13 Nisan 1938 CUMHURİYET LER HâdiseJer arasında Çinin muvaffakiyetinden Ingiltere memnun! 11 Japon tayyaresinin Rus topraklarma tecavüz ettiği ve bunlardan birisinin yere inmeğe mecbur edildiği söyleniyor Londra 12 Bütün gazeteler Çinlilerin askerî muvaffakiyetlerinden dola yı memnuniyetlerini beyan etmektedirler. îhtilâfın başlangıcındanberi Japonyanm felâketle neticelenecek bir işe teşebbüs ettiğini iddia eden Taymis gazetesi bil hassa memnun görünmektedir. Londra 12 Çindeki askerî hâdise ler hakkında tefsiratta bulunan Taymis gazetesi diyor ki: «Doğuda veya batıda herhangi bir erkânıharbiyenin, düşman zayiatını tak dirde düşebileceği yanhşlıklar gözönünde tutulmak suretile dahi Çinlilerin T a yerşuang'da mühim bir muzafferiyet kazandıklanm bir gerçek olarak kabul et mek lâzımdır. Bu bölgeyi istilâ edenlerin elinde az şimendifer ve az iyi yol vardır. Çinlilerin mütemadi çete muharebeleri Japonları pek ziyade tazyik etmiştir. Şüphesiz yeni takviye kıtaatı göndermeğe ve tekrar taarruza geçmeğe çalışacaklardır. Fakat, Japon devlet adamlan ve istikbali düşünebilecek askerler, askerî, politik ve ekonomik harb yükünü altı ay daha çektikten sonra memleketlerinin ne vaziyette olacağmı tetkik edebilecekler dir. Çinliler ise, bilâkis, hem cesaretle, hem de ilk aydakinden fazla insicam ve metodla harbediyorlar. Kuvvei manevi yeleri yüksektir. Hankeo'ya karşı bir Japon ileri hareketinin muvaffakiyeti şüpheli bir hal almaktadır. Hulâsa, heyeti umumiyesi itibarile askerî vaziyet Ja pon emellerine müsaid telâkki edilemez.» Japonyanın Ingiltere hükumetinin tavassutunu istediğine dair Londradan verilen haberler, Hariciye Nazınnm mümessili tarafından kat'iyetle tekzib edilmiştir. Bu zat resmî veya yarıresmî şekilde bu hu susta hiçbir teşebbüs yapılmadığını kaydetmiş ve demiştir ki: « Bu haberin propaganda yapmak maksadile Çinliler tarafından işaa edil diğine şüphe yoktur.» 16 maddenin senaryosu ı illetler Cemiyeti paktımn 16 ncı maddesi şudur: «Eğer Cemiyet azalanndan biri, 12 nci, 13 üncü veya 15 inci maddelerdeki taahhüdlere muhalif olarak bir harbe girerse, Cemiyetin bütün diğer azalanna karşı harb açmış telâkki edilir. Bu azalar onunla derhal bütün ticarî ve malî münasebetleri kesmeği, kendi milletlerile o devlet arasında her türlü alâkayı menetmeği ve Cemiyetin azası olsun olmasın, bütün diğer devletlere mensub milletlerle o devlet arasında malî, ticarî ve şahsî her türlü muhabereye nihayet verdirmeği taahhüd ederler.» 2 Bu madde sarihtir ve Milletler Cemiyetinîn ruhudur. Bu madde olmasa, Milletler Cemiyeti, varlığını son banndıran yerde, yani kâğıd üstünde de abes bir teşekkül haline girer. 2 Italya Habeşistanın üstüne yürüdüğü zaman, başta Ingiltere olmak üzere Milletler Cemiyetinin diğer azaları, bu maddeye dayanarak istilâ hareketini protesto ettiler. Italyaya karşı elli altı milleti zecrî tedbirlere sevkeden maddelerin başında da gene bu madde vardı. 4 Italya, kendisinden evvel bütün emperyalist devletlerin yaptıklanndan fazla hiçbir haksızbk yapmıyarak, bu işin an'anevî modeline uygun bir tarzda Habeşistanı aldı; 16 ncı maddeye de, zecrî tedbirlere de aldırmadı. Milletler Cemiyetinden çıktı. 5 Milletler Cemiyeti, kuvvetle elde edilmiş bir emrivakii kabul edemiyeceğini 4 haziran 1936 tarihli konsey toplantısında kat'î karar altına aldı. Kuvvet yolile yapılan arazi değişikliklerini tasdik edemiyeceğini dünyaya bildirdi. 6 Tasdik etmese ne olacaktı? Habeş lokmasını ltalyaya kusturtacak bir kuvvet var mıydı? Kim Mussolininin kenetlenmiş otuz iki dişi arasına parmağını sokup da küçük diline kadar uzatmağa kalkabilirdi P Bir yanda hBTârî bir 16 rrtı mad3e, «te y*nda realite vardı. Realist bir politikaya sahib milletler, birer ikişer, İtalyayla eski münasebetlerini iade etmeğe, hatta kaşla göz arasında, İtalya Krallığma eklenen Habeşistan İmparatorluğunu tanımıya başladılar. 7 Ingiltere için de bir 16 ncî madde kalmamıştı. Mısırdaki 16 bin İngiliz askerine karşı Italyanın Libya'da yüz bine yakın bir kuvvet bulundurması, îngîltere için 16 ncı madde edebiyatından çok daha mühim bir hesab meselesi idi. Diğer bazı milletler gibi Ingiltere de 16 ncı maddeye alangle bir boks muştası indirmeğe karar verdi. 8 İşin en garib noktası şudur: Habeşistan împaratorluğunu tasdika hazırlanan Ingiltere, bu karan ilkönce Milletler Cemiyeti konseyine verdirmek istiyor; yani ona, uıtihar etmesi için Leman gölünü işaret ediyor. 9 işin en meraklı tarafı da şudur: Baücalım Milletler Cemiyeti, kendini boğmadan, nasıl bir formül bularak 16 ncı maddeyi Leman gölüne atacaktır? Sa Majeste Haile Selâsiyeden başka herkes, Cenevreden bu sihirbazlığı bekliyor! Musiki âleminde Türkiyede gîzli bir musiki var mıdır? Yazan: MES'UD CEM1L «Ülkü» mecmuasmın 62 numaralı nisan nüshasında «Gizli halk musikisi» diye bir makale gördüm. Karşıma, cumhuriyetten evvel, tekke müessesesinin son zamanlarında, ispirto ve türlü vislerle tereddi etmiş bektaşilik an'anesinin, (ilim), (folklor), (tarih), (etnoloji) gibi mevzuların ciddî elbiseleri altında beceriksizce gizlenmeğe yeltenen hazin manzarası çıktı. Eğer «Ülkü» gibi kıymetli bir mecmuanın on bir sahifesini ziyan etmemiş olsaydı bu yazının her satırını dolduran yanlışlardan bir kısmma işaret için yorulmazdım. Oradaki ters türs fikirlerden edebiyatçıları alâkadar edenlerini onların salâhiyetlerine bıraka rak sadece musiki ve musiki folklorundan bahseden taraflanndan bazılannı, parça parça ele ahyorum: Muharrir Vahid Lutfi Salcı halk musikimizi «gizli» ve «açık» diye iki kısma ayırdıktan sonra, açık kısmının cumhuriyetten sonra bazı şahıs ve müesseseler tarafından denizden bir avuc su kabilinden toplandığını ve gizli kısmından bir damla bile alınamadığını söyliyerek gayet ehemmiyetle: «....Hatt? şehir gizli tekke musikisile gizli köy tekke musikisi arasında bile ayn hususiyetler vardır. Halbuki bunların âdet ve an'aneleri, inanış ve tapınmalan birdir. Bazı mıntaka ve kabile itibarile de bu başkahklar ve aynlıklar görülür. Trakya Alevî musikisile Anadolu Alevî musikisi birbirine uymaz. Garbî Anadolu gizli musikisile şarkî ve cenubî Anadolu gizli musikilerinde karakter itibarile ehemmiyetli farklar vardır.» diyor. Muharrir, farkında değildir ki mühim bir buluş gibi anlattığı bu farkar folklor ve etnoloji bakımından zaten mevcud olması lâzım gelen, zarurî olan farklardır. Kılıkta, kıyafette, âdetlerde, lehçelerde hatta simalardaki farkların tamamen eşidir. Bu ilimlerin mevzulannın büyük bir kısmının bunlar olduğunu bilmedikten sonra acaba bu bahislerde yazı yazmağa kalkışmanın hikmeti nedir? Ve biraz sonra makale sahibinin musikideki bilgisizliğinin ilk işaretine tesadüf ediyo ruz. Bir bektaşi zarafetine yakışmıyacak tarzdaki imalarüe ölmüş bir musikişinas; kasdederek" onan bir bektaşi nefesini yanlış yazdığmı iddia ederken bakmız ne diyor: «Eserdeki diğer parçalar da aslında olmıyan yanm ton seslerle o parçalar gizli halk musikisi çeşidinden çıkanlmış gizli şehir tekke musikisine tebdil edilmiştir. Esasen o zahn yarım ton sesleri her parçaya bol bol serpmek taraftarı olduğunu biliyorduk. Halbuki halk musikisinin yanm ton sesleri pek imsakle kullanan bir hususiyeti vardır.» miydiler? «Farsça metinlen> diye istihfaf edilen Mesnevî müellifti, Celâleddin Ru mî Türkten başka hangi kültürün mümessilidir? Ne yapalım? Bu camileri berhava edelim, bu yazı ve tezhiblerin üstüne çamur sıvayalım, bu kitabları cayır cayır yakalım, Itrilerin, Zakir Hasanların, Bekir Ağaların, Tab'îlerin, Sadullah A ğalann, Tanburî Aşık Mustafalarm ve Dedelerin Süleymaniye kubbesi gi bi göze görünmeden sekiz on kişi nin hafızasma iltica etmiş seslerinı duymamak için kulaklanmıza kurşun mu dökelim? Hayır, hayır! Böyle barbarca işlere razı olmıyacağını muharrir evvel den söylemiş ve bu suallere evvelden cevab vermiş bulunuyor ve şöyle diyor: «... Şunu da söylemek lâzımdır ki bunlann neşrettikleri eserlerin de kıymeti yok değildir. Fakat bu kıymet Türk musikisi bakımından değil, ileride böyle bir musikinin Türkler tarafından da kulla nıldığını göstermek bakımmdandır.» Bravo koca bilgin! Bir sözle kendi kendisini ebediyyen susmağa mahkum etmeği ne güzel bildi! Konservatuar nizamnamesinin bir maddesine göre teşekkül eden «Türk musikisi tasnif ve tesbit heyeti» on senedenberi 180 numarada 200 den fazla muhtelif devirlerin muhtelif şekillerde «san'at musikisi» eserlerini neşrettikten sonra Maarif Vekâletinin sarih bir emrile dinî ve mistik eserleri tesbit ve neşre başlamış ve yüz elli ilâhi, hicrî senesinin her ayma mahsus temcid ve tevşih ve iki cild Bektaşi nefesi ve her biri bir forma dolduran 34 mevlevî ayini neşretmiş, bunlardan bir kısmı Konservatuarm plâk arşivinde madenî kalıb halinde muhafaza edilmek üzere plâğa aldmlmıştır. Aynca halk musikisine aid 12 cild den maada Konservatuarın plâk arşivi yüzlerce halk musikisi nümunesini ihtiva etmektedir. Bunîar her vesıle ile ve gittikçe zenginleşmekte ve usuller daha saIim şekillere istihale etmektedir. Bir taraftan da tasnif ve tesbit heyetinden «Doktor Suphi» o sahada şimdiye kadar hiç kimse tarafından yüzde bir nisbetinde bile yapılamamış biı işi başarmakta, Türk musikisine dair binlerce sahifelik bir eseri bitirme!k uzere bulünmaktadır ( î ) . Bay Vahid Lutfi bu neşriyattan ve arşivdeki plâklardan haberdar mıdır? «Gizli halk musikisi» ne dair kendisinde bulunduğunu iddia ettiği malumattan bu neşriyatı yapanlan niçin haberdar etme miş veya resen neşretmemiştir> Muayyen ve mahdud şerait altında çalışan Türk musikisi tasnif ve tesbit heyeti muhtac olduğu ve daima şükranla karşılıyacağı böyle bir yardımı red mi etmiştir? Muharririn deniz teşbihi doğrudur. Bu muazzam işleri ne bir heyet, ne bir adam bir ömür içinde başaramaz. Herkes çalışır ve birbirine yardım ederek çalışır, gizli maksad ları olmıyan ve kıymetli birşey bilen herkes bildiğini meydana çıkanr. Tasnif heyetinin vazifesi ve zihniyeti budur. Muharrir, muhtelif karakterleri içinde ayni musiki olan Türk musikisine toptan «zümre musikisi» gibi köhne bir sıfat ızafe ediyor, yüzlerce sene muazzam bir milletin terennüm ettiği ve tekâmül ettirdıği musikiyi, nihayet o milletin içindeki bir tarikatin hep gizli kalmış ve millet tarafından hiçbir zaman bilmmemiş meçhul ve mevhum musikisine feda etmek istiyor. Akli selim ve insaf sahibi herkese sora rız: Bugün 1 7 milyon ve dün daha çok olan bir milletin kaîbinde ve dilindeki musiki mi zümre musikisidir, yoksa cem âyinlerinde gizlice söylenen musiki mi zümre musikisidir? Bektaşiler ve kızılbaşlar bir millet midir, yoksa bir zümre midir? Muharrir: «Bugünkü ilim dünyası (armonisi olmıyan bir milletin musikisi de kendisi ile beraber iptidaidir) diyor.» Sözlerile bugünkü ilim namına sahte ve uydurma bir iddia o^taya atmıştır. Hayır ve bin kere hayır! Bugünkü ilim böyle söylemiyor, şöyle söylüyor: «Garb san'atının karşısmda bütün ekzotik musiki kültürlerinin iptidaî bir (geri safha) da kaldıklan hakkındaki eski telâkki geride bırakılmtştır. (Geçilmiş, terkedilmiş, batıl olduğu anlaşılmış tır.) » (2) Muharririn, (gizli) veya mevhum musiki namına temcid pilâvı gibi verdiği yegâne misal kadar zavallı bir delil ola maz. Bu parçanın mahiyeti hakkında ilerde notası üzerinde yapacağımız tahliî «Cumhuriyet» in bu sütununa sığmıyacağı için şu kadarını söylemekie iktifa edelim ki üç olan bu parçanın ilk iki sesi gayet acemice tertib edilmiş bir tiyers kanonu dur. Üçüncü ses ise kanondaki tonalite leri tutmıyan bir la minör tonik akor parfe brizesile, bir ikinci derece veya (Wechseldominante) akor brizesinden mürekkeb bir «refakat» dir. Polifondan ziyade Politonal bir manzarası olduğu gibi, bil İHEM I NALINA MIHINA Kömür yolu 1 ÇanKayŞek'in öldüğü yalan Hankov 12 Çang Kay Şek'le Sung'un geçen pazar günü bir hava seferi esnasında ölmüş olduklanna dair olan haberler, resmen tekzib edilmektedir. irkaç gün evvelki Ulus sayılarıbirinde, kömür yolunun nın müstakbel inkişafı hakkında bir anket vardı. Kömür yolu, biliyorsunuz, Karadeniz kömür havzas.ni Türkiye demiryolu şebekesine bağlıyan Irmak Zonguldak demiryoludur. Bu hat, yedi ser süren çetin bir çalısmadan sonra 12 ğustos 1937 de Zonguldağa varmış... O gün, «Zonguldaklılar, istasyona ilk giren trenin düdük seslerini refahın ilk müjdeleri telâkki etmekte haklı idiler. Çünkü Zonguldak istasyonunun işletmeye açıldığı 10 ilk teşrin 1937 den 31 birincikânun sonuna kadar geçen iki ay on gün içinde Zonguldak istasyonundan dahile 30,000 tona yakın kömür nakledilmiştir. Kömür yolunun Filyos Çatalağzı kısmının işlemeye açılma tarihi olan 15 ikinciteşrin 1936 dan 1937 senesinin sonuna kadar, 70,000 tondan fazla kömür taşınmıştır. Fakat bu, bir şcy mi? Sümer Bankın Karabükte kurmakta olduğu demir ve çelik fabrikalan faaliyete geçtikten son ra, Zonguldakla Irmak aıasmda yapı lacak nakliyata bir bakmız: Karabük demir ve çelik fabrikalari 1939 başında işlemeye başhyacak ve bu yıl içinde trenler fabrikaya 130 bin ton ham maden, 120,000 ton kömür, 30,000 ton kireç taşı, 15,000 ton muhtelif olmak üzere bir senede cem'an 295,000 tonluk nakliyat yapacaklardır. 1939 yılında fabrikalardan memleketin muhtelif kısımlarına yapılacak nakliyat ise, 45,000 ton çeik, 5,000 ton dökme demir 6,000 müştakat, 10,000 ton muhtelif olmak üzere 66,000 tondur. Ertesi yıl, yani 1940 da Karabük fabrikalarına yapılacak ham madde ve kömür nakliyatı 805,000 ton, fabrikalardan memlekete yapılacak matr.ul madde nakliyatı 200,000 ton olacaktır. Karabük fabrikalan 1941 de tam verimle çalışmağa başhyacaklardır. O sene fabrikalara 1,100,000 tonluk ham madde gelecek ve fabrikalardan 624,000 tonluk mamul madde çıkacaktır. Zonguldak havzası, Karabük fabrikalarına her yıl 500,000 ton kömür verecektir. Havza, şimdi 2 milyon ton olan kömür istihsalâ tını 5 milyon tona çıkarmağa hazırlan maktadır. Arkadaşımızın verdiği rakamlara bir sıfat lâzımsa «muhteşem» demekte hata yoktur. Fakat, kömür yolunun ehemmi yetini anlatmak için biraz da gözlerimizi maziye çevirmek lâzımdır. Büyük Harbde, Karadenize Çarların donanması hâ kim olduğu için, dcnanmamızın İstanbu lun, demiryollarımızın ve mahdud fabrikalanmızın kömür ihtiyacı, ancak kaçamak suretile tedarik edilirdi. Elde mev cud vapurların çoğu, kömür taşırken Rus donanması taraf'ndan batırıldı. Nihayet kömürsüz kaldık. Zengin kömür havza mız burnumuzun dibinde dururken ta Almanyadan üzerlerinde Enverland (Enverin memleketi) yazılı vagonlarla Istanbula kömür getirmek mecburiyeti hasıl oldu. Eğer, Almanyadan kömür getirt mek imkânı olmasaydı, memleketin bü tün ormanlarını yakmak mecburiyetinde kalacaktık. Düşününüz ki o zamanlar, Kadıköy ve Ada vapurldnmn kömürsüz kalarak Beykoz der ve kundura fabrikasmm kösele ve deri artıklarını yaktıklan jlurdu. Kömür yolu, memleketin sulh ve harb zamanmda kömür ihtiyaam temin eden bir can damandır ve bu da, cumhuriye tin eseridir. Rus topraklarında Japon tayyareleri mi? Moskova 12 Tas aiansı bildiriyor: 1 nisan öğleye doğru 9 Japon harb tayyaresi Grodekovo böîgesindekı Pol tavka köyünün 14 kilometro cenubunda Sovyet hududunu geçerek 5 kilometre Sovyet topraklan üzerinde uçmuşlardır. Birkaç dakika sonra Mançuri'den gelen iki Japon tayyaresi de bunlara iltihak etmiş ve derhal kalkan Sovyet avcı tayyareleri Japon tayyarelerini geri çevinniştir. Bir Japon tayyaresi hududun iki kilometre içerisinde yere inmeğe mecbur kalmıştır. Tevkif edilen tayyare bir motörlü madenî bir avcı tayyaresidir. Pilot, tayyaresinin Koredeki Japon ordusunun avcı tayyareleri müfrezesine mensub olduğunu bildirmiştir. Ciddî bir tahkikat açılmıştır. Hariciye komiserliği, Japonya Hari Japonya ve tngiliz tavasmta ciye Bakanlığı nezdinde protesto etmeğe Tokyo 12 Çin Japon ihtilâfında Tokyo büyük elçis;ni memur etmiştir. ingilteretfen Meksikaya Polonya Çekoslovakya gönderilenji[ protesto arasında gerginlîk Ingiıiz petrol ş^ .il!e< ifte Varşova, Çekoslovakya aid malların istimlâki bir nın komünizm merkezi musadere addediliyor olduğu iddiasında Londra 12 Hariciye Nezareti, petrol kumpan^alarma aid emlâkin mu saderesini Meksika hükumeti nezdinde protesto eden notayı neşretmiştir. Notada ezcümle deniyor ki: «Büyük Britanya hükumeti, şu neticeye varmaktadır ki, Meksika hükume tinin bu istihlâkin hakikî saikını meksika petrol kaynaklarını daimî olarak devletin idaresi altında bulundurmak gibi mün hasıran siyasî bir düşünce olarak izah etmektedir. Bu istimlâk yarı kapalı bir musadereden başka birşey değildir. Bi naenaleyh Ingiliz hükumeti petrol kumpanyalarına mallanmn iadesinden başka bir sureti hal göremiyor. Varşova 12 Havas Ajansının muhabiri bildiriyor: Yarıresmî Gazeta Polska'nın bildirdiğine göre, Polonya Çekoslovakya hu dudu pasaportsuz gelen bütün Polonyah seyyahlara karşı muvakkaten kapatıla caktır. Polonyah seyyahlar şimdiye ka dar sadece hususî bir mürur tezkeresile hududdan geçebilmekte idiler. Bu gazete bu kararın ne sebeble verildiğini bildirmemekte ise de iyi haber alan mahfiller, Avusturyalı Yahudilerin Po lonyaya girmelerine mâni olmak için böyle bir tedbirin alınmasına lüzum gö rülmüş olduğunu zannetmektedirler. Diğer cihetten Polonya matbuatı Çe koslovakya aleyhindeki hücumlanna devam etmektedir. Askerî mahfillerin organı olan Polska Zbrojna gazetesi, Çekoslovakyayı orta Avrupada komünist propagandasının merkezi olmakla itham etmektedir. (a.a.) Meksikanın cevabt Meksiko 12 Meksıkadaki îngiliz petrol kumpanyalanna aid malların istimlâkini protesto eden tngiliz notasma Meksika hükumeti reisi Kardenas veıdiği cevabda, bu istimlâkin bir kanun mucibince yapıldığmı ve binaenaleyh îngiliz hü kumetinin Meksikanın dahilî işleri hak kında protestoya salâhiyeti olmadığmı bildirmektedir. (a.a.) Kudüste tedhiş Kudüs 12 Tethişçiler, kalabalık jıerkezlerden uzak kasabalara hücum etmekte berdevamdırlar. Tethişçiler Taberiye yakınmda kâin Turan'da bir çok evleri yağma etmişler, bir polis memurunu dağa kaldırmışlar ve birçok ağacları kökünden söküp atmışlardır. Hayfada birçok bombalar atmışlar, üç Arab öldürmüşler ve diğer üçünü de yaralamışlardır. Konyada şiddetli yağmurlar basara sebeb oldu Konya 12 (Telefonla) Yağan şid detli yağmur yüzünden dağlardan inen seller, Konya, Akşehir ve Karamanda bazı bağ ve tarlaları hasara uğratmıştır. Bilhassa Karamandaki hasar ehem miyetlidir. Müstacel tedbirler alınmıştır. Vali, Karamana gitmiştir. Yağmurların devamı ihtimal dahilinde olduğundan resmî makamlar şimdiden tertibat aldırmışlardır. Sıvas (Hususî) Birkaç gündenberi durmadan yağan yağmurlar neticesin de eriyen karlann suları ırmakları taşırmış ve bu arada Hafikin çay mahallesi tamamile suların hücumuna maruz kalmıştır. Herkes evlerinde mahsur bir Filİ8tini taksim edecek yeni haldedir. Memurlar vazifelerine atla gikomisyon dip gelmektedirler. İnsanca zayiat yokLondra 12 Filistinin taksimi işile tur. Civardan geçen Kızılırmak nehri meşgul olacak yeni İngiliz komisyonu de yatağından taşarak civarmdaki bir 21 nisanda Londradan Filistine hareket çok araziyi sular kaplamıştır. edecektir. Bu komisyonun vazifesi, birinci komisyonun raporu mucibince Filistinin hududlannı tesbit eylemektir. Kudüs 12 Dün akşam Hayfada bomba ile yaralanan üç Arab da ölmüş ve bu suretle dünkü tedhiş kurbanlarınm adedi altıya çıkmıştır. ölülerin adedi altına çıktı Hafikte bir mahalle sular altında C îş nizamnameleri hazırlanıyor Ankara 11 (Telefonla) Muhtelif iş nizamnamelerinin hazırlanmasına de vam ediliyor. tşçi emniyeti ve işçi saglığını korumaya matuf olan nizamname bugünlerde çıkacaktır. Çek komünistlerinin mubalefet hazırbğı Varşova 12 Leh telgraf ajansma Prağ'dan bildirildiğine göre, Çek komünist meb'us ve senatörlerinden mü rekkeb bir grup, hükumetin Südet Almanlarının isteklerini tatmine matuf her türlü kararına şiddetle muhalefet etmeğe karar vermişlerdir. (a.a.) Bu çapraşık ifadenin içindeki (yanm ton ses) tabirile ne denilmek istendiğini anlıyabilene aşkolsun! Bizim anladığı mız, muharririn yanm ton diye çeyrek ses demek istediğidir. Fakat «çeyrek ses» dahi demiş olsaydı hem kullandığı tabir, hem de bununla ifade ettiği fikir gene yanlış olurdu. Eğer yanm ton tabirini bilerek kullanmışsa acaba (halk yanm tondan bile mahrumdur) mu demek istiyor. Şayed böyle ise bu musiki on yedi milyon insanın bildiği musiki olamıyacağı gibi kendi iddia ettiği ve misalini verdiği mu siki de değildir. Aksi takdirde kendisi yanm tonun manasını bilmiyecek kadar musikinin iptidaî bilgilerinden gafildir. Öldükleri için kendilerini haksız isnadlara karşı şimdilik müdafaa edemiyecek olanlar hakkında kindar bir ağız kullandığı halde «Bela Bartok» ve «Josef Marks» a daha ihtiyatlı bir lisanla fakat ayni haksız ve birbirini n?.kzeden düşüncelerle çatıyor. Hayatta olan bu zevat ve diğerlePEYAM1SAFA ri, haberdar olur ve isterlerse şahsan cevab verirler. Ben, başka bir defa bu iki Türk Rumen ticaret odası ecnebiye dair söylenen sözler dolayısile kuruldu devrilen çamlardan aynca bahsedeceğimi haber vermekle beraber ölmüş olanlar ve Bükreş 2 Rador ajansı bildiritor: Türk Rumen ticaret osdasının kurul açık hakikat namına sesimi yükseltiyo ması münasebetile müessis aza bugün rum. Türkiye elçiliğınde bir toplantı yapmış Muharrir, «Konservatuar Türk musi tır. Ticaret odası yeni teşekkülü itibarile kisi tasnif ve tesbit heyeti» nin, Türk muTürkiye ile Romanya arasındaki ticaret sikisi değil, Osmanlılar tarafından terenmünasebetlerinde mühim bir rol oynıya nüm edilmiş ve işlenmiş şark musikisini, cak mahiyettedir. enderun musikisini, Osmanlı musikisini derlediğini, metinleri farsça olan mevlevî KISA HABERLER ayinlerini, mevlid tevşihlerini yazdığmı, * VAŞINGTON 12 M. Ruzvelt, kon bunlann Türk musikisi namma birşey olgreye demiryolların vaziyeti hakkında bir madığmı» söylüyor. mesaj göndermiş ve kumpanyalara yardım Milliyet, Osmanlılık, Türklük gibi için derhal tedbirler alınmasını ve bunlarmefhumların artık tebellür eden ilmî ve dan ekserisinin müzmin surette açık verir vaziyetine çare olmak üzere kanunlarda siyasî manalarını bu zata yeniden öğret tadilât yapılmasını teklif etmiştir. mek gibi beyhude bir gayreti ben ihtiyar * BELGRAD 12 Lehistan Nakliyat Nazırı albay Ulrih, bu sabah Belgrada gel etsem bile kimse buna tahammül edemez. Kısaca soruyorum: Sultanlar namma yamiştir. * VAŞİNGTON 12 M. Ruzvelt, şimdiki pılan mabedler, türbeler, sebillerile o eşiş buhranmı önlemek üzere önümuzdeki on beş ay içinde beş milyar dolar sarfet siz mimarî Türklerin mimarisi değil de hangi milletindir ve daha dün yurdun her mek niyetind&dir. * TİRANA 12 Kral Adliye Nazırı M. tarafında yüksek admı hayranlıkla kul Orloga'nm istifasmı kabul etmiştir. Baş landığımız Sinan Türk değil midir? Yevekil Adliye Nezareti Vekâletini yapacaksari ve Hafız Osman Türk değil de Çinli tır. hassa refakat eden üçüncü ses (Men delssohn) un veya başka birinin Barka rollanndan birisine fakirane benziyor. Kuşun kanadından kopmuş bir tüy gibi. O kadar kuşa aid ve o kadar kuştan uzak! Bu parça herhangi bir tarikat mensubu tarafından uydurulmuş bir parçadır. Bay Vahid Lutfinin bunu halis bir eser zannmdaki samimiyetinden şüphe etmiyorum. Ancak samimiyet aldanmıya mâni değildir. Türk kültürü, aynca ve ehemmiyetle tetkike şayan olan bektaşilik müessesesi ile beraber bir (kül) dür. Bektaşilik Türklük olamaz. Onun için bu ve bunun gibi eserler Tekirdağı karpuzunun içinden çıkan hamsi balığı kadar manılmıyacak şeylerdir. İlim namına müsbet iş yaparak çalışan insanlara tarafgirlik ve saire isnad eder ken ilim ve tenkidden ziyade tarikat propagandacılığı gibi görünen iddialann her türlü tehlikesine b^hassa işaret ederiz. MESUD CEMİL (1) İstanbul Konservatuarı neşriyatmdan: «Nazarî ve amelî Türk musikisi» (üç cild). Yazan: Dr. Suphi Ezgici. (2) «Überholt ist die âltere Auffa&sung,^ als blieben gegen die abendlândische Muj sik alle exotischerı Tonkulturen auf çrimi tiver Vorstufe.> J. M. Moser Musiklescikon S.: 664.