25 Birinciteşrin 1938 SJH I İki ölüm arasında 1 koca kavgalarının Karı Şerif Hulusi g* Ahmed Niyazi, tatil gunlerini hasta karısının yanında geçirdikten sonra, taburuna dönerken, içinde düğümlenmış bir acı duyardı. Hafta sonunda evine dondüğü zaman karısını iki güzel yavrusunun kolları arasında ölü buluverecekmiş sanırdı. Bu korku ıle, evinden tabur karargâhının bulunduğu şehir dışındaki binaya kadar uzayan ağach yollarda, ne kış günlerinin alaca karanlığında topraktan yükselen buğunun tatlı kokusunu, ne de baharda kuşların cıvıltısmı duyardı. Bir senedir evden tabura, taburdan eve gidip gelirken beline bir kuşak gibi doladığı bu yol, içindeki kederi gittikçe katmerleştiriyordu. Terhis tezkeresini aldığı gün, bir kara haberle karşılaşacağı hissi kablelvukuu her an gözlerini yaşartırdı. Güzel ve sevgıli karısının, bu feci hastalığın ıstırabile uykusuz geçen gecelerir.de, saçlarmı okşamak, dermansız ağzına çorbasını vermek Ahmedin tadamadığı bir kocalık saadetiydi. Bu pazartesi günü tabura gelince, arkadaşlarından biri: Ahmed, dedi, binbaşı ağır hasta.. Galiba zatülcenbe tutulmuş. Ahmed, çok sevdiği bu babacan adamın hastalanmasma inanmadı: Haydi be, sen de. Bu dev gibi adam için hastahk da neymiş. Oyle deme. Dün gecedenberi baygın bir halde yatıyormuş, doktorların biri gidıp bırı geliyor. Bu havadis, zabitinden neferine kadar taburda bir felâket haberi olarak dolaştı, ve her ağızda biraz daha büyüyüp yıprandıktan sonra, herkesi bir kâbus gibi sardı: Binbaşı hasta olmuş, dün akşam ağzından kan gelmiş. Sahi mi ki... * ** Selma Hanım yatağında, artık ıstırabını, ağrılarını bile anlatamıyacak, derdin den şikâyet edemiyecek kadar dermansız bir halde yatmaktadrr. Yüzü balmumu gibi sap'an.. Arasıra sayıklıyor, yanına küçük Eminesini, küçük Turgudunu çağırıyor, ancak: Yavrularim! diyebiliyor. Çocuklannın saçlarmı okşarken, gözlerinde hastahğmı inkâr eden bir canlılık parlıyor. Sanıyor ki. çocuklarının saçlarmı okşıyan zayıf ve kuru ellerinden sıhhat, bir saadet ve sevinc gibi bütün vücudünü sanvere cek. Bu sevinc onu Ahmedin geleceği güne, cumarte^iye kadar yaşatabilir. Çocuklar, bugün ne? Salı mı, çar şamba mı? Snrı kıvırcık saçlı, bükük dudaklı Enıine, annesıne yaklaşıyor, kulağına: Bugün salı, annecığim? diyor. Salı mı ? Salı, çarşamba... Cumartesi... daha dört gün var. Acaba, o güne kadar!.. Selma Hanımın yorgun başı yana düşüyor. Ah, bu dbrt günü nasıl geçırc rek? Günleri bir yumak gibi parmaklanna dolayıp kısaltıverse... içinde çöken bir bina varmış gibi, vücudünde bazı gürültüler duyuyor. Artık, yaşamıyacak... Zorla başını çevirip, karşı köşedeki minderde sessiz sessiz oynıyan çocuklanna bakıyor. Sevincden mi, kederden mi, bılmiyor, gözleri yaşarıyor: Emine kızım, saat kaç! Emine yatağa yaklaşıyor, annesini saran hava tabakasını hareket ettirmekten korkuyormuş gibi, gene kulağına: Saat on buçuk, anne! dıye fısıldıyor. Haydi, yatağı yapın da yatın. Peki, anneciğim! İki yavrucak, küçük ellerile yataklarını yapıyorlar. Onlara göre, anneleri uzun zamandanberi yorgun olduğu için yatağmdan kalkamıyor. Amma, babaları gelince, hemen yorgunluğu geçiyor. Onu görünce, yatağın içinde bir genc kız çev;Vlığıle doğruluveriyor. Hasta kad'n bacakları yastıkta, basları yorgan üstünde, birbirine sarmaş dolas yatmış çocu'r,larının, uykusuna dalnrş. göğüslerinin kabarışını, yüzlerinin şekil d'Sistirmelerini seyrediyor, nefes ahşlarıır duyuyoı. Onun için uyku, yavrulannm v ';uıınu «îpvıp^e^f^n ıbaret hale gelmiş. Onlarda neler bulmuyor.. Salı geçtı. Çarşamba da geçti. Perşembe günü hava kararıyor. Rüzgâr, yağmur, ve arkasından insanı oda içinde, mangal başında donduran bir soğuk şehrı kas;p kavuruyor. Ahmedin eve dönmesine daha iki gün, bitmek tükenmek bılmıyen iki gün.. sebeblert HALK OPERETİ Beyoğlunda Halk Operet tiyatrosunda büvük eser Kına gecesıle yakında başhyor. f. 40335 ERTUĞRUL SADÎ TEK Tiyatrosu TAKSİMDE Bu gece Karmakarışık Vodvil 3 perde Bugun radyo programımız 7 inci sahîfedecHr Cumhuriyet bayramı şerefine hazirlanan mevssmin en gözel Sinemamız, Glady Svvarthout Bu akşam 21 de FRANSIZ T i Y A T R O S U N D A ^ Böyük dehâkâr Parisli Piyanist «Sinirlendirici yemekler yememeli» diyor MAGDA TAGLİAFERRO'nun VEDA GALA K ONSERİ Mr. MOTO Haydutlar paşinde 938 939 ffilmi Binbaşı kendine hizmet etmek için becerikh bir nefer istemiş, bdlükten Ahmedi yollamışlar. Yaşlı asker, bu nefer yanında iken hiç birşeyden mahrum değıl gıbidir. Herşeyini o hazırlıyor, çorbasını o içiriyor, ilâclarmı eczanede o yaptınyor. Hatta geceleyin binbaşmın kansile beraber hastanın başı ucunda sabahlıyorlar. Fakat, doktorlar artık umudu kesmişler. Binbaşı en çok üç gün daha yaşıyabilir. Ahmed, haftanm gunlerini sayıyor. Bugün perşembe.. Sevgıli karısı ve çocuklan.. Bu hastanın başında beklerken, ona hizmet ederken, evde hasta ve yalnız bıraktığı karısının başında duruyormuş, ona hizmet cdiyormuş zevkini duyuyor. Ya, doktorların binbaşı için söyledıkleri bu «iki günden fazla yaşamaz!» lâfı karısı için de doğru ise?!.. Onu bir daha göremıyecek mi? Bu adam, yatakta inliyen bu yorgun insan derhal şeklini değişMrıyor. Kumrai saçlı Selma, ona bal renkli gözlerinin bütün kudretıle bakıyor. Yüzü o kadar küçülmüş, zayıflamış ki.. Dudaklarında yaşamaktan ümidini kesen bir giiIüşle onu yanına çağırıyor, ince parmaklarile başını okşamak istiyor. Ahmed, birden kendine geliyor. Azkalsın bu kır saçlı adama, okşaması için başını uzatacaktı. Beyninin içine çöreklenmiş bir yılan gibi oturan bu fikirden, gözlerini buğulandıran bu hayaletten kurtulmak için yüzünü elleri içine alıyor. Binbaşı onu ağlar zannediyor. Yorgun bir sesle: Ne o Ahmed, neye ağlıyorsun? Benim için birşey mi söylediler, artık iyi olmaz mı, dediler? Ahmed susuyor. Hasta ayni yorgun sesle: Biliyorum oğlum, ben artık yaşıyamam! Sonra, biraz gayret sarfederek, karısını çağırıyor: Hüsniye, bana bak! Karısı odaya giriyor. Kocasma yaklaşıyor, hasta: Doktorlar ne zaman öleceğimi söylediler? diye söruyor. Hiç birşeyin yok. Birkaç gün sonra ayağa kalkacaksm. Senin gibi sağlam bir adam, senin gibi sevgili bir baba ile ölüm başa çıkabilir mi? Ahmede bu lâflar çok dokundu. Karısının da, ince parmakh Selmasının da bu tesellilere ihtiyacı vardı. Onu burada tutan, karısına yardım ettirmiyen sebeb ne? Cuma günü rüzgâr, yağmur ve soğuk şehri kasıp kavurmakta devam ediyor. Karısını ve çocuklarını bu soğuk günlerde yalnızbaşlarına bıraktığı için yüreği sızlıyan nefer, evde kömür olup olmadığmı düşünüyor. Akıl edip çocukları kömürcüye yolladı mı bari? Ya yollamadıysa.. Gözü hastanın odasına getirilen mangaldaki gür ateşe ilisiyor. *** Cumartesi sabahı Selma Hanımı yoklamağa gelen komşular kaoıyı açan Emineye annesini sordular. O, çocuklarda görülen acayib bir burkulma hissile: Annem daha uyanmad:! cevabını verdi. Komşular çığhğı basarak hastanm odasına girince, güzel ve bir genc kız gibi taze Selmavı yatağında gözleri acık uyur buldular. Turgud, kadının açık kalmış göŞsüne yorganı çekiyordu. Ahmede bu haberi kıvırcık saçlı Emine, kızarmış küçücük gözlerıle getirdi. Baba, yavruyu, binbaşının hazırlanniıs tabutu başında silâh omuza nöbet bekler vaziyette dinledi. Bu felâketi, şahidi olduğu ölümle beraber, bütün acılığile duymuş ve seyretmiş gibi, karısımn soğumuc vücudünü gözyaşlarıle dırıltmek istiyortrvuş gihi, ağlıyarak yavrusunu öptü ve: Beni öğleye kadar beklesin, mu SAR Cumhurıyet bayramı munasebetile Sayın haika sineması iılım pıııı fevkalâdesı AY Türkçe sözlü KARA KORSAN Franziska Gaal ve Fredric March Glady Svvarthout Holivud'dan yazılıycr: Son istatistiklere nazaran bütün dünya üzerinde karı koca geçimsizliğinin arttığı görülmektedir. Hiç şüphesiz aile saadetinin en az idrak olunduğu yerlerden biri de sinema merkezidir. Filim artistlerile alâkadar mehafilde bugün mevcud olan kanaate göre birlikte yaşıyan erkekle kadm arasında münakaşa ve mücadelelerin ekserisine mide rahatsızlıkları ve bunların husule getirdikleri sinir bo zuklukları sebebiyet vermektedir. Onun için beyaz perdenin bazı güzel yıldızîarı ve artistleri kocalarile bir yastıkta kocayabilmek için sabahları stüdyoya gitmezden evvel mutfak işlerile uğraşmayı ve ahçılarına lâzım gelen talimatı bizzat vermeği karar altına almışlardır. Bu hususta en ileri fikirler edinerek en pratik usullere tevcssül etmiş olanlardan biri de Glady Swarthout'dur. Güzel yıldız diyor ki: Ben ve kocam Frank (filimlerde musiki direktörlüğü etmektedir) yemek hususunda müşterek bazı prensipler ittihaz ettik. Sık yiyor, az yiyaruz. Günde altı defa sofraya oturuyoruz. Hangi yemeklerin onun midesine rahatsızlık ver diklerini ve binnetice sinirlerini bozduklarını uzun uzadıya tetkik ettim. Bu incelemeler neticesi yaptığrm listeler yuvamızda ahenkli bir hayatın devamını ve mes'udane yaşamamızı temin etmektedir. Beş senedenberi karı koca hiç kavga ettiğimizi hatırlamıyorunn. Fakat şunu da söyhyeyim ki, muavyen yemekler bazı insanlara muzır olduğu halde dığerlerine çok faydalı oluyor. Glady Swarthout'un bu usulü hiç fena değil amma, bir evde tek ahçı bu vaziyetle başa çıkamıyacak gibi görünü yor. Karı kocanın kendi zevklerine ve ihtiyaclarına gbre ayrı ayrı ahçılar angaje etmeleri lâzım geliyor. Eğer yıldızın ve ona taraftar olanların kesfettikleri metod hak'katen göklsre çıkardıkları gibi yuvalardaki rahatı temin ediyorsa bundan sonra eski me«hur «Can boSazdan gelır!» atalat sözüne benziyen yeni bir darbımesel daha icad etmek, ««aadet, boğazdan gelır!» demek icab ediyor. Baş rolde: Bütün dünyaca tanmmış Baş rollerde: Şaheserini takdim edecektir. Bufilm sinemanın şimdiye kadar vücude getirilen en büyük ajk ve macera filmidir. İzmirde ELHAMRA SİNEMASINDA da Cumhuriyet bayramı MHM^M^^^H haftasında gösterilecektir. ^^^^m^^^^^^^m PETER LORRE Gangsterlerin korkunc vak'aları, hırsın çıldırttığı büyük macera filmi YARIN matinelerden itibaren Sinemasında başlıyor Cumhuriyet Bayramı tıaftası için en nefis En güzel En eğlenceli filmini ayıran M E L E K • YARIN AKŞAM Br 1 Tarafından şahane birsurette yaratılanBUyük mlzansenli operei şaheseri: ROSALIE tertibath makineler, TUrkiyede ilk defa olarak IX sineması tarahndan getirilmiştir. MELEK sİDemasının filimleri Cumhuriyet Bayrammdan ıhbaren bu yeni makinelerle gösterilecektir. t::r s r " NELSON EDDYV. ELEANOR POWELL Yüzlerce güzel dansöz En son danslar En yeni şarkılar Harikulâde bir mevzu POVVELL VVE Dlkkat: Yarın akşam için numaralı koltuklar satılmaktadır. Pek az loca kalmıştır, Telefon 40868 AmerıkaniD. Parls, Londra ve Berlin ın yalnız en buyük, en luks sınemalarında bulunan ve Sesli sinemanın en son keşfi, sesleri yuzde yüz tabiileştıren, en son sistem 1938 modeli WESTERN ELEKTRİK, MİKROFONiK Cumhuriyet Bayramı şerefine 28 birinci teşrin cuma gününden itibaren TAKSİM SİNEMASI Nammdaki en büyük TÜRKÇE SÖZLÜ ve ŞARKILI ŞARK FİLMİNİ takdim edecektir. Bu, cidden görülmeğe şayan bir şaheser olacaktır. KIZI LEYLA Cumhuriyet bayramı şerefine lâyık Fransızca sözlü şaheseri başlıjor. MÜKEMMEL MEVZU... MUHTEŞEM DEKORLAR... TÜRKÇE ŞARKILAR ve DANSLAR... Y a r i n a k ş a m m^^^tmmmmm^K^m^mm SUMER Sinemasında Başrollerde : GARDENu Tepebaşı Kaikın Tayfalar.. GREGOR'un İştirakile 40 ariist ve san'atkâr sahnede. Rövüsünün ilk temsili Bu perşsmbe akşamı NE ŞEKER ŞEY! DEANNA ve HERBERT DURBIN fcARSHALL Şayanı hayret artistin şayanı hayret film. Gişelerın önıinde izdihama maruz kalmamak için büetlerin eyvelden aldırılması rica olunur. «•••^•••BBH 3 qünlük resimh tefriks Lorel Pardi Isviçrede; Türkçe sözlü kahkaha kasırgası yarın akşam İ P E K sinemasında başlıyor ?Şg Lorel Hardi dostlarıyeni keşifleri; fare kapanı tıcareti için İsviçrenm en müsaıd bir memleket olduğuna karar verdüer. Kapı kapı dolaştılar, fakat. her yerde böyle karşılandılar. Yalnız ihtiyar bir bakkal, harikulâde keşıflerini dinlemek lutfunu gösterdi... Kâşiflerimizin bütün kapanlarını satın aldı. Fakat para olarak geçmez, oyuncak banknotlar verdi. Aldıkları banknotları hakikî para sanan Lorel Hardi ilk iş olarak bir lokantaya girip karınlarım dojrurdular... Hesab görürken banknotların uydurma olduğu mevdana çıktı. Lokanta sahibi onları, borçlarını ödeyinceye kadar mutbakta çalıştırmaya karar verdL Lorel Hardi, çok beceriksiz olduklarmdan her gün birçok kazalara sebebiyet veriyorlardı. (Mabadi yarınki nüshamızda).