27 Ekim 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

27 Ekim 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURTYET 27 Birîncitesrin 1938 ADANA MEKTUBU: Adanada yenî memîeket hastanesi yapılacak Şehirde mesken kiraları çok pahalı olduğundan bilhassa maaş sahibleri ev bulmakta müşkülât çekiyor Bursadaki meraklı dava devam ediyor Mahalle mümessili de sahte senedi imzalamış! Bursa (Hususî) Burada büyük bir alâka uyandıran ve dostu tarafından evvelce öldürülen meşhur umumhaneci Tatar Ayşenin servetini gene bir delikanlı ile evlenerek ona kaptırmak iddiasile bu delikanlı aleyhinde dava açan yaşlı bayanın ve suçlu delikanlı ile sahte bir sened tanziminde bulunanlann muhakemelerine devam edilmektedir. Son celsede; orzuhalcilik ve mahalle mümessilliği yapan bir zat sahid olarak dinlenmiştir. Bu zat; bu yaşlı bayanın elinde kalan 5000 liralık bahçesini satan delikanlı ile alıcınm ve arkadaslarının yazıhanesine gelerek, daha evvel tanzim etmiş olduklan satış senedinin altını kendisinin de imzaladığım söylemiştir. Reis Mustafa Nuri: Sen mahalle mümessilisin! Kadın yokken onun mührünü gıyabında basmak «uretile yapılan bu satışm altını nasıl tasdik ediyorsun? Mahalle mümessili O sırada telâşlı idim. Delikanlının bu bayanın kocası olduğunu bildiğim için itimad cttim. Reis Hiç itimadla böyle iş olur mu? Su halde senedin altma yazdığın yazı yalan... Meselenin bir fırıldak olduğunu anlamadın mı? Mahalle mümessili Hayır anlamadım. Reis Hâlâ anlamadın mı? Mahalle mümessili Evet, şimdi, iş mahkemeye intikal ettikten sonra anla dım. Bilâhare Mevlud, ve Rüstem kansı Zehra şahid olarak dinlenmişlerdir. Daha sonra yaşjı bayanın eski vekillerine aid vekâlet ücretleri alacakları hakkmdaki ikinci noterliğin tezkeresi okunmuştur. Bu davada isimleri geçtiğini bildirdiğim avukatlar, evvelce bu bayanın vekâletini yapmışlardır. Muhakeme, bir avukatm jahid olarak celbi için talik olunmuştur. Herkesin üzerinİngiltere Avrupayı de ittifak ettiği bir hakikat : 3 0 mağlub etti Dün Londrada yapılan maç çok heyecanlı oldu Londra 26 (Hususî) Aylardanberi propagandası yapıimakta olan Avrupa muhtelitile İngilız mıllî takımı arasındaki müsabaka bugün Arsenal kulübünün Hıghbury stadında elli binden fazla bir seyirci önünde yapılmıştır. İngilizler, Avrupanın muhtelif milletlerine mensub en namdar futbolculardan teşkil eden bu muhtelit takımı yenebi! mek ve Ingiliz futbolunun şerefini mahafaza etmek için epeydenberi bu maça hazırlanıyorlardı. Ingiliz millî takımı, bu maksadla on gün evvel seçilmiş ve Irlanda millî takımile de bir ekzersis maçı yapmıştı. İngilizler bu maçı 4 2 kay betmelerine rağmen millî takımda bir tadilât yapmamışlar ve ayni takımı Avrupa muhtelitinin karşısına çıkarmışlardır. Ingiliz millî takımı, son ekzersisi de evvelki gün Arsenal sahasında yapmıştır. Takımlar bugün sahaya şu kadrolarla çıkmışlardır: ingiltere: Kaleci: Woodley (Ch«lsea), müdafiler: Sportson (Tottenham), Hapgood (Arsenal kaptan), muavinler: Wilingham (Huddersfield), Yung (Huddersfield), Coping (Ar&enal), muhacimJer: Mattvves (Stok), Robinson (Shefieîd), Lavton (Everton), Goodley (West ham), Boyes (Everton), ihtiyatlar: Broome (Aston Villa), Weles (Charlton). Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra kullanmak şartile Radyolin Dişlerinizi tertemiz, bembeyaz ve sapasağlam yapar. Ona yirminci asır kimyasmm harikalarmdan biridir, denılebilir. Kokusu güzel, lezzeti hoş, mıkroblara karşı tesiri yüzde yüzdür. Adar.cüin bir manzara Adana, (Hususî) Adananın en mühim derdlerinden birisi, oturacak ev bulmaktaki zorluk ve bilhassa kira bedellerinin her yıl biraz daha arttırılması meselesidir. Filhakika Adanada mevcud imar faaliyeti arasında, sükna olacak ev inşaatı çok azdır. Şehrin birçok mahallelerinin eski ve harab evlerle dolu olması sebebile bunların zamanla birer ikişer yıkılmağa mahkum bulunuşu, sonra Yansen plânına göre açılacak yollar için istimlâklerin yapılması ve bunların peyderpey yıkılması, diğer taraftan da bütün bu noksanları ve şehrin mütemadiyen artan nüfusuna lâzım yeni yeni ev ihtiyaçlarını karş'layacak olan inşaatm kifayetsizliği gibi âmiller, Adanada kiralık evi olanlan, kiracılanna karşı âdeta çekilmez bir hale getirmiştir. Yıllık kira başlangıcı olan sonteşrinden evvel, Adanada enikunu bir ev arama seferberlıği başlar. Her eve beş on müşterinin birden talib oluşu, mülk sahibinin, müşterilerine tahammül edilemiyecek teklifler yapmasma sebeb oluyor. Kira bedelinin toptan ve peşinen istenmesi, son senelerın maalesef bir teamülü halini almıştır. Halbuki kıracıların büyük kısmını memurlar teşkıl etmekte olduğuna gore, bir memurun yıliık kirayı peşin ödemesine imkân olmuyor. Beri tarafta ise ev sahibleri mutlak bir istiğna içindedirler. Çiinkü hâdisede arz ve taleb kanunu hükümfermadır. Bınaenaleyh bu vaziyet karşısında bir memurun kesesine uygun kiralık bir ev bulabilmesi başlı başına bir mazhariyet oluyor. Maaş sahiblerini kasıp kavuran bu mesele ile meşgul olacak, ev sahiblerini insafa davet edecek ve yıllık kira bedellerinin aylık taksitlerle ödenmesi imkânını hazırlıyacak mesul bir makam olmadığına nazaran bu derdin devası, Ankarada olduğu gibi, ev yaptıracaklara Emlâk Bankasının geniş mikyasta yardım yapmasından ve Adanada ihtiyaca kifayet edecek mikdarda ev yapılmasının temininden ibarettir. Filhakika, bundan bir iki yı! önce, Emlâk ve Eytam Bankası, Adananın bu hususiyetini gözönüne alarak ve Belediyemizin de müzahereti ile, şehrimizde bir şube açmak için tetkiklere girişmiş ve geçen yıl bu şubeyi açmış ise de şubenin ikraz şartlarınm ağırlığı, bu teşebbiisten umulan müspet neticeyi istihsale imkân vermemektedir. Binaenaleyh gönül ister ki, Emlâk ve Eytam Bankası, Adanamn bu sürüp gelen derdıne daha radikal çare bulacak yeni şartlarla ortaya çıksın da, her yıl karşılanılan bu acı vaziyetten Adana ev kiracılannı kurtarsın... RADYOLİN Kullananlar dişlerini en ucuz şeraitle sigorta ettirmiş sayılırlar. Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra dişlerinizi fırçalayınız... * Yeni bir memîeket haatanesi yapılacak Seyhanın sol kenarında ve her yıl Seyhanın su basmasına maruz bir yerde bulunan memîeket hastahanesinin, daha uygun bir yere kaldırılması düşünülmüştü. Esasen kırk sene kadar önce kurulan bu müessese küçük paviyonlar halinde serpiştirilmiş ve bugünün sıhhî ihtiyaçlanna tam mânasile cevab veremiyecek vaziyette bulunduğu için, bu nakil keyfiyeti tahakkuk ederse, yeni binanın daha modern esaslara göre inşası temenni edilmişti. îşte bu düşünce ve temenni, artık b. o ün tahakkuk etmiş sayılabilir. Çünkü Idarei Hususiye ile Belediyenin, büdcelerine koydukIarı mühim tahsisatla, yeni memîeket hastahanesinin «Tepebağ» mevkiıne kurulması tensib edilmiştir. Hattâ bu maksatla Tepebağdaki orta okulun şark şimalindeki meydandan şarka doğru İğribucak mevkiine kadar uzayan sahadaki evlerin istimlâkine başlanmış ve muamelenin ikmalinden sonra da buraya mükemmel bir hastahanenin yapılması karar altına almmıştır. Adana için cidden faydalı bir müessese olan memîeket hasatahanesinin, böyle, şehrin en yüksek noktasına, en iyi şartlarla kurulması haberi, şehrimizde büyük alâka ve sevinçle karşılanmıştır. lmar faaliyeti Şehrimizde yer yer imar faaliyeti devam etmektedir. Asfalt cadde üzerinde yeni Halkevi binasının inşaatı ilerilemekte, Türkkuşu binasının inşaatı ise bitmek üzeredir. Atatürk parkında Atatürk heykelinin garbine müteaddid elektrikli fıskıyeli, mermer döşeli büyük bir havuz yapılmıştır. Ayrıca gene Atatürk parkının garb köşesinde 3 2 x 5 0 metre eb'admda bi r yüzme ve müsabaka havuzunun inşasına başlanmıştır. Bunlardan mada, asfalt caddeden istasyona dönen amud köşe kaldırılarak, cadde, istasyona geniş asfalt bir kavisle birleştirilmiştir. Yansen plânına göre devam eden imar hareketleri arasında, eski istasyondan başlayıp eski Alman fabrikası yakınından geçmek suretile bağlara ve Kurttepeye uzanan yolun, demiryol köprüsüne kadar olan kısmı şose olarak yapılmış ve gidiş gelişe açılmıştır. Avrupa muhteliti: Kaleci: Oliverı (îtalyan), müdafiler: Foni (îtalyan), Rava (İtalyan), muavinler: Kupfer (Alman), Andreolo (1talyan), Kitzinger (Alman), muhacimOtomobilden ürken merkeb ler: Aston (Fransız), Braine (Belçi Gemliğe giden şoför Tevfığin idaresin ka), Piola (îtalyan), Zsengeller (Ma deki 28 numaralı kaptıkaçtı otomobili, car), Brustad (Norveç). Bursa istasyonunun altında, Panayir köBu mühim maçı Ingiliz hakem ve yan yünden merkebile Bursaya gelen 52 ya hakemleri idare etmişlerdir. şındaki Şerifeye çarparak vücudünün Avrupa ile İngilterenin futbol saha muhtelif yerlerinden ve belinden yaralansında karşılaşması çok heyecanlı olmuş masına sebebiyet vermiştir. Yapılan tah tur. kikat neticesinde Şerife merkeble gelir Avrupalı futbolcular ilk dakikadan ken otomobilin gürültüsünden ürken mer itibaren bocalamağa başlamışlardır. Av£ebin birdenbire yolun soluna doğru kaçrupa takımı, muhtelif tipte oyunculardan mış ve otomobille çarpışmış olduğu anlamürekkeb olduğu için aralarında bir türşılmıştır. Şerife, tedavi için hastaneye kallü ahenk temin edilememistir. îngilizler dmlmıştır. bu dewede 2 gol atmişlardır. Yahudinin korkusu Ikinci devrede sahaya biraz alışmış oSarı Mustafa adında biri Okçular çarlan Avrupalılar, îngilizlere karşı nisbeten şısında ticaretle meşgul AvTamın dükkânı mukavemet edebilmişlerse de, îngilizje önüne iki tenekeyi bırakınca, Avram terin üçüncü golüne mâni olamamışlardır. nekelerin gürültüsünden ürkmüş ve Sarı îngiltere millî takımı bu suretle AvrupaMustafayı «Yüreğim yerinden hopladı» lıları 3 0 mağlub etmiştir. diye kolundan tutarak itmiştir. Bunun üzerine Avrama kin bağlıyan Sarı Mustafa Bir Rumen takımı şehrimize bir müddet sonra gene bu dükkânın önüngeliyor den geçerken eline geçirdiği bir testere bıRomanyamn Ünirea Troklorul takı çağile Avramın yanına yaklaşmış, Avram mı ayın 29 ve 30 unda iki maç yapmak feryadı koyuvertniş ve meşhud cürüm üzere cuma günü Romanya vapurıle zaptile Sarı Mustafa Asliye cezaya ve şehrimize gelecektir. rilmiştir. Muhakemeleri yapılırken Av Rumen takımı birinci maçını cumartesi günü saat 15 te Taksim stadında ram reise hitaben: Bay reis, bu adam beni bıçaklıya Şişli ile. ikinci maçmı da pazar günü saat 10.30 da gene Taksim stadında Pecaktı. Şimdi bedavadan yaşıyoruml ra ile yapacaktır. Avrupanın bayat, kurtlu çocuk gıdalarmdan sakınınız! Yavrularınızın midesîni abur lezzetli cuburla doldurmayınız! Tabiî, saf, Bay ram hazırlığı Cumhuriyetin on beşinci yıldönümünü kutlamak için burada büyük hazırlıklar yapılmaktadır. Şehrin muhtelif yerlerine birçok muazzam taklar kurulmaktadır. Atatürk heykelinin etrafı, renkli sular fışkıran bir hâle haline getirilmiş ve buraya gizli elektrik teşisatı yapılmıştır. Hazırlanan programa nazaran, 29 teşrinievvelde fevkalâde bir geçid re&mi yapılacaktır. de, öteki havada... Gemiciler ihep birden üzerine atılmışlar, tumaya çalışıyorlar... Haşmet : Bırakın benü... Diye çırpınıyor... Ötekiler : Sıkı tutun, diye bağırışıyorlar. Bu havada denize atlarsa o da boğulur, onu da hiç kimse kurtaramaz!... Çektiler, içeriye aldılar. Hastne!: deli gibi idi... Tayfalardan birinin kafasına yumruk vurdu, ötekine de bir tekme savurdu, ikisini de yere yuvarladı. Gene küpeşteye doğru atıldı. Tam denize atlarken, gemiciler gene yetişti; birisi saçlarından yakaladı, öteki de yakasma yapıştı. Zorla içeri çektiler. Kaptanlardan birisi, yanımıza koşmuştu : Götürün, salona kapahn şunu ! . Bir de onunla uğraşmıyalım?.. Diye bağırdı. Üç dört gemici, zavallı Haşmeti tartaklaya tartaklya, sürüklüyor; o da onlann elinden kurtulmak için kendini yerden yere atıyordu. Ferihayı denize atan adamı yakalasalar, onu bile böyle hoyratça götürürler!.. Kaptanlann bilmem kaçıncısı, oradan Merdivenden düşüp bel kemiği kırıldı Feriköyde Buhurlu sokakta 7 numa ralı evde oturan Ayşe Gözüpak, sahur hazırlığı için gece aşağıya mutfağa inerken birdenbire yuvarlanarak bel kemiği kırılmış, Haseki hastanesine kaldırıl mıştır. oraya koşuyor : Şimdi vapur duracak, diyordu. Elimizden geldiği kadar aranz!.. Sonra da dudağnı büküyor : Kurtulacağını hiç ummuyorum amma... Detnek ister gibi başını sallıyor... Bedriye Satvet, olduğu yere yıkılmiş, hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Yolcuların belki yarısı güverteye üşüşmüş , kimisi yan çıplak, kimisi geceliğin üstüne bir ceket, bir pardesü geçirmiş, herkes çırpınıyor : Neoldu?. Ne var?. Diye biribirine soruyor. Denize birisi düşmüş!.. Galiba bir kız!. Bir bir ağızdan ağıza dolaşıyor... Ben Bedriye Satvetin yanına koştum. Kaptan da yanımıza geldi. Vapuru durduracağız, diyordu. Fakat böyle bir havada durmak, sonra da geri geri gitmek pek kolay bir iş değil!.. Onun için, çok rica ederim, denize düştüğünü gördünüz mü?.. İyi biliyor musunuz).. Bir yanlışlık olmasın?.. Görmedinizse, nafile yere, bu fırtınanın ortasmda başımızı tehlikeye sokmıyahm!.. na çocuklar bayılıyor. Çok istahîı ve severek büyürler. Bu saf özlü unların vitamini bol, gıdası çok ve kalorisi yüksektir. Bütün çocuk doktorları buna şahadet eder. Avrupada daima diplomalarla musaddak birinciliği kazanmıştır. Bu kadar yüloek evsafa malik tabiî gıda ancak HASAN ÖZLÜ U N L A R I D I R . Pirinc, Yulaf, Patates, Mısır, Mercimek, Türlü, Buğday, Bezelya, trmik, Badem, Çavdar Özü Unlarını Çocuklarınıza Yediriniz. karanlıklarma doğru dikilmiş, öylece bakıyor... Sanki kaptanm söyledıklerini de duymuyor... Korktum: Sakın, kadıncağızm bir yerine inmiş olmasın?.. Yoksa aklım mı oynatacak?.. Kaptan, Bedriye Satvetin kolundan yakaladı. Sarstı. Üstüstüe sordu. O zaman zavallı kadın, birdenbire sılkindi. Kaptanın yüzüne acı acı baktı. însanın tüylerinı ürperten bir sesle: Kuzum Allahaşkına, ne duruyorsunuz?.. Ne bekliyorsunuz?.. diye bağırdı. Zavallı yavrucak, dalgaların arasında çırpınıyor!.. Belki daha ölmemiştir de, öiümle boğuşuyor!. Sız hâlâ vapuru durdurmaya üşeniyorsunuz!.. Gbzümle gördüm, diyorum size... Yakaladı, şuracıktan denize fırlattı!.. Çığlıklarını duymadınız mı?.. Zavallı Ferihe, kurtulmak için hem çırpınıyor, hem de feryad ediyordu.. Daha önce, şu kanapede oturuyorlardı, o adamla konuşuyordu. Karanlıkta yüzünü göremedim. Omzundaki şaldan tanıdım. Şah, elbet, siz de gördünüz!.. Demin bıle oradan oraya uçuyordu. Kızı denize atarken omuzlarından kaydı, yere d'dştü... Çabuk kumanda köprüsüne haber veriniz!. Bir yandan da Bedriye Satvete: Peki sonra, nasıl oldu?.. Diye soruyordu. Kadmcağız, tıkanıyormuş gibi soluk soluğa anlattı: Şuracıkta otururken, birdenbire ayağa kalktılar. Ayrılacaklar, sandım, Yürüdüm. O zaman işte acı acı bir çığlık duydum. Geriye döndüm, baktım: Birbirine geçmiş, çırpınan bir gölg3 gördüm. Feriha ile o adam işte!.. Kızı yakaladı. Parmaklıklara doğru koştu. Arkasından ben de atıldım. O aralık Ferihanm salı ayaklarıma dolaştı. Boynundan düşmüş, rüzgârdan uçuyor... Hiç şüphem kalmadı, artık... Denize attığı kadın, Feriha idi.. Parmaklıklara dayandım. Fırtmadan hiç birşey duyulmuyor amma kızcağız, hâlâ öyle acı acı bağırıyordu ki sesini iyice tanıdım!.. Çok sürmedi, dalgaların arasında, o ses de boğuldu!.. gitti, zavallı yavrucak!.. Boğuldu, gitti!.. Tefrika No.25 V ."• Nakleden: KEMAL RAGIB Sakın, Adnanla birlik olup dayısını zehirleyen Feriha mıydı?.. Şimdi de yengesini mi denıze attı?... Ortalıktaki sessizlık çok uzun sürmedi. Haşmetle ikimizin birden beyinlerknizi tırmahyan bu korkunc düşünce de yanda kaldı. Güvertenin üstünde koşuşmalar, bağırışmalar duyuldu. Bir ses, gene bir kadın sesi : Feriha!.. Feriha!... Diye inliyordu. Haşmet, kapıdan fırladı. Ben de arkası sıra koştucn. Bedriye Satvetle kaışı karşıya geldık. Gözleri yerinden fırlamış, saçları darma dağın, boğulur gibi, soluk soluğa: Denize attılar!... diyordu; Feriha yı attılar!... Söylesenize, Allahmızı sever seniz, şu vapuru durdursunlar!.. Güverteye doğru atıldık. Bizden önce üç beş kişi daha koştnuş, küpeşteye dayanmışlar, uzaklara bakıyorlar. Yerlcde turuncu renkli birşey uçuyor. Haniya, Ferihanın omuzlarında güzel bir şal vardı ya, işte o... Rüzgâr oradan oraya atıyor... Arada bir kanapelerin ayağına, küpeştenin parmaklıklarına takılıp kalıyordu. En sonunda havalandı. Denize düştü, görünmez oldu. Ferihanm şah!... Öyle ise, Bedriye Satvetin dediği yalan değil, denize düşen Feriha imiş!... Yanı başımda bir gürltü oldu. Başımı çevirdim: Haşmet, ceketini çıkarmış, küpeşteye doğru fırlamış, bir bacağı güverte Bedriye Satvet, iki elini yüzüne kapadı. Hıçkıra hıçkıra ağlamağa başladı. Kaptan: Deminki çırpınmadan sonra, Bedriye Denize atan adamı gördünüz, deKaptan, bir yandan arkadaşlarına ba ğil mi?.. Satvete birdenbire bir durlgunluk çökmüştü. Yüzü kırışmış, gözleri Jenizin ğırıyor: (Arkast var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: