29 Birinciteşrin 1938 Şehir, Millî bayramı tepeden tırnağa nurlara boyanmış olarak karşıladı Geceleyin istanbul CUMHURİYET Vekillerimizin intıbaları (Baştaraft 1 tnci sahifedej Adliye Vekili Şakrö Saracoğlunan Kısaca 15 senelik Cumhuriyet Kayatınintıbaları dan ufak bir nümune arzetmek isterken «Birinciteşrinin 28 inin, 29 una nöbet değiştiren bir asker gibi: «Sana on beş yıllık bir Cumhuriyet teslim ediyorum. Mağrur ve mütecauis bir milleti müstakil ve güzel bir vatan olan bu Cumhuriyeti ilmi, zekâsı, san'ati, ziraati ile beraber kahraman bir milletin Ulu bir Önderi ve fedakâr bir nesli yaratmıştır. Şu arkadaki dalga dalga hamleler birer yıl fasıla ile ayni gayeye, ayni fedakârlık duygulariie koşan genclik saflarıdır. Bu ebediyet yolculanm sevgi ve saygı ile selâmla!» dediğini duyuyorum. O nesil içinde bulunmanuvve o Şefm karargâhında çalışmanın verdiği gurur, emniyet ve sevinç içinde daha çok çalışmaya hazırlanıyorum'» bu tnazhariyeti asırlardanberi doğduğu ve yaşadığı topraklarda benliğini, istiklâl ve hâkimiyet ruhunu daima muhafaza etmiş olan ve insanhk tarihinin en eski ve asil bir milleti bulunan Türk milletinin husueiyet ve kabiliyetlerine en iyi teşhis koyınağa muvaffak olmuş olan bir liderin gösterdiği en feyızîı Cumhuriyet yolunu benimsemiş ve çahşmak kudretini daha iyi gösterebilmiş olmasına borclu oîdu ğumuzu da ifade etmiş oluyorum. Gelecek Cuhuriyet senelerini Türk milletinin daha feyizli ve verimli neticelerle karşıiıyacağını kat'î bir iman ve emniyetle ifade ederken Cumhuriyetin ?5 inci yıldönümünün büyük milletimize kutlu olmasmı da candan ve yürekten dılerım.» milyon liraya baliğ olmuştur. Taksim Cumhuriyet meydanında rengârenk sıUar frşkıran havuz ve meydandaki taklar kada rengi değişen sularile, ta uzaktan nazarı dikkati celbetmekteydi. Ziraat Bar»kası, İş Bankası, Deniz Ticaret müdürlüğü, Dördüncü Vakıf han, Postane r ve Adlıye binaları, Voy\ oda caddesin deki bankalarla Beyoğlundaki Ağacamii de çok güzel donatılmışlardı. Limanda bütün nakil vasıtalan, en büyük vapurlardan, en küçük sandaîlara kadar bastanbaşa bayraklar ve renk renk fenerlerle süslenmişti. Bazı vapurlar di reklerini de tenvir etmiş olduklan için denizin üstü nurdan minarelerle donaülmış gibi görünüyordu. Sirkeri Hayrîyenin ve Akayın bütün iskeleleri, donanmıştı. Semsipaşadaki büyük havuzun çaglıyan şeklini alan renkli fıskiyelerinden, havaya fırlıyan sular, zaŞehrimizdeki tezyinattan bir diğeri man zaman, lâvlar frçkırtan bir yanardağı andırıyordu. Üsküdardaki Inhisar tü liklerinin ilk ışıklı gecesinin ılık bir havatün depolannın denize vuran ışıklan, bu ya raslamış olması halkın neş'esini bir sahil parçasını, gündüz gibi aydınlarmış kat daha artırmısb. ü. Gecenin çok ilerlemiş saatleruıde bile, Bogazın daha yukarı kısımlannda da, caddeler boşalmamıştı. Birçok kimseler, bayramm gece şenlikkri için peyce ter ancak sabaha karşı, evlerine dönebildi ler. tabat alındığı görülüyordu. Beylerbeyi camii, Çengelkoyckki KuSon dakikada Denizbankın istanbul leli askerî lise binası, çok zarif şekilde halkına güzel bir sürpriz hazırladığını öğrendik. Bu gece tam saat yirmide Kız kulesinde vücude getirilen şenlik tesisatı, harekete geçerek Marmara ile Bogaziçini nurlara garkedecektir. Hazırlanan programa göre, güneş şeklinde iki büyük kürenin tenvir kuvveti yüksek ışıklar vasıtasile, havada parçalanarak kuyruklu güneşjcre taha\vül ettiği görülecektir. Bundan bajjka, boşlukta sun'î yıldızlar vücude getirecek raketler hazırlanmıştır. Hususî tertibatlı bataryalar vasıtasile, havada türlü çiçek şekilleri tersim eden şenlik bombalan atılacak, şimşek ve gökgürlemelerini taklid eden sesler duyulacak, şimşek kasırgaları, yılanlar, ıslıklar ve yıldızlar peyda eden ışıklı yelpazelerin boşİstiklâl caddesindeki taklann görünüşü lukta sallandıgı görülecektir. Tophane Yolcu salonu da, çok cazib donatılmıştı. Üstad Fatinin karargâhı oÜç kısım olarak tertib edilen bu zentezyinatla bayramı karşılamaktaydı. Ka lan Kandilli tepesindeki Rasadhaneye gin şenlik programı, gece geç vakte kabataştaki înhisarlar Başmüdürlüğü bina her sene olduğu gibi, bu seneki bayramda dar devam edecektir. sınm deniz ve kara cepheleri, ayrı ayrı da bir kuyruklu yıldız manzarası verilve birbirinden güzel olarak tenvir edil mişti. istanbul ve Beyoğlu cihetlerine gelinmişti. ce: Taraf taraf inşa edilen taklann, her Beşiktaştaki tütün depoları, Ortaköy camii, Arnavudköy kazinoları, Bebekte tarafı parıl parıl aydınlattığı caddelerde, birkaç yalı Boğaziçinin bu müstesna kı halk büyük millî bayramm sevincile, çılvılannı yer yer, tablo gibi süslemişlerdi. gm gibi eğlenmekteydi. Tramvaylar te hacüm yüzünden pek müşkülâtla, sefer yapabiliyor, bazı geçid yerlerinde, dakikalarca beklemek mecburiyetinde kalı yorlardı. Beyazıd havuzunun etrafı, mubalâğasız, binlerce kişi tarafından ihata edil mişti. Hoparlörler, hiç durmadan An kara radyosunun gece programlarını, neşrediyorlardı. Kestane fişeklerinin silâh gibi patladığı caddelerde, halk, dar bir huniden boşanan koyu bir mayi gibi, güçlükle ve sık sık omuzlar üzerinde seyahat ederek ilerlemeğe çalışıyordu. En büyük kesafet, Taksim meydanile Beyazıd havuzunun etrafında toplanmıştı. Kahvehaneler, kazinolar, tıklım tıkhm doluydu. Uç gün üç gece sürecek bayram şenve güzel şeyler düşünüyordu. Kızın öleceği kat'iyyen aklına gelmiyor, fen kudretinin galib geleceğine inanıyordu. Nafizle annesi hastanm başmı nöbetle bekliyorlardı. Bazı geceler genc kızın sayıklamalarını not etmek için doktor hiç uyumuyordu. Hastalığm seyrini büyük bir dikkatle takib ediyor, birçok kitab karıştmyor, fransızca ve almanca mecmuaları altüst ediyor, doktor arkadaşlarile münakaşal,ar yapıyor, günlük işlerinin dışmda tamamen Serabla uğraşı yordu. Ahmed, üstüne aldığı işi başarmış, fakat şehre uğrayıp kızın vaziyetini öğrenmeğe imkân bulamadan yeni bir işle başka yere hareket etmişti. Nafiz ona birkaç defa mektub yolladı. Hastalığm gösterdiği şekilleri anlattı. Fakat kızın mazisine aid bilgisini açıklamadı. O, mukaddes bir sır halinde ölünciye kadar kalbinde gömülü kalacaktı. •İ* *î* * • • Karaköyde yapılan bir bayram tezyinatı Cumhuriyetin on beşinci yıldönümü şenliklerine dün öğleden sonra, saat 13 te memleketin her tarafmda hep birden başlanmıştır. îstanbul, dün gecc, tepeden tırnağa nurlara boyanmış olarak, büyük millî bayramı karşılamıştır. Birçok semtlerde ortalığm kararması dahi bcklenmiyerek, ışıklar yakılmıştır. Böylece, şehir, en şerefli mevkilerinden, en hücra köşelerine kadar bir yarım gündüz hali almış bulunuyordu. Köpriibaşlan gizli ışık tertibatlı ku lelerile, loş, fakat o nisbette heybetli bir şekilde tenvir edilmişti. Karaköydeki Şirkeri Hayriye binası nın, Halice nazır oephesi, san'atlı ziya tertibatile, çok müstesna bir manzara arzediyordu. Bu ziya tertibatı arasında, hareket halinde bir vapur da, vardı. Bilhassa bu vapurun, ışıktan müteharrik dalgalar üzerinde yol alır gibi görünmesi, birçok meraklı başlan, Köprü üzerine toplamıştı. Denizbankın Karaköy sahilindeki merkez binasma da, gerçekten çok zarif bir şekil verilmişti. Binanm denize. bakan cephesinde eflâtun çizgiler ortasında resmedilen 1923 1938 rakamlan ve altında «Biriz, birliğiz..» ibaresi okunuyordu. Geceki tenvirat arasında en haşmetli manzara arzeden Topkapı sarayı idi. Mahrem köşelerine onbinlerce mumluk projektörlerin tevcih edildiği bu ihtiyar saray, inşa edildigi gündenberi, kendini bu kadar nur ve ışık serveti içinde görmemişti. Sarayburnundaki havuz da, her daki « Cihan tarihinde şerefli bir mevki almış ve medenî devletler arasına girmiş olan Türkiye Cumhuriyetinin esas kuruluşunda ayrı bir hususıyeti ve ıkı mühım ve müşkül vazifesi vardı. Biri Büyük Harbin neticesinde bozulmuş ve dağılmış olan Osmanh tmparatorluğunun harabeleri arasından ve ecnebi istılâsından Türk milletini ve Türk topraklannı kurtanp seîâmete çıkarmak, diğeri Imparatorluk idaresinin ve bir sıra harblerin tahrib ettiği ve geri bıraktığı bu toprakları az zamanda imar edebilmek ve Türk milletini medenî milletler seviyesine yükseltmek için modern usul ve esaslarda yeni devleti kurmak idi. Birinci vazifesini millî bünyesinden çıkardığı en yüksek bir Şefin ilham ve rehberliği altında açtığı ikinci bir harb ve millî cidalin neticesinde Türk milletinin her ferdine isabet eden azamî fedakârlıklara katlanmak suretile başardı ve Cumhuriyetin birinci yılından itibaren bu güne kadar durmadan, yorulmadan büyük bir hız ve millî heyecanla vücude getirdiği millî ve medenî eserlerile yüksek liyakat ve kabiliyetini isbata çalışarak ikinci vazifesini yapmak ve bitirmek yolundadır. Galatasaray Lisesi kapısmdaki tezyinat Şirketi Hayriyenin yaptığı güzel bir tezyinat Siz kimsiniz? Arabacı nerede? Sonra göz kapaklan ağır ağır indi. Tekrar dalmıştı. Göğsü geniş soluklarla inip kabarıyor, yan aralık dudaklan arasından büçük beyaz dişleri görünüyordu. Doktor Nafiz, günlerdenberi başmı beklediği hastanın solgun yüzüne, bu bir çift menekşe gözün nekadar ilâhî bir tnana verdiğini ancak o zaman anladı. Humjna ile parlıyan bu gözlerin süzgün bakuları bir anda kalbleri karıştıracak kadar derindi. Doktor Nafizin macerasız geçen otuz yıllık ömrü, rüzgâra kapılmış bir ipek mendil gibi dalgalandı, savruldu ve sanki genc kızın yatağı ucuna serildi. Şimdiye kadar bu renkte ve bu kadar manalı gözlere rastlamamıştı. Talebelik hayatınd.a gönlüne birkaç sevgi gölgesinin düşmesile sılinmesi bir olrnuştu. Annesi evlenmesi için çok sabırsızlanmış, fakat onu yola getirememişti. Annesinin seçeceği, kendisinin tanışıp anlaşmasına imkân bulamıyacağı bir kızla hayatını birleştirmek istemiyordu. Saadetinin çatısmı temiz ve dürüst bir aşkIa kurmak gayesinde idi. Bu yüzden hep beklemişti. Son zamanlarda memleketin geçirdiği buhran, günden güne sarsmtıya uğrıyan Osmanh İmparatorluğunun önüne geçilmez felâketi, içini büsbütün ürkütmüştü. Temeli kayan yurd topraklarında « Cumhuriyet hükumeti, geçen 15 yıl içinde esaslı bir köy ve ziraat savaşım hızlandırmak ve programlandırmak için zarurî bütün şartlan ve vasıtaları temin etmiştir. Şefin yüce ıJhatnile yakında Ankarftda toplrvacağımız birinci köy ziraat kongresi bu imkânlarla mücehhez olarak bu büyük ana işleri alacak ve bu istikamette yeni inkişaflara başlangıc olacaktır. Bu ışin nekadar çetin, nekadar etraflı, nekadar köklü olduğunu hep biliyoruz. Fakat üç şeyden şüphemiz yoktur: 1. Bu davanın millî ehemmiyet ve karakterinden ve behemehal başarılması iâzım geldığinden, 2. Türk milletinin ana iş saydığı, millî iş dediği her işi mutlaka başardığından, 3. Ve nihayet halkmuzıa bütün dünyaya üstün, hududsuz kabilıyet ve kudretinden ve her gün daha kuvvetli ve her gün daha müreffeh Türkiye ideaüni tahakkuk ettinnek azün ve iştiyakından. Ulu Şefin hiç şüphesiz en büyük dehâ eserlerinden birisi büyük Türk milletin deki bu kabilıyet ve iştiyakı keşfetmiş oîmasıdır. Bu, halde ve istikbalde büyük Türk milletinin erişeceği eşsiz başarıların en kat'î teminatı ve Türk gücü ve güveninin tükenmez hazinesidir. Ulu Öndere bin minnet ve şükran.s Cumhuriyetin 15 inci yıldönümüne kadar devlet idaresinin her şubesi kendi his3 sesine düşen işjeri yapmak ve başarmak hususunda elinden geldiği kadar çahşmıştır. Her birerlerinin husule getirdiği netiDün gece. Sarayburnunda gezen halk, celer gün, zaman ve malî varlığımızın hedenizde bir cesed görerek keyfıyetten sabma sığmiyacak kadar büyüktür. zabıtay: haberdar etmişlerdir. Cesed, 35 Ordumuz, donanmamız, adliyemiz, ma yaşlarmda kadar tahmin edilen bir kaarifimiz, sanayi ve ticaretimiz, malî mü chna aiddır ve hiç bir yara, bere izini esseselerimiz, inhisar idarelerimiz, sağlık ve haiz değildir. Kadınm hüviyeti tahkik soysal vaziyetimiz, dahilî huzur ve sü edılmektedir. kunumuz, haricî şeref ve itibarımız, naha işlerimiz, elhasıl her biri biribirini tamamlayıcı ve millî gururumuzu okşıyacak bir vaziyette inkişaf ve terakki merhalelerıni dev adımlarile katetmektedir. Husule gelen bu neticeler seneden seneye milletimizi lâyik olduğu en yüksek refah ve saadete götürmekte olduğuna şüph yoktur. Ufak bir misal olmak üzere 1937 senesinde demiryolu şebekelerimizde 20 küsur milyon insanm seyahat ettığini ve 5 milyon ton raddesinde muhtelif cins mal ve eşya taşmdığını zikredebilir ve idare ve mürakabe vazifesini üzerimde tutmakta olduğum muhtelif nafıa işlerinin ve âmme müesseselerinin 15 seneden beri devam eden terakki ve inkişaf seyrini ilâveten söyliyebilirim. Cumhuriyet rejiminin kurulduğu 1923 senesinde Nafıa işlerine büdceFransa «L'İle de France» vade aynlan para 2,5 milyon lira raddesin ourile Amerıkaya gidecek olan sinema de iken bu mikdar 1933 senesinde 65 mil artisti Albert Prejan Paristen trenle yona ve 15 Cumhuriyet yılını idrak et hareket etmezden evvel lokomotifin mekte olduğumuz 1938 senesinde ise 102 tekerleklerini bizzat yağlamaya te vessül etmiştir. Nafıa Vekili Ali Çetinkayanın beyanatı Ziraat Vekili Faik Kurdoğlonun ihtisaslart Dün gece Sarayburnunda bir cesed bulundu Tefrika : 12 ATEŞTEN DAMLA Yazan: MÜKERREM KÂMİL SU Bir gün Osman Müfid de ölürse, yazdığı gibi bu meçhul çarpışma arasında o da çekilıp giderse kızın hali ne olacakü? Defterde bahsedilen Ahmed, Serabın kurtarıcısı idi. Çocukluktan başlıyan sempati uzun yıllardan sonra büyük bir aşk haline inkılâb edebilir miydi? Ahmed, çapraşık işlerden yüz aklığı ile çıkar, muvaffak olmanm kudreti ile genc kızın hayatında doğarsa tnes'ud olurlar mıydı? Osman Müfidin şimdi nerede olduğunu öğrenmek kolaydı. Çünkü mektublarından birinde Ayvalık cebhesinde açlıştığinı yazıyordu. Şimdıki lıalde kızın kimsesizliği, babasının evinde Gülsum kadmla barınamıyacağı, hâlâ teşhis edilemiyen hastalığı, onu, uzun müddet yanında alıkoymağa kâfi sebeblerdi. Doktor Nafiz, Serabı benimsiyeceğinı, yalnız iyileşinciye kadar değil, babası dönünciye kadar yanında alıkoyacağını annesile kararlaştırdı. Ortalığı gürültüye vermeden Gülsüm kadını da yanlarına aldılar. Kız o kadar güzel, öyle masum bir uyku içinde idi ki Nafizin pek hisli olan annesi ona bütün kalbile yakınlık duyuyor ve şimdiden gelini olacakmış gibi yüreğinde tatlı bir çarpmtı hissediyordu. Osman Müfidin memleketteki mevkii iyi idi. Dürüst, çalışkan bir tüccar olarak tanjnmış, sonra da yurd müdafaasına kalkışanlann ön safında bulunmuştu. Doktorun annesi, Serabın Osman Müfidin kızı olduğunu biliyordu. Çünkü Nafiz, annesine bu içli aşk hikâyesinden, bu hazin sergüzeştinden birşey açmamıştı. Mürşide Hanımın hayatta bütün emellerini başına bağladığı oğlundan başka kimsesi yoktu. Onun saadetinden başka düşünecek birşeyi olmayınca, bu saadetin varlığmı yavaş yavaş hasta genc kızın varhğına bağlı görmeğe başladı. Zaten hayali zengin bir kadındı. Genc kızhğmdanberi çok roman okumuştu. Yastıklara serilen ipek gibi yumuşak s.açları okşar, kumral kirpiklerin gölgelediği solgun yüze bakarken hep iyi Serab ancak bir hafta sonra açılabildi. Gür kirpiklerinin arasmda süzüle süzüle bakan lâciverd gözlerinde tnüthiş bir korku ile yüzüne eğilen doktora baktı: Neredeyim? diye inledi. Yabancı bir yerde değilsiniz. Merak etmeyiniz. dörtbaşı mamur bir yuva kuramıyacagını anlayınca bu işi yurd kurtuluşunun sonuna bırakmıştı. Fakat şimdi bir yaz gecesi, bir köy evinin kızıl alevleri pınldıyan ocagı baş:nda karşılaştığı hasta genc kıza garib bir yakınlık duyuyordu. Ona baktıkça kalbinin tatlı ürpermelerle çarptığını hisset mekten kendini alamıyordu. Serab günden güne iyileşiyordu. Artık nerede olduğunu, kimler tarafından ba kıldığını öğrenmiş, mektebden ddndükten sonra Gülsüm kadınla binbir tehlikeye maruz kalarak yaşıyamıyacağını anladığı için yola çıktığını söylemişti. Maksadı, gizli teşkilâtta çalışan babasile birleşerek bilfiil vatan müdafaasında bulunmaktı. Arabanm devrilmesi yüzünden bu işin kaldığmı düşündükçe sinirleniyordu. Doktorun annesi, doktor ve Gülsüm kadın iyileştikten sonra gene dilediği şekilde hareket etmekte serbest olduğunu söyliye rek onu avutmağa çalışıyorlardı. Serabda da gün geçtikçe doktora bir alışkanîık başgösterir gibi idi. Ona inanıyor, onun tarafından bakıldıkça tatlı bir sevince düşüyordu. En acı ilâcları onun elinden şikâyetsiz içiyor, okuduğu kitabları, anlattığı hikâyeleri dinlerken tatlı bir gülümseme ile gözlerini yan yarıya ka pıyordu. Onun bu yan açık göz kapaklan arasında lâciverd kadife üstüne çini mü rekkebj dökülüp de kurumuş hissini veren pınltılı gözleri pek muhteşem bir güzellikle gönül alıyardu. Sanki genc kız, bu gözlerin bütün rengi, ışığı ve tam şekliîe bir başkasma çevrildiği zaman kopacak kasırgaların farkmda imiş gibi böyle kirpiklerinin arasından bakıyordu. İnce bir kelebek kanadı gibi ürperen bu kirpikler, en kuvvetli gönüllerin bağmı çekip düğümliyecek, sadece his ve hayal örgüsü yarata^ cak kadar manalı idiler. Günlerce zorlu bir humma ile çarpişan hasta, doktorun korktuğu neticeyi vermeden iyileşmiş, hayata eskisi gibi sağlam ve güzel olarak bir kere daha doğmuştu. Mahalle halkı hasta genc kızı delice bir taşkınlıkla merak ediyorlardı. Doktor Nafizin annesi ağırbaşlı, olgun bir kadın olduğu için evden eve dolaşan, ağızdan kulağa hsıldanan dedikoduların farkmda değildi. Balıkesir en korkulu günler içinde çalkandığı halde çetelerin zulmü, yaklaşan düşman tehlikesile bağrı yanan halktan çoğu gene dünya işleri, bir başkasına aid hâdiselerle uğraşacak, hiç olmazsa onlan düşünmek imkânını buluyordu. (Arkasi var)