CUMHUKİYET 11 Temmuz 1938 Sıhhî bahisler Spor hekimliği Dün, Izmit koyunda yapılan müsaba kalar çok heyecanlı oldu, gece Yavuz zırhlımızda muhteşem bir balo verildi IBastarafı 1 inci sahifede] Beykoz ve Galatasaraylıîar arasında yapıldı. Neticede 1000 metre serbestte Galatasaraydan Mahmud birinci, Beykozlu Ali ikinci, ve Karamürselden Mehmed üçüncü oldular. Yiiz metre sırt üstünde Galatasarayl Şamil birinci, Beykozdan Fikret ikinci, Izmit Akyeşilden îstnet üçüncü oldular. 200 metre kurbağalamada Izmitten Yusuf birinci, Galatasaraydan Semih i kinci, Beykozdan Ismail üçüncü oldular 100 metre serbestte Galatasaraydaa Halil birinci, Idman Yurdundan Osman ikinci, Izmitten Şükrü üçüncü oldular. Deniz yarışları Kamutayda kabul edilen (Beden terbiyesi teşkilâtı) kanunu ile, zaman zaman muhtelif şekiller verilen Türk spor teş kilâtımız artık nihaî ve kat'î şeklini almı bulunuyor. Türk gencliğinin bedenî fikrî yükselişi için modern bir devlet teş kilâtı kuran Cumhuriyet rejiminin, genc liğe verdiği ehemmiyet ve gösterdiği yüksek alâkanın hakikî bir müeyyidesi olan Beden terbiyesi teşkilâtı kanunile en esas lı ve en mühim bir yurd davasını hallet miş bulunuyoruz. n Bu yüzden sevinc içinde olduğu şüph siz bulunan Türk gencliğinin yanında Türk hekimliğinin de kıvanc duyduğu muhakkaktır. Beden terbiyesi gibi hekimlikle sıkı bi münasebeti olan bu ömenli mevzuun dev et otoritesinin kuvvetli ve hayırlı mura kabesi altında en feyizli neticeler \ereceğine inanımız vardır. Bu alanda Türk hekimine düşecek vazifeler pek çoktur Beden terbiyesi teşkilâtının (Spor hekim liği) mevzuundaki düşünce ve kararla rını henüz bilmemekle beraber iş yerlerine bağlı muvazzaf hekimlerin spor hekimliğ ile sıkı münasebetleri gözönünde tutula rak onların, bu işte her zaman istifades; mümkün, faydalı birer eleman oldukların: hatırlatmak isteriz. Filhakika işçilerin sıhhî muayene ve murakabesini yapmak, kaza veya meslekî hastalıklarını tedavi etmekle mükellef bulunan, fabrika, maden ve sair iş yerleri ıekimlerinin bu alandaki iştigal mevzu an spor işlerindeki tıbbî muayene ve murakabelerini ifa ve sporcunun maruz bulunduğu kaza veya spordan ötürü kisbî hastalıkların tedavisi işleri ayni ihtısas ve meşgale mevzuu dahiline girer. Iş fizijıolojisile spor fiziyolojisi arasın da da ayni yakınlığı görmek mümkündür. Dimağm ve adalâtm psişik ve fiziyolojik faaliyetleri, çalışan bir işçide olduğu gibı, sporcuda da ayni fiziyolojik ve fiziycpatolojik değişmelere maruzdur. Nihayet iş hekimi, ağır, tehlikeli ve hhate muzır olan işlerin, işçinin sağhk durumu üzerindeki zararlı tesirlerini tetkik ve mütalea ederken işin zararlı tesir lerinden işçiyi korumak için aldığı iş eroniyeti ve işçinin sağlığını koruma tedbirleri meyanında spor ve spor hareketleri nin şafi ve vaki tesir ve yardımlarından da faydalanır. İş hekimi kendi sahasındaki faaliyet ve muvaffakiyetini umumî beden hareketle ile birçok branşlara aynlan sporun her ubesinin uzviyet üzerindeki faydalı veya ararlı tesirlerini gözönünde tutan ve her şçi veya sporcunun bünyesine göre onun alışabileceği spor branşını tıbbî bir gö •üşle takdir ve tesbit edebilen bir spor ıekimi olmasına borcludur. Türk gencliğinin bedenen ve fikren yükselebilmesi işini kendisine bir gaya edinmiş olan yeni Beden terbiyesi teşküâtımızın Türk hekimliğile sıkı bir işbirliği yapması ve bölgeler spor hekimleri için de hemen her bölgede kolayca temin edebilecek olan iş yerleri hekimlerinin tec rübe ve yukanda tebarüz ettirmeğe ça hştığımız ihtısslarından istifade ernıesi lâzımdır. Sporun teknik ve ilmî esaslan bilâistisna tıbbın ilmî donnelerine istinad ettiğins göre, büyük bir malî külfete katlanmadan yurdumuzun hemen her köşesinde kurulu muhtelif iş yerlerinde bedenen ve fikrea çalışan üç yüz binden fazla Türk işçismin fiziyolojık savaşlarını tanzim ve onîann sıhhî murakabelerini ifa eden iş hekimlerinin spor hekimliğinin en faydalı ve bu işte en ziyade mütehassıs olan elemanlarını teşkıl edecekleri şüphesizdir. Ankara Radyonun kısa bir tarihi Yazan: Prof. SALİH MURAD Markoni, geçen yazımızda bildirdiğimiz, tertibat sayesinde 1901 senesinde Irlanda ile Kanada arasında işaretleri, Okyanusu aşarak, telsizle göndermeğe muvaffak olmuştu. İrlandadaki Poldbu merkezinden gönderilen telsiz dalgaları elektrik cereyanlarınm yüksek anten tel lerinde sür'atle raksettirilmesile hasıl edi liyordu. Bugün de bu dalgalar ayni su retle gönderiliyor. Aradaki mühim fark cereyanlann istihsali usulündedir. O zaman cereyan bir şerrare fasılası dediği miz (devrenin iki ucu arasındaki) boş luğa bağlı olan kondansatördeki desarj'a elde ediliyordu. Bugün bu cereyanlar daha ziyade radyo lâmbalarile temin edıliyor. Şerrareli postalar dediğimiz eski makinelerin mevcudü bugün pek azalmıştır. Ancak küçük gemilerde kullanılıyor. Sahil postasımn ta! ta! ta! diye kefen yırtarmış gibi çıkardığı sesi hepiniz hatırIarsınız. Halbuki lâmbalı postalann verdikleri işaretler bülbül nağmesi gibi ge lir. Telsiz telgraf her tarafta rağbet görmüs ve süratle ilerlemistir. Bugün dün yada 15,000 den fazla gemi telsiz cifıazı vardır. İlk tecrübelerde trlandadaki Poldbu istasyonundan kısa fasılalarla üç nok'a (yani S harfi) telsiz dalgası şekliııde gönderiliyordu. Bu dalgalar Kanadadaki Nevfoundland'da kurulmuş olan alıcı stasyonunun anteninde bu işaretlere tamamen benziyen, fakat pek zayıf cere yanlar hasıl ediyordu ( 1 ) . Kanada'daki ilk cihazın anteni uçurtulmuş olan büyük bir uçurtmanın ipini teskil eden bakır eldi. Alıcının antenine gelen bu küçük cereyanlar koherer dediğimiz kâşifeye îiriyor ve bu basit cihaz da bir telgraf abı makinesini işleten cereyanları idare îdiyordu. Bu suretle alıcı tarafta S işaetleri, bir telgraf makinesinde olduğu gibi, telgraf kâğıdına basıhyordu. Koherer eya dedektör (kâşife) dediğimiz şey bir cam boru içinde döğülmüş maden (umumiyetle gümüş) kmntılarından ibaetti. Antende zayıf bir cereyan hasıl olmadıkça anten devresindeki bu kırınh'ar ena nâkil idiler. Antene zayıf bir cerean gelince bu kırmtılar birbirine yaklaıyor ve iyi nâkil oluyorlar ve bu sefer atarya cereyanmın bir maniple devre inden geçmesine müsaade ediyorlardı. cereyana tahvil eden veya bazı makinelerin dedektörü olarak kullanılan lâmba âdi bir elektrik ampulüne benzer. Bu lâmbada fitilin karşısında plâk veya anod dediğimiz küçük madenî bir levha var. Üç elektrodlu lâmbalarda plâkla fitil arasına, şeklinden dolayı gri denilen, ıskara şeklinde küçük bir parça var. Bir alıcı cihazda fitil bir bataryanın menfi ucuna ve anod veya plâk bu bataryanın müspet kutbuna bağlanırsa lâmbadan cereyan geçer. Lâmbanın anten devre « sine bağlanınca bu geçen cereyan anten devresindeki tahavvülâta uyar. Bataryadan geçen cereyan bu değişikliğe uyarak telefon kulaklığmdan geçer. Bunlara aid tafsilâta ileride geleceğiz. Verici merkezlere gelince, şerrareli postalar gittikçe tekâmül etmiş, sonradan arkla çalışan ve daha sonra da Aleksanderson alteranatörü dediğimiz yüksek frekanslı mütenavib cereyan dinamolarüe çalışan postalar meydana gelmiştir. E n nihayet radyo lâmbaları, alıcılarda olduğu gibi, verici devrelerde de yerini almıştır. Verici devrelerde kullanılan lâoıba • lar, esas itibarile makinenizdeki lâmbalara benzemekte ise de çok büyük ve ağır olup vinç veya araba ile taşınır. Bu üç elektrodlu lâmbalar son otuz sene zarfmda gittikçe tekâmül ederek sonradan dört, beş, altı, yedi ve nihayet oktod dediği miz sekiz elektrodlu lâmbalar icad edilmiştir. Bu yeni lâmbalara yeni makine * lerin bazılarında tesadüf ediliyor. Lâm balar terakki ettikçe cesametleri gittikçe küçülmüş ve nihayet bugün küçük kahve fincanı cesametinde madenî lâmbalar meydana gelmiştir. Bu küçücük lâmbaların içleri eski büyük lâmbalara nazaran kanşık olduğu gibi gördükleri i; de daha büyüktür. Bu lâmbalarla elektrik enerjisinin telsiz olarak nakli meselesi her zaman ortaya atılmakta ise de henüz amelî sahaya çıkmamıştır. Bu düşünceden pek kısa mesafelerdeki elektrik fmnlanna enerji göndermek suretile istifade edilmektedir. Fakat bu işte primer cereyanı hâmil olajı bobin madeni eritmek için yüksek cere « yan hasıl eden sekonder devreye pek yakın4ır. Bu i? enerjinin telsizle nakline pek benzemez. Enerjinin telsizle naklinde enerji projektörlerde olduğu gibi bir mahrut içinde gönderilir. Nitekim Markoni'nin böyle bir ieadı var ve tatbik ediiyor. Adi antenle enerjiyi etrafa yay maktan ise tek cihetli antenle enerji bir mahruta sıkıstmlıyor ve zayiatın nisbeten önüne geçiliyor. Bu mahrutun re's zaviyesi 8, 10 dereceye indirilmiştir. Eski anenle 500 kilovatlık bir istasyonla enerjiyi hangi mesafeye gönderiyorsak bu usule bir iki kilovatlık bir istasyonla ayni mesafeye ayni enerjiyi gönderiyoruz. Fakat bundan tamamile istifade etmek istersek mahrutun re's zaviyesini küçültmek ve enerjiyi bir müstakim üzerinde gönder • mek icab eder. Bu takdirde başka müş külât baş gösterir ki o da böyle dalga lann hava tarafından bel edilmesidir. Bugünkü ilim kanunlanna göre bunda muvaffak olmak imkânsızdır. Binaena eyh ölüm şuaları gibi şeylere inanmak doğru değildir. Bayrak yarışı 4 X 200 bayrak yarışmda Galatasa ray birinci, Beykoz ikinci oldu. Atlama müsabakalarında Galatasa raydan Sadi birinci, Beykozdan Ibrahim ikinci ve Fethi (Adatepe) üçüncü oldular. Müsabakalar umumiyetle çok heye canlı ve güzeldi. Izmit görülmemiî. bir spor günü yaşadı. Müsabakalan halk alâka ve zevkle seyretri. Yavuzdaki balo ' Bu gece Yavuzda Donanma kuman danlığı tarafından bir balo verildi ve eğlenceler samimî bir hava içinde sabaha kadar devam etti. Baloda İktısad Vekilile diğer davetliler hazır bulundular. Donanma erkânımızm misafirlere gösterdikleri hüsnü kabul unutulmıyacak derecede güzel ve yüksekti. Yanşlar esnasında güzel bir manzara: Yavuz zırhlımız ve bir kotra Bahri\e Mİâhendazı. harcket işaretini veriyor Barutgücünün ikinci yıldönümü münasebetile yapılan bayram Barutgücünün ikinci yıldönümü münasebetile Bakırköydeki Güç alanında dün bir spor bayramı yapılmıştır. Saat 14 te Barutgücü ile Harbiye Yılmaz güreşçi leri arasında yapılan karşılaşmalarm hepsini Barutgüclüler kazanmıştır. Bundan sonra Güçlülerle Harbiye Yılmazlılar arasmda boks maçlan yapılmış ve iki maç beraberlikle neticelenmiştir. Istanbulspor voleybol takımile yapılan bir müsabakayı müteakıb Barutgücü Bakırköy Spor mütekaidleri bir maç yapmısjardır. Bu maçı da 1 0 Barutgücü mütekaidleri kazanmıştır. En son olarak İstanbulspor Barutgücü A takımlan arasında yapılan maçı 2 1 Barutgücü takımı kazanmıştır. Derece alan Güneş sporcularına mükâfatları verilirken Bursada güreşler Bursa 10 (Telefonla) Bugün Atatürk stadyomunda Kızılayın tertib ettigi serbest güreş müsabakalan yapıldı. Seyirci çoktu. Keleseli Mustafa Bursalı Rıza ile berabere kaldı. İnetsili Hüseyin Ankarah Ahmedi 7 dakikada tuşla yendi. Ban dırmah Ahmedle Dinarlı Mehmedin kardeşi Ismail, Bulgar Piros'la Cemaî berabere kaldılar. Dinarlı Mehmedle Âvustralyah Modri arasındaki heyecanlı güreşi Dinarlı 35 inci dakikada kazand;. ' Bugün teşvik güreş müsabakalan da ya• pıldı. Şarpi müsabakalanndan.. Dr. Baha Arkan Markoni bu tecrübeleri Kemp'le be aber yapmıştı. Ertesi sene Markoni kumpanyası kohererden çok iyi olan brevekörün (miknatısî kâşifenin) (2) ihtira beatını aldı. Bundan sonra elektrolitik dedektörler meydana geldi. 1896 senesinAmerikada Dumoody ile Pickard kristal dedektörü bulmuşlardı. Bu kristal dedektörler amatörler elinde yirjai beş tuz sene biricik dedektör olarak kul'a ııldı. Bugün bile kristal dedektör ve kuaklıkla radyo neşriyatını dinliyenler vardır. Bu asrın baslangıcında Ingiliz pro esörlerinden J. A. Flening iki elektrodlu âmbayı (diyode) buldu. Edison hâdi esi dediğimiz hâdise üzerinde tecrübeler apan Flemin lâmbasının fifcili karşısma ir anod ilâve etmişti. 1907 de Amenka izikçilerinden Lee De Forest Fleminin ulmus olduğu (diode) dediğimiz Iâm ıaya bir de gri ilâvesile triode dediğimiz ,c elektrodlu lâmbayı icad etmiştir. Bu esif yalnız radyoda değil birçok işlerde >ek mühim rol oynıyan en büyük keşiferden biridir. Bunun nekadar mühim ve aydalı bir keşif olduğunu sonradan söyyeceğim. Diode dediğimiz lâmba ki bugun makinelerde mütenavib cereyanı daimî SALIH MURAD (1) Rakamla söylemek lâzım gelirse nerji yolda 2 milyon kere milyon defa kadar zayıflar. (2) Miknatısî dedektör dunyanın yetlstirdiği en büyük fizikçilerden olup atomu parçalıyarak yeni fiziği kuran ve geçen se, ne ölen Lord Rutterford'dur. Tefrika: No. 62 Nasıl oldu, dedi, sizi bırakıp da nasıl gitti?.. Görünüste ne kadar kibar, ne kadar terbiyeli idi. İlkönceleri siz de pek iyi geçiniyordunuz. Neden böyle, durup dururken sizi de, sizinle beraber geçir diği bu zengin hayatı da bıraktı, kaçtı?.. Ben de onu, aklı başında bir genc san mıştım. Pek geçimsiz, pek huysuz bir adama da benzemiyordu. Pek nazikti. Öyle görünüyordu amma iç yüzünü ararsanız kendini beğenmisin biriydi. Herkesle eğlenir, insanın yüzüne bakarken için için alay eder. Sonra... Sonra?.. Sonra, ne bileyim, kadın olsun, erkek olsun, kan koca, herkes birbirinin u fak tefek suçlarına göz yumar, görme miye gelir, değiî mi?.. Bizimki en ufak bir yanhşlığı bile gözden kaçırmaz, üstelik |>O|poira VllClir n11'111" Ovio VpH'TUaf \r\T Nakleden; Kemal Ragıb dır ki öfkelendikleri zaman birdenbire kendilerini unuturlar, hiç yoktan kavga çıkarırlar; ne bileyim, sofra başında bir gürültü çıkacak olsa yemek tabağını fırlatırlar, şarab kadehini yakaladıklan gibi kocalannın başından aşağıya döker ler... Avukat Necibin gözleri açılmış, %&\ kın şaşkm dinliyor; bir yandan da: Ya sen ne delilik yaptın?.. Demek ister gibi Perihanın yüzüne bakıyordu. Genc kadın başuu çevirdi. Gözlerini uzaklara dikti: Ben böyle bir şey yaptım, demiyorum amma yapfam bile ne olur?.. Kocalarına dayak atan kadınlar bile yok mu?.. Olabilir amma ne kendini bilen bir kadın böyle bir çılgınlık yapar; ne de kendini bilen erkek böylesine katlanır!.. İ Evet amma yiyip de sesini bile çı nız bu noktaya sapîantnış, kalmıştı. Fa kartnryan erkekler az mı?.. Hiç roman kat insan, sizin gibi bir kızla evlendikten llarda okumadınız mı, bir kadın koca sonra, kovulmadan gitmez; kendılığin sına terlikle dayak atarmış da, adamca den ayrılmayı aklına bile getirmez, di ğız kansmı gene o kadar severmiş ki yal yordum. Ben öyle sanıyordum. nız kaldığı zaman kadmın terliğini alır, Hepimiz aldanmışız, işte... Siz de, uzun uzun öper, okşarmış!.. ben de... Daha o zamandan, evlenme Bunlar, okuyanları eğlendirmek i den önce, ayrılmak için kaçamak yolları çJn uydurulmuş masallar... Kadınlann düşünüyormuş... her yaptığına göz yuman erkekler, pek Yazık oldu!.. Nereden bulduk bu bayağı yaradılmış insanlar, demektir. Bu genci?.. Bütün kabahat benim... Ben kadar düşkün bir erkekle siz de geçine buldum. Fakat biraz sizde de oldu. Damezsiniz. Kocanız böyle bir adam olsay ha başka gencler de bulmuştum. Daha dı, ilkönce siz ondan iğrenirdbiz!.. başkalarını da gösterdim. Hepsini bırak Sonra, hepsi bu kadar değil ki... tınız, bunu seçtiniz. Kejke ötekilerden Kocam benim yanımda sanki bir misafir birine varsaydınız!.. gibi, bir yabancı gibi yaşıyordu. Geçinme Onların hiçbirini beğenmedim... ğe gönlü olmadığı daha ilk gününden Hiçbiri Feriduna bcnzeiıez ki... belliydi. Çantalannı bile açmıyor, her da Hiç olmazsa kendılerini size be kika birdenbire yola çıkacakmış gibi ha ğendirmek için daha uysal davranacakzır duruyordu. Günün birinde nasıl olsa lardı; daha sessiz insanljrdı... aynlacak değil miyiz, diyordu. Kaç ke Evet, biraz daha para koparmak re bunu, yüzüme karşı söyledi. icin belki yüzüme eüleceklerdi amma... Sizin de yüzünüze karşı söyledi Böyle dalkavuk jaradılışlı insanlardan mi?.. Olur şey değil... Mademki ayrıla da büsbütün iğrenirim. Benim kocam, oncaktı, neden evlendi; ben de bunu anla ların hiçbirine benzemez... Hele para işmıyonraı. Fakat daha ilk gününden böy lerinde o kadar tok gözlü ki... Lâkırdıle düşünüyordu. Mahud mukaveleyi ya sını bile ettirmezdi. Şimdiye kadar belki zarken bile hiçbir şeye ses çıkarmadı da kendi cebinden, kendi aylığından bile paavr'İTia, bcanma meselesine gelince yal ra harcamıstır. Evet, çok yanılmışız!.. Hiç de um lı... Bu mukavelenin bozulmasmı elbet istemim. düğumuz gibi çıkmadı. Pek iyi anlamıyorum amma demek Orasını affedersiniz. Kocam için ki siz ona yüz vermiyeceksiniz, uzak dudiyecek hiçbir söz bulamazsınız. Feridun kadar mükemmel h;çbir koca bulunmaz. racaksınız, fakat kocanız size yalvara * Terbiyesi, inceliği, bilgisi r' pVsiksiz cak, sokulacak, öyle mi?.. Peki amma, buna da sırnaşıkhk dersiniz; buna da kıdi. zarsınız. Peki amma .. Sırnaşıkhk başka, benim dediğim Yalnız... Ne diye} ım, biraz so başka... ğuktu işte... Soğuk da demiyeyim de Vallahi, ben kadın psikolojisini pek benden biraz uzak duruyordu. Birbirimiiyi kavnyamıyorum. Hangi erkek, böyze yabancı gibi yasıyorduk. le bir hayata katlanır, onu da bilmem!.. Bundan yana da ona bir şey söyAvukat Necib, bir yandan da kendi lemeğe hakkmuz yok, siz böyle istiyorkendine: dunuz. Anlaşılan, diyordu, bizim küçük Istiyordum amma ne de olsa gene hanım, çocuklann !r.isafirhk oynaması gisokulmalı, kendini sevdirmeli değil miybi ilkönce bir kan koca oyununa kalkb. di?.. Her kadın biraz uzak durur; kendiEvlendikten sonra da kocasile köşe kapni biraz ağır alır. Fakat erkekler, karşımaca, kovalamaca oynamak istiyor!.. lanndaki kadmdan yüz bulmak için neKendisi kaçsm, kocasını yanına yaklaş ler yaparlar!.. tırmasın, adamcağı? da hiç durmadan o Demek siz de böylesini istiyordu nun arkası sıra, koşsun, didinsin!.. Olanuz?.. Kocanız sizden iltifat görmek i cak şey mi bu?.. çin dört dönsün, sckulsun. yalvarsın, öySonra başmı kaldırdı. Perihana: le mi?.. Demek, kocanızın en büyük suça Hakkım değil mi?.. bu?.. O zaman siz ne yapacaktmız?.. Diye sordu. Ben başka... Aramızda bir mukavele var, nasıl yaşıyacağımız orada vazı