26 Birincikânun 1938 CUMHÜRİYET Balkan Seferim: 1912 11 Ateşe doğru Yazan: Y. MAZHAR AREN Tarsusta bulunan tarihî eserler Yapılan hafriyat çok iyi neticeler verdi Tarsus (Hususî) 935 tenberi kasa bamızdaki Gözlükulede devam eden hafriyat, son zamanlarda çok enteresan bir safhaya girmiştir. Birleşik Amerikada Mavra Kollej namma yapılan bu hafriyatı Mis Hatti Goldman admda bir Amerıkalı kadmm reisliğindeki arkeolog heyeti yapmaktadır. Adana Müzesi müdürü. Yalman Yalgın da bu hafriyatta komiser olarak bulunmaktadır. Hafriyatm ilk safhalarında, sırasile Selçuk. İslâm ve Me'mun Halife dev rıne aid eserlere raslanmış, daha aşağılarda Roma, Helenistik ve az miktarda Grek eserlerıle karşılaşılmış ve onu takiben de Eti ve Sümer devirlerine mahsus eserler bulunmuştur. Hafriyat direktörü Mis Goldman'ın, bu hafriyat hakkmda neşrettiği raporda, Tarsus Gözlükulesinin şarktan gelen göçlerle kurulduğu, çıkan :nsan kemiklerinin tamamen Arî ırkı temsil etAmerika Salt Loke Cıty civarında ekspresle bir mekteb otobüsü aratiği, Kiramik eserlerin ise orta Anado smda vüku bulan feci bir musademede otuz talebe telef olmuştur. Kazadan lu, Mezopotamya ve İkinci Trova eser sonra, ekspresle otobüsün birbirine geçmiş manzarası. lerile münasebettar bulunduğu çok sarih delil ve vesikalarla :spat edilmek tedir. Hali hazırdaki hafriyat, Roma devrine aid bir kalenin altmda, Boğazköyde bulunan Eti kalesine benzer bir Eti kalesinm mevcudiyetini anlatacak izleri derinleştirmek safhasındadır. Hafriyat bu yıl muvakkaten terkedıle cek, bir yıl müddetle, bu hafriyata aid lâboratuar mesaisi yapılacak ve 1940 vıhnda bırakılan noktadan tekrar araştırmaya devam edilecektir. Bu hafriyat < ta. şımdiye kadar elde edilen, tanzim olunan hemen bütün eserler, Adana müzesine nakledilmiş ve orada ziyaretçilerin istifadelerine arzolunmuştur. Bu e, serlere aid izahat kısaca şudur: Top seslerini dinliyoruz Sağımızda 1520 kilometro uzaklığa kadar varan gözlerimize yeryer yangm dumanları çarpıyor Kavaklıdan ileri doğru; hetn pidiyoruz, hem top seslerini dinliyoruz. Bu sesler solumuzdan, derinden geliyor; sağımızdan pek belli oluyor. Bütün gece yağan yağmur şimdi dinmiş; güneş, tekrar yağmur yağd'rmağa niyetli bir semada parhyor. Biz mütemadiyen ilerliyoruz Ef radda ses, sada yok... Yalnız, kabaralı ağır fotinlerin çamurda çıkardığ. bır gürültü, bacaklanmızm arasından esen br rüzgâr gibi geliyor. Kırkkiliss Edirne şosesinin üzerindeyiz. Simsiyah ensesini bilmem neder. acıklı bir hisle? seyrettiğim (mutfak mahsulünün öniimde paytak paytak yürüyüşünü gördükçe, gittikçe ona ağır ge'dı»ını sandığım bakır karavanayı olsun: «Ben taşıyayım...» diyeceğim geliyor. Babasmın crta Afrikanın kicnbiür hangi vahşi ormanının kenannda, kamış külbede yaşarken ellerine düştüğü esir avcıları tarafmdan getirildiği Türk vatanmda yetiştirdiği bu mahsul, üzerinde yaşa5 dığı toprağı müdafaaya neden gidiyor' Aralarında yaşadığı insanlara benzemi yen bu zencinin kalbinde şu gidişi, ateşe doğru ilerleyişi nasıl hisler uvandırmakta? Onda, baba yurduna bir hasret ve irsî bir nöstalji nöbeti yok mu? Abdullah onbaşı, çevik hareketleri ve çevik vücudile manganın yaoında bir r kuv\ et, bir itimad örneği: Takım zabn! görünmüyor. Fakat bazan atım ileri snren, bazan geri ka'an bölük kuınandanı, yanımızdan geçerken, şaka sözler atmakta ve enziyade mutfak mahsulüne takılmaktadır. Onun, içinden gelmediğ belli olan bu şakalan, biz neferleri ne/elendirmektedir. Meselâ, diyor ki: «İ'k kurşun sesi kulağımn dıbinde ıslık çalınca, Kuzguncuklu kahraman, «pabuc'an kapınca Balatta soluğu alacağım» diyo:... Kara oğlan; sen söyle bakalım? Sen donuna kaç kıye yük boşaltacaksm?..» Bu şakalar, kaba olduğu kadar yerinde idi. Diğer askerlere, korkakhgı çirkin gösteriyordu. Düz bir yayladan geçen yol, birdenbire iniş halini aldı. Ne bozuk şose!.. Şose değil bir çamur deresi... İkl tarafına yığılmış öbek öbek balastlann manzarası, birkaç senedir döşenmek için beklediklerini gösteriyor. Ne kısa kabiliyet ki bozuk şoseyi tamir için, ancak balastm yol kenarına kadar getirilmesine yetmiş 5 . Şimdi karşımızda, iki tarafı heuiiz yapraklarım atmamış sık söğüdlerle güzelleşmiş bir dere, üzerinde derenin diğer kenarındaki köye çekilen oldukça uzun bir ahsab koprü; daha ileride köyden geçen yolun Edirneye varmak icin sinesinde bir gedik bulduğu yüksek dağlar... Biz inişten inerken, uzaktan topçular, o gediğin yokuşuna tırmanıyorlardı. Akan dere, (Karamandere) ve gö:ünen köy, (İnecik) yahud (Yenice) imış. Vadinin iki tarafında, köyiin sark ve garbında mahrutî çadırlar, hep mahrutî çadırlar; boşalmış topçu parklan, süvan yataklan... Burası, cahil Osman Paşanm kumanda ettiği ücüncü fırka karargâhıdır. Osman ismi Türk tarihinde bana Pilevne gibi kıymtt ve cesaret menkıbelerini hatırlatırken, bu (cahil) sıfatı bu Osmanm başında hele düşmonla boğazlaşmak üzere iken kulağıma hoş gelmedi... «Bunu ona, alaycı arkadaşlan kı&kanclık!a takmışlardır» diyip, yüreğimdeki tereddüdleri silmeliydım. Fırka Erkânıharbı (Galatalı Şevket) isminde genc ve şedid bir zabitti ki (Süloglu) çiftliğinde (Köküler) köyünün ilerisinde (Posatepe) ye karşı yaptığımız taarruzu idare etmistir... O halde, ku mandanla erkâmharbinin vasatisini ala lım. İnisi bitirdik!.. Şose namile yere batmış yolun çamurlan üzerinden bir diİ7İüğü ve altından bulanık sular köpüre köpüre akan tahta köprüyü geçtik ve *opçuîarın aştığı gediği sardık. Alay toplu gidiyordu. Ucumuzdan kuyruğumuz bir buçuk kilometre çekerdı. Bizi takıb eden ağırlıklar: Cepane arabaları, eşya arabaları, erzak arabalan... arkamızdadır. Biz gediği inerken, bunlar henüz, geçtiğimiz inişten inmekle meşgul... Bu arabalarda da (nizacniye) ve (ihtiyat) gibi, bize benziyen bir manzara var: Beylik atlar koşulu muntazam nakliye arabalan ve gazoz aarbasına kadar İstanbulda semt semt sistemi değişenörnek örnek arabalar ve tonu, boyu birbirine uymıyan, kimi huylu, kimi derdli atlar, bunlan sürüklemeğe çahşıyorlar. Halktan toplanmış olan bu vesaitin manzarası kadar, gidişlerindeki intizamsızlık nahoştu. İneciğin gediği, şosenin tamamıle sökülmüş tabanındaki balçık. günlerdenberi üzerinden geçen piyade. süvari, topçu ve nakliye arabaları tarafından yo^rula yoğrula, bir ökse halıne gelmiş, yapışkan, derin bir macun deryası olmustu Burayı nekadar güclükle geçtik bilseniz... Henüz memleketimizın içindeyiz! Bizden evvelkiler de geçmekte çok güçlük çekmişler, belli. Hele bazı kenarlarda ispitlerin, koşum kırıntılanmn varlığı, nakliye arabalarını burada çok müşkülâta düştüklerini ispat ediyordu. Buradan sonra, uzun uzadıya devam eden, nispeten üzerinde rahat yürünülebilen bozuk bir şose... Sağımızda, 1 5 2 0 kilometre uzaklığa kadar varan gözlerimize, yer yer yangın dumanları çarpıyordu. Buralar bizim topraklanmız değil mi? Bu yangınlarm sebebi ne ol,a'" Top sesleri şimdi hep o taraftan geliyor. Kırkkilise ise, Taştabyaların emniyet siperinde uzaktan uzağa seçiliyor... Artık ateşe yakmlaşmaktayız!.. Nerede ve ne zaman düşmana çatacağız?.. Hepimiz sabırsızlanıyoruz. •] Bundan evvelki yazılar 5. 6, 7. 8, 10, 12. 15, 18 22 ve 25 birincikânun nüsha'arımızda çıkmıstır. Macaristan İtalyan Harıcıye Nazırı Kont Ciano Budapeştede Macar ricalile ve bilhassa Başvekil M. İmredi ve Hariciye Nazırı Kont Csaky ile mühim görüşmelerde bulunmuştur. Bunlarm neticeşinde Berlin Roma mihverinin Tunaya daha iyi yerleştiği ve ziyaretin pek mühim neticeler doğuracağı haber verilmektedir. Resmimiz Kont Ciano'yu Peşte'deki Meçhul asker abidesine çelenk koyduktan sonra gösteriyor. 1 Müttehid Eti Imparatorluğunun Kızvatna (yani şimdiki Çukurova) Kralı İş Pu Tahsu'nun mühru. 2 Dolmabahçe sarayı müzesine gönMısır Nümayişlere karşı ağlatıcı gaz neşreden silâhlarla techiz edilen derilmiş olan bir Eti rahibi. Bu hej'kel Mısır polisi talim yaparken. küçük mikyasta ve som kristaldendir. ^merika müzelerinden birnde de buna benzer kristal bir Eti eseri mevcuddu. Lâkin Etiler zamanında kristal heykel vamldığına aid hiçbir ikinci ves ka ve malumat mevcud olmadığı için alâ kadarlar, bunu taklid sanıyorlardı Gözlükulede bulunan bu kristal Eti heykelile, hem Amerikadaki heykelin hakikî olduçu hem de Etılerde kristal heykel yapıldıe;ı mevzuu aydmlanmış oldu. 3 Silindir şeklinde bir Sümer mührü. Mühürdeki yazı henüz okunama mıstır. 4 Helenistik devirdeki modelâj lardan. Lir çalan bir kız. Heykel çamurİngiltere Kent düşeşi Londrada dandır ve içi boştur. 3 ilâ 5 yaş arasındaki çocuklar için 5 Helenistik devirde kadın baş tuyeni yapılan bij mektebi ziyaret et valetleri Bunlar da topraktan ve içleri miştir. Amerika Lima'da akdolunmakta olan PanAmeriken konferansmın boştur. Ortada görülen model, bugün Anadoluda avnen kullamlmaktadır. Dik toplandığı Kc'ngre sarayı. kate şavandır. Susuzdere cinayeti Susuzdere cinayeti tahkikatı, dün de devam etmıştir. Zabıta, artık elbiseleri aramaktan vazgeçmiştir. Kör Hasanm ifad^sine bakılırsa, kendisinin cinayetle alâkadar olmadığını kabul etmek icab edecektir. Kör Hasan, bir gece, birlikte yattıkları Rızanın hanmda otururken Arab Muradm elinde bir paketle içeri girdiğini ve bu paketi yatağının üzerine bıraktığım, kendisinin de yukarı kattaki odasına çıktığrnı iddia etmekte. lâkin paketin içinde ne olduğunu bilmediğini söylemektedir. Kör Hasan. cinayet işlenirken Arab Muradın yanmda bulunmadığını iddia etmektedir. Arab Murad ise yegâne suç delili olacak olan elbiseleri nereye sakladığını söylememektedir. Niyazi isminJaponya Kore'de yeni gelinler rede birisi bu işte methaldar zannedil Almanya «Graf Jeplin > adındaki ilk Alman tayyare gemisı Kiel'de simde görüldüğü veçhile hususî bir mektedir. İlk günlerde yakalanan Rem merasimle denize indirilmiştir. Merasimde Göring başta olmak üzere birçok araba ile kocasmm evine nakledilmekzi. serbest bırakılmıştır. Alman ricali hazır bulunmuşlardır. tedır. nız vakit bu benim hatırrma geldi. De mindenberi sen Selmanın ahlâkıoı çekiştirirken de benu düşünüyordum. Olabilir, fakat emin ol ki zerre kadar kuşkulanmadım. Yalnız s«nden değil, ondan da emin olduğum için. Belki de bunu bana haber vermekten çekiniyordun. Sana yemin ederim ki zerre kadar azab duymam. Bunun doğru olup olmadığını bana söyliyebilirsin. Halim hrç birşey düşünemedi. Şuuru kararmışh. İçinden gelecek ilk cevabı geriye çevirmemeğe karar verdi. Biraz durdu ve mırıldandı: Doğru! Nevzad omuzîarını kaldırıp indirdi: Olabilir. Ve senden mutlaka gitmeni rica ederim. Gitmiyeceğim. Hayır, gitmelisin! Nevzad sükunetinde hiçbir değişiklik olmadan tekrarladı: Gitmelisin. Hem Selma hakkındaki fikrini değiştirirsin, hem de, onun benden birtakım şüpheleri var, manasız, fakat var, onlan silmiş olursun. Çünkü senin zannettiğin gibi değil. Tam tersine. Ben ondan şüphe elmiyorum, ona itimadım var, çünkü onun kimse ile konuşmadığmı biliyorum; fakat o öyle değil. Be nüyordu. nim hayatımı bilmiyor. Eski münasebetNevzad onun sustuğunu görünce: lerimden herhangi birini, vakit vakit ta Ne düşünüyorsun? dedi. zelemek elLmde olduğunu düşünüyor. Her Halim itiraf etti: an şüphe içinde. Aniadm değil mi? Mut Beni şasırtıyorsun. laka git, bütün bu konuştuklanmız ara Sasırtıyor muyum? mızda kalsın. Git. Ona olduğu kadar ba Çok. na da dostluk göstermiş olursun. Bunu Nevzad güldü: senden bilhassa rica ederim. Git. Gide Neden saşınyorsun? dedi, bana iceksin değil mi? nanmıyor musun? Yahud da, gene aldanHalim cevab vermedi. Bulanık hisler dığımı mı zannediyorsun? Sana inanıyorum. içinde idi ve zihninde bir karanhk vardı. Anlamıyordu: Nevzad mı aldanıyor, O halde? Aldanıyor muyum? kendisi mi? Selma onu niçin davet etmiş Bilmem. Senin anlattıklann benim ti? Nevzad hakkında onun ağzından ba gördük'erime pek uymuyor. zı lâkırdılar almak içinse o hırdavat eş Farklar nedir? Söyle. ya arasındaki hali neydi? Masanm üstün Artık münakaşa etmek istemem. de otururken içi ganb iştahlarla dölu ya Bılâkis, ben rica edıyorum, sana pışkan bakışı, dizlerinin ve ayaklarımın [ benim kadar kanaat gelmesini isterım. tahrik edici hareketleri, bütün vücudün Hatta... Bak... den sızan o uzvî davet ne olabilirdi? Nevzad Halime bir sigara verdi ve Halimi yalıya çekmek için bir ökse mi? kendi sigarasını da yaktıktan sonra de Ne lüzum vardı bunlara? Hayır! Bu ar vam etti: kadaşça bir davete benzemiyordu. Fakat Benim senden başka bir ricam var. ya Nevzadın ısrarı? Kendine ve Selma Selmaya git ve ona kur yap. Onu elde etya güvenişindeki sağlamlık? Ya o neş'eli meğeçalış. Bütün tesirlerini kullan. Senin soğukkanlılık? Halim şaşırdı. Bir muam şiirlerine bayılıyor. Bir tecrübe et. Mumayı çözmek için gittiği bu yalıdan hiçbir vaffak olursan bana haber ver. O zaman şey anlamıyarak yeni muammalarla dö sana diyeceğim ki: «Hakkm varmış. Bu kadın bir... bir...» Nasıl söylemiştin demin? Bir? neydi o? Nenfoman mı? Evet, «... bir nenfctnandır» diyeceğim. Halim Nevzadın yüzüne baktı. Onun bu teklifteki ciddiyetinden şüphe yoktu. Çocuk gibi lâflar söylüyorsun, dedi. Neden çocuk gibi? Çocuk gibi, Ben artık o yalıya ayak basartnıyım sanıyorsun? Hele Selmaya kur yapmağı hatırımdan geçirebilir miyim? Bu tecrübe ikimiz için de çirkin değil mi? Hayır, ben:m Selmaya da, sana da emniyetırn var. Netıceden emınim. Sana kanaat gelmesini istiyorum. Bir de bu kadını beraber etüd etmiş olacağız. Sen benim yirmi üç seneÜk bir tek dostumsun. Bu ricamı kabul edeceksin. Nevzad! Ciddî söylüyorum, Halim. Yarın değil öbür gün yalıya gideceksin. Zaten ben de senden bir gün sonra Selmayı göreceğim. Gideceksin. Bittabi bu görüştüklerimizi ona hiç söylemiyeceksin. lArkast var) Bulgaristanla baytarî anlaşma etrafında müzakereler Sofya (Hususî) Türkıye Ziraat Vekâletı Baytarî şubesı müdürü doktor Sabri Okutmanla Ziraat Vekâleti şeflerinden doktor Cevad Akkerman Sofyaya geldıler. Bulgar Ziraat Vekâletile temasa geçen iki memurumuz Bulga ristanla memleketimiz arasmda evvelce akdedılen baytarî anlaşmanm tatbikatı etrafmda müzakerelerde bulunacak lardır. L SELMA ve GÖLGES Tefrika : 9 edi n"ı" ^m Yazan : Server Bedi mX Ben sana şimdi Selmanın beni giz Peki... sen... faraza... tamamile farazî konuşuyoruz faraza... Selmanın lice yalıya davet ettiğini söylesem baherhangi bir adamla. meselâ benimle giz nir rnısın? lice münasebet tesis ettiğini öğrenseydin, Nevzad tereddüd etmeden: ne yapardın? İnanınm! dedi. Halim şaştrdı ve kısık bir kahkaha ile tnanmazdım. gü'dü: Sahi mi söylüyorsun, Nevzad? Peki... O halde? Vallahi ciddî söylüyorum. O halde? Beni hayret icinde bırakıyorsun. Asıl sen beni hayret içinde bırakı Beni gizlice davet etmiş olunca ne kalıyor? yorsun Bakıshlar. Fakat ikisinin de gözleri Nevzad omuzîarını kaldırdı: benliklerinin en dik ve sivri tarafına bat Ne mi kalıyor? Seni gizlice çağırt'^ı icin bakışiarı birbirinden kaçtı. İkısi ması mutlaka beni aldatmak için mi ode hem istihza, hem de aralarında çirkin lur? Ne için olur? bir benlık mücadelesini lâtifeye bağlamak ihtiyacile, önlerine bakarak gülümsüyor Seninle bana dair konuşmak.'benim du. hakkımda senin ağzından lâkırdı almak Halim gülüşünün müstehzi tarafım a için olur. zaltarak sordu: Halim bu noktayı bir an için bile dü Peki... Daha açık birşey soraca ^ünmemişti. < w A. Unutma ki daima farazî konuşuyo Ne münasebet! dedi. ruz. Gücenmezsin değil mi? Evet. Belki de bugün seni yalıya Asla. gizlice ırdı. Odadan beraber çıktığı