17 Birinciteşrin 1938 CUMHURİYET Seyahat notları: 2 Bulgar maarifi Yazan; KÂZIM NAM1 DURU Üç gündür Sofyadayım. Kültür işle rini anlamak, kültür adamlarile görüş mek için, Sofyayı adamakıllı gezeme dim; halbuki Mözi yaylasının ortalanna düşen bu güzel şehir görülmeğe, anlaşılmağa değer. İnsan gezdiği yerlerden iç gözü kapalı geçerse, dört yanma objektif bir gözle bakmazsa burasını kolay kolay beğenmez. Sofyada gezebildiğim caddeler geniş; şurasında burasında güzel parklar var. Hele «Kurtarıcı Çar» bulvannın üzerine düşen Millet bahçesi, çok geniş, gözü ve gönlü avutucu, şirin bir bahçedir. Orta sında bir kaç kuğu ile süslü, büyük bir havuz da var. Sofyanra sonbahan, sabahları ve geceleri epeyce serin, fakat gündüzleri haylice ılıknr. Yağmur yağmadığı için, kuru havası ve parlak gökü altında, akşamlan pek kalabalık olan geniş caddelerinde gezmek bir zevk. îki gün sırtısıra Maarif Nezaretine gittim. Birincisinde Maarif Nezareti genel sekreteri Gospodin Verbanoffla, ikincisindc talim ve terbiye dairesi reisi Gospodin Vasilyefle birer saatten fazla konuştum. Onlardan Buîgar kültür hayat ve hareketi üzerine birçok malumat aldım. Bulgar maarifi ileridir; halk okumağı seviyor. Köylere varıncıya kadar her tarafta okuma odalan vardır. Öğretmenler bir birlik vücude getir mişler; bu birlik, ekonomi sahasında bir kıymettir. Aylık bir mecmua çıkanyor ve yıllığı seksen leva, yani yüz yirmi kuruş kadar birşey tutuyor. Bunda öğretmenleri alâkalandıran her türlü haberler, yazılar vardır; fakat pedagojik değildir. Maarif Nezaretinin her ay çıkardığı mecmua pedagojik ihtiyaca cevab veriyor. Öğretmenler kendi mesleklerinde derinleşmek için lâzım olan kitabları kolayca buluyorlar. Bulgaristanda ilk okul öğretmenleri esKÂZIM NAMt DURU kiden öğretmen jimnazlarında yetişiyor tspanyada harb vaziyeti larmış; sonra ilk tahsil mecburiyeti üç yıllık projimnazı da ihtiva edince öğret Burgos 16 (a.a.) Milliyetpervermenler, klâsik veya real jimnazı bitirdik lerin resmî tebliğinde, Ebre cephesinde ten sonra üç yıllık bir ihtısas tahsili veren düşmanm iki hücumunun püskürtüldüğü yan yüksek öğretmen okulunu takib et bildirilmektedir. meğe mecbur edilmiş. İİ«İHiçin bu <«la Vafanstya 16 <a.a.) > Milliyetperkâfi görülmüyor; öğretmenlerin üniversi yerlgüP tayyareleri bu sabah Alcoy*u te pedagoji şubesinden yeüşmelerine ç&h bomfeaya tutmuşlardır. Üç ölü ve 25 yaşılıyor. ralı vardır. Okullar, yazın sabahm sekizinde, kı tspanyadan gelen yaralı ttcdyan şın sekiz buçuğunda açıhyor. Saat birden askerleri sonra ders yoktur. Jimnastik, musiki, beNapoli 16 (a.a.) Son İspanya den terbiyesi, temsil gibi yararlı işlerle muharebelerinde yaralanan yüzlerce îtaluğraşılıyor. yan lejyoneri Kadis'ten gelen Gradisca Bulgaristanda okullar lâik değildir, hastane gemisinden buraya çıkanlmıştır. din dersleri okutulur. Bulgar tarihinin yeYaralılan askerî hastaneye nakleden hasri büyüktür. Çocuklarda millî ruhun kuvta otomobillerinin yollardan geçmesi, halvetlenmesi için dıkkatle çalışılıyor. Bu km vatanperverane tezahürlerine vesile nunla beraber çocuklara ve genclere iyi olmuştur. bir terbiye verilmek istenmektedir. ArkaGeneral Franko'nun Mussolini'ye daşımla tramvaya binmiştim. Oturacak bir telgrafı yer yoktu; bir jimnaz talebesi beni görünBurgos 16 (a.a.) General France kalktı, yerini bana verdi. Bu centil ko, Mussolini'ye bir telgraf çekerek «İtalmence hareket hoşuma gitmedi dersem yan gönüllülerinin bir kısmmın. millî İsyalan söylemiş olurum. panyol davasma kahramanlıklarile, kanSofyanın içinde gezdikçe, birinci mektubumda söyledığim yadırgamamak daha larile büyük yardımda bulunduktan sonkuvvetli göründü. Burada, kuvvetli nos ra Ispanyol toprağım terkemekte olduk toloji hissetmeden birkaç ay yaşıyabili ları şu sırada Frankist îspanyanın îtalyarim. Ben, 1909 daki Avusturya Maca ya olan minnettarhğını iblâğ etmekte olristan seyahatimde, bir çok şehir gezme duğunu» bildirmiştir. me, birçok yenilikler ve güzellikler gör Sivas Erzincan hattında meme rağmen, yirmi gün sonra nostaljiye bir kaza tutulmuştum. 1925 ten 1927 ye kadar Sivas, 16 (Hususî) Sivas Erzincan kaldığım Kıbrısta ise, bir akşam nostal hattmm 10 uncu kilometresinde bir treji deliliğine uğramıştun. Bilmem, yurdum zin, trenle çarpışmıştır. Trezinde buludan biraz ayrıldım mı, sevgili Anadolu nan Macar mühend.slerinden Flip ölmun toprak damları gözümde tüter. O müş, ameleden birisi de yaralanmıştır. nun için, Ankaradan ayrılalı henüz bir hafta olmadığı halde, nekadar hafif olursa olsun, bir. nostalji hissetmekte gecikmiyorum; fakat burada bir hafta değil, bir kaç ay kalabileceğimi sanıyorum. Vakıâ bunda Bulgarlardan gördüğüm iyi muamelenin tesiri bulunduğunu da söylemekten geri kalamam. Otuz yıllık dostum Gospodin Toma Karayovef, yanımdan hiç ayrılmıyor. Türk Bulgar dostluk cemiyeti azasm dan olan dostum, bizi en iyi tanıyan ve seven, doğru özlü ve doğru sözlü bir zattır. Yetmiş yaşında, ruhu genc ve bedeni çeviktir. Hayata karşı görüşü geniş ve müsamahalıdır. Türkçeyi çok iyi konuşur, okur, yazar, yakında, Türk edebiyatı üzerine konferanslar vermeğe başlıyacak tır. Onunla neler konuşuyoruz? Bunları bu sahifelerde yazmanm imkânı yoktur; bir kere o Bulgarlığı utopik bir şövenlikten kurtulmuş, barış ve genlik içinde komşularile iyi geçinen ve kendi millî ve in sanî kültürünü durup dinlenmeden yükseltmeğe çalışir görmek istiyor. Gerçek, biz ve Bulgarlar mazinin verdiği derslerden ibret alarak, daha sıkı ve daha içten anlaşma ve sevişmeye lâyık iki milletiz gibi geliyor bana. Sofya Üniversitesini gezdim. Henüz dersler başlamamış. Bina Hristo Gorgi yef ve Evlodi adında Romanyada zen ginlejmiş, hiç evlenmemiş iki kardeşin verdiği para ile yapılmış. Dış kapınm iki yanında bu iki kardeşin tuncdan birer heykeli var. Antresi gerçekten muhteşemdir. Tarifle anlatılamaz, görmeğe değer. Şimdilik kiralanmış bir yapıdaki etnografya müzesini de gezdim. Burada Bul gar etnografisinin bütün eserleri toplanmış gibidir. Uzak mazi resimlerle gösteril miştir. Kodirodların duvarlan, millî hayatın h«r türlü tezahürünü gösteren fo toğraflarla dolu. Nevyorkta gemiciler grevi bitiyor Patronlar ve işçiler bir anlaşma yolu buldular Nevyork 16 ( a . a . ) ' Romorkör gemicilerile patronlar arasındaki ihtilâf gö rünüşe göre yakında halledilecektir. Sen dika yevmiyelere zam yapılması hakkın daki taleblerini hafiflettiği için sendika mümessillerile romorkör patronları arasında bir anlaşma hasıl olmuştur. Sendika reisi Josef Ryan, sendika azalarına, işçiIerin vazifelerine göre yevmiyelerine ayda 5 ile 7 dolar arasında zam yapılmas; hakkmda patronlar tarafından yapılan teklifi kabul etmelerini tavsiye edeceğini beyan etmiştir. Anlaşmanın metni sendika azasma bildirilecektir. Fakat bu müddet zarfında grev devam etmekte ve 225 romorkörde çalışan 20,000 gemici çalışmamaktadır. Çek işinin pürüzieri Alman Çek yakmlığı Macar mehafilini endişeye düşürdü (Baştarafı 1 tnci sahtfede) Sulhlarm en sağlamı: Silâhh sulh! Macar Basvekili, Daranyi ve Kont Esaki'yi kabul etti Sosyal Yardım ve Sıhhat: Volosim, Adliye: Prespack. tzmir'de incir, üzüm vaziyeti İzmir, 16 (a.a.) Bu hafta borsada yedi kuruştan on yedi buçuk kuruşa kadar 75.501 çuval üzüm ve altı buçuk kuruştan on yedi kuruşa kadar 15.961 çuval incir satılmıştır. Satışlar hararetlidir. Bir kazanın merkezi değişiyor Ankara, 16 (Telefonla) Kır^hir vilâyetinin Çiçekdağı kazasmın merkezi şimdi bulunduğu Boyalık köyünden kaldırılarak Yerköye nakledilecektir. iMimmııımıtııtıımııııııııııııııımııiMiıı Kadın ve moda Budapeşte 16 (a.a.) îmredi, dün Londra 16 (a.a.) İngıltere hüku akşam Daranyi ile Kont Esaki'yi kabul etmiştir. Bu iki zat, kendisine Hitler ve metı, Ingiltere bankasmdan Çekosiovak Mussolini ile yapmış olduklan görüşme hükumetinin emrıne avans olarak derhal 10 milyon lıralık bir kredi açmasını iste hakkında malumat vermişlerdir. meğe karar vermiştır. Neşredilen bir tebPolonya mahfillerinde Varşova 16 (a.a.) Havas Ajansı liğe göre bu meblâğ, Çekosiovak devletı nın yenı vaziyeti dolayısile ihtıyar edilen nın muhabiri bildiriyor: en müstacel masraflarm ödenmesine ve Siyasî Polonya mahfilleri Italya ile mültecılere yardım edilmesine tahsis e Almanyanın Prag üzerinde müessir bir dılecektır. Tebliğde Çekosiovak maliye tazyik yaparak bu hükumeti Macar ta heyetınm hükumete, Prag tarafından isteleblerini kabul etmeğe icbar edeceklerini nilen malî yardımın tahsis edileceği işleri ümid etmektedirler. Fakat Slovakya ve telhis eden bir muhtıra tevdi ettiğı kay Karpatlaraltı Rusyasında vaziyetin tehlidedılmektedır. Ayni mealde bir muhtıra keli olması dolayısile bu tazyıkın biran da Fransaya verilmiştir. evvel yapılması lâzım gelmektedir. Bu muhtıra, tetkik edildikten sonra ceSlovak meb'uslarından Sidor'un Po vab mümkün olduğu kadar kısa bir zalonyanın tavassutta bulunmasını istemek manda verilecektir. üzere Varşovaya geldiği hakkındaki haMussolini; Torino'ya seyahatini ber ne teyid ne de tekzib edilmektedir. tehir etti Dün akşam Hariciye Nazır tnuavini Jan Roma 16 (a.a.) Mussolini, 18 ilkSzembek ile Çekoslovakya ve Macaris teşrinde Torino'ya gitmek tasavvurunda tan elçileri arasında yapılan mülâkat es idı. Fakat resmî bir teblığ beynelrnilei vanasmda bu meselenin görüşüîmüş olması ziyet dolayısile bu seyahatin başka bir taihtimalden uzak değildir. rihe tehir edilmiş olduğunu bildırmekte Parise, Berline, Romaya, Londraya dir. ve Varşovaya tevdi edilen Macar notası Gayda'mn bir makalesi haric olmak üzere şimdiye kadar Polonya Roma 16 (a.a.) Voce d'llalya hükumetinden Slovaklarla Macarlar ara gazetesinde Gayda, Macar Çek müzasında tavassutta bulunması hakkında hiç kerelerinin tekrar başlamasından bahse bir resmî talebde bulunulmamıştır. «derken, bu yeni müzakereler de akim kaldığı takdirde dört devletin şiddetle müdahale etmeleri icaebdeceğini, zira bu Prag 16 (a.a.) Harbiye Bakanlı devletlerin Münih'te Macar isteklerini ğının bir tebliğinden, Başvekil General teslim etmiş olduklarını kaydederek diSirovi'nin Başvekilliği müddetince Cum yor ki: hur Başkanlığının aşagıdaki salâhiyetle«Çekoslovakya için yeni toprak fedarini kullanacağı anlaşılmaktadır: kârlığı oldukça çetin olmakla beraber bu 1. Millî meclis daimî komitesinin çıka fedakârlık mes'ud ve müsaid bir tesir haracağı bütün kanun ve kararnamelerle sıl edecektir. Zira bu suretle Cumhuriyeenternasyonal muahedelerin ve Cumhur tin yeni topraklarında dahilî nizam, baBaşkanınm tasdiki lâzım olan bütün icra rış ve hududların emniyeti zıman altına emirlerinin imzası, girmiş olacaktır. Nasyonaliteler meselesi 2. Devletin dahilde ve haricde şah bir kere daha halledılince, komşu devletsan temsili, lerin yeni Cumhuriyetin bütünlüğünde 3. Memleketin silâhlı kuvvetlerinin menfaatleri olacak ve bu Cumhuriyetin başkumandanlığı. ^ kendisi de yeni Avrupa müvazenesi için Slovakyada 18 mıntakaaa bir teminat halini alacaktır. Karışıklık unsurlarına karşı mücadelesind* Prag, örfi idare Presburg 16 (a.a.) Bugün Slo komşularının tesanüdü ile kendisine lâvakyanın 18 bölgesinde ve ezcümle Ko zım olan yardımı bulacak ve İtalya da morn, Neuhaeusel, Rosenau ve Kauchau bu komşulara iltihak edecektir.» da örfî idare ilân edilmiştir. Fransız matbuatının neşriyatı İngilterenin Çekoslovakyaya vereceği avans IBatmakaleden devam] tir ki dünyanın malumudur. İngilterede bir zaman müşterek emniyete fazla bel bağlanarak silâhlanma işi uluorta ihmal edilmişti. Halbuki bu esnada diğer rnilletler hep silâhlandılar. Neden sonra İngiliz mılleti gördü ki kendisi silâhlanmada, icabında kendisini müdafaada zorluk çekecek kadar geri kalmıştır. Onun üzerine bu millet de varkuvveti pazuya ve fedakârlığa vererek muayyen ve muazzam bir program dahilinde silâhlanmağa başladı. Hâdise yeni değildir, İngilterede iki üç senedir bu iş işte böyle yapılmakta ve ısrarla takib olunmaktadır. Hiçbir memleketin silâhlanması münakaşa nıevzuu olmazken İngilterenin sılâhlanmasım tenkid etmekte isabet olamıyacağına şüphe yoktur. Çek Başvekiline verilen salâhiyetler Bu silâhlanma işinde İngilterenin vaziyeti diğer milletlerin hepsinden fazla mazeret sebeblerile dolu sayıldığ'nı anlamak için Uzakşarkta Japonyanm son günlerde Çin cenubuna saldırdığını ve harbi Hongkong'un yanıbaşına naklederek Singapur'a yaklaştığını gözönüne almak kâfidır. Müşterek emniyet imkânı ortadan kalkmış olduktan sonra milletler arasında sulhu ayakta tutacak muvazenenin ancak silâh kuvvetine dayanabilmesi zaruridir. İşte onun için her millet silâh noksanını ikmale çalışıyor. Bunu bir harb sebebi değil, belki bir sulh temeli saymak daha doğru olur. Ortada silâhlan azaltmayı mümkün farzettirebilecek iyi alâmetier yoktur. Meselâ Avrupada sulhu adamakıllı tesis etmek imkânı varken hâlâ bazı devletlerin bu fikre asla yanaşmadıklan görülüyor. O halde tek makul hareket hatb yalnız ve sadece silâhlanmaktan ibaretlir, ve alabildiğine silâhlanmaktan. Altta kalanın canı çıksın zihniyetd milletlerarası hayatının baş düsturunu teşkil ettiği zaman, her varlığm kendini müdafaa kaygusile silâhlanması, gidilebilecek yegâne yol olur tabiî. Pragda 10 bin Südet muhaciri var Prag 16 (a.a.) Çeske Slovoya gaPariste Longchamps ipodromundaki son at yarışlarında görülen iki zarıf tu zetesine göre, halen Prag'da 10,000 den valet. fazla Südet Alman mültecisi vardır. Hükumet bunlan memleketlerine geri göndermek üzere tesbit etmektedir. Leh Çek hududu kapatıldı Varşova 16 (a.a.) Polonya ma kamları, Çek kronu üzerinde spekülâsyona mâni olmak üzere Polonya Çek hududunun kapatılmasma karar vermiş'er dir. Karpatlar Rusyası Nazırlar Meciisinin ilk içtimaı Prag 16 (a.a.) Uzhorod'dan Çeteka ajansma bildiriliyor: KarpatRus muhtar hükumetinin ilk Bakanlar Meclisi dün toplanmış ve bakanlıklan azası arasında kat'î şekilde tevzi etmiştir: Başvekâlet ve Maarif: Andrej Brody, Dahiliye: Bacinsky, Nakliyat: Revay. Diğ«r hizmetler, bakan ünvamnı haiz olmıyan hükumet azasma verilmiştir: İkhsad: Fenick, kadar acele etmeği icab ettirirse ettirsin kazaya uğramış zavallı bir kızı yol üstünde bırakıp gidemezdi. Arabacı belki de gelmiyecekti. Göz alabildiğine uzıyan tarlalarda sarartnağa yüz tutmuş başaklar salıntısızdılar, uzun sose yüzünü göklerin en güzel ışığile yıkadığı için pınl pırıl yanıyordu. Ahmed kırların uzayıp giden sessizliği içinde ne yapacağını bilememekten gelen bir şaşkınlıkla kızı kucağına aldı. Rüzgâr uyumuş, gündüz dallarda şakalaşan kuşlar da susmuşlardı. Ceylân, sahibine sokularak derin derin soluk almağa başladı. Bu hareket genc adama yol gösterdi. Kızı sarsmamağa çalışarak atına atladı. Hâlâ baygın duran kızın sarı saçları dağınık ipek çileleri gibi kollanna serilmişti. Ay ışığı, geniş alnmda, soluk menekşelere benziyen göz kapaklarında, sarı yüzünde ve narin boynunda titredikçe ona büsbütün başka bir mana veriyordu. Ahmed, belki de ölmüş bulunan kızı, ıssız yollarda kucağında taşırken, kalbinin yıllardanberi sızhyan bir köşesinde mahiyetini kavnyamadığı bir hissin belirir gibi olduğunu farketti. Bu yüz, ona hiç de yabancı gelmiyordu. Oldukça macerah hayatmm derinliğinde iz bırakmış bir kadın hatırlamıyan genc adam, onu nereden ve ne suretle tanıdığını kendi kendine soruyordu. Bu yüz, mutlak riiyada görülüp de unutulmıyan birşey! Derin bir müziğin ruhu ürperten ahengi arasında canlanan; uzun gurbet akşamlannda, bitip tükenmiyen yollann dönemecinde görünüp de kaybolan bir hayalin hakikat oluşu bu!.. Bu yolculuk ona çocukluğunda anne sinden dinlediği binbir renkli masallar dan birçoğunu hatırlatıyordu. At koştu ran prensler, kız kaçıran peri padişahının oğulları, kuvvetli zekâlarile harikulâde işler başaran güzel delikanlılar... Güldükçe yanaklarında güller açılan, ağlarken gözlerinin incileri yerlerde yuvarlanan ve bastığı yerleri zümrüdden çayırlara döndü ren tılsımlı kızlar kafile kafile gözlerinin önünden geçiyordu. Yaşadığı an, çetin bir çarpışmanın tneçhul akıbetile ateşli bir nabız gibi ruhunda durmasa... O bu gecenin, bu romantik yolculuğun bitmesini istemiyecek; ahnı böyle dörtnala süreceği yerde dizginleri bırakarak kollarındaki ince genc kızla uzun, ilâhi bir yolculuk yapacak, Ceylân nereye alıp gider; hangi iklimlere sürükler götürürse hiç sesini çıkarmıyacak, basaklan altmlaştıran bu ışıklı gecede bir masal hayatı yaşıyacaktı. Genc kızın bir kazaya uğradığını, belki de ölmüş bulun Yalnız Avrupa değil, Amerika da silâhlanıyor. Dünya, Avrupa ile Amerika ayrı kıt'alar gibi sayılmıyacak kadar daraldı da onun için. Tayyareler gökleri kaplıyalı sulh perisi yalnız şeffaf kanadlarile uçamıyacak vaziyjetlere düştü. Yeni zihniye'e göre bu periyi toplu tüfekli dişi bir Hergül halinde tasvir etmek lâzım geliyor artık. Silâhsız sulh temin olunamayınca siâhh sulh kendiliğinden gelen bir zaruret Paris 16 (a.a.) Gazeteler, merkezî olur, ve galiba sulhlarm en sağlamı da Avrupanın vaziyeti hakkında mütalealar judur. . YUNUS NAD1 serdıne devam etmektedirler. Poti Parizien gazetesi şöyle yazıyor: «Budapeşte hükumeti, Macaristanın (Baştarafı 1 inci sahifede) istedıği Slovak topraklarını asker kuvvetile işgal mecburiyetinde kalması halinde arablar çok zayiat vermişlerdir. Buna Küçük îtilâf misakı ahkâmınm tatbıkma rağmen ingilizler ancak bir Arab esir edebilmişlerdir. Gazzede örfî idare ilân geçilmemesi vadini istihsale çahşmıştır. olunmuştur. Romanya ile Yugoslavyanm kendi hayaYafada amele. îngiliz kuvvetlerinin ti menfaatlerine mugayir olan böyle bir yo aldıkları fevkalâde inzibat tedbirlerini la girmeğe muvafakat etmiş olmaları şüp protesto etmek için umumi bir greve helidir. Bükreş ile Belgradın hiçbir za başlamıştır. Hayfada vukubulan kanlı çarpışmaman kuvvetlenmiş ve Polonyanın muzaann neticesinde arablar bir petrol boheretine dayanan bir Macaristanı kendi lerine komşu yapmak istememeleri icab rusunu ateslemişlerdir. Kudüs 16 (a.a.) Royter ajansı bileder.» diriyor: Popüler gazetesinde M. Blüm divor Yeni tethiş hareketleri üzerine, eski ki: Arab şehri sakinlerinin 24 saat evlerin«Berlin Roma mihverine mensub dev den çıkmalan yasak edilmiştir. letler, bütün diğer memleketlerle müsavat dairesinde yaşamağ'. taahhüd etm°dikçe Romada Polis Kongresi veya buna katlanmadıkça ve her türlü Varşova, 16 (a.a.) Polonya Polis hegemonyadan vaz geçmedikçc Avrupa Servisi Şefi General Kordian Zamorskı, o kadar muhtac olduğu muvazeneyi bula Faşist Polis Kongresine iştirâk etmek mıyacaktır.» üzere Roma'ya hareket etmiştir. Filistin hâdiseleri Tefrika : 1 ATEŞTEN DAMLA Yazan: MÜKERREM KÂMÎL SU Bir yaz gecesi... Çok dalgın ve üzüntülü görünen atlı, ay ışığı altında pırıl pırıl yanan şosede ilerliyordu. Ceylân, yol kıyısına devrilen arabanın gölgesinden ürküp şahlanmasa, süvari işin farkında olmıyacaktı. Hayvan kulaklarını dıkerek ön ayaklan üstünde sıçramağa, huysuzlanmağa başladı. Bakışlan ürkütücü bir ışıkla yanan genc adam yere atladı: Dur biraz Ceylân! Yağız at, ay ışığile gündüze dönen gecenin derin sessizliği içinde kişniyerek karşılık verdi. Süvari, ön tekerleği fırlıyan, oku kırılan arabayı gözden geçirdikten sonra etrafta atlarla arabacıyı aramağa koyuldu. Yol boyunda uzayıp giden tarlalarla şosenin arasında küçük bir hendek vardı. Oradaki karaltı gözlerine ilişince kül rengi bir battaniye altında kımılda madan duran yığına yaklaştı. Örtünün eltında altm sarısı saçları yerlere serilmiş bir genc kız yatıyordu. Uzun kirpiklerinin gölgelediği yüzünde hiçbir hareket görünmüyordu. Kuvayı milliyeci Ahmed, yabancı kızın bileklerini tuttu. Nabız dur muştu. Son bir ümidle başını göğsüne götürdü. Ilık kadın vücudüne karışmış nefis bir yasemin kokusu başını döndürür gibi oldu. Kulağını çok taze göğsün üstünde epeyce tutup dinledi. Belirsiz denecek kadar yavaş vuran kalbin sesini farkeder etmez ayağa kalktı. Henüz kız yaşıyordu. Gözlerini onun ince çizgili yüzünden ayırmıyarak dü^ünmeğe başladı. Kafasmda karışık düşünceler ve şüpheler uyanmıştı. Bu kız kimdir? Kimin nesidir? Araba nasıl devrilmiştir? Dağlan dört yandan saran çetelerin işi mi bu? Yaralı olmadığına göre zehirlenmiş midir? Kafasında binbir soruya karşılık bul mağa çalışarak kızı kollarına aldı. İşi ne duğunu unutacak kadar hissin derinliğine dalacak; onu dalgın uykusundan, korkutucu baygınlığmdan kurtarmak için kal binden taşan bir heyecanla ona birşeyler söyliyecekti. Belki bir aşk türküsü, belki de ilk defa söylenirken samimî ve ilk defa dinlendiği zaman ilâhi olan şeylerden konuşacaktı. Ceylân şoseyi bırakarak ince bir dağ yoluna saptı. Küçük bir korudan geçti. Birkaç patikayı dolaştı. Kavaklann uzayıp giden gölgeleri üstünde sıçnyarak küçük bir köy evinin kapısı önünde durdu. Kapı çabuk açıldı. Kınalı saçh, omuzları çökük yaşlı bir kadın: Aman oğul nereden çıktın böyle? diye gözleri yaşararak genc adaını karşıladı. Ahmed, kızı ocakbaşındaki mindere yatırdıktan sonra kalpağmı çıkararak alnının üstünde toplanan ter damlacıklarını sildi. Sana misafir getirdîm hala. Sağ ol evlâd! Hoş geldi, safa geldi. Kim bu tazecik? Hasta mı, nesi var böyle? Kkn olduğunu ben de bilmiyorum hala. Ben acele gideceğim. Şayed kendine gelir de nerede olduğunu sorarsa, korkmamasını, doktor göndereceğimi söyle. Benim kim olduğumu anlatmana da lüzum yok. Peki oğul. Ahmed kapıdan çıkarken nereden geldiği belli olmıyan bir üzüntü ile tekrar döndü. Odanm bir köşesinde duran tes' tiden aldığı su ile avuclarım ıslatarak hastaya yaklaştı. İnsana korku verecek kadar sarı yüze, parmaklannm ucunda toplanan soğuk datnlalan serpti. Bileklerini, şakaklarmı ıslattı. Yaşlı kadın yeşü. s bir çanak içinde getirdiği gül sirkesin^ Ahmede uzattı: Bunu koklat evlâdım. Baygınlık için birebirdir. Bütün uğraşmalarına rağmen kızc hiçbir kımıldama olmayınca gözbebekle rinde bir acı belirdi. Masal, rüya gibi boş şeylerle kafasını karıştıran işin hakikatini anlıyatnadığı için yüreğinde bir baygınlık duvdu. Hala, ocağı çalıçırpile tutuşturmuştu. Kızı ince bir battaniye ile örttükten sonra evden çıktı. Şimdi Ceylân bütün hızile ileri atılıyor; şehre çabucak varmak için belki sahibi kadar sabırsızlık duyuyordu. Gecenin birhayli ilerlemiş saatinde arkadaşınm kapısını çalarken, eski soğukkanhlığı yerbe gelmişti. (Arkasi var)