CUMHURİYET 30 Nisan 1938 RADVO Kuşpalazı Mak Vilyams anlattı: Kuşpalazınm, bütün çocuk analarını divaneye çevirdiği o sıralarda, bir gün karıma dedim ki: Kancığım, ben senin yerinde olsam, Penelop'un ısırdığı o çam kıymığını elinden alırdım. Karraı, küçük kızımızın elinden değnek parçasını almağa hazırlanırken, bir yandan da cevab verdi: Isırırsa ne çıkar sanki> Kadmlar evlilerden bahsediyorum en makul sözleri bile münakaşasız kabul edemezler. Bunu bildiğim için şb'yle mukabelede bulundum: Sevgilim, çam tahtasınm, çocuklann yiyebilecekleıi şeyler arasında en az mugaddisi olduğunu cümle âlem bilir. Karım, çam tahtasmı çocuğun ağzmdan çekmeğe hazırlanan elini indirdi; dizleri üzerinde bana doğru döndü. Öfke sini zor zaptettiği belli idi. Ne saf adam yarabbi! Ayol, hangi doktora sorsan, şu tahtanın içinde bulunan terebentinin böbreklerle sırta kuvvet verdiğini sana söyler. Ya! Hata ettim, kusura bakma. Çocugun böbreklerinde ve belkemiğinde hastalık olduğunu bilmiyordum. Demek k' doktor tavsiye etti de... Penelop'un böbreklerile belkemi ğinde hastahk olduğunu kim söyledi? Sen öyle demedin mi kancığım? Sen benim dediğime ne bakıyorsun acanım? Çocuğun cam çam tahtası emmek istemiş, emsin. îşte o kadar. Kâfi iki gözüm. Muhakemenin ne kadar kuvvetli olduğunu görüyorum. Bari, en iyi cinsten Sir iki deste çam tahtası ısmarlıyayım. Çocuklarnnın hiç birisi bu gıdadan mahrum kalmasın... Rica ederım sen artık işinin başma gitsene, git de beni de rahat bırak. Bir söylesem bin işitiyorum. Ne söylediğini bilmiyecek dereceye gelinciye kadar muhakeme yürütüyorsun. Hoş, sen zaten ne söylediğini bilmezsin ya. Pekâlâ. Öyle olsun. Fakat, bu son mütaleanda biraz mantık noksanı var... Karım, lâkırdınm sonunu dinlemeden, bir şarkı mırıldanarak odadan çıkmış, çocuğu da beraber alıp götürmüştü. O güniin akşamı, yemekte, karımın yüzü çarşaf beyazlıgmda idi. Ah Mortiner, dedi. Gördün mü başıma gelenleri. Küçük Jork hastalandı. Kuşpalazı mı? Kuşpalazı. Ümid yok mu? Kat'iyyen ümid yok. Eyvahlar olsun yarabbi! Şimdi ne yapacağız? O sırada, küçük Penelop'u, odaya getirdiler. Bize hayırlı gece temenni ettik ten sonra, annesınin dizlennde duasmı edecek, yatmağa gidecekti. Duanm yarı yerinde, çocuk, hafifçe oksürdü. Kanm, öldürücü darbe yemiş bir kimse gibi, birdenbire sarsıldı. Fakat bir dakika sonra ayakda ve korkunun verdiği bir faaliyet içindeydi. Çocuğun beşiğinin, sütninenin odasm<îan bizim odaya getirilmesi için emir verdi ve beşik taşınırken bizzat nezaret etti. Tabiî, ben de yanında bulunmağa mecburdum. Tuvalet odasma, sütnine için portatif bir karyola kuruldu. Fakat, tam bu işler bittiği sırada, karım, bu sefer de öteki çocuktan çok fazla uzaklaştığımızın farkma vardı. Ya geceyansı onda da hastalık alâmetleri belirirse ne olacaktı? Bu düşünce, zavallı kadının yiizünü soldurdu. Çocuğun beşiğini ve sütninenin karyolarını, tekrar geldikleri yere taşıdık; oraya bitişik bir odaya da, kendi yatağımızı yaptık. Bu iş bitince, karım, Penelop'un kuşpalazınm, en küçük çocğa da geçebileceğini düşündü ve bu düşünce, onu, yeni bir dehşete saldı. Ev halkı üşüştük; sütninenin odasmdan çocuğun yatağmı kaldırarak, kendisi de yardım ettiği halde, iş, onun istediği kadar çabuk ilerle miyordu. Telâş arasında. ufacık karyolayı neredeyse paramparça edecekti. Tekrar aşağı inildi. Fakat, aşağıda, hizmetçi kadını barındıracak boş oda yoktu. Kanm, hizmetçinin tecrübesine ve bilgisine çok ihtiyacımız olacağı mütaleasındaydı. Çaresiz, pılıyı pırtıyı toplayıp, bir kere daha kendi odamıza avdet ettik ve fırtınaya yakalandıktan sonra yuvasına tekrar kavusan kuşlar gibi sevindik. Madam Mak Viyams sütninenin odasındaki vaziyeti görmek üzere oraya gitti. Biraz sonra, pürtelâş ve korkudan beti benzi atmış bir halde geri geldi. Küçük çok derin uykuda. Neden acaba ? Kancığım, küçük her zaman resim gibi sessiz sadasız uyur, bilmiyor musun? Evet amma, bu akşam halinde bir başkalık var. Çok fazla muntazam nefes alıyor gibi. Ah, yarabbi, ne korkunc §ey!. Aman sevgilim, küçüğün nefesi her Marya burada kalsaydı, bunlarm hiç birısi olmazdı. Benim, kazyağına aklım ezaman muntazam değil miydi? Biliyorum amma, bu akşam, bu rer mi?Böyle şeyler onun vazifesi. Mortimer, çocuğunuz ölüm halinde intizamda endişeli birşey görüyorum. Dayatarken bu kadarcık biı işten yüksünü dısı çok genc, çok tecrübesiz bir kadın. Marpa'yı da onun yanına versek. Birşey yorsun öyle mi? Teessüf fderim... Peki, peki, anladık! Uzatma! Kazolursa yardım eder. Fena fikir değil amma sen adam yağının yerini söyle de alıp getireyim. Sütninenin odasında, şömınenın üssız kalacaksın. tünde duruyor. Marya'ya sor sana göste Zarar yok. Bana birşey lâzım olursa sen varsm, kâfi. Zaten böyle bir za rır. Kazyağını alıp getirdim; karıma ver manda hiç kimseye ihtiyacım yok. dim ve yattım. Karım çocuğu beklemeğe başladı. Ben Mortimer, rahatız oluyorsun am de uyanık durmak için ısrar ettim, fakat ma, çok soğuk. Bu ilâç soğuk odada sünihayet zorladılar yattım. İhtiyar Marya rülmez. Şu şömineyi tutuşturur musun? sütninenin odasına taşındı. Penlop, uykuda iki defa öksürdü. Ka Herşeyi hazır bir kibrit yakacaksın o kadar. rım bana seslendi: Yataktan kalktım. şömineyi tutuştur Martiner, bu doktor nerede kaldı? Bu oda çok sıcak oldu, Mortiner, şu ka dum ve oracığa oturdum. Mortimer, orada oturma, soğuk alöriferin anahtarını çevirir misin? lacaksın. Yatağa gir. Gözüm termometrede, kalöriferin musalktım. Karım: luğunu kapattım. 20 derece sıcağın hasta bir çocuk için fazla geleceğini de hiç zan yatarken bu kadarcık bir işten Dur, Mortimer, dedi. Çocuğa bir netmiyordum. kaşık ilâc verir misin? Doktora haber yollamıştık. GönderdiVerdim. Çocuk, ilâcı içerken tabiatile ğimiz adam eli boş döndü. Doktor hastalanmış, yatıyormuş. Kanm, fersiz göz uyanıyordu. Kanm, bu fırsattan istifade, kaz yağını sürüyordu. Bu işler bittikten lerle bana baktı: Bunda bir iş var, dedi. Ne yapa sonra tekrar yatıp uyudum. Karımın selım! Kader neyse o olur. Bugün« ka si, beni tekrar uyandırdı: Mortimer, diyordu, bir yerden hadar doktorun hiç hastalandığı yoktu. Ah, va esiyor. Çocuk için çok tehlikeli birşey. Mortimer, bu bize Allahtan gelen bir felâket. Sana kaç defa söyledim. Yaşadı beşiği ocağın yanına götürür müsün? Beşiğin yerini değiştirirken, yatağm ğımız hayat tarzı, Cenabıhakkın gücüne önünde serili seccadeye, ayağım gene tagidiyor, dedim. İşte, dediğim çıktı. Ço cuk iyi olmıyacaîı. Sen 'esellini bulabilir kıldı. Seccadeyi kapınca şömineye fırlatsen ne mutlu! Ben, kendi hesabıma, bu tım. Karım yataktan kalktı, seccadeyi ateşten çekti, çıkardı. Hafif tertib atıştık. günahımı hiç affetmiyeceğim. Kanmı gücendirmek niyetinde olma Yeniden, manasız bir uykuya dalmışım. makla beraber, biraz alaycı bir cevabla bu seferki uyanışımda, bir ketentohumu mukabele ettim ve hayatımızın, hiç de ten lâpası yaptım. Lüpayı çocuğun göğsüne kide şayan olduğunu zannetmediğimi söy yapıştırdık, tesirini icra etmesi için orada bıraktık. ledim. Odun ateşi ebediyen devam eden bir Mortimer, dedi, sen çocugu gazabı şey değildir. Her yirmi dakikada bir, yailâhiye mi uğratmak istıyorsun kuzum ? Karım kızmağa başladi. Sonra birden taktan kalkıp ocağa odun atmak icab ediyordu. Karım bu fırsatı nimet bildi ve bire: çocuğa, on dakikada bir, ilâc içirmeğe Doktor, ilâç da göndermemiş mi? başladık. Ne seviniyordu görseniz! Ben diye sordu. de, bir yandan, aradasırada ketentohumu Tabiî göndermiş, dedim. İşte bulâpası imal ediyor, çocuğun vücudünde rada. Lâf sırası bana gelsin de haber ve boş yer keşfedebildikçe yapıştınyordum. reyim diye bekliyordum. Sabaha karşı odun bitti ve karım, odun Versene ilâçlan, ne duruyorsun? luğa inip odun getirmemi söyledi. Her geçen dakikanm kıymetli olduğunu Karıcığım, dedim, beni bu işle uğbilmiyor musun? Ah, doktor! Bütün ü raştırma. Çocuk herhalde üşümüyor. Usgöndermenin ne faydası var? tü, harikulâde sıkı örtülü. îstersen bir kat midlerin mahvolduğunu bi'diği halde ilâc lâpa daha koyalım... Çıkmadık candan ümid kesilmez, Sözümü bitirmeğe vakit bulamadım. kancığım. Bir müddet, aşağı inip, yukarıya odun Ümid mi? Mortimer, sen ne söy taşımakla vakit geçirmek icab etti. Sonlediğini bilmiyorsun. Şu reçeye de bak ra, yatağıma avdet ettim; bütün kuvvetihele! Saatte bir çay kaşığı içirilecekmiş. ni kaybetmiş ve hayatmın sonuna ermiş, Ayol, önümüzde bir sene vakit mi var yorgun bir adam gibi horul horul uyumusanki? Martimer, çabuk ol. Çocuğu kur şum. Omzuma dokunan bir elin anî tetaralım. Yavrucak ölüm halinde. Çabuk, masile uyandığım zaman iyiden iyiye sabüyük bir kaşık dolusu ilâç içir. bah olmuştu. Karım, üzerime doğru eğil Aman, kancığım Büyük kaşık miş, nefes nefese birşeyler söylüyordu: belki... Bütün ümidler mahvoldu Morti Beni şaşırtma rica ederim... Hem mer, dedi. Bittik. Çocuk terliyor! Ne yasaatte değil, hatta yarım saatte bir büyük pacağız şimdi? kaşık dolusu vermeli Yanna çıkmıyacak Hay Allah iyilik versin! Öyle evlâdım... Balladan da sürmeli. Haydi korkuttun ki! Ne yapsak? Istersen beşisen git balladan getir. O ilâcı da bana ğin yerini değiştirip hava cereyanının orbırak. Elinden birşey gelmiyor senin! tasma koyalım... îlâcı küçüğe içirdik; karyolasmı, bizim Budala! Haydi haydi, vakit kaykaryolanın yanına getirdık ve kendimiz betmiyelim. Git, doktoru çağır. Kendin de yattık. Bütün bu gürültü beni bir hayli git. Sağ da olsa, ölü de olsa mutlaka gelyormuştu. Yatağa uzandıktan iki dakika sin! sonra yarıyarıya uyumuştum. Karım u Gittim. Biçare adamı yatağından zoryandırdı: la kaldırdım, eve sürükledim. Çocuğu Mortimer, kalöriferin musluğunu muayene etti ve ölüm halinde olmadığını tekrar açtın mıydı? söyledi. Bu haberin bana verdiği sevinci Hayır. tarif edemem. Yalnız, doktorun bu hük Tevekkeli değil. Açıver kuzum. mü, kanma, şahsına karşı yapılmış bir Oda buz gibi! hakaret gibi tesir etti ve kadıncağız, mütAçtım. Tekrar yattım, uyumuşum. Ka hiş surette öfkelendi. rım gene uyandırdı. Doktor, çocuktaki öksürüğün, boğaz Kuzum kocacığım, çocuğun karyo da hasıl olan hafif bir sıyrıktan veya olasını senin tarafma alsan. Kalörifere pek na benzer birşeyden ileri geldiğini söyledi. O anda, karımın vaziyetine baktım. yakın geldi. Kalktım. Karyolanın yerini değiştîr Neredeyse doktoru kapıdışarı edecekti. dim. Fakat ayağım halınm kenarma takıl Doktor, hastalığı tevlid eden sebebi, çodı, çocuk uyandı. Kanm, onu uyutmağa cuğun boğazından defetmek için, onu çalışırken ben gene dalmtşım. Uykumun daha kuvvetle öksürteceğini ilâve etti. bulutları arasından şu sözler kulağıma ça Çocuğa bir ilâc içirdi; öksürük başladı ve küçüğün boğazından, ufak bir kıymık lındı: Mortimer, kazyağı lâzım. Şu zili çıktığını gördük. Doktor: Bu çocukta kuşpalazı yok, dedi. :alar mısın? Çam tahtası nev'inden birşey kemirmiş, Fırladım. Uyku sersemi, yerde yatan kedinin üstüne basmışım. Hayvan can a gırtlağına kıymık kaçmış. Merak edile jsile yaygarayı bastı. Savurduğum tek cek birşey değil. Ölmez, korkmaym. Ben de öyle zannediyorum, dedim. me bir iskemleye tesadüf etmemiş olsaydı, Hatta, çam ağacında bulunan terebentin, kedinin terbiyesini iyice vermiş olacak bazı çocuk hastalıklarına iyi bile gelir. tım. Kanm tekrar seslendi: Mortimer, şimdi ışığı yakmanın ne Karıma sorun, söylesin. Fakat, karım ses çıkarmadı. Müstağni lüzumu var sanki? Çocuşu bir daha mı bir favırla arkasmı döndü ve odadan çıkuyandırmak niyetindesin? Ayağıma birşey oldu mu diye ba tı. İşte bu, o tarihtenberi, hayatımızda, lâfını bile etmediğimiz bir safha olmuş kacaktım da... tur. Çeviren: İskemleye de bak bari. ParamparHAMDt VAROĞLU ı oldu galiba. Zavallı kedi. Düşün ki... Kedj için hiçbir §ey düşünemem., Genc artist Rut Helberg Sahnede, radyoda ve sinemada muvaffakiyetler kazanan aktris «Vatan!» filminde mühim bir rol oynuyor Berlinden yazılıyor: Tempelhof'taki profesör Karl Frölih'in stüdyosunda Haynrih Georg ve Zara Leander taraflanndan çevrilmekte olan «Vatan!» filminin enteresan bir sahnesinin alınmakta olduğunu duyduğum için merak edip oraya gittim. Ayaklarımın ucuna basarak platoya kadar ilerledim. Tam vaktinde yetişmişim. Profesör Frölih, filimdeki mükâlemelerden birini Zara Leander'e kelime kelime tekrar ettiriyor, Zara da kalınca, pürüzlü ve esrarlı sesile onları yeniden söylüyordu. Fakat ben, meğerse buraya bir taşla iki kuş vurmağa gelmişim. «Vatan!» filminin diğer bir yıldızı genc artist Rut Helberg'in de locasında dinlenrnr^te olduğunu haber alınca onu da zlya.:t etmekten kendimi alamadım. Mütenasıb vücudlü, masum yüzlü san'atkârın açık mavi renkteki büyük gözlerinin tatlı ifadesinden cesaret alarak kendisile uzunuzadıya görüştüm. Evvelâ Göy dö Mopasan'm «İvet» namındaki eserinden iktibas edilerek vücude getirilen kordelâda nazan dikkati celbetmiş olan bu kızın ecdadı da kendisi gibi artisttir. Aktris evvelâ Münih, Konigsberg, Lâypzig sahnelerinde muvaffakiyet kazandıktan sonra bilhassa «Agnes Bernauer» piyesinde pek çok takdir ve alkış toplamıştır. Beyaz dişlerini göstererek tatlı tatlı gülen Rut: Sahnede de, beyaz perdede de uzun endamlı, geniş omuzlu kadınlara aid ciddî rolleri oynamayı pek arzu etmekteyim. Fakat buna ne cismim, ne de sesim müsaid değil galiba.. Öyle ya, kalkıp tarihî «Amazon kadmlar» piyesindeki pehlivan gibi kraliçenin şahsiyetini temsil etmek istiyorum, desem bütün rejisörler, ve filim âmilleri bana gülerler!.. Eh, dünya zaten böyledir, kimse elindeki nimetin kadrini bilmez. Gerek sahnede, gerekse filimde ve radyoda kazandığı muvaffakiyetleri kâfi görmeyip cüssesile mütenasib olmıyan roller oynama Q Bu aksamki program^ ANKARA: 12,30 kanşık plâk neşriyatı 12,50 plâk: Türk musikisi ve halk şarkıları 13,15 dahilî ve haricî haberler 17,30 Halkevinden naklen İnkılâb dersi. (Hıkmet Bayur) 18,30 kanşık plâk neşriyatı 19,15 Turk musikisi ve halk şarkıları. (Hikmet Rıza ve arkadaşları) 20,00 saat ayarı ve arabca neşriyat 20,15 Türk musikLsi ve halk şarkıları. (Cemal Kâmil, İstanbul radyosu okuyucularmdan) 21,00 konferans: Çocuklarda hastalıklara karşı muafiyet. (Dr. Sami Ulus) 21,15 piyano İle konser: Naciye Necil Akses. fBestekâr Necil Aksesin piyano eserlerinden) 21,35 saksofon solo ıNihad Esengin) 22,00 ajans haberleri 22,15 yarınki program. İSTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 havadis 13,05 plâkla Türk musikLsi 13,30 muhtelif plâk neşriyatı 14,00 SON 18,30 çocuk bayramı ve haftası münasebetile Çocuk Esirgeme Kurumu namına konferans. Diş tabibi Halil Üyaz Akben tEvlerde çocukların ağız ve dişlerine nasıl bakmalı) 18,45 plâkla dans musikisi 19,15 konferans: üniversite namına do çent Feyzullah Doğruer (Ana ve babaların süt dişlerine dikkatleri) 19,55 borsa ha berleri 20,00 Necmeddin Rıza ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları 20,45 hava raporu 20,48 Ömer Rıza tarafından arabca söylev 21,00 Belma ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, (saat âyarı) 21,45 ORKESTRA 22,15 ajans haberleri 22,30 plâkla sololar, opera ve operet parçaları • 22,50 son haberler ve ertesi günün programı 23,00 SON. Rut Helberg (ayakta) Zara Leander'le birlikte «Vatan!» filminde <a kalkmasına sebeb ne bu küçük kızın.. * Kapris.. kapris!.. Düşüncem yarım kaldı. Hademe nefes nefese geldi: Frau Helberg, profesör sizi isti yor!... Dedi. Samimî bir el sıkışmayı müteakıb o çalışmaya gitti, ben de dışan çıktun. M. B. •jf Amerikada bulunan Marlene Ditrih, geçen gün Parise telefon ederek Sesil Sorel'le görüşmüştür. Bu mükâlemenin mevzuunu Marlene'ye son teklif edilen bir rolü kabul edip etmemek meselesi teşkil etmiştir. Sara Bernar'ın hayatını tasvir etmek için vücude getirilecek olan filimde Sara'yı temsilini Marlene'ye havale etmek istemişler, o da Sesil Sorel'in mütaleasını almayınca bir cevab vermemiştir. Sesil Sorel Marlene'ye rolü kabul etmesini tavsiye etmiştir. •^ Uzun veya kısa birer uzaklaşmadan sonra stüdyo faaliyetine dönüp gelen artistler şunlardır: Rişar Diks, Cester Moris, Evelin Brent, Regi Tomi, Con Barimor, Beti Kompson. Yabancı merkezlerden müntahab parçalar Operalar 20,40 Bükreş: Sigfrid (Vagner'in). 21,30 Paris (P.T.T.): Opera binasmdaki temsilin nakli. Büyük konserler 22,20 Lüksemburg: Bethofen ve Şubert (yedinci senfoni) nin eserleri. 22,50 Şimalî İrlanda: Mozart'ın bir senfonlsi. Operetler 21,20 Çek devlet istasyonu: Gayşa (Jones'in). 22,05 Roma: Mavi Mazurya (Lehar'ın), Oda musikileri 19,35 Sarbrükken: Mozart ve Şubert'in eserleri. 23,35 Doyçlandzender: Sikst (piyano triosu Es=dur. Askerî bandolar 20,15 Frankfurt: Muhtelif havalar. S a m a t y a Ş E N ' d e bu senenin iki büyük fılmi birden Gör, işit, söyleme Gaib bölük Yeni Eserler Idare Dahiliye Vekâleti tarafmdan çıkarılmakta olan «İdare» mecmuasının 118 inci sayısı çıkmıştır. İdarecileri aiâkadar eden (kanunlar, meclLs kararları, tefsirler, kararnameler, nizamnameler, talimatname ler, mülkî teşkilât kararname ve talimatnameleri, çalışma raporları, tamimler, ve tayinlere) aid yazılardan başka «Hasan Şükrü Adal» ın «Memurin kanunları» ve «Idare kroniki» isimli makaleleri vardır. Bugün S A K A R Y A sinemasında NAPOLEON'un METRESi Baş r o l d e : Âsrımızın en kuvvetli ve en şayanı hayret maceraperest kadınının hayatını tasvir eden Fransız.ca sözlü renkli film. En güzel renklerle süslU en güzel film ( BECKY SHARP ) Siyasî îlimler mecmuası Yedi senedenberi hiç aksamadan neşre dilmekte olan «Siyasi ilimler mecmuası> (Eski Mülkiye) nin 84 üncü sayısı çıkmıştır. Yedinci yılm son numarası olan bu sa yıda Dr. Muhlis Ete, Nail Kadri Gidel, Hasan şükrü Adal, Muharrem Feyzi, Dr. Ziyaeddin Fahri, Osman Derinsu, Cahid Akış, Iskender Ohri, Bariğ Uluğun içtimaî, hukukî, iktısadî ve malî sahada aktüel meselelere dair yazıları bulunmakta, «ayın kroniki ve biliyoğrafyası» yapılmaktadır. Siyasî ilimler sahasmda yegâne mecmuamız olan ve 7 yıllık neşriyatile seçilen bir okuyucu kütlesi kazanan bu ciddî mecmuayı her münevver okumalıdır. IUveten : PARA.MOUNT JURNAL'de Ingiliz ltalyan muahedeiinin imzası merasimi Te < Tehlikeli Sporlar » •^^^••İHHI M İ R İ A M H O P K İ N S Arşın Mal Esraregiz Katil Alan Türkçe sözlü ve şarkılı Büyük ve neşeli şark opereti Rin Tin Tin'in rakibi Zengin ve mütenevvi programını bllyük muvaffakiyetle gösteriyor. SÜMER Bu hafta SİNEMASI Erciyes Kayseri Halkevi tarafından hazırlanan bu derginin nisan 938 sayısı çıkmıştır. İçinde tarihî yazılar vardır. Tavsiye ederiz. Köpek Tuffy Tarafından büyük macera filmi. ilâveten: Ankara'da Güneş Harbiye ve GUneş MuhafızgücU kontrol maçları ile Tekirdağlı HUseyin Kara Ali pehlivan gUreşi Viyana musiki akademisinden diplomalı ve meşhur piyanist Emil Von Sauer'in talebesi ARTO BENON Piyano Resitalini SARAY sinemasında 3 Mayıs salı akşamı 21 de verecektir. Yerler evvelden satılmaktadır. Bugün T Ü R K sinemasında 2 Hltn birden 1Olüm Zeplini 2LaHabanera Fsvkalâde heyecanlı, meraklı film Robert Armstrong Dorotty VVilson Seans • 4.20 8 6 büyük isim Görenleri hayran eden nefis şaheser ZARAH LEANDER Senns: 2,30 6 9.15 film ve 2 Büyük KarısıveDaktilosu | Ş i R L E Y A S i Pangaltı K U R T U L U Ş CLARK GABLE SHİRLEY JEAN HARLOVV MiRNA LOY JACK HOLT JOHN BOLES sinemasında T A N i Deanna Durbin N RENKLi SiLLY E SENFONİ M EKLER JURNAL A Ilâveten ilk seansta S Aşk şükranı I s 3 Modern kız METEK sinemasında Zevk • Neşe Netis musiki Güzel şarkılar Heyecanlı ve meraklı bir film ALTIN YAGMURU İ P E K Fransızca a u u ... 1 Meş um Gemi Dişi TARZAN Fransızca sözlü, renkli film 1| Türk?p r.ylfl aşk ve macera filmi ^ ^ • • ^ • ^ ^ • • H Bugün saat 1 de talebe matinest . ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H ^ M DUgîİn sinemasında 2 büyük film birden 1