20 Aralık 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

20 Aralık 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

20 Birincikânun 1938 CUMHUBÎYET Tatar Ayşenin 40 bin liralık serveti Fezaya seyahat Bursada bir sahtekârlığın davası görülüyor Insanların seyyarelere seyahat edip edemiyeceği hakkındaki suale bugünkü fen, müspet şekilde cevab verecek kadar tekâmül devresine girmiştir Yer yüzünden ayrılıp feraya seyahat etmek imkânı, ilim ve fen adamlannın araştırma sahasma dahil ciddî mevzular sırasına girmeden evvel, asırlarca müddet macera romanlanna mevzu teşkil etmiş, kamere seyahat fikri etrafında işleyen muharrirlerin yarattıkları tipleri, nesilden nesle intikal eden şöhretlere sahib kılmıştır. İngiliz papası Francis Godvvin'in 1638 tarihinde neşrettiği roman, yaban kazlarının uçurduğu bir sopaya binip kamere giİngiltere Londra hastanelerinden birinde Norveç Kraliçesi bir apandisit den maceraperest Konzalesi, bu nevi roameliyatı neticesinde vefat etmiştir. man kahramanlarının en meşhurlan araYukarıki resimde Kraliçe Maud'yu sma koymuştur. Jules Verne'in Kamere Londra sokaklarında köpeğile bir geSeyahat isimli romanını, ve o romanın kahzinti yaparken görüyorsunuz. ramanlannı, bir defa okuyanın bir daha unutmasına imkân var mıdır? Romanda hakikat sahasma, bir atlayışta geçen fezada seyahat fikri, J. H. Rosny'nin Astronotik ilmi sayesinde o sahada bir hakikat olabilecek mi acaba? Küre ile ay arasındaki 384,000 küometre mesafeyi, yahud zühreyi bizden ayıran 42 milyon kilometrelik yolu veya merihle aramızdaki 78 milyon kilometreyi aşıp bir başka âleme ulaşmanın çaresi bulunabilecekmi? BelkÜ... Bizi, üzerinde yaşadığimız toprağa çeken, bağhyan bir kuvvet var. Mevcudiyetini Newton'danberi, öğrendiğimiz bu kuvvete cazibei arz diyoruz. Yer ve biz, bir mıknatısla bir toplu iğne gibi, biribirimizi çekiyoruz. Bu cazibeden kurtulmak için, insanların elinde mevcud vesaitten hiç birisinin kâfi gelmediği anlaşılıyor. En kuvvetli tayyareler bile, bizi, yer yüzünün İtalya Başyekil Mussolmı, Mıkel çekici kuvveti hududlarından dışarı çıkaAnjm maruf Pieta eserini bir asılzadesinden satın alarak İtalyan devletirabilecek kabiliyette değildir. Muayyen ne hediye etmiştir. Resmimiz, san'atbir noktasına kadar cazibei arzm, oradan kârm eserini gösteriyor. sonra kamer cazibesinın tesiri altında kaTop projesi gibi, tekerlek nazariyesine Emnayet ıkinci şube kaçakçılık bürolındığmı düşünürsek, fezaya seyahat me de veda etmek lâzım gelmiş, Graffigny' su memurları, dün Cinci hanmda iki esselesuıin en esaslı tarafı, kamer cazibesinın nin tünel fikri üzerinde işlenmiş, fakat on rarkeş yakalamışlardır. Esrarkeşlerden başladığı sınıra adim atmak olduğunu gö dan da müspet bir netice alınamamıştır. biri, serseri takımından 21 yaşında îs rürüz. Bunu da, gerek seyyarelere seya Graffigny, kamere ulaşacak vasıtaya, ip tanbullu Asım, diğeri de on beş yaşında hat me\zuunu işleyen muharrirlerin, gerek tidaî sür'ati verebilmek için, 115 kilometre kahveci Yusui oğlu Mehmeddir. Bîın onlardan aldıklan ilhamla ve kendj yaptık muhitinde dairevî bir tünel tasavvur eder. lar, üzerlerinde çıkan bir paket eroini Müjgân isminde bir kadından aldıklarıları hesablarda. ayni mevzuu ciddiyetle Halbuki, bu tünelin içinden dolaşarak hanı söylemişlerdir. tetkik eden âlimlerin bulduklan içi boş vaya fırlayacak merminin yolcusu, içinde mermi sayesinde yapmak belki kabıl ola oturduğu bölmenin duvarına çarpar ve e gibi yan yolda kalan bir proje olmaktan bilecektir. zilerek ölür. kurtulacağını gösteriyor. Halbuki, bu şekilde bir merminin, bir Bütün bu nazariyelerin hatalı taraftnı, Insanların, yakın veya uzak bir istiktopla havaya fırlatıldığını bir an için ta sabit bir mesnede mutlaka ihtiyac bulun balde, seyyarelere seyahat edıp edemiyesavvur edelim. Merminin, topun namlusu duğunda gbrenler, araya araya, nihayet cekleri yolunda bir suale, bugünkü fen diiçinde yapacağı seyahat esnasındaki sür'a fişek tarzında bir nakil vasıtasında karar li, müspet şekilde cevab verebılecek tekâ• ti o derece artacaktır ki, feza yolcusunun kıldılar. Bildiğimiz havaî fişeğinin çok faz mül devresini bulmuştur. Istifham, gidilevücudü, meselâ 70 kılo ağırlığında ise, bu la büyütülmüş modeli olan hava seyahat cek seyyarenin, insanlar için hâlâ derin bir İtalya Italyada yeni inşa edilen ve dünyamn en kuvvetli istasyonu sür'at yüzünden 14500 tona çıkacak ve fişeğı, bugünkü fen adamlarını ehemmi sır olan mahiyetindedir. Fezalarda hüküm Fransa Dördüncü Fransız alayma olan yeni telsiz merkezi. kendisi, mermi dahilinde tuzla buz ola yetli surette işgal ediyor. iptidaî sür'ati, i süren öldürücü sıcaklar ve soğuklar, gök fahrî çavuş tayin edilen İsveç Veliahcaktır. Sür'atin tesirini daha iyi anlatabil çindeki yolcunun selâmeti, hedefe ulaşma yüzü âlemleri arasmda uçuşan taş yağdinin oğlu Prens Bertil kışla mutfamek için, gözünüzün önüne, mermi çarp sı ihtimalinin diğer her türlü vasıtalara na murları; havasızlıktan bunalma, belki de gmda pastaların tadma bakarken. mı§ bir insan getiriniz, betbaht yolcunun zaran çok daha muhakkak oluşu gibi nok vücudünden haberdar olmadığımız kavuâkıbetini derhal görmüş olursunuz. Böyle talar bakımından ideal vasıta olan bu fi rucu ışıklar altında yanma gibi tehlikeler bir hale meydan vermemenin tek çaresi, şeğin de bir tek mahzuru var. Bugüne ka henüz hesab edılmemiş, daha doğrusu emerminin içinde seyahate çıkacak kimse dar hâlâ izale edılemiyen bu mahzur, tah dilememiştir. Yalnız, son seneler zarfındanin vücudünü, sadece on misli artacak, ya rık vasıtasıdır. Hava seyahat fişeğine, ki tecrübeler, nazariyenin şimdilik iyi bir ni 700 kilodan fazlaya çıkmıyacak bir şe münasib bir mahruk bulmak lâzım. Mev yol tuttuğunu gösteriyor. kil bulmaktır. Astronotik ilmi buna ımkân cudların hiçbirisi, idrojen ve oksijen de Astronotik, havacılığm son tekâmül degöremiyor. Çünkü, bu imkânın tahakkuku dahil, bu işi göremiyor. Lâkin, fişeğin pro recesi olduğuna göre, o dereceye yükseliçin, kullanılacak topun mermisinin tam jesinin, hareket ânında iptidaî sür'ati bir meden evvel, insan oğlunun, kendisine he637 kilometre uzunlukta olması şarttır. den bire vermek, yahud hızı yavaş yavaş nüz meçhul kalan birçok unsurlan yenmeTop projesi bu hesab neticesinde suya arttırarak istenilen dereceyi bulmak; va si, bunun için de onların mahiyetini tahlil düşünce, fezaya gidecek nakil vasıtasının rılması matlub seyyareye sür'atle inmek, etmesi lâzımdır. İçinde yaşadığimız nesibir sapan şeklinde fırlatılması düşünülmüş, yahud gazı kısarak serbest inişle konmak; mî havanın binlerce sırrını öğrendikten 100 metre kutrunda bir büyük tekerlek alelhusus, seyyareye varıldıktan sonra, ye sonra stratosfere çıkacak olan insanlar, yapılması tasavvur edilmiştir. Bu muaz dek mahruk sayesinde tekrar yer yüzü orada da, henüz bilmedikleri birçok şeyler Almanya Alman Orduları Erkâzam tekerleğin sathında bir noktaya bir ne avdet etmek gibi pek mühim tercih se öğrenince, seyyareleri ziyarete gitmegi anJaponya Prens Teh, Japon ordiaları Başkumandanı General Teroşi'yi mharbıye riyasetine tayin edilen top» H. BtLGtÇ ziyarete giderken. vagon takılacak, tekerlek harekete getiri bebleri bulunması, bu vasıtanın, ötekiler cak düşünebilirler. çu generali Halder. Bursa (Hususî) Şehrimizde alâka uyandıran 40 bin liralık bir servete dair muhakemeye asliye cezada devam edilmektedir. Meşhur umumhaneci Tatar Ayşenin yegâne varisi Emineye intikal eden bu servetin genc bir delıkanlı ile evlenmesinden sonra yavaş yavaş eridiği ve son olarak elinde kalan bir bahçenin de sahte bir senedle satıldığı iddia olunmaktadır. Suçlulardan Kemal, son celsede mahkemeye ıki Lstida vermıştir. Bun lardan birinde, bu servetin nerelere dağıldığı bildinlmektedir. îstidaya nazaran, noterlik senedlerile 9000 lirası Emınenin müteaddid vekıllerine vekâlet ücreti olarak verilmiştir. 393 lirası Mehmed isminde birine verilmiş, 2900 lirası Tatar Ayşenin şahsî bir borcuna yatınlmıştır. Ayrıca Ke mal de üç sene zarfmda kendisinin 1150 ira harcadığını bildirmiştir. Mecmuu 13 bin lira kadar tutan bu sarfiyattan geri kalan daha mühim kısmın ne ol duğu belli değildir. Şimdi Emine 25 kuNorveç Geçenlerde Londrada öldüğünü yazdığımız Norveç Kraliçesi ruş yevmiye ile çalıştığmı söylemekte Mod'un cenazesi Oslo'da Kral saravında. dir. Kemal, istidasında bütün bu seneder sahte olmuyor da son bahce satışına aid sened neden sahte addediliyor? demekte ve kendisinin Envneyi dolandırmadığım, bunları iğfalcilerin eseri teşvikleri olarak kendisine isnad ettiklerini iddıa etmektedir. Neticede mahkeme reisi Mustafa Nuri, bir şahide talimat ve hukuku umumiye şahidi olarak çağırılıp da İstanbula gitti ği anlaşılan bir avukata yeniden celb ecek, vagon iptidaî sür'ati 11180 metre name yazılmasma karar verildiğini bilyi bulacak dereceye gelince havalanacak dirmiş ve muhakeme 29 ikincikânuna bırakılmıştır. tır. Bu sür'ati elde etmek için, tekerleğin, saniyede 40 devir yapması kâfi geliyor. Yumurta piyasasında vaziyet Buraya kadar, hatta hesabların mükemYumurta piyasasında, mühim bir demeliyetine bakılırsa kamere gidinceye kağişiklik yoktur. Piyasanın önümüzdeki dar, bu nazariye gayet mükemmel. An hafta içinde canlanacağı umulmaktadır. cak, tatbikata geçince iş değişiyor. Bu bü Epeyce zamandanberi, yalnız Yunanisyüklükte bir tekerlek bu sür'atle dönünce tan ve ttalyaya ihracat yapılmakta idi. Japonya İmparatorun sarayında, hanedana yakaa asılzadeler bizim darmadağın olacak ve vagon, daha teker Yakmda, Almanyaya da ihracat yapı futbol oyununa benziyen an'anevî bir oyun oynamaktadırlar. Resmimiz bu oyuna iştirak edenlerin an'anevî kıyafetini gösteriyor. ekten aynlmağa vakit bulmadan, havaya lacağı piyasada söylenmektedir. sürtünme tesirile tutuşcaktır. Iki esrarkeş yakalandı İ ı Kadm bu sözleri duymamış gibiydi. Elinin müphem bir hareketile Halime oturmasını işaret etti ve kendi de pencereye doğru giderek perdeyi bir parmak kadar aşağıya çekti. Sonra ışığa arkasını vererek bir koltuğa oturdu. Başı hep arkaya doğru meyilli duruyor, gözleri Allaha hitab eden bir insan gibi yukarıya bakıyordu. înce uzun parmaklarmı alnında gezdirmeğe başladı ve gözlerini tavanda bir noktadan ayırmıyarak, alçak sesle: di. Kendi kendine konuşuyormuş gibiydi. Nevzad sordu: Rahatsız mısınız? Selma bir müddet sonra cevab verdi: Hayır! Sonra birdenbire silkinerek Halime aktı, gene hiç kımıldamadan ve gözlerini kırpmadan, gayet alçak sesle tekrarladı: Hayır! îyi oldu geldiniz. Çok... Bugün başımda bir ağırhk var, de L SELMA ve GOLGESİ Tefrika : 3 ~»»*^ • Yazan : Server Bedi sıkılıyordum. j ^A Halim düşündü: «Bu kadm hasta. Mutlaka aklından zoru var.» Çünkü Halim böyle bir kadın tanıyordu. Kocası öldükten sonra insanlarla temas etmez, yemez, içmez olmuş, melânkoliye tutulmuştu. Sonra Şişlideki Fransız hastahanesinde öldü. Bu kadm da ona benziyor. Fakat Nevzadın hakkı var: Güzel kadm! Muhakkak ki saçmın her telinden ayağının serçe parmağına kadar güzel! Onda bir kusur arayan göz boşuna yorulur. Bu başta ve bu vücudda bir heykeltraşı çıldırtabilecek mükemmeliyet var. Sonra bütün bu ağır tavırlar içinde büyük arzu Anlatamadım, dedi. ve ihtiras yıldırımlarının saklı olduğunu sezdiren bir seyyale, bu kadının bilmem Nevzad, içine sebebsiz bir istihza karıneresinden sızıyor ve insanm içine dolu şan büyük bir sevincle gülüyordu: yor. Nevzadın hakkı var. Bu bir afet. Yoo!... dedi, çok güzel söylüyorAklından zoru olduğu da muhakkak. sun. Demek beğendin? Nevzad şimdiye kadar bunu nasıl anlaSelma gözlerini tekrar açıp kapayarak: mamış? Halim herşeyden evvel bu kadı Çok! dedi. nın şuurunu imtihan etmek arzusunu duyNevzad, manası hiç anlaşılmıyan bir du. İlk fırsatta ona birşeyler soracaktı. kahkaha salıverdi, kadına yaklaşarak: Fakat canlı bir bahis açmaya çalışan Nev Affet ! dedi, neden gülüyorum, biliyor musun? Sana da, Halime de büyük zadın muvaffak olmasını bekliyordu. bir sürpriz yaptım. Şimdi anlıyacaksınız. Arkadaşı Selmaya sormuştu: Arkadaşına dönerek: Verdiğim şiir kitabını okuyor musun? Selmanın bahsettiği şiirler senin şiSelma bu sefer şüphe bırakmıyacak bir irlerin! dedi. vuzuhla gülümsiyerek önüne baktı ve hep Sonra kadına döndü ve Halimi göstealçak sesle: rerek: Güzel... dedi, suya benziyen şiir İşte kitabı yazan adam! dedi, ben ler... ikinize de sürpriz yapmak istedim. Sana Suya mı? bugün Halimi getireceğimi söylemedim, Suya bakarken insanm gözleri dal yalnız «bir arkadaşım» dedim. Demin de maz mı? Hem bomboş görünür su, hem takdim ederken Halimin ismini söylemeiçinde neler vardır. Bu şiirler de öyle. Sa dim. Halime de kitabını sana verdiğimi de. Sade ve hem dolu. söylememiştim. Selma gözlerini kapadı, kaşlarını çatSelma önüne bakıyordu. Halim güldü. tı, bir müddet durdu ve birden bire göz Demin bu kadın için düşündüğü şeyden lerini açarak: şimdi biraz utanıyordu. Hareketsiz oturan Selma birdenbire sıçrıyarak yerinden kalkacakmış gibi yaptı, fakat vaziyetini değiştirmedi. Par maklarını tekrar alnı üstünde gezdirmeğe başladı ve Vaşlarını çatara1 mırıldandı: Bugün çok sıkılıyorum. Yüzünü Halime doğru çevirerek, fakat önüne bakarak: Kitabınız olmasaydı ne yapacak tım? Bugün birkaç kere beni bunalmaktan kurtardı o, dedi. Bu sözleri iki üç kelimede bir durup derin birkaç nefes alarak söylemişti: Halim mırıldandı: Bahtiyarım. Selma gözlerini birdenbire Halime doğru kaldırdı ve ona öfke ile baktı. Ofke, hiç şüphesiz öfke! Bu bakışın başka manası yoktu. Bu bakışın parıltısı ve keskinliği, bu bakışın yapışkanlığı ve sertlıği öfke dolu idi. Fakat niçin? Halim deminki teşhise dönmek mecburiyetini duyuyordu: Bu kadın deli! Çünkü, zerre kadar şüphe yok, bu bakış deli; deli bakışı bu! Bugün hakikaten bir acayibliği vaf üstünde. | Halim: «Bu kadın kendini hiç doktora göstermedi mi?» diye soracaktı; fakat arkadaşım incitmemek için sustu ve düşündü : Garib!.. diye mırıldandı. Sonra kapıya bakarak, alçak sesle sort du: Ne oldu? Neye kızdı? Ne çıkış o? Bir daha gelmez mi? Nevzad kaşlarını kaldırmış: Bilmem? diyordu. Birdenbire kapı açıldı ve deminki çeviklikle Selma içeriye girdi. Bir kız ç < cuğu kadar hafiftı. Gülüyordu. Elinde bir krıstal şeker kutusu vardı. Halimin önünde durdu ve ona kutuyu uzatarak çiSelma birdenbire ayağa kalktı, N e v kolata ikram etti. zadla Halimin arasmdan geçerken büyük Biran gözgöze geldiler. Simsiyah bubir öfkenin kıstığı boğuk bir sesle: «Par lutların yarığı arasından görünen güneş don» diyerek, odadan içeri girerken gös gibi Selmanın karanlık bakışında keskin terdiği ağırhğın tam tersine bir çeviklikle bir ışık belirmişti. «Ne güzel kadm!» didışarı çıktı ve kapıyı oldukça şiddetle vu ye düşündü Halim. Ne derin tezad^arla rarak kapadı. dolu bir kadın! Ne kork.unc ve nekadar Yalnız kalan iki arkadaş birbirlerine sevimli! Bazan ne fena bakıyor ve ba hayretle baktılar. zan ne güzel gülüyor! Nevzad mırıldandı: İArkast vtr

Bu sayıdan diğer sayfalar: