17 Birinciteşrin 193% CUMHURİYET SON Japonyada tek parti usulü kabul olunuyor Müzakerelerin bidayetindenberi bu usule taraftar olmıyan Prens Konoye diger nazırların fikrine iştirak etti Eyalet merkezi olan Kagoshira'dan telefonla alınan bir mesaja göre tuğyan neTokyo 16 (a.a.) Domei ajansı bil ticesinde 81 kişi ölmüş, 270 kişi kaybol diriyor: muş ve 357 ev harab olmuştur. Imparatorluk erkânı harbiye bürosunJapon matbuatımn heyecanlı dan bildirildiğine göre, pazar günü öğle neşriyatı zamanı firar eden Çinliler, Kuantung eTokyo 16 (a.a.) Kanton'a yapıyaletinde kâin Ouaiçen ve Ouaiyeng şe lan sefer bütün matbuat tarafmdan şevk hirlerini terketmişlerdir. ve heyecanla karşılanmıştır. Gazeteler Bu iki şehir, Japon ihrac kuvvetleri bu münasebetle İngiltereye karşı ekseritarafmdan işgal edilmiştir. ya itidal çerçevesini aşan ihtarlarda bu fBastarafı 1 tnci saMtedel İngiltere, bir devlet adamını kaybetti Dominyonlar Nazırı Lord Stanley Londrada vefat etti Universite ve Universitemiz Yazan: Prof. M. SEK1B TUNÇ Universite tabirinin lâtince aslı «universitas» yani «genellik», «bülünlük» demek olup bütün bilgileri «fakülte» ,eya «kollej» denilen mekteblere taksim ederek okulan ve ilerleten yüksek tahsil müesseseleri bu nam altında topîanmaktadır. Üniversitenin ilk menşei Yunan mitolojisine karış,mıştır: Atinadan altı yüz seksen adım mesafede eski Yunan kıtasmın mitik kahramanı olan Altique yahud Acte (Akat) nın malikaneçindeki «Academus» denilen bahçelerde filozoflar toplanırlarmış. Eflâtun'un ders verdiği meşhur «Academie» nin aslı da buradan gelmektedir. İlimler bugünkü çokluklarını bulmadan ve henüz istiklâilerini almadan «felsefe» de toplanarak filozoflar tarafmdan okutulduğundan sonraları ilimlerin çoğalmasına, ve fakülte yahud kollej denilen mekteblere bölünerek bu ralarda ayrı ayn okutulmasnu rağmen bunların bir arada bulundurul nası an'anesi terkedilmiyerek muhafaza edilmiştir. Bundaki hikmet esasen bütün bilşciîerin en geniş manasile tabiat dediğİTiiz bü>ük «varlık» ın muhtelif pozlarına taalluk etmesi ve bu varlığm hakikatte parçaîana maz bir «bütün» olmasıdır. Ke ımenin bu kısacık teşrihinden de üniversitenin bütün varlığı kucaklamak, bilmek ve bildirmek için çahşan bir kurum olduğu anlaşılıyor. Universite ihtiyacına nasıl erişiliyor? İptidaî cemiyetlerde bu mahiyette bir müessese görülmüş değildir. Bu cemiyetlerde yaşıyan insanlar görünen varlıklardan başka bir de görünmiyen varlıkların mevcud olduğuna ve görünen varhkları bunların idare ettiklerine inanan .nistik bir ruh taşıdıklan için kendilen'ne mahsus bir mantık ve bir ilme sah'bdırler. Bu ilmin büyük üstadlarına «kâhin* deniliyor. Universite ihtiyacının belirmesi için kapalı ve dar cemiyetlerde doğan mistik ruhun muhtelif ma'şerî kıymet ve inanclarla dolarak genişlemesi ve nihayet bunarı birbirlerile mukayese etmek ihtiyacile «akıl» dediğimiz muhakeme fonksiyonunun işlemeye başlamış olması lâzımdır. Nitekim eski Yunan düşüncesinin mitolojik bir devreden sonra aklı iltizam etmesi ve bunu bilginin en emin ve genel bir vasıtası olarak tanıması Akdeniz navzasının muhtelif ma'şerî kıymet ve inancları birbirlerile temasta bulundurmağa ve binnetice arada mukayeseler yaptırarak bir hesab ve ölçü aleti demek olan aklı uyandırmağa veya teşkil etmeğe en elverişli bir muhit olmasmdandır. Muhtelif kıymet ve inanclarm bu suretle birbirlerile buîuşmalan mahallî kıymet ve inancları aşan bir hava yaratır ve bu havayı teneffüs edenler hakikati artık tek bir yerde ve tek bir şeyde görmenin kifayetsiz olduğunu anlamağa başlarlar. O derece ki aihayet Fisagor'da göründüğü gibi «herşeyin hakikati adeddir» demek suretile biiginin kemalini ifade eden bir sezgiye ulaşıldığı gibi manevî ilimlerin kurulmasını ferdî ve ma'şerî hissiyatçılığın fevkinde diyalekfik bir usulde yani mantık dairesinde mubahase etmekte gören bir Sokrat'ın çıktığı ve hakkı bu hususta gösterdiği sarsılmaz ciddiyetile ma'şerî hissiyatçılığın gazabına uğrıyarak ilim ülküsüne kurban gittiği görülür. Büyük üstadmın bu şerefli olduğu kadar acıklı akıbetine şahid olan Eflâtun, Fisagor'un sezgisini ve Sokrat'ın usulünü orijinal bir surette temsil etmekle beraber içtimaî hissiyatçılığa yani kıyıiiet hükümlerine bir pay vermek suretile «hislerin mantığma» işaret etmek ister. Bunlardan sonra gelen Arislo mantık usullerini tedvin ve tesbit ettikten sonra realist bir müşahedeciliğin ilk örnek'erini verir. Üniversitelerin ilk büyük hocaları ve ilk büyük kurucuları bunlard^r. Roma üniversiteleri bu an'ane ile beslendiği gibi ortazamanm üniversiteleri olan medre^eler de ayni köke bağlıdırlar. Yalnız burada mühim iki büyük tarihî hâdisenin zuhuru medreselere yeni bir an'anenin katılmasını icab ettirmiştir. Bu hâdiseler, Larbar denilen iptidaî kavimlerin şimalden cenuba doğru akın etmeleri ve hıristivanlık ile müslümanlık gibi cihansümul dinlerin zaferidir. Bundan böyle Eflâtun ve Aristo'lar baş hocalıktan düşerek en büyük hoca «itikad» ve «iman» olmuş ve bunların ilmi demek olan teoloji yani «kelâm ilmi» diğer bütün bilgilerin fevkinde ahlâkî ve dinî bir otorite ile hÜAÜmran olmağa başlamıştır. Yalnız bu ilmin mevzuu görünür cinsten bir varlık olmadığı, his ve inanmaya bağlı bulunduğu :çin müspet olabilecek bir temele sahib olamamış, vücude getirdiği ilim de bu temelsizlik yüzünden kaynağı, duyulur ve tecrübe edilir şeyler olmıyan sübjektif bir mefhumlar sistemi içinde kalmağa ve bundan ilerisine gidemiyerek nihayet olduğu yerde saymağa mahkum olmuştur. Bütün medreselerin ve bilhassa islâm ve Türk medreselerinin üç dört asır süten yeni verimlerine ve imanlı çalışmalanna rağmen «skolâstik» denilen donmuş ve katılaşmış bir akıbete uğramaları dünyayı, dünya ötesinden anlamakta ısrar etmenin tabiî ve zarurî bir neticesi olmuştur. Medreselerin en nihayet gerek garbda ve gerek şarkta hükümsüz kalarak yerlerıni görünür dünyaya dayanan modern üniversitelere terketmeleri veya bunlara istihale etmeleri bu itibarla hiç de şaşılacak birşey değildir. Memleketimizde bu istihale «Darülfünun» vasıtasile olmuş, yani Darülfünun medrese ile Universite arasında bir intikal safhası teşkil etmişlir. Yavuz Sultan Selimden itibaren, teokrat bir şekil alan Osmanlı imparatorluğu inhitatının son günlerine kadar bu şekli muhafaza ettiği için medreseye, içinden değişecek yeni bir ruh veremezdi. Tanzimattan itibaren çok zayıf düşmüş bünyesile yapmağa mecbur olduğu hamleler de, muhitin değişmemiş olması dolayısile kök salacak gibi değildiler. Bu keşmekeş İstan bul Üniversitesinin Büyük Atatürk elile kuruluş tarihi olan 1933 yılına kadar devam etti. Bugün henüz altı yaşına basan bu çocuğa daha toplu büyümek ve gürbüz yetişmek için ana sütünu tamamlıyacak sütnineler getirtilmiştir. Bu süt ona ne kadar yarayacak ve ne dereceye kadar besliyecek? Çocuk daha emzikte iken bunu kestirmeğe imkân olmadığı için böyle bir sorunun zamanı da gelmemiştir denebilir. Yalnız şimdilik görülebilen ve söylenebilecek olan şey, çocuğun bu memeyi alıp almıyacağı ve iştahla emip emmiyeceğidir. Benim şahsî kanaatlerime kalırsa, teokrat bir rejimin artakalmış sun'î ve cebrî tazyikı altında hakikî ve geniş bilgi ihtiyacları hapsedilmiş babalarm evlâdları olan bugünkü Türk çocuklarının kuvvetli ve bol bir gıdaya ihtiyacları olduğu ve «Türk sırrını kalbinde taşıyan» büyük Atatürkün bu ihtiyacı herkes ten çok ve derin bir surette duyarak ona göre cezrî bir harekete geçmekte isabet ettiği muhakkaktır. Bu büyük işin lâyıkile tahakkuk etmesi için yapılan modern tesisat talebe ve hocalara tam manasile bir ilim yuvası ve araştırma evi olacak bir mahiyeti gün geçtikçe almaktadır. Bu yuva ayni zamanda bir talebe ve hoca sitesile çevrelenirse bugün pek dağınık bir halde ve çoğu fena şeraitte yaşamak dolayısile verimlerinden ve sıhhatlerinden kaybeden canlı unsurlara da yeni bir hayat ve çok daha sıkı ve kuvvetli bir tesanüd kazandırılmıs olacaktır. •• Düşünceler •• İHEM NALINA MIHİNA Zavallı ağaclar O stanbul Valisi ve Belediye Reisi MuII hiddin Ustündağ, birkaç yıl evvel yaptığı bir Avrupa seyahatinden dönüşte «ağac medeniyettir» demişti; biraz geç olmakla beraber, Belediye Reisimizin bu ağac sevgisini hep alkışlamıştık. O akittenberi Muhiddin Ustündağ, yemişli emişsiz ağac yetiştirmeğe çaiışır durur. Fakat bu ağac aşkını maiyetindekilerin [önüllerine aşılıyamamış, «ağac medeni /ettir» prensipini onlara kkbul ettirememiştir. Daha geçenlerde topladığı kaymakamlarla nahiye müdürlerine «ağac dikiniz, nerede boş yer bulursanız ağac dikiniz!» demesinden belli ki maiyeti arasında ağac sevmiyenler çoktur. Bu ağac düşmanlığınm yeni bir delilini daha görü,oruz. Ankara caddesindeki ağacları mayetindekiler kestirmek istiyorlar. Beledi. e Reisi bizzat muhafazaya çalışıyor. Fakat onun da ağac sevgisi gevşemiş olacak ki «buradan tek ağac kesilmez» diye kat'î emir vereceğine sıhhate muzır, güneşe mâni, adi cins ağaclann kesilebileceğini iöylüyor. Bu kesme müsaadesi, Ankara :addesinde tek ağac kalmaması demektir. Çünkü ağac sevmiyenler, her ağaca bir kulp takacaklar ve baltayı indireceklerdir. Zavallı ağaclar! Evet, zavallı ağaclar, bu şehirde en az ılan şey ağacdır, işte şimdi bir takım balanelerle onların bir kısmı daha kesilecek. Yeni şehircilikte otomobil geçen caddelerde ağac bırakmıyorlarmış. Hiç de doğru değil; Yeni şehircilikte, ellerinden gelse koprülerin üstüne bile ağac dikecekler. Hem efendim, şimdi bir şehirde otomobilin geçmediği yer mi vardır? O halde Yüksekkaldırımdan ve Fındıklı tarafm1 daki hâşâ huzurunuzdan «Eşekanırtan » ^okuşundan başka hiçbir yerde ağac bıakmıyacağız demek. îstanbulun ağacla•ını evlerin damlanna mı dikeceğiz? Başka bir delilim daha var: Modern şehirde otomobil geçen caddelerde ağac yoksa, İstanbul ve İstanbulun kırk yıllık Babıali ve Ankara caddeleri hiç de modern değildirler. Onun için Şimdilik lutfen ağaclarımızı yerinde bıakınız. Şehri modern bir şekilde yeniden ^'aptığınız zaman ağacsız yaparsmız. İstanbul Belediyesinin ağacları kökündçn budamayı düşündüğü bir sırada ben de Eminönünde yeni açılan yerlerde yaya kaldırımlarının üstüne ağaclar dikilmesini :avsiye etmeğe hazırlanıyordum. Meğer, onlar baltalannı bileyorlarmış da haberim ok. Muhterem Muhiddin Ustündağ, bütün ağac sevginize rağmen, İstanbulda bir sede dikilen ağaclar kuruyanlara, kesienlere ve koparılanlara tekabül etmez. İsterseniz bir gün Harbiyeden Taksime kadar beraber yürüyelim. Daha geçen sene eksiklerinin tamamlanmasını emrettiğiniz bu en mutena ağaclı caddemizde iki iiralı kaç ağac eksik olduğunu sayahm. Size İstanbuldan yüz defa daha modern Avrupa şehirlerinin hemen hepsinde, Ankara ve Babıali caddelerine nazaran yüz misli fazla otomobil geçen eski usul caddelerde ağaclar bulunduğunu ispata hazırım. Meselâ Parisin büyük bulvarları gibi. Ankara ve Babıali caddelerinde iimdiye kadar hiçbir otomobil ağaca çarpmamıştır. Otomobiller çarpıyor, diye ağacları kökünden budamaya kalkışırsak, Zincirlikuyu Büyükdere asfalt yolunun iki tarafındaki ağacların hepsini ağac düşmanı müdürlerinizin sobalannda y a t tırmanız lâzım gelirdi; halbuki siz, Meidiye köyu önünde ayni yolun iki tarafına fidanlar diktirdiniz. Harb vaziyeti Müthiş bir kolera salgını Lord Stanley Londra 16 (a.a.) Dominyonlar Nazırı Lord Stanley, Kanadadan avde tindenberi geçen ay nakledilmiş olduğu Londranın bir sıhhat yurdunda saat 2,30 da vefat etmiştir. Müteveffa 44 yaşında idi. Kont Derby'nin varisi olan Lord Stan!ey, geçen mayısta kabinede vuku bulan tebeddülât esnasında dominyonlar neza retine getirilmişti. O zaman mayıs 1930 danberi işgal ettıği Hindistan nezareti parlamento müsteşarlığında bulunuyor du. Parlamento hayatma ilk defa olarak 23 yaşında iken Liverpool meb'usu sıfatie girmişti. 1927 den 1929 a kadar muhafazakâr partinin reisliğini ifa etmişti. Grenadiers >uards zabiti sıfatile iştirak ettiği Büyük Harbde yaralanan mumaileyh, Lord Chelsea'nın büyük kızile evlenmişti. Mü eveffa en büyüğü 20 yaşında olmak üzere geride üç kızını bırakmaktadır. Lord Stanley, parlamento tatilinin ilk günlerinde Kanadaya hareketinden biraz :vvel bacağmdan yaralanmışt;. Seyahati esnasında yarası vahamet ;esbettiği için bacağım alçıya koymak mecburiyeti hasıl olmuştu. Dominyonlar Nazırı, ziyaretini kısaltarak 25 eylulde Londraya dönmüş ve Londrada derhal nakledildiği klinikte bu sabah ölmüştür. Tokyo 16 (a.a.) Domei ajansı bildiriyor: Cenubî Çin cephesinden alınan bir habere göre Çen mıntakasında bir kolera salgını hüküm sürmektedir. Burada oturan 100.000 kışinin 20.000 den fazlası koleraya tutulmuştur. Şimdiye kadar 8.000 kişi ölmüştür. Japonlar burasını işgal eder etmez kolera ile mücadeleye başlamışlardır. Bir tuğyan felâketi Tokya 16 (a.a.) Domei ajansı bildınyor: lunmaktadır. Yamiuri Şimbun gazetesi, batı devletlerinin ortaklığı sayesinde devam eden Japon aleyhtarı üslerin imha edileceği ümidini gösterdikten sonra, İngilterenin Hongkong'daki nüfuzunun da ayni akıbete uğraması mümkiin olduğunu kaydediyor ve Jepon îngiliz müzakerelerinin tekrar başlaması imkânına işaret ederek diyor ki: «Japonya, îngiliz menfaatlerini dik kate almak imkânlannı tetkik etmeden önce, İngiltereden Mareşal ÇanKay§ek'i bırakmasım istemelidir.» IIIIIIHIIIHIHM» Nafıa Vekili Ali | İdare âmirlerinin terfi listesi Çetinkaya cenubda Vekil, Adanada kanal Kat'î lisete Cumhuriyet inşaatını tetkik ediyor bayramında ilân edilecek Adana 16 (Hususî)Nafıa Vekili Ali Çetinkaya, bugün saat 10 da refakatinde bir fen heyeti olduğu halde Adanaya gelmiş ve istasyonda Vali Tevfik Hadi Baysal, Belediye reisi Turhan Cemal Beriker, kumandan, emniyet müdürii, bir askerî kıt'a, memurin ve halk tarafmdan karşılanmıştır. Vekil, on dakika kadar gar salonunda istirahatten sonra otomobile binraiş ve Adana ovasında açılmakta olan büyük su kanalları inşaatile baraj yerini gezmiştir. Çetinkaya birkaç saat kadar ovadaki tesisatı tetkik ettikten sonra Seyhan bölgesi su işleri teşkilâtı şeflerinden işler hakkında izahat almıştır. Oğle yemeğini vagonunda yiyen Vekil, bugün yapılmakta olan işleri müteakıb başlanacak olan inşaatın projelerini tetkik etmiş ve bundan sonra vekilimiz, şehir hipodromunda at koşularmı takib etmiştir. Ali Çetinkaya saat 16 da hususî vagonuna dönmüştür. Vekil, geceyi vagonda geçirecektir. Ali Çetinkaya yarın Tarsusa giderek o bölge ovasında açılan büyük kanallan görecek ve regülâtör yerlerinde tetkikatta bulunacak, sonra Ankaraya dönecektir. Ankara 16 (Telefonla) Idare âmirleri arasında yapılacak terfilere aid liste hazırlanmıştır. Emniyet teşkilâtile kaymakam ve mektubcular arasında da terfiler yapılmaktadır. Terfi listeleri Cumhuriyet bayramında ilân edilecektir. Tokad valisi Faik, Dördüncü Umumî Müfettişlik başmüşaviri Fuad, Üçiincü Umumî Müfettişlik başmüşaviri Niza meddin, birinci sınıf valiliğe, Kars valisi Akif, İzmir valisi Fazlı Güleç, Zongul dak valisi Halid Aksoy ikinci sınıfa, Niğde valisi Faik, Tekirdağ valisi Sakıb, Kırşehir valisi Mithat, Edirne valisi Niyazi, Ağrı valisi Bürhaneddin üçüncü smıfa terfi edenler arasmdadır. Portekiz Cumhur Reisinin bir nutku Salazar «müstemlekelerimizde kimsenin gözü olamaz» diyor Terfi edecek diger memurlar Mülkiye başmüfettişlerinden 90 lira dan 100 liraya terfi edecekler arasında Ali Server Soner ile Nedim Nazmi Gürmanın, 90 liraya terfi edecek idare heyeti azalan arasında İstanbuldan Ferruh Yazıcıoğlu, Manisadan Necati Şumnu, İzmirden Mes'ud Dincerin, 80 liraya terfi edecek vilâyet idare heyeti azaları arasında İstanbuldan BB. Sabri Onat ve Envsr Kayır, Manisadan Sezai Sarmankaya, ve Ankaradan Cevad Akmla Enver Yücesan, Konyadan Rasim Kayililal, İzmır den Esad Alperin bulundukları söylen mektedir. Mülkiye müfettişlerinden İhsan Ak soy, Rifat Şahinbaş ve Şevki Yalvaçm 80 liraya geçirilmeleri muhtemeldir. Dahiliye Vekâleti bir taraftan terfi listesinin hazırlığma devam edericen diğer taraftan da 1939 yılının kıdem tablosunu hazırlamağa başlamıştır. 1939 kıdem tablosu Cumhuriyet bayraınından sonra terfi edenler yeni sınıflarına verilmek suretile tekemmül ettirilerek bastırılacaktır. Diğer taraftan Emniyet işleri genel direktörlüğü de ayni teşkilât kanununa göre Cumhuriyet bayramında yapılacak emniyet mensublarının terfilerine aid hazırlıklara başlamış bulnmaktadır. Emniyet teşkilâtında bir kısım emni yet direktörleri, emniyet ve polis müfeitişleri, emniyet yardirektörlerile emniyet âmirleri terfi edeceklerdir. Her iki terfi listesi Cumhuriyet bayramından iki gün evvel gazetelere verilecek ve terfi edenlere de telgrafla tebligat yapılacaktır. Sofya suikasdi Tevkif edilen ecnebiler hudud harici ediliyor Sofya, (Hususî) Bulgar Erkânı Harbiye Reisine suikasd hazırlıyanların meydana çıkarılması için bugüne kadar yapılan araştırmalar müsbet hiç bir netice vermemiştir. Sofya şehrinin ablukaya almdığı gün tevkif edilenler arasmda birçok ecnebi de vardır. Bunlar hudud haricine çıkanlacaktır. Filibe şehrinde de birçok kimseler tevkif edilmiştir. Bunlardan bir kısmı Bulgaristanın muhtelif yerlerine sürgün edilmiştir. Filibede saat dokuzdan on ikiye kadar umumî yerler, sinemalar, kahvehane ve meyhaneler aranmış ve şüpheli eşhas polis nezareti altında karakollara sevkolunmuştur. Bulgaristan dahilinde sükunet devam etmektedir. Sofyada tevkif olunanlar arasında eski Parti. şeflerinden Matsankivef ile Petkof ve Makedonya dahilî ihtilâl komitesi azasmdan Raz Vigorof ile Osmankof ve Merkez komıte azası Cavçetof vardır. Bunlardan bir kısmı Kemallere (Omortag). büyük bir grup da Varna civarına sürgüne gÖnderilmiştir. Genelkurmay Başkammızın Bulgar Harbiye Nazırına taziyeti Bulgar Genel Kurmay Başkanı General Peyefin bir suikasde kurban gitmesi yüzünden Bulgar ordusunun matemine iştirak eden Genel Kurmay Başkanımız Mareşal Fevzi Çakmak, Sofyadaki ataşemiliterimiz Yüzbaşı Yarkm vasıtasile tazivetlerini Bulgar Harbiye Nazırı General Daskalofa bildirmiştir. îş Dairesi Reisi Mersinde Mersin 17 (Hususî) İş Dairesi reisi Behic, mıntakamız iş teşkilâtını teftis etmek için bugün înönü vapurile şehrimize geldi. Lizbon 16 (a.a.) Cumhur Başkanı Salazar, verdiği bir mülâkatta aşağıdaki beyanatta bulunmuştur: « Bazı devletleıin Portekiz müs temlekelerinin peşinde oldukları fikri bana maziden kalma bir fikir olarak geliyor. Bu memleketlerin kim peşinde olacak> Bunlan müdafaayı muahedelerle der'uhde etmiş olan İngiltere mi? Fransa mı? Hiçbir zaman hiçbir kimse onu böyle birşeyle itham edememiştir. Almanya mı? Fakat Hitler, Alman müstemleke isteklerinin yalnız eski Alman müstemlekclerine taalluk ettiğini ve diğer herhangi bir memleketin müstemlekelerine şümulü olmadığını bildirmemiş midir?» Salazar, bu kabil maksadlarm Italya, Belçika veya Holandaya da atfedilemiyeceğini ilâve etmiş ve sözlerini bitirirken demiştir ki: « Portekiz hâkimiyeti münakaşa kabul etmez birşeydir. Bizim müstemlekelerimiz başka bir milletten fütuhatla ahnmış değildir. Biz onlan keşfcttik ve daima bizim olmuşlardır.» Salazar, İngiliz Portekiz münase betlerinden bahsederken, bu münasebetlerin her zamandan daha iyi olduğunu, İspanya harbinin iki memleket arasındaki ittifaka zarar vermedieini, bu ittifakın terazinin kefelerinde hak ve vecibeleri tevazün hasıl ettikçe daha kuvvetli olacağını söyliyerek demiştir ki: « Esasen, İngilterede, bizim açık hareketimiz, umumî hayahmızdaki istikrar takdir edilmekte ve hiçbir zaman yaAnkara 16 (Telefonla) Başvekil lana çıkmamış olan halisane hattıharekeCelâl Bayar eksprese baglanan hususî va timize güvenilmektedir.» gonile bu akşam İstanbula hareket etmiştir. * TİRAN 16 Arnavudluk ajansı bilHariçten travers gelmiyecek diriyor: Ankara, 16 (Telefonla) ÖnümüzdeMeclie, kordiplomatik ve kalabalık bir ki seneden itibaren memlekete hariçten sami' hazır olduğu halde tekrar açılmış travers getirilmemesi düşünülmektedir. tır. * LİZBON 16 Üzüm bağı kongresindeDemiryollarına lâzım olan traversler t ki beynelmilel daimi bağcılık komLsyonu, mamen memleket ormanlanndan temin gelecek beynelmilel üzüm bağı kongresinin edilecektir. 1941 senesinde Atinada toplanmasma Bu husustaki tedbirleri derpiş etmek prensip itibarile karar vermiştir. * BRÜKSEL 16 Yarın bütün Belçika üzere Vekiller Heyetince bir komisyon komünlerinde komün intihabatı yapılacakkurulmuştur. tır, Iş Bankasının Londra şubesi açıkyor Ankara, 16 (Telefonla) Türkiye İş Bankasının Londra'da açacağı şube için lâzım gelen formaliteler ikmal edilmiştir. Bu şubenin müdürlüğüne tayin olunan Cumhuriyet Merkez Bankası döviz muamelâtı direktörü B. Cabir Selek önümüzdeki hafta içinde mesai arkadaşlariyle birlikte Londra'ya hareket edecektir. Cabir Selek, İngiltere ile yapılan kredi anlaşması mucibince kurulan AngloTürkiş Komoditi şirketinin de hükumetimız tarafmdan İdare Meclisi Reisliğine seçilmiştir. Londra'da City'de Princess Stret'de kiralanmış olan şube binasmm tefrişi pek yakında ikmal olunacak ve T. İş Bankasının şubesi ikinciteşrin ayımn içinde bu binada faaliyete geçecektir. Bu şubenin millî bankalarımızm muhabirliğini de yapacağı memnuniyetle haber alınmıştır. Hamburg ve İskenderiyeden sonra bu değerli millî müessesemizin hariçte üçüncü şubesini teşkil edecektir. Başvekil şehrimizde Kısa haberler Sıhhate muzır ağac olmaz. İstanbulun ağacları kışm yapraklarım dökerler. O vakit evlere bol bol güneş girer. Yazm, herkes zaten gölge arar; pancurlannı M. ŞEKİB TUNÇ kapar, perdelerini indirir. Hem, evlere güneş sokmıyacak kadar bakir orman gibi ağac nerede îstanbulun sokaklarında> Böyle bilmediğimiz yerler varsa, orada da Berlin 16 (a.a.) Alman İktısad Na ağacları kökünden değil, dallarından buzırı Dr. Funk, doğru cenubu Avrupasüe datırsınız: Türkiye seyahatinden bu akşam dön Muhterem Belediye Reisimiz, aşkınızaj müş ve garda Türkiye büyük elçisile Bulgaristan maslahatgüzan tarafmdan sadık olunuz; yeşil sevgilinize bu kadar'^ çabuk vefasızlık ve ihanet etmeyiniz. selâmlanmıştır. Onun güzel vücudünü balta ağzındanj Doktor Belgraddan geçerken Belgrad. 16 (a.a.) Belgrad'dan geç testere öpücüğünden kıskanınız. Ağaclaı mekte olan Alman İktısad Nazırı B. gibi halkı da minnettar edersiniz. Funk, Başvekil Stoyadinoviçle mülâkat ta bulunmuştur. Görüşmenin. teşrinievvel başmda prensip itibarile kararlaş mış olan Alman Yugoslav ticaret muAnkarada yeni mahalle ahedesi müzakerelerine taalluk ettiği kuruldu bıldirilmektedir. Ankara, 16 (Telefonla) Ankara Mısır Kredi Fonsiyer çeli evler yapı kooperatif: tarafmdan İ ikramiyeleri şa ettirüen evler hazırlanmıştır. Gel Kahire, 16 (a.a.) Yüzde 3 faizli ve cek hafta Pazar sabahı ortaklar, evlej ikramiyeli Mısır Kredi Fonsiyer tahvil rinin bulunduğu yeni mahallede topîa nacaklar ve hangi evin kendilerine ai lerinin dünkü çekilişinde: 1903 senesdi tahvillerinden 670.842 olacağını tesbit için Noter karşısmd kura çekeceklerdır. Bu suretle Ankaranumaralı tahvil 100.000 1911 senesi tahvillerinden 384.514 nu ya, çiftliğe giden yol üzerinde 150 e maralı tahvil 50.000 frank ikramiye ka lik yeni bir mahalle ilâve edilmiş 6 caktır. zanmışlardır. Dr. Funk Berline vardı