15 Birincikânun 1938 CUMHÜBtYET Hâdiselttr arasında O JV "H A D E ÇOCUK VÇ TERBİYE: Köylüye doğru öylüye doğru gidiş, inkılübdan önce, yalnız şarkı ve yalnız şiir mevzuu idi. Lisede bize «bunlar bizim has köylümüz, ekmek kapımızdır; ekmek kapısına hizmet herkese borcdur.» şarkısını veya Türk yurdu şairlerinin köylüyü öven şiirlerini bellettikeri tarihlerde ki 1912 sularıdır , memlekette. bu günkü tabirile bir «köy kalkınma davası» yoktu. Köylüyü köyünde değil, ezbere ve uzaktan sevmeğe başlamıştık: Henüz onu yakından müşahede etmiş bir köy romanı doğmamıştı; devlet köylünün elini sıkmıyor, ona hatır sormuyor, ne istediğini bilmiyor ve aramıyordu; hiçbir teşekkül yoktu ki, bugün Halkevlerimizin köycülük kolları gibi köylere sokulmuş, oraya bir miktar bilgi rızkı taşımış, oradan da köy muammasını deşmeğe yarayacak ipuçları getirmiş olsun; hiç bir kitab, meselâ bugün Kültür Bakanhğının neşrettiği, 1, Hakkı Tonguç imzalı «Köy Eğitimi» adh eser gibi bir çok Türk köylerinin iklim, toprak, su, aile hayatı, çocuk bakımı, iş, ziraat, hayvan yetiştirme ilâh... bakımından ayrı ayrı müşahedesinden doğmuş, büyük ve realist bir dikkatle köy mevzuunu ele almış değildi. O tarihlerde köy sevgisi, hiçbir fikir, irade ve ; hareket yaratmamış, iptidaî b r hassasiyet halinde kalmıştı. Hiç şüphesiz, Türkiyede üstüne düşülecek en büyük mevzuun köy olduğunu anlamak dirayeti inkılâba aiddir. Artık köylüye doğru ya!nız kalbimizle değil, başımışla ve a yağımızla da gitmeğe başladık. Bu gün hepimiz anlıyoruz ki şehirli terakkinin en uzak merhalelerine otomobil içinde veya otomobil hızile koşarken, Türk köylüsü onu kağnı veya eşekle takibe mecbur kaldıkça inkılâbın halka yayıldığına inanılamaz. Çünkü Türkiyede halkın yüzde sekseni köylüdür. Memlekette halka doğru hareketin daha ziyade köylüye doğru bir gidişten ve halkçılığm daha ziyade köycülükten başka bir şey olmadığını artık milletçe idrak ediyoruz. Ismet lnönünün bize vereceği bildirilen müjde, şüphe edilemez ki, bu idrakin yemişlerini memlekete ve köylüye dağıtacak metodu bulmak ve anlatmak olacaktır. Çemberlaynm nııtku sîyasî bir hâdise oldu Ecnebi matbuat cemiyetinde verilen ziyafete Alman sefiri ve gazetecileri niçin gelmemişler Londra 14 (a.a.) Ecnebi matbuab ziyafetinde Alman gazetecilerile Almanya elçiliği erkânının bulunmaması Londra mehafilinde biiyük bir heyecan uyandırmıştır. Cemiyet reisi Lithauer'in gazetecilere yaptığı beyanata göre, Almanların ziyafete gelmemesının sebebi Çemberlayn'ın nutkunda Alman matbuatmın Lord Baldvin'e karşı ittihaz etmiş olduğu hattı harekete telmih etmesidir. Alman gazetecilerinin ve Alman se fareti erkânının ziyafete iştirak etmiye cekleri haberi ancak saat 19 da cemiyet reisi Lithauer'e bildırilmistir. Ziyafe tin başlamasına ancak 45 dakika kalmış bulunuyordu. Bu haberi Alman gazetecisi Bottiger vermiştir. Ziyafete da vetli bulunan Alman büyük elçisi ise gelmiyeceğine dair hıçbir haber gönderme mistir. İngiliz Başvekili ise Alman elçisinin ve Alman gazetecilerinin ziyafette bulunmıyacaklarını ancak ziyafet esnasında haber almıştır. Bunlara tahsıs edilmiş olan yerlerın boş kalmamaları için derhal bazı meb'usîar tarafından işgal olunmuştur. Davetlilerden birçoğu Alman davetlile rinin bu hareketini yalnız matbuat cemiyetine karşı değil ziyafete riyaset eden bizzat İngiliz Başvekiline karşı da bir hakaret suretinde telâkki etmişlerdir. azası sıfatile bizzat Almanlar da dahil bulunuyorlardı. Bu bakımdan, ziyafette Alman işleri hakkında bazı tenkidler yapıldığı takdırde müşkül bir vazıyetın hasıl olabıleceği düşünülmüştür.» IHEM Yazan: AL1 KÂMÎ AKYOZ ettirir. Halbuki şahısların keyfine itaat onu incitir ve sinirlendirir.» Bu söz keyfî hareket eden kararsız aileler için doğrudur. An'anevî ahiâk umdeleri kanun kadar kuvvetli olan karakterli aileler için doğru olamaz. Böyle ailelerde ana baba, mürebbi aile an'ane ve kanununu temsil eden birer şahsiyettir. Onlara itaatte incinmek ve sinirlen mek gib anzaların yeri yoktur. İrade terbiyesi böyle itaat mefhumuna bile girdikten sonra çocuğun şöyle kendi kendine serbest kaldığı zamanlarda na sıl bir ehemmiyet alacağı tahmin olunabilir. Çocuk oynarken onu kendi haline bırakıp uzaktan tetkik etmelidir. Çünkü ruhunun samimiyeti ve çıplaklığile karakterini o zaman gösterir. Arkadaşlarma karşı muamelesi, saflığı, kurnazlığı, hilekârlığa meyli veya doğruluğu, nazikliği, hoyratlığı, uysallığı veya müstebidliği o zaman meydana çıkar. Gezmeler, gezintiler, toplu gidisler ve mektebce eğlenişler çocuğun ruhunu anlamak ve o ruh üzerinde işlemek için birer hrsattır. O esnada kendi benliğine sahib olduğu için çocuk cür'et, çeviklik. teşebbüs, icad gibi vasıflardaki nasibini belli eder. Az min, iradenin terbiyesi için hayatın bir kısım güçlüklerile bu sırada karşılaşmayı fırsat bilmelidir. Meselâ çocuğunuzla gezmeye gidiyorsunuz, vapura, şimendifere bineceksiniz. Biletleri kendiniz al mayınız, ona aldınnız. Hatta ufaklıkla beraber, ihtiyat bir de Hra veriniz, bozdursun. Ondan evvel geriye ne alacağım kendisine hesab «ttiriniz. Bilet alırken, bakarsınız, üsulünde sırasını takib edi yor mu, miskinlik edip kendi sırasını başkasına kaptırıyor mu? Yoksa, meselâ yaşlı bir kadına kendi yerini bilerek mi veriyor? Fırsat arayan dikkatli mürebbi gözleri için bu fırsatların haddi, hesabı yoktur. Bu sırada onun kontrol edildiğim kendisine hissettirmemek ve yolsuzluklarî varsa bunları kendiliğinden anlamasına yardım etmek müreccahtır. Çocuğu uzaktan kontrolumuz altında bulundurarak, fakat serbest bırakmahyız ki iradesine sahib olmağa ahşsm, Adım başında direktif alarak büyüyen veya kendi işlerihm başkaları tarafından görülmesine alışan çocuk ileride kuvvetli ve müstakil bir genc olamaz. İradenin serbest bir inkişaf içinde terbiyesile meşgul olurken unutmamahyız ki irade fikrin harekete inkılâbı demektir. Fikrimiz nekadar vâzıh olur, yapacağımız işi nekadar net olarak kavrarsak irademiz o kadar kuvvetli olur. Bunun için kararını vermeden çocuğu düşünmeğe alıştırmak lâzımdır. Bazı kere bu düşünmenin pek kısa bir zamanda olması icab eder. Çivi olmıyan yerlerde caddenin bir tarafından öbür tarafına geçerken üstünüze gelen bir otomobile kendini çiğnetmemek için ne yapmalı? Kaçayım derken şasmp kendini tekerleklerin altına atanlar var. Tramvaydan inip bir tarafa geçerken arkadan bir otomobilin gelmesi ihtimalini düşünmiyenler var. Caddenin yarısına kadar hangi tarafa, ondan sonra hangi tarafa bakmak lâzım? Otomoblller, otobüsler yolun sağından mı yoksa solundan mı giderler? Bu suallerin ce vablarını kendi müsahedeleri üzerine çocuğa verdirmek, veremezse müşahedelerini ve merakını tahrik ederek baska bir fırsatta ayni soruları tekrarlamak.. Hasılı çocuğu sıkmadan, azarlamadan, ona karşı nasihatçi ukalâ tavn almadan gülerek, eğlenerek, bir akran gibi onunla fikir yarısları yaparak göze görünmiyen talim ve terbive sahalarında onu dolaştırabiliriz. Bu vesilelerle çocukta irade kuvvetini, azim ve sebatı terbiye ve tenmiye etmek mümkün olur. Çocuk muhakemelerinde hür bırakıldığı nisbette hür yetişir. NALINA MIHINA Avam Kamarasında sorulacak sualler Londra 14 (a.a.) Parlamento mehafilinde beyan olunduğuna göre, mat buata hürmeten hususî ve mahrem oiarak evvelden tevdi olunan Çemberlayn'in nutku metnine istinaden Alman elçilik erkânının ve gazetecilerinin daha nutuk söylenmeden evvel Başvekilin nutkuna karşı takındıkları vaziyet adabı muaşerete tamamile muğayirdir. Çünkü nezaket kaidesi icabı olarak, Başvekil nutkunu resmen söyleyip yerine oturmadan evvel hiç kimse bu nutku biliyor addedilemez. Protesto ancak nutuk söylendikten sonra yapılabilirdi. Birçok meb'usîar, belki de birkaç hafta sonra hâdisenin kapanacağını ve fakat pek ziyade arzu edilen sükunet havasının avdetini geciktireceği mütaleasındadır. Alman elçiliğinin ve gazetecilerinin bu hattı hareketi hakkmda Başvekile Avam kamarasında sualler tevcih edilmesi muhtemeldir. Hiç şüphe yok ki üade terbiyesi pedagoji meseleleri içinde en nazik olanr lardan biridir. Çocukla irade kuvvetini terbiye etmek demek, onda bir seciye yaratmak, onda kendi kendini idare kabiliyetini yaratmak demektir. Ve bunu öyle bir yasta yapacağız ki o yaşta çocuk itaatin esareti altmdadır. Adım başında hareketlerine karısmaya lüzum görürüz. Yan yattı, çamura battı, her yaptığını suç sayanz. Boylelikle çocuk daha gözünü açıp kendini bilmeden mekteb zamanı gelir. Mekteb demek tali matnamenin emrettiği muayyen ölçüde hareketleri tekrar edecek yer demektir. Bu çerçeve içinde çocuğun kendine has irade kuvvetini nasıl yaratacağız? Sonra bu kuvvetı nasıl besleyip büyüteceğiz? Bunun için çocugun aile ve mekteb disiplininden kurtulup serbest hayata kavuşmasını ve o hayatın tehlikelerine mühlikelerine karşı iradesini kullanması za manının gelmesini beklemek mi lâzım gelecektir> Bu fikirde olan pedagoglar yok değildir. Onlara göre irade terbiyesi üniversitede yani genclerin artık kendi varlıklanna sahib olduklan bir devirde başlamalıdır. Doğru değil. Doğrusu irade terbiyesinin ilk yaşlarda başlamasıdır. Çocuğun itaat yaşı, ayni zamanda hürriyetini de hazırlamasına yarıyacak bir yaştır. Pedagoglarıri haklı olarak dedikleri gibi çocukta birbiri ardısıra gelen iki türlü itaat vardır. Biri onun ilk yaşlarda alıştığı, daha doğrusu alıştınldığı otoma tik itaattir ki irade ile alâkası olmadığı için buna itiyadî demek lâzımdır. Çocuk gitgide kendi benliğine sahib olur ve itaati düşünmedendir. Sonra düşünerek itaati bir vazife saymağa başlar. Onceki itaatin lüzumunu anlar. Işte irade terbiyesi bu lüzumu ona anlatarak nihayet kendi kendine, kendi şuuruna itaat kudretini onda yaratır. Bakılırsa itaat, hürriyet esasına dayanan iradenin zıddı gibi görünür. Halbuki hakikatte o da iradenin bir tatbik sahasından başka birşey değildir. Otomatik itaat değil, fakat şuurlu itaat az çok irade sarfmı icab «ttiren bir vazife değit midir? Bu kuvvetin terbiyesi çocuğa iradesini kullanmak için fırsatlar hazırlanması ve münasib vesilelerle bu fikrin ona aşılanması demektir. Böylelikle itaat korkudan değil, bir kanaat mahsulü olacağı için irade verimli olur. Zaten irade kuvveti kanaat olmaymca sarfolunamaz ve yapılan işler otomatik bir taklıd hududu içinde kalır. Çocuğa kanaat vermek için verilen emirler tereddüdsüz, kat'î ve makul olmalıdır. Ona, iradesine sahib, sağlam bir seciye verebilmemiz için önce bizim irademıze sahib sağlam bir seciyemız olmak icab eder. Fırsat düştükçe kendi irade ve seciyemizi parça parça ona aşılıyarak seciyenin inkisafını takıb edebiliriz. Mü rebbisinde sebatsızlık ve hercailik gören bir çocuğun hoppalığma, bir dalda durmayısına hiç şaşmıyalım. Biz, bugün söylediğimizin yarın aksiai söyler ve çocuğa birbirine zıd istikametlerde direktifler verirsek irade kuvvetini şasırtmış oluruz. Hayatı ucuzlatabilmek için hayatı bilmek lâzır^dır ayatı ucuzîatmağa çalışıyoruz. Bazı şeylerde muvaffak oluyoruz; bazılarında olamıyoruz. Bilhassa vergileri indirilen ve kontrolu kolay olan şeylerde muvaffak oluyoruz; sinemalar gibi. Buna mukabil gıda maddelerinde, hatta ette bile esash bir muvaffakiyet hasıl olmadı. Gene bazı şeyler var ki gözümüze görünmüyor amma, bilvasıta hayat pahalılığına sebebi yet veriyor. Işte sıze bir mısal: Bir dostum, geçenlerde Parise gitmişti; orada bir fotoğrafçıya resim çıkartmış. Birkac gün evvel resimleri posta ile kendisine göndermişler. 250 gramlık büyükçe bir zarf için, Paristen İstanbula kadar alman posta ücreti 5 buçuk franktır. Frankın bugünkü rayicile bu para, 18 buçuk kuruş tutuyor. Zarfı getiren hergünkü posta müvezzii, dostumdan 85 kuruş istemiştir. O da, bu 85 kuruşu niçin vereceğini öğrenmek arzusuna kapılmış, müvezzie bir vesika getirmesini söylemiştir. Müvezziin getirdiği «liste beyanname» de şunlar yazılıdır: 10 kuruş gümrük resmi 15 kuruş muamele vergisi 1 kuruş oktruva 10 ku j ruş, ecnebi mübadele merkezi matlubatı, j posta ücreti 20 kuruş, gümrükleme üc ' reti 30 kuruş, küçük paketleri tevzi ücreti 2 kuruş, pul yekun: 87 kuruş. Paristen istanbula kadar 18 buçuk kuruşa gelen bir paket için, İstanbulda 87 kuruş! 10 kuruş gümrük resmi almak için 20 kuruş gümrükleme ücreti! îki dakikahk mesafe için 30 kuruş paket tevzi ücreti! J İngiliz gazeteleri memnun Alman sefaretinin tebliği Londra 14 (a.a.) Alman büyük elçiliği bugün neşrettiği bir tebliğde di yor ki: «Ecnebi matbuat cemiyetinin senelik ziyafetinde Alman elçilik erkânının bulunacak vazıyette olmamaları Alman elçiliğinin noktai nazannca mucibi teessürdür. Hususile ki bu ziyafette başlıca hatib olarak İngiliz Bafvekili görülüyordu. Ancak surasını hatırlamak lâzımdır ki, cemiyet namma yapılan davete, cemivet Londra 14 (a.a.) Stefani: Muhalefetin başlıca iki organı olan Deyli Herald ve Nevvs Chronicle gazetelerinden maada bütün İngiliz gazeteleri Çember layn'in dün akşam söylediği nutku methederek Başvekilin bir sulh ve beyneLnilel teşriki mesai siyaseti takib etmek azminde bulunduğunu sarahatle bildirdiğini kay detmektedirler. Mezkur muhalif gazeteler ise bilâkis Başvekil tarafından izhar edilen hayırlı tasavvurlann itimada şayan olmadığını iddia etmektedirler. Memelde yeniden Müstakil Ukrayna nasıl kurulacak? tevkifat yapıldı Memeldeki Yahudiler kaçmağa başladılar Londra, 14 (Hususî) Mançester Gardıyan gazetesi beynelmilel vaziyetin Çekoslovakyadan sonra yeni bir ameliyata tabi tutulacağını ve Memelin Altnanyaya ilhakından daha tabiî birşey olamıyacaşını yazıyor. İvning Standard gazetesi Memel n.eselesinin anahtarı Berlinde bulunduğunu, buna rağmen Almanyanın Memeü ilhak etmiyeceğini, çünkü bu suretle Litvanyayı tazyik etmek istiyecek olan Lehlilere cesaret verileceğini ve bunun Almanyanın menfaatine olmıyacağını, yazıyor. Düşününüz ki bu 250 gramlık zarfı, Postanenin hergünkü müvezzii, Galata Postanesinden almış ve Bankalar caddesine getirmiştir. Bu büyükçe zarf için, mektublardan fazla olarak hiçbir ayrı masraf edılmediği halde, 30 kuruş tevzi • ücreti alınıyor. Ayni zarfın binlerce kilomelre mesafe katederek üç gün üç gece ekspres yolculuğundan sonra Paristen İstanbula 18 buçuk kuruşa geldiğini düşünürseniz, 2 dakikahk mesafe için aLnan 30 kuruşun nekadar fahiş olduğunu daha iyi anlarsmız. Gümrükleme ücreti de fahiştir. Ash 10 kuruş olan birşeyin teferruatı için 20 kuruş alınırsa buna türkçede «astarı yüzünden pahalı» derler. Bu, hergün binlercesi vuku bulan ve hiç kimse farkına varmadan hayatı pahalılandıran muamelelerden bir tane sidir. Tüccar, gümrük resminden ziyade, teferruah için verdiği bu fazla paraları, tabiî halka ödetmektedir. Tacirler de, tabıî, biraz semih davrandıkları için, bütün bu işler, bilvasıta hayatı pahalılaştırmaktadır. Hayatı ucuzlatabilmek için hayatı bilmek lâzımdır. Yedi devletin 45 milyon nüfusu bulunacak Paris 14 (Hususî) Le Temps gazetesinin yazdığına göre, meydana get1' rilmek istenen müstakil Ukraynanın bir milyon kilometre murabbaı arazisi ve 45 milvon nüfusu olacaktır. Bu devletin hududları içine, Sovvet Rusya arazismden 730,000 kilometre murabbahk, 34 milyon nüfusu olan, Kırık, Kuban. Knfkas ve Karadeniz sahillerini ihtiva eden arazi ile Lehistandan 138.000 kilometre murabbahk 7 milvon nüfuslü. Romanvadan 22,000 kilometre murabbahk ve 1.100.000 nüfuslü ve Çekoslovakvadan 14.000 kilometre murabbahk ve 650,000 nüfusluk arazi girecektir. Le Temps gazetesine göre. bu büvük devletin meydana getirilmesine Al manva var kuvveHle çahsacaktır. PEYAM1 SAFA Düşürülen Japon tayyareleri Londra, 14 (a.a.) Evning Standard gazetesine göre Hankov yakinir.de üç Japon bombardıman tayyaresine Aıne rika donanmasına mensub bir motö* ile Fransız donanmasına mensub ve A.rriral Charner'm kumandası altında bulunan bir gemı tarafından atılan toplardan isabet vaki olmuş ve tayyareler denize Jüşn.üştür. Evening Standard gazetesine göre harb gemilennin üzerinde pek a'aktan uçmakta olan bu tayyarelere uzaklaşmaları ihtar edilmistir. Bu haber, şimdiye kadar ne Londr?da ve ne de Nevyorkta teyid edilmiş değildir. Ayni muhabire göre Çinliler bir yailışlık yüzünden kendilerinin bir tayvarelerini düşürmüşler ve tayyarenin Ri's o^an pilotu çiftçi köylüler tarafından ."Idurülmüstür. Yeni tevkifler Kovno, 14 (a.a.) Dün ve evvelkı gün muhalefet liderleri ve bilhassa n'.ristiyan demokrasi liderlerile eski Rısvekil Valdemaras'ın taraftarları arasında birtakım tevkifat icra edilmistir. Bilhassa eski Başvekillerden Bys^ras ile 1914 kcmplosunu yapmış olan îvanauskas tevkif edilenler meyanındadır. Yarı resmî Liotuvas Aidas gazetesi, Litvanyadaki siyasî galeyanın ecnebilerin tahriki eseri olduğunu yazmaktadır. Bu gazete, Valdamaras'ın taraftarlarını bir araya toplamış olan hareketin başında bulunanlar nezdinde yapılan araştırmalarda mühim miktarda para bulunmuş oltnası keyfiyetini manalı addetmektedir. Itaiva, Frankoya yardım ediyormuş Londra 14 (Hususî) Hariciye Nezareti müsteşarı Buttler, Avam Kamarasında beyanatta bulunarak, İtalya nın İngiliz İtalyan anlaşmasının akdinden sonra da General Franko'ya yardım ettiğini söylemiştir. Hitlerin yaveri Londraya gidiyor Londra, 14 (Hususî) Hitler'in yaveri ve mutemedi Yüzbaşı Videm?nn kânunusani bidayetinde Londraya gelerk, ingiliz ricalile bazı müzakerelerde bu'unacaktır. Siyasî mehafilde bu ziyarete hususî bir ehemmivet atfedilmektedir. Valansiyanın bombardımam Yahudiler kaçtyor Londra 14 (Hususî) Mayorka istikametinden gelen on Frankist tayyaresi bu sabah Valansiyayı şıddetle bombardıman etmiş ve yüzde fazla bomba atmışlır. Limanda bulunan bir çok gemilere bombalar isabet etmiştir. 7 kişi öltnüş, 6 kişi yaralanmistır. Kovno, 14 (a.a.) Gazetelerin tahCephelerde vaziyet minlerine gore halihazırda Meınel araziSalamanka 14 (a.a.) Büyük umusinde takriben iki bin Yahudi sakin bu mî karargâhın evvelki gece neşredilen lunmaktadır. tebliiinde şöyle denilmektedir: «Muhtelif cephelerde iş'ara değer bir Şimdiye kadar dört bin Yahudi Me'ey yoktur.» meli terkederek Litvanyanın merkezinde yerleşmişlerdir. Bulgar meslis reisi Moşano Karadenizdeki fırtına sükunet buldu Sinob 14 (a.a.) Üç gündür devam «den şiddetli fırtına bu sabah sükunet bulmustur. İstanbuldan Trabzona doğru sefeı yapan Aksu vapuru bu sebebden Samsuna uğramıyarak doğruca limanı mıza gelmiş ve Samsun yolcularını bu raya cıkarmıştır. Bu yolcular bu akşam İstanbuldan gelecek vapurla Samsuna döneceklerdir. fun Belrrraddaki temasları Belgrad, 14 (Hususî) Bular.r Meb'usan Meclisi Reisi Mosanof Belgrada gelerek Kral Naibi Pol tarafından kabul edildi ve Başvekil Stoyadinoviç ile eörijstü. Belaradda bir gün ka'?r Moşanof, Başvekil Stoyadinoviç'in evirıde verilen bir ziyafette bulundu. Cetıevreden dönmekte olan Moşanof intıtablarda kazandığı muvaffakiyetten doîay1 Yugoslavya Başvekılini bizzat tebrik ederek siyasî birçok meselelerin üzerinde görüştükten sonra Sofyaya hareket etti. Mekteb terbiyesi muayyen âdet ve nizamlara tâbi olduğu için bu gıbı tezadlara pek düşülmezse de onda da otomatik olmak mahzuru kendini gösterir. Aile terbiyemiz ise çok kere gelişigüzel ve keyfî olduğu için çocuğun karakteri sağlam bir temel bulamaz. Terbiyeci Gabriyel Konpere Fransız ailelerinden bahsederek: «Evlerimizde, diyor, tesbit edilmis esaslar ve talimatnameler yoktur. Aile büyüklerinden herbirinin kendine mahMecliste dünkü müzakereler sus fikirleri ve içtihadları vardır. Her zaAnkara 14 (a.a.) B. M. MecÜsi man söylendiği gibi kanunlar ve kaidebugün Refet Canıtezin başkanhğmda ler, iradeyi zâfa uğratmaksızın inkıyad toplanarak Vakıflar Umum Müdürlüğünün 1938 yıh bütçesinin dördüncü maddesile verilen ve 200 bin liraya kadar kısa vadeli hesabı cariler akdine mütedair salâhiyetin 400 bin liraya çıkarılması hakkındaki kanun lâyıhasını müzakere ve kabul ettikten sonra Surayı Devlet ka nun lâyihasının müzakeresine geçilmistir. Meclis bugünkü toplantısında kanun lâyihasının onuncu maddesine kadar olan müzakereler yapılmıştır. Meclis cumartesi günü toplanacakt;r. Doktor Şaht Londrada Londra, 14 (Hususî) Rayşbsnt Müdürü Dr. Şaht, refakatinde beynelmilel Tamirat Bankası Müdürü Dr. Bayen olduğu halde bugün Londraya muvasalat etmiştir. Dr. Şaht, akşam üzeri İngiltere Bankası Müdürü Montegü Ncrman'ı ziyaret etmiştir. AL1 KÂMÎ AKYÜZ Ebedî Şefin ölü münden milletin duyduğu ıstırabın destanı Çıktı. Fiatı 75 kuruştur. En Büyük Kaybımız Sıuas Erzincan hattının açtlma merasimini tespit eden iki canlı resim: Nafıa Vekili Ali Çetinkaya sevinc içinde kendisini \dinliyen kalabalık vatandaş kütlesine nutkunu okuyor