Tptntnii7 CUMHURIYET İktısadî hareketler Zonguldak ve Karabük seyahati Basbakanımız Celâl Bayar tarafından yapılması mukarrer Zonguldak ve Karabük seyahati için dün akşam Başvekil namına İktısad Vekilimiz, beraberinde devlet adamları ve gazete mümessilleri ol duğu halde Aksu vapurile Zonguldağa hareket etti. Bu seyahatin ilk merhalesini teşkil eden kömür havzası burada tatbik edilmekte bulunan yeni üç senelik program dolayısile cidden tetkike değer bir me/zu teskil etmektedir. Ereğli şirketinin satm alınmasile bu şirketin Etibanka inti kali kömür havzamızın inkişafı yolunda ilk adımı teşkil eylemiştir. Üç yıllık programla hedef ittihaz edilen gayeler şunlardır: Ocakları ıslah etmek, teçhizatı asrileştirmek, ve bu suretle elde edilecek rasyonel istihsalle maliyetleri indirmek, diğer taraftan ocaklarm istihsal kabiliyetlerini iki misline çıkarmak. Bu şekilde Eti kömürü ocakları, sene : Yazan: Dr. RUSÇUKLU HAKKl de 1,100,000 ton lâve kömürü stihsal edilebilecek bir vaziyete getirilmiş ola Gün doğar, altın saçar, Dağlar? Dağlarjn da insana yaramacaktır. Sarı başaklar gıbi. dığı olur mu? Yürük kızının sesiydi bu. Uzaklardan Diğer maden şirketleri de ocaklarını Dağlarda yaşamak için, dağlarla, geliyor, karlı tepelerle çevrilmiş hulyalı yükseklerle uyuşmak gerek. Damarların bu suretle ıslah eyledikten sonra senelik ovalarda tatlı akisler bırakıyordu. Bir da kan dolaşması denkli bulunmak lâzım istihsal üç milyon tonu bulacaktır. türkü parçasmda güneşin şiiri, buğdayın gelenlerin yükseklere çıkmasmı isteme Bu program içinde Zonguldak lima şiiri vardı. Kulağımda canlanır o ses; o yiz. Tansiyonları yükselenleri, damarları nının ıslahı ve Zonguldak demiryolunun gür, körpe, sevda coşkunluğile ateşli ses; sertleşenleri, kalb hastalıkları olanları, Kozluya uzatılması keyfiyeti de vardır. her yıl yazlığa giden göcleri gördükçe.. göğüsleri tutukları bırakmayız, yüksekle Ocaklarm yanıbaşmda ışçi mahalleleri Onlar yaz geldi mi, yaylaya çıkarlar, re çıksmlar. Birdenbire alçaktan, yükseğe de tesis olunacaktır. yaylalamak için. Biz? fırlamak yorgunlarla, cılız çocuklara iyi Seyahatin ikinci merhalesini teşkil edeBiz düşünürüz, nereye gitmeli? Yahud gelmez. Sinirliler yüksek yerlerle uyuş cek olan Karabük demir ve çelik fabrihiç düşünmeyiz. Adalar, Boğaziçi keyfe, mak için zahmet çekerler. 1000 metreyi kalarımızla Türk endüstrisinin çelik ka göreneğe göre; gelişigüzel. Gidilecek yer aşanlarm kimi uyuyamaz, kimi çarçabuk lelerini teşkil etmektedir. Bu fabrikaların yarıyacak mı, yaramıyacak mı bunu kes soğuk alır, nezleye, ishale tutulur. yalnız sınaî ve iktısadî bakımdan değil tirmek gerek. O halde yaz tatilini köyde geçirmek, memleket müdafaası bakımından da yükYalıdasınız. Birkaç aydanberi zayıflı çocuklar için iyi olacak. Evet, dayanıklı sek ehemmiyeri aşikârdır. Şunu derhal yorsunuz. Çabuk yoruluyorsunuz. Kuv ve büyük çocuklar için. Cılız küçük çoilâve etmeliyiz ki, Karabük fabrikalarını vetiniz az, iştihanız yok. Ne bekliyordu cuklara orta yükseklikte bir yerde iyi hakuran Ingiliz grupu dürüstlüğün nümunenuz? Deniz havası, güneş yarıyacakh si va alır, odada barınarak yaz günlerini sini teşkil edecek bir şekilde çalışmış ve ze, şimdi tamamile tersine. Önceden biraz geçirmek daha ziyade yarar. Oraları onçahşmaktadır. Türk işçisinin sebath ça tedbirli davranmış olsaydınız, böyle ol lara cennet gibi gelir. lışması da buna inzimam edince Karabük mazdı. Bunların hepsi ölçü, iyiyi sezmek ifi.. fabrikalarmm sür'atle yükselmesi imkânı Verem ciğerin bir köşesinde gizlenmiş. Göreneğe kapılmamak; değerinden fazla Sinsi düşmanı bulup meydana çıkarmak kuvvetine güvenmemek, işte yazlıktan is meydana gelmiştir. Işte her bakımdan bu kadar ehenımi mümkündü. Yükseklerde biraz dinlenmek tifade edebilmek için temelli şartlar.. O yetli ve Büyük Önder Atatürkün bu debelki, hastalığı başlarken kökünden ke şartlar gözetilirse çocuklann yanakları kıserdi. Deniz kenarında bulunmak, birkaç zarır, iştihalan artar, betleri, benizleri rece ehemmiyet verdiği bu başlıca mevzuun tatbikatı yarın bir defa daha tetkık ay içinde, akciğerlerde verem kabarcık parlar. olunacaktır. larını püskürttü, dram korkuncluğu ile orHaydi yuvalara dönelim, F.G. taya çıkrverdi. Bu safayt bize yvcz~ver&1 Gene o sesti, kulağımda canlandı. « Doktor, dersiniz, Avrupada deniz Yürük kızının sesi... Körpe, gürbüz, sevkıyılarında verem tedavisi için açılmış da coşkunluğile ateşli ses... [Başmakaleden devami yerler var, her yıl, yığm yığın halk oralaDr. Ruscuklu Hakkt Şimdiki halde Sakaryanm kenarındaki ra koşup gidiyor. Gidiyor amma dıştaki veremleri tedavi Almanyada bir otobüs faciası tarlaların yağmursuz yıllarda kuraklıktan Ahen 13 Hanover'den gelen ve yanıp mahvolduğunu görüyoruz. Çünkü için. Deri veremini, bez veremini, kemik içinde Flandr muharebe meydanlarını zi suya tahakküm etmemişizdir. Barajlarla veremini tedavi için. O tedaviyi yaparken de neler çekeriz, biz biliriz onu. Gözümüz yaret etmek üzere Belçikaya gitmekte o bu suya tahakküm edince ikinci derecede akciğerlerde, hastayı gözetleriz. Akciğer lan 25 seyyah bulunan bir otobüs frenle küçük kanallarla hatta birçok yerlerde ler kan hücumu için biçilmiş kaftana ben rinin bozukluğu yüzünden genc bir bisik tulumbalarla bile etraftaki araziyi sulıyazer. Oralarda tedavide bulunanların ağ letçiyi ezdikten sonra devrilmiştir. Otobü cağız. Böylelikle en iyi ve en ileri ziraî zmdan kan gelmesi bunu gösterir. Ora sün enkazı altmdan beş ccsedle yirmi ya mahsuller alabileceğiz. Etraf bol su salara gitmeden önce röntgenden, hekim ralı çıkanlmıştır. Yaralılar arasmda bir yesinde meyvalı meyvasız ağaclarla domuayenesinden geçerek akciğerleri yok kaç harb malulü vardır. lacak, çayır çimenle bezenecektir. Avrulamak birçok felâketlerin önüne geçer. panm vasatî beş yüz kiloluk inek nesilleri Elim bir zıya Ciğerlerim sağlam benim. Manisa avukatlarmdan esbak Erzu işte böyle çayırlarda yetiştirilir ve böyle Olabilir. Ya tansiyonunuz yüksekse; rum Maarıf müdürü Mithat Turanlı muhafaza olunur. Eğer Ankarayı denize ya kalbinizin eti zayıfsa. Deniz banyola müptelâ olduğu hastalıktan kurtulamı bağlıyacak kanalları birgün yapabilirsek nna girer; enginlerin keskin yellerine yarak berayi tedavi bulunduğu kardeşi bunların ziraî faydaları bize muhakkak göğüs gererseniz tehlikeye atılmış olursu Zonguldak meb'usu Necatinin Çengel nakliyat kolaylıklarından çok üstün büköyündeki evinde dün akşam irtıhal yük iyilikler temin edecektir. Standard nuz. eylemiştir. Namazı bugün ikindi nama Sakarya pamuğunun dünya piyasalarınAltmışı asanlara, romatizmalılara, zından sonra Fatih camiinde kıhnarak nekrislilere, bobrekleri bozuk olanlara, Merkezefendi kabristanma defnedile da mevki tutması bu büyük işin en basit heyecanh sinirlilere deniz banyolan ya cektir. Akraba ve eviddasmın cenazede neticelerinden biri olacaktır. ramaz. Eski kulak iltihabı olanlarla, göz bulunmaları rica olunur. Görülüyor ki devlet merkezimizin su kapaklarında iltihab bulunanlar için de Oğlu: Haydarpaşa lisesi talebesinden kanallarile denize bağlanmasında bir denize girmek tehlikeli olabilir. Burunları Tuğrul, kardeşi: Şirketi Hayriye mü taşla birden ziyade kuş vurmak imkânı enfekte olanlar da denize dalmasalar iyi fettişlerinden Necib, kardeşi: Zonguldak vardır. Hükumetimizden bu işin şimdilik meb'usu Necati yapmış olurlar. hiç olmazsa ciddî bir etüdünü rica etsek! Folklor ve hayat Yazan: ZİYAEDDIN FAHRl Yakın zamanlara kadar yalnız ilim adamlannm çahşma ve araştırma saha sına giren halk bilgisi tetkikleri ve her çeşid folklorik meşguliyetler, artık umumî hayatta da bir tezahür sahnesi arıyorlar. Yeni milletler kadar eskileri de bu tezahürün şekillerinden istifade etmekte adeta birbirlerile rekabet savaşı yapmakta dırlar. Bu arada Almanya ile Bulgarıstanı misal getirebiliriz: Almancanın konuşulduğu her toprak parçasını ayni devlet hududu içinde birleştirmek istiyen Almanya, bu gayenin tahakkuku için sık sık folklor sergileri, folklor bayramları tertib eder ve bütün Almanlığın halk bıigisi sahasına giren mevzulan araştıran folkloristleri teşvik eder. Bunun ya nında Bulgaristanın her sene tertib ettiği folklor bayramları haftalarca devam etmektedir. Bulgarlarca Sobur denen bu bayramlar, bir taraftan köylüleri şehre çeken ve iktısadî sobur faaliyetini artıran, öte taraftan şehirlilere halk danslarını, halk türkülerini, halk eğlencelerini tanıtan bir vesiledir. Gazeteler. Ankaradan iki folklor heyetinin Diyarbakır ve İzmir istikametinde hareket ettiğini yazıyorlar. Anlaşıh yor ki îstanbul Konservatuarının şimdiye kadar birkaç defa tertib ettiği tetkik gezintileri siyaseti, Ankara Konservatuarınca da takib edilecektir. Yaptığı işin zevkini tatmış olan Yusuf Ziyanın gerek îstanbul Konservatuarı içinde, gerek Konservatuar haricinde ferdî olarak ortaya attığı eserler az ve çok tanınmışhr. Daha evvel 1928 de Ankarada teşekkül eden «Halk Bilgisi Derneği» nin açmağa çalıştığı geniş halk bilgisi cereyanı, istanbul Halkevinin gayretli şube müdürlerinden Mehmed Halid tarafından idame ettirilmekte bulunuyor. «Halk Bilgisi Haberleri» ismindeki mecmua bu faaliyetin organıdır: Halk bilgisinin lisan, edebiyat, musiki, örf ve âdetler... ilâh. gibi branşlarile alâkadar olanlar bu mecmuada zengin folklor malzemesi bulabilirler. Demek istediği miz şu ki Maarif Vekâletinin Ankara dan Diyarbakır ve İzmir taraflarına gönderdiği iki araştırma heyeti, memleketi mizdc ötedenberi mevcud olan bir folklor an'anesini devam ettiriyorlar. Bütün bu araştırmalar, Anadolunun toprak altı madenlerini arayıp bulma endişesine benziyen bir toprak üstü kültür madenlerini bulup meydana çıkarma hareketinin tezahürlerinden başka birşey değildir. *** Folklorculuk, Ondokuzuncu asırda yalnız ilmî mahiyeti haizdi. Yirminci asırda içtimaî ve siyasî bir ehemmiyet de kazanıyor. Şöyle ki her halk, kendisinin halk bilgisine daha ziyade ehemmiyet verdiğini, kendi folklorunun daha zengin, daha canlı ve bereketli olduğunu iddia etmektedir. Slâv kaynaktan gelen halklar, kendilerinin felsefesine göre, bütün diğer halklar içinde en zengin folklor hazinesine sahibdirler. Rus ve Çek folkloristleri bu mütaleadadırlar. Buna mukabil şimal halkları, bilhassa Almanlar, kendi halk mahsullerinin yalnız Cermen ve Alman ruhunu değil, bütün beşerî ruhu ifade ettiği fikrindedirler. Onlara göre başka halkların folkloru kurumuş, solmuş, yorulmuş, suyu çekilmiş bir mahsuldür. Meselâ iki sene evvel ölmüş olan Alman filozofu O. Spengler Lâtin ve Roman menşeden olan halkların folkloru için şöyle düşünüyordu: müessir olduğunu gösteren bu mülâhazaları zikretmekten maksadımız asnmızda folklor tetkikatının ilmî, siyasî ve içtimai ehemmiyetlerinin nasıl birbirine muvazi olduğunu göstermektedir. Meselâ cenub Türklerinden bir kısmının millî hudud dısında kaldığını gören Türkiyede, Antakya ve Urfa ve bütün cenubî Anadolu folklorunun nasıl müşterek bir kaynaktan geldiğini gösterecek Türk folklorcusu, bir taraftan folklor sahasında ilmî bir davayı ispat edecek, diğer taraftan siyasî bir meselenin halline ilim yolile yardım eyliyecektir. *** Fransızların «kültür» sahibi olmayıp yalnız «medeniyet» sahibi olduklarını söyliyen Alman folklorist ve filozoflannın mütalealan, harbden önceki Fransa için bir dereceye kadar belki yerindedır. Fakat harbden sonraki Fransada folklor ilmî sahada olduğu kadar amelî ve içtimaî sahada da ehemmiyet kazanmağa başhyor. Bu ehemmiyetin iki nişanesine işaret etmek isterim. Fransanın muhtelif mıntakalarında folklorik hareketler uyanmağa başhyor. Şimdiye kadar yalnız Pariste «Etnoğ rafya cemiyeti» nin idare ettiği ilmî folklor faaliyeti vardı. $imdi yer yer hare ketler ve cereyanlar görülüyor. Bunlar dan biri Paris belediyesinin himaye ettiği «Paris Folklor cemiyeti» dir. Geçen ay içinde toplanan cemiyet kongresi, ayni zamanda pek canlı ve sürekli folklor bayramlanna vesile olmuştur. Paris Folklor cemiyetinin kongresinde yükselen sesler «folkloru diriltme» siyaseti etrafında toplanmaktadır. Geçen ay Pariste kapanan bir halk lokantası, Fransız gazetelerine ehemmiyetli bir folklor endişesi aşıladı. Cenub Fransasının mutfak âdetlerini Pariste Paris lilere ve sjmal Fransasına tanıtan ve müstahzaratmı yedirten Nine ismindeki lokanta, yapılış, süslenme, ko nusma, gelenleri karşılama gibi bü tün hallerile cenub Fransasından kop muş bir parça idi. Lokanta on, on beş kisilik bir müşteri alabilecek şekilde ol duğundan burada yemek yiyebilmek, burada cenub şarkılarını dinlemek, ce nublu garsonların hizmetinden mütehassis olmak, cenublu patronun iltifatlarına nail olabilmek, birkaç gün evvel telefonla alınacak söze bağlıdır. Fransayı ecnebi bir dostuna tanıtmak istiyen her Fransızın aklına Nine gelir: Nine'e götürülen ve orada bulunan bir yabancıya Fransayı tanıtmak için söz söylemeğe lüzum yoktur. Lokanta, duvarlarile, resimlerile, yemeklerile, mobilyasile, şarkılarile, elbi selerile bütün cenub Fransasının bir ay nasıdır. Burada garsonlar yabancıya yemek getirirkeri cenub lehçesile konuşur lar. Her getirilen cenub yemeği müşteriye: PENCERESİNDEN Pauİ Rio Mustafa ! ol Riyo, bugünün cüceler şampiyonu imiş. Bizim gazetede resmini gördüm, uzun uzun seyrettim. Boy kırk beş santimetre. Fakat ça* lım, eda, durum yardalarla ölçülemıyecek, kantarlarla tartılamıyacak kadar genış ve ağır. Koltuğa bir gömülüşü var ki iri bir karpuz kabuğuna bir sineğin uzanıp yatış'nı andırıyor. Elinde luttuğu püro ıse henüz doğan bir çocuğun mızrak taşıdığı zehabını uyandırıyor. Koca herifi işte bu çalımlı durumunda seyrederken «gayrıtabiî» likten doğan pek fani, pek cılız şöhretleri düşündüm. Nevyorkta oturan Pol Riyo'yu diyar diyar, ülke ülke, hatta kıt'a kıt'a dolaşan şöhret haline, hangi meziyet, hangi fazilet, hangi kıymet koyuyor?.. Kâşif mi, değil!. Mucid mi, değil!.. Âlim mi, değil. Ancak gayritabiî doğuşu, insan kılığında yaratılmış olmasma rağmen insana benzemeyişi ona hem de âlemşümul bir şöhret veriyor. Eğer o, bir buçuk metre boy sahibi olsaydı, iki milyar Adem oğlu arasmda sezilen bir gölge kıymeti bile alamazdı. Türkiyede değil, oturduğu mahallede dahi dikkal uyandıramazdı. Fakat kırk beş santimetre boyunda kaldığı için her gay* ritabiî şeye değer veren ve o şeyi görmeğe koşan insanların tecessüsü damarlarıni gıcıkladı, boyundan çok ve pek çok yüksek bir şöhret kazandı. Bu, bir hakikat olmakla beraber cücelerin boylanndan umulmaz maddî ve manevî hamlelerle tarihte gene cirimlerinden büyük köşeler, köşecikler kaptık* ları da görülmemiş değildir. Bunlardaıı bir tanesini, Mustafa adlısını Osmanlı tarihinde görüyoruz. Bugünün cüceler şann piyonu Pol Riyo'dan da daha kısa olduğu rivayet olunan Mustafa, Üçüncü Sultan Selimin gözdelerindendi, ondan sık sık ihsan alırdı, ikram görürdü. Fakat padişahların da bir gün öleceklerini düşünerek ve kendisi sanki abıhayat içmiş, öümden istisna edilmiş gibi davranarak ıstikbalini emniyet altında bulundurmak istediğinden Üçüncü Selimin veliahdi Mustafaya da gizlice casusluk yapardı. Kabakçı vak'ası yüz gösterip de Selım tahttan mahpese inrikal edince ve veliahd onun yerine geçince cüce Mustafanın yıldızı bir kat dâfta~parladı, saraym bellibaşlı şahsiyetlerinden biri de o oldu. Artık dili b yundan, cür'eti ise dilinden uzundu. Her şe minimini parmaklarını sokuyordu, küçük bir hünkâr rolü oynuyordu. Alemdar îstanbula gelip de Üçüncü Selimi yeni baştan tahta çıkarmağa t»« şebbüs ettiği gün işte bu cüce Sultan Mustafalılara önayak oldu, dev cüsseli zencieri ardıaa takarak eski efendisinin üstüne saldırdı, ve onu parçalattı. Lâkin evdeki hesab çarşıya uymadı, cücenin yumurta kadar kafasile kurup da kuş beyinli haremağalarma kabul ettirdıği plân harfi arfine tatbik olunamadı ve veliahd Mahmud öldürülemediğinden Dördüncü Mustafa Alemdar tarafından hapsolundu. Bu vaziyette cüceyi ağır bir akıbet bekliyordu ve bu akıbet, onun bir tavşan gibi yakalanması, minimini kafasının koparılması şeklinde tecelli etti. Pol Riyo, şükretsin ve fani bir şöhretin zevkini kâfi görsün. Çünkü yarın unutulup gidecekse bile ne eli kana bulaşacak, ne de kafası koparılacaktır. Deniz kenarına mı, dağlara mı? Bunların hepsi vücudün ihtiyaç ve tahammülüne göre karar verilecek ölçü işidir Bir taşla birçok kuş f İnegölde Halkevinin açtığı resim sergisi j YUNUS NAD1 ııııııııııııııııtııııııınıııııııııı Sürat rökoru Ye yavrum ye! Can boğazdan gelir! (1) Diye sunulur! Nine, yalnız yemek için gelenlere mahsus değildir. Folkloristler, mücerred araştırmalarının müşahhas mukabillerini burada görürlerdi. Yemek zamanlan haricinde burası, canlı bir müze halindeydi. Birçok Fransız folkloristleri, ilhamlannı bu lokantadan almışlardır. Onun içindir ki her nedense kapanan Nine ile Fransız folklorunun yaşıyan bir hazinesi kaybolmuş demektir. Bu itibarla Fransız gazetelerinin teessüfleri daha çok devam ederse kapanan Nine yerine bir başkasının aRoman kaynaktan gelen milletler «kültür» saihibi değil, «medeniyet» sa çılması gecikmiyecektir! Ziyaeddin Fahri hibidirler. Çünkü onların volkstum'u yoktur, yahud yorgun ve bereketsizdir. Bu(1) «Can boğazdan gelir> sözü, tünkçenin na mukabil Fransızlar da şimalli millet insiyakına gore yapılmış bir tercümedir. lerin folklorik mahsullerini çocukça, saf Cenub fransızcasında bunun mukabili şudur: «Allons, mangez, mangez! C'est le dil, barbar bulurlar. ventre1 qu porte les jambes! Haydi yiyini2. Ilmî fikirlere siyasî tarafgirliğin nasıl yıyinız Bacakları tasıyan karmdır!> M. TURHAN TAN Bir küçük çocuk kayıb! Cibalide Küçükmustafapaşada Akılhoca sokak 14 numaralı evde oturan Ömerin altı yaşındaki oğlu Faik, evvelki gün ikide evden çıkmış, bir daha dönmemiştir. Kendisini 6,5 la 7 arasmda görenler vardır. Zabıta, kayıb çocuğu aramaktadır. Yarından itibaren 16 çocuk bahçesi açılıyor J İnegol (Hususî) Halkevi 150 eserle bir resim sergisi açmıstır. İlk defa açılan böyle büyük bir sergi pek beğenilmiş ve alâka celbetmiştir. Sergide yağlıboya akvarel ve karakalem resimler vardır. Bunların içerisinde Hü<=nü ve Selâcninin fabrika manzarası ve Bedianın Yenişehir yolunda delikli kayası, Azminin muzları nazarı dikkati celbedenîerdendir. Serginin küşad resminde hükumet erkânı bulunmuş ve orta okul müdürü Ahmed bir nutuk söylemiştir. Sergi, bir hafta açık kalacaktır. Bu sergiyi hazırlıyanîarı yetiştiren Halkevi ve ortaokul resim öğretaıeni genc san'atkâr Esad Subaşı tebrike şayandır. Yukarıdaki resim, sergiden bir köşeyi göstermektedir. Nevyork Dünya sürat rökorunu kıran yüzbaşı Core Eyston kendi rökorunu kırmak üzere yakında Amerikada büyük bir müsabakaya girecektir. Bu münasebetle yüzbaşmm sureti mahsusada yaptırdığı otomobilin resmini dercediyoruz. " 15 inci ilk mekteb çocuk bahçesinden ve açıldıktan sonraki Tahsisatsızlık yüzünden tesis edilemi Dün Çarşambada 15 inci ilkmekteb yen on altı çocuk bahçesi vilâyet tarafın karşısındaki arsada bir çocuk bahçesi açıldan ayrılan 5000 lirahk tahsisatla yann mışbr. Yarından itibaren açılacak olan dan itibaren açılacaktır. Çocuk bahçelerinde, evvelce Yeşilköy hazırlık kampm bahçeler şunlardır: İstanbul 3 üncü, 5 inci, 6 ncı, 27 nci, da staj gören ilkmekteb muallimleri vazife alacaklardır, 3j4 üncü ilkmektebler, Eyüb ortamekte vaziyetinden iki intıba bi, Beşiktaş 20 nci ilkmekteb, Beyoglu birinci ve altmcı ilkmektebler, Kadıkösî 35 inci ilkmekteb, Üsküdar 19 uncu, 30 uncu, 48 inci ilkmektebler, Aksaray 64 üncü, İstanbul 25 inci, Beşiktaş 23 üni cü ilkmektebler,,,