CUMHURİYET 20 Mayıs 1938 Aşka ınanmam z= Peride Celâl Genc kadın, etrafını halkalamış olan üç erkeği uzun uzun süzdükten sonra beyaz düzgün dişlerini göstererek şuh bir tebessümle güldü. Başmı geriye doğru atıp koltuğuna iyice yaslanarak: Emin olun, size hakikati söylüyo rum, dedi. Ben aşka inanmam. Derhal itiraz sesleri yükselmişti. Salonun bir köşesinde poker oynanıyordu. Oyunculardan biri, esmer, za yıfça bir adam başmı çevirdi. Fazla gürültü ettiklerini ihsas eden bir bakışla onlan süzdü. Sonra gene arkasını döndü. öbürleri seslerini alçaltarak konuşmalarına devam ettiler. Genc kadın kenc kadm, kendilerini sükute davet eden poker masasmdaki adamı işaret ederek müstehzi müstehzi gülümsedi. Tekrar konuşmıya başladı: Bir kere dedi, evet bir kere aşka inanır gibi oldum. Bu hayale de şu bize susmamızı işaret eden zatla, yani ko camla tanıştıktan sonra kapıldım, ev lendik. Aradan beş altı ay geçti, birbirimizle arkadaş, dost olduk. Fakat aşk.. O, çoktan ikimizin de haberi olmadan aramızdan uçup gitmişti. Sesini biraz daha yavaşlafarak bir sır tevdi ediyormuş gibi ilâve etti: Aşka inanmam aziz dostlanm, aşka inanmam.. Onun koltuğunun yakımnda oturan şair Lutfi yavaşça mınldandı: Sevmiyenler sevmenin ne olduğunu bilmemekte haklıdırlar. Mühendis İbrahim, genc kadma derin derin bakarak: Aşk vardır, dedi ve o, en güzel şeydir. Genc kadm döndü. Yanında oturan ak saçlı adama doğru iğildi: Siz, dedi, doktorcuğum hiçbir şey söylemiyor sunuz... Doktorun etrafı buruşuklarla çevrili. fakat canlı ve zeki pırıltılarla yanan gözlerinden hafif bir gülümseme gelip geçti: Ben artık yalnız dinliyecek yaşa geldim, dedi. Böyle bahislere kanşmam biraz gülünç olur. Yalnız unutma ki, a*ka inanmam demekle fazla büyük sövlemiş oluyorsun. însana hangi tecrübelerinle diye, sormasalar bile böyle bir suali aklmdan geçirebileceklerin bulunacağını düşün. Mühendisle şair onu derhal tasdik etmişlerdi. Genc kadm hafif kızardı. Uzun kumral kirpiklerle çevrili iri mavi pözlerinde garib bir ateş yanıp söndü. İhtiyar adama sitemkâr bir bakış fır latarak: Siz daima beni müşkül mevkilere kovmaktan zevk alırsmız, dedi. Bu, çocukluğumdan başlar. Boğmaca olduğum zaman zorla içirdiğiniz acı ilâcm lez zetini bir türlü unutamıyorum. Hepsi güldüler. Genc kadm bahsin kendisile olan alâkasını kesmek isti yormuş gibi birdenbire gene doktora sordu: Aşk denince sizin aklmıza ne geliyor? Doktora vakit bırakmadan şair Lutfi atıldı: Bu suale bence, en kestirme cevab şudur: Birbirlerine ölünciye kadar ayni ateşle devam eden derin, sarsılmaz bir sevgi ile bağlı olan iki insanın arasında mevcud olan şeye aşk denir. Genc kadm, heyecanla yerinde doğ ruldu: îşte ben buna inanmıyorum, Sedi. îki insanın birbirlerini daima ayni hararetle seveceklerine inanmıyorum. Arzudan ve hevesten doğma geçici heyecanlara ise hiç aşk ismini vermiyoruz değil mi? Şair Lutfi derhal onun sözünü kesti: Tabü. onların bahsimizle alâkası yok. Fakat muhakkak ki bir kere ve ölünciye kadar ayni sadakat ve ateşle seven insanlar da vardır. Siz bunu iddia ettiğiniz halde zannediyorum ki asla böyle bir kalbe malik olmadmız. En uzun, altı ay süren maceralarmızı yabancılardan duymuş değilim. Siz, şiirlerinizde bile farkında olmadan bunu itiraf ediyorsunuz. Şairin rengi solmuştu. Bir şey söylemek istedi; fakat söyliyemiyerek suçlu bir tavırla yerinde kıvrandı. Onun son zamanlarda genc kadmm etrafında döndüğünü bilen mühendis, rakibinin düştüğü müşkül vaziyetten memnun, gü lerek: Zaten şairlerin kalbi kırk ambara benzer, dedi. İçine ne atarsamz alır. Şair Lutfi arkadaşma sert bir bakış fırlattı ve cevab vermiye tenezzül etmiyormuş gibi müstağni bir tavır aldı. Mühendis devam etti: Sonra durmadan aşktan bahsedenlere de pek inanmak doğru değil. Ha kikî âşık sevgisini yalnız kalbinde ve gözlerinde saklıyan, sırrını kendi kendinden bile kıskanan insandır. Genc kadm omuzlannı kaldırdı: Bazan gözler de fazla geveze olup insam rahatsız ederlerse ne yapmalı? Bunu, fazla konuşmamasına rağmen onun da şair kadar canını sıktığını an latmak için söylemişti. Sonra birdenbire ciddileşerek: Bana öyle geliyor ki, dedi. Şimdi birbirlerini biraz da tefahür için sevi yorlar. Erkekler, ekseriya güzel bir kadmı elde etmek hırsı. yahut bıkılan bir sevginin yerini yeni bir sima ile cüjsan bir âşık tavrı ta ^ Karısını öldüren sucunun davası Halil, işlediği cinayeti mahkemede anlatıyor Bir müddet evvel, Beyazıdda Fatih sulh ceza mahkemesinin bulunduğu so kakta karısı Şükriyeyi bıçaklıyarak öldüren sucu Halilin muhakemesine dün Ağır cezada başlanmıştır. Katil Halil dünkü celsede vak'ayî şöyle anlatmıştır: « Şükriye benim 13 senelik kanmdır. Bir gün benden ayrılarak şofor Lutfi ile Hahcıoğlunda bir evde oturmağa başladı. Vak'adan birkaç gün evvel de eşyaları götürdü. Benden aynldıktan bir müddet sonra Lutfi ile Şükriyeyi cürmü meşhud halinde yakalamışlar... Ben de karım aleyhine zina davası açtım ve ayrılmak için de ayrıca teşebbüse geçtim... Vak'a sabahı muhakememiz vardı. Tam mahkeme sokağma geldiğim zaman Şükriye Lutfi ile sokak içinde duruyordu. Lutfi beni görür görmez: «Bak serseri kocan da geliyor» dedi. Ben de cevaben «Böyle beraber gezmeğe utanmıyor musu nuz?» dedim... Bu sözüme ikisi de kızarak yerden kaptıkîarı taşlarla üzerime hücum ettiler. Bu vaziyet karşısında kendimi kaybederek bıçağımı çektim... Şükriyeye bir kere vurduğumu hatırlıyorum. Bütün bunlara sebeb komşum Binnaz dır...» Bundan sonra şahid olarak dinlenen Binnaz: « Vak'a günü Şükriye ile beraber mahkemeye gidiyorduk. Tam mahkeme sokağına geldiğimiz zaman Halil önümüze çıktı ve Şükriyeyi kolundan çekerek bı çaklamağa başladı. Kadmcağızın barsaklan deşildi ve kanlar içinde yere yuvar landı. Bu vaziyet karşısında ben feryada başladım... Şükriyenin yanında Lutfi yoktu. Ve ikisinin arasında bir münasebet olduğunu da bilmiyorum» demiştir. kmdıklan gibi, kadınlar da başkalarmdan gördüklerini tekrar etmek, hatta modaya uymak, nihayet bir şey yapmış olmak uğruna atıldıkları maceralara aşk ismin iveriyorlar. Şairle mühendis gene bir şey söyle miye, itiraz etmiye hazırlanıyordular. Genc kadın: İşte poker bitti, dedi. Ben kocamm yanına gideyim. Ayağa kalkarak ilâve etti: Tekrar ediyorum, siz ne derseniz deyin, ben aşka inanmam. 0, uzaklaştıktan sonra şair içini çe kerek: Nafile, dedi. Onunla daha derin bir münakaşaya girsek, birçok delillerle aşkın mevcudiyetini ispata çalışsak bile faydasız. Bu fikre öyle bir inadla sap lanmış ki!.. Mühendis hiddetini saklıyamıyarak dişlerinin arasından mırıldandı: Belki herkesin kalbini de kendisi ninki gibi taştan zannediyor. Genc kadmı gözlerile dalgm dalgın takib eden doktor, bu söz üzerine sil kinir gibi bir hareket yaptı. Dudakla rmda acı bir tebessüm belirmişti. On lara yaklaştı. Şairin omzuna elini koydu. Mühendise hitab ederek: Ne, onun taştan bir yüreğe sahib olduğunu mu söylediniz! dedi. Nekadar yanlış bir tahmin!. Onun sözlerine ka nıyorsunuz, Hakikaten aşka inanmadığını, kalbinin kupkuru, bomboş oldu ğuna inanıyorsunuz, öyle mi? Sizlerin, halinizden kendisine olan derin mec lubiyetinizi anladığı için belki ayrıca onu hissiz de buluyorsunuz. Ben hiçbir zaman ayni fikirde değilim. Yirmi se nedenberi aile doktorluğunu yapıyo rum, en iyi dostlarmdan biriyim. O halde onu sizden çok daha iyi tanıyorum, demektir. İki erkek de gözleri parlıyarak, yüzleri meraktan gerilerek ihtiyar adama doğru eğildiler. Mühendis: Yoksa birini mi seviyor, dedi? Doktor başmı salladı. Onlann yer lerinde sıçradıklarmı görünce ağır ağır devam etti: Demindenberi yalan söylüyordu. Fakat muhakkak ki yalan söylediğinin farkmda değil: aşka inanmam, diyor du, değil mi? Ne çocukça lâf! Gayet iyi biliyorum ki, onda bu fikri uyandıran sevdiği adam tarafmdan ihmale uğra masıdır. Kendi kendine yaptığı telkinlerle çok defa belki içinden de <ben de onu sevmiyorum ki» diye, geçirmiştir. Halbukigene de bntt çılgm gibi sevtîiğine eminim. Şair heyecan riçin<ie: " " " j*• '^" Fakat kimdir bu adam, dedi? Doktor gülümsedi: Kocası... Şair hayretle gerilemisti. Mühendis cya!» diye, mınldandı. Sonra üçü de döndüler. genc kadmm bulunduğu ta rafa baktılar. O. şimdi kocasmın omzuna elini koymuş gülümsiyerek yavaş yavaş bir şeyler söylüyor ve adam lâ kavd, dinliyordu. Şair başmı salladı: Doktor haklı. Bu kadm kocasmı seviyor. Şimdi ona gösterdiği ihtimam Iarı, alâkayı tekrar hatırlıyarak, bunlarm yalnız şefkatten. alışılmış bir takım itiyadlardan ileri gelmediğini anlıyo rum. Mühendis elini başmdan geçirdi. An acı gülümsedi: Onu aldatmaması, bütün hücum lara mukavemet ederek kendisini se ven birçok erkeklere lâkayd davranması da bunu ispat etmez mi? Doktor: Haydi fazla konuşfuk. Şimdi gelin onlarm yanma gidelim, dedi. Şair: Evet, evet gidelim diye, cevab verdi.. Böyle enfes bir mahluka sahib olup da aşkmı mukabelesiz bırakan, onu ihmal eden budala kocasını biraz daha yakından tetkik etmek her halde hoş bir şey olacak. Doktor gülümsedi. Üçü birden o tarafa doŞru ilerlediler. Holivud giizellerinin çirkinlikleri San'atında mahir, fakat fazla güzel olmaktan çok uzak bulunan Bette Davis arkadaşlarının kusurlarını sayıp döküyor akşamki program J ANKAKA: 12,30 karı^ık plâk neşriyatı 12,50: Türk musikisi ve halk şarkıları 13,15 dahili ve haricî haberler 18,30 karışık plâk neşrlyatı 19,15 Türk musikisi ve halk şarkıları (Hikmet Rıza ve arkadaşları) 20 saat ayarı ve arabca neşriyat 20,15 Türk musikisi ve halk şarkıları (Handan ve arkadaşları) 21 saksofon solo: (Nihad Esengin) piyanoda (Marsel Bi) 21,15 plâkla dans musikisi 22 ajans haberler 1 22,15 yarmki program ve İstiklâl marşı. İSTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 havadis 13,05 plâkla Türk musikisi 13,30 muhtelif plâk neşriyatı 14 son 18,30 plâıkla dans musikisi 19,15 konferans: All Kâmi Akyüz (Çocuk terbiyesi) 19,55 borsa haberleri 20 Muzaffer İlkar ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları 20,45 hava raporu 20,48 Ömer Rıza tarafından arabca söylev 21 Nihal ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk §arkıları, saat ayarı 21,45 orkestra 22,15 ajans haberleri 22,30 plâkla solo lar, opera ve operet parçaları 22,50 son. haberler ve ertesi günün programı 23 son. Operalar Yabancı merkezlerden müntehab parçalar Büyük konaerler Bette Davis stüdyoda iki filim sahnesi arasında yün örmekle meşgul olurken.... Katherine Hepburn'un yüzü de mü kemmel olmaktan çok uzaktar. Burnu tuhaf ve iricedir. Gözleri birbirinden fazla ayrıktır. Ağzı büyük ve daima hazin ifadelidir. Diğer sinema yıldızlarmı da birer birer tetkik haddesinden geçirirsem herbirine bir kusur bulmakta gecikmiyeceğim. Fakat onların heyeti umumiyesi seyircilerin nazarmda birer dünya güzeli şeklini almaktadır. Meselâ Ginger Rogers fazla zayıftır, yüzü çillerle doludur. Fakat beyaz perdedeki hayali bir afet gibi görünüyor. Carole Lombard'ın çenesi çok uzun dur. Claudette Colbert'in elmacık kemikleri fazla çıkıktır. Amma, tavır ve hareketlerinin cazibliği, rollerini temsildeki meharetleri bunlan gözükmiyecek derecede örtüyor. Bütün bu incelemelerden çıkan netice sudur ki bugünün erkeği teferruata dik kat etmiyor. Küçük kusurları hiçbir za man büyütmüyor, kadmm bir şahsiyet sahibi olmasma, kusursuz güzel olmasından daha fazla itibar ediyor. Onun için şu zamanda sade yıldızların değil, bütün asrî kadmların güzellik rehberinin şöyle bir esasta hulâsa edilmesi icab ediyor: Güzelseniz güzelliğinizi artıracak şekilde, çirkinseniz kusurlarmızı kapıyacak tarzda makiyaj yapınız, giyininiz ve bilhassa âdilikten, bayağıhktan çekininiz, orijinal bir şahsiyet sahibi olmağa çalışmız!» Bette Davis 21,05 21,05 21,05 20,30 Viyana: Giani Şişi (Puccini'nln). 21,35 Strasburg: Gölge (Flotofun). 21,35 Sottens: Freischütz (Weber'in). [ Ç Askerlik işlerı Bette Davis'in Amerikan gazetelerine yazmış olduğu bir makaleyi hulâsa ede rek naklediyoruz: «Artistlisçe yeni süluk ettiğim zaman güzellik hakkmda birçok fikirlerim vardı. Holivud bunların hepsini birer birer zihnimden söküp attı. Evvelce klâsik bir güzelliğe sahib kadınları dünyanm en mes'ud insanları farzederdim. Şimdi, Holi vud'un bazı büyük agızh, gaga burunlu, takma kirpikli, boyama dişli san'atkârlarma bütün dünyanm bayıldığını görünce kendi çirkinliğimden dolayı hiçbir tees Neticede, muhakeme, şahidlerin celbi sür duymuyorum. Bilâkis o çeşid güzel için başka bir güne talik edilmiştir. lerden olmadıîzım için şahsımı tebrike lâyık buluyorum. însan böyle uydurma değil, hakikaten de güzel olsa gene bahtiyar olamıyor. Çünkü aşk, hiyanet,, kin ve saire hep güzellerin kalbinde yerleşen ve onları vaktinden evvel yıpratan hislerdir. Fakat emin olun ki cidden güzel sa yılan arkadaşlarım içinde de kusursuzlan pek azelır. Meselâ Joan Crawford'un si hirli gözlerine, emsalsiz vücudüne rağmen yüzünün fazla yuvarlakhğı bir kusurdur. Fakat makiyaj ve kamera o çehreyi oval bir şekle sokmakta gecikmiyor. Greta Garbo hiç şüphe yok ki büyük bir aktristir. Lâkin onu bitaraf bir gözle tetkik ederseniz boyu fazla uzundur, hareketlerinde kadınlık cazibesi çok azdır. Beyaz perdenin dışarısında onu gören küçükken hiç de iyi gıda almamış bir îskandinavyalı tipi zanneder. Oda musikileri Kolonya: Bethofen'in eserlerl. Hamburg: Franz Liszt'in eserlerl. Frankfurt: Strauss (Alp senfoni* si), Çaykofski (senfoni numaraj 4). 21,35 Berlin: Mozart, Schubert, Beethoven'in eserleri. 21,35 Monte Kanari: Puccini'nin operalar ından fanteziler. 22,05 Roma: Eski Italyan musikisi. 22,20 Presburg: Biaet ( 1 incl senfonl? C = dur). Askerî bandolar 20,05 Bukreş: Schumann (Kuvartet F dur). 22,35 Prag: Eski musikl. 20,25 Beromunster: Isviçre askerî musikisi. 20,30 Prag: Muhtelif havalar. 21,05 Danzig: Muhtelif havalar. NÖBETÇİ ECZANELER Beyoğlu Yerli Askerlik şubesinden: 1 Şubemizde kayıdlı bılumum yedek subaylarla memurların yıllık yoklamalarına başlanacak ve 1 haziran 938 ilâ 30 hazıran 938 gunü akşamma kadar devam edecektir. Bu zatlarm aşağıda yazılı vesika va Mlgilerile birlıkte $ubeye muracaatleri. A Her yedek subay ve memurun nüfus hüviyet cüzdanları (yoksa derhal yenisini almak uzere nüfus memurluğuna müracaatle almaları) ile birlikte. B Emekli subaylarla memurlar elle rinde bulunan resmî sened ve maaş cüz danlarile birlikte. C Yedek subay ve memurlar terhis tezkerelerile birlikte. D Her yedek subay ve menvurun bilmesi lâzım gelen sicil veya kayıd numa ralaruu öğrenmeleri. E Her yedek subay ve memurun soy adlarını nüius hüviyet cuzdanlarına yazdırmaları. H Fen kısmından olan yedek subaylar ve makinistler ihtısas vesikalarlle biılikte. İ Raporlu olan yedek subaylarla memurlar raporlarile birlikte. Beşinci ve altıncı dereceden malul olan subay ve memurlar dahi raporlarile birlikte. 2 Yoklamalarmı mektubla yaptıracak emekli ve yedek subaylarla memurların birinci maddede istenilen vesika suretlerini göndermeleri ve şubede hangi numarada kayıdlı olduklarım bildirmeleri lâzımdır. 3 Sln haddini aşmıs olmaları dolayı sile şubemizde kayıdlı olmıyan subaylarla memurlar ve ordudan her ne sebeble o lursa oLsun çekilen subaylarla memurlar da ellerinde bulunan vesikalarile birlikte kayıdlarını yaptırmak üzere şubeye mü racaat edeceklerdir. Bunlardan Beyoğiu emvalinden maas alan emekli subaylarla memurlar ellerinde bulunan resmî senedlerini de getireceklerdır. 4 1 haziran 938 ilâ 30 haziran 938 günü akşamma kadar şubeye müracaat et miyerek yoklamalarmı yaptırmıyan yedek subay ve memurlar hakkmda 1076 numa ralı kanunun 10 uncu maddesi tatbik olunacaktır. Bu gece şehrimizin muhtelif semtlerindeki nobetçi eczaneler; Istanbul ciheti: Emindnünde (Hüseyin Hüsnü), Alemdarda (.Abdülkadlr), Kumkapıda (Cemil), Küçükpazarda (Bensason), Şehzadebaşında tHamdi), Fenerda (Vitali), Karagumrükte, (Fuad>, Şehremininde (Hamdi), Aksaray» da (.Sarım), Samatyada (Teoülos), Bakır kdyde (Merkez), Eyübde (Hikmet Atlamaz), eczaneleri. Beyoğlu ciheti: Şişli Halâskârgazl caddesinde (Asım), Taksim Firuzağada (Ertuğrul), Istiklâl cad desinde (Galatasaray), Tünelde (Matko ^ viç), Galata Okçumusada (Yeniyol), Fuı dıklıda (Mustafa Nail), Kasımpaşada (Vasıf), Halıcıoğlunda (Barbud), Beşiktaşta (Vidin), Ortaköy, Arnavudık.öy, Bebek eczaneleri. Kadıköy Eskiiskelede (Sadık), Yeldeğirmeninde (Üçler), Usküdarda (Imrahor), Büyükadada (Hlak), Heybelide (Tanaş), Beykoz, Pa^abahçe, A. Hlsar eczaneleri. Imparatoriçe Jozefin Ruth Chatterton ile Pierre Blanchard bu isimde bir filim çevirecekler ( Bir iki satırla Iırtihanlar yaklaşıyor ! Çocuklarımzı BERLiTZ MEKTEBiNE kaydettiriniz. BABALAR Ecnebî Lisanlannı iyi ve Çabuk ögrenirler. Haftada 3 Ders Ayda 4 Liradır. Mektep bütün yaz açıkfar. Beyo&lu : 373, Istiklâl caddesi Ankara : Saylavlar caddesi ıtibaren Asrî sinemada iki büyük fiJm birden JACQUELİNE FRANCEL A. WOHLBRUCK Çingene Baronu Meşhur Viyana operetinde sizi eğlendirip güldüreceklerdir. tarafından oynanroış Büyük zabıta ve macera tilminde sizleri heyecana düşürecektir. Gönül Yarası Yıldızlar yıldızı SiLViA SiDNEY Bu akşam, Pangaltı BUYUK MUSAMERE Fiatlar : 20 25 35 DümbUIIU ismail Şevki ve Karakaş birlikte Çok Gülmek ve Çok Eğlenmek Gecesi KURTULUŞ sinemasında 9,15 de ^ ^ ^ ^ ^ Ruth Chatterton Maria Valevska'dan sonra Napol yon'a aid yeni bir filim daha yapıhyor. Bu kordelâ Londrada çevrilecektir. Napolyon rolünü Fransız artisti Pierre Blanchard, Imparatoriçe Jozefin'i de Amerikalı facia artisti Ruth Chatterton temsil edecektir. Pierre'in Fransız olmasma rağmen yalnız ingilizce bir version üzerine çev rilecek olan bu filimde rol alması Napolyon'a fazla benzediği içindir. Bu işi Fransız artisti Fransoise Rosay temin etmiştir. Vaktile Holivud'da iken Ruth Chatterton'la gayet sıkıfıkı dost olduğu için böyle bir filim vücude getireceğini haber alır almaz, hemen kendisine mektub yazarak Pierre'den bahsetmiş, fo toğraflann tetkikinden sonra Fransız artistinin Napolyon'u oynamasını kararlaştırmıştır. Kordelânın ingilizce ismi «A Royal Divorce» dir. + Meshur rejisör Cecil. B. De Mille, Amerikadaki simendifer tarihini tasvir etmekte olan «Union Pacific» isminde bir filim çevirecektir. JC «Broadvvay meydan muharebesi» ismindeki filmin çevrilmesi bitmiştir. Bu kordelâda başrolü Victor Mac Laglen oynamıştır. •+T Holivud reklâm şefleri artık filimlerde de reklâm yapmağa, daha doğrusu bir filmi baştanbaşa reklâm haline getirmeğe başlamışlardır. Bu vak'a Arlen Vhelan isminde genc bir yıldızm keşfe dilmesile başlamıştır. Kordelânın adı «Keşif!» olacak ve o artistin hakikî hayatını seyircilere hikâye edecektir. Genc bir kız altı ay evvel manikürlük ederken birdenbire yıldız oluyor. Bu bizzat Arlen'in tercümeihalidir. Artistin partönerleri Varner Bakster ve Freddie Bart holemef olacaklardır. •İf Louise Reiner, Melvyn Douglas ve Robert Young'un son çevirmekte olduklan filmin adı «Matmazel FruFru» dur. Mevzuu 1850 senesinde Amerikada Luiziyana'da cereyan etmektedir. ^ Fransada «Parlak Yıldız» isminde bir filim çevrilmektedir. Baş rolleri Meg Lemonnier, Jean Pierre Aumont oyna maktadırlar. "A' James Cazney «Bir delikanlı bir genc kıza rastgeliyor!» ismindeki filmini bitirmiştir. Yakında «Kirli yüzlü melekler» isminde bir kordelâ yapacaktır. ^ Fransız ihtilâline dair olan Char lotte Cordy filmi yakmda Pariste çevrilmeğe başlanacaktır. Baş rolü Edvige Fenillere oynıyacaktır. 1 Matbuat Umum Müdürlüğü «Türkiyede matbuat rejimleri» adlı eseri açık eksiltmeye koymuştur. 2 Bu eser bin beş yüz tane basılacaktır. 3 Kitabın tahminî bedeli iki bin, muvakkat teminat 150 liradu, 4 Şartname, Ankarada Matbuat U mum Müdürlüğünde parasız olarak verilir. 5 Açık eksiltme 6 haziran 1938 günü saat 2 30 da Dahiliye Vekâleti binasmdaki Matbuat Umum Müdürlüğünde yapılacak tır. Kitab münakasası Şeriklerimizden Bay Kurt Gayger'in Çekoslovakya, Stary Smokovec (Haute Tatra) da 15 mayıs 1938 tarihinde vefat ettiğini büyük acı ve teessürle büdiririz. Bay Gayger'in ölümile fedakâr bir arkadaşımızı ve kıymetli bir dostumuzu kaybettiğimizi arzeyleriz. Alfred Paluka ve şerikleri Şehzadebaşı TURAN TİYATROSU Halk san'atkârı Naşid ve arkadaşları Miçe Pençef varyetesl Vakitsiz mektub Komedi 3 perde, dans, solo, düet AFYONDA A. Şeref Ayyıldız Kitabevi Cumhuriyet Gazetesinin, mekteb kitabları, pul. Tayyare biletleri ve bütün gazete ve mecmualann tevzi yeridir. Hükumet caddesi No. 1 21 mayıs (Yarın akşam) saat 22 den itibaren Şişli Kızılay cemiyetinin hazırladığı GECE ŞENLİKLERİ Bayan Muallfl, Blmen Şen ve arkadaşlarl Garden, Turan, Londra varyeteleri Kırım millî oyunları, ŞUkriye kırımlı Nihad Kızıltan ve Bayan Bedia konserl Mükemmel caz, Danslar, TUrlîl eğlenceler Biletler konsomasyom dahil 150 kuruş