20 Birincikânun 1938 CUMHURİYFP Q İNÖNÜNÜN SEYAHATİNDEN INTIBALAR ) Cumhur Reisimiz Çerkeşte Kaymakamla neler görüştü Çerkeş pahalı mı, kiralar nasıl? Ekmek 12,5 kuruş... Kira ucuz. Burada asayis nasildır ? Çok iyiöir, hırsızlık hiç yok. Çerkeş, (Cumhur Reisimizin seyahatlerini takib eden arkadaşımız, Çerkeş ve havalisindeki tetkiklere darr notlarını, bu mektubik ve bütün tafsilâtile bildiri yor) Çerkeş kaymakamı Naci Rollastan kaza hakkında izahat alan İnönü sordular: Kazada nereleri dolaştın? Yedi aydır buradayım, ekseri yerleri gezdim. Köylere neyle gidiyorsun? Atla. Atm vaT mı? Yoktur. Kira ile tutarım. Kirası nekadardır? Gündeliği 125 kuruş. Harcirah veriyorlar mı? Veriyoılar.. Reisicumhur masanm üzerine koymuş oldukları kendd haritalannı göstererek: Sende bu haritalardan yok mu? dediler. Hayır, yalnız duvardaki şu umumî harita var. Fakat ben Yedek Subay o kulunda iken merak edip öğrenmiştim. Mülkiye mezunu musun? Evet. Reisicumhur diğer bazı suallerden sonra valiye Çerkeş kaymakamı hakkındaki fıkrini sordular. Vali «iyidir» dedi. îsmet İnönü «ben de öyle görüyorum» diyerek iltifatta bulundular. Köylüleri ve kasabalılan kabul etriklejri sırada da kaymakama birçok sualler sordular, bu arada: «Senin vazife gördüğün kazalar içinde, diğerlerine göre hangisi daha zen gindir?» dediler. Naci Rollas şu cevabı verdi: Sungurlu, sonra Gıresundaki Görele, sonra Savur. Savırrda da arazi azdır, fakat fazla bağ vardbr, üzüm yetişir. Çerkeş arazi ıtıbarile Savurla müsavidir. Buranm en fakir mmtakası şimal tarafile Atkaracalar kısmıdır. Çerkeş pahalı ımdır? Ekmek 12 buçuk kuruştur. Ev kiralan çok ucuzdur, dört beş liradır. Sen kaç liraya oturuyorsun? İki liraya. Kaç oda? Sekiz oda. îdarei Hususiyenîn kaymakam evinde oturuyorum. O başka. Evli misin? On senelik evliyim. Kaç çocuğun var? Çocuğum yok. Olacak daha! Burada asayiş nasıldır? Çok iyidir. Hırsızlık bilmiyoruz. Biraz kadın ve kız kaçırma vak'alan oluyor. Arazi az olduğu için bu yüzden kavgalar da eksik değildir. Muhakemelerin ekserisini bu kavgalar teşkil eder. Geçen sene iki kadın, üç kız kaçırma vak'ası oldu. Bu kötü an'ane nereden kalmış? İki kadm da bu sene asılmış va ziyette ölü olarak bulundu. Kaç yaşında ? Genc kadınlar. Sebeb ne? Aşk meselesi. İstedikleri adama vermemişler! Su tesisatı için birşey düşündünüz mü? Projemiz var. Bankada 8 bin lira paramız da var, Belediyeler Bankasın dan 30 bin lira istiyoruz. Kazada yumurta ticareti var mı? Ankaraya götürüp satıyorlar. Sen de söyle bakalım, Çerkeşin derdi nedir? Bir tek ilkmektebi var, bir tane daha istiyoruz. Tahsil çağındakilerin ancak yüzde 1 7 si okuyor. Elektrik var mı? Yok. îdarei Hususiyeden yardım beklivoruz. Gdrüsmelerin bu kısmında vali Reisicumhura şu maruzatta bulundu: Su için 2000 lira \erdik, elektrik için de yardım edeceğiz, mekteb işi de 1939 programımıza dahildir. înönü tekrar kaymakama hitab etti ler: Elektrik için nekadar yardım isti yorsunuz? On bin lira. Kilovatı kaça verilebilecek? 15, 20 kuruşa.. Pahah! ŞEHRiN iÇiNDEN PENCERESINDEN Büyük lokma ve büyük söz!.. asılsa elime geçen eski bir «Resimli Gazete» koleksiyonunu karıştınyordum. 14 mayıs (1927) tarihli sayısında, «Yenicami meydanı» adını taşıyan küçük bir başlık altında, şu satırlar gözüme ilişti: «Şehremini hazırımız (hesaba göre Muhiddin Üstündağ) Yenicamii park haline ifrağ edecekmiş. Orada «mütemekkin» esnafa kısa bir mühlet verilmiş. Meydan, sür'atle tahliye edilecekmiş! Şehrin hayat ve sıhhati için bu, çok meşkur ve nafi teşebbüsü takdir etmemek kabil değildir. Yalnız beher metresi yüzlerce lira eden ve şehrin mühim bir ticaret merkezi olan çok kıymetli bir yerde park yapmak, cidden bir fedakârlıktır. Şehrin sıhhati uğruna maddî istifadeleri istihkar eden Emanete minnettar olmamak için nankör olmak icab eder.» Bu yazıyı okurken pazar günkü «Cumhuriyet» te çıkan, yeni Vali ve Belediye Reisinin bir sözünü hatırladım. Lutfi Kırdar, beyanatının bir yerinde şöyle diyordu: «Herhangi bir işe başlamadan, yahud başlamağa karar vermeden, onu ilân etmeğe mahal yoktur.» Yeni Valinin Belediye Reisi sıfatilegösterdiği bu ihtiyatı, doğrusu, pek yerinde bulduk. Biz bu satırlan, salâhiyetlerinden tecrid edildiği günlerde, eski Vali ve Belediye Reisine, çalakalem bir hücum vesilesi hazırlamak için yazmıyoruz. Olsa olsa, davası bu kadar kanşık, ihtiyacı bu derecede çok bir şehrin mes'uliyetini üzerine alan belediyecilerin, pek yüksekten atmamalan ve yapılamıyacak işler için, sözlerinde daima açık bir kapı bırakmaları icab edeceğinî hatırlatmak istiyoruz. Muhiddin Üstündağ, sözünü tutamamak mevkiinde bulunan ilk Belediye Reisi olmadığı gibi, sonuncusu olacağmı da şimdiden kimse iddia edemez. Hatta bilâkis, onun da kendinden evvelkiler gibi, şehre faydalı olmak için çalıştığına şüphe yoktur. Yalnız, çok vadedip de hiç birşey yapamamaktan, yahud pek az şey yapmaktansa; hiç vadetmeyip bazı işleri başarması tercih edilirdi. Düşünelim ki aradan on bir sene geç miş ve Yenicami meydanı park haline «ifrag» edilmek şöyle dursun, henüz meydan haline bile gelememiştir. Resmî ağızdan çıkan bir «vaid» in, on bir sene sonra dahi, tahakkuk edememiş olması en hafif kelime ile acıdır. Bütün memleketin çehresini degiştirmeğe kâfi gelen on bir sene içinde, İstanbul, hep böyle «eski hamam, eski tas» olarak mı kalmalıydı?. Tahsisat bulunmadığını ileri süreceklere de cevabımız hazırdır: Tahsisat yoktu da, daha o zamanlar, Yenicami meydanının hem de sü'atle tahliyesi için nasıl emir verilebildi?.. Bütün tatbik imkânları, bir araya getirilmedikçe, Yenicami meydanında park vücude getirmek kararınm, iskambil kâğıdile köşk yapmaktan farkı neydi?. Başarılamıyacak bir işi, ortada fol yok, yumurta yokken olup bitmiş gibi ilân ettnekte bir fayda görmiyen yeni Vali ve Belediye Reisimizi, bu ağırbaşlılığından dolayı tebrik ve takdir etmek lâzımdır. îstanbulun imarı bahsinde, bugüne kadar nice resmî vaidlere mezar olan gazete koleksiyonlarının, bazan böyle senelerce sonra, ağızdan çıkan bir sözü, batıl bir sened gibi sahibinin yüzüne vurabilecekleri unutulmamahdır. «Şehrin sıhhati uğruna maddî istifadeleri istihkar eden Emanete minnettar olmamak için n^kör olmak icab eder!» Şimdi, bu sözleri okurken, gülümsememeğe imkân var mı?.. Atalanmızın dediği gibi: «însan büyük lokma yutsun, fakat büyük söz söylemesin!» S. G KÖÇB Yumurta ticareti var mı? Ankaraya götürüb satıyorlar. Çerkeşin derdi nedir? Mekteb isnyoruz. Gaz maskesi satışı hararetle devam ediyor Kızılayın elinde, milyonlarca insanı bir günde techiz edecek külliyetli stok var Yazan: SALÂHADD1N GÜNGÖR Yazan: MEKKİ SAlD ESEN Reisicumhurumuz, Çerkeş kaymakamındau ku vaziyeti hakkında izahat alıyor Kasaba küçük. İlk sene öyle olacak; fakat tesisat yapıhrsa kalrr. Yarın Zonguldak santrahndjn da istifade edilir. Kaymakam, posta trenlerinin Çerkeşten daima geceleri geçmesinden şikâyet etti: Kış yaz, civardan halk pazara gelir. Trenlerin gece geçişi yüzünden istifade edilemiyor. Tetkikat yaptın mı?.. Çünkü bunun bir ucu Ankarada, bir ucu Zonguldaktadır. Ankaradan 15 te kalkıyor, sabahleyin kalkabilir. Dolaşık bir iş. Bana olacak gibi görünmüyor amma, tetkikat yaptırayım.. Cumhur Reisimiz bir «zan vak'ası hakkında da izahat istedıler, kaymakam dediki: Bir köylü, ramazanı geçirmek üzer« buraya gelmiş. Bayram namazı kıldırmak üzere imam icab ediyor. îmamlık ediyor, fakat şaşkmlıkla aTabca tekbir getiriyor. Cemaat buna kat'iyyen iştirak etmemiştir. îsi tetkik ettim. Tamamen yanhşlık eseridir, sıkılmış, hiddetlenmiştir. Çok canım sıkılmıstı. Ağır söyli yecektim amma, demek ki ortada bir kasıd yok. Hoca birdenbire şaşırmış, dili dolaşmış... **• umumî Reisicumhur, civardan gelen köylü lerle (telgrafla bildirmiş olduğum) mevzularda görüşmelerde bulunduktan son ra, Çerkeşlileri kabul ettiler. İdarei Hususiyeden Ziya Aydemir, kaza muhit itibarile yüksek olduğundan sonbaharda yağmur yağmazsa zeriyat yapılamadıgını, zer'iyatm ilkbahara bı rakıldığını, orta baharda da rahmet olmazsa fazla sıkıntı çekildiğini ve eskiden kalma zahire yoksa aç kalındıgım aTzetti: Senin arazin var mı? Var. Nerede? Şeyhdoğar köyünde. Kaç dönüm? 200 dönüm. Bütün arazin orada mı? Burada da var ya, ekserisi orada. Bu araziyi işletebiliyor musun? Mümkün olduğu kadar. Ortakçın var mı? Beraber çalışıyoruz? Nasıl çalışacaksın, senin burada işin var! Arazinde kaç nüfus çalıştırıyorsun? On nüfuslu bir ev. Kaç aile çalıştırıyorsun? Benim için bir aile çalışıyor. Şeyhdoğar köyü kaç evdir? 45 'hane. Nekadar nüfusu var? 250. lar. Mektebi var mı? Hayır yok. Buraya da gelemiyorNiçin, çok uzak mı? Uzak değil amma, kış günleri ge lemiyorlar. Sen ne vasıtayla gidiyorsun? Hayvanla. Köyde arazi vaziyeti nasıldır? Nispeten iyidir. Ulusudan istifade edebiliyor musun? Hiçbir zaman istifade edemiyo ruz. Çerkeşlilerden gurbette adam var mı? Çok.. ' • • * *• • * * ' * > Nereye giderler? Başlıca İstanbula, Izmire, Ankaraya. Şimdi Karabükte de çalışıyorlar. Buraya dönüyorlar mı? Bazılan kalıyor. Hatta 10, 12 sene ewel devamlı bir kurak oldu, 926, 927, 928 senelerinde Çerkeşten 300 hane hicret etti ve avdet edemedi. Çerkeşten, dışarıda tahsilde çocuk var mı? Var. Kimlerin çocukları, biliyor mu sun? Benim oğlum Kastamonuda leylidir. Askerî kâtıbin oğlu Mithatla, Partili arkadaşlardan İsmail Doğrumın oğlu Çankırı ortadadır. Belediye reisinin oğlu İstanbulda lisede okuyor. Tıbbiyede de birkaç çocugumuz vardır. Çerkeşten doktor var mı? Halen yok. Mühendis? Mühendis yok, birkaç fen memuru cıktı. Zabit olacak da var! Demek yeni heves ediyorlar. Benim bjr amcazadem de askerî lisede okuyor. Ankarada da bir amca zadem var. Evvelce Umuru hukukiyede muavindi, şimdi Temyize aldılar. Çerkesli hâkim var mı? Ankarada, bes altı tane var! Demek burası en çok hukuka heves etmiş. Çalışıyorlar efendim. Bana başka ne söylemek istersin? Ahaliye bankadan para lâzım. Gerçi bir sene vade ile veriliyorsa da, muamelesi uzun sürüyor ve az miktarda veriliyor. Öyle ki alınan parayı derhal tediye mecburiyeti hasıl oluyor. Müte •selsil kefil olmak şartile çokça para vermeli. Halbuki 15, 20 liradan fazla para verilmiyor. Sonra evlenme meseleleri var, devlet teshili izdivaç kanunu çıkarmıştır, fakat bir fakir on, on beş lira sarfetmeden nikâh merasimini yapamıyor. Bir adamın evlenmesi için 18 parça evrak lâzım. Bu kırtasiyecilik ortadan kalkma h... Reisicumhur kaymakama bu masrafları tespit etmesini emretti. Bundan sonra kabul ettikleri Çerkesli bir manifatura cıya da fiatlann Ankaraya nispetle nasıl olduğunu sordular. Manifaturacı: «Metrede bir iki kuruş farkeder, Ankara tabiî biraz daha ehvendir.» dedi. İnönü sordu: Hazır elbise sata'r mısınız? Satmayız. Kumaş getiririz. Köylüler terzilere ddktirirler. Köylü kumaşlarım kaça satıyor Kızılay satış deposundaki maske satışından bir görünüş «Kızılay» m halk için şetirttiği gaz larm canı kıymetli olur, derler. Gencler arasında maske arayan maskeleriiKİen birini, başıma geçirirken, olmuyor mu? kendi kendime düşündüm: Aramasuıa arayorlar amma, içle Acaba, insandan başka hangi carinde satm alan pek çıkmıyor! navarm korkusu, bizi bu acayib kılığa so Ya, kadmlar? diye sordum, ka kabilirdi?... Ve acaba hangi vahşi hayvan, derilerin üstünde kızıl yaralar açan, dınlardan müracaat edenler olmuyor kimini deli, kimini kör eden, kimini ka mu?.. Satış memuru bu sualimle daha fazla tılta katılta güldüriip, kimini hüngür hüngur ağlatan zehirli gazler kadar mer alâkalandı: Genc kaduılar, gaz maskesinden hametsiz, hain ve yırtıcı idi!.. hoşlanmıyorlar... Bu, belki de maske Satış memuru izahat veriyordu: Şu madenî sözgeçten geçen hava kullanmak henüz, bir moda salgını ha le kurumuş cigerlerinizi damla damla ıs line gelmediği içindir! Arasıra, meraklı bayanlar, dükkâna latacaksmız! Burnunuz üzerinde duran şu çıkıntı, kendiliğinden açılıp kapana uğrarlar. Satm almak için değil, sadece rak, asidkarbonlu havayı dışan vere görmek, kendilerine yakışıp yakışmadı cek!.. Ve siz, bu maske ile, bir, nihayet ğmı tetkik etmek için... iki saat kadar, anî bir zehirli gaz taarruBir maske çıkanp gösteririz. Hemen zuna karşı kendinizi koruyabileceksiniz! aynanın karşısma geçerler. Eski hamin Büyük, orta ve kücük başlar için üç nelerin hotoz bağlamalarmı andıran bir boy, maskemiz var. Herkes, kendine eda ile, başlarmı lâstik torbanın içine sokarlar. Sonra, birbirlerine bakışarak; sauyan maskeyi, secip ahyor. lıverirler kahkahayı... Nasıl?.. Şu mikadan yaprlmış gözlükBu ar.ada, kendilerini; burunları us lerle, önünüzü serbestçe görebiliyorsunuz, tiinde ikinci bir burun gibi duran çıkmtî değil mi?.. ,*„ ' "*"** Bakm, içerideki tazyik edilrrnş hava ve çenelerinde sallanan madenî süzgeçle; nm bugusu, mikaları bulandırmıyor. dudaklarına süs olsun diye kalın tahta Çünkü bu mikalar, hususî surette yapıl lar çakan Afrika zencilerine benzeten mıştır... Yalmz dikkat edilecek bir nok ler de olur!..» Satış memuru, asıl ciddî izahatını en ta var: Sivri tırnaklar, maskeyi çabuk sona saklamıştı: bozabilir! Kızılay, hükumetin emrile epeyce Sonra, en mühim mesele, bunların muhafazasıdır: Maskeleri, güneşin ziyasın bir zamandanberi bütün Türkiye halkı dan uzakta bulundurmak lâzım... Sak na yetişebilecek miktarda maske yetiştirlandıklan yer, ne pek sıcak olacak, ne meğe çalışıyordu. Öyle sanıyorum ki, bu pek soğuk!. Hele rutubet, hiç yaramaz. gayeye, şimdiden erişilmiştir. Ordumu Maskeler, kokudan da müteessir olur zun maske ihtiyacı temin edildikten sonra; sıra halka geldi. Elimizdeki, milyonlar: Bilhassa naftalin kokusundan! Onlarm, muhafaza edilebilecekleri en larca kişiye, birkaç gün maske dağıtmamuvafık yer, çamaşır sandıklarıdır. Ku ğa müsakl olacak derecede zengindir. Tesbit edilen şekil, uzun incelemeler tularında, maskelerin nasıl kullanılaca den sonra, Almanyada kabul edilmiş oğma dair izahat vardıı. Bunu okuyarak, başkasının yardımma da hacet kalmadan lan, halk maskelerinin aynidir. Başlıca hususiyetleri, kullanışlı olmamaskenizi başınıza takabilirsiniz!» larıdır. On yaşındaki çocuklar bile, bu Satış memuru (Muzaffer Kenter) e maskeleri bir iki dakika içinde başlarına gülerek sordum: geçirebilirler. Allah muhtac etmesin am Ahşveriş yolunda mı bari?.. ma, herhangi bir zehırli gaz baskınında, O da güldü: Eh... Günde üç beş tane satıyo sivil halk, büyük tehlıkeye maruz kala ruz. Çok şükür, yakın bir harb tehlikesi cak ve maskelerin can kurtarmaktaki royok. Biz, bu kadar maske satılabiiece lü asıl o zaman anlaşılacaktır. Kızılay, maskeleri, gayet cüz'î bir fark ğini de pek ummuyorduk! alarak, hatta denilebıhr ki, sermayesine Maskeyi bilhassa hangi yastakiîer ancak tekabül eden bir fiatla satmakta alıyor?... dır. Müşterilerimiz, daha ziyade yaşHer boydaki maskeler için fiat ayni lıbash adamlardır!.. Malum ya, ihtiyardir: Altı lira...» Satış memurunun izahatı burada bitti. sunuz? Kızılayı, muvaffakiyetle başardığı bu Metresi 200 le 300 arasmda. büyük işten dolayı tebrik ederken, halk Sürüleni hangisidir? maskeleri için konulan fiatı, fakir bütçe Metresi 200 kuruşa olan. ler için biraz ağır bulduğumuzu da söy Kaç metre alırlar? lemekten kendimizi alamıyoruz. Üç metre. Fakir bir aile babası gözönüne geti Demek kumaşı altı lira, diktirmek relim ki, istikbale aid herhangi müphem için terziye ne verirler? bir tehlikeye karsı, şimdiden uyanık bu îki, üç lira... lunuyor ve üç çocugu, kansı ve kendisi 8 liraya çıkıyor, pahalı! için, birer maske tedarik etmek istiyor: Manifaturacı, ancak üç dört kişînin ço Bu babanın ödeyeceği para, altışar liracuğunu harice tahsile gönderebildıginı dan otuz liradır! arzederek kasabada bir ortamekteb açuBize kalırsa; Avrupanın hemen bütün masın) ve bir de askerî alay gönderilmemerkezlerinde, cebinde mendil tasıyan sini istedi. İsmet inönü sordular: her adamm; yastıgı altında bir maskesi Alay ne yapar burada?.. bulunduğu hesaba katılarak eğer fiatManifaturacı: «Tabiî ticarete yardım lan indirmek kabil değilse, çok çocuklu, eder.» dedi. İnönü, yanında oturan Ge fakir aılelere maske satışında bazı kolayneral Kemal Gökçeyi gösterdi: «Bura lıklar olsun gösterilmelidir! dakilerin kumandanı odur, bakalım gönSALÂHADDİN GÜNGÖR derir mi?» diye lâtife ettiler. Filhakika gezilen birçok yerlerde, bazı vatandaş Yurddaş! lar, kalabalığı ticarete yardım etsin diye Doğan çocuğuna nüfus birer alay asker gönderilmesini istemiş lerdi. O kadar ki, her tarafın birden bu tezkeresi çıkartır gibi, banyolda tatmini ancak şu tedbirle mümkün kada bir tasarruf hesabı açolabilirdi: Umumî seferberlik ilân et tır. Çocuğuna büyük iyilik mek! Kumaş hırsızları Emniyet ikmci şubfe ikinci kısım memurlan, bir müddet evvel, Karamürsel Mensucat fabrikasmı soyan beş hırsızı yakalayarak adliyeye vermişlerdir. Dün de yazdığımız gibi, sabıkasız olan bu beş hırsızm eleba Yakalananlardan şıları İbrahimdir. Hasan İbrahim, arkadaşları Hasan, Hüseyin, Mustafa, ve fanılesi Hüseyini hırsızlık yapmağa ikna ettikten sonra .icab eden tertibatı almışlar. bir gece, pencere tellermı keserek fabrikaya girmeğe karar vermişlerdi. Demir tellerle örülmüş fabrika penceresine tırmandıktan sonra makasla telleri keserek içer.ye atlayan hırsızlar üç top kumaş çalarak kaçmışlardır. Mekki Said ESEN etmiş olursun.