CUMHUPÎYET 26 Birincikâmın 1938 G.sarayla Beşiktaş 22 ye berabere kaldılar Galatasaray: 2 Beşiktaş: 2 İstanbul lrk şampiyonası maçlarına dün üç stadda bırden devam edildi. Havanın fevkalâde güzel oluşu ve şampiyonlukla sıkı bır alâkası olan Galatasaray Beşiktaş maçı Taksim stadına sekız binden fazla seyirci toplamıştL Muhtelif maçların cereyanım ve neticelerinı asağıya yazıyoruz. Lık maçlarınm en mühim müsabakalarından bıri olan Galatasaray Beşiktaş maçı dün Taksim stadyomunda yapıldı. İstanbul lik şampiyonasınm neticesi üzerinde büvuk bir rol oynıyacak olan bu maca takımlar şu şekilde çıktılar. Galatasaray: Fazıl Lutfi, Adnan Ekrem, Musa, Celâl Necdet, Salim, Esfak, Bedii, Bülend. Beşiktaş: Mehmed Ali Hüsnü, Faruk Rifat, Osman, Feyzi, Hayati, Hakkı, Sabri, Seref, Eşref. Hakem: İstanbulspordan Adnan Akın. . Oyun Beşiktaşın hücumile başladı. S ^ q n yapılan Beşiktaş hücumu hemen sayı fırsatını kaçırmıştır. Galatasarayın sol taraftan yaptığı hücumlar birbirini takib ederken Bülend ikinci bir fırsat daha kaçırdı. Galatasarayın birinci golü Üstüste hrsatlar yakahyan Bülend Musanın çektigi güzel bir frikikten isti fade ederek 13 üncü dakikada beraberlik sayısını yapü. Galatasaray bu sayıdan sonra daha güzel oynamağa başladı. Sağdan çekilen bir korneri soldan çekilen ikinci bir korner takib ediyor, Galatasaray güzel ve devamlı hücumlar yapmasına rağmen, oldukça bozuk oynıyan Beşiktaş müdafaası önünde, sadece beceriksizlikten de bir tiirlü gol çıkaramıyordu. Bir müddet bocalıyan Beşiktaş kendini topladı ve tekrar ağır basmağa başlıyarak Galatasarayı tehlikeli vaziyetlere soktu. Bu arada Lutfinin yerinde bir müdahalesi yüzde yüz bir gole mâni cldu. Beşiktaşın bu tazyiki gittikçe tehlikeli bir jekil almrştı, fakat her ikisi de, bugün cidden fevkalâde oynıyan Lutfi ile Adnan yapılan bütün hücumlan birbirlerile yanş edercesine güzel ve yerinde mü dahalelerle kurtarıyorlardı. Galatasarayın genc kalecisi Fazıl mütemadiyen kalesinden çıkmak sureüle kendisi için bir hayli tehlikeli dakikalar yaşattı ve nitekim gene lüzumsuz bir çıkış yaptığı bir sırada Şeref oyunun 39 uncu dakikasında Beşiktaşın ikinci çolünü yapü. Fazıl bu hatasını tamir etmek ister giM son dakikada fevkalâde bir kurtarış yapmış ve devre 2 1 Beşiktaşın lehinde bitmiştir. azimlerinde muvaffak olmakla beraber çok yorulmuşlardı. İkinci devre başladığı zaman Hilâllilerin birinci devrede sarfettikleri enerji neticesi yorgunluklan barizdi. Bu vaziyetten istifade eden Fenerliler derhal Hilâl kalesini sardılar ve dördüncü daki" kada Yaşar bir kafa vuruşiie üçüncü, yirmi ikinci dakikada Fikret uzaktan bir şütle dördüncü, bir dakika sonra Yaşar gene bir kafa vuruşiie beşinci golleri çı kardılar. Bu sırada güzel bir hücum çıkaran Hilâlliler Naim vasıtasile bir gol yaptılar. Fakat gene Hilâl kalesine inen Fenerliler oyunun bitmesine bir dakika kala Yaşarın ayağile bir gol daha yaparak maçı 1'6 kazandılar. Vefa: 1 tstanbulspor: 1 ' Vefa ile îstanbulspor arasmdaki mü sabaka Şeref stadında Ahmed Ademin hakemlığile yapıldı. Karşılıklı hücumlarla geçen ilk devre birinci golü İstanbulspor yaptı. Vefa bu sayıya yaptığı bir golle mukabele ederek devre 11 berabesonra oyun 10 dakika mütevazin bir ce re bitti. reyan takib etti. Fakat yavaş yavaş açılan Süleymaniyeliler Beykoz kalesini kuşattılar ve bir iki fırsat kaçırdıktan sonra on yedinci dakikada Danişin ayağile beraberliği temin ettiler. Devrenin bundan sonraki kısmı daha fazla Süleymaniye baskısı altmda, fakat golsüz devam ederek 1"! neticelendi. ikinci devrenin hemen ilk dakikalannda hücuma geçen Beykozlulann ikinci dakikada lehlerine bir korneı oldu. Beykozlu Kemal güzel çekilen bir korneri kafa ile Süleymaniye kalesine soktu. Oyun otuz dokuzuncu dakikaya kadar Beykozun hafif bir hakimiyeti altında devam etti. Bu sırada Şehab şahsî bir gayretle Süleymaniye kalesine kadar ge~ tirdiği topu güzel bir pasla Mıkroba ge çirdi. Mikrob da serbest bir vaziyette yakaladığı topu üçüncü defa Süleymaniye kalesine soktu. Üçüncü golden sonra canlı oynamağa Galatasaray kalesi önünde başlıyan Süleymaniyeliler hemen iki da" heyecanh bir an kika sonra Danişin bir kafa vuruşiie ikinci gollerini çıkardılar. Biraz sonra oyun îkinci devre de iki tarafın bütün gay ~ bir Süleymaniye hücumu esnasında ne retlerine rağmen oyun ilk devredeki vaziticelendi. Bu suretle Beykozlular saha" yetini değiştirmeden berabere bitti. dan 32 galib çıktılar. Beşiktaşlılarm, yaptığı akmlardan biri Sol muavin Celâl Hakkınm karşısında fevkalâde muvaffak oldu. Hücum hattında Necdet muvaffaki yetli, Salim her zamanki gibi harikulâde idi. Eşfakın lüzumsuz çalımlan kendisi için olduğu kadar Bülend için de, takımı için de çok zararlı oldu. Bu genc, mü kemmel bir futbolcu olabilmek için ça lım hastahğmdan kurtulmağa çalışma lıdır. Beşiktaştan kaleci Mehmed Ali çok güzel ve cesur kurtarışlar yaptı. Hüsnü her zamanki kadar canlı idi. Muavin hattı muvaffak oldu denilemez. Hücum hattında belHbaşh iki oyuncu vardı ki biri Hakkı, biri Şereftir. Hakkı iyi marke edildiği icin olacak çok asabî oynadı. Maçın en yi futbolculanndan biri Şerefti. İleride ve geride çok çalıştı. İki gol yapması çok çalışkan oynama sındandır. Fakat Şerefin lüzumsuz hırçmlıkları göze carptı. Fener stadında Beykoz: 3 Süleymaniye: 2 Dün Fener stadında Beykoz Süleymaniye ve Fenerbahçe Hilâl maçları yapılmıştır. Havanın bir yaz günü kadar güzel olması, sahaya ümidin fevkinde bir merakh kütlesi toplamıştı. İlk maçı yapacak Beykoz Süleymaniye takımlan muayyen saatte şu kadro larla sahaya çıktılar: Beykoz: Kandilli Halid, Bahadır Sadeddin, Kemal, Mustafa Cahid, Gazanfer, Şehab, Mikrob, Kâzım. Süleymaniye: Muvaffak Ruhi, Bürhan îbrahim, Maritan, îbrahim Rauf, Nedret, Daniş, Nizameddin, Raif. Hakem îzzet Muhiddin. Oyuna Beykozlular başladılar ve ilk dakikalardaki karşılıklı hücumlardan son ra Şehab dördüncü dakikada bir ara pasile Beykozun ilk golünü yptı. Bundan tkinci devre * İkinci devreye Beşiktaş oldukça sür atle başladı. Salim bir hücum esnasında sakatlanarak drşan çıktı ve beş dakika sonra tekrar sahaya geldi. Oyun biraz sert bir şekil almağa başladı, hakemin yerinde müdahaleleri karşıhklı favullerle geçti. Galatasaray hü cum hattımn en mükemmel oyuncusu Salim soldan yakaladığı topu kuvvetli Galatasaraylılar Beşiktaş bir sürüyüşle Beşiktaş kalesine attı, fakat kalesi öniinde top direğe çarparak geri geldi. Beşiktaş Galatasaray kalesi önünden tehlikeli bir müdafaasımn bozuk oyunundan istifade sekil aldı. eden Galatasaray gene hesablı ve güzel Beşiktaşın ilk golii inişler yapmağa başladı. Galatasaray müdafaası, kendini to Galatasarayın ikinci gclü parlamağa vakit bulamadan Ekremin Lutfiden Bediiye, Bediiden Salime bir hatası yüzünden üçüncü dakikada S.e gelen top Salimin önüne çıkan bütün mürefin kuvvetli bir şütile birinci golü yedi. dafileri atlatması ve konulan ayakların Daha iki tarafın birbirini yoklamağa üstünden keklik gibi sıçnya sıçrıya aş vakit bulamadan yapılan bu ilk sayı Ga ması Galatasaraya 14 üncü dakikada I latasaray kalesi önünde toplanmağa tekrar beraberlik sayısını kazandırdi. mecbur etmiş, Beşiktaş ise ilk dakika Dün çok düzgün oynıyan Galatasa larda kazandığı bu avantajdan azamî ray mağlubiyetten kurtulduktan sonra surette istifade edebilmek için var kuv daha güzel oynamağa başladı. Galatasarayın en iyi oyunculanndan vetile hücuma başlamıştı. biri olan Eşfağın şahsî oyunu birçok fırBeşiktaşın soldan yaptığı muvaffaki k yetli hücumlan gevşediği bir sırada Ga satlann kaçmasına sebeb olmuş, Bü'.end' latasaray kendini toplamağa ve maîısus le Bediinin kaçırdığı iki büyük gol fırsabir şekilde oyuna hâkim olmağa başla tmdan sonra maç 2 2 berabere sona ermiştir. dı. Nasıl oynadılar? Yavaş yavaş Beşiktaş kalesi önünde Galatasaraydan iki müdafi Lutfi toplanan Galatasaray hücumlarının birinde Beşiktaş aleyhine bir frikik oldu. ile Adnan mevsimin en güzel oyununu Musanın çektigi şüt direkleri yalıyarak oynadılar. Lutfinin yerinde müdahale leri, Adnanm uzun vuruş ve kafadan top dışarı gitti. Galatasaray mağlub vaziyette olduğu alışlan fevkalâde idi. Musa merkez muavin olmamaçma halde güzel ve ümid verici bir oyun tutturmuş, bu arada Bülend yüzde yüz bir rağmen isabetli paslarile temayüz etti. Yazan: VİKİ BAUM Çeviren: HAMDİ VAROĞLU Fenerbahçe: 6 Hilâl: 1 İkinci maç Fenerbahçe Hilâl arasında idi. Takımlar sahaya muayyen saat ten biraz geç çıktılar ve kısa bir seremoniyi müteakıb aşağıdaki kadrolarla dizil" diler: Fenerbahçe: Hüsam Yaşar, Lebib M. Reşad, Aytan, Esad K. Fikret, Naci, Yaşar, Fikret, Şaban. Hilal: Murad Akif, Selçuk Tilki, Zeynel, Cevdet İlhan, Salim, Naim, Hakkı, Rauf. Hakem Şazi Tezcan. Oyuna Fenerliler başladı.. ilk dakikalarda ortada dolaşan top tedricî bir surette Hilâl yarı sahasına girdi. Fikret, beşinci dakikada birinci ve on üçüncü dakikada ikinci golü yaptı. ilk on beş dakikada 2~0 vaziyete dü şen Hiîâlliler derhal bir müdafaa oyu nuna başladılar. Bu suretle devrer.in sonuna kadar Fenerbahçeye fazla gol yap tırmamak için çok çalıştılar. Filvaki bu Kır koşusu Ankarada yapılan mıntakalar şampiyonası finalinde derece alan takımlara Umum Müdür tarafından kupalar veriliyor Beyoğlu Halkevi tarafından tertib edilen 3000 ve 5000 metrelık kır KOŞUSU dün Şişli ile tuğla harmanları arasmda yapıldı. 40 atletin girdiği bu müsabakalann üç bin metresinde Beyoğluspordan tzak 12 dakika 4 sam'yede birinci, Kurtuluştan Süren ikinci gelmiştir. 5000 metrelik yanşta Beşiktaştan Artin 16 dakika 51,8 saniye, birinci, Demirspordan Hüseyin ikinci olmuştur. Lik Takımlar Oyun Beşiktaş 10 Fenerbahçe 10 Galatasaray 10 10 Vefa Beykoz 10 İstanbulspor 10 10 Topkapı Süleymaniye 10 10 Hil'âl maçlarında puvan vaziyeti Galib 7 7 7 4 Bükreş muhteliti Ankara muhtelitini yendi Ankara 25 (Telefonla) Bükreş muhteliti bugün saat 14,5 te 19 mayıs stadyomunda Ankara muhtelitile karşı laştı. Hakem 10 uncu dakikada maçı durdurdu. Bütün stadyomdaki onbinlerce seyirci de ayağa kalkarak Atatürkün hatırasına ihtiramla sükut ederek ayakta kaldı. Maç 21 le Rumenlerin galibtyetile neticeîendi. Ankara muhteliti dc bir golünü penaltıdan yaptı. Ayın on yedisinde, Şarburg'da. Çok geç. Ben, gelecek cumartesiye Berengaria vapurile hareket etmeliyim. Yazık... Nevyork'ta haziranda mî bulunacaksın? O halde, bizi görmeğe Vestport'a gel. Kabul mü? Haydi bon şans! Frank, Evelin'i önüsıra iterek: Sana da! diye mukabele etH. Evelin, dudaklannda bir tebessümle, neredeyse bayılacakmış gibi, orada kalakalmıştı. Frank, alelâcele, saatine bir göz attı. Evelin sordu: Nekadar vakit kaldı? Frank, derhal cevab vereceği yerde, onun koluna girdi. Kortumuzu bir kere daha görelim mi? Evelin, basamakları inmek üzere eteklerini topladı ve muti, onun peşinden yürüdü. Tenis kortları aşağıda, fenerlerin ışığı altında bembeyaz görünüyordu; fakat oynıyan yoktu. Frank'ın «kortumuz» dediği yer, sekiz gün evvel, Evelin'le tanıştıkları tenis yeriydi. (Arkası var) Berabere 3 2 Mağlub 1 Attığı Yediği 39 13 Puvan 27 26 26 23 21 16 16 15 13 5 2 3 1 3 3 2 3 2 1 2 u 1 3 6 7 6 8 31 31 19 26 14 10 9 13 7 12' 17 17 23 31 21 34 Salı: Âşık Dansm tam ortasmda, Frank, kol saatine bir göz attı ve: Daha yirmi dakika var. dedi. Kollan arasmda tuttuğu kadı nm bir parça yalmz bir lâhzacık ağırlaştığını, sonra tekrar hafifleştiğini his setti. Kadın biraz sonra: Sahi mi? diye sordu. Frank, gülümsıyerek gözlerini cna doğru indirdi. Bu kadın, kendisinden çok daha k:sa boylu idi. Bütün kadmlar ondan daha kısa boylu idiler. Annesnın boyunu aşmağa başladığı gündenberi bu hep böyle olmuştu. Evelin'in saçlan, kalay. andıran, parlak olmamakla beraber iabiî, mat sarı saçlan dudaklarına değiyordu. Bu kadının hiçbir tarafında sun'ilik yoktu. Giyinişi ne çok iyi, ne de çok itinah idi. Frank, bu saç çinde dans ettikleri salonda hararet son derecedeydi. Burası, kulüblere mahsus sathî bir zarafetle süslenmiş, beyaz ve sarı yaldızh bir yerdi. Hummalı bir mayıs akşamıydı. Berlin'in etrafmı çevreliyen elma ağacîan henüz çiçek açtığı halde, mevsicnsiz bir yaz ortası sıcağı hüküm ları koklarken hafif bir heyecan geçirdi. sürüyordu. Yüzünü göremiyordu. Evelin başına eğEvelin, kavalyesinin, kendisini daha miş, ayaklannı kavalyesinin adımlanna kuvvetle göğsüne basrırması üzerine, bauydurmağa çalışarak ciddiyetle dans edişım kaldırdı ve ona baktı. Bu kadının yüyordu. zünde okunan utangaclık ifadesi, erkeği Frank, onun birşey söylediğini işitti, bir kere daha teshir etti. fakat tam o sırada, küçük orkestranın Sevgilim! Sevgilim! saksofonları gürültülü sesler çıkardıkları Kadın, nefes gibi bir sesle: için, ne dediğini anlryamadı. Evelin, sö Sevgilim! zünü tekrarladı: diye cevab verdi. Frank*ın almancası On dakika daha kaldı... Sonra giyoktu. Fakat, Evelin ingilizce biliyor, deceksin... Seni bir daha göremiyece herhalde mektebde öğrendiği çok düzgün, ğkn... çok İngilizvari bir şive ile konuşuyordu. Frank: «Bu Alman kadınlan hislerine Frank, birdenbire, kendi nefsine karşı bünekadar mağlub!» diye düşündü. Fakat, yük bir hoşnudsuzluk duydu. Öfke ile: Evelin'e âşıktı ve bu hassasiyet hoşuna «îşi berbad ettim, diye düşündü... Onu gidiyordu. Sualine verecek cevab yoktu. kızdırdım... Çok gevşek, çok mütereddid, Genc kadını, göğsüne, biraz daha kuv çok... şey hareket ettim». Evelin'e yakvetli bastırdı. Sağ avucunun temas ettiği laşmakta gösterdiği garib ihtiyatkârlığı çıplak cild köşesi, eline serinlik veriyor ifade edecek bir kelime aradı; bulamadı. du. Evelin'in, avcunda tuttuğu sol eli a Bu yaklaşma teşebbüsünden bir netice çıteş gibi yanıyordu. Sıcak bir akşamdı, i karabilirdi. Fakat artık buna imkân kal mamıştı. Son yirmi dakikanm beşi de git lan zaman, Frank: Virjinya'daki gibi. mişti. Arabada bir iki buse; Evelin'in gözlerinde bir küçük damla yaş. Evet, dedi. Evelin, bir parça hayretle sordu: hakikî bir yaş damlası... Sonra, onu Pa Ne o Virjinya'daki gibi? rise götürecek trenin on kırk beşte hare Hiç. Koku. Ordek avmı sever miketi... Belki böyle olduğu Evelin hakkın sin? da daha hayırlı idi. Evelin gülümsedi: Frank, düşüncelerine burada nihayet Hayır. verdi ve: Genc kadın, fevkalâde hayert etmiş Hani, eşya sandıkları vardır, dedi; gibi, ağzı açık kalmıştı. Taraça da, tıpkı üstüne, altma, her tarafma: Dikkat! Cam içerisi gibi, insanlarla, fenerlerle, renkli eşya! Kınlacak eşya! diye yazarlar. Sen şemsiyelerle dolu idi. Kadmlar, kâğıd peonlara benziyorsun işte. çetelerle yelpazeleniyorlardı. Dans bitmişti. Evelin, Frank'tan ayBerlin'deki maça iştirak eden Amerirılmadan evvel, bir lâhza daha ona yaskalı tenis şatnpiyonu, zayıf bir delikanlı, lanıp, durdu. Frank, üzerine bir parça pudra sürülen smokininin ipek yakasmı o esnada: Hey! Frank! hafifçe silkeledi. ALşık olduğu, mihanikî bir hareketti bu. Dans eden çıftler yir diye seslendi. Frank, ayni şekilde cevab mi kadar vardı. Bu kadar insan, bu ufak verdi: Hey! Jorj! salona pek fazla geliyordu. Kalabalık, Maalesef evet! Geç bile kaldım. Frank'ın canmı sıktı. Evelin'in dirseğin Sen Parise sahi bu akşam mı gididen tutup, onu taraçaya doğru yürüttü. Dışanda, kulübün, sahilinde inşa edil yorsun? Gelecek hafta Antib'e gidebilecek miş bulunduğu küçük gölün kokusu dumisin? Paskal'lar orada bulunacaklar, yuluyordu. Bu koku, durgun suyun içindeki sazlıklardan yükselen yan tatlı, yan Suterland'lar da keza. Sonra hep beraber İl dö Frans'a gideceğiz. acı bir koku idi. Ne zaman bu? Taraçanın parmaklıklarına yaklaştık