CUMHURİYET 11 Birincikânun 1938 ADLiYEDE MAHKEMELERDE «Ashabı emlâk)) ne demekmis? » Bugün yapılacak lik maçlan Lik maçlanna bugün bütün saHalarda devam edilecektir. Taksim stadında: Saat 13 te Galata saray Topkapı takımlan karşılaşacaklardır. Fenerbahçe stadında: Taksim stad yomunda yapılacağı evvelce bildirilen Vefa Beykoz maçı da Kadıköy stadında oynanacaktır. Güneşin lik maçlanndan çekilmesi dolayıs:le Fenerbahçe sahası bu hafta boş kalmıştı. Fenerbahçe stadı bu vaziyet karşısında müracaat ederek saha sına maç istemiştir. Bu sebebden do layı Vefa Beykoz maçı Fener stadma nakledilmiştir. Şeref stadında: Bu haftanm en enteresan karşılaşması olan İstanbulspor Beşiktaş maçı saat 14,45 te Şeref stadında yapılacaktır. Bu maçtan evvel de Hilâl Süleymaniye takımlan karşılaşacaklardır. Süleymaniye stadında: Saat 9 da Karagümrük Fener Yılmaz B takımlan, saat 11 de Anadoluhisar Galata Gencler B. takımları, saat 12,45 te Anadoluhisar Fener Yılmaz A. takımlan, saat 14,30 da Kasımpaşa Galata Gencler A. takımları karşılaşacaklardır. Karışık ve nasıl yapıldığı belli olmıyan bayat çocuk gıdalarile yavrunuzun sıhhatini tehlikeye koyarsınız. Allahın yarattığı gibi saf ve tabiî hububattan yapılmış Beraetle neticelenen bir tokat atma davası Çatık kaşlı davacı, muhakeme esnasında yediği tokatı unutarak beyhude yere «ashabı emlâk» tabiri üzerinde ısrar edip durdu Çatık kaşlı, kara sakallı bir adam olan davacı, ne iş yaptığı sorulunca: Ashabı emlâktenim, dedi, bir iş yapmağa ihtiyacım yok! Ve hâkim, «ashabı emlâkten» olduğunu zapta geç:rtirken, o, elini uzatarak: Şey. dedi, bir iş yapmağa ihtiyacım olmadığını zapta geçirtmezsiniz, tabiî! O cihet bizi alâkadar etmez zaten! Çatık kaşlı, kara sakallı adam, başını salladı: Evet. şüphesiz! Ve bir an sustuktan sonra, gene elini uzatarak: Ancak, dedi, «ashabı emlâkten> cevabımdan da hadsiz hesabsız malım, mülküm olduğu manası çıkmasm! Bu cihet de bizi alâkadar etmedi ğine göre... Tabiî, tabiî!. Ve bir an daha susarak, bir kere daha el uzatışla: Maamafih, dedi, bir iş yapmağa ihtiyacım olmadığını söylemekle, «boşta gezerim» manasına bir şey demiş de savılmıvayım. Sözümün böyle bir ma nava almıp da bu şekilde tefsir olun m^ını istemem! Hâkim. bu sefer, ayni nokta üzerinde duruo avni nokta etrafında dönen adamı, dı'kkatle süzdü: Bunlann davanızla hıçbir alâkası vnV Pi^e bu ciheti sormuyoruz, ki! Battabî' Maksadım, yani, meşga IPTTI vardır da! Bahçemle meşgul ola r?k .. Rica ederim. neyle meşgul olursarti' olunuz. Oturunuz! Fnkim, bu adamın dava ettiği deli h ^ ' r a n da hüviyetini zapta geçırtti. «TJfaktefpk, alım satım işlerile geçindirinîs» sövliyen Sevfeddin. avuclarmı öd ma^a üstüne bastirmış. sakin ı. Temiz giymmiş, tıknaz bir Bu ?encin size bir yumruk vurduğu"u !dd a edıvorsunuz, öyle mi? Catık kash, kara sakallı adam. «as habı emlâkten» Nâsır, şöyle bir yan gözle delikanhya bakıp: Dava ettiğim çocuk, budur! dedi. kend'sini iyice teşhis ediyorum! Size sual o degil, ki! Hem teshis etmeden dava açabilir miydiniz, ki? Davacı, omuzlannı kaldırdı, kadife yakalı. kalın, siyah paltosunun önü bu vaziyette bir parça Haha açılarak, ye leğine takılı altın saat kordonu parıl dadı: Olur, a! Yanılır insan da benzetebilir! Fakat, bu olduğuna şimdi daha ziyade kaniim! Evvelce kanaatiniz o kadar kat'î değildi, demek? Halbuki, dava açan, kat'î olarak kanaat getirir de açar, değil mi? Davacı, buna cevab verecek yerde, bu sefer de davasını anlatmağa başladı: Çadde, çok kalabalıktı. Dalgın dalgın gidiyordum. Bir aralık yüzüme bir yumruk savruldu. Bir de döndüm baktım ki, bu çocuğun eli havada... Derhal yakasına yapıştım! Sonra? İşte bu kadar! E, sebeb? Sizi evvelden tamyordu da aranızda bir vazgeçti mi buna sebeb? Yoksa kalabalıkta çarpıştınız da? Kat'iyyen! Ben kendisıni hiç tanımam. Çarpışıp kavga da etmedik! O halde? O haldesi? E, olabilir ki, kendisi beni evvelden tamyordu da benden hoşlanmıyordu, bana garaz bağlamıştı; kalabalıkta fırsat bu fırsattır, dedi ve birdenbire Kâfı! Siz söyleyiniz. Yumruk savurdunuz mu? Delikanlı, güldü: Asla! Hiçbir sebeb yok, rica ederim! Tanımam ki bu zatı! Avcumda bir 25 kuruşluk vardı, düşmesin diye, ondan elimi yumruk şeklinde sıkmış tım. Kalabalıkta sıkışıp bir aralık elimi şöyle havaya kaldınnca, bu zat, birdenbire döndü, yüzü, benim elime çarpıverdi. Kızdı, «sen bana yumruk sa vurdun!» diye yapıştı yakama! Davacı. durduğu yerde kımıldandı: Yani. kabahatli yerine benim mi geçmem lâzım geliyor yoksa? Benim bildiğm, ötedenberi yumruk surata çarpar, surat yumruğa değıl! Benimle alay mı ediyor bu çocuk? Delikanlı, yan gb'zle ona bakıp: İstağfirullah, dedi, fakat, vaziyet bundan ibaret de! Ben de onu söyle mekle iktıfa ediyorum! Hâkim. iki şahidi çağırdı. Bunlar, Hüseyin ve Habib isimlerinde iki ki şiydi. Yumruk bahsinde hiçbir şeyn farkmda olmadıklannı, sadece davacımn, dava ettiği gencin yakasına yapıştığını gördüklerini söylediler. Bundan ötesi kısa sürdü, Seyfeddm beraet etti. Çatık kaşlı, kara sakallı «ashabı em lâkten> Nâsır, sulh ceza salonundan ağır ağır dışarıya çıkarken. önüsıra yürüyen delikanlıya b:r nöbet daha göz lerini dikip: İyi oldu da beraet ettin, evlâd! dedi, yoksa uvkum kaçacaktı! Neden? Çünkü, ben de, benim yüzümün mü senin eline, yoksa senin elinin mi benlm yüzüme değdiği hususunda sonradan tereddüd ettimdi! E, o halde ne diye burada başka türlü söylemekte ısrar ettiniz? Koridor boyunca adım attıklan sırada, Nâsır, bunun sebebini Seyfeddine şöyle anlattı: Söz bir, Allah bir! Ben, bir defa bir şey dedim mi, hep ayni sözde sebat ederim! Tükürdüğümü yalamam. Ve lâkin sen beraet kararile temize çıktıktan sonra. mesele kalmaz! Delikanlı, yaşlıca adama hayretle gözlerini çevirip, yutkundu. Bir şey diyecekti galıba?... Demedi. Ve karşısın daki adam, aynlırken tekrarladı: Merd olan, bir kere söylediği sözden bir daha dönmez!?... Sokakta taş atma nm fena neticesi Bir genc, bu yiizden mahkemeye verildi Müslün oğlu Mehmed isminde bir genc, Fatihte Haydarda taş atmış, attığı taş, o sırada evinden sokağa çıkan Er cümend isminde bir gencin sol gözü altına isabet etmiş. Bu yüzden Müslim oğlu Mehmed, birinci cezada muhakeme edilerek, şahidler dinlenüdi. Ercümend, şahidlerden bıriydi. «Taş isabet edince, Mehmed bana doğru koştu, kaza olduğunu söyledi, beni ecza neye götürdü. Orada pansıman yapmadılar, karakol vasıtasıle hastaneye yol ladılar. Ben, davacı olmuyorum, çünkü bu gencle velisi, kasd olmadığını söy liyerek ricada bulundular> dedi. Ercümendin annesi de aşağı yukarı bu ıfadeye yakm söyledikten sonra, 13 yaşında Receb, yeminsiz dinlenüdi. Bu çocuk, hâdiseyi «Mehmedi, mahalle çocuklan bir şey söyliyerek kızdırıyor lardı. O da, onlara taş atarken, Ercü mend ağabeyim evinden çıktı. Taşlar dan biri onun sol gözü altma rasladı> d:ye anlattı. Muayene raporunda, sol göz altında görülen yaranm sabit iz bırakacağı, ancak bunun yüzün güzelliğine tesir derecesini takdir, mahkemeye aid oldu ğu yazılıyordu. Mahkeme heyeti. Er cümendi çağırıp yüzünü, gözünün altını gözden geçirdi ve neticede bu cihetin ehli vukufça hallini kararlaştırdı. Muhakeme, kaldı. OZLU Genc takımlar liki başladı Uzun senelerdenberi esaslı bir şekilde çalıştırılamıyan genc futbolcuları ileride daha verimli bir halde hazırla yabilmek maksadile tertib edilen genc takımlar arasındaki lik maçlanna dün Taksim stadyomunda başlanmıştır. Kulüblerin A ve B takımlarında oy namamış genc futbolculann iştirak et tıği bu müsabakalar, ümid ve tahmin edilen alâkayı uyandırmış olması itibarile şayani memnuniyettir. Genc takımlar likLne dahil kulüblerin ellerinde mevcud olan oyunculara bu maçlar vesilesile ilerlemek fırsatı verılmiş ol ması, maçlann en kısa bir zamanda çok heyecanlı bir şekil almasına sebeb olacaktır. Genc takımlar likinin birinci müsa bakası Beşiktaşla tstanbulspor arasm da yapılmıştır. Her iki kulübün genc oyunculan bir saat devam eden maç esnasında zaman zaman tehlikeli akmlar yapmışlar ve bu arada kaçırdıkları bir kaç fırsattan sonra sıfır sıfıra berabere kalmışlardır. Çocuğun parmağındaki yüzüğü almış Ciğerci Muharrem diye tanmmış biri, Elizabetin kızı 7 yaşındaki Servetin parmağındaki mavi taşlı bir altm yüzüğü aşırmaktan üçüncü cezada muha keme olundu. Davaya göre, çocuk, bakkala gidiyormuş. Yolda karşısına Muharrem çıkmış, çocuğu okşamış. «Nedir o parmağındaki yüzük? O, iyi değil! Bende daha iyileri var. Ver onu bana da değiştirip sana bir iyisini getireyim!» demiş. Yüzüğü alıp gitmdş. Çocuk, yarım saat beklemiş, sonra işi annesine anlatmca aramaya çıkılıp, tarif ettiği adam yakalanmış. Müddeiumumilik evrakı mütaleaya almıştır. Gelecek celsede iddiasmı söyliyecektir. Çocuklarınıza yediriniz. En yüksek evsafa malik olan bu özlli unu DUnyada mevcud ^ocuk gıdalarının en mUkemmelldlr. B. takımları maçı GalatasarayBeşiktaş B takımlan arasında yapılacağı ilân edilen lik maçma Beşiktaş lisanslı oyuncu çıkarmadığı için Galatasaray hükmen galib sayıl mıştır. Pirinc, Patates, Yulaf, Mısır, Mercimek, Türlü, Buğday, Bezelya, îrmik, Badem, Çavdar Ozü Unlarını Çocuklarınıza Yediriniz. Kumkapı güreş kulübü yeniden kuruluyor Güneş kulübünün spor faaliyetini tatil etmesi üzerine eski kulüblerine dö nen Halic ve Kumkapı güreşçileri, esas kulübleri olan eski yurdlarını yeniden canlandırmak için bir takım teşebbüsler yapmışlardı. Kumkapı güreşçileri ötedenberi kendilerine büyük yardımlarda bulunan eski güreş ajanı İsmail Hakkının delâletile bu sabah mühim bir toplantı yapacaklardır. Bütün güreş yapan azanın bulunacağı bu toplantıda emekli albay Hafız Besım reısliğe seçilecektir. Güreş muhi tinde çok sevilen emekli albay Besimın Kumkapı kulübünün yeniden kurulmasında muvaffak olacağı kuvvetle ümid ed'lmektedir. Askerî liselerin voleybol ve basketbol müsabakaları Askerî lıselerimiz arasında yajjılmakta olan voleybol ve basketbol müsaba kaları büyük matem dolayısile geriye bırakılmıştı. Bugün saat onda Beyoğlu Halkevi salonunda Maltepe Bursa, Deniz Lise ve Harbıyesi Kuleli takımlan arasında voleybolun son maçlan yapılacaktır. Pazartesi, salı ve çarşamba günleri de basketbol müsabakaları yapılarak birinc:leri tespit edilecektir. En Büyük Kaybımız Ebedî Şefin ölümü dolayısile memleket münevverlerinin en kıymetli yazıları. Güreş federasyonu reisliği Beden terbiyesi teşkilâtının faaliyete başlaması üzerine Güreş federasyonu reisi Vehbi istifaya karar vermiştir. Reisliğin idman cemiyetleri ittifakı zamanında federasyon umumî kâtibi olan Seyfi Cenaba teklif edileceği haber almmıştır. B B B Ü ^ l ^ ! Çıktı. Fiatı 75 kuruştur. madan ortalıkta dolaşıyor. Görünüşte iş görüyorlar amma hepsi de Cemal kaptanm gözüne bakıyor. O işaret verir ver mez hep birden Adnanın üstüne atıla caklar. Artık dağılmak zamanı geliyordu; Cemal kaptan ayağa kalktı: Lutfen, dedf, herkes yerli yerinde otursun; hiç kimse salondan dışarıya çıkmasm!.. Demindenberi tatlı tatlı konuşup gülüsürken şimdi kaptanın böyle biraz da dik bir sesle kapılan kapattırması, içimizden pek çoklarını şaşırtt>. Herkes onun yüzüne bakıyordu. Arada bir, nasılsa birbirine dokunan fincan, çatal gürültüsünü saymazsanız ortalığa derin bir sessizlik çcktü. Sizi burada alıkoymak belki biraz da saygısızlık olacak. Fakat bu saygısızlığı neden göze aldım, bunu anlatacak olursam, hepiniz merak edeceksiniz, hiçbiriniz buradan çekilip gitmek istemiyecek. Hiçbiriniz, demiyeyim. İçinizde yalnız salondan değil, mümkün olsa vapurdan bile kaçıp savuşmak istiyecekler de eksik değiklir. Onu da biz bırakmıyacağız. Kim, diye merak ettiniz, değil mi?.. Şimdi, işte onu da anlıyacaksmız. Sizi onun Kuvvetlerinizi arttınnak, varlığ^nızdan son derece bir randunan almak, bedenî, ruhî ve manevî hasletlerinizi büyütmek ve yetiştirmek istersiniz değil mi ? Behemehal F O S F A R S O L şurubunu içiniz. ( F O S F A R S O L ) daima kanı tazeler, kırnuzı yuvarlacıklan çoğaltır. Görmek, işitmek, koklamak hassalannı artfanr. Halsizliği, tembelliği, uykusuzluğu, fena düşünceleri giderir. Zekâ ve hafızayı parlatarak hiç umulmıyan vücudlarda bile enerji, cesaret, azim ve irade yaratır. Sinir ve adale manzumelerini sağlamlaştırarak asab! buhranları, düşkünlüğü önler ve şifalandmr. Hususile belgevşekliği ve ademi iktidarda mide ve barsak tembclliğinden doğan hazımsızbk ve muannid kabızlarda tifo, grip, zatürrie ve sıtma nekahetlerinde şayani hayret faydalar temin eder. Ve derhal kilo aldırır. F O S F A R S O L'u diğer kuvvet ilâclarından ayıran başhca hassa devamlı bir surette kan, kuvvet, iştiha temin etmesi ve ilk kullananlarda bile azamî bir hafta içinde tesirini göstermesidir. Muhterem doktorlannuz tarafından yüz binlerce vatandaşa kemali itimadla tavsiye edilen F O S F A R S O L Sıhhat Vekâletimizin resmî müsaadesini haizdir. Her eczanede bulumır. HERKES İSTER: Tefrika No.63 Bıraz daha ötede Haşmet, bir koltuğa oturmuş, ayaklarını üstüste atmış,. Rengi eskisi kadar soluk değil. Kaç günkü üzüntüsü, yavaş yavaş azalmış sanırsınız. Dün gece poker oynadığını görenler: Ne olursa ölene oluyor. Feriha denize düşeli kaç gün oldu, unutuldu, gitti bile!... Demişlerdir. Melek Hanımefendile Nermin Suad ortada görünmüyor. Kibarlık, bu... Nereye gitseler, herkesten sonra geliyorlar. Ben, Şükrü Paşaıun yanıbaşmdaki koltuğa doğru yürürken, onlaı da geldl. Görülecek şey: îkisi de o kadar siislü ki düğüne gidiyorlar, sanırsınız. Hacı Hüsameddinin azametli baldızı taftadan bir I Ndkleden: •B" KEMAL RAG1B tuvalet giymiş, boynunda inci gerdanlık, kulaklarında tektaş küpeler... Başında tacı eksik!... Dekolte giyinip gelmedikleri ne mutlu!... Bir çalımla içeriye girdiler. Yerlerine oturduktan sonra da hep kendi aralannda konuşup gülüşmeye bssladılar. Zaten herkes neş'eli... Açık denizde fırtına durdu; bugün yola çıkıyoruz. Asıl fırtına şimdi burada kopacak, kimse bilmiyor. Feriha ile dayısını öldüren adam ortaya çıktığı zaman, herkes kim bilir nekadar şaşıracak, kendisi de, Adnan Beyefendi de bakalım ne yapacak?.. Çaylar, pastalar dağıldı. Herkes güle oynıya yedi, içti. Böylelikle bir saata yakm zaman geçti. Kamarotlar, hiç dur için topladım. Gene onun için biraz oturunuz da konuşalım, diyorum. llkönce şunu hatrrlatayım ki yola çıktığımızın üçüncü gecesi, yolculardan birisini zehirlediler. Ertesi gece de onun yeğenini denize attılar. Bugüne kadar bunlara kaza dedik, hastahk dedîk, hepiniz az çok işin iç yüzünü anlamış ohanız bile biz, açıktan açığa söylemege çekindik. Bir genc kızla onun ihtiyar dayısını öldüren adam, yakalanacağını anlar anlamaz birkaç kisinin daha canına kıymasm, diye korktuk. Bugün artık bu korku kalmamıştrr. Bütün o esrarın üstünü örten korkunc perdeyi şimdi hepinizin önünde kaldıracağız. Hepimize üzüntülü, halecanlı günler geçirten bu canavar, artık elimizdedir. Salonun içinde, hep birden bir kımıl danma oldu. Bütün dudaklar titredi. GögüsİCT derinden derine birer soluk sarsıldı. Herkes brrbirinin yüzüne baktı. Bu bakışlarda merak, üzüntü, korku, hepsi vardı. Cemal kaptan, sözlerini şöyle bitirdi: O adam şimdi burada, sizin araiçinde kıvranıyorsunuz. Aramızdan bir nızda oturuyor. Biraz 5nc€ bizimle beraCemal kaptan bunlan söylerken göz yolcu, zengin bir Mısırlı Pire'den kalktıber çaymı içti, pastasını yedi, şimdi de bütün bildiklerimizi ortaya koydugumuz lerini benden ayırmıyordu. Herkes onun ğımız gece zehirlendi. {Arkası var) zman, bakalım, ne söyliyecek, ne yapa yüzüne bakıyor. Onun ne yana doğru cak>.. Ondan önce, kendisini nasıl bulduk, yaptıklarım nasıl anladık, size de anlatmak isterim. Fakat bunun için ar kadaşlarımızdan birisi, Sadeddin Necmi Bey, geceli gündüzlü uğraştı. Şimdi de gene o anlatsın. Ben yalnız şu kadarını söyliyeyim ki yolcularıtnızdan ikisini, birbiri arkasından öldüren adamı, yalnızbaşımıza ne ben bulabilirdim, ne de bir başkası... Hepimiz çalıştık, hele eski bir emniyet memuru olan Sadeddin Necmi Bey bize çok yardım etti. Fakat kaç gündür dört yanımızı saran kaıranlıkları, gene sizin içinizden, yolcuların arasından bir genc kız aydınlatmıştır. Bunu ancak ona borcluyuz. E'kidenberi bütün başından ceçenleri bir deftere yazıyormuş. Yola çıktıktan sonra da gene bütün gördüklerini yazmış. Biz işte aradığımız ipucunu o defteîde bulduk. Daha doğrusu bunu bulan da gene kendisi oldu. Kaç gündür hiç kimsenin aklına sığmıyacak kadar karışık hâdiseleri birer birer izah eden, onları birbirine ekleyip bir netice çıkaran bu genc kızdır; biz de kendisine yardım ettik. baktığını görenler, hep birden bana döndü. Ben kendimi göstermemek için bir koltuğa büzülmüş, kalmıştım. Bereket versin, çok sürmedi. Vapurun süvarisi, kendi yerine otururken: Dediğim gibi, bizim bulduklarımızı, öğrendiklerimizi arkadaşım Sadeddin Necmi Bey anlatacak. Şimdi, aramızda her zamanki gibi soğukkanhlıkla beni dinliyen o adam da eğer suçsuz olduğunu söyliyecek kadar kendine güveniyorsa, gene burada, hepimizin önünde bildiklerini söylesin. Yanıldığımızı anlarsak, üstelik kendisine rica ederiz, bizi affetsin!.. dedi. Cemal kaptan oturunca Sadeddin ayağa kalktı. Elinde de benim defter var. Şimdi herkesm gözü önünde: Bütün bildiklerimizi önümdeki şu deftere, o defteri yazan genc kıza borcluyuz, diye söze başladı. Benimki, onun bulduklarını bir araya toplayip size de anlatmaktan öteye geçmez. Sözü uzatmıyalım!!.. Görüyorum ki hepiniz merak