cHalk terbiyesî 11 Birincikânun 1938 Insan zekâsı, cemiyet nedir? sorusuna oldumolası cevab bulmağa çalışmıştır. Birçok insanlann bir araya toplanmış olmalan, çalışmalan ve aile halindeki en küçiik bir topluluktan başlıyarak kabile, millet, devlet gibi de büyük topluluklar kurmalan nasd ve ne ile mümkün olmuştur? Bu kalabalık insanlan bir yerde yaSamağa mecbur eden ne gibi amillerdir? Bu topluluğa sebeb olan tabiî hâdiseler midir, aç kalmamak, karnını doyurmak için toplu bir halde çalışmak mecburiyeti midir, düşman korkusu cnudur, nedir? Hulâsa cemiyet dediğimiz zaman zihni mizde nasıl bir mefhum doğmalıdır? Cemiyeti nasıl tarif edelkn? Alimlere bakarsanız bu gibi yüksek ve karışık mevzulan herkesin anlamasma imkân yoktur. Halbuki, azçok orta tahsil görmüş bir insan zekâsı, iyi anlatılmak şartile pekâlâ bu bahisleri kavrıyabilir ve üzerinde fikir yürütebilir. Ben bu meselelerin herkese anlatılabileceğine kaniim. Evvelâ şunu söyliyeyim: Bu yazılanmda ilmî tahlil ve münakaşalara girişecek değilim. Falan âlim böyle demiş., fi lân sosyolog şöyle demiş diye bahsi karışbrmıyacağnn. Tabiatile burada yalnız kendi sistemkni îzaha çalışacak, îçtimaî hâdiseleri muayyen bir ilmî metod dahilinde ve amelî netîcelere varmak maksadını güderek tetkik edeceğim. Bu yazılan takib edenler cemiyet meselelerinin pck de o kadar karışık ve anlaşılmaz çeyler obıadığını göreceklerdir. Cemiyet yalnız insan topluluklarına mı denir? Hayvanlarda cemiyet bali yok mudur?. Cemiyet halinde yaşamağa niçin mecburuz? İnsan ne vakit bir cemiyet hayatı yajadıgım ögrenmiştir?? Bu öğrenme hâdisesini meydana getiren hâdiseye juur denildiğine göre, şuur nedir? Cemiyet dahilinde ferdin mevkii nedir? Ferdî şuurla içtimaî şuur arasında ne fark vardır? însiyak neye derler. Yemek, içmek, nefsini müdafaa etmek, nesli çoğaltmak gibi insiyaklann cemiyet hayatmda ne gibi rolleri vardır? Arılarda da kuvvetli cemiyet hayatı olduğuna göre bunların insandan farkı nedir? Insiyaklar olmasa cemiyet hayatı mümkün olur muydu? Insan cemiyetsiz yaşıyabilir mi? Cemiyeti kuran amillerin bellibaşlüılan hangileridir? Niçin aile kurarız? Aile olmasa cemiyet olur muydu? Hislerin, zekânm, teessürlerin, iradenin, sevginin içtimaî hayatta ne gibi rolleri vaıdır? İnsan tabiatin, mukadderatın esiri midir, yoksa iradesile mi yajar? Bir cemiyet niçin ve nasıl terakki eder? Terakki ne demektir? Gerilemek ne demektir? Niçin münakaşa veya kavga ederiz? îhtilâller neden do ğar? Büyük adamlarin doğmasi ve büyük ilşer görmesi sebeblerini nasıl izah ede riz? Ahlâkm, ekonominin, terbiyenin terakkideki müspet veya menfi rolleri nelerdir? Medeniyet, kültür, tarih ne demektir? Tabiî muhit cemiyet üzerinde nasıl müessir olur. Niçin istediğimiz zaman ve istediğimiz gibi bir cemiyet kurulamaz. Bunda amil olan şeyler nedir? Mukadderat ne demektir? Bir insan, bir cemiyet, kendi mukadderatına hâkim olabilir mi? Türkiyede içtimaî nizam nasıl bir esasa göre kımılmuştur? Türk inkılâbının menşeini nasıl izah edebiliriz? Türkler niçin daima bir «baş», bir «kahraman» aramışlardır? Türk tarihini nasıl bir sosyolojik sisteme göre izah etmek lâzımdır? Türk tarihinde hangi kuvvetler içtimaî tekâmülde amil olmuştur? Osmanlı imparatorluğunu yıkan en mühim tarihî hâdise hangisidir? Türk ruhu şehirli midir, yahud ferdci midir? Köylü müdür, ya hud cemiyetçi midir? Türk köyünün tarihî tekâmülümüzdeki yeri ve rolü nedir? Bizim yarınki medeniyetimizin, kültür yapımızm manevî temelleri neler olmalıdır? Türk münevveTİnin esas vasfı ne olmalıdır?.. CUMHURİYET îçtimaî bahisler J Iktısadî hareketler Meyvacılığımız ve fidanlıklar Cumhur Reisi İsmet înönünün yapmakta bulundukları seyahatte, bilhassa meyvacıhğa ne büyük ejıemmiyet verdikIerini yakinen gördük. Kastamonunun nefis meyvalannı tetkik eden Reisicumhur, evvelki gün de Kastamonuda bulunan meyva fidanhğını gezmişlerdir. Millî gelirin en sağlam kaynaklarından birini teşkil eden meyvacılığımız ancak Cumhuriyet devrinde ele alınmıştır. Cumhuriyetten evvel, bir dönüm bile meyva istasyon ve fidanlığı yok iken geçen on beş yıl zarfmda kurulan müesseselerin adedi 17 ye ve sahaları da 3589 dekara baliğ olmuştur. Halen memleketimizde elma, armud, kayısı, vişne, badem, nar tecrübe fidanları yetiştirmek maksadile Kastamonu, Niğde, Ankara Irmak, Erzincan, Kütahya, Çanakkale, Alanya, Tarsus, ve İzmir Mersinlide birer fidanlık kurulmuştur. Ayrıca Arifiye, îzmir, Giresun, Antalya, Gaziartteb ve Malatyada da birer meyvacıhk istasyonu faaliyettedir. Bu mesafedeki çalışmalara aid filî neticelerin ne derece faydalı olduğunu görmek için sadece bu sene zarfında halka tevzi edilen fidanların miktarının 3 milyon 22 bin 965 olduğunu söylemek kâfidir zannederiz. Fakat, daima daha iyiye ve daima daha güzele yürümek şiarında olan Cumhuriyet idaresi bunu kâfi görmüyor. En büyüğümüzün ağzından bunu duyuyor ve seviniyoruz. Hiç şüphe yok ki bu seyahati tespit edecek kararlar muhtelif sahalarda olduğu gibi meyvacılığımız için de mutlu bir ilerleyiş ve istikbal hazırlıyacaktır. PAZAPDAN PAZADA PENCERESİNDEN eşhur bir masal vardır: Ne olnesini kutlulamak için bizden daha evvel dum delisi bir padişah, KastaDünkü Cumhuriyet'in ikinci sayfasına davranacaklar, çünkü vaktinde iş görmemonulu bir helvacı çırağile eğgöz gezdiriyordum. 5öyle bir serlevha nin mânasını ve Vatan şairinin kıymetini lenmek arzusuna düşerek, kendisini saragördüm: «Lutfi Kırdar Manisaya gitti.» bizden daha iyi anh>acaklardır. ya çağırtır. Zavallı çırak, o güne kadar, Avnarnz Kadısı filmi Altındaki haberi okumadan şöyle düşünpadişahın yalnız adını işitmiş. Sarayı gödüm: Hah, tamam! yeni Vali îstanbula Musahib zade Ce rünce yadırgar. Bir türlü içeri girmek isayak basar basmaz karşısına çıkan işleri lâîin Aynaroz Ka temez. Güçlükle razı ederek «huzur» a görünce, Manisadan buraya gelip geldidıs: piyesini biliyor çıkanrîar. ğine bin pişman oldu, bir bahane bulasunuz: lmparatorluHelvacı, altm yaldızh tavanlardan rak hemen geriye döndü. Bir daha geöun inhitat devrinde sarkan renk renk avizelere bakarak şaşaleceği şüphelidir. Ne yapar yapar, bir Osmanlı kadılarımn, lar ve o şaşkınhk arasında muhatabının mazeret bulur, sakin, temiz ve güzel Mamemurlannm, şeyh kim olduğunu unutup sorar: nisasmda oturur. Giderken, yolda, kendi ülislâmlannın hırsız Bu sarayı sen mi yaptırdın, yoksa kendine şöyle düşüneceğini tahmin ettim: hklarmı, türlü ahlük babandan mı kaldı? «Dh, kurtuldum! Meğer şu İstanbul ne sızlıklannı ve kepaze Padişah: ihtiyac içinde bir şehirmiş. §ehir değil, liklerini bir komedi Babamdan kaldı! diyince helvacı memleket! Anadolunun, Trakyanın bü mübalâğasile canlandıran hoşça bir piyesçırağı, padişahı tepeden tırnağa süzerek: tün hastalan, muhtacları, zenginleri, ho tir. Dua et ki, babandan kaldı... der, vardalan, tedavi için, yardım için, gezİnkılâbımız içinde, bu eserin bizim iyoksa böyle saraylarda oturmak senin yiçin hususî bir mânası vardır: İki devir arayeçeğin nane değildü... sındaki farkları gözönüne koyar. Millî Şefimiz îsmet Înönünün, geçeııBu piyes yeni bir yerli filmimizin mevlerde Kastamonuya yaptığı seyahatin hezuu olmuş. Pek güzel bir fikir. Sahne âyecandan gözyaşartıa intibaları arasınlemimizde kazanılmış bir muvaffakiyeti, da, masaldaki Kastamonulu mevhum helayni san'atkârlann de'.âletile beyaz pervacı çırağmı hatırladım. Zavallı Kastade üstüne nakletmek istemiş olanların dümonulu, bir zamanlar yalnız tezyif edilşüncelerindeki isabete bir şey denemez. mek için, ağza alınırdı. (Kavmı necib) Fakat bu film Türkiye dışansında da gösterilecekmiş, Amerikaya kadar gide leri kuşkulandırmaktan çekinen meddahcekmiş. Burada iş biraz değişir. Çünkü lar ondan başka dillerine dolayacak mevyabancılar bizim tarihimizi bilmezler, bu zu bulamazlardı. Memleketi, babasınm eserin inhitat devrine aid olduğundan ha malı gibi idare eden padişah, cepheler, berleri yoktur. Filmi göjünce bütün Türk taze kana susadıklan zaman, Kastamotarihinin böyle hırsızhklarla, ahlâksızlık nuluyu arardı! Gunırunu tatmin için köymek için, eğlenmek için oraya doluyorlar. larla, kepazeliklerle dolu olduğunu zan lüyü palas pandıras sarayına celbettiren Hepsini bir tek vali idare edecek. Hele nedecekerdir. Türk tarihini bilen tek tük Osmanlı devleti padişahile halkm derdiilk günü gazeteleri elime alır almaz şa yabancıya da kendimizi bu şekilde teşhir ne yakından temas etmek için köy köy şırakaldım. Aman o ne ihtiyac listeleri, o etmek doğru olmaz. Bu türlü hicivler ve dolaşan Türkiye Cumhuriyeti Reisi arane isterük, istemezükler, o ne tavsiyeler, tenkidler aramızda kalmalı değil mi? sındaki fark, îsmet Înönünün şahsında bir direktifler, dilekler, özlekler!.. Sanki Fakat daha derinleşiyor. «Musadağında kırk gün» filmi kadar tih zamanından beri İstanbul hiç belediAJlahm yeryüzündeki o yalana gölgealeyhimizde cereyanlar uyandırabilecek ye görmemiş: Yollar, köprüler, lâğımlar, Ieri, ancak debdebeji yaşayışlannı teşhir bir filmin Türk sinema sanayiinden domeydanlar yeni baştan yapılacak; yeniğarak yabancı memleketlerde dolaşma etmek ihtiyacmı hissettikleri zaman, memden teşkilât kurulacak, adamlar bulunasından çıkacak neticeleri bir düşününüzl lekette bir köylü sınıfı bulunduğunu hacak... Yahud da... Sanki bir yangın çıkO yabancı memleketler ki bizi hâlâ «Os tırlarlardı. mış, mubarek şehirde taş taş üstüne bımanlı Cumrmriyeti» sanıyorlar ve filmin Köylü de, sanki adam mıydı?. Eğer, rakmamış. Hepsini ben yeni baştan yamevzuu da Osmanlı tarihinin bir safhası arada bir, padişahın keyifli bir zamanınpacağım... Kabil mi? Selefimin bıraktığı na atfedilen iğrenc ahlâksızlıklardan baş da seriri saadete davet edilirse, sefalet ve molozlan kaldırmak için beş sene ister. ka birşey değildir!. perişanlığı yüzüne vurulmak içindi. Her köşebaşı elli bin liraya muhtac. TürSulh mükâfatı Kastamonuda köyleri dolaşan Îsmet kiye bütçesi yetişmez. Ne dedim de bu işi îtalyanlar nîçîn mi Inönü, asırjarca bir «Mesib> gibi beklekabul ettim? Manisada bağlar, bahçeler Cibutiyi, Tunusu, nen millet ve devlet birliğinin en güzel arasına birkaç parke döşedin mi, şehir Korsikayı, Nisi isti ifadesi oldu. Türkiye Cumhur Reisi, gül, gülistan! Îstanbula on mislini yapsam yorlar? Çünkü Fran Kastamonu köylüsüne, yaldızh tavanlarıbana mısm demez. Muharrirlerden birisanın son Çekoslo nı değil, rikkat ve şefakatini göstermeğe nin ayağı kazara çamura battı mı bütün vak davasında harb gelmiş, ve sarayının altm torbalan yerigazeteler kryameti koparırlar. Ben ne yad<n ne kadar kork ne, onlara mücevher kalbini açmıştır. p»p yapıp Manisada kalayım. Bir daha tuklarını gördüler. şu Îstanbula gezmek için bile ayağımı atHelvaa çıraguun temiz kanmdan geBen Pariste iken ba len Kastamonu çocuklan; ne kadar semam.» zı Fransız gazeteleri vinseler yeri var: Fakat serlevhanm altındaki haberi osulhü kurtardıkları iDevlet kuşu başlanna komnadıysa da, kuyunca şaştım ve sevindim. Meğer Lutfi çin Çemberlayn ve Kırdar Manisaya veda için gidiyormuş, Mussolini isimlerinin büyük caddelere ve Devlet Baba, ayaklarına geldi! S. G. îstanbula gene gelecekmiş. Aman gelsin! rilmesini bile teklif ediyorlardı. Îtalyanlar Biz de onu ihtiyac listelerimizle ürkütmi böyle kuru iltifatlardan anlamazlar. «Mayelim. Yoksa böyle, onun her Manisaya demki sulhu kurtardık, mükâfat olarak gidişinde halecan geçiririz, bir daha geri dişe dokunur bir şey isteriz» diyeceklerye döneceğinden şüphe ederiz! dir. Hele Mussolini'ye sorarsanız, FranNamık Kemal ve Goethe sanın bu korkusunu gördükten sonra şu Şair Halid Fahri Ozansoy Son Posta cevabı verecekrir: gazetesinde bir makale yazmış ve tiyatro«Ben Fransayı severim. Hem komşum, cularımızdan şikâyet etmiş. Goethe'uin hem d« ırkdaşımdır. Eğer Fransızlar yaEvvelki gece saat 24 te Erenköyünde yüzüncü yılı için bizim tiyatro âlemimizde bancrmız olsalardı böyle iki üç parça yerKokarçınarda 5 numaralı Dr. Hamid le iktifa eder miydim? En az Parisi ister Kayacana aid köşkten yangın çıkmış, köşk dim!» sabaha kadar yanmıştır. Yangm haberini îtalyamn bugün istediklerine Nobel de alan Kadıköy ve Üsküdar itfaiye grupğil, «Münih Sulh mülâkatı» da diyebilir lan, bir müddet sonra Erenköyüne yetişsiniz! mişlerse de ateş, köşkü ryice sardığından Teşekkür kurtarmak mümkün olamamış, sadece etGeçen haftaki yazım üzerine geri ka rafa sirayetinin önüne geçilmiştir. Ev salan Harry Baur temsilinin bilet bedelleri hibleri, yangın kokusunu alır almaz evi ni halka tam olarak iade etmeğe karar terketmişlerdir. Yapılan tahkikata nazaveren Fransız Tiyatrosu direktörlüğüne ran yangmın alt katta, bir oda içinde bukıyametler kopup kalkmış, Alman dâhiteşekkür ederim. SERVER BEDÎ lunan mangaldan sıçrayan kıvılcımlardan sinin eserleri oynanmış da Namık Kemaçıktığı anlaşılmıştr. Ev sahibleri, mektelin ellinci yıldönümü için hiçbir şey yabe giden çocuklarma kahvalb hazırlamak pılmamış. için daima odada mangal bulundurdukNeden acaba? Iannı, yangmın, mangaldan sıçrayan kıŞu fikirleri yürütenler bulunabilir: Eminönü meydanının açılma işi sür'at1. Namık Kemal Goethe kadar büyük le devam etmektedir. Buradaki molozla vılcımlardan tutuşan oda içindeki pamuklu minderin parlamasından ileri geldiğini, değildir. nn kaldırılması için 20 kamyon tahsis ehiçbir kimseden davacı bulunmadıklanni 2 . Onun bizce büyüklüğü tiyatro mu dilmiştir. Ameleler geceleri dahi çalışharrirliğinde değil, vatan şairliğin maktadır. Bir haftaya kadar meydan ta söylemişlerdir. Köşk, ilkönce 9bin liraya bir sigorta şirketine sigorta edilmişti. Sondedir. mamile temizlenmiş olacak, bundan son3. Namık Kemalin piyesleri sahne tek ra «B» plânının tatbikına başlanacaktır. ralan bu fiat yedi bin liraya indirilmiştir. niği bakımından bozuktur: Oynan «B» plânı tatbik edildiği takdirde şimdiBerlin • Tahran hava hattı maz. ki Emlâk Bankasının bulunduğu ada ile 4 . Namık Kemal piyeslerinde Osman Balıkpazanna kadar olan ada da temizBerlin (Hususî) • îngiliz gazetelılığı müdafaa eder. Hatta bu yüz lenmiş olacaktır. Fakat bu işin tamam ola lerinin yazdığma göre, Hitler, Iran, Irak den bir zamanlar Vedad Nedim bilmesi için İş Bankasının karşısındaki a ve Efganistanın dostluğunu kazanmak arTör onun Vatan piyesini yasak et da ile eski Sanayi ve Maadin Bankası zusundadır. Almanlar Iran körfezine kameğe kalkmıştı, fakat Peyami Safa nın bulunduğu ve şhndi karakol tarafın dar ticarî münasebetlerini uzatmak istikıyameti koparmıştı, yasak geri a dan işgal edilen adanm da kaldınlması yor. Bu maksadla, geçen senedenberi Allınmıştı. zarurî gorülmektedir. Meydanın her iki man ticaret mümessilleri Tahranda faaHayır! Bütün bu iddialar, Halid Fah cihetinde hükumete aid bazı inşaat vü liyette olup Iranın yeraltı zenginliklerini rinin pek haklı tenkidi önünde çürür. Yal cude getirilmesi ve bu meyanda balıkha işletmek imtiyazmı almaya çalışıyor. Şanız bir nokta var: Almanlar, Goethe'nin neyi de içine alacak büyük bir Balıkpa hın yakm adalanndan General îsmail yüzüncü senesinin kutlulanmasına birkaç zarı halinin inşası düşünülmektedir. Bu Han birkaç kere Berlîni ziyaret ederek sene evvelden hazırlanmaya başlamışlar halin Evkaf veya herhangi bir millî mü Alman fabrikalarına birçok siparişler dı. Bizde ise Namık Kemalin ellinci se essese tarafmdan vücude getirilmesi muh yapmıştır. Almanlar, önümüzdeki ilkbanesinin kutlulanacağı birkaç gün evvelden temeldir. Vali ve Belediye Reisi Lutfi hardan itibaren Berlin Bağdad Tahbile haber verilmedi. Hepimiz kararı vir Kırdar kısa bir zamanda şehrin âcil ih ran hava hattını işletmeğe başlıyarak bu mi dört saat evvel haber aldık. Şimdi bir tiyaclarını tespit ettikten sonra An hatta en seri yolcu tayyareleri kullanacaktesellimiz kaldı: Eminiz ki elli sene son karaya gidecek, alâkadar vekâletîerle lardır. Bu hat daha ileriki senelerd* Siyaraki nesiller, Namık Kemalin yüzüncü se temas ettikten sonra şehrimize dönecektir. ma kadar uzatılacaktır. KOŞE ve Halk kültürü Yazan: SALÂHADD1N KANDEMİR mek, bellibaşlı içtimai davalarımızdan biridİT. Garb medeniyeti, bir halk medeniyetidir. Yani, eski devirlerde olduğu gibi ilim, fen ve yüksek fikir mevzulan, artık beş on kişinin, saray etrafına toplanmış bir takım dar kafalı insanlann elinde ve inhisan altında değildir. Hür yaşamak, yükselmek, kuvvetli olmak, refah ve saadetle ömür geçirmek ve hem ferdî hayatı, hem içtimaî hayatı dünden daha sağlam esaslara göre kuvvetlendirmek, genişletmek... gibi meşru ihtiraslarm müspet aksülâmelleri neticesinde, kendine güvenen herkesin serbestçe benimsediği insanî bir haktır, bir tasarruftur. Demokratik devletlerin kuruluşu, halk hakimiyetinin inkişafı halk kütlelerinin fikrî uyanıkhğından sonra mümkün olabilmiştir. tlk tahsilin mecburî olması, kâfi görülmemiş. mekteb dışında kalan ve yahud mektebi bitirdikten sonra iş hayatına giren erginlerin de içtimaî, meslekî, ahlâkî bilgilerinin kuvvetlendirilmesi zarurî görülmüştür. Halk terbiyesi adı verilen tatbikî ilim işte böyle bir zaruretten doğdu. Nüfus sayısmın, işçilerin, esnafların, san'atkârlann, çiftçilerin çokluğu bir memleketin refah seviyesinin artmasında yalnız bir şart ve bir imkândır. Modern medeniyette herhangi bİT ferdin içtimaî kıymetler yaratabilmesi, cemiyet hayatma müspet surette müessir olabilmesi için meslekî malumatınm yeni keşif ve terakkilerle artması lâzım geldiği kadar bu ferdlerin içtimaî hayatın umumî yürüyüşünü muayyen bir ülküye götürmek hususunda kendi paylanna düşen yurddaşlık vazifelerini de hakkile yapabilmeleri lâ zımdır. Halk terbiyesinin muhtelif vasıtaları vardır: Mektebler, kurslar, ^ece mektebleri, seyyar mektebler, konferanslar, ki tablar, mecmualar, gazeteler, radyolar, seyahatler, cemiyetler, kulübler, tiyatrolar, «inemalar... gibi. Bütün bu terbiye vasıtaları her memleketin kendi içtimaî ve siyasî bünyesine göre hazırlanır ve kullamlır. Bizim memleketimizde de bu vasıtaların brr kısmı vardır. Bımiar arasmda gazete ve mecmualar başta gelir. Hele son zamanlarda günlük gazetelerimizin bu sahadaki rolleri pek fazla ehemmiyet kazanmıştır. Diyebilirim ki, halkla en yakından ve doğrudan doğruya temas eden, ona hitab eden ve hitab etmek imkânına her vakit malik olan bu vasıtalar dır. Günlük gazetelerimizin düne nisbetle fevkalâde denecek derecede teknik ve keyfiyet bakunlarmdan tekemmül etme si, halk terbiyesi bahsinde memleket hesabma kazanılmış en birinci inkılâb davalanndandır. Günlük gazetelerimîz halk terbiyesi mevzuunu lâzım ve lâyık olduğu kadar ehemmiyetle ateşlemek için onu muayyen bir sistem ve ölçü içine almalıdır. înkılâb Türkiyesinin gazete okuyuculan, hergün kendilerine sunulan ve ustünde bir çok lezzelli ve faydalı yiyecekler bulunan bu fikir sofrasından yalnız mideleri değil, dimağları ve ruhlan da doymuş olarak kalkmalıdırlar. Bu sofrada ekmek yahud peynir, zeytin gibi katıklardan başka, biraz hazmı güç olsa da diğer faydalı ve gıdalı yiyintilerin de bulunması lâzımdır. Yalnız çerez kabilinden şeyler yemeğe alışkın midelere arada bir kuvvetli ye mekler verildiği vakit, herhalde bir hazımsızlık vak'ası beklenilebilir. Bu sebeble günlük gazetelerde devamlı ve metodlu bir tarzda ilmî mevzuların da yer bulması, millî inkişafımız namına çok lüzumludur. Bir şüphe geçirdim! Namık Kemal ve Goethe Aynaroz Kadısı filmi Sulh mükâfatı Bir şüphe geçirdim f Devlet Baba ayaklarına geldi... F.G. Kırklarelinde feci bir cinayet Bir adam, kansını balta ile parçalıyarak öldürdü Kırklareli (Hususî) Hamidiye mahallesinde oturan Kıptı Kara Salih, karısını balta ile parçaîamak suretile 51 dürmüş ve oğlunu gene balta ile yaralamıştır. Vak'a şöyle olmuştur: Tahsildarlar Salihten borcu olan yol parasını iste mişler. Salih evine geldiği zaman meseleden karısını haberdar etmiş. Gece saat üç raddelerinde bir odada kızı ve kansile yatmakta iken kansı, hükumete olan borcumuzu ödemek için eşeği satalım. demiş. Bu söz üzerine birdenbıre köpüren canavar, eline geçirdiği balta ile karısım müteaddid yerlerinden yaralamak suretile parçahyarak öldürmüştür. Babasınm bu vaziyetinden korkan zavallı kız, can kurtaran yok mu feryadile ağabeysinin bulunduğu oda ya can atmış.. Ağabeysi, kardeşinin telâşım, heyecanım teskin etmekle meşgulken kızın arkasından gelen katil. hiç sual sormadan oğlunun omzuna da bir balta indirmiş, oğlu ve gelini katilin kendılerini de öldürmek niyetinde olduğunu gördükleri zaman ite kaka kapı dışan atmışlardır. Katil içeri girmek için her nekadar uğraşmışsa da muvaffak olamamıştır. Vak'adan haberdar olan zabıta, katili aramağa başlamış ve katil, Kırklareline 30 kilometre uzakta bulunan Erikler köyü civannda ölü olarak bulunmuştur. Yaralanan oğlu hastanede tedavi olunmaktadır. Bir köşk yandı Ateş, mangaldan siçriyan kıvılcımdan çıkh Bulgar meclisinden altı meb'us çıkarıldı Sofya (Hususî) Ağustos ayında neşrettikleri gizli bir beyanname ile Kral Borise hücum eden ve Sobranya içinde yeni bir parti kurmak gayesile faaliyete geçen altı meb'usu Bulgar Meclisi meb'usluktan çıkarmaya karar vermek üzeredir. Bu meb'uslardan bazıları evvelce müfrit çiftçi, diğer bazılan da çiftçilerle birlikte çalışan ımutedil komünist teşkiâtına dahildi. Sobranyadan çıkarılacak meb'uslann isimleri: Matsankiyef. N. D. Petkof, Dim. St. Angelof, Tod. St. Lazarof. N. G. Nikolof.jve Kr. Slavof'tur. Eminönü meydanınm temizlenme işi bitiyor Daha bunlara benzer, bir çok mühim mevzular vardır ki hepsi, her Türkü alâkalandırır, merakh ve faydalı meselelerin ortaya konmasına vesile olur. îşte hep bunlar cemiyet nedir, sorusunun içinden çıkacaktır. Eğer kendi varlığımızı öğren mek, nasıl bir muhit içinde yaşadığımızı anlamak, nereye gittiğimizi görmek, körükörüne yaşamamak istiyorsak bu gibi mevzulara merak sardırmahyız, onları okumalıyız ve okutmalıyız. Bu suretle, içBursa barosu timaî vazifelerimizi, millî ideallerimizi Bursa (Hususî) Bursa barosunda iyice öğrenir, memleketimize daha fay toplanan vilâyetin bütün avukatları yedah işler görmeğe hazırlanmış oluruz. ni avukatlık kanununa göre yeniden Halk terbiyesinin, halkı yetiştirme işle teşkilât yapmışlar ve idare heyeti seç rinin çok mühim bir safhaya grrmiş oldu mişlerdir. Birinci reisliğe avukat Kemal ğu Cumhuriyet devrinde, ilmi halka yay Ziya Demirel, ikinci reisliğe Hulusi mak, Fransızların tabirince vulgariser et Köymen, seçilmişlerdir. Bu sahada yazılacak pek çok şeyler var: Başta, benim sık sık üzerinde durduğum köy davası olmak üzere, aile, ahlâk, tesanüd. Kooperasyon, içtimaî yar dım, sağlık, genclik, kadmlık.. davalan da hemen hergün üzerinde durulacak meselelerdir. Herkes bugün azçok anlamıştır ki, idealsiz bir millî birlik, idealsiz bir aile, idealsiz bir inkılâbcılık hareketi ne doğar, ne büyür. Medeniyeti yaratan ideallerdir, cemiyet hayatı idealist ferdleri Ağacda asılı bulundu çok olan yerde sağlam ve mes'ud olur. îzmir (Hususî) Bergamada KapuBütün bu hallerde halka ve münevvere kaya köyünde rençber Mehmed Enginin yardım edecek, rehberlikte bulunacak vasıtalardan biz eli kalem tutanlar istifa kansı 32 yaşmda Sultan, köy civannda bir ağaçta asılı olarak bulunmuştur. Adde etmesini bilmeliyiz. liye hâdisenin ne suretle vuku buldugunu Salâhaddin Kandemir araştırmaktadır. En Büyük Kaybımız Ebedî Şefin ölümü dolayısile memleket münevverlerinin en kıymetli yazıları. I Çıktı. Fiatı 75 kuruştur.