben kendimden geçmiştim, hangi âlemde yaşadığımı bilmiyorum. Karanlık, çökmek üzereydi! Kuşlar çırpmdılar, havalandılar, yeniden El ly'nin başı üzerinde üç devir yaoarak şarka doğru gittiler; Elley ve onunla beraber biz de kalktık. Urasaya geldik. Urasa bembeyaz çam direkleri üzerine kurulmuş altı bucaklı gayet büyük bir oda idi. Hakikatte bu bir evdi. Çünkü bu uzun ve geniş oda direklerle bölgelcre ve localara ayrılmıştı ve her loca bir perde ile kapanıyordu. Karakış ve fırtına Hava, dün fırtınalı ve daimî surette yağışlı geçmiştir. Fırtına, bilhassa Ka radenizde oldukça şiddetli bir surette hissedilmektedir. Ancak, büyük gemiler seferlerine devam etmektedirler. Denizbankın Karadeniz seferinden dönen Ankara vapuru, dün limanımıza gelmiş, Karadeniz ve Romanya vapurları da Karadenize çıkmışlardır. Küçük, dört beş gemi havanm muhalefeti dola' yısile Karadenize çıkmağa cesaret ede memişler, Kavak limanı önünde demir; lemişlerdir. Dün sabah başlıyan yağmurdan son ra akşam saat 18 den itibaren de İstan; bula ilk kar yağmağa başlamıştır. Ankarada Necati ihtifali Hava raporu Dün hava yurdun bütün mıntakala ] rında kapalı ve yağışlı geçmiştir. Rüz J gâr Trakyada şimalden, diğer mıntaka larda cenubdan, Ege denizinde kuvvetli,, diğer yerlerde de orta kuvvette esmiştir. îstanbulda hava kapalı, yağışlı, fırt'nalı geçmiştir. 24 saat zarfında yağışm; metre murabbaına bıraktığı su miktarı 0,9 kilogram olarak ölçülmüştür. 1