CUMHURİYET 8 Evlul 1938 Iki feci otomobil kazası Bir arabacı otomobil altmda can verdi, Çatalca yolunda da bir otomobil parçalandı Izmirde yapılan güreş müsabakası Finlândiya takımı B takımımızı 6 1 yendi tzmir 7 (Telefonla) Finlandiyalı güreşçiîerle bugün B takımımız arasmda ilk karşılaşma serbest güreş olarak yapıldı. 56 kiloda Ankaralı Mustafa, sayı hesabile, 61 kiloda Ankaralı Haşim 2,45 dakikada, 66 kiloda İzmirli Meh med 4,12 dakikada, 72 kiloda İstanbullu Faik 2,34 dakikada, 79 kiloda İstanbullu Adil 12 dakikada, 87 kiloda İz mirli Mehmed 45 saniyede mağlub oldular. Ağır sıklette Samsunlu Ahmed 2,45 dakikada galib geldi. Yarın A takımımız GrokoRomen olarak Finlândiya takımile ikinci maçı yapacaktır. ..£ J^ayanfarın sıhfıi arttaâau İ Kadınlık âleminde modern bir inkılâb yapan (aylık temizlik) lerimizde kullandığımız; ve BAGI'dır. Her eczanede ve büyük ticarethanelerde bulunur. Gümrük Muhafaza Genel Komutanlığı istanbul Satınalma Komisyonundan: 1 Gümrük Muhafaza Örgüdü için muhtelif eb'adda 750 tane şah bayrağın 24/9/938 cumartesi günü saat 11 de açık eksiltmesi yapılacaktuv 2 Tasınlanan tutarı 1520 lira ve ilk teminatı 114 liradır. 1 3 Şartnamesi Komisyondadır. Görülebilir. 4 İsteklilerin gün ve saatinde ilk teminat makbuzları ve kanunî vesikalarile birlikte Galata eski İthalât Gümrüğündejri Komisyona gelmeleri (6215)' Edirnekapı civarındaki kazada parçalanan araba ve otomobil Edirnekapı civarında Malta ile Atikalipaşa arasmda ölümle neticelenen bir kaza olmuştur. Yemiş iskelesi arabacılanndan Emin isminde 35 yaşlannda birisi Fatih yolile evine dönerken Malta çarşısı üe Atikali paşa mevkii arasındaki ağaclıklı yayakaldırımm arasından tramvay yolu aşmak için karşı tarafa geçerken Edirnekapı istikametinden gelen 2691 numaralı ve şoför Arab Kâmilin idaresindeki taksiniıt anî sadmesine maruz kalarak arka kısmı ön kısmmdan ayrılmış, arabacı Emın de yere yuvarlanmıştır. Taksi, bir direğe tosladıktan sonra durmuş, içindeki yolculardan Mustafanın kolu kınlmış, şoför Kâmile birşey olmamıştır. Arabacı Emin, imdadı sıhhî ile Gureba has'.anesine kaldırılırken ölmüştür. Şoför Arab Kâmil, dün adliyeye ge tirilerek dördüncü sorgu hâkimliğinde sorgusu yapıldıktan sonra tevkif edilmiş tir. Kendisıle görüşen bir arkadaşımıza Arab Kâmil demiştir ki: « Şükrü, Mustafa, Nusret ve îbrahim ismindeki yolcuları Taksime götürüyordum. Malta çarşısile Atikalipaşa ö nünde karşıma araba çıktı. 35 kilometre süratle gidıyordum. Maalesef gene kaza oldu. Eğer süratli gitmiş olsaydım arabaya ortasından çarpardım. Halbuki arka dan tosladım ve toslamamla arabacmın yere düşmesi bir oldu. Geçidde de çocuklar oynuyorlardı. Onlan çiğnememek için manevra yaptım. Bu serer de direğe çarptım.» Tabibi Adlî Enver Karan, Eminin başı ezilmek suretile öldüğünü tesbit etmiş \e defnine izin vermiştir. Edirne yolunda da bir otomobil kazası oldu Dün Çatalca yolunda feci bir otomobil kazası olmuştur. Kazayı yapan oto mobilin sahibi şoför Deli Şükrüdür. ŞükSon Ingiliz modaları: Solda düz beyaz ipekliden bir elbise. Belden aşağı rü, verdıği ifadede dört defa Bakırköy iki tarafta, omuz, yaka ve göğsün iki tarafındaki tezyinat siyah ipekliden. emrazı asabiye hastanesine girip çıktığını Nihayetlerde püsküller vardır. Ortada: Grinolin'den bir elbise. Yaka, korsaj söylemiştir. ve önlük olarak tülden tezyinat. Sağda, üç renkli kumaştan bir elbise. CeŞükrü, otomobili şehrimizden yeni saketi lâciverd kadifedendir. hn almış ve yanına Tekirdağlı kurukah veci İbrahim oğlu Hakkıyı da alarak EMussolini'nin Macar dirneye gitmek üzere yola çıkmıştır. Şük Hicaz Veliahdi Londradan rü ve Hakkı Floryaya geldikleri zaman işçilerine vadi ayrıldı bir yerde oturup rakı içmişler ve biraz Londra 7 (Hususî) Üç haftadan Roma 7 (a.a.) İtalyayı ziyaret etsonra da denize girmişlerdir. Her iki sar beri Londrada bulunan Hıcaz Veliahdi mekte olan Macar endüstrisi işçilerin hoş denize girmelerine rağmen ayılma Imir İbnissüud bugün memleketine den mürekkeb bir grupu kabul eden Mussolini, İtalyanm daima Macar dostu mışlar, otomobile çıplak olarak binip yo hareket etmiştir. la devama başlamışlardır. Fakat sarhoş îtalyan Yahudileri Habeşis olarak kalacağmı beyan etmiştir. Kadın ve moda Bursada yapılan yüzme yarîşlarî Bursa '(Hususî) Burada beynel milel eb'ada göre yapılmış olan Havuzlu parktaki yüzme havuzunda İstanbul, İzmir, Mudanya ve Bursah yüzücüler arasmda bu hafta yüzme müsabakalan yapılmıştır. Hususî mahiyette yapılan bu müsa bakaların neticesini bildiriyorum: 50 metrede îstanbuldan Gültekin, 100 metrede Bursa Duraspordan Mu zaffer birinci, İzmirden Hüseyin ikinci, 400 metrede îstanbuldan Gültekin birinci, Mudanyadan Ali ikinci. Atlamalarda: Duraspordan (Bursa) İbrahim birinci, Acar îdmandan (Bursa) Hamdi ikinci. 100X400 bayrak yarışında îbrahim, «jültekin, Muzaffer ve Bürhandan mü rekkeb olan takım kazanmıştır. Birin cilere muhtelif hediyeler verilmiştir. Güzellik ve sıhhat için ilk şart Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra RADYOLİN Kullanmaktır. Yeşilköyde deniz yarîşlarî yapılacak önümüzdeki pazar günü için, Yeşilköy spor kulübü, C. H. P. r.in himaye sinde, Yeşilköy açıklarında büyük deniz yarîşlarî tertib etmiştir. Kadın ve erkek olmak üzere iki kısım üzerine yapılacak müsabakalara her sporcunun serbest olarak girebilmesi esası kabul edılmiştir. O gün sürat ve mukavemet yüzme yarîşlarî yapılacağı gibi yelken müsabakalan da programa ithal edilmiş ve yağlirrdiçekle ördek yarîşlarî gibi bazı eğlenceler de unutulmamıştır. RADYOLİN DİŞLERİ, dişler çehreyi güzelleştirir. RADYOLİN DiŞLERi, sağlamlaştırır. RADYOLİN dişleri temizler ve parlatır, mikroblan yüzde yüz öldürür. Diş etlerini besliyerek hastalanmalanna mâni olur. Ağız kokusunu keser. Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra RADYOLİN Bir Çingenenin muhakemesi Bursa (Hususî) Orhangazi köylerinde çadır kurarak köy köy gezen çingenelerden Hüseyin admda biri, bir sene beraber yaşadığı fakat nikâhlı bulunmadığı nişanhsı Huriyeyi tabanca ile ö'ldürdüğünden Ağırcezada muhakeme edil mektedir. Hüseyin, Huriye için ebeveynînin kendisinden 60 lira istediklerini, yani kızı 60 liraya sattıklarını fakat sonradan onu kendi akrabalanndan birine daha pahalıya satmak istediklerini söyliyerek cinayetin sebebini buna atfetmiştir. Reis Osman Sabrinin sualine karşı suçlu Hüseyin : Nikâh yaptırmak için Bursaya geIecektim. Fakirlik bu! Nikâh yaptıramadık... Bilâhare bizim göçebe kızı başkasına vermek istedi... Bunları göçebemiz den Mustafa, Mehmed, İbrahim bilirler, demiştir. Bu şahidlerin nerede oldukları sorulunca yerlerini bilmediğini, gezip durduklarını anlatan Hüseynin muhakemesi bu şahidlerin ihzaren celbi ve evlenme muamelelerinin yapılıp yapılmadığmın tahkiki icin talik edilmiştir. dan içeri girince, orada bir lâhza durdu. Ellerini kenetleyip dizlerinin arasına sokmuş, başı eğik, gözleri halınm bir noktasına takılı, dalgın dalgın düşünen Şefiğe baktı. Sonra, yavaşça yaklaştı ve hafif sesle: Şefik, dedi kliniğe gitmiyecek misin, oğlum? Şefik, kalbindeki yaraya insafsız bir parmak dokundurulmuş gibi, yerinden sıcradı. Daldığı hayal âleminden, birdenbire silkinip uyandı, hayretle annesinin yüzüne baktı. Raika Hanımefendi, onun bu şaskm bakışı karsısında, sualini tekrar etmeğe mecbur oldu: Kliniğe gitmiyecek misin? Şefik, vücudünü güçlükle yerinden kımıldatan yorgun bir adam halile, ellerini dizlerine dayayarak kalktı. Annesile beraber, yemek odasına geçtiler. Son za manlarda, karısile başbasa, kendi oda sında sabah kahvaltısı etmeğe başlarnışh. Fakat Raika Hanım, o gün, kahvaltıyı onun odasına göndertmemiş, yemek odasında hazırlatmıstı. Bu, Şefik için bulunmaz bir nimet oldu. Hergün karısile karşı karşıya geçip oturduğu ufak masanm manzarasını bile görmeğe tahammülü yoktu. Hayatının, irili ufaklı bütün saf İstanbul Emniyet Müdürlüğünden: » Polis hayvanları için alınması kapalı zarfla eksiltmiye konulan 101375 kilo yulafın beher kilosuna verilen 5 kuruş 95 santim ve 109500 kilo otun beher kilosuna 3 kuruş ve 73000 kilo sap samanın beher kilosuna verilen 2 kuruş 50 santim fiatlarm Vekâletçe haddi lâyık görülmediğinden arttırma eksiltme ve ihale kanununun 40 ncı maddesine tevfikan pazarlıkla alınması takarrür etmiştir. İsteklilerin 13 eylul 938 salı günü saat 14 te 893 liralık teminat makbuzile Defterdarhk Muhasebesi Müdürlüğü Dairesinde kurulu Komisyona müracaatleri. • (6202)' kafa ile idare edilen otomobil Edirne şosesi üzerinde Haramidere civarındaki virajda yoldan çıkmış ve dört defa takla attıktan sonra parça, parça olarak bir hendeğin içine yuvarlanmıştır. Şükrü ile Hakkı muhtelif yerlerinden çok ağır yaralı oldukları halde İstanbula nakil ve Gureba hastanesine yatırılmışlardır. tana gönderiliyor Londra 7 (Hususî) Romadan bil dirildiğine göre, İtalyan hükumeti İtalyadaki Yahudileri Habeşistanda yerleştirmeğe karar vermiştir. Teşrinievvelın birinde toplanacak olan faşist büyük meclisi bu hususta esaslı tedbirler ala caktır. Rus Rumen anlaşmasmın aslı yok Bükreş 7 (a.a.) Romanya ile Sov yetler arasmda bir anlaşma akdedildi ğine dair yabancı memleketlerde çı kan haberlerin kat'iyyen asılsız oldu ğunu Rador Ajansı bildirmektedır. Büyük aşk romanı; 4 0 Nakleden: HAMDİ VAROĞLU^ Halbuki evlendikleri gündenberi, Zeyneb ona nekadar muti kalmıştı. Eskilıi sar yolu üzerinde tesadüf ettiği sert yüzlü, atılgan tavırlı, asi tabiatli çocuk, Şefiğin kalbinden kendi kalbine aşkm yol bulduğu tarihten sonra kendini bütün mevcudiyetile onun iradesine baglamış, kendi isteğile ona esir olmuştu. Şefik, daha bir gün evveline gelinciye kadar hayatının her dakikasmı neşeli kahkahalarile, güzel gb'zlerinin gönül ısıtan bakışlarile, nazarında saadetin ye gâne manasmı teskil eden mevcudiyetile dolduran Zeynebi, bugün hayalden iba> ret kalan Zeyneble, gayriihtiyarî muka'* yese ediyor ve bu ikisi arasmdaki fark karşısında payansız bir ye'se düşüyor du. Onun, en büyük arzulan mevzuu bahfolduğu zaman bile «sen bilirsin», yahud «nasıl istersen» diyen sesi l^âlâ kulaklarındaydı. Şefiğe bazan, «sen» dıye hitab etmekten çekinecek kadar derin bir hürmet besliyen bu mutavaatkâr sesin sahibi, nasıl olur da, bir gün içinde, bütün bir hayatı yıkıp giderdi? Şefik, Zeynebin kendisini yükselttiği mevkiden kendi hatasile yuvarlandıgını idrak ediyordu. Sehhar bir âlem içinde, bir peri masalı kadar cazib, bir faniye nasib olmasına ihtimal verilemiyecek kadar mes'ud bir hayat yaşarken, gözünü bu hayatın perişan enkazı arasında açıvermişti. Şimdi, ne o sehhar hayatın eski süslü dekoru, ne o dekorun içindeki eski mes'ud havadan eser vardı. Kaybedilen her saadet gibi, Zeyneb de, şimdi Şefik için, acısına dayanılmaz bir yürek yarası olmuştu. Fakat, dokundukça sızlıyan bu yarayı kurcalamaktan kendini alamıyordu. Eskihisarda, Sıdıka teyzenin evînde r geçirdiği günlerden, Zeynebin hayalile başbaşa kaldığı o ana kadar, göz açıp kapıyacak derecede kısa bir zamana sığmış gibi geçen, bahtiyar günlerini düşündü. Ceviz ağacı altındaki mehtablı geceleri, Zeyneble elele yaptıkları kır gezintilerini, hasarı çocuklar gibi ağac tepelerine tırmanıslarını hatırladı; Zeynebe ilk dans dersini verdiği gecenin, kalbinde uyandırdığı çarpıntıyı bir daha duyar gibi oldu; sonra, evlenmeğe karar verdikleri günkü sevincini acı acı hayalinden gecirdi. Bütün bir ömrü doldurmağa yetecek kadar büyük bir saadet, bir an içinde yok olmuştu. Bir gülistanda gezerken, ayağı kayıp sonsuz bir uçuruma yuvarlanmış gibiydi. Dibi görünmiyen bu uçurun\a doğrö, başdöndürücü bir hızla indiğini hissediyor, fakat sonunda, beynini hangi katı taşa çarpacağmı bilmiyordu. Şefik, hayali cihan değen geçmiş zamanın yadma o kadar dalmıştı ki, işine gitme zamanının çoktan gelip geçtiğin; haber vermek için odaya giren annesinin ayak sesini bile işitmedi. Raika Hanımefendinin yüzünde, ge ceyi, oğlu gibi uykusuz geçirdiğini gös teren yorgunluk emareleri vardı. Kapı haları, Zeynebin mevcudiyetile o kadar bir tek vücud haline gelmişti ki, onları yalnız başına yaşamak mecburiyetinde kalışı, ona, emsalsiz bir felâket gibi görünüyordu. Bunu Raika Hanımm da düsündüğü için kahvaltıyı Şefiğin odasına göndermediği anlaşılıyordu. Ana oğul, masanm başına karşılıklı oturduktan sonra, uzun müddet hiçbir şey konusmadılar. Zaten ne konuşacaklardı? İkisi de, evin içine ölüm gibi korkunc, yıldırım gibi anî bir şekilde giren uğur suzluğun azameti karşısında mephut kalmıştı. İkisinde de, düşünecek, bu vaziyete bir çare bulacak hal yoktu. Neden sonra, Raika Hanım, bütün hislerinden tecerrüd etmiş gibi, manasız, ifadesiz, solgun bir çehre ile karşısında oturan Şefiği, kuru sözle olsun teselli etmek ihtiyacını duydu. Evlenmeden evvel, çok asabî, çok haşarı ve taşkm hallerinden şikâyet ettiği oğlunu, evlendikten sonra durulmuş, uslanmış, mes'ud bir aile erkeği olarak gören ve onun saadetile bahtiyar olan Raika Hanım, onu bu bezgin, meyus ve hasta çehre ile görmeğe tahammül edemi yordu. Akşamdaneberi birşey düşündün mü, Şefik? diye sordu. Şefik, masanm başına oturur oturmaz tekrar daldığı hayalden bir kere daha ayrıldı. Ayni şaşkın bakışlarım annesine çevirdi: Anlamadım, dedi. Vaziyet için birşey Üüşündün mü^ diye soruyorum. Hangi vaziyet, anne? Dalgmsın, anlıyorum oğlum amma, dündenberi olup bitenleri de unutmadın ya! Zeyneb için ne düşündün, demek istiyorum. Hiçbir şey düşünmedim. Ne dii « şünebilirim ki! Sustular. Raika Hanımefendi, Şefi ğin, dündenberi cereyan eden hâdiselerin muammasile mütenasib bir aciz içinde bulunuşunu haklı görüyordu. Fakat, ayni zamanda meraktaydı. Şefik, Zeynebin telgrafını alıp telâşla evden çıktıktan sonra nereye gittiğini, kimlerden tahkikat yaptığını anlatmamış, tahkikatının neticesini söylememişti. Dalgınlığının derecesine bakılırsa, Zeynebin kaçmasını icab ettiren sebebin, pek mühim olduğuna hükmetmek lâzım geliyordu. (Arkast var)