8 Ağustos 1938 CUMHURİYET KÖY KALKINMASI MESELELERİNDEN: Dray Farming istasyonunu ziyaret Eskişehir: 15 ağustos 1938 yük köylü çiftçiler altı yüz dönümden yukan, iki bin dönüme kadar toprak işliyenlerdir. Böyle bir ziraat öküz sür'ati ve kol kuvvetile olur mu? Eskişehirde makıneye doğru hareket vardır. Bugün iki köyde harman maki nesi işlemektedir. Bay Numanın verdiği bitmez, tükenmez izahatm mukaddemesini buraya nakledeceğim. Pek kısa, fakat pek mükem mel bir program: Ziraat Vekâletinin (Çifteler) mıntakasında tesis ettiği (Dray farming Kurak çiftçıhk) istasyonu müdürü Bay Numan yeni sene hasadı başlarken yapılmış işleri, yapma vasıtalannı, netice ve hasılalarını göstermek için 30 temmuz cumartesi günü tertib ethği gösteriye beni de davet etmişti. Eskişehirden hayli uzakta olan çiftlikte bizden evvel gelmiş yüzlerce çiftçi bulduk... Son sistem makineler orada yetiştirilmiş miitehassıs köylü çocuklannın elirr de işliyor ve bize maharetlerini gösteriyorlardı. Sovyetler, Japonları hudud dışma attıklarını bildiriyorlar Dün Ruslar yüz tayyare ile Japon topraklarını bombardıman ettiler devam elmişse de bu bombardımanlar, fasılalı ve fasılaları evvelki günkünden uzun olmuştur. Sovyet tayyareleri, mıntaka üzerinde iki ilâ üç bin metre irtifadan uçmuşlard;r. Ne vahşi insanlar var 1 Nevyork'ta görülen çok heyecanlı bir dava Bir senedenberi katil cürmile zındanda sürünen gencin anlattıkları 1937 senesinde Nevyorkta vukuagelen bir cinayetin ikinci defa olarak muhakemesıne başlanması bjtün Amerikada büyük heyecan uyandırmıştır. İnanılmıyacak kadar çapraş.k ve seri halinde cınayetlerin son perdesini teşkil eden bu muhakemede 18 >aşında bir delikanlı ile sabık belediye reisinin ve onun kızı gü^el Barbara'nıa ismi geçmektedir. Geçen sene teşri Bir senelik sükuttan sonra itirafa başhyan Pol Dwir'le nievveüıde Pol Dvir facianın kurbanı Barbara ismindeki bu delıkanlının, otomobilinin tın almak istemişse de muvaffak olama" içinde doktor Littlfild ile kansının lime mış, işi tehdide kadar götürmüş, hatta lime doğranmış cesedleri meydana çıktr Dvir'i öldürmeğe bile teşebbüs etmiştir. ğı için tevkif edilmiş, cereyan eden mu Nihayet bir gün Dvir'e yolda tesadüf hakemesinde cinayeti itiraf ettiğinden mü eden Karol, kızının hâmile olduğunu söyebbed hapse mahkum olmuştu. Fakat, Iiyerek bir doktora muayene ettirilmesi cinayeti itiraf etmekle beraber, sebebini lüzumundan bahsetmiş, delikanhnın eviizah etmekten imtina gösteren Dvir, şim ne doktor Litlfild'i çağırtmış, fakat Pol di hâdiseyi tamamen inkâr ederek, cina Dvir'in, bütün rezaleti doktora hikâye etyet failinin sabık belediye reisi Karol olmiş alduğunu anlayınca doktoru, tabanduğunu iddia etmektedir. ca kabzasile beynine vura vura, sonra Müddeiumuminin iddianamesile kürek bir kemerle boğazını sıkarak öldürmüş" mahkumu delıkanlının şimdiki ifadesi tür. birbirinin tamamen ayni olduğundan, Pol Pol Dvir, mahkemedeki ifadesinde, Dvir'in belediye reisi aleyhindeki itha doktorun cesedıni otomobilıne alıp gö mı doğru telâkki edilryor. Bu ifadeye na türmeğe Karol tarafından mecbur edildizaran, Pol Dvir, çocukluk arkadaşı B a r ğini, fakat cesedi sakhyacak yer bula • * bara ile sevişmiş ve bir gün, genc kızın, mayınca, çaresizlikten vak'ayı doktorun babası Karol aleyhindeki ithamlannı dinlemiştir. Meğer sabık belediye reisi vakti karısına haber vefdiğini, bunu duyan Kale öz kızı Barbara'ya tecavüzde bulun rol'un, Madam Litlfild'i de ayni şekilde muş. Barbara bu çirkin hâdiseyi delikan öldürdüğünü anlatmıştır. Bütün bu cinayetlerin faili olajak ken» lıya anlattıktan bir müddet sonra, Pol Dvir, ahlâksız babanın, küçük kızını da dini gösteren D\ir, müebbed kürek ceayni muameleye maruz bırakmağa ni zasına, sırf sevdiği Barbaranm namusu" yetlendiğini sezerek bir gün onu tehdid nun kurtarmak, onu, babası tarafından etmiş, eğer bu fikrinden vaz geçmezse, taarruza uğramış bir kız olarak tanıtma* için katlandığını söylemiştir. Barbara'nm bu mesele hakkında kendi mak sine yazdığı mektubları ortaya çıkaracaBütün Amerika, çok heyecanlı safhağını söylemiştir. Karol, kendi aleyhindeki lar geçireceği anlaşılan bu muhakemeyi bu tehlikeli mektubları delikanlıdan sa merakla takib etmektedir. (Baştarajı 1 inci sahifede) Domeı ajansının bu cephedeki hususî muhabıri bu hâdisenin «Uzakşarkta görülen en büyük hava nümayişi» olduğunu kaydeylemektedir. Münferid bir tayyare, hudud boyunu takıb eaen şimendifer hattmda asker nakleden bir treni bombardıman etmişse de hiçbır hasar ika edememiştir. Memleketin 1Û kilometre kadar içinde bulunan Kogi istasyonu da bombardıman edil « Ben size, bizim gibi yapmtz, bu miştir. İki Sovyet tayyaresi düşürülmüşmakineleri kullamnız demiyorum ve detür. Pılotlardan biri paraşütle aşağı inmiyeceğim de. Ben size, kendi bilgilerimiştir. nize ekliyecek §eyler göstereceğim. Zira52 rakımlt tepeye Rusların atle her ivn, trsebbüse göre, islediği makitaarruzu ne ayrıdır. Fakat bilgi aynıdır.» On be§ bin dekarı işletilen çiftliğin Tokyo 7 Saat 1 7 de Harbiye Neİş içinde olan ziraat âliminin ağon bin dekarlık kısmı arasıra yardımcı zareti tarafınddn neşredılen bir tebliğde alan iki kişinin sürdüğünü hayretle öğ zından çıkan bu sözler benim kanaatleri Sovyet kıt'alarının saat 16 dan biraz evrendik. Geri kalan beş bin döniimün bir mi teyid etti. Evet! Ziraatte vesait deği vel 52 rakımlı tepeye bir mukabil taarkısmı atla, bir kısmı da öküzle işlenmek şir, fakat bilgi aynidir. ruz yaptıkları bildirilmektedir. Tebliğde Ayni gün, çiftlikten dönüşte, henüz deniliyor ki: tedir. Çıftlikte makine olarak gördüğümüz gözlerimizın derınliklerinde, gördüklerimi«İ'k Japon hattı müessir bir şekilde şeyler kadar, etraf köylerin çocukların zin gölgeleri dururken elımıze tutuştur mukavemet etmektedir. Sovyet kuvvet dan ibaret «amele» nin işlemesindeki dukları Cumhuriyet gazetesinden bir leri Japon sol cenahında yani SatsaoPintarz da hayretimizi mucıb oldu... «Akkol Bank» teşekkülünü öğrendim. k'e doğr>ı ilerlemeğe muvaffak olamarrur Işini bilen, makinelere hâkim olan bu Haber kısa idi fakat maksad ve gayeyi lardır. Oğleden biraz sonra hafif bom adamlann bir arada çalışmaları karşı öğretmeğe kâfi geliyordu. Bunda, «köy bardıman ve avcı tayyarelerinden müreksında ve bir a\uc amelenin yendiği geniş kalkınması» adile günün en büyük mese keb bir Sovyet filosu Keilo şehrinin civatabitain ortasında kendimi Amerika çifr lesi olarak herkesi işgal eden şeyin nasıl rını bombardıman etmiştir. Keilo şenri liklerinde sandım. bir ilk hamle ile halle doğru gittiğini, Tetmer.'in garb sahilinde ÇangKufrnDemek ki Amerikadaki çiftlikler gibi hatta yaklaştığını memnuniyetle sezdim. g'in takrıhen 30 kilometre şfmalinde buçiftlik yapmak, oralardaki usullerle ça Demek ki mesele inhilâl etmiştir, parça lunmak'adır. lışmak mümkünmüş, güç değilmiş. Biz lara ayrılmıştır, kendi kendisine tertiblenRus Japon kuvvetleri miştir. Atatürk devletinin büyük organibunları aklımızda büyütüyormuşuz. karşı karşıya Geçen sene bu mıntaka kuraklıktan zatör i'<tısadcısı olan Başvekil Celâl Tokyo 7 Harbiye Nezareti tebliğ müteessır oldu. Adi ziraatin verimi bire Bayarın hükumetinde bu işe veçhe veediyor: karşı üç olduğu halde (Dray farming) rildiğini anlıyoruz. Artık her iş gibi buÇangKufeng'in 1500 metre şarkın bire karşı yedi aldı. İşte toprağı fennî u nun da sür'atle ilerlemesini bekliyelim. da kâin 52 rakımlı tepede gece cereyan sullerle terbiye etmenin ve tavlamanın «Köy kalkınması» denilen şeyi herkes eden muharebeden sonra Japon ve Sovbir neticesi. Bu sene de yağmurlar vefa bir türlü anlıyor. Benim anlayışım da ayyet kuvvetleri şimdi birbirlerinden 150 sızlık etti. Gün dönümünden çok evvel rıdır: metre mesafede karşı karşıya mevki albirdenbire durdu ve çok iyi yetişen mahA ) Harab köyler. miş buiunmaktadırlar. sulât birdenbire kuruyan toprakta soldu. ŞatSaoPing'te iki tarafın topçulan B) Geri kalmış köylüler var. Fakat Dray farming bunu hiç duyma C) Memleketin tatbik ettiği büyük, 800 m;*re mesafeden birbirine ateş etmekmıştır. Tarlalar dolgun başaklı saplarorta, küçük ziraat bilgiden ve teknik ko tedirler.Diin 40 Sovyet tayyaresi tarafınla örtülü. laylıklardan mahrum ve verimsizdir. dan yapılan bombardımanı müteakıb Sov(Dray farming istasyonu) sabit bir Ilk nazarda birbirinden tamamen ayrı yet kuvvetleri saat 16,30 ile 21,30 arasermaye ile işletiliyor. Kendi varidatı ile lamıyan bu üç meseleyi tek bir iş gibi yal sında ve 22,30 da ÇangKufeng'i bomkendısıni idare ettıkten sonra kârından da nız bir cepheli tesirle halletmek mümkün bardıman etmişler ve bundan sonra el yeni yeni şeyler tesis edıliyor. Bu istasolamazdı. Biz ziraî terakkinin inkıtasız bombalarile hücuma geçmişlerdır. Geri yon, yetıstirdiğı (sertak) buğdayı tohurrr bir şekilde devam ettiğini ve Ziraat Ve püsküıtülen muhacimler civarda tutun luk olarak kbylere satmaktadır. Sanı kâletinin bunu hararetlendirdiğini gör mağa muvaffak olmuşlardır. rım ki iki sene sonra Eskişehirde (To mekteyiz. (Akkol Bank) ın ise ziraatin Tahrib edilen tanklar hum buğday cinsi) meselesi kalmıya bu terakkisine (ekonomik) bir tazyik yaTokyo 7 Harbiye Nezareti taracak. Daha şimdıden yüzde kırk taam pacağı şüphesizdir: Her bina bir temelin fından bi'dirildiğine göre, 4 ile 6 ağusmüm eden bu tohum, inceden inceye ya üzerine yapılır. Ziraatin terakkisinde de tos arasında Japon pişdarları takriben elli pılan ve neticeleri sabırla beklenilen tec köylüden evvel bu banka temel olacağa Sovyet tankı tahrib etmişlerdir. Japon pişrübelerin mahsulüdür... Burada bir de, benziyor. darlarının zayiatı 5 ölü ve birkaç yaralıEmced isminde mefkureci bir ziraatçiİktısadî terakkiler bol kredi ve istekli dan ibarettir. nin idaresinde işletilen, bir tohum ıslah ispazar köylüyü teknik terakkilere sürükHududu geçen Rus tayyareleri tasyonu ^ar. Eserler, değerli başlann aller. Şimdi de bir (Köy Bank) tesisi mümTokyo 7 Domei ajansındın: hnda kuvvetleniyor. kün olup olmadığı tetkik edilmesini göSaat 20,30 da neşredılmiş olan bir tebToplantıya iştirak etmiş loan Vali ve nül diliyor. Vilâyetlerin (müessese) ha liğde, Harbiye Nezareti, Japon hatlarını Kolordu kumandanile dirsek dirseğe çiftlinde idaresine mecbur oldukları ve bun bombarcjıman etmek veya mitralyöz atelikte dolaşan ve Bay Numanın verdıği dan sonra da bu şekilde yapacaklan şey şine tutrr.ak için sabahtanberi hududu izahatı dinliyen çiftçilerin de öğrendik" ler pek çoktur. Vilâyetlerin, köylerin ima geçmiş olan Sovyet tayyareleri miktarının leri şeylerden çok zevk aldıkları, yüzlerı hususunda yaptığı hamleler, böyle bir takriben yüz olduğu bildirilmektedir. rinden belliydi. Köylü deyip de geçmebanka, bir (Köy Bank) ister... Bu banŞimendifer hattı, topçular tarafından meli; Eskışehirdeki çiftçi pek uyanıktır. ka kendıliğinden olur, büyük ve yükselir. işgal edilmiş olan mevziler. Kozi yakı Bu mıntakada (kara sapan) artık zi Şimdi Evkaf Umum müdürü olan Fahraat müzesinde saklanacak kadar azal reddin ismindeki sayın zatın Afyon vilâ nında bulunan Feribot iskeleleri ve Kaiko mıştır; orak ve tırpan unutulmuştur. E" yetinde bir tecrübesi vardır ki, hiç kimse köprüsüııde hava bombardımanlarına kinler makine ile biçilir, tohumlar mübez ye külfet ve sıklet olmadan üç yüz bin maruz kalmışlardırsa da ancak pek az zirle ekilir. At ökiizün yerini tutmakta lira gibi bir sermayenin tahassuluna yara hasara uğramışlardır. Tebliğde YangKuangFing'e doğru dır. Burada kuraklık gibi bir tehdidin mıstır. ilerlemiş olan Sovyet müfrezelerinin hayanında bir de çoraklık vardır. Bu mmKöylü Ziraat Bankasından kredisi bu len şimal cephesinde tevakkuf halinde takanın pek çok sahalarında toprakta feyiz ve bereket kuvveti azdır. Çalışkan lurken ve (Akkol Bank) ziraati kamçı bulundukları ilâve edilmektedir. Bu müfköylü onu kol kuvvetile artınyor. Eskişe larken bir (Köy Bank) da köylerin imar rezelerh iki veya üç topa malik yüz kahirde en küçuk çiftçi iki yüz dekar top ihtiyaclannı görürse bu mesele de kapan dar kişiden ibaret olduğu zannedilmektedir. rak işler; ve beş yüz, altı yüz dönüm iş mış olur. Yusuf Mazhar EREN Sovyet bataryaları bombardımanlanna liyenlere orta çiftçi nazarile bakılır; bürini küşülten bir süzgünlükle: Gıdık! dedi, ben galıba sana tutkunum. Melek bu bakışta, bu seste, bu sözde numara olmadığmı anlıyacak kadar pişkindi; gülümsiyerek: Ne bildin? dedi. Tahir onun elini tutarak: Bak anam, dedi, sen candan kansm ya, ben de yalancı değilim. Seni Çağlıyanda tanıdım. Bitişik locada bir herifle oturuyordun. Herif çok içti. Saçmalamağa başladı. Ben gülüyordum. Sen de bana bakıp gülüyordun. Yanımda bir arkadaş vardı. Sıkıldı, gitti. Senin herifin de zom oldu. Bitişik localan rahatsız edecek kadar bağırıyordu. Garson bir iki defa kapıyı açıp kapadı. Ben sana işaret ettim, onu sav diye. Savdın. Locama geldin. Biliyorsun o gece ne eğlendik. Arnavudköyürde sabahladık. Çilek tarlasına gittik. Ben otomobilde cüzdanımı düşürmüştüm. Sen «çarpmışlardır» de din. Arnavudköyünde masrafı sen gÖrdün. Muslihane tekliflerden sonra yapılan taarruzlar Moskova 7 Tas ajansından: Birinci ordu erkânı harbiyesi, bir tebliğ neşretmiştir. Bu tebliğde M. Şigemitsu tarafından 4 ağustosta yapılan «muslihane» tekliften bir gün sonra Kasan gölü ortasında yerleşmiş olan Japon kıtaatının Sovyet arazisine karşı bombardıman ateşi açmıj oldukları beyan edilmektedir. Hatta Japonlar, top da kullanmışlardır. Ruslar, tayyarelerin de iştirakıle, mukabil taarruza geçmişler ve Sovyet arazi'ini Japon unsurlarından tathir etmişlerdir. Sovyet arazisi tahliye edıliyor Londra 7 Röyter ajansı, Moskovadan istihbar ediyor: Birinci ordu umumî karargâhınm bir tebliğine nazaran Japon kıtaatı, Sovyet arazısinden çıkarılmıştır. Tebliğde şöyle denilmektedir «Sovyet kıtaatı, üç ilâ dört saat devam eden bir topçu düellosundan sonra bütün hudud mevzilerini işgal ederek buralara muhkem surette yerleşmişlerdir. Litvinof, Japon sefirile M. görüşecek Moâkova 7 M. Litvinof, saat 18 de Şigemitsu'yu kabul edecektir. j f » ] j ; Çindeki vaziyet : Tokyo 7 Domei ajansının bildirdiğine göre, Japon bahriyesine mensub bazı tayyareler bu sabah Canton'un üzerinden uçarak §ehre beyannameler at mışlardır. Diğer cıhetten Keulun Kanton demiryolu bombardıman edilmis, ve kesilmiştir. \ ı j ( j | \ | | « . ; j | \ ; j j \ i Japonlar ın ileri hareketi Tokyo 7 Azahi Şumbun gazetesine gelen bir telgrafa göre, Japonlar Anhvay eyaletinin cenubugarbisinde kâin Susung'a ve Kupe eyaletinin ucunda kâin Huang\ay'a doğru ilerlemektedirler. Japonlar, Çinliler tarafından Yangçe nehrinin sol sahillerindeki sedlerin yıkılması yüzünden birçok tuğyanlarla karşılaşmışlardır. Kan ve Vaşam gölleri taş mıştır. Üç bin kilometre murabbaı arazi sular al^ında ve 500,000 Çmli mecalsiz kalmıştır. Diğer taraftan Hugamavey'in cenubunda tuğyana uğramış olan mıntakanın on beş kadar kasabası dün Japon kumandanlığına müracaat ederek ahaliye yrdimda bulunmasını istemişlerdir. Bombardıman edilen Çin istasyonları Mamureleri mezbeleye çeviren fırtına j Tokyo 7 Domei ajansından: Bahrî makamat tarafından neşredilen bir tebliğde bu gün bir fırtına esnasında Japon tayyarelerinin Kiyangsi eyaletinin merkezi olan Mançang üzerinde cevelânlar yapmış olduklan bildirilmektedir. Mançang istasyonile mühimmat dolu 30 kadar mağaza müessir surette bombardıman edilmiştir. Diğer bir tebliğe göre Japon tayyareleri, Hankeu üzerinde sekiz Çin tayyaresi düşürmüş, diğer yedi Çin tayyaresi de tayyare meydanında bulunduklan esnada tahrib edilmiştir. Tayyare meydanınm yakınmda içinde barut bulunan birtakım binalarda infilâklar vukua gelmiştir, bütün Japon tayyareleri, hiçbir hasara uğramadan hareket üslerine dönmüşlerdir. Bu tayyareler, cevelânian esnasında yüzlerce bomba at Almanya Berlinde müthış fırtmalar. Bakınız, tabiat istediği zaman murelerı bir anda nasıl mezbeleye çevirebiliyor. mışlardır. (a.a.) vardı, unuttum gitti. Epeyce vardı galiba, kırk elli liraya yakın... Çünkü ambar dan o gün para almıştım. Neyse, unuthrnı gitti sayısmı... Zaten ben de çok içmiştim, Gıdık. Unuttum gitti. Amma o gecenin tadını unutmadım. Sonra, kaç kere? Yedi defa buluştuk. Ne âlemler!.. Her defasında çok eğlendim. O zaman seni arıyordum, içim istiyordu amma, doğrusunu söyleyim Gıdık, hep gülüp eğlenmek için... Sana tutulacağımı hatınmdan geçirmiyordum. Fakat senden ayrılınca, Anadoluya gidince anladım. Meğer ben sana tutkunmuşum. Tahir birdenbire Meleği kucaklıya rak: Hay Gıdık hay! dedi. Güneşli ve tenha yolu süzdükten sonra devam etti: Oralarda hep seni düşündüm. Başka karılara benzemiyorsun sen, Gıdık. Senin başka bir kalbin var. Ben karının envaını gördüm. Hepsi yalancıdır. Gösterişçidir. Hele aç gözlü omıyanı yoktur. Senin bir kibarlığm var ki... Tahir coşuyordu. Melek buna ben* zer şeyler çok dinlemişti. Erkekler böyledir. Bazı coşuyorlar. Sanırsın ki kırk yıllık sevdalı. Amma sonra, bir de bakarsın, başka bir gün kollarına başka bir kan takmış, gidiyorlar, selâm bile vermezler adama. Tabiî o güzel sevda lâflannı şimdi de o kadma söylerler. Gel de inan. Fakat bu Tahirde bir başkalık vardı. Melek anlıyordu bunu. Gene de çok inanmadı ha... Öyle mi bülbülüm? dedi, ben den senin arkadaşlığmdan memnunum. Gördün ya, seni görünce ne kadar se vindim. Arabadan indıler, el ele çamhklara daldılar, gölgeye uzandılar. Tahir başını Meleğin dizine koydu ve Melek onun saçlarını okşadı. Tahir gökyüzüne bakarak anlatıyordu: iki gönül birbirini sevsin, beraber yaşasın, beraber ölsün, bundan güzel şey yok... Sonra birdenbire dogrulup oturdu: Ben artık İstanbulda yerleşiyorum, dedi, ambann muhasebesini üstüme alr yorum. Maaşım da artıyor. Babamın da işleri iyi. Malatyada gidip gördüm. O da bana para gönderir. Sıkıntı çekmeyiz. Beyoğlunda bir yer tutayım. Benimle oturur musun? Şimdi söz veremem bülbülüm.. Başka işlerim var, onlar bitsin de bakalım. Ne işleri Gıdık?.. Nakliyat şirket* mi idare ediyorsun, ne işleri? I Söyliyemem... Bir tuhaf iş... Hele bitsin o... Ben de ne olacağımi anlıya yım... Ne zaman biter? Sonbahara doğru. Peki, ben seni sık sık göremez miyim? Bakalım, inşallah görüşürüz. Ne oldu sana ayol? Eskiden böyle değildin. Beni görür görmez kunturat etmeğe kalktm. Bu akşam benimle beraber yemet yersin değil mi? Âlâ bir rakı da içeriz. Ha? Gıdık... Ne düşünüyorsun? Meleğin de böyle cana yakın bir çocukla baş başa kafayı çekip yemek yemeği canı pek çekiyordu. Fakat bu gece kulübe biraz geç gidebilir miydi? Ferhad ne der? Ferhad ona «öğle ve akşam yemeklerini odanda ye!» dememiş miydi? Odamda sıkıldım, Haydar da yok, gidip deniz kenarında, bir lokantada, yalnız başıma yemek yedim. Değil mi ama?.. Benim canım yok mu? Biraz hava aldınv Tahir gene sordu: (Arkası var) Milli roman: 40 Yazan: SERVER BED1 Hem de ne dayak! Canım çıkacaktı ama ben idmanlıyım dayağa... Kim döğdü seni yahu? Bir belâhm vardır benim. Pis bir heriftir: Ayyaş, esrarkeş... İşte o. Şimdi Adada onunla mısın? Değilim. Başkasıylayım. Fakal geldi, yakaladı beni o. H a . . . Anladım: Kıskanclık! Onun gibi bir şey Allah Allah... Tahir çok ince pantalonunda utü çizgisile oynıyarak bir müddet düşündükten sonra: Ne candan karısındır, dedi, backası olsa söylemez iste... «Dayak yedim:> diyip çıkıyorsun. Vay it vay. Kım bu be? Simdi de ben içerledim. Bir şofer. Sen de böyle itlere ne yüz verirsin? Esrarkeşlerle ne işin var senin? Vay bülbülüm... Senin de ağzın süt kokuyor. Bizim işimiz kiminle olur? Senin gibi Lâleli beyini ben her zaman nerede bulurum? Dört yol ağzında, arabacı Meleğe dönerek: Gene madendeki kazinoya mı? diye sordu: Bu arabacı Ferhadla Meleği bir iki kere taşımış olduğu için kadını tanıyordu. Tahir cevab verdi: Belki ocüzdanı ben çarptım? Içine Hayır... Nizam tarafma sap.. Yüböyle bir şüphe girmedi mi? rü... Ileıideki çamlara kadar... Girmedi, Gıdık. Çarptmsa da heSonra Meleğe döndü; ayık olduğu halde içtiği zamanlar çekik siyah gözle lâ! olsun. Geçmiş gün, îçinde kaç lira