14 Birinciteşrin 1938 CUMHURİYET Hâdiseler arasmda SON Doktorların kazancı ir mecmuadaki son yazısından anlıyoruz ki, Ibrahim Alâeddin Gövsa da, bazı muharrirler gibi, doktorluğun ticarî mahiyetine karşı Moliere'den Jules Romain'e kadar uzanan muhalefet cephesine mensubdur. Vaktile bu değerli f ikir adamımız ve ötekiler gibi o cepheye girmiş olanlardan biri de benim. Hâlâ da oradan çıkmış değilim. Fakat İbrabim Alâeddin Gövsadan bazı noktalarda ayrılıyorum. Bence doktorluğun bir kazanc vasıtası olmasile asıl gayesi arasmda hiçbir tezad yoktur. İnsanda kazanc ihtirasını tekâmülün en koşturucu, en yükseltici ve parlatıcı amillerinden biri olarak selâmlanm. Yeter ki bu kazanc meşru olsun. Doktorun, hastasile ticarî münasebetinin tabiî seyrinde, kazancı tamamile meşrudur. Çünkü bu kazancı temin eden iki kıymet, tedavi ve sürattir. Doktor hastalarmı iyi ettiği ve çabuk iyi ettiği nisbette itibar ve para kazanır. Bu kaiâeden dışarı fırlıyan istisnalar belki yok değil, fakat çok değildir. Hiç şüphesiz hemen bütün itibarlı ve kazanclı büyük doktorlarr mız iyi doktordurlar. İçlerinde bir knock, yani bir şarlatan yoktur. Onlar kadar ticarî muvaffakiyetleri olmıyanlar arasında da büyük kabiliyet sahibleri bulunabileceğine şüphe retmem; fakat her meslekte bu kadar nasibsiz vardır. Beni muhterem İbrahim Alâeddin Gövsa gibi düşünenlerle birleştiren nokta, doktorluğun bilhassa büyük Avrupa şehirlerinde aldığı son ticaret şekilleridir. Oralarda bazı hususî hastanelerin fahiş fiatlarla şifa satan kâr müesseseleri haline geldiği söyleniyor: Bazan hasta için lüzumsuz rad yografi, tahlil ve saire ücretlerinin kabarttığı yekunlarla başlıyan muayene, alelâde bir karın ağnsını yıkım haline sokabiliyormuş. Evvelce bizim hususî hastanelerimizden bazıları için de buna benzer şikâyetler yükseldi. Yazdık. Şimdi kulağımıza hiçbir sızıltı gelmiyor. Fakat doktorluğun bilhassa Avrupadaki bu ticarî şekli, hükumetlerin müdahalesile kolayca ıslah edilebilir. Rapor suiistimalleri için de böyle. Yaşamak bedava mıdır ki sağlık tenbel harcı ve beleşten bir nimet olsun. Doktorluğun ticarî mahiyeti yalnız doktorlan değil, hasta olmak korkusunu varlığınm en büyük endişesi halinde mezara kadar sürükliyen bütün insanları fazla kazanmaya, şifanın daha eminine ve daha çabuğuna sahib olmak imkânını elde bulundurmaya sevkeder. Ekmeğin ve suyun bile bedava olmadığı bir dünyada sebillerden ve hayrat çeşmelerinden şifa dağılamaz. Böyle bir sağlık anaforu, miskinliği, ihmali ve hastalığı teşvik edeceği için umumî sıhhate fayda değil, ziyan verir; hayat mücadelesini gevsetir ve her tekâmülün muhtac olduğu ı*bfayı geciktırir. PEYAMİ SAFA MÜLÂHAZALAR Cenubî Çinde Japon ihrac kıt'aları mukavemetsiz ilerliyor Hon Kong'da Ingilizlerin ihtiyat kuvvetleri fazlalaştırıldı Amerikada yeni muharebe vaziyetinden doğan endişe büyüyor {Baştarafı 1 inci sahifede) yin müşterek veya muvazi bir hareket olcvvel ayının dördünde buraya getirilmiş duğunu ileri sürmektedirler. olan Tanaka ve Nomoto adındaki iki Ja Mussolini Japonları teşci ediyor pon esiri merkezî Çindeki Japon ordusu Roma 13 (a.a.) Japon gazeteleri saflannda malarya ve koleranın hüküm federasyonu reisinin Mussolini'ye gön sürmekte olduklannı söylemişlerdir. dermiş olduğu sempati mesajmm Japon Amerikamn endişesi heyeti tarafından ttalyan Başvekiline tevVaşington 13 (a.a.) Japonyanın dii esnasında Duçe, İtalyanın Japonyaya Vaşington sefiri, Amerika Hariciye Ne olan dostluğundan ve Japonya ile Italya zaretine bir nota tevdi ederek Kanton'a arasındaki tesanüdden, Japonyanın nihaî karşı bir taarruz icrası maksadile cenubî zaferi elde edeceği hususundaki kanaatinÇine Japon askerleri ihrac edilmiş oldu den bahsetmiş ve Japon gazetecilerini ğunu bildirmiştir. «Kanton'un cenubunda karaya çıkarıl Hul'ün Amerikamn menafiini müdafaa mış olan Japon kuvvetleri için mes'ud o edeceğini bir çok defalar beyan etmiş ve lan bugünde» kabul etmekten mütevelşimdiye kadar Japonlarm askerî metalibi lid memnuniyetini izhar eylemiştir. karşısında Amerikan bayrağım indirmekHeyet reisi, cevab vererek hiç bir ten imtina etmiş olduğu hatırlatılmakta memleketin üçler misakının mevcudiyetini dır. ve Cermen îtalyan Japon münasebatıAyni mehafil, Amerika, Ingiltere ve nı hesaba katmaksızın takib edeceği siyaFransanın ayni Japon tehdidi karşısında bulunmakta olduklannı ve yapılacak şe seti tesbit edemiyeceğini söylemiştir. Tertib yanlışları Yazan: ALİ KÂM1 Tertib yanlışlıklarının ayrı bir makale mevzuu olabileceğini hatırıma getirmez dim. Fakat medeniyetîn en büyük sırrını icad eden, en kuvvetli hamlesini doğuran Gütenberg'denberi her dilde ve bütün cihan matbuatında yapılan mürettib sehivleri toplansa kütübhaneler dolusu cildler meydana geleceği gibi bu cildlerdeki mürettib sehivleri de ayrıca bir kitab dolabını beslemeğe kâfi gelir sanırım. Sonra bunların muhteiif dillere göre tasnifi yapılsa bizim rökor kıracağımızı ve dünya şampiyonu olacağımızı hiç iddia edemezsem de hatırı sayılır derecede puvan alacağımızı tahminde güçlük çekmem. Mürettib sehivlerinin güldürenleri ve ağlatanları olduğu gibi suya sabuna dokunmıyan adileri ve manasızları da çoktur. Gazetelerimiz içinde en az tertib hatası yapmasile meşhur olan «Cumhuriyet» te bile bunlara tesadüf etmekten bütün bütün kurtulamıyoruz. Çocuk terbiyesine dair bu sütunlarda yazdığım bir makalede «Dürkhaym, demiştim, terbiyeyi toyların olgunlaştırılmasıdır diye tarif ediyor.» Bu söz nasılsa «huyların olgunlaştırılmasıdır» şeklinde çıkmış. Olabilir. Zararsız bir tertib hatası. Işin bana biraz gülünc gelen tarafı, maksadımı kendisine anlatamamış olduğumu zannettiğim arkadaş bir muharririn kendi gazetesinde bana itiraz ederken yukarıda yazdığım cümleyi, içindeki mürettib sehvi ile beraber gazetesine nakletmiş olması idi. Sonra Peyami Safa benden habersiz onun itirazına cevab yazmış bulundu: Peyami Safa dedim de hatırıma geldi. Geçenlerde onun da küçük bir yazısınm başlığı güldürücü mürettib sehivlerine şaheser bir misal olmuştu. Bir sabah gazeteyi elime alıp bermutad ilk iki sahifesine göz gezdirdikten sonra Peyaminin yazısına baktım: «Dilenciler ve edebiyatçılar». Ne münasebet? Her ikimizin de mensub olduğumuz bir edebiyatçı ailesi var. Olmasa bile böyle bir münasebet aramak münasebetsizlik değil miydi? Yoksa Peyami kalemile geçinmek mecburiyetinde kalan edebiyatçıların dilenciden farkı olmadığını mı söyliyecekti? Bu düşünceler şirnşek gibi zihnimden geçerken ben yazıyı okumaya başlamıştım. Meğerse makalenin başlığı «Dilciler ve edebiyatçılar» iken ufak bir tertib hatasile «dilciler», «dilenciler» şeklinde dizilmiş. Garibdir ki ilk telâkkinin telkinile ben asıl yazıda doğru çıkan dilcileri de dilenci okumakta devam ediyor ve okuduğumdan birşey anlamıyordum. Neden sonra işin farkma vardım ve gülmeye başladım. Mürettib sehivlerinin ağlatanları da olduğunu söylemiştim. 30 yıl evvel meşrutiyetin ilânile beraber tarihe karışan bu kısım mürettib sehivleri ondan evvelki istibdad zamanında ne göz yaşlan döktürür, ne aile ocaklan söndürürdü! Gazetede çıkan makalesinin tertib sehvi olarak bir kelimesi zülfüyare yani «zatı şaha ne» ye dokunan muharrir hemen tevkif olunarak Yıldız sarayında muhakeme edilir, yakayı kurtaramazsa sürülür, çoluğu çocuğu sürünürdü. Bazı böyle bir kelime hatası, gazetenin kapanmasına, sahibi imtiyazmın, müdiri mes'ulünün, mürettiblerinin günlerce istintak altmda kalmalarına kâfi bir sebeb olurdu. Meselâ «seriri saltanat» yerine mürettibin ufak bir yanılmasile «şeriri saltanab> dizilmiş olsa hemen bendei sadıklar atebei mülukâneye takdim ettikleri curnallarla padişahm kulağını doldurur ve bu curnallar herhangi bir ıslahat projesinin göremiyeceği rağbet ve illifatla tatbik sahasma konurdu. İHEM AKYÜZ NALINA M1H1NA Lâvrens ve Balkanlı dostlarımız 1 I Ressamlarımızın yurd gezisi Bulgar Kralının culus gunu Mayısta Ankarada bü Büyük Şefimizle Mayük bir resim sergisi jeste Boris arasmda açılacak telgraflar teati edildi Ankara 13 (a.a.) C. H. Partisi, lessamlarunızm yurdun her köşesini görerek, tanıyarak eser vermelerini temin, hem de bu suretle kendilerindeki millî san'at ruhunun daha realist olarak inki şafım mümkün kılmak malcsadile kendi lerini memleket içinde dolaştınp çalıştırmayı kararlaştırmıştı. Ankara 13 (a.a.) Bulgar Kralı Boris'in tahta cülusünün yıldönümü münasebetile aşağıdaki telgraflar teati edilmiştir: . Majeste Boris III SOFYA Majestelerinin tahta cülusünün yıldönümü münasebetile kendilerine en iyi tebriklerimi ve şahsî saadet lerile Bulgaristanın refahı için olan çok samimî temennilerimi arzetmek benim için büyük bir zevktir. Bu sene için ayrılan değerli ressamla rrmızızdan: Zeki Kocamemi, Ali Avni Çelebi, Mahmud Cuda, Feyhaman Du ra, Saim Sani Yetik, Cemal Tollu, BedK. ATATÜRK ri Ayukoğlu, Hâmid Gerel, Hikmet Ekselâns Atatürk, Onat, Trazbon, Rize, Erzurum, Malat Cumhur Başkanı ANKARA ya Konya, Gazi Anteb, Antalya, îzmir, Ekselânslannm nazikâne tebrik Bursa, Edirne vilâyetlerinde tetkiklerini lerinden fevkalâde mütehassis ola ve çalışmalarını bitirip dönmüşlerdir. rak kendilerine en hararetli teşekŞimdi önümüzdeki mayıs ayında Ankürlerimi arzederim. karada bu maksadla açılacak olan sergi BORÎS III için eserlerini ikmal ile meşguldürler. Bu seyahatler her sene daha genişletilecek, tekrar edilecek ve yurdun her tarafına teşmil olunacaktır. C. H. Partisinin bu isabetli ve ayni zamanda himayekâr teşeb büsünden memnun kalan Türk ressamları birliğinin toplantısmda C. H. Partisine teşekkür etmeği karar altına almışlar ve şu mektubu yollamışlardır: • C. H. Partisi Cenel Sekreierliği yüksek makamma: Kudüs 13 (a.a.) Kudüsle Hebron Resssamlarımızm Anadolu şehirlerinde bir ay müddetle resim yaptırmak suretile arasmda bir askerî müfreze ile asiler araTürk san'at ve san'atkârlarmı teşvik ve sında vukua gelen musademelerde üç himaye zımnında gösterdiğiniz büyük asi telef olmuş ve iki îngiliz polisi yaraalâkadan dolayı birliğimiz resim şubesi lanmıştır. ressamlan hisselerine düşen teşekkür ve Kudüsteki hâdiseler minnettarlığı arzetmeği, toplantılannda Kudüs 13 (a.a.) Akşam üzeri bir karar altına aldılar. Birlik ressamlannın çok suikasdler yapılmıştır. bu şükran kararlarını arzeder, saygılan Hayfada asiler, Arab mahallesi muhmın kabulünü rica derim. Güzel San'atlar. Birliği resim şubesi tan Ali Ahsudun evine girmişler ve eş başkanı Konya meb'usu raftan bir zatla muhtarın misafirlerinden Şevkei Dağ iki kişiyı öldürmüşlerdir. Ceninede bir takım Arab memurlar, sokak ortasında öldürülmüşlerdir. Şehirde gurubdan sonra sokağa çıkmak yasağı ve ışıkları söndür Paris 13 (a.a.) Le Jour gazetesin mek mecburiyeti ilân edilmiştir. de Tabui, şu mülâhazayı ileri sürüyor: Muhteiif yerlerde üç Arab öldürül «Almanyanın arazi bakımından serdedecek mutalebatının ilk hedefinin Belçika müştür. olması muhtemeldir. Berlinden, muhteiif tngiliz komiseri Lndradan dönüyor membalardan bize gelen haberlere göre, Londra 13 (a.a.) Vazifesi başma büyük Almanyanın yakında yapacağı bir gitmek üzere dün akşam Londradan ayteşebbüsün hedefi Öpen ile Malmedi'yi rılmış olan İngilterenin Filistin Ali Ko istemek olacaktır.» miseri Sir Mak Mihael, bu sabah İskenYugoslav matbuatı intihabat deriyeye müteveccihen havalanmış olup neşriyatile meşgul tayyaresi oradan Filistine gidecektir. Belgrad 13 (a.a.) Akşam gaze Yahudi liderlerinin tnşiltereden teleri, sabah refikleri gibi herşeyden ev talebi vel yakında yapılacak olan teşriî intihaVaşington 13 (a.a.) Yahudi liderbattan bahsetmektedirler. lerinden mürekkeb olan Amerikan deleGazeteler, bilhassa 11 kânunuevvelde 371 meb'us intihab edileceğini yazmakta gasyonu, bugün îngiliz sefirine bir muhdırlar. Devletin bütün arazisi beş intihab tıra vererek Filistin Yahudi muhacereti nin devam etmesi talebinde bulunmuştur. dairesine tefrik edilmiştir. gönlünde çakmaktadır. Curnalcıya bu sermaye yetmez mi? Hemen sivil polis memurları gelir, ağabeyimi Yıldız sarayına götürürler. Orada hukuk mezunu olmıyan mabeynci müstantikler tarafından iki gün fikıştırıhr. Ve gazeiin böyle bir maksadla yazılmadığı kanaatine varılmadıkça ne mecmuanın, ne de ihtimal gazeiin sahibi serbest bırakılrnaz. Tabiî her lisanda olduğu gibi Fransız matbuatımn da tarihe mal olacak kadar ehemmiyet almış mürettib sehivleri vardır: Birinci Napolyon'un zamanında bir kelimenin üç harfi eksik dizildiği için azkalsm Fransa ile Rusyanın arası açılıyormuş. Halbukı o sırada bu ıkı hükumetin ittihadı mevzuubahis imiş. Yazılan: Ces deux souverins, dont (Vunion) ne peut âtre quinvincibe... Cümlesi şu şekilde çıkmış: Ces deux souverains dont (l'un) ne peut etre quinvincible.. Evvelki cümle iki hükümdarın ittihadını muhakkak gösteriyor: İkincisi ise onlardan yalnız birine ve bittabi Fransaya galebe mümkün olmadığını anlatıyor. Tarihe geçmiş güldürücü mürettib sehivleri de az değildir. Viyanada doğmuş olmasına rağmen tanınmış bir Fransız şairı olan Ponsard'ın büstü için Bornier güzel bir şiir yazmıştı: Tu mourus en plein lumiere Et la victoire coulumiere T'acconpangna jusquau tombeau. «Sen nur içinde öldün ve melufun olan zafer mezara kadar seni teşyi etti.» Ne yazık ki ikinci mısra tertib sehvile şöyle çıkmıştı: Et Victoire, ta couturiere «Sen nur içinde öldün ve senin dikişçi kız Viktuvar mezara kadar seni teşyi etti.» Başka bir şiirde ufak bir mürettib sehvi manayı feci bir şekle sokmuştu: /'aı'me a te voir, 6 jene fille, dctachant ta noire mantille de ies epcaules de satin. «Ey genc kız, saten omuzlarından siyah ipek mendilini alırken seni görmeyi pek isterim.» Güzel! Fakat bu güzel kuplenin son keümesi satin yerine catin çıkmıştı. Catin ise fahise demektir. Bir harf değişikliğile saten omuzların fahişe omuzlan olması, gülünc olmaktan ziyade acı. Fakat 1884 senesi bütçesinin müzakeresinden bahseden rapordaki: «İl reste, pour terminer l'entre prise, a voter une somme de 31 1,000 francs.» «Teşebbüsün tamamlanması için 311 bin franklık bir meblâğın daha reye konması icab ediyor.» ifadesi «voter» verbinin «volcr» şeklinde çıkmasından şöyle komık bir mana almıstı: «Teşebbüsün tamamlanması için 31 1 bin franlık bir meblâğın daha çalınması icab ediyor».... Her tertib yanlışlığı muharririn canını sıkar amma böylesi onu da gülüdür sanırım. Makalemi gazeteye göndermeden okuyan bir dostum, bu misalleri nereden bulduğumu hayretle bana sormuştu. Okuyucularım içinde de bu meraka düşenler varsa hemen haber vereyim ki bunlar fransızca mürettib sehvi manasına da gelen coquille kelimesi için bir ansiklopedide gördüğüm misallerden bazılandır. ünkü Cumhuriyet'te Belgraddan alınmış şöyle bir telgraf haberi vardı: «Eski Kudüs ve Kıbrıs valisi Sir Ronald Stores, bu hafta sonunda YugoslaO' ıjaı/a gelecektir. Sir Stores, Balkan payitahtlannda meşhur albau Lavrens'in haı/at ve faaliyeti hakkında konferanslar vcrecektir.» Dün de Sofyadan alarak bugün dercettiğimiz hususî bir haber, bu konferans hikâyesini teyid etmektedir. Sir Stores Sofyada konferans verecekmiş! Balkan payitahtlannı kapı kapı dolaşarak Lavrens'i Balkanlı dostlarımıza tanıtcak olan bu sabık İngiliz valisi, bilmeyiz, Türkiyeye gelerek Lavrens'i bize de methü sena etmeği düşünüyor mu?!... Lavrens, Büyük Harbden evvel arkeoloji mütehassısı sıfatile memleketimizc giren Entillcens Servis casusudur. İlk işi, o zaman Almanların yaptığı Bağdad demiryolunun inşaatını sekteye uğratmaktı. Hattm güzergâhındaki aşiretleri Alman mühendisleri aleyhine kışkırtıp duran ca ] sus, Büyük Harb çıkmca, Mısıra gitti; ' oradaki İngiliz karargâhından aldığı emirle Hicaza geçerek Kral Hüseyni, < Osmanlı İmparatorluğu aleyhine isyana • teşvik etti. Çil îngiliz altınlarmı avuç a | vuç, etek etek saçarak bedevileri, aşiret * leri ayaklandırdı; Hicazda, Filistinde, Suriyede harbeden Türk kıt'alannm gerilerinde pusular kurarak baskmlar yaparak çalıştı fakat, en büyük kahramanlığını Hicaz demiryoluna karşı gösterdi. Lavrens hatıratında iftiharla yazdığı gibi, susuz Türk yaralılarını ve silâhsız Türk esirlerini bedevilere öldürtmekten zevk duyan bir katil, bir canavardır. Harb cephelerinde karşı karşıya, birbirimize merdce süngü salladığımız îngiliz askerlerini cesur ve anud bir düşman olarak nekadar takdir edersek kahpe Lavrens'ten de o kadar nefret ederiz. Simdi, îngiltere ile çok iyi dost olduğumuz bir sırada, eski bir îngiliz valisinin, Yugoslavya gibi dostumuz ve müttefikimiz olan Balkan devletlerinin payi tahtlannda Lavrens'i methe kalkışma sındaki mana ve hikmeti anlıyamıyoruz. Lavrens'le Balkanlıların ne alâkası vardır ki bu konferanslara lüzum görülüyor? Sir Ronald Stores, Belgradda, Sofyada, Atinada, Bükreşte, Lavrens'in ha yatını, Türkleri şöyle kesti, böyle biçti, Türk askerile dolu trenleri havaya uçurdu, diye ballandıra ballandıra hikâye edecek ve yüzde doksanı merkum serserinin yalanlarından ibaret olan bu maceraları, bir kahramanlık destanı gibi destan kelimesini maval diye de okuyabilirsiniz anlatacaktır. Balkanlı dostlarımız da, bir taraftan bu casusu alkışlarken diğer taraftan da Türklerin beceriksizliğile alay edeceklerdir. Böylece, müttefik Balkan memleketlerinde, İngiliz casus larının prestiji yükselecek, bizimki kırılaŞ caktır. Balkanlı dostlarımızın, meşhur birl Türk düşmanının, yüzde doksanı yalaal ve mubalâğadan ibaret olan hikâyelerinij dinlememenin Türkleri memnun edecel bir nezaket eseri olacagını düşüneceklerij ni ümid ederiz. Müttefik ve dostlarımız1 dan bu konferansları menetmelerini iste miyoruz; fakat, bu konferanslara boykot yaparak Sir Ronald Stores'i, sevgil La\Tens'inin macerajarile yalnız ve b a | başa bırakmaları hoşumuza gidecektir. Dostlarımız, Türkiyede kendi aleyhlt rine konferanslar verilmesinden nası memnun olmazlarsa biz de, pek tabiî larak dostlarımızın memleketlerinde Tüı kiye aleyhinde konferanslar verilmesiı hoş görmeyiz. Müttefiklerimizden bu ne zaketi beklemeğe hakkımız vardır; sar yorum. Son söz: Sir Ronald Stores bu koı feransları Filistin şehirlerinde verse dar iyi eder. Kudüste kanlı hâdiseler arttı Almanyada Yauhi banTedhişçiler şehirde pek kaları tasfiye ediliyor Berlin 13 (a.a.) Rüdolf Lanser çok Arab öldürdüler Almanya, Belçikadan da arazi istiyecekmiş! tarafından bankalar ve sigortalar idareleri asamblesine gönderilmiş olan bir teb liğe göre, Alman bankalarında müstah dem hiçbir Yahudi yoktur. Teblığde bütün Yahudilerin kambiyo piyasalarından çıkarılmış oldukları ilâve edilmektedir. Yahudilere aid olan Yahudi ' bankalara işlerini tasfiye etmeleri ve Yahudi direk tör ve memurlarına yol vermeleri ve ya O zaman gazetecilerle curnalcılar biri hud bankayı âri bir müesseseye devretmemürettib sehvine meydan vermemek, öteleri ihtar edilmiştir. Arnavutluk sefiri itimadna ki curnal edilmeğe lâyık manalı bir tertib sehvi yakalamak gayretile gözlerini dört mesini verdi açtıklan için bu sayede tertib yanlışlıkları Ankara 13 (a.a.) Arnavudluğun şimdikinden daha az olurdu. Vakıâ müyeni Ankara elçisi Asaf Caculi, bugün rettib sehvi bulamıyan curnalcılar başka Cumhur Başkanı Atatürke itimadnamesi şeylerden mana çıkarıp gene san'atlarını ni takdim etmiştir. icraya vesile bulurlardı. Meselâ 1891 de Amerikada 27 milyon litrelik Sadnazam Kâmil Paşa hernedense benzin depoları infilak etti (gazabı şahane) ye uğrıyarak Izmir vaNevyork 13 (a.a.) Niyü Jersey liliğine tayin olunmuştu. O zamanlar büde Linden'de Siti Servis Refining Kom yük ağabeyim Şairi Maderzad Ismail Sapaniye aid ve 27,252,000 litre hacmi is fa da «Mirsad» unvanile haftalık edebî tiabisinde on iki benzin deposu infilâk et bir mecmua çıkarıyordu. Mirsada «Kâmiştir. Bir kilometre nısıf kutrunda bir mil» imzasile arasıra yazı ve manzume daire dahilinde bulunan bütün yerlerin gönderen genc şairin o hafta ayni imza tahliye edilmesine mecburiyet hasıl ol ile çıkan ufak bir gazeli açıkgöz bir curmuştur. Çünkü hararet dayanılamıyacak nalcıya sermaye olmuş. Çünkü manzumederecede şiddetlidir. İtfaiye efradı civar nin sahibi gazeline: daki depoları kurtarmağa çalısmaktadır. Cözlcrimde âteşi dilsuzu firkat berk urur ALİ KÂMl AKYÜZ Erzincana ulaşan demiryoluna dair Daladye'nin bir tekzibi Paris 13 (a.a.) Beynelmilel buh ranın muhteiif safhalan hakkında söy lemiş olduğu iddia edilen ve sabah gazeteleri tarafından neşredilen sözlerden haberdar olan Daladye, dün akşam bu sözlerin kat'iyyen sahih olmadığını beyan etmiştir. berk urur Beytile başlamıştı. îmza Kâmil olunca bu beyit tam Kâmil Paşanm o zaman ağzına yakışacak bir mana alıyordu. Sadaret mevkiinden ayrılmış, gözleri şimşek çakıyor, ateş püskürüyor, fakat o, gene yerine gelecektir. Bu ümidin de şimşekleri Dilde lâkin pertevi ümtnidi vuslat IBaşmakaleden detam] başlıyan samimî dostluğumuz gün geçtikçe azalmayıp artıyor. Balkanlarda bir ittifak paktı bu havalinin sulh ve sükununu kat'î emniyet altına almıştır. Italya ile dostuz ve Fransa ile Suriyeye karşı da dostluktan başka bir his ve fikrimiz kalmamıştır artık. Yeni Türkiye bütün komşularile sevgi ve saygı dolu bu münasebetlerini kendi yeni rejiminin saymakla bitip tükenmez feyizlerine borcludur. Erzincan şimendiferinin büyük ehemmiyetini tebarüz ettirmek için bir tek noktayı daha söylemiş olalım: Memleketi(Ba.$tarafı l inci sahitede)' mizdeki bütün şimendiferlerimizin işlettasarrıf veya müstecirleri bu vasıtalarn melerini olduğu gibi inşalarını da artık istimalinden doğacak zararları karşıla hep Türk çocukları yapıyorlar! mak için malî mes'uliyet sigortası akdiı YUNUS NAD1 mecbur tutulacaklardır. Türk İtalyan ticaret Motörlü nakil vasıtalarının nevilerİM müzakeresi bitti göre temin edilecek malî mes'uliyet sigo^ Ankara 13 (Telefonla) Türk taları lâyihada şu miktarlarda tesbit ed£ İtalyan ticaret müzakereleri esas itiba miştir: rile bitmiş, son bazı noktalar hakkında Her kaza için motosiklet en az 4000 da bugün görüşmeler olmuştur. İmza me Türk lirası, otomobil en az 7500 Türk rasiminin yann yapılacağı anlaşılıyor. lirası, on kişilik veya iki tonluk otobüs Heyet azası yarın akş.am Ankaradan ha ve kamyon 10,000 Türk lirası ve daha reket edecektir. büyükkri 12,500 ve 15,000 Türk lirasu Kazalara mâni olmak için ciddî tedbirler alınıyor