CIJMHURtYET 8 Ağustos 1938 Tekirdağlı Hüseyin de gelecek pazar günü Cek Şeri ile güreşmeyi kabul etti Dördüncü Istanbul festivalleri münasebetile ttrtıb edilen profesyonel serbest güreş müsabakalarmın birincisi, dün öğleden sonra Taksim stadyomunda ya pıldı. Müsabakaları seyr için çok hüyük bir kalabalık kütlesi toplanmi|tı. Dörtte yapılacağı ilân edilen güreşler, saat dört buçuğa geldiği halde bir türîü başlıya madı. Nihayet orta hakemi Cemal radyo tertibatı yapılamadığından megafonla başpehlivan namzedlerini davet etti. Güreşler hakkında ringin dört bir köşe sinden halka ayni mealde izahat verdi. Protesyonel serbest güregler Kara Ali Cek Şeri ile dün berabere kaldı Kürek müsabakalarmın Başvekilimiz de yarışları sonuna kadar takib etti sonuncusu dün yapıldı At yarışları Veliifendi at yarışlannm üçüncüsü, r dün, dö t beş bini bulan bir seyirci kütlesi öni'nde yapılmışbr. Dün'ü koşularda Beşvekil Celâl Bayar da bulunarak yanşlan baştan sona kadar alâka ile takib etmiştir. BirLıci koşu, satış koşusu idi. 3 yaşur daki yarhn kan arab ve halis kan arab erkek ve dişi taylara mahsustu. tkramiye 190 lird, mesafe 1400 metre idi. Altı hayvanın iştirak ettiği bu yarışta birinciliği Ak'f Yavuzun Ferahı, ikinciliği Fethi Sjn?&roğlunun Çelengi, üçüncülüğü Mustafa Turgudun Binnazı aldı. îkind koşu, centilmen koşusu idi. 3 ve daha yukarı yaşta ve bu koşuya gelinciye kadar kaznncları 1500 lirayı geçmiyen halis kan üıgiliz at ve kısraklarına mahsustu. îkramiyesi 310 lira, mesafe 2000 metre idi. Bu yanşa dört beygir iştirak etti. Doktoı Sarakofun Paristası en önde iki ari\cye 150 metre kala düşerek yanşı terketti. Bunun üzerine Temelin Springbird'u birinci Kara Osmanın Şipkası ikiaci, Asnn Durgunun Samalopu üçüncü geldi. Umumî tasnifte Galatasaray birinci, Beykoz ikinci, Güneş de üçüncü oldular Dünkü deniz yanşlanna başlanırken... Istanbul mıntakası kürek teşvik müsabakalarmın sonuncusu, dün, Kumkapı Ahırkapı arasmdaki mutad deniz sahası üzerinde yapıldı. Bu defaki yarış maalesef birçok bakımlardan eskilerini aratacak derecede fena tertib edilmişti. Vesaitsizlık yüzünden iki kulübün müştereken kiraladıkları motörlü bir vasıta hakem, dubası olarak kullanıldı. Halbuki eskiden bu iş için birçok merakıb tahsis edilirdi. Bundan başka Denizcilık Federasyonunun yeni lisanslar üzerinde idman cının müptedi, kıdemsiz veya kıdemli olduğuna dair bir şerh düşürmemesi, şampiyonluk kazanacak derecede eskimiş ve tecrübeh kürekçılerin müptedıler yanşlanna girmelerine sebeb oldu. Karmaka rışık bir halde cereyan eden müsabakaIarın teknik neticeleri şunlardır: İki çiftede Galatasaray birincî, Günej ikinci oldular. Fenerbahçe ile Beykoz tekneleri yanşı bitirmediler. Klâsik dört tek yarışında Güneş birinci, Beykoz ikinci, Galatasaray üçüncü geldiler. Kadınlar arasında iki çiftede Günej birinci, Fenerbahçe ikinci, Galatasaray üçüncü oldular. Manisalı Halil Molla Mehmed llk güreşi, Molla Mehmedle Manisalı PHalil tuttular. İki pehlivan başlangıcda bir müddet el enselerle uğraşarak güreşe zevk ve heyecan veremediler. Mehmed tecrübesinden, Halil de daha kuvvetli oluşundan istıfade etmek istiyorlardı. Halilin bir bacak kapmasından sonra Meh medin kendi oyunile kafa kola düşüşü az daha güreşi neticelendiriyordu. Bu son vaziyet minder dışında olduğu için tuş sayılmadi. Birinci devre istirahatinden sonra Halil, güzel bir kafa kol ile Mehmedi alcna aldı. Fakat Halılin kolu Mehmedin omuzlarını sarmış vaziyette olduğu için bu güzel kareket de tuşla neticelenemedi. Puvan kaybettiğini sezen Mehmed, daha sıkı tutuşmağa başladı ve ayakta muvaffak olamadığını görünce oyun ainmk için alta düştü. Fakat rakibinin zoru oyunu bozdu. Bir müddet istirahatten sonra üçüncü devreye başlandığı vakit iki pehlivan bütün kuvvetlerile birbirlerine sanldılar. Gerek Mehmed, gerekse Halil minder kenarında tuş olabilecek tehlikeli vaziyetler geçirdiler. Bun Kara Ali ve Cek Şeri güreşten evvel yanyana... Üçüncü Conkbaym koşusuna 3 ve daha yukan yaştaki yerli yarım kan ingiliz at ve kısraklan iştirak etti. îkramiye Kara Ali, hasmının sırtını yere getirmeğe çahşıyor 620 lira, mesafe 1600 metre idi. Birindan sonra Halilde adamakıllı yorgunluk reden bir saat süreceğine karar verdiğini ciliği Prens Halimin Sağanağı, ikinciliği Kıdemliler alâmetleri başgösterdi. Mehmed muka bildirdı ve güreşe başlanıldı. Celâl Bayann Bintepesi, üçüncülüğü de Tek çiftede Beykoz birinci, Güneş vemet gorrneden oyunlar tatbikma koyulîlk savleti Ali yaptı ve bir kafa kolla Mecid Alinin Ayhanı aldı. ikinci, Galatasaray üçüncü oldular. İki du. Son dakikalar çok canlı geçti. Fakat teşebbüî etti. Cek Şeri Aliyi havaya kal* çiftede Galatasaray birinci, Beykoz Beşinci koşu 4 ve daha yukarı yaştaki tuş olmadı. Neticede Halili, sayı hesabi dırmak suretile buna mukabele etti. Bunikinci oldular. Bu yarışta Güneşle Fe •» yarım kan arab ve halis kan arab at ve le galib ilân ettiler. dan sonra güıeş çok heyecanlandı. Ali nerbahçe tekneleri emre itaat etmediklekısjraklarına mahsustu. İkramiye 190 lira, Mülâyim Babaeskili Ibrahim tekrar ve muvaffakiyetli bir kafa kaparnden diskalifiye edildiler. mesafe 1800 metre idi. Yanşa 11 at işrak Şerı'y; altma aldı. Fakat Amerikah İkinci güreş Mülâyimle Babaeskili îb" Dört tek klâsik yarışta Beykoz birintirak etti. Ahmed Gelişin Ünbüsü birinrahim arasında oldu. Başlangıcda Ibra da k3rdisine mukabil bir makas takınca ci, Güneş ikinci, Altınordu üçüncü olduci, Talat Çeviğin Sarıkuşu ikinci, Fehhimin, Tekirdağlı Hüseyinle üst üste iki iki pehlivan üst üste birbirlerine enfes pelar. Mübtediler mi Vuralm Aldervişi üçüncü geldi. defa berabere kalmanın verdiği cesaret rendeler attırdılar. Amerikalınm çok usMüptediler, kıdemsizler ve kıdemliler Tek çiftede Galatasaray birinci, Al Bahsimüşterekte dördüncü ve beşinci \e emniyetle, daha ziyade hücumcu bir ta bir pehlivan olduğu ve kendisine tattınordu ikinci oldular. Güneş ve Be>koz arasındaki üç çeşid yarışın umumî puvan vaziyet aldığı görüldü. Mülâyim kilo faz bıkı islenilen oyunlara derhal başka o koşunun bırincilerini tahmin edenler, bir tekneleri birbirlerine çapari verdiklerin vaziyetine nazaran Galatasaray 25 pulahğınm verdiği bir halle daha ağır mu yunlar^a mukalele ettiği ve çok çevik ha liraya karşı 32 lira aldılar. vanla birinci, Beykoz 24 puvanla ikinci, den dıskalıfıye edildiler. kabele ecf'yor ve zaman zaman kuvveti reketlarle müşkül vaziyetlerden kurtulîkı çiftede Galatasaray birinciliği, Gü Güneş 22 puvanla üçüncü oldular. ni hasmına ihsas ediyordu. Güreşin ilk iki duğu görülüyordu. Ali de oyun göster devre içinde her iki pehlivan da çok tehli neş ikinciliği kazandılar. Beykoz teknesi Nişantaşı kulübünün yeni devresi tamamile bir itiş kakış şeklinde ve mek ve çevik davranmak hususunda ra keli vaziyetlere düştüler. Alinin tehlikeye müsabakayı yarıda bıraktı. idare heyeti Dört tek klâsikte Güneş birinci, Beyel enselerle geçti. Bu müddet zarfında kibinden Hç de geri kalmıyor ve halk düşüşleri ekseriyetle bıleğini kaptırmasmdan v kîpt.rdıktan sonra da kırılacak va koz ikinci, Galatasaray üçüncü, AltınorNişantaşı kulübü senelik toplantısı yahalk bir türlü tamir edilemiyen radyo ile tasvir ed'lemez bir heyecan ıçinde buluziyetlere gelmeden kurtarmağı aklından du dördüncü oldular. pılmıştır. Toplantı samimî olmuş ve idauğraşanları ve son güreşin karanlığa kal nuyordu. llk devre mütemadı ve oyunlu geçirnıemesinden ileri geliyordu. Bir araKadınlar arasındaki tek çiftede de re heyeti şöyle seçilmiştir: ması düşdnülerek projektörleri takmağa bir mücadele içinde geçtikten sonra ikinlık Ali, iki bacağını birden kaptırdı. Bun Güneş teknesi mesafesini rakibsiz olaıak Başkan: Şadi Tunçer, ikinci başkant çalışanları seyretmeği daha alâka verici ci yirmi dakikahk güreşe başlandı. Bu dan istıfade eden Cek Şeri bacak ayır katederek birinci sayıldı. Halil Soysal, kâtıbi umumî: Lutfi Sanbuldu. Duhuliye ile tribünlerde seslerini masınm yalnız düz bir şekilde yapılmadıKıdemsizler kay, umumî kaptan: Ali Oral, veznedar; bir radyc oparlörü kadar kuvvetle istimal ğını ve insanı sakatlıyacak muhtelif bi Tek çiftede Beykoz birinci, Galatasa Ahmed. etmesini becerenlerin pehlivanlardan biçimlen de bulunduğunu, altında kıvranan ray ikinci, Altınordu üçüncü oldular. Yedek azalar: Hakkı Ülker, Mah j rini tu>arak birbirlerile yaptıkları lâkırdı Ali üzerinde bilfid gösterdi. Ali bu a Güneş teknesi diskalifiye edildi. mud Kefeli. 1 düelbsu da herkesi eğlendirdi. Nihayet zabdan hasmma yapıştırabildıği sert bir güreşin üçüncü devresi de başladı. Bu tekme ile kurtuldu. Fakat devrenin sonumüddet zarfında halk, îbrahimin birkaç na kadar lopalladı, durdu. hücum teşebbüsünü Mülâyimi kızdınp Üçiin^ü ve son devreye başlanır baş harekete getirmek maksadile şiddetle allanmaz p*hlivanlar ring üzerinde derhal kışladı. Fakat bu bir netice vermedi. Güalt alta üst üste karmakarışık vaziyetlere reş biü;ği zaman pehlivanlann ayni dedüştüler. Şeri, Alinin kol bileklerinden recede puvan kazandıklan söylenilerek başka ayaklarının da zayıf olduğunu anmüsabaka berabere ilân edildi ve haftaya laymca oyunlannı hep buralara tatbika tekrar tutuşacakları bildirildi. koyuldu. Son on dkikada Ali ayağını Cek Şeri Kara Ali kaptırraamağa çok dikkat ediyordu. O Nihayet, Nevyork ve Şikago serbest vakte kadtr iki pehlivan da son kudretlegüreş federasyonları tarafından dünya rini safetnıiş olduklarından oyun yapaşampiyonu sayılan Cek Şeri ile eski Türmadan müteınadiyen el enselerle vakit kiye başpehlivanı Kara Ali ringe çıktılar. geçirdiler. Nefccede güreş berabere ilân Orta rukemi Cemal tamir edilebilen radedildi ve Tekirdağlı Hüseynin önümüzyo ile jüri heyetinin, güreşin yenişinciye deki p?zar günü Cek Şeri ile güreş tutKara Ali Cek Şeri güreşi kadar d'ğil de yirmişer dakikahk üç devneticelenirken... mağı kabul ettiği bildirildi. Yanşlardan diğer bir intıba tise, ismini ve hatırasmı da, bütün tazeliğile hafızasında saklamışb. O eşyayı zaman zaman yokladığı, silkip süpürdüğü gibi, Sedad ismini de fırsat çıktıkça daima anar, kocasının hatırasma karşı beslediği derin bağlılığı içten gelen sevgisinin bütün varlığile gösterirdi. Doktor Şefik, merhum Sedad Beyle Sıdıka teyzenin, bir tek vücud gibi kaynaşmış hayatlarının safahatını annesin den dinlediği için, kocasmı kaybettiği gün yaşamanın mânasmı da unutan bu bahtsız kadınm ağzından Sedad ismini işittikçe, o ismin bu ağızda aldığı yarı kudsî mânayı huşua benzer bir haleti ruhiye içinde dinliyor, sevginin bundan daha kuvvetli bir ifade şekli bulamıyacağını düşünüyordu. Sıdıka teyze, eline aldığı kibrit kutusunu tekrar konsolun üstüne bırakırken: Sahi, aydınlık istemiyor musunuz, çocuklar? diye sordu. Zeyneb cevab verdi: Hayır anneciğim, yakmayın, böyle daha iyi. Şefik Beyin anlattıklarını karanlıkta daha iyi dinliyorum... lstan bulu anlatıyor; dinlerken gözlerimi kapıyorum, kendimi orada farzediyorum... Sıdıka teyze biraz evvel odaya girdiv ği zaman, Doktor efik, Zeynebe bir sene evvelki Cumhuriyet bayramı şenliklerini anlatıyordu. Yeri doldurup taştıktan sonra, semanın nurlarma meydan okurcasına göklere yükselen ışıklar; caddeleri dolduran, tuğyan halinde insan selleri; serapa fo?for kesilmiş gibi pırıldıyan Boğaz sulan; peri masalını andıran bütün bu efsanevî levhalar, Zeynebin hayalinde, görülmüş, yaşanılmış sahneler gibi canlanıyordu. Sıdıka teyze, kızmın yabancı ve eğlenceli bir muhite iştiyak ifade eden sözünü müsamahalı bir tebessümle dinledikten sonra Şefiğe döndü: Görüyorsunuz ya, hâlâ ne kadar çocuk! dedi. tstanbulu galiba pek bal landırarak anlattınız, artık bunun üzerinde ne hayaller kurar, kim bilir! Sonra kapıya doğru yürüdü; tam çıkacağı zaman tekrar döndü: Raika Hanım mutfakta, benimle beraber, dedi. Geldiğinizi haber vere yim, kadınm içi sıkılmıştır. Aman, gelirken örgüsünü unutmasın! Doktor Şefiğin neş'eli bir sesle söylediği bu söze üçü de güldüler. Raika Hanım nereye gitse elindeki örgüyü de beraber götürmek itiyadında idi. Doktor Şefik, Izmite gitmekten vaz geçip de Eskihisarda kalmağa karar verdiğini söylediği zaman, o bu karara hiç itiraz etmemiş, Sıdıka teyzenm andlar, yeminlerle kanşık israrı da inzımam edince, muvakkat bir zaman için köy hayatı yaşamağa razı olmuştu. Fakat bu kararm verildiği, gün, Zeynebi Gebzeye kadar gönderip birkaç çile yün ve bir çift şiş aldırmağı ihmal etmemiş, ısmarladığı şeyler gelir gelmez, derhal bir fanilâ örmeğe başlamıştı. O gündenberi, elinden yün çileleri eksik olmuyor, evin içinde, yumağı ve şişleri elinde geziyor, durmadan fanilâ öriiyordu. Sıdıka teyze odadan çıktıktan sonra, Doktor Şefıkle Zeyneb, konustukları mevzuu unutmuş gibi bir müddet sustu lar. Şefik, genc kızla kendi arasında bir nevi ağız birliği mânasmı taşıyan bu yarı karanlıkta oturma arzusunun izharın dan sonra, onu takviye eden bu iki ta rafh sükuttan memnundu. Bu loş oda ve bu sessizlik, onu Zeynebe biraz daha fazla yaklaştırıyor gibiydi. Genc kızın, çocukluğa yakın seviyesine doğru indiğini hissediyor, bu gencleşmeden haz du yuyordu. Zeyneb yerinden kalktı, orada pencere* nin önünde duran bodur bir iskemleye oturdu, denize doğru döndü, kendi kendine söyler gibi hafif bir sesle: Günün bu saati öyle hoşuma gidiyorkı! dedi. Şefik, yavaş yavaş ilerledi; pencerenin önüne kadar geldi. Gözlerini, genc kızm yüzünden ayırmıyordu. Batan güneşin ışıklarından, gökte kalan son aydınlıklar, şimdi, Zeynebin yüzünü donuk bir pembeye boyuyor, doktor Şefiğin, yalnız küçük çocukların yüzünde gördüğü toz gibi ince tüylerden süzülüp geçerek, bu çehreye daha masum, daha saf bir mâna veriyordu. Şefık başını çevirip denize, karşıki dağlara bakh. Ufuklardan başlayıp sulara kadar inen karanlıkları göstererek: Ne desenız inanamıyorum, Zeyneb Hanım, diye söze başladı. Buraya geldığiniz zaman sekiz yaşında imişsiniz. Haydi o zaman çocuktunuz, diyelim. Fakat, on senedenberi, hayatınızın şu daracık çerçeve içinde mahpus kalmasr nı bir türlü aklım almıyor. Halbuki kendiniz ne kadar canlı, ne kadar özlüsü nüz! (Arkasz var) Büyük aşk romanı: 1 0 coııuılF Lâmbayı konsolun üstüne koydu; tam kibriti çakmağa hazırlanırken, pencerenın yanmda beyaz bir gölgemn kımıldadığını gördü ve hafif bir çığlık attı. Ayni zamanda, Zeynebin sesi işıtildi: Lâmbayı yakmayın anneciğim, daha ortalık aydınlık. Doktor Şefiğı'n kalın sesi: Sahi daha gündüz gibi, diye ilâve etti. Aydmhğa hiç lüzum yok... Sıdıka Teyze, Zeyneîrn beyazlı göl" gesinden korktuğu kadar, doktor Şefiğin sesinden de hayrete düşmüştü: Aman, ödümü kopardınız çocuklar, dedi. Ben sızi sokakia zannediyordum; ne zaman geldiniz kuzum? Zeyneb yerinden kalktı, annesine doğru yaklaştı: Bahçe kapısından girdik, anneci " ğim, dedi. Şefık Beye Anibal'ın mezannı gosterdim. Doktor Şefık, o'duğu yerden ayni 8 Nakleden: HAMDİ VAROĞLU mamıştı. Zeynebin verdiği izahatı şöyle tamamladı: Sizin köyünüzde meğer ne hazineler varmış teyzeciğim? Anibal'ın mezarının Eskihisarda olduğunu vakıâ işitmiştim ama, görmeği hiç merak etmemiştim. Tetkike değer bir şey. Tarihî işlerden pek anlamamakla beraber. bugün cidden istifadeli bir zaman geçirdim diyebihrim. Köyümüzün gezilecek çok yeri yoktur amma, biz alıştık da sıkılmıyo ruz... Sedad, rahmetli, çok severdi Eskihisan... Sıdıka teyze, ölen kocasmdan bahsetmek hususunda hiçbir fırsatı kaçırmaz, onun ölümüne bir türlü inanmak iste miyen ruhî bir inadla, ismini, kendi hayatının her safhasına kanştırmaktan büyük bir zevk duyardı. Ona aid eşyayı, sanki sahıbı günün birinde geliverecekmiş gibi, nasıl yerli yerinde muhafaza et