14 Ekim 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

14 Ekim 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURtYET Beden terbiyesi teşkilâtı başkanlığına General Cemil Tahir tayin edilmiştir. General Cemil Tahir ordumuzun çok Artık onları eğlence yerlerine veya stüd kıymetli erkânındandır. Evvelce Harbiye müdürlüğünde, yakın zamana yolarma kapatıp dünya idaresini kadınlara mektebi kadar Bursa Tümen komutanlığmda bulunmuş, ahiren de Harb Akademisi tabiverrnenin sırası gelmiştir ye grupu âmirliğine tayin edilmişti. Bu Yazant İNEZ H. ÎRVIN güzide komutana yeni vazifesinde mu vaffakiyet dileriz. Ben; ötedenberi dünya idaresinin ka denlere karşı hücuma kalkmış bir aslan Beşiktaş kulübünün kongresi dınlar eline geçmesinde kat'î bir zaruret gibi cephe alan bir erkeğin küçük bir şapBeşiktaş jimnastik kulübü başkanlığıngörürüm. Evvelce de yazmıştım: Erkek kacmın, bir terzinin karşısında nasıl halim dan: ler tabiatin harikası denebilecek yaratıcı bir kuzu gibi teslim oldugunu anlarsınız. Vuku bulan bazı istifalar dolayısile imahluklardır, fakat idareyi bilmezler ve Bir mağazaya girince kararını vermeden bunun içindir ki hep fenalık yapmakla evvel sıra sıra malları gözden geçirmeğe dare heyetinin yeniden intihabı, başkan vakit geçirirler. Lâtince bır kıtabe var ve yüzde yüz memnun edilmedıkçe mağa lıkça lüzumlu görüldüğünden müessis (asdır: «Mimarın abidesıni gormek isterse zadan çıkmamağa alışmış olan bir kadın, lî) azanm 16 teşrinievvel 938 pazar gürefakatindeki erkeğin mağaza sahiblerinin nü sabahı saat 10 da Beşiktaşta Akaretniz etrafmıza bakmız» der. Dünya tekerleğinin üzerinde erkek eli istibdadlan karşısında gösterdiği inkıyada lerde kâin kulüb merkezini teşrifleri rica olunur. Müzakerat ruznamesi: Yeniden inin eserlerini görmek istersemz etrafmıza hayretler içinde kalır. dare heyeti intihabı. bakınız. Meselâ size kısa bir larif yapaBüyük bir mağazanm daireleri içine yım: Bir banyo odasına bir erkek, hususile yaratıcı sınıftan bir erkek banyo yapıp çıktıktan sonra girdiğiniz olmuş mudur? Böyle birşey başmıza gelmedıyse bakm size tasvir edeyim: Sabun, yumru bir çamur halinde bir tarafa atılmıştır. Hamam havlusu, yüz havlusu şarıl şarıl suları akarak çengellere fırlatılmıştır. Buhar el havlusu buruşuk bir paçavra gibi sabun rafına atılmıştır. Diş fırçası, kapağı nereye gittiği bellı olmıyan diş macunu, tıraş fırçası, tıraş sabunu, hatta ustura ve saire zelzeleye uğ ramış gibi darmadağın olmuşlardır. Banyonun yeri bir batakhktır. O kadar ki, eğer banyo odası bir kafes ve banyo yapan bir kartal olaydı manzara bundan başka türlü olamazdı. İşte, erkeklerin idaresi altmdaki dün yanın şimdiki hali bence o banyo odasından farksızdır. Izimizin üzerinden biraz daha geri giderek dünya idaresinin kadıniann ellerine geçmesi demekle ne demek istediğimi izah edeyim: Birçok şeyler demek istiyonım. Bun ların en başlıcası ve en zoru: Hükumetin umumî iç idaresini demek istiyorum. Yani, memleketi temiz, üze rinde yaşıyanları iyi tutmak, berkesi i§ güc sahibi etmek, mes'ud etmek, sıhhî gıdalar meydana getirmek ve guzel mektebler açmak demek istiyorum. Sonra, yukarıkinden daha zoru: în sanları idare demek istiyorum. Yani, akıllı kanunlar yapıp onlafın tatbikını çok dikkatle gözetmek. En büyük işleri alet icad Beden terbiyesi teşkilâtı İngiliz sarayının bu meşbaşkanlığı ve harbetmekten ibaret! hur rütbesi tam altı asırdanberi mevcuddur İngiliz Başvekili M. Nevil Çember layn'e dizbağı nişanı verileceğine dair olan haber teeyyüd etmektedir. Malum olduğu üzere dizbağı nişanı îngilterenin en büyük nişanı olduğu için, pek nadir fırsatlarda verilir ve verilmesi bir hâdise teşkil eder. Bu itibarla, İngiliz Başvekiline verilmesi takarrür eden dizbağı nişanı hakkında bazı malumat vermek faydadan hâli değildir. Dizbağı nişanı 1348 senesinde ihdas edilmiştir. İngiliz Kralı Üçüncü Eduard, bir müsamere esnasmda, Kontes Sa lisburi'nin sol bacağındaki dizbağının yere düştüğünü görerek koşup almış, fakat bunu Kontesin bacağına takma mış, eline teslim etmiştir. Kralm bu hareketine etraftan gülü şenler olmuştur. Kral, bu gülüşme üzerine <kem düşünen kahrolsun» demiş ve alay edenlerden pek çoğunun böyle bir kordelâ almağa can atacaklarını ilâve etmiştir. İşte «dizbağı nişanı> bu vak'a üzerine ihdas edilmiştir. Dizbağı nişanmm yirmi beş şövalye rütbesi vardır. Bizzat kral en yüksek rütbeyi haizdır. Fakat ne kendisi, ne Prens dö Gal (yani veliahd), ne de ecnebi devletlerin hükümdar hanedanına mensub prensleri bu yirmi beş şövalye rütbesine dahil değildirler. Zira, şövalyelik, ecnebilerden yalnız devlet reisler:ne tevcih edilebilir. Dizbağı nişanı şövalyelerînin hepsi Vindsor'daki Sen Jorj kilisesinde bir sıraya sahibdirler ve mavi kadifeden kaftan, kırmızı kadifeden kukulete, yeşil kadfeden sorguçlu şapka giyerler. Dize bağlanan mavi kadifeden bağın üzerinde, meşhur «kem düşünen kahrolsun> ibaresi yazılıdır. Kraliçeler de kaftan giyerler. Fakat mavi dizbağını korsajlanna takarlar. Şimdiye kadar, bu nişan, Avam Ka marası azasından, hatta kontlardan ve vikontlardan. pek az kimseye verilmıştir. Beşmci Corç, Lord Harding'i bu kaideden istisna etmiş, Hindistanda Kral naibliği yaptıktan sonra îngütereye avdetinde, henüz vikont rütbesinde bu lunduğu halde, ona dizbağı nişanı ver dirnrştir. Maamafih asü büyük istisna, Lokarno muahedesinin imzası tarihi olan 1926 da, Sir Ostan Çemberlayn için yapılmıştır. Sadece sir unvanını taşı yan ve bir rütbeye sahib bulunmıyan Osten Çemberlayn, Ingiltereye yaptığı hizmete mukabil, bu nişanı almış ve Sen Jorj kilisesinde kendisine tahsis edilen sıraya, Düklerin arasında yegâne Avam Kamarası azası olarak oturmuştur. Şimdi, onun kardeşi olan Nevil Çemberlayn, Sir bile değil, sadece misterdir. Öyle olduğu halde, İngiltereye yaptığı hizmetin büyüklüğile mütenasib bu en büyük mükâfata lâyık görülmüştür. illallah bu hoyrat erkeklerden! 14 Birincitesrin 1938 Dizbağı nişanı nasıl ihdas edildi? Hakikî dostun tavsiyesi budur Sabah, Öğle ve akşam her yemekten sonra RADYOLİN Bu hafta yapılacak maçlar dalmış bir erkeği hiç beklediğıniz oldu T. S. K. Istanbul Bölgesi Futbol Ajanlımu? Zavallı orada, hemen de kendi evinğından: dekinden ziyade aslan yuvasına düşmüş 15/10/938 de yapılacak maçlar bır tavşana döner. Kadın satıcılar onu Taksim stadı: iterler, kakarlar. Şuraya buraya çekerler. Galatasaray Süleymaniye (B) takımı Biçimsiz vaziyetlere getirirler. Elinde saat 13.30 Hakem Fahreddm Somer. Şeref stadı: muayene ettiği bir malı gözlerinin önünde Vefa Beykoz (B) takımları saat 14,30 kaldınrlar. Ve nihayet, yazı makinesinin Hakem Samim Talu. başındaki ilâhenin dikkatini celbe muvaf16/10/938 de yapılacak maçlar fak olunca onu da merhametsizce makTaksim stadı: sadlannda kullanırlar. Güneş İstanbuLspor (A) takımları saat 13 Hakem Ahmed Adem Ooğdün. Yan hakemleri Ziya Kuyumlu, Fikret. Galatasaray Süleymaniye (A) takımları saat 15 Hakem Kemal Halim. Yan ha kemleri Samim Talu. Halid Uzer. Şeret stadı: Topkapı Beşiktaş (B) takımları saat 13 Hakem Halid ÖzbaykaL Topkapı Beşiktaş (A) takımları saat 15 Hakem Tarık Ozerengin. Yan hafcemleıi Salâhaddin Özbaykal, Rahml. Fenerbahçe stadı: Hilâl Beykoz (A) takımlan saat 13 Hakem Feridun Kılıc. Yan hakemleri Bekir, Galib. Fenerbahçe Vefa (A) takımları saat 15 Hakem Şazi Tezcan. Yan hakemleri Ca hid. Ruşen. Süleymaniye stadı: Kasımpaşa Eyüb (B) takımları saat 8,30 Hakem Adnan Akm. Anadoluhlsar Yıldırım Davudpaşa (B) takımları saat 10,15 Hakem Adnan A'kın. Karagümrük Anadolu (A) t.akimia.ri saat 12 Hakem Eşref Tevfık Mutlu. Anadoluhlsar Yıldınm Davudpaşa (A) takımları saat 13,45 Hakem Halid Galib. Kasımpaşa Eyüb (A) takımları saat 15,30 Hakem Rıfkı Aksay. Yurdda itiiîak haline gelen bu kanaati tesise niçin ve nasıl muvaffak oldu? Çünkü «Radyolin» in terkibi yük sek bir kimya şaheseridir. Çünkü bütün <Radyolin* kulla nanların dişleri temiz, sağlam ve gü zeldir. Çünkü *Radyolin> emsalsiz rağ beti dolayısile hiç stok yapmadığı için mütemadiyen taze piyasaya çı kar. Çünkü *Radyolin> diğer macunlara nazaran çok ucuzdur. Artık bütün bunlardan sonra «Radyolin» kullanan on binlerce kişinin nekadar haklı oldugunu anlamak ko laylaşır. Erkeklerin bu işlerde nekadar masum olduklan muhakkak olunca hayret ederim ki büyük mağaza sahibleri nedcn dolayı satıcı kızlara erkek müşteriyi selâm vaziyerinde karşılamağı talim etmiyorlar. Çünkü onlar için erkek müşteri demek, dükkânda, modası geçmiş, hatta avarye malların sürümü demektir. Sabah, öğle akşam ve her yemekten sonra Hatırlardadır ki vakrile kadmlarm intihabata iştiraklerini istiyen sufrajetler vardı. O zaman, Şikagoda çıkan salgın bir hastalıktan kadmın biri çocuğunu kaybetmiş. Kadıncağız, düşünmüş ki Şikago sokaklan böyle murdar oldukça öteki anneler de çocuklarını kaybede cekler. Sokaklan temizleme işinin kendisine verilmesini istida etmiş ve her nasılsa bu işi ona vermişler. Kadın şehri temizlemek için öyle mükemmel bir plân yapınış ki bütün sokaklar temiz olduktan sonra bile kendisi mütemadiyen şehirde dolaşır ve hergünkü temizleme işinin hakkile yapılıp yapılmadığını kontrol edermiş. Temizlik işinde çalışan erkekler bu kadın dan nefret etmişler. Çünkü yaptıkları işte artık mızıkçılık edemiyeceklerini anlamışlardı. Hergünkü işin muayyen bir zaman içinde ve iyi yapılmış oldugunu muttasıl En nihayet, hepsinin en zoru: Muhakontrol edilmesi onlan memnun etmemiş. rebe edilmemesi demek istiyorum. Erkekler, para harcamasını bilmedikleUmumî idareye gelelim: Bir kere, erkeklerin, paranın nasıl harcanacağı hak ri gibi vakit harcamasını da bilmezler. kmda en basit bir fikirleri yoktur. Elle Erkeklerin hükumete aid komisyon, ko rindeki paranın kıymetine muadil olarak mite, meclis ve saire gibi toplantı ile göneyi, nerede, ne zaman ve nasıl satın ala rülen hizmetlerden aldıkları parayı nasıl caklarını bilemezler. En kolay yol kendi harcadıklarını görmek, kadmın akıl erdilerini satıcınm keyfine terketmek olur, ve remediği birşeydir. Erkekler, bu mes'uliyetlere, bedelini hükumetin ödemeğe mecöyle yaparlar. Bunun niçin hep böyle oldugunu anla bur olduğu bir eğlence gibi bakarlar. mak isterseniz büyük ve kozmik bir hakikatin tezahürüne dikkat ediniz. Bu hakikati, görüyorum ki benden başka keşfe den olmamıştır. Erkekler, maliye ilmine eğer varsa dair bilinecek ne varsa biliyorlar. Fakat, paraya dair hiç birşey bildikleri yok. Para hakkında hiç bir§ey bilmedikleri için para sarfetmeği de bilmiyorlar. Parayı saçmak lâzım gelince erkekler sanki bunun için yaratılmışlardır. Bir şapka alırken, yahud bir takım ça maşır sipariş ederken bir erkeğe refakat eden kadına sorunuz. Kendilerine aid fikri, manevî ve artistik kanaatler mevzuu bahsolduğu vakit muhalif fiklr beyan e1893 te Şikagoda dünya sergisi kurulmuştu. Birkaç ay önceden hükumet sergiyi meydana getirmek için bir takım komiteler teşkil etti ve onlara bol paralar ayırdı. Komitelerden yalnız bir tanesi hep kadmlardan ibaretti. Vazifeleri bir kadın paviyonu yapmaktı. Komite vazifesini parlak bir muvaffakiyetle bitirdi. Erkek komiteleri bu müddet zarhnda ikişer üçer defa hükumete müracaatle tahsisatlarından fazla para çektikleri halde kadmlar, işlerini bitirdikten sonra hükumet hazinesine altı yüz dolar da geri verdiler. Kanun yapmak ve onların tatbikatını kollamak gibi bundan daha mühim işlere Kütahya Belediyesinden: Belediye elektrik santralı için 250 ilâ 350 beygir kuvvetinde bir Dizel motörü atlernalörü ile komple ve santralda monte edalerek teslim edilmek şartile pazarlıkla alınacaktır. 1 Motör ve teferrüatınm bedeli muhammeni on beş bin lira ve teminatı 1125 liradır. 2 Pazarhk 26/10/938 çarşamba günü saat 15 te Belediye Encümeninde yapılacaktır. 3 Şartname elektrik santralmda görülebilir. İstiyenlere meccanen de gönderilir. ( 7291) gelince, rica ederim, dikkat edin, tekrar ciddiyete rücu ediyoruz Yukan Amerikada çocuklar çalınır, aşağıda adamlar linç edilir. Vasatî hesab günde 21 adam öldürülür. Bir o kadar hırsızl.k ve gasb ve garetler olur. Birleşik Amerika hükumet adamları doğrusu kanunları kuvvetlendirme hususunda hiç ağız açmasalar daha iyi olur. Ya sulhu muhafaza işleri? Gazetenizi açın, görürsünüz. Bir çok memleketlerin havalannda ateşlenmiş bombalar uçuştuğu yazüıdır. Harb! Elbette. Daima er kek oyunudur. Hem de en sevdikleri bir oyun. Çünkü harbde çok şanslar vardır ve erkekler şansa bayılırlar. Fakat harbde ortada dönen sizin paranızla benim param değildir. Sizin canmızla ötekinin canıdır. Hasılı, bütün bu işlerde erkekler mu vaffakiyetsizliklerini ispat etmişlerdir. Fakat onları ayıblamıyalım. Çünkü istidadları olmıyan ve yaparken de alâkadar olmadıkları bir takım işleri başarabilmek için ellerinden geleni ypıyorUr. Bütün bu sebeblerden dolayıdır ki: Haylâz erkekleri çayıra salıvermenin, hoppalan eğlence yerlerine kapatmanın, yaratıcı erkekleri stüdyolarmda, lâboratuarlarında, etüdlerinde rahat bırakmanın ve dünya idaresini kadınlara vermenin zamanı gelmiştir. de kalın bir kitab var. Bana uzattı. Açtım, baktım. Adı: Pharmacologie et Therapeutique. Yüzüne baktım. Şükrü Paşa anlatmağa başladı: Doktoru buldum, süvarinin yanına gidiyormuş. Konuşamadık. Fakat istrikninin tesirleri bu kitabda yazılı olacak... Kitabı karıştırmağa başladık. İstriknin bahsini açtık. Bir sürü ıstılah, bir yığın lâkırdı, hiçbirisi bizim anlıyacağııruz gibi değil... Yalnız bir yerinde: «Zehirlenme ârazı, yüzdeki, boyundaki adalelerin gerilmesile baş^r...» diye birkaç satır var. Bunu okurken ben: Durunuz, diye bağırdun. Feriha, yanımıza geldiği zaman dayısı, boynum tutuldu, dedi. Kapıları kapattırdı. Dün gece üşünecek hava var mıydı?.. Salonun içi o kadar sıcaktı ki hepimiz bunalıyor duk. Demek ki, zehirlenme daha o zamandan başlamış. Konyağı bundan sonra ısmarladı. Öyleyse istriknin konyakta değil, likör kadehinde imiş... Defteri açtım: Bakınız, dedim. Hacı Hüsameddin, Sadeddin Necminin o kadar methettiği likörü hiç beğenmiyor. îlkönce bir yudum içiyor. Çoğu duruyor. Sonra kamarot konyağı getirdiği zaman, likör kadehini alıp HERŞEY 2 nci sayısı, 1 ind sayısından kat kat güzel çıkıyor.. 47 resîm, 2 musahabe, 3 makale, 2 tetkik, 1 hatıra, 1 şiir, 1 tarihî hikâye, 2 röportaj, 10 fıkra. Bursa spor kulübleri tensik edildi Bursa (Hususî) Geçenlerde Bursadaki spor kulüblerinin yeni beden terbiyesi kanunu ahkâmına uygun bir surette yeniden teşkil edilmek üzere tensik edilmeğe başladıklarını bildirmiştim. Bunlardan Acaridman kulübü ayni isimle, Muradiyespor kulübü ise (Muradiye gencler birliği) adı altmda, (Duraspor kulübü de (Bursa Gücü) namile yeniden açılmışlardır. Bu kulübler, Vali ve spor mıntakası başkanlığına müracaatle faaliyetlerini yeni beden terbiyesi kanununa göre tanzim edeceklerini bildir mişler ve taahhüd etmişlerdir. < götürmek istiyor. Hacı Hüsameddin, kadehi adamcağızın elinden alıyor. Içindekini bir dikişte içiyor. Belki siz de hatırlarsınız, arası on beş dakika geçti, geçmedi, kıvrantnağa başladı. Şükrü Paşa başmı sallıyordu: Anlaşılan, dedi, istriknin likör kadehinin dibine çökmüş. Bakınız, burada ne yazıyor, istriknin ağır bir zehirmiş... Onun için, Hacı Hüsameddin likörü içip bitirdikten sonra büsbütün zehirleniyor... Sonra, istriknin, hemen dakikası dakikasına, zehirlemezmis." Halbuki adamcağız, konvağm ilk yudumunu içerken kıvranıyordu. Demek ki daha önce zehirlenmiş... Likörü içtikçe yüzünü buruşturuyor: «Ne acı!..» diye söyleniyordu. Bakmız, istriknin acı bir zehir, diye yazılı... Öyleyse, dediğiniz gibi, zehir likör kadehinde imiş... Biraz durdu. Güldü: Sizin bu defter, çok işimize yanyacak... Belki de o canavan bu defterin yardımile yakalıyacağız!.. Şimdiye kadar, dört kişi şüphe altında idik... Şükrü Paşa, Cevad Sami, kamarot Nuri, bir de ben... Hacı Hüsameddin ölürken, salonda yalnız biz vardık. Eğer likörle zehirlenmişse, iş değişiyor; biraz daha genişliyor. Likör içilirken ba§ 5 2 sahife. 4 renk, 10 kuruş YARIN ÇIKIYOR ka oyuncular da vardı: Adnanla Sadeddin Necmi... Bedriye Satvet de orada idi. Sonra Feriha ile Haşmet de yanımıza geldi. Bir aralık, hani şu Melek Hanımın yanmda iriyan bir kadın var ya, Nermin, o da salona girdi; Sadeddin Necminin yanında beş on dakika durdu, gitti. Demek ki işin içine altı kişi daha kanşıyor. Benim burada yazdıklarımı bir kere daha gözden geçirinciye kadar, hepimiz Hacı Hüsameddin konyakla zehirlendi, diye sanıyorduk. Adamcağız, çırpına çırpına yere yuvarlanırken kadehler devrilmiş, içindekiler de dökülmüştü. Onun için konyakları tahlil edemediler; içinde ne oldugunu anlıyamadılar. Zehirliyen adam, ilkönce oyun oynıyanlardan, yahud da orada oturanlardan, girip çıkanlardan birisi ise, bir aralık sırasını bulmuş, likör kadehine istriknin athktan sonra çekilip gitmiş olabilir. Böylece Hacı Hüsameddin ö'" S n kendisi orada olmadığı için şüphe a da kalmaktan kurtulmuş olur... Demek kı hem kendisi işi ustahkla becermiş; hem de işin eni boyuna uymuş, şeytan da yardım etmiş... Dedim ki: Ben salona girdiğim zaman, Hacı Hüsameddin oyuna başlamışn. Siz de kansile yan yana oturuyordunuz. Ben gelinciye kadar ne oldu, anlatsamza... Şükrü Paşa biraz düşünür gibi durdu. Sonra anlatmağa başladı: Salonun önünden geçiyordum; onları gördüm. Yemekten kalkmışlar, hepsi oraya gidiyorlardı. Bedriye Satvet, bana: «Siz de buyursanıza...» dedi. Girdim. Hacı Hüsameddin, poker oynamak için adam arıyor, kim oynar, kimi bulsak, diye sorup durujprdu. Feriha, başım ağrıyor, diye mızmızlandı. Nişanhsı, bil mem işte herkes nişanhsı diyor, Hacınm kâtibi Haşmet, genc kıza sokuldu: «Güvertede biraz dolaşalım, açılırsınız» dedi. Onlar çıkülar. Kansı da oynamak istemedi. Hacı Hüsameddin, Cevad Samile oturup gene bezik oynıyacaktı. Masanın üzerinde iskambil kâğıdlan duruyor, onları kanştmyorlardı. Tam o aralık Sadeddin Necmi içeriye girdi. Hacı Hüsameddin, onu görünce seslendi. Sadeddin Necmi, oynarım amma, dedi; Cevad Samiyi gösterdi, beyefendi de bizimle beraber oynarsa... Cevad Sami, nedense onurala oynamak istemiyor. Birbirlerini eskiden tanıyorlar mı, nedir?.. Biraz da ters cevab verdi. Onlar konuşurken, içeriye Adnan girdi. Hiç kimse ile konuşmadı. lArkast var) Tefrika No.14 V • Ndkleden: V KEMAL RAGIB Biz Şükrü Paşa ile başbaşa vermiş, bunları fısıldaşıyorduk. Anlaşılan, biraz da kendımizi şüpheden kurtarmak için: Ah, şu işin içyüzünü ortaya çıkarabihek!.. Diye kırvanıp duruyoruz. Zateıı vapurun içinde herkes, birer Şerlok Holmes kesildi. Ben bile bir ipucu bulsam hemen gidip kaptana söyliyeceğim. Demin Şükrü Paşa yanıma geldiği zaman defterimi kanştırıyordum. Onu sordu. Ben de saklamadım. Ne oldugunu söyledim. Yutkunmağa başladı. Ne istediğini anladım: Açıktan açığa söylemi yor amma, yazdıklarımı merak ediyor. Kırmak istemedim. Vapura bindiğimiz gündenberi ne yazdımsa hepsini ona da okudum. Hiç sesini çıkarmadan dinledi. Yalnız Sadeddin Necmi için atıp tuttuğumu duyunca güldü. Ben de utandım. O satırları çabuk çabuk geçtim. EJI »onunda: Likörler nasıl geldi, nasıl içildi, orasını bir daha okur musunuz, dedi. Okudum. Birdenbire kolumdan tuttu: îstriknin, sakm likör kadehinde olma=ın?.. Sonra ayağa kalktı: Gideyim, şunu doktorla da konuşayım. Dedi. Arası çok geçmeden gene geldi; elin

Bu sayıdan diğer sayfalar: